"MİTOLOJİLERDE EŞCİNSELLİK"
başlıklı videoyu izleyerek çeşitli toplumlarda eşcinselliği dair inanışları,
tavrı öğrenebilirsiniz.
Eşcinsellik teriminin Çince karşılığı "aynı cinsiyetten insanlar arasındaki
aşk" anlamına gelen "tóng xìng ài (同性愛)"dir. Fakat bu 19.yy'dan sonra
ortaya çıkmış bir ifadeydi. Öncesinde "erkek rüzgarı (nán fēng : 男風)" gibi
şiirsel veya mecazi ifadeler kullanılırdı. Bu söz kadınların yakın
ilişkilerden dışlanmasını ifade ediyor, sembolik olarak erkek üstünlüğünü
vurguluyordu.
Kullanılan benzer terim ve mecazlar vardı. Örneğin
kadın güzelliği ve baştan çıkarıcılığı için kullanılan fakat erkek güzelliğine
atıfta bulunan bir terim vardır: "nán sè (男色)".
Tıpkı Divan
edebiyatındaki gibi Çin edebiyatında da eşcinsellik için çeşitli mecazların
kullanımı yaygındı. Eşcinsel kadınlar için "Altın Orkide Kız kardeşler"
(Jīnlán zĭmèi : 金蘭姊妹 / 金兰姊妹) veya "parlatıcı-cilalayıcı aynalar"
mecazları kullanılıyordu. [1]
Çin edebiyatı Konfüçyüs öncesi ve
Taoist, Budist gelenek öncesi olarak ikiye ayrılmış ve bunlardan sürekli
olarak etkilenmiştir. Konfüçyüsçü ve Taocu sistem öncesi mitolojiler esas
olarak şamanistti. Erkek eşcinselliğinin Çin'in güneyinden geldiğine
inanılıyor ve mecazi olarak güney rüzgarı olarak adlandırılıyordu. Bu yüzden
Çin mitoslarında eşcinsellik ile ilişkilendirilen çeşitli tanrılar ve efsanevi
Şia Hanedanı'nın kurucusu Büyük Yu gibi ünlü kişilikler vardı. [2]
En
meşhur hikayelerden biri ejderha ile yaşlı çiftçi hakkındadır. Bu hikaye vahşi
ve gizemli bir canlı olan ejderhanın 60 yaşındaki çiftçiyi zorlayarak onunla
ilişkiye girmesinden (sodomize) bahseder. Öyle ki hikayede bu birliktelik
sonrası yaşlı adamda açılan yaranın tıbbi müdahale gerektirdiği anlatılır.
[2]
Fakat hikayelerde yer alıyor olsa da Taocu gelenekte kabul
edilemez bir durum olarak görülmüştür.
Başka bir hikaye taşralı bir
müfettişe aşık olduğu için ölüm cezasına çarptırılan, daha sonra Yavru Tavşan
Ruhu tanrısına dönüşen bir adamdan bahsedilir. Öldürülen adam tek suçunun aşık
olmak olduğunu söyleyince ve bu durum bir aşk eylemi olarak kabul edilince yer
altı tanrıları tarafından affedilerek eşcinsel aşkın koruyucusu olarak atanır
ve Tu'er Shen* veya Tu Shen** adını alır. [3] Yaşlı bir adamın rüyasında bir
tavşan yavrusu olarak dirilen bu tanrı, rüyasında göründüğü yaşlı adamdan
köydeki erkeklerin, erkekler arasındaki gönül işleri için tütsü
yakabilecekleri bir tapınak inşa etmelerini ister. [4]
* Tavşan
Yavrusu Ruhu : 兔兒神, ** Tavşan Tanrı : 兔神
KAYNAKLAR
Lau,M.P., & Ng, M.L. (1989).Homosexuality in Chinese culture. 13(4),
465-488.
Kuo-Yan Wang (2014). Live with the Deity: Presence and Significance of
Taiwanese Taoist Temple Affiliated Pilgrim Accommodation. 57(1),
157-158.
Wolfram Eberhard. (2006). Dictionary of Chinese Symbols.
Hinsch, Bret (1990). Passions of the cut sleeve: the male homosexual
tradition in China, p. 133; Kısmen farklı varyantı için bkz: Szonyi,
Michael (1998). "The Cult of Hu Tianbao and the Eighteenth-Century
Discourse of Homosexuality", pp. 1-25.
●►Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak
İçin:
PATREON ●►Youtube 'Katıl':
KATIL
İncil'de kargalar ve onların yakın akrabaları olan kuzgunlar için "kirli"
deniyordu ve bu kuşlar daha sonra okültizm, büyücülük ve ölümle
ilişkilendirildi. İslam'da öldürülmesine "izin verilen" beş hayvandan biri
olarak bahsedildiği için bu kuşlara mümkünse bazı kişilerden uzak durmasını
öneriyorum.
Bu iki büyük dünya dini çoğunlukla karga ve
akrabalarını saldırgan, gürültülü ve yıkıcı yaratıklar olarak yeniden
adlandırmıştır. Ancak bu olumsuz özellikler kuşun zekasını ve problem çözme
becerilerini geri planda bırakmıştır. İnsanlarla arasında güvenli bir mesafe
bırakmaları bile zekalarının harika bir örneğidir. Onların sosyal mitlere,
kültürel masallara, felsefelere ve pek çok eski dine bu kadar derinlemesine
nüfuz etmesine neden olan şey bir bağlamda bu uzaklık olabilir.
Bu iki dinin inançlarının ötesine, karşılaştırmalı dinlerin yaratılış
mitlerine ve folklorik sistemlerine baktığımızda bu kuşların manevi ve
çevresel tehdit olarak düşünülmediği görülebilir. Aslında kargalar ve
kuzgunlar sahip oldukları pozisyondan düşürülmeden önce eski çağın
yıldızlarıydılar. Evrenin yaratılış hikayelerinde kilit rol oynadıkları gibi
ilahi ışığı taşıyan ve yaşam gücünü getiren varlıklar konumundaydılar.
Yaratılış mitlerinde karga ve kuzgunların çoğu zaman büyülü varlıklar olduğu
görülür. Yarı ilahi ve insan veya hayvan formuna, bazen cansız nesnelere ve
hatta saf ışığa dönüşebilirler. Çoğunlukla sırların koruyucusu olarak
algılanan bu kuşlar daha büyük topluluğun gereksinimlerine bakılmaksızın sık
sık kendi açgözlülüklerini tatmin etmeye odaklanan "hileci" karakter rolünü
oynadılar. Ancak bu her açıdan olumsuz değildir çünkü eski kültürlerde
hileciler genellikle hayatta kalan, yazar, esprili, en çekici ve yaratıcı olan
karakterlerdir.
MÖ 15.000'e kadar günümüz Avrupa'sında yaşayan insanlar, kargalar ve kuzgunlar
ile bir tür ruhsal bağlantıları olduğunu düşündüler. Bu durum Fransa'daki
Lascaux mağarasında yer alan bir tabloda da görülür. Karga kafalı bir kişiyi
tasvir eden arkeologlar, bu karga-adamı, insanların totemik inançlarına ve
ölümden sonra ruhun yolculuğunu nasıl algıladıklarına dair bir anlayış olarak
yorumlarlar.
Lascaux halkı çevrelerindeki binlerce kuş, böcek ve sürüngen arasından
kargaya dönüşen bir insanı resmetmeyi seçti. Bu durum tek başına bile bu
kuşların Avrupa'nın tarih öncesi dönemindeki önemini pekiştirmeye yeter.
Metinsel olarak kargalara ve kuzgunlara en eski atıf Mezopotamya
mitolojisinde, edebiyatın ilk büyük eseri olarak kabul edilen ünlü şiir;
Gılgamış Destanı'nda görülür. Burada Utnapiştim kara bulmak için bir
güvercin ve bir kuzgun gönderir ve büyük selden sonra insanlığın
yaratılışına kadar kargalar ortaya çıkar. Güvercin eli boş döner fakat
kuzgun hiç geri dönmeyerek toprak bulma ve dünyada yeni yaşam kurma
konusundaki başarısını gösterir.
Antik Yunan ve Roma'da tanrı Apollon'u karga temsil ediyordu ve efsanelerde
tüylerinin rengini beyazdan siyaha çeviren de oydu. Bu kuşların uçuş yolları
kehanetlerini kuşların rotalarından alan kadim rahipler olan Augur'lar için
önemliydi. Bir efsaneye göre Zeus, Delphi'deki antik Yunan dünyasının
merkezini temsil eden Omphalos taşının yerini belirlemek için biri doğu
diğeri batı olmak üzere iki karga gönderir.
İspanyol keşiş ve profesör Simon Pedro'nun 1602 çalışmasında aynı yaratma
dinamiğinin Güney Amerika'da yaratıcı tanrı Chiminigague'in doğu ve batıya
iki kara kuzgun gönderip dünyaya ışık saçtığı Chibcha yaratılış
mitolojilerinde de işlendiğini görüyoruz.
Kelt mitolojisinde İskandinavlarınkine benzer şekilde, iki kuzgun, savaşan
savaşçıların üzerinden uçan Tanrıça Morrígan'ın görünümleridir. Galler
mitolojisinde ise Britanya'nın efsanevi kralı Kutsanmış Brân, iki karga veya
kuzgun ile temsil edilirdi.
Nesir Edda'da kaydedilen İskandinav mitlerinde Huginn (ruh) ve Muninn (hafıza)
adlı iki kuzgun, tüm tanrıların babası kabul edilen Odin'in görme araçlarıydı.
Dünyanın her yerine uçarak (Midgard) sahipleri Odin için bilgi toplayıp ve
iletiyorlardı. Ancak Norveç mitolojisinde kuzgunlar ilahi haberciler olarak
düşünülse de İsveç'te cinayete kurban gidenlerin öfkeli hayaletleri olarak
görülürken Danimarka'da kovulmuş ruhlar olduklarına inanılıyordu.
The Princeton Dictionary of Budizm'in 2013 baskısı hem eski Hinduizm'de hem de
Budizm'de kargaların ve kuzgunların insanların atalarına ait varlıkları
sembolize ettiğini ve bu inanışın dünyanın birçok bölgesine uzandığını,
Avustralya Aborjin mitolojisinde bile görüldüğünü belirtir. Budizm'in Tibet
kolu Vajrayana'da kargalar son derece kutsal sayılır ve onların birer
"Yıldırım Aracı" olduğu düşünülüyor, ayrıca dünyayı koruyan ve devamlılığını
sağlayan Mahakala'nın dünyevi tezahürü olarak görülüyordu. Hinduizm'de eski
bir ata ritüeli olan Śrāddha sırasında bu kuşlara yiyecekler sunulurdu.
Sırasıyla Yatagarasu, Samjokgo ve Sanzuwu olarak bilinen Kore, Japon ve Çin
mitolojilerinde öne çıkan üç ayaklı bir orman kuzgunu vardır. İnsan işlerine
"ilahi bir şekilde müdahale ettikleri" söylenen üç farklı efsanede karga ve
kuzgunlar Güneş'in sembolleriydi.
Antik Amerika'da kuzgun yada kara kargalar popüler birer totem sembolüydüler
ve genellikle hileci, ateş, ışık ve ruh hırsızı olarak tanımlanıyorlardı.
Dünya mitlerinde kargaların ve kuzgunların rolünü tanımlamak için en uygun
sıfatı seçmek gerekirse bu kesinlikle "hileci" olurdu. Bu iyi niyetli ama
zararlı bir karakterdir.
Glover, Alfred Kingsley (1900). Jewish Laws and Customs: Some of
the Laws and Usages of the Children of the Ghetto. W.A. Hammond. p. 157
Gray, S. W. (2014). “The cartographic paradigm in contemporary
Australian landscape painting.”
Frankfort, Henri (1974) [1949]. "Chapter VII: Mesopotamia: The Good
Life". Before Philosophy: The Intellectual Adventure of Ancient
Man, an essay on speculative thought in the ancient near East. Penguin.
p. 226
Historical news of the conquests of Tierra Firme in the West Indies
(1882-92) vol.1
Japonya'nın yüzlerce yıldır "oni" (iblisler veya canavarlar) ve "yuurei"
(hayaletler) hakkında hikayeleri olmuştur. Zaman geçtikçe yeni intikamcı ruhlar
ortaya çıkmaya devam etmiş ve hikayeleri günümüze kadar gelmiştir. Aşağıdakiler
bir dizi hannya'nın, yani nefret veya kıskançlık nedeniyle yaşamları boyunca
iblis veya canavara dönüşen (oni) ve zamanla klasik Japon müzikal dramasındaki
karakterlere dönüşen kadınların efsaneleridir. Bu makalede konuya dair birkaç
Japon mitine kısaca değineceğim fakat ilerleyen süreçte bu efsaneleri tek tek,
daha detaylı halleri ile anlatacağım.
KİYOHİME
Kiyohime, sevgilisine kızmış bir kadındır. Bu adam, yani rahip Anchin kadına
mesafeli davranır ve sonunda onu sevmeyi bırakır. Terk edildiğini fark eden
Kiyohime bir nehre ulaşana kadar onu takip eder. Orada bir yılan yada
ejderhaya dönüşerek teknesinin altında yüzmeye başlar. Canavarı görünce
dehşete düşen keşiş bir tapınağa sığınır ve oradaki rahipler onu büyük bir
çanın altına saklarlar. Kiyohime onun kokusunu takip ederek keşişi bulur.
Sinirlidir ve çanın etrafına dolanarak kuyruğuyla vurmaya başlar. Sonra zile
ateş üfleyerek onu eritir ve kendini terk eden adamı öldürür. [1][2]
YUKİ-ONNA
Kar kadın Yuki-Onna hakkında çok sayıda efsane vardır. Genellikle sağ tarafı
sol tarafın üzerine gelecek şekilde beyaz bir kimono giymiş olarak tanımlanır.
Normalde kimono her zaman soldan sağa doğru bağlanır ve sağdan sola doğru
bağlanması yalnızca ölülere uygulanır.
Yuki-Onna'nın beyaz teni ve çok uzun saçları vardır. Kar yağdığında ortaya
çıkar ve bir hayalet gibi karın üzerinde süzülür. Kurbanlarını dondurur ve
ardından insan yaşamının özünden beslenmek için onları öper ve öpücük kurbanın
ölümüyle sonuçlanır. [3][4][5]
YAMAUBA
Kökeni orta çağa dayanan Yamauba'lar bir tür dev kadın ırkıdır. Başlangıçta
toplum tarafından dışlanmış ve dağlarda yalnız yaşamaya zorlanmışlardır. Bazı
Yamauba'ların insan eti yemeyi sevdiği söylenir. Onlar hakkında çok sayıda
hikaye vardır. Popüler bir hikaye, doğum yapmak üzere olan bir kadını evinde
barındıran bir Yamauba'dan bahseder ve hikayeye göre bu Yamauba yeni doğan
çocuğu yemeyi planlamaktadır.
Başka bir hikayede ise anneler köyden uzaktayken Yamauba'nın çocukları yemeye
gittiğini söyler. Bu dev kadınların korkunç doğalarına ek olarak saçlarının
altında çokça ağızları olduğu da söylenir. [6][7][8]
UJİ NO HASHİHİME
Bir başka efsanevi hikaye de Hashihime hakkındadır. O, kocası bir başkasına
aşık olan bir kadındır. Kocasını, metresini ve diğer akrabalarını öldürerek
intikam almak için bir tanrıya dua ederek onu iblis veya canavara çevirmesi
(oni) için dua eder.
Daha sonra bunun gerçekleşmesi için 21 gün boyunca Uji Nehri'nde yıkanmış, beş
boynuzu varmış gibi görünmek için saçlarını şekillendirmiş ve vücudunu
kırmızıya boyamıştır. Akabinde ona karşı suç işleyen herkesi öldürür. Onu
gören herkesin korkudan ölür. [9]
OİWA
Oiwa adlı kadın Iemon adlı bir ronin'e yani ustasız bir samuray ile
evlenir. Samuray zaten evli olmasına rağmen kendine ona aşık olan çok zengin
bir yerel kızla evlenmek ister. Fakat Oiwa ile evlidir. Zengin kadınla evlenme
planını hayata geçirmek için karısına içine zehir katılmış bir ilaç gönderir.
Ancak bu ilaç kadını öldürecek kadar güçlü değildir. Kadın ölmez ama
şekli bozulur, çirkinleşir.
Oiwa ne kadar çirkin göründüğünü ve nasıl ihanete uğradığını anladıktan sonra
kazara kendini bir kılıçla öldürür. Fakat daha sonra onun bozulmuş yüzü her
yerde belirmeye başlar ve Iemon'u rahatsız eder. Oiwa’nın bozulmuş yüzü
kocasının yeni gelininin yüzünde belirir. Korkuya kapılan adam kurtulmak için
yeni evlendiği kadının başını kesse de Oiwa öleceği güne kadar ona musallat
olur. [10]
AGİ KÖPRÜSÜ İBLİSİ
Son olarak Agi Köprüsü'ndeki iblisin hikayesine bakalım. Bu hikaye
arkadaşlarına Agi Köprüsü'nden geçmekten ya da köprüyü koruyan şeytandan
korkmadığını söyleyerek övünen bir adamla başlar. Bir oni görünüşünü
istediği gibi değiştirebildiğinden Agi Köprüsü'ndeki iblis bu adama terk
edilmiş bir kadın şeklinde görünür. Adam kadına baktığı an iblis ürkütücü
biçimine geri döner. Korkan adam kaçar ve iblis tarafından yakalanmaktan
kurtulur. İblis hırslanır ve intikam almak ister. Kaçan adamın erkek
kardeşinin şekline bürünerek bir gece adamın kapısını çalar. Adam kapıyı
açtığında karşısında duran kişinin kardeşi olduğunu zannederek onu içeri
alır.
Sonrasında iblis gerçek kimliğini bir kez daha ortaya çıkarır ve adamın
kafasını ısırır ve ortadan kaybolmadan önce adamın ailesinin önünde onun
koparılmış başıyla dans eder. [11]
Bunlar Japon mitolojisindeki hırslı, intikamcı iblis kadınlarla ilgili
efsanelerden sadece bazılarıdır ve çok daha fazlası vardır.
Ikumi Kaminishi (2005). Explaining Pictures: Buddhist Propaganda And
Etoki Storytelling in Japan, p. 119
Ueda Akinari (6 August 2012). Ugetsu Monogatari or Tales of Moonlight
and Rain (Routledge Revivals): A Complete English Version of the
Eighteenth-Century Japanese collection of Tales of the Supernatural.
Routledge. pp. 252
Bane, Theresa (2012). Encyclopedia of Demons in the World Religions and
Cultures, p. 334
多田克己 (1990). 幻想世界の住人たち. Truth in Fantasy. IV. 新紀元社. p.
194
Cavallaro, Dani. The Fairy Tale and Anime: Traditional Themes, Images
and Symbols at Play on Screen, 132
Joly, Henri. Legend in Japanese art: a description of historical
episodes, legendary characters, folk-lore, myths, religious symbolism,
illustrated in the arts of old Japan, 396
Hearn, Lafcadio. Glimpses of Unfamiliar Japan. Houghton, 267
Shikibu, Murasaki; Tyler, Royall. The tale of Genji, p. 827
Brazell, Karen (1998). Traditional Japanese Theater: An Anthology of
Plays. James T. Araki
The Demon at Agi Bridge, Haruo Shirane
●►Üye olarak platforma destek olabilirsiniz: KATIL ●►Patreon üyeliği için: PATREON
BİR DÖVÜŞ OYUNUNUN ÖTESİ : "MORTAL KOMBAT" MİTOLOJİSİ
Özellikle benim gibi 90'lı yıllara, kara kutu, Atari ve Sega gibi oyun
konsollarının ülkeye gelip popüler olmaya başladığı döneme aşina olanlar için
en unutulmaz oyunlardan biri "Mortal Kombat" serisidir. Fakat birçok
oyun gibi o da temelinde mitolojiyi barındırır. Karakterleri ile geniş bir
mitolojiye ev sahipliği yapar. Sadece uydurulmuş efsanelere değil, çeşitli
dünya mitolojilerinden ögelere sahiptir. Bu makalede Mortal Kombat'ta görünen
ve temeli gerçek mitoslara dayanan yönlere bakacağız.
Mortal Kombat çok sayıda farklı alemler fikrini ortaya çıkarır. Her diyarın
temsilcileri, var olan diğer tüm alemleri ele geçirmek ve zapt etmek isteyen
Outworld'den, yani diğer gezegen ve alemlerden gelen savaşçılarla savaşmak
zorundadır. Dünya Alemi “Evrenin mücevheri” olduğu için nihai ödül de budur.
Fakat çok sayıda alem fikri yeni bir şey değildir. Aslında bu fikir oldukça
eskidir. Eski İskandinavlar mitolojilerinde dokuz temel alandan bahseder. Bu
alemler arasında insanların yaşadığı yer Dünya Diyarı Midgard'dır. Diğer
alemlerin sakinlerine gelince, Asgard'ın tanrıları insanlara karşı iyi bir
tutum sergilerken Jotunheim'in buz devleri gibi bazıları onlara düşmanca
davranırlar. İskandinav mitolojisinin dokuz diyarı Yggdrasil adlı dünya
ağacının dalları ile birbirine bağlanmıştır.
Tabi İskandinav mitolojisi diğer alemlerden bahseden tek inanç sistemi
değildir. Diğer kültürler ve dinler de başka gezegen veya alemlerden gelerek
Dünya'yı ziyaret eden tanrılardan bahseder.
Evrende tahminen 17 milyar gezegen var. Ya gezegensel bir felaketin dinozor
yada benzeri canlıları yok etmediği bir gezegen varsa ve sürüngen yada
dinozorlardan bir tür insansı varlık evrimleştiyse? Bu tarz teorileri çokça
duymuşsunuzdur, hatta en bilinenlerden biri sürüngen imgesinin üzerine inşa
edilmiş konulardan biri olan Reptilian'lardır. Bu teoriye göre sürüngenlerin
ana dünyasında sürüngenler gelişir ve bütün bir medeniyet inşa eden, zeki
insansı varlıklara dönüşürler.
İşte bu tema Reptile adlı karakter ile Mortal Kombatta'da görülür ve güçlü
savaşçılar olmalarına rağmen bu sürüngenler alemi nihayetinde Outworld
tarafından fethedilir. Yine de sürüngenlerden evrimleşen insansı varlıklar
teorisi ilginç olmaya devam etmektedir. Bu teori Süper Mario Kardeşler
serisinde bile kullanılmıştır.
Mortal Kombat'taki Kraliçe Sindel bir Edenia'lıdır. Kendine özgü çığlığı Kelt
folkloründeki Banshee'lere özgü bir özelliktir. Banshee İrlanda mitolojisinde
ortaya çıkan bir varlıktır ve bu varlığın İrlanda kabilelerinden birinin aile
üyesi öldüğünde çok yüksek sesle çığlık attığı söyleniyordu. Bu varlıklar uzun
saçlı ve kırmızı gözlü kadınlar olarak tanımlanmıştı. Kraliçe Sindel'de
rakipleriyle savaşırken kullandığı uzun saçların yanı sıra kendine özgü bir
çığlığa sahiptir. Yani bir Banshee'dir.
Efsun genellikle büyü için kullanılan başka bir terimdir. Bununla birlikte
Latince'de büyücülük, zararlı büyü anlamına gelen “kötülük” veya “günah”
anlamlarına gelen “maleficium” terimiyle de ilişkilidir. Mortal Kombat'ta da
büyücülük büyük ölçüde kara büyü ile ilişkilendirilmiştir.
Outworld'ün usta büyücüsü, kötü şöhretli Shang Tsung'dur. Fatality, yani
bitirme hamlesini kullanırken mağlup olmuş düşmanlarının ruhlarına el
koymasıyla tanınır. Mortal Kombat hikayesine göre Shang Tsung eskiden insandı
ve imparator Shao Kahn'dan karanlık sanatları öğrendi. Shang Tsung yüzyıllar
boyunca birçok ruhu aldığından, Raiden, Shang Tsung ile yüzleşmenin "bir
düşmanla değil, düşman lejyonuyla karşı karşıya olmak" anlamına geldiğini
söyler. Ruhlara el koyma veya onları emme fikri çok eskilere dayanır.
İblislerin şeytani anlaşmalar aracılığıyla ruhları talep ettiği söylenir.
Buradaki diğer bir konu, birinin Chi'sini veya hayati enerjisini alma
fikridir. Çin mitolojisinde tıpkı savaşta yendiklerinin ruhlarını emen Shang
Tsung gibi bir karakter vardır. Jiangshi adlı bu karakter insanların yaşamsal
gücünü emerek beslenen bir vampir türüdür.
Bazı mitoslarda cehennem ziyaretinin insanları bir daha asla eskisi gibi
olamayacak şekilde değiştirdiği söylenir. Mortal Kombat'ta bu durum büyücü
Quan Chi tarafından yönetilen Aşağı Alem yani Netherworld'ü ziyaret edenler
için de geçerlidir. Quan Chi’nin müdahalesinin bir sonucu olarak Mortal
Kombat’ın bazı savaşçılarının hortlaklara dönüştüğü görülür.
Hortlaklar, canlıları rahatsız etmek için diriltildiğine inanan ölü
bedenlerdir. Hortlaklara olan inanç, günümüz Romanya'sının kırsal
kesimlerinde hala devam etmektedir. Romenler hortlaklar için "strigoi"
terimini kullanırlar. İnanışa göre bunlar, yaşayan akrabalarına veya ona
haksızlık edenlere musallat olmak için dirilerek mezarından çıkan ölmüş
insanlardır.
Bir diğer önemli karakter Raiden'dir. Raiden "gök gürültüsü ve şimşek tanrısı"
dır. Fujin ise rüzgarı kontrol eder. Raiden, Dünya Diyarı'nın koruyucusu ve
Turnuvada Outworld'e karşı mücadele eden savaşçıların akıl hocasıdır.
Japon mitolojisinde Raiden (Raijin) gök gürültüsü, şimşek ve fırtınaların
tanrısıdır. Kökenleri Şinto dininin başlangıcına kadar dayanır. O, neredeyse
her zaman rüzgar tanrısı olan Fuujin ile ilişkilendirilmiştir ve ikisi
genellikle birlikte tasvir edilmiştir. Fujin (Futen) en eski Şinto
tanrılarından biridir ve mitolojide büyücü benzeri bir iblis olarak tasvir
edilmiştir.
Oyuna sonralardan eklenen, zamanın kumlarını çarpıtabilen ve bunlarla güçlü
bir yumruk sallayabilen, mavi gözlü, iri kıyım Geras'ı ele alalım. Kendine
sağlam bir güven ile "Ebediyen yalnızım" gibi ifadeler kullanan bir dövüşçü.
Geras, adını az bilinen Yunan ihtiyarlık tanrısından almıştır. Fakat
esinlenilen Yunan tanrısı genç değil yaşlıdır.
Mortal Kombat'taki Geras karakteri, uzay ve zamanı bükebilen en büyük 11
kötü Kronika'ya sadık bir hizmetçileri olarak hizmet eder.
Bu ad ise genellikle zamanın kendisi olarak yorumlanan güçlü Yunan Titan
Kralı Kronos'dan gelir. Yunan mitolojisindeki bu Titan, ilerde kendisini
devireceğinden korkarak kendi çocuklarını yutar fakat Zeus hariç. Gaia'nın
öğütlerini dinleyen Rhea Tanrıların kralı Zeus'u kurtarır.
Korkunç böcek kadın savaşçı D’vorah'da Geras gibi isim benzerliği üzerine inşa
edilmiştir. D'vorah, İbranice "arı" kelimesinden gelen bir isimdir. Yani oyun
genellikle takma adları farklı dil ve kültürlerden, onların mit ve
efsanelerinden türetiyor.
Bir diğer karakter Kollector'dür. Bu karakter hem mistik hem de okült hatlara
sahiptir. Hindu tanrıçası Kali ile İncil'deki kötü karakter Mammon gibi
kutsallık karşıtı karakterlerin karışımından yararlanılmış.
Kollector’un çok sayıdaki uzuvları ve mavi rengi Hindu tanrıçası Kali’yi
andırıyor ve tıpkı onun gibi vücut parçalarını toplamaya yatkınlığı var gibi
görünüyor. Zaten isminin İngilizcede toplamak anlamına gelen "collect" den
türetildiği ve toplayıcı anlamına geldiği çok açık.
Bilindiği gibi tanrıça Kali kurbanlarının kafalarından kolye yaparak onları
boynuna asar. Mortal Kombatta'ki Kollector'de kurbanlarının parçalarını
saklar. Örneğin fatality anında rakibinin kalbini ve kafatasını çıkararak
onları çantasına koyar. Ayrıca oyunun tanıtım videolarından birinde
parçalanmış bir koldan parıldayan bir yüzüğü aldığı görülür.
Fakat yıkım ve geçiciliğin bedenleşmiş bir simgesi olan Kali, ucuz ıvır
zıvırları toplamanın çok daha ötesindedir. Yani Kollector’ın Hint mitolojisi
ile olan bağlantıları yalnızca görünüşü, kana susamışlığı ve beden parçaları
toplamasıdır.
Bu nedenle açgözlü tavrı İncil'deki karanlık varlık Mammon'u hatırlatabilir.
Bazıları için Mammon dünyeviliğin somutlaşmış haliyken bazılarına göre
açgözlülüğün efendisidir. İncil'de şöyle bir metin vardır: "Hem Tanrı'ya hem
Mammon'a hizmet edemezsiniz."
Mammon adının kökeni zenginlik anlamına gelen Aramice māmōn'e dayanmaktadır.
Mammon çağlar boyunca farklı kültürlere kadar yayılmış ve farklı formlarla
temsil edilmiştir. Bunlar kırmızı derili, rütbeli iblislerden, çarpık, yaşlı
insanlara kadar değişiklik gösterir. Bu nedenle o sadece aşırılık, ne
pahasına olursa olsun gösteriş yapma ve toplama ihtiyacı ile tanınır.
Mortal Kombat'taki Toplayıcı'da Mammon'un yapısına uygun olarak parlak
mücevherler ve süslü tasmalar takar ve toplar.
Antik tanrılar ilişkisine geri dönersek bakmamız gereken bir diğer oyun
karakteri, tıpkı Son Avatar gibi dört elementi yönetebilen Yaşlı Tanrıça
Cetrion'dur.
Kelebeklere gülümsemek ile insanları kozmik lazerlerle paramparça etmek
arasında gidip gelse de bu karakterin doğurganlık tanrıçasıyla bazı
bağlantıları olabilir. Yani eski Yunan tarım tanrıçası Demeter'in muadili
olan Roma tanrısı Ceres ile.
Cetrion'a düzenlenen perili hasatta kesinlikle bir ipucu var. Yeşillik onun
ayağının dibinde canlanıyor, denge hakkında iğneleyici tabirler kullanıyor
ve büyülü taşlara özel bir düşkünlüğü var.
Demeter yaşamı, ölümü ve aradaki korkunç şeyleri izler. Kızı Persefoni
yeraltı dünyasının kraliçesi olur. Cetrion’un olay örgüsüne fazla
girmeyeceğim ancak "Anneliğin" onun hikayesi boyunca işlenen çok büyük bir
tema olduğunu belirtmem gerek. Bununla birlikte Cetrion'un, Toprak Ana
mitinden motifler barındırdığı da açıktır.
Bunlar, Mortal Kombat serisinin ilham aldığı geniş mitolojiden yalnızca birkaç
örnektir. Gerçekte Mortal Kombat hikayesi çok daha karmaşıktır ve daha detaylı
incelenmesi gerekir.
Lam, Stephanie (2009). "Hop on Pop: Jiangshi Films in a Transnational
Context". CineAction (78): 46–51
Hesiod. Theogony, 225
https://en.wikipedia.org/wiki/Kali
Michael Sokoloff, JHU Press, Jan 3, 2003, A Dictionary of Jewish
Babylonian Aramaic of the Talmudic and Geonic Periods
Howard H. Covitz (March 30, 2000), Shabbos and Proper Nouns
Room, Adrian, Who's Who in Classical Mythology, p. 89-90. NTC Publishing
1990. ISBN 0-8442-5469-X
Webster's Dictionary of the English Language Unabridged, 1977
International Children's Bible p. 482 Matthew 6:24
Lam, Stephanie (2009). "Hop on Pop: Jiangshi Films in a Transnational
Context"
Joly, Henri L. (1908). Legend in Japanese Art: A Description of
Historical Episodes, Legendary Characters, Folk-lore, Myths, Religious
Symbolism, Illustrated in the Arts of Old Japan
McLaughlin, Daniel (18 June 2005). "A village still in thrall to
Dracula"
https://dexonline.ro/definitie/strigoi
Hesiod. Theogony, 225
Valda Roric, “From History to Mystery”
Valda Roric, “Loki – The Trickster Unleashed”
Valda Roric, “Wonders of History and Mythology”
Valda Roric, “Supernatural in the Land of Count Dracula”
●►Üye olarak platforma destek
olabilirsiniz:
KATIL ●►Patreon üyeliği için:
PATREON
Hint-Avrupa halklarının ataları gökyüzüne baktılar ve gün ışığı aleminde gücü
olan göksel bir baba figürü yarattılar. Pek çok Hint-Avrupa panteonu, diğer
tanrılar arasında üstünlüğü olan ve gökyüzü ile ilişkilendirilen tanrılar içerir. Yunanın Zeus'u, Romanın Jüpiter'i vardı. Hinduizm'de Dyaus
başlangıçta Zeus'a benzer bir role sahipti. Bilginler bu tanrıları ilk
Hint-Avrupa dininin orijinal gökyüzü tanrısı Dyeus'u kullanarak yeniden inşa
etmeye çalıştılar.
Hint-Avrupa gökyüzü tanrısının yeniden inşasını anlayabilmek için ona tapan
kültür hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Dolayısı ile İlk-Hint-Avrupa
(PIE) kültürünün incelemesi gerekir.
İlk-Hint-Avrupa toplumu çoğunlukla karşılaştırmalı dilbilim yoluyla
bilinir. Dilbilimciler diğer tüm Hint-Avrupa dillerinin türetildiği ilkel
dili yeniden inşa etmek için Latince, Yunanca ve Sanskritçe dahil birçok
Hint-Avrupa dilline baktılar.
Çünkü bu diller, dilbilimcilerin ve tarih öncesi Hint-Avrupa dillerinin
gelişimini anlamalarına yardımcı olmaktadır. Dilbilimciler Hint-Avrupa
dillerinin tamamında veya çoğunda bulunan kelimeleri ve kavramları almışlar ve
bunları teorik bir ilk-Hint-Avrupa dili inşa etmek için kullanmışlardır. Bu,
ilk Hint-Avrupa toplumlarının en azından ondan gelen tüm Hint-Avrupa dilleri
için ortak olan dil özelliklerini içereceği varsayımına dayanmaktadır.
Çoğu Hint-Avrupa dilinde koyunlar için kullanılan benzer kelimeleri vardır. Bu
muhtemelen ilk-Hint-Avrupa dilinde koyunlar için kullanılan bir kelime olduğu
anlamına gelir. Bu aynı zamanda sosyal ve kültürel etkileri de göstermektedir.
Koyun için kullanılan kelime, ilk-Hint-Avrupa toplumunun hayvanlara aşina
olduğunu ve koyun yetiştirmiş olabileceğini gösterir.
İlk-Hint-Avrupa dili ve toplumu ile ilgili pek çok tartışma ve belirsizlik
vardır. Asıl vatanları bile tartışmalıdır. Pontus-Hazar bozkırları ve
Anadolu'nun, Hint-Avrupa dil ailesinin ve bu dili konuşan halkların esas
vatanı olduğu söylenmektedir.
Arkeoloji ve dilsel yeniden yapılanmaya dayanan birçok bilim insanı,
ilk-Hint-Avrupa toplumunun Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki Pontus-Hazar
bozkırında veya Anadolu'da yer aldığına inanır. İlk-Hint-Avrupa dilinin
yeniden inşası onların saz ve çamur yapılarında yaşadıklarını, koyun, keçi ve
sığır yetiştirdiklerini göstermektedir. Muhtemelen diğer mahsullerin yanı sıra
buğday ve arpa da yetiştirdiler. Birçok arkeolog onları Karadeniz ve Hazar
Denizi kıyılarında bulunan Kurgan arkeolojik kültürüyle ilişkilendirmektedir.
DYEUS PATER VE İLK-HİNT-AVRUPA DİNİ
İlk-Hint-Avrupa dilinin karşılaştırmalı dilbilim yoluyla inşa edilmesi gibi,
Dyeus da karşılaştırmalı din ve mitoloji yoluyla yeniden yapılandırılmıştır.
İlk-Hint-Avrupa dininin yeniden inşası muhtemelen daha belirsiz konulardan
biridir, çünkü arkeoloji gibi diğer tarihi yeniden inşa yöntemleriyle
desteklenmesi, doğrulanması zordur.
Yunan mitolojisi, İskandinav mitolojisi ve Hindu mitolojisi gibi Hint-Avrupa
mitolojilerindeki ortak tema, güçlü bir gökyüzü tanrısı veya gökyüzü
babası inancıdır. Dyeus adı, İlk-Hint-Avrupa dillerinde gün ışığı ve
gündüz gökyüzü ile güçlü bir bağlantısı olduğu düşünülen "parlamak"
kelimesinin kökünden gelir.
Delilleri görebilmeniz için bu ismin veya tanrı inancının farklı toplumlarda
nasıl karşılık bulduğuna, hangi bölgelere ne şekilde yayıldığına bakalım:
İlk-Hint-Avrupa toplumunda gün ışığı ve
gök tanrısının adının Dyeus olduğunu söylemiştim. [1][2]
O'nun İlk-Hint-İran toplumlarındaki adı Dyaus'tur. [3]
Sanskritçe 'deki adı Dyáuṣ (द्यौष्) yada Dyaus Pitṛ́'dir ve gök
tanrısıdır. [4][5]
Avestaca'da gök anlamındaki "Dyaos" adıyla bilinir. Hatta Avesta'nın bir
bölümünde ondan bu isimle bahsedilir. Genç Avesta dilinde ise Zerdüşt dini
reformunun bir sonucu olarak "diiaos" yani "cehennem" anlamı taşır. [6]
Miken Uygarlığında (antik Yunan) "di-we" (diwei) adıyla görünür. [7]
Kıbrıs'taki Buz Devri metinlerinde "ti-wo" adıyla görünür, genitif hali
(-in hali) Diwoi'dir ve bu isimlerin Zeus ile ilgili olduğu
düşünülür. [8][9][10][11]
Yunancaya gök tanrı Zeus (Ζεύς) olarak geçmiştir. [7][12]
İlk İtalyan toplumlarındaki adı "djous" (dious) (Okunuş: Dius) dur. [13]
Eski Latincede "Dioue (Okunuş: Diuve)" yada "Loue" (Okunuş: Luve)", [12]
Latincede ise adı "Jove" (Love) yani sevgidir ve her zamanki gibi gök
tanrıdır. Ayrıca ant tanrısı Diūs (Fidius) olarak da inanılmıştır.
[1][13][14]
İtalya'nın kuzeyindeki İlk Avrupalıların dili olan Oskan dilinde adı
"Diúvei (Διουϝει)"dir. [13][15][16]
Umbria dilinde Di veya Dei (Grabouie / Graboue) olarak görülür. Bu adlar
İvugin tabletlerinde de geçmektedir (Iguvine/Eugubian/Eugubine Tablets).
[17]
İtalyan kabilelerinin yaşadığı eski Peligni'deki adı: Loviois (Pvc Lois)
ve Loveis (Pvcles) dir. [18][19]
Anadolu'da tanrı anlamına gelen diéu-, diu- adları ile öne çıkar. [20]
Hititçe'deki adı "šīuš (𒅆𒍑)" dur ve tanrı yada güneş-tanrıdır. [21][22]
Palaca'da kutsal yada tanrı anlamlarındaki "tiuna" adıyla görülür.
[22][23]
Lidce'de adı "ciw-" dir ve tanrı demektir. [22]
İliryalılarda dei- veya -dí adlarıyla öne çıkar. Bunlar tıpkı
"gökyüzü babası" Dei-patrous (Deipaturos) da olduğu gibi "gök" ve "Tanrı"
anlamlarına gelir. [4]
İlk-Mesap toplumlarında adı dyēs'dir. [24]
Mesapça'da Gök-Tanrı "Zis" yada "Dis"dir. [25]
Arnavutça'da gökyüzü ve şimşek tanrısı Zojz ve gökyüzü ve gök gürültüsü
tanrısı olan Perën-di olarak öne çıkar. Buradaki "-di" eki per-en'e
iliştirilmiştir. İlk-Hint-Avrupa toplumlarında "per-" "vurmak" anlamı
veren bir uzantıdır. [26][27][28][29][30]
Trakça'da Zi-, Diu- veya Dias- adları görülür. [25]
Frigce'de ise "Tiy-" dir. [25][31]
Lidce'de Lefs veya Lévs adları ile tapılmıştır ki bu da Lidyalıların
Zeus'udur. [32][33]
İznik, İzmit Körfezi, İstanbul, Sakarya ve Bursa gibi bölgelerde hüküm
sürmüş olan Bitinya'lılarda Tiyes ve Anadolu şehri Tium olarak öne çıkar.
[34]
Şimdi de Gök Baba sıfatının olduğu toplumlara ve bunlardaki adlara bakalım:
İlk-Hint-Avrupa toplumunda Gök Baba anlamındaki Dyēus Phater, [1][2]
Latince'de Jüpiter (Iūpiter)'dir. Bunun da arkaik (eski) formları
Diespiter ve Iovispater'dir. [4][5][35]
Oskan dilinde Dípatír, [13]
Umbria dilinde Iupater (yada Iuve patre), [13]
Güney Pikence'de dipater, [36]
İlirya dilinde Gök Baba "Dei-pátrous" olarak öne çıkar. [4][5]
Diğer yansımalar hem gökyüzü anlamına gelen dyeu- sözcüğünün kökünün soyundan
gelenleri hem de orijinal "Baba Tanrı" yapısını koruyan varyantlardır. Bazı
geleneklerde "phater" sıfatının "papa" yani "baba" ile yer değiştirdiği görülür:
Palaca'da: Güneş Tanrı "Tiyaz papaz", "Papa (Baba) Tiyaz", [38]
İskitçe'de: Papaios (Papa Zios), yani Gök-Tanrı "Baba Zeus", [38]
Eski İrlanda dilinde: "Dagdae Oll-athair" vardır ve "Yüce Baba Dagda"
anlamına gelir. İlk-Kelt dil yapısı göz önüne alındığında ondan "sindos
dago-dēwos ollo fātir" yani "Yüce Tanrı İyi Baba" sıfatıyla bahsedilir.
[39][40]
Hititçe'de: "attas Isanus yani "Güneş-Tanrı Baba" gökyüzü tanrısının
adıdır ve Hattilerin güneş tanrısı "Loan" ile değiştirilmiş fakat orjinal
yapısı bozulmadan kalmıştır. [41]
Leton mitolojisinde de "Göklerin Babası (Debess tēvs)" sıfatı bulunur. [1]
İskandinav mitolojisinde meşhur "Óðinn Alföðr (Odin All-Father / Odin Alfadir) yani
Herkesin Babası Odin vardır. [42][43]
Antik Rus paganizminde Stribogŭ bir "Baba Tanrı"dır, [1]
Arnavutça'da "lord (efendi)" veya "Tanrı" anlamlarına gelen
"Zot"un, Göksel Baba Zojz'un (Okunuş: Zoyz) sıfatından türetildiği düşünülmektedir.
[44][45]
Göklerin babası aynı zamanda Anadolu'da yaşamış olan Luvi'ler arasında bir
güneş tanrısı olma özelliği de kazanmıştır. Cermen kültürleri arasında
Dyeus'un yerini bir savaş tanrısı olan Tyr almıştır. Fakat Dyeus'un bu
geleneklerdeki dönüşümü Dyeus'un bir gökyüzü tanrısı olarak birincil rolünü
sürdürdüğü Latin, Yunan ve Hint-Aryan geleneklerindeki Dyeus'un evrimiyle
çelişir.
Bir başka ilginç eğilim de Zeus hala kendi irfanına ve mitolojisine sahip
belirli bir tanrı iken, soydaşlarının soyut ve uzak figürler olma eğiliminde
olmasıdır. Örneğin Jüpiter ve Dyeus kendileriyle ilişkili hayatta kalan çok az
efsaneye sahiptir. Başlangıçta ayrıntılı bir mitolojinin olması ve bu mitlerin
kaybolmuş olması mümkün olsa da gökyüzü babasının aslında tapınanlarının
yaşamlarında önemli bir rol oynamayan Ouranos, yani Uranüs gibi ilkel bir
gökyüzü tanrısı olması da muhtemeldir.
Başlangıçta gökyüzünün kişileştirilmesi ile oluşturulmuş ve yalnızca hava
durumu ve savaşlar gibi insanların günlük yaşamlarıyla daha alakalı özellikler
kazanmış olabilir. Bu durumda Dyeus'un Roma ve Hint-Aryan enkarnasyonu
orijinaline daha yakınken, Yunan ve İskandinav anlayışları İlk-Hint-Avrupa
toplumlarının Dyeus hakkındaki orijinal inançlarından farklılaşmıştır.
Hinduizm'de gökyüzü tanrısı Dyaus'un bir insan olarak enkarne olmaya ve tam
bir insan hayatı yaşamaya zorlanarak cezalandırıldığı bir destan vardır. Hindu
tanrılarının insan enkarnasyonlarının oynadığı rol Yunan mitolojisindeki tanrı
oğullarının rolüne benzer. Zeus asla bir insan olarak enkarne olmamasına
rağmen birçok oğlu vardı. Zeus'un ilahi soyu ve Dyaus'un insan enkarnasyonları
ilk-Hint-Avrupa toplumlarının Dyeus hakkındaki bir hikaye ile ortak kökenleri
paylaşıyor olabilir.
Günümüzde eski Hint-Avrupa tanrılarına ibadet büyük ölçüde terk edilmiştir.
Fakat antik Yunan ve Roma dinleriyle aynı ilk-Hint-Avrupa kaynağından
türetilen Hinduizm ve Antik Yunan, Roma, İskandinavya ve Doğu Avrupa'nın
atalarının çok tanrılı dinlerini yeniden inşa etmeye çalışan yeni neo-pagan
grupları istisna sayılabilir. Ancak Dyeus'un etkileri hala devam etmektedir.
Dyeus'un yüce bir tanrı ve tanrıların hükümdarı olduğu düşünülüyordu çünkü
soydaşlarının çoğu bu role sahipti. Bu sonunda Yahudilik, Hristiyanlık ve
İslam'da görülen tek bir Tanrı'ya özel bağlılığa yol açan adanmışlığın
habercisidir. Çok tanrıcılık çağının başındaki Dyeus Pater'in tektanrıcılığa
giden ilk adımlardan birini temsil etmiş olması mümkündür.
Hatta İbrahimi dinlerde görülen yer ve gök ikilisi Dyeus'a dair inançlarda da
bulunmaktaydı. Gök ve baba tanrı olan Dyeus bereketli yağmurlar ve gün ışığı
ile ilişkilendirilir, Dhéǵhōm adlı toprak ana ile yani yer ile çiftleştikleri,
zıtlık ilişkisi içeren çiftler olduklarına inanılırdı.
Erken Slavlar tıpkı Zerdüşt dini reformundan sonra bazı İran halklarının da
yaptığı gibi Dyēus'un Slav halefini şeytanlaştırdılar. Kelimenin "gün"
anlamını kullanmaya devam etseler de "gök" anlamını ondan aldılar
ve diğer İlk-Hint-Avrupa tanrılarının birçoğunu terk ederek onları yeni
Slav veya İran isimleriyle değiştirdiler. Bu nedenle Slav halklarında Dyeus'un
iki uzantısı ortaya çıktı. Biri "garip, tuhaf şey" anlamındaki "divo" diğeri
ise "divъ" yani iblis'ti. [46]
Kültürümüzdeki "Deyyuz(s)'un oğlu" sözü de bu temele dayanıyor olabilir. İnsanlar geçmişten beri inanmadığı tanrıları aşağılamak için çeşitli sözler kullanmışlar yada onlara küfretmişlerdir. Ülkemizdeki bu "Deyyuz'un oğlu" sözü de eskiden Anadolu topraklarında inanılan tanrılardan biri olan Dyeus'a hakaret-aşağılama amacı ile ortaya çıkmış olabilir. Yani Dyeus, Deyus, Deyyus/Deyyuz şeklinde dilsel değişime uğramış olması mümkündür.
KAYNAKLAR
Mallory, James P.; Adams, Douglas Q. (2006). The Oxford Introduction to
Proto-Indo-European and the Proto-Indo-European World, p. 431.
West, Martin L. (2007). Indo-European Poetry and Myth, pp.
166–171
Yon, Marguerite (2009). "Le culte impérial à Salamine". Cahiers du Centre
d'Études Chypriotes
Fourrier, Sabine (2015). "Lieux de culte à Salamine à l'époque des
royaumes"
Yon, Marguerite. La ville de Salamine. Fouilles françaises 1964-1974 / The
town of Salamis; Maison de l'Orient et de la Méditerranée Jean
Pouilloux, 1993. p. 145
de Vaan, Michiel (2008). Etymological Dictionary of Latin and the other
Italic Languages, p. 315
West, Martin L. (2007). Indo-European Poetry and Myth, pp. 166–167
Buck, Carl Darling. Comparative Grammar of Greek and Latin, p. 203
Witczak, Krzysztof T. (1999). "On the Indo-European origin of two
Lusitanian theonyms (laebo and reve)". Emerita. 67 (1): p. 71
Watkins, Calvert (1995). How to Kill a Dragon: Aspects of Indo-European
Poetics, pp. 214–216
Prósper, Blanca María (2011). "The instrumental case in the thematic noun
inflection of Continental Celtic". Historische Sprachforschung /
Historical Linguistics. 124: 250–267
Weinstock, Stefan (1960). "Two Archaic Inscriptions from Latium". The
Journal of Roman Studies. 50 (1–2): 112–118
Kloekhorst, Alwin (2008). Etymological Dictionary of the Hittite Inherited
Lexicon, pp. 766–767
West 2007, pp. 167–168
Kloekhorst 2008, p. 763
West 2007, p. 120
De Simone, Carlo (2017). "Messapic". In Klein, Jared; Joseph, Brian;
Fritz, Matthias (eds.). Handbook of Comparative and Historical
Indo-European Linguistics, p. 1843
West 2007, p. 166
Mann, Stuart E. (1952). "The Indo-European Consonants in Albanian".
Language. Linguistic Society of America. 28 (1): 31–40
Feizi, Abidin (1929). Grammatica della lingua albanese, p. 82
West 2007, pp. 167, 243
Mallory & Adams 1997, pp. 408–409, 582
Treimer, Karl (1971). "Zur Rückerschliessung der illyrischen Götterwelt
und ihre Bedeutung für die südslawische Philologie", pp. 31–33
Lubotsky, Alexander M. (2004). "The Phrygian Zeus and the problem of the
"Lautverschiebung" In: Historische Sprachforschung 117(2): 229-237
Ricl, Marijana. "Current Archaeological and Epigraphic Research in the
Region of Lydia"; Volume 2. Approches locales et régionales.
Besançon: Institut des Sciences et Techniques de l'Antiquité, 2013. pp.
189-195
Melchert, Harold Craig. Anatolian Historical Phonology. Amsterdam:
Editions Rodopi B. V. 1994. p. 351
Witczak, K. T. 1992-3: "Two Bithynian Deities in the Old and New Phrygian
Inscriptional Texts". In: Folia Orientalia 29: pp. 265-271
Wissowa, Georg (1902). Religion und Kultus der Römer. C. H. Beck. p. 100
Hamp, Eric P. (1997). Adams, Douglas Q. (ed.). Festschrift for Eric P.
Hamp. 1. Institute for the Study of Man. p. 148
Mallory & Adams 1997, p. 130
West 2007, p. 171
Mallory & Adams 1997, p. 231
Delamarre, Xavier (2003). Dictionnaire de la langue gauloise: Une approche
linguistique du vieux-celtique continental, p. 134
Mallory & Adams 1997, pp. 230–231
Chaney, William A. (1970). The Cult of Kingship in Anglo-Saxon England:
The Transition from Paganism to Christianity. p. 34
Wanner, Kevin J. (2008). Snorri Sturluson and the Edda: The Conversion of
Cultural Capital in Medieval Scandinavia. p. 157
Treimer 1971, pp. 31–33; Mann 1977, p. 72; Demiraj 1997, pp. 431–432;
Curtis 2017, pp. 1746, 1757, 2254
Mallory & Adams 1997, p. 348; Orel 1998, p. 526
Gieysztor, Aleksander (2006). Mitologia Słowian (in Polish), p. 74
Allen, Nick. 2004. Dyaus and Bhïṣma, Zeus and Sarpedon [Towards a history of the Indo-European and sky god]
Fortson IV, Benjamin W. 2011. Indo-European language and culture: An introduction
Gamkrelidze, Thomas V., and Vjaceslav V. Ivanov. 2010. Indo-European and the Indo-Europeans: A Reconstruction and Historical Analysis of a Proto-Language and Proto-Culture. Part I: The Text. Part II: Bibliography, Indexes. Walter de Gruyter, 2010
Gray, Russell D., and Quentin D. Atkinson. 2003. Language-tree divergence times support the Anatolian theory of Indo-European origin
Noyer, Rolf. N.D. Proto-Indo-European Language and Society
Pulgram, Ernst. 1959. Proto-Indo-European reality and reconstruction
Strom, Caleb. 2018. Neo-Romans Revive Classical Worship Ceremonies at New Juppiter
Strom, Caleb. 2018. Return of the Ancient Gods: The Resurgence of Paganism
Watkins, Calvert. N.D. Indo-European and the Indo-Europeans
●►Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak İçin: PATREON ●►Youtube 'Katıl': KATIL
Japon mitolojisindeki tilki ruhu Kitsune, Kore'de Kumiho (구미호) ve Çin'de
Huli Jing (狐狸精) olarak bilinir. Temelde aynı yaratıktır ancak bölgeye göre
birkaç farklılık içerir.
Her üç kültürde de tilki ruhu çoğunlukla kötü bir yaratık olarak görülür.
Çeşitli nedenlerden dolayı insanlarla birlikte olmaktan hoşlandığına inanılır.
Fakat onunla karşılaşan talihsiz birey için sonuçlar neredeyse her zaman
kötüdür. Bir tilki ruhunun bir insanı aramasının ana nedeni onların yaşam
güçlerini emmek, hatta insan etini yemek ve böylece o kişinin sahip
olabileceği tüm güçleri, hatıraları, bilgileri, hatta onun insan formunu bile
çalmaktır.
Bir tilki ruhu büyüdükçe daha güçlü hale gelir ve yaşam gücünü emdiği insan
sayısı arttıkça gücüne güç katar. Bir tilkinin ancak yeterli yaşam gücü
kazandığında ve 500 yaşına ulaştığında insan biçimi alabildiği ve her 100 yaş
için fazladan bir kuyruk çıkardığı söylenir. Tilkilerin en yaşlısının 900
yaşında veya dokuz kuyruğu olan daha yaşlı bir tilki olduğu söylenir. League
of Legends adlı oyundaki şampiyonlardan 9 kuyruklu Ahri'de özünde bu Uzakdoğu efsanelerinden
esinlenerek yaratılmıştır.
Kore'de Kumiho genellikle öpücükle insanlardan bilgelik çalmak için ağzında
taşıdığı mermerden yapılmış bir taş kullanır. Kore mitolojisinde bir tilki
ruhu 100 yaşına ulaştığında insan şekline bürünebilir ve büründüğü insan
formu her zaman dişidir. Ancak tilki ruhunun dönüşebilmesi için kafasının
üstüne yerleştirdiği insan kafatasını kullanması gerekir. Yada şeklini almak
istediği bir insanı yemelidir. Tilkinin kendisi dişi olmasa da bürüneceği
insan şekli her zaman çekici bir genç kadın olacaktır.
Kumiho'lar çoğu zaman hedeflenen kurbanın tanıdığı birinin şeklini alırlar.
Bu garantili bir yöntemdir çünkü avlarına yaklaşmaları daha kolay olur.
Kişinin bir Kumiho ile karşılaştığını belirten ipuçlarından biri, onun
şeklini aldığı kişiden farklı davranması, onun gibi konuşmaması veya
yemesidir.
İnsan şekline bürünen bu tilki ruhları normalden farklı bir göz rengine
sahip olabilir ve eski tarz veya lisanda konuşabilirler. Ayrıca kuyruklarını
da saklamaları gerekir. Bu yüzden inanışa göre bir Kumiho, karşısındakine
sırtını dönmeyi reddederek kuyruğunu saklamak için elinden geleni
yapacaktır.
Çin mitolojisinde ise büyük güce sahip olan ve erkekleri baştan çıkarmaya
uğraşan kadınlar, Huli Jing'ler vardır. Bunların çoğu zaman saray
entrikalarını tamamen kendi eğlenceleri için manipüle etmeye çalıştığına,
kendilerini generallerin ve imparatorların hayatlarına sokmaya çalıştığına
inanılırdı. Yine de temelde bir tilki ruhunun gerçek niyetinin ne olduğunu
bilmek zordu.
Çin hikayelerindeki tilki ruhu Huli Jing birlikte olduğu adama çok nazik ve
yararlı görünebilir. Fakat akraba ya da basit hizmetkârlar olsun, evdeki
diğer kadınlara karşı her zaman kötü ve hilebazdır. Kadınlara karşı acımasız
ve çoğu zaman ölümcül 'oyunlar' oynamaktan hoşlanır ve bu oyunlarına her
zaman kaza süsü vermeyi de başarır. Hele bir de üvey bir kız çocuğu isen
yaşamına lanet edersin.
Huli Jing'in birlikte olduğu erkekler genellikle çok hızlı bir şekilde
iktidara gelir, zenginlikleri ve büyük toprakları ile ünlü olurlar. Daha
sonra Huli Jing, eşinin kibrinin ürettiği tüm enerjiyi emdiğinde adam
yaşlanmaya ve bunamaya başladığında tilki ruhunu besleyecek enerji üretemez
olur. Bu yüzden sonsuz güzelliği ile oradan ayrılırken ardında kaybettiği
aşk yüzünden solan adamı bırakır.
Çin klasik metinlerinden "Dağlar ve Denizler" (山海經), bu tilki ruhu için
şöyle der:
有獸焉,其狀如狐而九尾,其音如嬰兒,能食人
Burada dokuz kuyruklu tilki şeklinde bir canavar var, bebek gibi ses
çıkarıyor ve erkekleri yiyor.
Fakat Tilki ruhunun en bilinen ve popüler adı Japonya'dan gelir; Kitsune.
Japonya'da Kitsune hem erkek hem de kadın olabilir ancak dişiler çok daha
yaygındır. Kitsune adının bir araya getirilmiş iki kelimeden oluştuğuna
inanılır. Bazı kaynaklar ismin nereden geldiğini şöyle açıklar:
Kitsu - bir tilkinin çıkardığı sestir ama aynı zamanda "Buraya gel" anlamına
da gelebilir.
Tsune - ise "her zaman" anlamına gelir ancak "Ki" nin alternatif bir okuması
da olabilir çünkü okurken kullandığınız Kanji'ye bağlı olarak hem "altın
rengi" hem de "enerji" anlamlarına gelebilir. Ve kelime sonundaki "Ne" ise
Japonca 'da iyi bir ruh halini ifade etmenin veya aşırı vurgulamanın dişil bir
versiyonudur. Örneğin: Shiawase-ne (Çok mutluyum) yada ya da li-ne! (Harika)
gibi.
Yani Kitsune, onu nasıl yorumladığınıza bağlı olarak "her zaman altın" veya
"her zaman enerji / enerji dolu" gibi anlamlara gelebilir.
Tilki ruhunun adını nasıl aldığına dair en popüler masallardan biri Nihon
Ryouiki'de (日本 霊 異 記) bulunan ve kabaca "Japon Hayalet Hikayeleri" olarak
tercüme edilen, tuhaf ve alışılmadık bilgilerden oluşan bir koleksiyonda yer
alır. Hikaye şöyledir:
Bir zamanlar çiftliğinde çalışmakta olan çok yalnız bir adam vardı. Her
gün çalıştığı için bol bol yiyeceği ve bakımlı güzel bir evi vardı ama
karısı yoktu. Yıllarca evlenmek için kendine uygun bir kadın aradı ama
asla bulamadı. Bir gün tarlasındayken başını kaldırdığında şaşırtıcı
derecede güzel bir kadın gördü ve hemen aşık oldu. Ona sahip olduğu her
şeyi, ona nasıl bakabileceğini anlattı ve evlendiler. Evlenen çift uzun
yıllar çok mutlu yaşadılar. Bir gün karısı çiftçiye büyük sevinçle nihayet
hamile olduğunu ve tam bir aile olacaklarını söyledi. Adam çok sevindi;
Karısına ve doğmamış çocuğuna büyük özen gösterdi. Nihayet bebek
doğduğunda, evcil köpeğinin de tek bir köpek yavrusu doğurduğunu gördü.
Çocuğun ve köpeğin birlikte büyüyeceğini ve iyi arkadaş olacağını
umuyordu. Ancak yavru büyüdükçe, görünürde hiçbir neden olmaksızın
çiftçinin karısına karşı giderek daha fazla düşman olmaya başladı. Aylar
böyle geçti, bir gün köpek kadının koluna saldırarak cüppesinin kolunu
yırtınca ölüm korkusuna kapılan kadın cübbe ve onun sökülen ipekleri
içinde kayboldu. Onun yerini dokuz kuyruklu bir tilki doldurmuştu. Şaşırıp
kaldı, ne yaptığını anlayınca evden ve köpeğin öfkeli çenesinden
uzaklaştı.
Günler, haftalar, aylar geçti fakat geri dönmedi. Adamın kalbi
kırılmıştı, karısını seviyordu ve onu özlüyordu. Hatta onun bir tilki ruhu
olmasını bile umursamıyordu. Adam her gece çaresizlik içinde onun için
ağlarken, boğuklaşarak gözyaşlarından kopan sesiyle geri dönmesi için
şöyle seslenirdi: "Kitsu-ne?"
Bu tür hikayeler genellikle Shugendō ve Onmyōdō rahipleri ve Abe-No-Seimei,
En-No-Gyoja gibi yetenekli kişilerin yazdığı hikayeleridir. İkisi de
annelerinin birer Kitsune olduğunu iddia etmiştir.
Yukarıda yer alan hikayedeki tilki ruhu yardımsever ve iyi kalpli olmasına
rağmen kaçmayı seçtiğinde sevdiği adama yine de üzüntü getirmiştir.
Hikayenin bazı versiyonlarında adam daha sonra yalnızlıktan ölür. Farklı
varyantlarında ise sevgilisini aramak için evinden ayrılır ve asla geri
dönmez.
Japon mitolojisinde üç farklı Kitsune türü vardır. Bunların her
birinin kendine özgü özellikleri vardır:
Youko'lar, Kitsune olarak kabul edilir ancak genellikle tilki ruhları
değil de tilki şeklini almış şeytanlar olarak görülürler. Huli Jing şiirinin
onlardan bebek gibi ses çıkaran varlıklar olarak bahsettiğini gördük. Bu
aslında bir avlanma yöntemidir. Sesi duyanlar etrafta kurtarılmayı bekleyen
bir bebek olduğunu düşünüp onu aramaya koyulurken nasıl bir tuzağın içine
çekildiklerini fark etmez ve sonunda yaratık tarafından yenirler.
Myoubu'lar kendilerini özellikle refah ve dünyevi başarı kamisini olan
"Inari O-kami"nin habercisi olarak nitelendiren tilki ruhlarıdır. Kötülük
yapamaz ve onlara inananlara yardım etmeye yemin ederler. Kendine özgü kırmızı
önlükler giyen bu heykelleri Japonya'da bazı türbe ve mezarlıklarda görmek
mümkündür.
Nogitsune'ler insanlarla doğrudan etkileşime giren tilkilerdir. Çin ve
Kore mitoslarından farklı olarak iyi veya kötü olabilirler. Inari O-kami ile
uyumlu değillerdir ve bu yüzden "vahşi" olarak kabul edilirler. Ancak gerçek
bir tilki gibi değildirler. Yani yapmak istediklerini kendileri seçebilir ve
sonuçları (karmik tazminat) konusunda endişelenmezler.
Kitsune'ler hakkında bulacağınız tüm hikayeler arasında, bazen insanlara
musallat olmayı bazen ise onlarla arkadaş olmayı seçerek hayatlarını
sürdüren türler olarak en çok göreceğiniz tilki ruhu türü Nogitsune'lerdir.
TİLKİ RUHU NASIL FARK EDİLİR?
Japon mitolojisinde Kitsune'ler genellikle gizlenemeyen bazı özelliklerden
dolayı fark edilirler. Kumiho'larda olduğu gibi Kitsune'ler de neredeyse her
zaman bir kuyruğa ve bazen de tilki kulaklarına sahiptirler. Sık sık
gölgelerde kalmaya çalışarak bunları gizlemeye çalışırlar.
Çoğu zaman insanlarla etkileşime girmedikleri ve sadece yüz yılda bir veya
daha uzun sürede ortaya çıktıkları için güncelliğini yitirmiş veya modası
geçmiş olarak değerlendirilebilecek kelimeler kullanabilir, farklı
konuşabilir ve mevcut dilin kullanımını bilmeyebilirler. Çok yavaş veya
olağandışı bir hızda konuşabilirler.
Japonca'da Kitsune'lerin telaffuz etmekte zorlandığı söylenen kelimeler
vardır. Bu kelimelerden biri de "Moshi"dir. Bu yüzden tilki ruhuna inanan
insanlar evlerine gelen misafirin Kitsune olup olmadığını anlayabilmek için
"Moshi-moshi?" sözünü kullanırlar. Hatta günümüzde bunu cep telefonunda
uygulayanlar bile vardır. Telefonda karşılıklı olarak "Moshi-moshi" diyerek
iki tarafın da normal insanlar olduğunu doğrularlar.
İslam'daki cin inanışına benzer şekilde Kitsune ve köpeklerin bir araya
gelmesi soruna yol açar. Çünkü köpekler onlardan aşırı korkarak kaçabilir yada
saldırabilir. Dolayısı ile tilki ruhları da köpeklere zarar verebilirler.
Genellikle köpeklerin homurdanarak bu ruhları kovalamaya çalışacağına
inanılır.
Kitsune'lerin görünmez olma yeteneğine sahip olduklarına inanılsa da tilki
kulaklarının açığa çıktığı gölgelerini gizleyemedikleri söylenir. Tütsü
dumanını kullanarak da onları görmek mümkündür. Duman formlarının ana
hatlarını çizerek korkuturken, tütsü kokusu onları rahatsız edecektir.
Kitsune'lerin yansımaları da onları ele verir. Su, cilalı metal plakalar,
metal kaşık-kaplar ve tabii ki ayna ve benzeri yüzeye sahip her şey onların
asıl yüzünü ortaya çıkaracağından bunlardan uzak durmaya çalışırlar. Bu yüzden
yüzüne ayna tutmayı reddeden bir kadının ya bir Kitsune olduğundan ya da bu
ruhlardan biri tarafından ele geçirildiğinden şüphelenilirdi.
Inarizushi adında, kızarmış ve çok tatlı tadı olan bir tür tofu ve pirinç
suşisi vardır. Bu yiyecek genellikle Tanrı Inari O-Kami'ye adak olarak
bırakılır. Kitsune'nin bu suşiye karşı koyamayacağı ve lezzetli ikramın tadını
çıkarmak için tilki ruhuna döneceği söylenir. Dolayısı ile inanışla göre bu
suşiyi dışarıda bırakırsanız Kitsune'leri de ortaya çıkarabilirsiniz.
Hoshi-no-tama, Kitsune'lerin bazı güçlerini içeren ve Kumiho’nun mermerine
benzer bir top türüdür. Parıldayan ve batmayan küre benzeri bir taş gibi
görünmektedir. İnanışa göre bu küreyi bulur ve saklayabilirseniz Kitsune onu
geri kazanmak için size hizmet etmek zorunda kalacaktır. Fakat bu sırada onu
geri almak için elinden gelen her şeyi de deneyecektir.
Kitsune-tsuki, kelimenin tam anlamıyla 'bir tilki tarafından ele geçirilme
durumu' anlamına gelir. Genellikle kurban genç bir kadındır ve tilki onun
tırnaklarının dibinden ya da göğsünden içeri girer. Bazı durumlarda
kurbanların yüz ifadelerinin bir tilkiye benzeyecek şekilde değiştiği
söylenir. Japon masalları içine tilki ruhu giren okuma yazma bilmeyen
kurbanların geçici olarak okuma yeteneği kazandığını anlatır.
Halkbilimci Lafcadio Hearn, Glimpses of Unfamiliar Japan adlı eserinde
durumu şöyle anlatır:
"İçine kötü tilkilerin girdiği insanların davranışları tuhaftır. Bazen
sokakta çırılçıplak bağırarak koşarlar. Bazen yere uzanırlar,
ağızlarından köpükler gelirken bir tilki gibi ciyaklar yada havlarlar.
Sahip olunan kişinin vücudunun bir bölümünde, deri altında kendine ait
bir yaşamı varmış gibi görünen hareketli bir yumru belirir. Bir iğne
batırırsanız anında başka bir yere kayar. Bu yüzden güçlü bir el
tarafından parmakların arasından kaymayacak kadar sıkı şekilde tutmak
gerekir. Sahip olunan kişilerin daha önce bilmedikleri dilleri konuşup
yazdıkları söylenir. Sadece tilkilerin sevdiği düşünülen şeyleri
yerler."
Özellikle hala düzenli olarak şeytan çıkarma yapılan Shugendō dinine
inananlar arasında tartışılan uzun ve karmaşık bir konulardan biri de ele
geçirilmedir. Tilki ruhlarının hem insanlara hem de gerçek tilkilere sahip
olabileceği söylenir.
Bir insan vücuduna sahip olduklarında birçok soruna neden olurlar.
Genellikle iyi huylu başlasa da zaman geçtikçe kötüleşir. Öyle ki tilkilerin
ele geçirmesi yüzünden aileler yıkılır yada mali yıkıma sürüklenirler. Bu
yüzden eski insanlar güneşli günde gölgede durup yağmur ve rüzgardan
bahseden kişilere güvenmemeyi, güzel bir kız yada erkekle aniden tanışıp
konuşmaya başlarsan ve her şey gerçek olamayacak kadar iyi gidiyorsa
temkinli olmayı nasihat ederlerdi.
Kang, Xiaofei. The cult of the fox: Power, gender, and popular religion in late imperial and modern China (2006).
Huntington, Rania. Alien kind: Foxes and late imperial Chinese narrative (2003).
Hearn, L. 2005. Glimpses of Unfamiliar Japan
Heine, S. 1999. Shifting Shape, Shaping Text: Philosophy and Folklore in
Fox Kōan
Johnson, T. Date Unknown. Far Eastern Fox Lore
Kincaid, C. 2016. Come and Sleep: The Folklore of the Japanese Fox
Lombardi, L. 2014. Kitsune: The Divine/Evil Fox Yokai
Nozaki, K. 1961. Kitsune: Japan’s Fox of Mystery, Romance and Humor
Smyers, K. The Fox and the Jewel: Shared and Private Meanings in
Contemporary Japanese Inari Worship
Gubler, Greg. "Kitsune: The Remarkable Japanese Fox". Southern Folklore
Quarterly. 38 (2): 121–134
Bargen, Doris G. (1997). A woman's weapon: spirit possession in the Tale
of Genji, p. 292
Wallen, Martin (2006). Fox, pp. 69–70
Hamel, Frank (2003). Human Animals
Tyler, Royall (1987). Japanese Tales
●►Üye olarak platforma destek olabilirsiniz: KATIL ●►Patreon üyeliği için: PATREON