AHURA MAZDA'NIN YOLDAN ÇIKAN SEÇİLMİŞ KRALI CEMŞİD
Asıl adı "Cem" olan bu karakterin güzel yüzlü olmasından ötürü "Şid" yani "ışık" lakabını aldığı belirtilir. Bu figür Avesta dilinde ışıltılı, ışık anlamlarına gelen Yima (-Kshaeta) adıyla görülür ve Zerdüşt yazıtlarında "Cemşid" adının da buradan türetildiği (örneğin Yasht 19, Vendidad 2) belirtilmiştir.
Cemşid, hala İran'ın çevresindeki bölgelerde popüler olan ortak bir İranlı ve
Zerdüşt erkek adı olmaya devam etmektedir. Edward FitzGerald, ismin çevirisini
biraz farklı yaptıysa da İran'ın doğu bölgelerinde, Orta Asya'da ve Hindistan
alt kıtasının Zerdüştleri tarafından Cemşid olarak çevrilmiştir.
Zerdüşt dininin her şeyi bilen yaratıcısı Ahura Mazda, Avesta'nın ikinci
bölümü olan Vendidad'da iyi bir çoban olan Yima'dan onun yasalarını alıp
insanlara iletmesini ister. Ancak Yima reddedince Ahura Mazda ona farklı ve
daha ağır bir görev yükler: Bu da canlıların geliştiğini görebilmesi için
dünyayı yönetip beslemektir. Yima bu görevi kabul eder ve Ahura Mazda ona
altın bir mühür ve altınla işlenmiş bir hançer sunar.
Yima üç yüz yıl boyunca kral olarak hüküm sürer ve dünya insanlarla, kuş ve
hayvan sürüleri ile dolar. Fakat hükümdarlığı süresince kötü güç Ahriman'ın
şeytani hizmetkârları olan devaları servetinden, topluluk ve itibarından
mahrum bırakır. İyi insanlar bolluk bereket içinde yaşar ve ne hasta olur ne
de yaşlanırlar. Her biri on beş yaşından büyük görünmeyen baba ve oğul
birlikte yürürler. Ahura Mazda bir kez daha ziyaret ederek onu aşırı nüfus
konusunda uyarır. Işıkla parıldayan Yima yüzünü güneye doğru çevirir, altın
mührü toprağa bastırır ve hançeriyle onu delip geçerken şöyle der "Ey Spenta
Armaiti, hayvan sürülerini ve toplulukları taşımak için kibarca birbirinden
ayrı bölgelere açıl ve uzaklara uzan, genişle".
Aynı sorun bir kez daha meydana gelmeden önce dünya kabarır ve Yima altı yüz
yıl daha hüküm sürer. Yima bir kez daha mührü ve hançeri toprağa bastırır ve
yeryüzünün daha fazla insanı ve hayvanı taşıyacak şekilde kabarıp
genişlemesini ister ve dünya yeniden şişer. Dokuz yüzyıl sonra dünya yeniden
dolar, aynı çözüm kullanılır ve toprak tekrar şişer.
Hikayenin bir sonraki bölümü, Ahura Mazda ve Yazataların "mükemmel topraklar"
ın ilki olan Airyanem Vaejah'da buluşmasını anlatır. Yima burada "ölümlülerin
en iyileri" grubuna katılırken Ahura Mazda onu yaklaşan bir felaket konusunda
uyarır: "Ey güzel Yima, Vivaŋhat'ın oğlu! Maddi dünyaya kötü kışlar düşmek
üzere, bu şiddetli olacak, dağların en yüksek tepelerindeki bir arədvi bile
olsan ölümcül don ile maddi dünyanın üzerine kötü kışlar düşmek üzere, bu kar
tanelerini kalınlaştıracak. "
Ahura Mazda bu uyarısından sonra Yima'ya iki mil (3 km) uzunluğunda ve iki mil
(3 km) genişliğinde çok katlı, mağara şeklinde bir Vara (Avesta dilinde:
muhafaza/korunaklı yer) yapmasını tavsiye eder. Bu sığınak, en güçlü, sağlıklı
erkek ve kadınlarla, her hayvan, kuş ve bitkiden çift olacak şekilde
doldurulur ve önceki yaz toplanan yiyecek ve sular da burada depolanır. Yima,
toprağı ezerek bir ayağının damgası yani iziyle tıpkı bir çömlekçinin kil
yaptığı gibi onu şekillendirip yoğurarak Vara'yı yaratır. Sokakları ve
binaları yaratır ve orada 2.000'e yakın insanı yaşatır. Karanlığı engellemek
için bu korunak içinde yapay ışık yaratır ve sonunda Vara'yı altın bir yüzük
ile mühürler.
Fakat zaman geçtikçe Avesta'nın söz konusu kahramanı Yima, Pers mitolojisinin
dünyayı yöneten karakteri Cemşid'e dönüşür ve inanışa göre onun Cam-i Cem
adında sihirli, ölümsüzlük iksiriyle dolu ve evreni gözlemlemesine izin veren
yedi halkalı bir bardağı vardır.
Firdevsi'nin Şehname'sine göre dünyanın dördüncü kralı olan Cemşid dünyanın
tüm melek ve şeytanlarına hükmediyordu ve Hürmüz'ün (Bir dönem İranlılarının
Ahura Mazda'sı) hem kralı hem de baş rahibiydi. Zırh ve silah imalatı, keten,
ipek ve yünlü giysilerin dokunması ve boyanması, tuğladan ev inşası, mücevher
ve değerli metal işçiliği, parfüm ve şarap yapımı, tıp sanatı ve yelkenli
gemilerin seyri konusunda rehberlik etmek gibi halkı için hayatı daha güvenli
kılan pek çok icattan sorumluydu. Zerdüştlerin giydiği dini kıyafet olan südre
ve bağladıkları kusti adlı kuşak Cemşid'e atfedilir.
Cemşid insanları 4 gruba ayırır:
- Hürmüz'e ibadet eden rahipler
- Kollarının gücüyle halkı koruyan savaşçılar
- İnsanları besleyen, tahılı yetiştiren çiftçiler
- Halkın rahatlığı ve keyfi için ürünler üreten zanaatkarlar
Cemşid artık dünyanın tanıdığı en büyük hükümdar haline gelir. Kendisine ilahi
lütufla onun için yanıp tutuşan, göz alıcı bir ihtişamı olan kraliyet
bahşedilir. Fakat Cemşid bulunduğu büyük ve güçlü konumu beğenmeyerek
yükseklere çıkmak ister ve mücevherlerle kaplı bir taht yaptırır. Eğer isterse
devler tahtını kaldırarak göklere kadar çıkarır.
Bir gün bu tahtın üzerine oturur ve ona hizmet eden devler tahtı yukarı
kaldırdığında Cemşid havanın ortasında parlayan güneş gibi oturur. Dünyanın
bütün halkları onun talihindeki parlaklığı görünce hayrete düşer ve onu
överler. Cemşid'in üzerine mücevherler saçarak o güne Nevruz adı
verirler.
Ferverdin ayının ilk günü olan bu günde ilk olarak Nevruz bayramını ("yeni
gün") kutlarlar. İnanışa göre yeni yılın ilk günü olan Ferverdin ayının
birinci gününde insanın vücudu zahmet ve kinden kurtulur. Zerdüşt takvimine ek
olarak Hindistan Zerdüştlerinin izlediği varyantında Ferverdin ayının ilk
gününe hala Cemşid-i Nevruz denmektedir.
Bir hata sonucu Cemşid'in başkentinin Persepolis harabelerinin bulunduğu
yerde olduğuna inanılıyordu. Yüzyıllar boyunca (MS 1620'ye kadar) "Cemşid'in
Tahtı", Taht-ı Cemşid olarak adlandırıldı. Ancak Persepolis aslında Ahameniş
krallarının başkentiydi ve İskender tarafından tahrip edilmişti. Benzer
şekilde Persepolis yakınlarındaki Ahameniş ve Sasani mezar oymalarının
efsanevi kahraman Rüstem'in görüntüleri olduğuna inanılıyordu ve bu yüzden
Naş-ı Rüstem olarak adlandırılıyordu.
Cemşid'in üç yüz yıl boyunca hükmettiği dönemde uzun ömür artar, hastalıklar
def edilir, barış ve refah hüküm sürer ve tüm devler birer köle gibi onun
emrinde bulunurlar. Ancak Cemşid'in gururu gücüyle birlikte büyür ve
saltanatının tüm nimetlerinin Tanrı'ya bağlı olduğunu unutmaya başlar. Halkına
sahip oldukları tüm iyi şeylerin yalnızca kendisinden geldiğini söyleyerek
övünür ve sanki kendisi Yaradanmış gibi halktan kendisine ilahi şerefler,
sıfatlar verilmesini talep eder.
Bu andan itibaren tanrının lütfu Cemşid'den ayrılır, halk ona karşı tavır
almaya ve ondan yüz çevirmeye başlar. Öyle ki koca ordusu bile 21 yıl içinde
tamamen yok olur. Cemşid tövbe eder ancak artık zaferler ona asla geri
dönmeyecektir.
Bu kısım Şehname'de şöyle geçer:
Geçen bu müddet zarfında, hiç kimse, padişahtan iyilikten başka bir şey
görmedi.
Âlem baştanbaşa kendisine kul oldu ve o da taşıdığı büyüklükle tahtında
oturdu.
Bir gün, tahtına baktı, birdenbire kendisine bir gurur geldi,
dünyada kendisinden başka kimseyi görmedi.
O , Tanrı’ya tapan padişah benlik gösterdi, Tanrı’sından yüz çevirdi,
nankörlükte bulundu.
Ordusundan ileri gelen adamları çağırdı ve bak onlara nasıl sözler söyledi.
Bu yaşlı, büyük adamlara: "Ben, dünyada kendimden başka (kimseyi
tanımıyorum...
"Hüner, sanat benim sayemde meydana geldi. Saltanat tahtında benim gibi bir
padişahı kim
görmüştür?
"Dünyayı güzellikle süsleyen benim. Dünyayı istediğim hale getirdim.
"Yemeniz, uyumanız, rahatınız, giyinmeniz, hulâsa bütün emelleriniz benim
sayemde vücut buldu.
"Büyüklük, taç ve padişahlık benimdir. Benden başka bir kimsenin padişah
olduğunu kim söyleyebilir?
"Benim bulduğum devalarla herkes sağlığa kavuştu. Artık hastalık, ölüm
kimseye zarar vermez
oldu..
"Dünyada benden başka birçok padişahlar olsa bile, bir adamı ölümden
kurtarmak benden başka kime nasip olmuştur? ”
"Siz, vücudunuzdaki zekâ ve canı bana borçlusunuz! Bana yalnız Ehrimen olan
tapmaz.
“Dünyayı istediğim hale getirdim!’’ yerine “Yeryüzünden zahmeti kaldıran
benim!”
"Eğer siz şimdi bunların hepsini benim yaptığımı kabul ediyorsanız, cihanı
benim yarattığıma
inanmalısınız!
Cemşid tanrıyı oynamaya kalkınca her şey ters teper. Ahriman'ın etkisi
altındaki Arabistan'ın yasal hükümdarı Dahhāk Cemşid'e savaş açar ve Cemşid'in
pek çok hoşnutsuz tebaası tarafından memnuniyetle karşılanır. Cemşid
başkentinden dünyanın öbür ucuna kaçar ama sonunda Dahhāk tarafından tuzağa
düşürülerek vahşice öldürülür. Böylece 700 yıllık bir saltanattan sonra
insanlık medeniyetin tepelerinden Dahhak'ın yönetmeye başladığı Karanlık Çağ'a
geri döner.
CEMŞİD VE ŞARAP EFSANESİ
Cemşid ile ilgili bir şarap efsanesi de vardır.
Kral Cemşid şarabın tarihi ve keşfi ile ilgili bir masalda da belirgin bir
şekilde yer alır. Pers efsanesine göre kral harem hanımlarından birini
krallığından sürerek onun umutsuzluğa kapılmasına ve intihar arayışına
girmesine neden olur. Kralın deposuna giden kız bozulmuş ve içilemeyeceği
düşünülen üzüm kalıntılarını içeren "zehir" işareti olan bir kavanoz
aramaktadır.
Kız bozuk olduğunu düşündüğü sözde zehri içtikten sonra üzerindeki hoş
etkilerini fark eder ve morali yerine gelir. Keşfini krala götürür ve kral bu
yeni içeceğine yani şaraba o kadar hayran kalır ki kızı haremine geri almakla
kalmaz, aynı zamanda Persepolis'te yetişen tüm üzümlerin şarap yapımına
adanmasına karar verir.
Çoğu şarap tarihçisi bu hikayeyi saf bir efsane olarak görse de şarabın erken
dönem Pers kralları tarafından bilindiğine ve kapsamlı bir şekilde ticarete
konu edildiğine dair arkeolojik kanıtlar vardır.