HABERLER
Dini Haber

DİNDEN SIYRILMA HİKAYEM



DİNDEN SIYRILMA HİKAYEM
(Takipçimin Dinden Sıyrılma Süreci)

Merhaba ben Hakan 35 yaşımdayım yaklaşık 2 buçuk yıldır dinden sıyrılıp hakikati gördüm diyebilirim. Henüz yeni sayılırım kanaatimce ve benim durumum ani ve birden oldu. Sabrederseniz size bu durumun nasıl olduğunu anlatacağım. Anlatımıma geçmeden önce bana bu fırsatı veren kanalınıza-sitenize teşekkürü bir borç bilip minnettar olduğumu ayrıca belirtmek isterim.

Çocukluğumu hemen hemen herkes gibi arada yaz tatillerinde 1 ay Kur'an kursuna gidip Arapçasından 5-10 sure ezberletilip ve yine Arapçasından Kur'an okumasını hasbel kader öğrenmeye çalışarak geçirdim. Belli bir yaşa kadar da dine inanmak dışında pek işim olmadığını söyleyebilirim. Arada annemin zoruyla cuma namazına gidip gelmek ve ramazan aylarında 10-15 gün oruç tutmak dışında tabii. O belli yaş 25'imde iken çok yakın bir arkadaşımın hasta olan babasıyla yapmaya çalıştığımız 1 saate yakın muhabbetten sonra başladı diyebilirim. Yanlış anlamayın dini bir muhabbet değildi. Arkadaşımın babası Parkinson hastalığına yakalanmış yaşlı biriydi ve o zamana kadar evine devamlı gidip geldiğim bu adamla hiç bu kadar uzun vakit geçirmemiştim.
Amcanın bu durumu beni derinden etkilemişti ve üzmüştü doğrusu. Eve dönüş yolumda derin düşüncelere dalmıştım ve bu hayatın çok kısa olduğunu biraz da öbür tarafı düşünüp iyi şeyler yapmak gerektiğini düşünmüştüm. Bir süre sonra da kendimi namaz kılarken buldum. Bu şekilde 5 vakit namaza başlamıştım.

Evimizde Arapçasının yanında mealinin de olduğu bir Kur'an da vardı, ara ara onu okumaya da başlamıştım. İnanır mısınız insan inançlıyken dine karşı okuduklarına ve duyduklarına çok saf bakıyor. O zamanlar okuduklarınıza eleştirel bakamıyorsunuz. Çocukluğunuzdan beri öyle kodlanıyorsunuz adeta. Bize öyle öğretildi, bu kitap bizim gözümüzde Muhammed zamanından beri harf bile değiştirilmeden günümüze kadar korunarak gelmişti. Aklıma azıcık eleştirel bir şey gelse yine bize öğretildiği gibi "şeytan şu an benim aklımı çelmeye çalışıyor" diyerek hemen tövbe edip yaratana sığınırdım. Bu şekilde arada namazı bırakıp tekrar başlayarak 5-6 yıl geçirdim. Ama imanım eksik olduğundan dolayı ara ara ibadetlerden koptuğumu düşünmeye başlamıştım. Sonunda tek olduğum ve çevremde benim gibi dine yönelmiş bir insan bulamadığım için bu durumda olduğuma kanaat getirmiştim. Bu durumu da dinle ilgili daha çok araştırarak, kitap okuyarak aşacağımı düşündüm ve öyle de yaptım. Boş zamanlarımda kitap okumaya, daha çok da ilgi alanım olduğundan dinle ilgili kitaplar okumaya başladım. Okudukça da inancımın ve ilmimin arttığını düşünüyor ve bu durumdan keyif alıyordum. Yaşar Nuri Öztürk hocanın YouTube dan eski programlarını izliyor ve edinebildiğim kitaplarını okuyordum. Hayatımın bu döneminde beni özellikle etkileyen bir kaç kitaptan bahsetmek istiyorum. Yaşar hocanın ana dilde ibadet meselesiyle ilgili bir kitabını okuyup, etkilenip namazda okunan sure ve duaların Türkçe'sini ezberleyip tamamen Türkçe, yani anladığım dilde namaz kılmaya başlamıştım ve gerçekten namazdan aldığım keyif ve huzurun bir kaç kat arttığını söyleyebilirim. Hatta tam da bu yüzden dinin Tanrı tarafından gönderildiğine inanmayı bıraktıktan sonra bile aylarca namazı bırakamamıştım. Düşünsenize abdestli, namazlı bir inançsız.. Size çok garip geldiğini tahmin edebiliyorum ama durum tam da buydu.

Her neyse, yine okuduktan sonra beni çok etkileyen bir diğer kitap ta Kur'an araştırmaları grubunun yazdığı "Uydurulan Dinden İndirilen Dine" adlı kitaptı. Bu kitap ile hadislerin Muhammed'in ölümünden 150-200 yıl kadar sonra kaleme alındığını ve gerçekten akla mantığa sığmayan hadis örneklerinin olduğunu öğrendim ve araştırınca birçoğunun doğru olduğunu gördüm. Bunlar gibi bir çok kitap daha okudum ve tabiri caiz ise modernist bir İslamcı olup çıkmıştım.

Mehmet Okuyan, Mustafa İslamoğlu, Caner Taslaman gibi hocaların kitaplarını okuyan ve programlarını izlemekten haz duyup mutlu huzurlu namazını kılan, öyle kendi halinde yaşayıp giden bir adamdım. Bu arada da evlenmiştim. Evlenmeden önce kafamda ki eş manevi açıdan benden daha güçlü olsun ki birlikte birbirimize destek olup beraberce bu yolda yürüyüp gidelim istiyordum. Gönlüme göre de bulmuştum doğrusu mutluydum. Onunla arada bu tip konularda konuşur fikir alışverişinde bile bulunurduk. Zamanla okumalarım, araştırmalarımda artıyordu. Dinle ilgili ne bulursam ilgimi çekiyordu, okuyor, okuyordum. Samimi bir inanandım ve kendimi hakikati arayan bir insan olarak görüyor ve o hakikatin de dinde olduğunu zannediyordum.

Mesela İhsan Eliaçık hocanın "bana dinden bahset" adlı kitabından edindiğim bir bilgiden bahsetmek istiyorum. Kur'an da Süleyman peygamberin rüzgâra emir verip istediği yere gidebildiğiyle ilgili ayetleri biliyorsunuzdur. İhsan hoca buradaki "istenilen yere götüren rüzgarın" gerçekte o dönemde yaşayan Fenikelilerin yelkenli gemi yapımında çok ileri olduğunu ve Süleyman peygamberin de yaşadığı dönemde bu teknolojiden yararlandığını anlattığını söylüyordu. Yani esasen Kur'an da bunu anlatıyormuş.

O dönem bunu okurken "vay be çok mantıklı bir anlatım, gerçek bu olmalı" dediğimi hatırlıyorum. Şimdi ise madem öyle, madem doğrusu bu, o halde Tanrı neden gönderdiği kitabında bu durumu açık açık belirtmemiş, belirtse bizde aynı şekilde anlardık, üstelik kitapta her şeyi apaçık açıkladığını iddia ediyor diyordum.

Neyse yaşadığım şehirde düzenli kitap aldığım bir kaç yer vardı o noktalardan birinde dolaşırken şans eseri sevgili Arif Tekin'in "Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an" adlı kitabı gözüme çarptı. İlk bakışta normal dini bir kitap izlenimi veriyordu, kapağında Arapça yazısı olan ve ilgi uyandıran gizemli bir havası vardı. Kitabın arkasındaki yazıyı okumamla birlikte daha bir merak içinde kalıp hemen aldım. Nereden bilebilirdim ki o kitabın benim dine eleştirel bakma penceremi alabildiğine açacağını.
Kitabı okuduktan sonra ufkum açılmıştı adeta. Kitapta yazan ve eleştirilen ayetler benim daha önce hiç bakmadığım bir bakış açısıyla yorumlanıyordu ve hemen hepsi de doğruydu, gerçeklerden kaçamıyordum doğrusu.
Bir çok yerde telefonuma indirdiğim Kur'an mealini açıp bakıyordum, yetmiyor öncesine ve sonrasına bakıyordum ve diyordum ki "evet hoca haklı, burada bunu demek istiyor". Kur'an'ın cariyeliği ve köleliği yasaklamadığını, tam tersine teşvik ettiğini, kadınları erkeklerin tarlası ve yarım insan yaptığını, Muhammed'in akıl hocalarının olduğunu ve daha bir çok şeyi bu kitaptan öğrendim.

Akla ve vicdana ters o kadar fazla şey vardı ki, kendi kendime Kuran'ın mealini defalarca okumama rağmen nasıl bunları görememişim diye hayret etmiştim. Daha önce de dediğim gibi bu durumun insanların küçüklükten beri toplumun beyin yıkama operasyonuna tabi olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Özellikle alkolle ilgili ilk gelen ayetlerde onun insan için iyi bir şey olduğunu sonra hem iyiliğin hem de kötülüğün bulunduğunu, daha sonraki ayette ise komple yasakladığını biliyordum. Ama Allah'ın bu şekilde insanı denediğini ve insanın bu sınavdan başarısız olduğunu görünce yasaklamış olduğunu düşünürdüm. Şimdi bu düşünce saçma geliyor. Her şeyi bilen Tanrı neden insanlarla bu şekilde oynasın ki, direk yasaklasın. Yoksa o her şeyi bilmiyor mu? neresinden baksanız bir tuhaf.

Daha önce imanımı güçlendirsin diye yukarıda adını yazdığım hocaların onca kitabını okumama rağmen Arif Tekin hocanın bu kitabı benim imanımı şüpheye sokmaya yetmişti. Uzun bir süre dinle ilgili hiç bir şey okumamaya karar vermiştim, artık bu konularla ilgili konuşmuyor, okumuyor sadece Türkçe namazımı kılıp oturuyordum. Bu konuları konuştuğum 1 arkadaşım vardı, bir tek onunla konuşuyordum ve benim bu değişimime çok şaşırmıştı. Özellikle de bu kadar ani oluşuna, zira kendisi henüz 3-4 aylık bir deistti ve bu duruma uzun yıllar süren ufak ufak sorgulamalar ile gelmişti, benimki ise aniden olmuştu.

Arif hocanın kitabı tıpkı beklenmedik anda gelen sert bir tokat gibi uyandırmıştı beni. 5 ay kadar dayandıktan sonra bu kez Arif Tekin'in "Kur'an'ın Kökeni" adlı kitabını aldım okudum. Arkasından İlhan Arsel'in "Kur'an Eleştirisi 2" kitabı geldi. Artık bu kitap sonrası peygamberin de dinin de Tanrı ile alakası olamayacağına iyice kanaat getirmiştim.

Bir tanrının olup olmadığı da şüpheli bana göre. Dinden çıkınca insanların bir çoğu ilk durak olarak deizmi görür, bende bu öyle olmadı. Direk agnostik düşünmeye başlamıştım, şimdi de aynı noktadayım diyebilirim.

Richard Dawkins'in kör saatçisini ve bir çok bilim kitabını da okudum ve okumaya araştırmaya da keyifle devam ediyorum. Okumaktan araştırmaktan korkmamanızı öneririm.
Benim hayatımda bir dönem en korktuğum şey bir gün inancımı kaybetmekti. Bana çok kötü bir durum gibi gelirdi. İnançlıların inançsızlarla ilgili bildiği bir çok yanlıştan biri de sanki inançsız birinin vicdanı olmaz, dini, Allah'ı olmayınca kötülüğe çabuk düşer gibi bir ön yargının olması.

Arkadaşlar hiç öyle bir durum olmuyor rahat olun. Hatta daha düşünceli, ahlakını aklından ve vicdanından alan özgür düşünceli bir birey oluyorsunuz inanın. Bazı arkadaşlar evlilik durumumun bu şekilde nasıl gittiğini merak ediyor olabilirler.
İlk dinden çıktığım, sorgulamaya başladığım zamanlarda insan haliyle bu konularda daha bir ateşli daha bir paylaşımcı oluyor. Durumu eşime bir kaç kez anlatmaya çalıştım ama maalesef başaramadım, olmadı. Bende boş verdim şimdi arada bir eşimin isteğiyle besmele çekip ayda yılda bir namaz kılıyorum. Onu seviyorum ve bu durumdan dolayı evliliğimizin zarar görmesini yada boşanmayı istemiyorum. Maalesef din böle karıyla kocayı birbirinden ayıran saçma sapan bir ideoloji.

İlk zamanlar kendimi çok rahatsız hissediyordum ki halen bazen yalan söylediğim için rahatsız olurum ama bunun başka bir yolu yok. Kendimi de suçlamıyorum çünkü insanın düşüncelerinin ileride nereye evrileceğini bilmek imkansız, bazen yaprak misali sürüklenip gidersin.

Muhtemelen burada bir gruba göre münafık diğer arkadaşlara göre de yalancı ve korkak oluyorum. Kime ne hayat benim, bu yaşam benim, en azından şimdilik doğru olduğunu düşünüyorum. Birazcık özel konulara girdiğim için affedin dostlar.

Tekrar din meselelerine gelirsek, uzak durun kardeşler uzak durun. Hiçbir din insanlığı ötekileştirmekten, düşmanlaştırmaktan başka bir şey vermez. İnsanı insan olduğu için sevin, kimseye kötülük etmemeye çalışın. Güzel, onurlu bir hayat yaşayın, sonra da ölün gitsin.

Şöyle düşünüyorum eğer bir Tanrı varsa, yani bizim Güneş sistemimiz gibi 400 milyar güneşin, yani yıldızın olduğu, adına Samanyolu dediğimiz galaksiyi yaratan ve yine bunun gibi milyarlarca galaksiyi yaratmış bir Tanrı sırf ona inanmadığı için ki; aslında bir bakıma ona inanmıyor değilim yalnızca kutsal kitapların onunla alakası olmadığını iddia ediyorum. Adına ahiret yurdu denilen bir yerde benim gibi insanları toplayıp sonsuza dek cehennemde yakacak ve bundan olabildiğine keyif alacak öyle mi?

Son olarak benim düştüğüm hataya düşmeyesiniz diye size reformist İslamcılardan sakınmanız gerektiğini söylemek isterim dostlar. Kur'an'ın sözde çok anlamlılığına sığınarak 1400 yıl önce akla ve vicdana ters verdiği hükümleri bu dönemin insanına yedirmek için canla başla çalışan bir kesim var. Örneğin kadınların dövülmesine hüküm veren ayetin dövme kelimesini alıp ayrılmak olarak değiştirenler var. Cümle içinde kelimelerin anlamlarını ve cümlenin gidişatını değiştirip farklı göstermeye çalışan bir zihniyet mevcut.

Okuyun araştırın eleştirel düşünün, düşündüğünüzü sınayın, test edin, üzerine gidin, cesaretli olun, sakın korkmayın. İyi şanslar dostlar benden bu kadar...

SİZDEN GELENLER | Yazan: Hakan

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »