HABERLER
Dini Haber
Hint mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hint mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

RAMAYANA DESTANI'NA KISA BİR BAKIŞ

Hazırlayan: A.Kara

ESKİ HİNDİSTAN'IN BÜYÜK DESTANI "RAMAYANA"YA KISA BİR BAKIŞ

Ramayana, dünya çapında milyonlarca Hindu için yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Eski Hindistan'da Sanskritçe yazılmış en popüler iki destandan biridir. Diğeri Mahabharata'dır. Bilge Valmiki'ye atfedilen bu destan aynı zamanda Adikavya olarak da anılır ve ilk şiir anlamına gelir (Aadi = ilk, Kavya = şiir).

Mahabharata ile birlikte Ramayana'nın Hindu Itihasa'sını yani Hinduların tarihini oluşturduğu kabul edilir. Itihasa türünün iki farklı özelliği vardır: Birincisi, yazarın olaylara ilk elden tanık olması gerektiğidir. İkincisi ise öğretilerin tüm nesiller ve dönemlere ulaşıp geçerliliğini koruyabilmesi için öykülerle örülmüş olmasıdır. Valmiki'nin, yaşamı boyunca Ramayana olaylarının bir kısmına tanık olduğuna inanılır.

Ramayana, gizemli masallar ve eski geleneklerin hikayeleri, fantastik kahramanlar, efsanevi yaratıklar, büyük savaşlar dışında ahlak, etik hakkında da dersler veren, ideal yaşam tarzını işaret eden bir destandır.

24.000 şloka yani beyitte Vişnu'nun 7. enkarnasyonu olarak kutlanan Prens Rama'nın efsanevi hayatı anlatılır. Rama'nın etrafında dönen çeşitli olaylar ile ahlak, etik, politika ve felsefe üzerine dersler verilmeye çalışılır. Hindulara göre Ramayana'nın sayısız yönü vardır. Cesur, cesareti görür, feminist eşitlik dersleri alır ve dindar kişi teselliyi Rama-Sita'nın Tanrı benzeri kişiliklerinde bulur. Yani dersler her okuyucuya göre değişebilir, özeldir.

Orijinal Ramayana'nın, Rama'nın yaşamının çeşitli aşamalarını anlatan 6 Kanda'ya (kitap) sahip olduğu söylenirken, 7. Kanda'nın daha sonra yapılan bir ekleme olduğu kabul edilir.

Bilge Narada, Ramayana'nın başlatıcısı olarak kabul edilir. İlk kitap Çocukluk Kitabı anlamına gelen Bala Kanda'dır. Her şey Valmiki'nin destanı bestelemek için ilahi rehberlik aldığı Bilge Narada ile Valmiki arasındaki sohbetle başlar. Bu kitap Rama ve kardeşlerinin Kosala Krallığı'ndan büyük Kral Dasharatha ve üç kraliçesi Kaushalya, Sumitra ve Kaikeyi'nin doğumlarını, eğitimlerini, Rama ve küçük kardeşi Lakşmana'nın bilgelerin ateş kurbanlarını korumak için Bilge Vişvamitra (Vishwamitra) ile birlikte ormana doğru uzanan yolculuklarını detaylandırır.

Bu yolculuk kardeşleri eğiten ve silah sanatı, felsefe, kültür ve yaşamla ilgili önemli efsaneler hakkında bilgiler veren Bilge Vişvamitra'nın etrafında döner. Kitap, Rama’nın Videha Krallığı prensesi Sita ile evlenmesiyle sonuçlanır.

İkinci kitap, kişinin sözlerini onurlandırmanın önemine odaklanan Ayodhya Kanda'dır (Ayodhya'nın kitabı). Kral Dasharatha, Rama'yı gerçek varisi olarak seçer ve krallık taç giyme törenine hazırlanır. Ancak üvey annesi, kocasının ona sunduğu iki lütfu uygular ve bu olay Ramayana'da büyük bir dönüm noktasının başlangıcı olur. Rama 14 yıl boyunca ormana sürülür ve babasının şerefini korumak uğruna hiçbir itiraz olmaksızın sürgünü kabul eder. Sita ve Lakşmana da ona eşlik etmek için krallıktan ayrılır.

Üçüncü kitap "Ormanın Kitabı" anlamına gelen Aranya Kanda'dır. Sürgünden sonra bu üçlü kilometrelerce giderek koyu ormana yolculuk eder ve çok sayıda aydınlanmış, ruhsal olarak gelişmiş bilge ve keşiş ile tanışır. On üç yıllık sürgün neredeyse barışçıl bir şekilde geçer. Ancak daha sonra çok önemli olaylar meydana gelir. Güçlü iblis Kral Ravana'nın kız kardeşi ormanda dolaşırken Rama'yı hayal eder, arzular. Bu önemli bir olaydır çünkü nihayetinde Sita'nın Ravana tarafından kaçırılmasına yol açan bir dizi olayı harekete geçirir. Daha sonra Rama ile Lakşmana'nın Sita'yı bulma arayışı başlar.

Dördüncü kitap Kişkindha Kanda'dır (Vanara Krallığının Kitabı). Rama, Sita'yı bulma arayışında kendisine yardımcı olacak bir ittifak oluşturmak için Vanara ordusu ile stratejik birliktelik yapar. Sanskritçe "Vanara" sözcüğü iki kelimeden oluşur: Vana (orman), Nara (adam). Yani ormandan gelen adam. Yıllar geçtikçe Vanara terimi maymunlar anlamına gelince Vanara popüler edebiyatta ve sanatta bu şekilde tasvir edilir.

Ancak maymunlar için Sanskritçe kelime "Kapi" dir ve "Vanara" kelimesi maymun olarak yorumlanmış olsa da aslında ormanda yaşayan bir adamı temsil ediyor gibi görünmektedir. Vanara şefi ve komutanı olan Hanuman ve Angada'nın liderliğindeki Vanaralar, akbaba Kral Sampati'den Sita'nın nerede olduğunu öğrenirler.

Beşinci kitap "Güzellik Kitabı" anlamına gelen Sundara Kanda'dır. Güney Okyanusu'nu geçip Lanka'ya ulaşmak için zıplayabilen tek kişi olan Hanuman'ın maceralarını detaylandırır. Bu kitap, Ramayana'da kahramanın Rama değil, ilahi Vanara şefi Hanuman olduğu tek kitaptır. Devasa engellerin ve testlerin üstesinden gelen Hanuman sonunda Sita'nın yerini bulur.

Ayrıca Hanuman elçinin öldürülmesini emrederek ağır bir suç işleyen Kral Ravana ile yüz yüze gelir, yanmakta olan tüm Lanka'yı aydınlatır ve Kişkindha'ya olanları anlattığında tüm krallık bu alçakça hareketin bedelini ödemek zorunda kalır.

Altıncı kitap "Savaşın Kitabı" anlamındaki Yuddha Kanda'dır. Rama ve Ravana arasındaki savaşı ayrıntılarıyla anlatan Kandaların en büyüğü olarak kabul edilir. Rama Setu'nun yani Rameshwaram ve Lanka'yı birbirine bağlayan köprünün inşasını takiben Vanara ordusunun okyanusu geçişini anlatır. Büyük savaş, savaşın, silahların, trajedilerin, kayıpların ve neşe dolu anların görkemli açıklamalarıyla 13 gün boyunca devam eder. Sonunda Rama, iblis Kral Ravana'yı yener ve Sita ile yeniden bir araya gelir. Muzaffer Rama, Lakşmana ve Sita görkemli kutlamalarla karşılandıkları Ayodhya'ya geri döner.

Yedinci kitap, "Cevaplar Kitabı" yani Uttara Kanda'dır. Valmiki'nin Ramayana'sına sonradan eklenen bir kitap olarak kabul edilir ve Rama ile Sita'nın son yıllarını detaylandırır. Ortaya çıkan olaylar nedeniyle Sita ormandaki başka bir sürgüne katlanmak zorundadır ve sürgün sırasında, keşişin evinde, Bilge Valmiki'nin himayesinde yetiştirilen ikiz oğulları Lava ve Kuşa'yı (Kusha) doğurur.

Sita için sürgündeki başka bir dönemin zorluklarının ayrıntıları anlatılır. Rama büyük bir kurban düzenlerken iki genç savaşçıyla karşılaşır ve onları oğulları olarak kabul eder. Tanrıça Lakşmini'nin enkarnasyonu olarak kabul edilen Kraliçe Sita evine geri döner ve Kral Rama bedeninden vazgeçerek Jala Samadhi'yi almak için Sarayu nehrine iner. Yani su elementinin yardımıyla bedeninden ayrılır.
(Not: Samadhi, Budizm ve Hinduizm'de, zihinsel konsantrasyon anlamında kullanılan bir terimdir.)

Ramayana; orduları, mucizeleri, nimetleri ve lanetleri, azizleri ve bilgeleri, egzotik bitki örtüsünü, gerçek, ahlaki ikilem, ilişkiler, siyaset, etik, inanç, günah, tahammül hakkında iç içe geçmiş dersleri efsanevi karakterler aracılığı ile anlatır. Ruhsal yönden mesaj vermeye çalışırken aynı zamanda birkaç sosyal gerçeği de iletir.

Hindistan kültürel açıdan zengin ve çeşitli bir ülkedir. Gelişen kültür, gelenek ve toplulukların iç içe geçmesi nedeniyle şu anda 300'den fazla Ramayana varyantı vardır. Çünkü temalar o kadar geniş ki çeşitli bölgesel kültürler ve sanatsal ortamlarca da uyarlanmış ve yorumlanmıştır. Ramayana Hint eğitiminin ve festivallerinin merkezinde yer alır ve tüm Hintlileri bir araya getirdiği söylenebilecek destanlardandır çünkü milyonlarca kişinin hatırasında ve nostaljisinde yaşamaktadır.

Valmiki, Ramayana'nın ilk versiyonunu yazdı ancak Hindistan'ın güney bölgelerinde popüler olarak Kamba Ramayanam olarak anılan Ramavataram en popüler olanıdır. 12. yüzyılda Tamil şairi Kambar tarafından yazılmış bir Tamil destanıdır. Hindistan'ın kuzey bölgelerinde ise Ramcharitmanas milyonlarca Hindu'nun günlük yaşamının bir parçası olmuştur. 16. yüzyıl Hintli şair Goswami Tulsidas tarafından Avadi (Awadhi) dilinde yazılmış bir epik şiirdir.

Tüm bunlara bakıldığında Ramayana'nın sürekli olarak yeni eklemelerin girdiği ve yalnızca zamanın testinden sağ kalanların içeriğinde yer almaya devam ettiği bir dizi ayet, hikaye ve fikirdir.

Güney Hintli tüccarların, öğretmenlerin ve misyonerlerin MS 1500'e kadar Güneydoğu Asya'ya doğru hareket etmesi nedeniyle Hinduizm ve Budizm bölgeye nüfuz etti ve Hinduizm'in yayılmasıyla bu destan da yayılmış oldu. Ramayana'yı içeren heykeller ve yazıtlara Kamboçya, Myanmar, Tayland, Endonezya, Malezya ve birçok ülkede rastlanır.

Bugün bile Güneydoğu Asya'da bu popüler efsanenin etrafında dönen tiyatro gösterileri, danslar, kukla ve gölge gösterileri yapılır. Bu destanın Endonezya veya Cava versiyonuna Kakawin Ramayana denir. Yogyakarta'daki (Ayodhya'nın bir çevirisidir) bir Hindu tapınağı olan 9. yüzyıl Prambanan tapınağı Ramayana'dan çeşitli karakterlerin oymalarını barındırır ve bu hikayenin bölgede ne kadar uzun süre boyunca etkili olduğunu gösterir.

Efsanenin Tai versiyonu Ramakien olarak bilinmeye başlamıştır. Ulusal bir destan olarak kabul edilen Ramakien'deki resimlerde maymun orduları büyük bir gururla tasvir edilir.

Benzer şekilde Hindistan kökenli olmasına rağmen Ramayana'nın hikayesi neredeyse Güneydoğu Asya'nın tamamını kapladı. Her ne kadar farklı versiyonlar ve yorumlar ile tanımlansa da tüm bu hikayeler destan haline geldi ve yerel halk tarafından topluluklarının ve uluslarının övünç kaynağı olarak saygı görüp kutlanıyor.

TANRIÇA KALİ

Hazırlayan: A.Kara
Hint mitolojisi, Kali, Tanrıça Kali, Hint Tanrıçaları, Ölüm tanrıçası, Kıyamet tanrıçası, Parvati, Şiva, Hint efsaneleri, Kali'nin doğuşu, Durga, Mahishasura, Mahisa, A, mitoloji,

HİNT TANRIÇASI KALİ

Hindu tanrıçası Kali, ölüm, zaman ve kıyametin tanrıçası (veya Devi) 'dır ve sıklıkla cinsellik ve şiddet ile ilişkilendirilir ancak aynı zamanda güçlü bir anne figürü olduğundan anne ve anne sevgisinin sembolü olarak kabul edilir. Kali ayrıca bünyesinde kadınsı enerji, yaratıcılık ve doğurganlığı (shakti) barındırır. Büyük Hindu tanrısı Şiva'nın karısı Parvati'nin vücut bulmuş halidir. Kali sanatta en çok kesilmiş kafalardan oluşan bir kolye takmış, kesik kollardan oluşan bir etek giyinmiş, dışa çıkmış bir dil ile kan damlayan bir bıçağı işaret eder biçimde korku veren bir dövüş figürü olarak temsil edilir.

İSİM VE TAPINMA
Kali’nin adı Sanskritçe “siyah olan” veya “ölüm olan” dan gelir ancak aynı zamanda Chaturbhuja Kali, Chinnamastā veya Kaushika olarak da bilinir. Zamanın bir düzenlemesi olarak her şeyi mahveden Kali, ölümlüler ve tanrılara karşı konulmaz bir biçimde çekici gelen Kali aynı zamanda (özellikle daha sonraki geleneklerde) bir anne tanrıçanın yardımseverliğini temsil eder.

Tanrıçaya doğu ve güney Hindistan'da, özellikle de Assam, Kerala, Keşmir ve Bengal'de ibadet edilmiştir. Günümüzde her yıl yeni ayın gecesinde düzenlenen Kali Puja festivalinde ve Kalküta şehrinde ibadet edilmektedir.

KALİ'NİN DOĞUŞU
Kali'nin nasıl ortaya çıktığına dair pek çok inanış vardır:

1.İNANIŞ
Bir efsane, her bir elinde bir silah taşıyan, aslan ve kaplana binen on kollu savaşçı Durga'nın bizon şeytanı Mahishasura (veya Mahisa) ile savaşmasıyla ilgilidir. Durga öfkelenmeye başladı ve öfkesi alnından Kali şeklinde çıktı. Doğduktan sonra çıldıran karanlık tanrıça çıldırdı ve karşılaştığı şeytanları yedi, başlarını boynundan geçirdiği bir zincire bağladı.

Kali’nin günahkar veya haksızlık edenleri buluşturacağı kanlı saldırılarının sakinleştirilmesi imkansız görünüyordu ve bundan hem insanlar hem de tanrılar etkileniyordu. Neyse ki güçlü Şiva (Shiva), Kali’nin yıkıcı öfkesini onun yoluna uzanarak durdurdu ve tanrıça önünde tam olarak kimin durduğunu anladığı zaman nihayet sakinleşti.

2.İNANIŞ
Tanrıça'nın doğumunun başka bir versiyonunda Kali, Parvati koyu tenini değiştirirken Kali'ye dönüştü. Bu yüzden isimlerinden biri Kaushika (Kılıf) iken Parvati'nin isimlerinde biri Gauri (Adil Biri) olarak kaldı. Bu efsane Kali’nin ebedi karanlığın simgesi oluşunu, hem yok etme hem de yaratma potansiyeli taşıyan karanlığı vurgulamaktadır.

3.İNANIŞ
Üçüncü efsaneye göre sadece bir kadın tarafından öldürülebilen Daruka erkekler ve tanrılara korku salıyordu. Tanrılar Parvati'den bu baş belası şeytanla başa çıkmasını istendi. Parvati bu isteğe Şiva'nın (Shiva) boğazından aşağı atlayarak cevap verdi. Bunun nedeni, Şiva'nın yıllar önce, yaratılış sırasında okyanusun çalkalanmasından kaynaklanan ve dünyayı kirletmekle tehdit eden zehir olan Halahala'yı yutmasıydı. Parvati, hala Şiva’nın boğazında durmakta olan zehirle birleşerek Kali’ye dönüştü. Şiva'nın boğazından yeni kılığı ile dışarı fırlayan Kali hızla Daruka'ya yöneldi ve dünya bir kez daha iyiydi.

KALİ VE RAKTABİJA
Kali’nin doğumunun bir başka versiyonunda, korkunç iblis Raktabija’nın (Kan tohumu) hikayesi vardır. Bu iblis de çoğu iblis gibi insanlara ve tanrılara büyük sıkıntılara neden oluyordu ama daha da kötüsü kanının bir damlası yere döküldüğünde daha fazla iblis doğuruyordu. Bu nedenle Raktabija her saldırıya uğradığında tek sonuç başa çıkacak daha fazla şeytandı. Tanrılar birlikte çalışmaya, bütün shakti'lerini ve ilahi enerjilerini birleştirmeye ve Raktabija'yı yok edebilecek süper bir varlık üretmeye karar verdiler; sonuç Kali idi (başka bir efsanede Kali sadece Durga'dan ortaya çıkar).

Tanrıların ilahi silahı olan Kali hızla Raktabija'yı ve şeytanlarını aradı ve daha fazla kan dökülmemesi için hepsini yutmaya başladı. Kali, Raktabija'nın kafasını bir kılıçla kesip attı ve ardından onun kanının tamamını içti. Kan damlalarının hiçbirinin yere düşmediğinden emin olduktan sonra hiçbir şeytanın dünyayı tehdit edemeyeceğine kanaat getirdi.

Başka Bir Efsane
Kali'nin yer aldığı ünlü bir efsane ise bir grup hırsızla ilgilidir. Hırsızlar, Kali'ye bir insan kurban etmek istediler ve kurban etmek için aptalca bir seçim yaparak bir Brahman rahibini seçtiler. Onu en yakın tapınağa sürükleyen hırsızlar heykel önünde kurban vermeye hazırlanırken aniden Kali'nin heykelinin hayata döndüğünü gördüler. Hırsızların bir keşişi öldürme planından öfkelenen tanrıça, hızlı bir intikam alarak tüm çetenin kafasını kesti ve eğlenmek için başlarını savurdu. Serbest kalan Brahmin ise bilgeliğin bir yansıması olarak hayatına devam etti.

TANRILARIN BİNEĞİ GARUDA

Derleyen & Çeviren: A.Kara
A, mitoloji, Hint mitolojisi, Budizm, Hinduizm, Amrita, Garuda, Tanrı Garuda, Tanrıların bineği, Vişnu'nun bineği, Hint efsaneleri, Vinata, Kashyapa, Nagalar, Anzu, Zu, Mahabharata, TANRILARDAN ÖLÜMSÜZLÜK İKSİRİ AMRİTA'YI ÇALAN KUTSAL KUŞ GARUDA

Kutsal kuş Garuda, Hindu panteonundaki en ilginç figürlerden biridir. Yarı insan ve yarı kuş olan Garuda (tanrının kendisi değil) yılanların düşmanıdır (Nagalar).

Garuda cesareti sembolize ederken Vedaların kutsal öğretilerini ve onları okuyanların yıldırım gücü eşliğinde bilgelik kanatları üzerinde taşınmasını temsil eder.

Garuda gökyüzünde uçarken kanatlarının Vedaların ilahilerinin seslerini çıkardığına inanılıyor.

Benzer mitolojik yaratıklar diğer ulusların inançlarında da bulunabilir. Bir Babil / Sümer efsanesi insan gibi iki bacağı ile yürüyebilen dev bir aslan başı olan yarı insan ve yarı kuş bir yaratıktan bahseder. Anzu / Zu adlı bu yaratık tanrıların elçisidir ve bilgedir.

Slav folkloruna göre Ateşkuş güneş gibi parıldayan tüylere ve kristal gibi parlayan gözlere sahip bir yaratıktı. Roma, Yunan veya Mısır mitolojileri, Güneş, ölümsüzlük, yeniden doğuş, diriliş ve ebedi yaşamın sembolü olan efsanevi bir ateş kuşu olan Phoenix hakkında konuşur. Bu efsanevi yaratığın Çin ve Japonya'da da benzerleri vardır.

GARUDA'NIN DOĞUŞU, HİNDUİZM VE BUDİZM'DEKİ ÖNEMİ
Hindistan'ın büyük destanı Mahabharata'ya göre Garuda bir yumurtadan doğdu ve her çağın sonunda tüm dünyayı yok eden devasa kozmik felaketi başlatmak için güçlü ve son derece parlak bir ışık olarak göründü.

Garuda'nın sınırsız gücünden korkan Devalar, kendisini beden ve enerji bakımından küçültmesi için ona yalvarınca Garuda da onların dualarına kulak verdi.

Efsaneye göre Garuda öylesine büyüktü ki herkes onu ateş tanrısı Agni ile karıştırıyordu.

Garuda en sık şekilde, altın kanatları, keskin pençeleri ve gagasında bir yılan tutan insansı bir yaratık olarak tasvir edilir. Hindu ve Budist mitolojisine göre kanatlarının hareketi bir fırtınaya yol açtı; tüylerinin parlaklığı o kadar güçlüydü ki güneşin parlamasını bile gölgede bıraktı. Garuda'nın kanatları o kadar büyüktü ki birkaç mil boyunca uzanabiliyordu ve kanatlarının çırpılması, gökleri karartan ve evleri tahrip eden kasırga benzeri rüzgarlar yaratmaya yetiyordu.

Gücünü ihtiyaç duyduğu kadar arttırma yeteneğine de sahipti.


GARUDA'NIN ANNESİNİN ESARETİ
Garuda bilge Kashyapa ve kuşların annesi Vinata'dan doğdu. Kashyapa ayrıca bin yılanı (bugün dünyada yaşayan tüm yılanların ataları) doğuran Vinata'nın kız kardeşi Kadru ile evlendi. Bir gün, Vinata ve Kadru, Süt Okyanusu'nun çalkalanması sırasında ortaya çıkan yedi başlı uçan at olan Uchchaihshravas'ın kuyruğunun rengiyle ilgili önemsiz bir iddiaya girdiler. Kadru atın kuyruğunun siyah olduğunu iddia ederken Vinata beyaz olduğuna ikna olmuş.

Kadru'nun aldatması sonucunda Vinata bahsi kaybedince Kadru'nun kölesi olurken o ve yılan oğulları tarafından çok kötü muamele gördü.

ÖLÜMSÜZLÜK İKSİRİ AMRİTA'NIN ÇALINIŞI
Annesinin bu küçük düşürücü tutsaklıkta acı çekmesini durdurmaya çalışan Garuda, yılanlara gitti ve annesinin özgürlüğünü satın almak için onlara ne vermesi gerektiğini sordu.

Nagalar, annesini serbest bırakmak için tanrıların okyanusun derinliklerinden cesurca ele geçirdiği Ölümsüzlük Nektarı'nı (Amrita) getirmesi gerektiğini söylediler.

Garuda, devaların iksiri tüm gökyüzünü kaplayan bir ateş, keskin dönen bıçaklar ve iksirin yanındaki koruyucu bir şekilde yerleştirilmiş iki büyük zehirli yılanla fanatik olarak koruduğundan bunun başarılması zor bir görev olacağını biliyordu.

Ancak kuşların güçlü kralı korkmadı. Hepsini yendi ve Amrita'nın depolandığı ve korunduğu bölgeye girdi. Ağzındaki Amrita kabı ile doğrudan annesini kontrolünde tutan Nagalara doğru yöneldi.

Sonra aniden her şeyi koruyan, en yüksek ilahiyatlardan biri olan, genellikle mavi derisi ve dört koluyla tasvir edilen büyük Hindu tanrısı Vişnu (Vishnu) karşısında belirdi. Birbirlerine karşılıklı olarak söz verdiler ve Vişnu, Amrita'nın kabından içmeden Garuda'ya ölümsüzlük sözü verdi. Garuda ise Vişnu'ya özel bineği olarak hizmet vermeyi kabul etti.

Garuda ileride İndra ile karşılaştı ve ona iksiri Nagalara ulaştırdıktan sonra ilahi amrita'nın İndra'nın eline geçmesini sağladığından emin olacağını söyledi. İndra da Garuda'ya yılanları yiyecek olarak vereceğine söz verdi.

Nagaların topraklarına ulaşan Garuda, iksiri içeren kabı çimlerin üzerine koydu ve hemen annesi Vinata'yı serbest bırakmalarını ve amritaları içmeden önce gerekli dini törenleri yapmalarını istedi. Nagalar ayinlerle meşgulken İndra hızlıca geldi ve amrita dolu kabı aldı. Yılanlar geri döndüklerinde iksirin ortadan kaybolduğunu ve yere dökülen amrita damlalarını yalamaya çalıştıkları sırada kabın orada olmadığını görünce şok oldular. Efsane yılanların (nagalar) dillerinin bu şekilde ikiye bölündüğünü söylüyor.

Garuda görevi yerine getirdiğinde ve amrita tanrılara döndüğünde Vişnu’ya verdiği sözü yerine getirmek zorunda kaldı. O andan itibaren Garuda, Vişnu ile yakından ilişkili oldu ve Vişnu'ya ek olarak karısı Lakshmi de Garuda'yı binek kuşu ('vahana') olarak kullandı.