HABERLER
Dini Haber

YUVAYI DİŞİ ARI YAPAR MUCİZESİ (!)

Yazan: Kirpi


YUVAYI DİŞİ ARI YAPAR MUCİZESİ (!)


Google arama çubuğuna “Kurandaki mucizeler” yazdığımızda karşımıza çıkan sözde mucizelerin başında "yuvayı dişi arı yapar" mucizesi geliyor. Ben bu sözde mucize Adnan Oktar zamanında ortaya çıktı diye biliyorum, yanlışım varsa düzeltebilirsiniz. Fakat komik olan şu ki Adnan Oktar'ı Müslüman olarak görmeyenler çıplak karılarla zina yapıyor diyenler bile iş mucize üretmeye geldiğinde bu safsataya iki elle sarılabiliyorlar. Öncelikle kısaca bal arıları hakkındaki bilgilere bakalım.

Arı, zar kanatlılar takımına ait Apoidea familyasını oluşturan tüm böcek türlerine verilen isimdir. Arıların bilimsel sınıflandırılması şu şekildedir:
  • Âlem: Animalia (Hayvanlar)
  • Şube: Arthropoda(Eklem bacaklılar)
  • Alt şube: Hexapoda
  • Sınıf: Insecta
  • Takım: Hymenoptera (Zarkanatlılar)
  • Familya: Apidae
  • Cins: Apis

Bal arıları (Apis mellifera) 1,2 cm uzunluğunda, baş ve göğüs bölümleri kıllı, genellikle sarı renkte olan canlılardır. Toplu halde yaşarlar ve kovanda hayatlarının devamlılıklarını sürdürebilmek için birlikte hareket ederler. Bir kovanda kraliçe arı (ana arı), 10-80 bin arası işçi arı ve erkek arılar bulunur. Kraliçe ve işçi arılar biyolojik olarak dişi arılardır. Erkek arılar bal üretmeyen arılardır. Yavruları ana arı yapar. Döllenmiş yumurtalardan işçi ve Ana arılar, döllenmemiş yumurtalardan ise erkek arılar meydana gelir. Ana arı ile işçi arı arasındaki farkı larva dönemindeki beslenme oluşturur. Görevleri ana arıyla çiftleşmek olan erkek arıların sayısı genellikle bir kaç yüzü geçmez. Bir bal arısı kolonisi yıllık 15-75 kg arası polen tüketir. Ayrıca günlük yaşamlarını sürdürebilmek için gündelik 8 kg bal ve 200 gram su tüketirler.
Bu bilgiler yeterli olduğundan konumuza geçebiliriz.

Nahl Suresi 68. Ayet:
وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذ۪ي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا 
Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti(vahyetti): “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.”

Adnan Oktar ayette geçen النَّحْلِ nahl kelimesini dişi bal arısı olarak çevirmiş. Aslında bu doğru zira ayetteki kelime dişil anlamda kullanılmış. Fakat bunun biyolojik cinsiyetle uzaktan yakından alakası yok. Peki mesele nedir?

Dildeki cinsiyet kavramı genel olarak biyolojik ve dilbilgisel cinsiyet olmak üzere iki bakış açısından değerlendirilmektedir. Biyolojik cinsiyetin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Peki dilbilgisel cinsiyet nedir?

Dilbilgisel cinsiyet veya gramatik cinsiyet, kaba anlamıyla bir sözcüğün ait olduğu sınıfına göre dilin başka bir yönü (eylemler, adlar, ön adlar, belirteçler) ile uyum sağladığı ad sınıflandırma sistemine verilen isimdir.  
Dilbilgisel cinsiyet, biçimsel dilbilgisi kategorisidir. İsim cümlesinin şekilsel tanımında belirleyicidir ve önemli işlevlere sahiptir. İsmin dilbilgisel cinsiyeti, isim kökünü artikel ve sıfat tamlaması ile hal ve sayıya göre yapılandırmaktadır. Böylece dilbilgisel cinsiyet hal ve sayı belirtisinin yanı sıra, isimde şekilsel düzen ve denge sağlamakta, ayrıca isim öbeğinin tanımlanmasına katkıda bulunmaktadır. Zamirlerde yine ilgili hal durumunu yapılandırarak metinsel bütünlüğü sağlamaktadır.

Günümüz dillerde gramatik cinsiyeti kullanan en yaygın dil Almancadır. Almanca konuşan bir insan genel anlamlar taşıyan bir cümle kurduğunda hitaplarında kadın-erkek ayrımı yapmadan hitap edilen (anlatılan) her kişiye eril (erkek) bir ifade şekli kullanabilir. Tabi bu tarz dil kuramlarını feministler "kadınları aşağılayıcı" buluyor ve itiraz ediyorlar. Almanca'da, Türkçeden farklı olarak çoğunlukla meslek isimlerinde eril ve dişil ayrımı söz konusudur. Örneğin Türkçede öğretmen, doktor, mühendis gibi genel meslek isimleri ifade edilirken burada cinsiyet ayırt etmek mümkün değildir. Hitap edilen kişiye göre, öğretmen, doktor veya mühendis kadın da olabilir erkek de. Burada  bu adlandırmanın içeriği hitap edilen kişiye ve metnin bağlamına göre anlam bulmaktadır. Almancada ise bu kişisel adlandırmalar kişi cinsiyetlerine göre birer tanım almaktadır.
Erkeklerin meslekleri veya kişisel tanımları ‘der’ artikelini alırken, kadınlarınki dişil olan ‘die’ artikeli ile tanımlanmaktadır ve kadınların meslek isimlerinde çoğunlukla ismin sonuna “in”eki ilave edilmektedir.
Bunu daha iyi anlamak için bir örnek verelim:
  • der Lehrer-erkek öğretmen 
  • die Lehrerin-bayan öğretmen

Bu ayrım genel ifadelerde kullanılmaz. Örneğin: die Lehrer von dieser Schule gibi genel bir cümle  “bu okulun öğretmenleri” diye Türkçeye çevriliyor. Türkçede dilbilgisel cinsiyet olmadığı için Lehrer  kelimesi okuldaki tüm öğretmenleri kapsar. Almancada da bu söylem anlam olarak okulun bütün öğretmenlerini hedeflemektedir. Fakat yapı olarak ‘Lehrer’ (erkek öğretmen) olarak tercüme edilir ve erkek bir öğretmeni ifade eder. Yani bir Alman genel ifadelerle okuldaki erkek ve kadın öğretmenleri anlatmak isterse ayrım yapmadan hepsini eril (erkek) olarak ifade edebilir. İşte bu gibi dil kurallarına gramer cinsiyeti deniliyor.

Arapçada da bu durum aşağı yukarı aynıdır. Almancadan farklı olarak Arapçada iki cinsiyet mevcuttur.  Örneğin الحجر (alhajar) Taş kelimesinin biyolojik cinsiyetle bir alakası olmadığı halde kelime kendi bünyesinde dişil cinsiyet barındırır. Mesela  الْخَمْرُ şarap,  سوقل çarşı kelimeleri Arapçada dişil kelimeler kabul edilirken bu kelimeler Almanca’da “der Wein, der Markt” eril (erkek) kelimeler olarak kabul edilmekte ve kullanılmaktadır. Araplar güçlü ve sert olan nesneleri müzekker (erkek-eril); zayıf ve zarif kabul ettikleri nesneleri ise müennes (dişil) isimlerle isimlendirirler. Nitekim arıları da zarif (bir darbeyle öldürülebilen) canlılar olarak kabul edebiliriz. Erkek olarak kabul edilen varlığı gösteren kelimelere müzekker yani eril, dişi olarak kabul edilen varlığı gösteren kelimelere müennes yani dişil kelimeler denir. 

Arapçada varlıkların cinsiyetleri tenasül organlarına bakılarak açıkça ayırt edilebiliyorsa onların isimleri ya farklı kök harflerinden oluşan ayrı isimler verilmek suretiyle ya da iki cinsiyetten birine ayırt edici ekler eklemek suretiyle tayin edilmiştir. Açık bir ayırımın olmadığı varlıklarda ve isimlerde ise kelime, kavramın manası göz önüne alınarak müzekker veya müennes olarak isimlendirilmiştir. Eğer bir kelimede dişilik alâmeti yoksa Araplar o kelimeyi erkek olarak kullanmaya teşebbüs ederler. Bunun aksi de geçerlidir. Nitekim Araplar arıların erkekliğe dair üreme organlarını gözle görerek ayırt edemedikleri için onları dişil anlamlarla ifade etmeyi tercih etmişlerdir. 

Ebû Ali elFârisî,  İbnu't-Tüsterî gibi Arapçada öncü olan şahıslar şöyle derler:
Uzlaşma ve anlaşma yoluyla eril veya dişil muamelesi yapılan varlıklar yıldızlar, dağlar ağaçlar vb. gibi gerçekte erkek ve dişi olmayan varlıklardır. Böyle varlıklarda asıl olan bunlara dişi muamelesi yapmaktır. Erkeklik (müzekkerlik) ikinci sırada gelir. Bu isimlerden erkek ve dişilerin bir arada bulunduğu bir topluluk olursa onlara dişilik özelliği galip gelir.

Yani ilk bakışta erkek ve dişiliği tenasül organlarına bakılarak tayin edilemeyecek canlıları, örneğin arıları müennes yani dişil olarak yazmak Arapçanın gramer kurallarındandır.

İsmail Ahmed Amâyira mecâzi müzekker ve mecâzi müennes konusunda şöyle der:
Varlıkların erkek veya dişi sayılması milletlerin o varlıklar hakkındaki tasavvurlarıyla ilgilidir. Milletler kendi anlayışlarına göre şekli niteliği veya bir özelliği dolayısıyla hakikaten erkek veya dişi varlığa yaklaşanı, benzeyeni erkek veya dişi kabul ettiler. Zihinlerinde erkek varlığa yaklaşana hakiki erkek muamelesi yaptılar. 

Şimdi Nahl suresinin 68 ayetindeki النَّحْلِ nahl kelimesinin biyolojik cinsiyetle alakalı olmadığını daha iyi anlamak için Kurana bakalım. 

Mâide Suresi 90. Ayet:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.

Ayette kullanılan الْخَمْرُ şarap kelimesi gramer cinsiyet nedeniyle dişilik özelliğine sahip. Şimdi bu sahip olduğu özellik nedeniyle şarap biyolojik yönden bir dişidir diyebilir miyiz? Tabi ki HAYIR. 

Ayrıca artık günümüzde hem erkek hem dişi olan arılar vardır ki bunlara Ginandromorf canlılar deniliyor. Smithsonian Tropik Araştırma Enstitüsü (STRI) tesislerinde çalıştığı dönemde Erin Krichilsky, Ginandromorf Arıyı keşfediyor. 4 milimetre boyundaki canlıyı keşfeden Erin şunları söylüyor: “Daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemeyen, çok dikkat çekici bir canlıydı. Bu çok heyecan verici bir gündü”
Şimdi bu yarı erkek ve yarı dişi olan arının görevi ne? Dişi olarak yuvayı mı yapıyor yoksa erkek olarak kraliçeyi mi(ana arı) döllüyor?

Sonuç olarak Nahl suresi 68. ayette bahsi geçen dişi arı kavramı biyolojik cinsiyetle değil dilbilgisel (gramer) cinsiyetle alakalıdır. Zira Arapçada erkek (erkek cinsiyet organı) olduğu çıplak gözle ayırt edilemeyen canlılara dişilik, dişiliği gözle görülüp ayırt edilemeyen canlılara ise erkeklik niteliği taşıyan kelimelerle ifade edilişi söz konusudur. Bunun biyolojik cinsiyetle uzaktan yakından alakası yoktur.

« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »