HABERLER
Dini Haber

NAPOLYON BONAPART

Yazan: Hermes Trismegistos


İMPARATOR NAPOLYON

Napolyon Bonapart büyük bir komutan olmasının yanında çok sansasyon yaratan bir liderdi.

Napolyon Bonapart, 1769 yılında Korsika’nın Ajaccio şehrinde dünyaya geldi. Carlo Buanopart ve Marie Letizia Ramolino’nun ikinci çocuğudur. Öğrenimini Brienne’de bir mektepte yaptı, sonra Paris’teki Askeri Akademiye yazıldı. 1785’te Valence’daki topçu alayına katıldı. 1794’te İtalya’daki topçu birliklerinin komutanlığına atandı. Paris’teyken Jakoben yani Dominikçi çevrelerle ilişki kurmuş olduğu anlaşıldığından, La Vendee’ye gönderilmek istendi, bunu kabul etmeyince görevinden alındı. Paris’e geri döndükten sonra Konvansiyona karşı hareketi bastırmak için Paul François Barras ile Lazare Carnot’un kuvvetlerine katıldı. Olaylar kısa zamanda gelişerek yeni bir anayasanın ve Direktuvarlığın doğmasına yol açtı.

Napolyon aslen az öncede değinildiği gibi Korsika'lıdır. Yani bir İtalyan babası Carlo zamanında Fransız hükumetine dalkavukluk yaparak Korsika'da saygınlık kazandı ve Bonapart soyadını aldı. Napolyon'un asıl ismi Napoleon di Buonaparte'dir. Oldukça parlak bir genç olan Napolyon genç yaşında Fransız ordular generali oldu. Bunun bir sebebi de devrimi saptırarak anarşiye sürükleyen Robbespierre'nin ölümüdür.

General olduktan sonra Direktuvarlık tarafından İngiltere’yi ele geçirmekle görevlendirildi. Direk İngiltere’ye saldıracağına, İngiliz etki alanının en önemli noktasına saldırmayı uygun gören Napolyon Mısır seferine çıktı. Akdeniz’deki İngiliz donanmasını mağlup etti, Malta’yı ele geçirdi. 1798 Temmuz ayında da İskenderiye’ye giriş yaptı. Piramitler Savaşı’nda Memlüklere karşı zafer kazandı. Ancak Horatio Nelson yönetimindeki İngiliz donanması, Fransız donanmasına saldırarak gemilerini batırdı. Nelson’un başarısı üzerine İngiltere, Osmanlı Devleti, Avusturya ve Rusya, Fransa’ya karşı birleştiler. Bu dönemde yapılan savaşlara Napolyon savaşları denildi. Birleşik ordu, Rus generali Alexander Suvorov’un komutasında Napolyon’un aldığı toprakları geri aldı. Napolyon, 1799 yılında Suriye’ye saldırdı fakat Akka’nın Cezzar Ahmed Paşa tarafından başarıyla savunulması ve ordusunda beliren salgın hastalıklar yüzünden Mısır’a çekildi. Ordusunu burada bırakarak gemi ile Fransa’ya döndü.

9 temmuz 1799 senesinde geri çekilmek zorunda kalan Napolyon Fransa'da hükumet darbesi ile aktif Direktuvarlığı devirince bunun sonucunda ülke üç konsülün eline kaldı. Konsüllerden ilki olan Napolyon ülkenin mutlak hakimi oldu.

Bazı reformlar yapmayı denedi. Devletin dağıttığı kredileri belli bir düzene soktu; 1802 senesinde Fransa Bankasını açtı, idari alanda bazı reformlar uygulayarak valilerin ve belediye başkanlarının siviller arasından seçilmelerini ve kendilerini seçen tek merkeze karşı sorumlu olmalarını sağladı, mahkemeleri ve emniyet örgütünü yeniden düzenledi.

Kısa zamanda Fransa'ya dinamik bir düzen verdi. Fakat bu düzeni ve hamlesine devama vakit bulamadan yine savaşlara sürüklendi. Savaş yapmaktan zevk alıyordu, zaten kendinden emin ve başarılı bir komutandı. Fransa'nın komşuları ile yaptığı savaşların çoğundan ülkesine toprak kazandırarak şan ve şerefle Paris'e döndü. Halk onu çılgınca alkışlıyordu. Bu sevgiden de faydalanmayı başaran Bonapart, Millî Meclis kararı ile 3 Mayıs 1804 tarihinde veraset sureti ile 1. Napolyon Unvanı İle imparator ilân edildi.
Es geçilmemesi gereken bir nokta şudur ki; devrimden sonra Napolyon'un onca zaferine rağmen kral taraftarları ve cumhuriyetçiler arasındaki gerilim soluksuz devam etmekteydi. Bonapart Hristiyan âlemini kazanmak amacıyla - istilâ ettiği İtalya'dan - Papayı Parise getirterek imparator olduğunu takdis ettirdi. Bunu eski zamanlardaki İsrail kralları gibi yönetime bir kutsallık katmak gibi düşünebiliriz. Eski İsrail kralları da kral olmadan mesh edilirdi.

Ayrıca Fransa'nın dünyadaki mevkisini şereflerle yükselttiği gibi içerideki düzenlemelerinde de başarı kazanan Bonapart yeni kanunlar, yeni kurumlar getirdi. Bugünkü medenî kanunun öncüsü oldu. Savaştaki başarıları ile değil Fransa'ya getirdiği inkilaplarla iftihar eden Napolyon bu hizmetine kazandığı 40 savaşın üstünde bir değer verdi. Kurduğu hukuk, kanun ve ekonomik kurumları savunurken «Hükümet adamının kalbi daima başında olmak gerektir» derdi.

NAPOLYON'UN DÜŞÜŞÜ

I. Aleksandr’la yapılan antlaşma, Rusya’ya İngiltere’ye karşı askeri harekata kadar varacak yaptırımlar uygulama yükümlülüğünü getirmektedir ama I. Aleksandr bu tür politikalardan uzak durmuştur. Bunun üzerine Napolyon 1812 senesinin ortasında 800 bin kişilik ordusuyla Rusya Seferi'ne girişmiştir. Borodino Muharebesi’nde General Kutuzov yönetimindeki Rus ordusunu yenilgiye uğratan Fransız ordusu Moskova’ya girmiştir. Ancak Rusların bu mağlubiyetten sonra Rusya içlerine çekilmeleri, giderken de Moskova'yı yakmaları ve kışın da bastırması sonucunda Napolyon, ordusunu barındıracağı bir yer olmadığını anlamış ve Çar'ı antlaşma yapmaya davet etmiştir. Ancak I. Aleksandr bu teklifi kabul etmez. Napolyon ise tek çareyi orduyu Fransa'ya geri götürmekte bulur. Ama sert kış şartları geri dönüşü neredeyse imkânsız hale getirir ve Fransız ordusunun yaklaşık olarak dörtte üçünün yok olmasına sebep olur. Küçük bir bilgi vermek gerekirse Hitler yada Napolyon gibi tarihte büyük etkisi olan adamların ikisi de Rusya'nın kışına dayanamamış ve bu durum sonlarını hazırlamıştır.

Ordusunun büyük bir bölümünü Rusya Seferi sırasında kaybeden Napolyon yeni bir ordu oluşturmanın zorluklarına katlanmaya mecbur olmuştur. Üretimden çekilen iş gücü ve artırılan vergiler, halkı Napolyon’a karşı bir tutuma itmiştir.

Napolyon bu dönemde kendisine karşı düzenlenen hükûmet darbesini bastırdı ve yeni bir ordu kurdu. Ancak 1813 ve 1814'te baskılar arttı ve halkın desteği düştü.

1813 de Ekim ayında Leipzig muharebesini de kaybetmesi onu iktidarın sonuna iyice yaklaştırdı.
1814'te düşman orduları Paris kapılarına dayandı. Napolyon imparatorluk tahtını bırakarak Elba Adası’na sürgüne gönderildi.

Napolyon 100 gün sonra Elba adasından kaçtı zira Napolyon'un sürülmesi de Fransa'nın durumunu düzeltmemişti. 7 mart 1815 de Napoleon hiçbir zorluk görmeden Fransa kıyılarına çıktı, hatta halk eski imparatoru coşku ve sevinç ile karşıladı. Fakat Napolyon’un geri dönmesi mukadderatı değiştirmeyecekti.

1815'de geri dönen Bonapart'ı gören koalisyon güçleri, yani Prusya, İngiltere ve Belçika, Fransa'ya savaş ilan eder çünkü Napolyon’un eski gücünü toplamasını istemezler.

Belçika'daki Waterloo kasabası yakınlarında yapılan savaşta Wellington dükü komutasındaki Koalisyon ordusu Fransız ordusunun içlerine doğru ilerliyordu. Fransız ordusunun süvari birliklerinin hatası orduya büyük kayıplar veriyordu. Koalisyon ordusu topçu atışları ile Fransız ordusuna kayıplar verdirmeye devam etti.

Bu sırada bazı Fransız ordusu askerleri de geri çekiliyor bir bölükte kaçmaya devam ediyordu. Geri çekilen Fransız ordusu savaşı kaybetti. Ardından Fransız ordusu komutanı Napolyon İngiliz ordusuna teslim oldu. İngiliz ordusu tarafından Aziz Helen adasına sürgüne gönderildi ve Napolyon sürgüne gönderildiği bu adada hayatını kaybetti.

Waterloo savaşını kısa geçmemize rağmen dünya tarihi açısından çok büyük bir öneme sahiptir. O genç yaşlarında ülkeler fetheden Napolyon aynı sürat ile devam edecekken Waterloo buna engel olan en büyük etkendir.

Napolyon Fransız İmparatoru olmasına rağmen hiçbir zaman kökenini unutmamış ve Korsika'lı kimliğini muhafaza etmiştir. Genç yaşındayken Korsika'nın Fransa boyunduruğu altında olmasına daima karşı çıkmış ve ondan kurtulmayı dahi ummuştur. Yine genç yaşta Fransa'ya yerleşmesine karşın Korsika aksanından hiçbir zaman vazgeçmemiştir

Napolyon edebiyata sanata çok büyük bir ilgi duyuyordu. Karısı Josephine ile tanışmadan önce bir aşk romanı yazmıştı. Ayrıca büyük komutan "din özgürlüğünü" savunuyordu. Hatta Mısır seferinde insanlara isminin Ali Bonapart olduğunu ve bir Müslüman olduğunu söyleyerek sempati kazanmıştır. Onun şu sözü durumu açıklar aslında "Ben hiç kimseyim. Mısır'da Müslüman, burada ise Katoliğim."

Napolyon o kadar etkili ve büyük bir lidermiş ki İngiliz kralı George’a yazdığı mektupta İngiltere'de tutsaklık sürecini tamamlamayı talep etmiş fakat bu isteği gerçekleştirilmemiş zira İngiliz halkını da etkisi altına alıp halkı isyana sürükleyeceğinden korkulmuştur.

Konservenin keşfine sebep olan da Bonapart'dır. Mucitlerinden savaş sırasında beslenmenin etkili bir yöntemini bulmalarını ister ve onun vasıtasıyla konserve keşfedilir.

« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »