HABERLER
Dini Haber
Hint mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hint mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ÖLÜMSÜZLÜK İKSİRİ "AMRİTA"

Yazan: A.Kara
Hint mitolojisi, Amrita, Ölümszlük iksiri, Hint efsaneleri, Tanrıların iksiri, Hint inanışları, Büyük tufan, Tanrıların okyanusu çalkalaması, A, mitoloji, Vişnu, Güneş tutulması, Ay tutulması, TANRILARI GÜÇLÜ VE ÖLÜMSÜZ YAPAN İKSİR : AMRİTA
İnsanoğlu yüzyıllardır ölümsüz olmasına yardım edebilecek bir ilaç-iksir arıyor ve ölümsüzlük hayalleri kuruyor. Ölümsüzlüğü su altına gizlenmiş hazinelerle ilişkilendirenler sadece Mezopotamya halkları değildi. Hindu mitlerine ve efsanelerine göre tatlı bir tada sahip olan amrita (kelimenin tam anlamıyla: "ölü olmayan") denizin dibinden çıkarılan bir ölümsüzlük içeceğiydi.

Bu mucizevi nektara dair kayıtlar yalnızca MÖ 2.binyılın birkaç yüzyıl boyunca yarattığı, Hinduizm'in kutsal kitaplarının en eskisi olan Rig Veda'da değil aynı zamanda Budist veya Sih edebiyatında da göze çarpmaktadır.

Amrita ölümsüzlüğü ve gücü sağladığı gibi aynı zamanda yeni tanrıların ortaya çıkmasına neden oluyor, tanrıların ilahi içeceği korumak için savaşmak zorunda kaldığı şeytanlara karşı mücadelede zafer kazanmasını sağlıyordu.

İlahilerde geçen Indra'nın favori içeceği muhtemelen Vedik zamanlarının büyülü içeceği olan "soma" (devaların içeceği) ile aynı içecektir. Soma, amrita fikrinin öncüsü olmuş olabilir ancak Vedik halkının soma suyunu nasıl çıkardığı bilinmemektedir. Bununla birlikte Vedik rahiplerin ayinlerinde tanrılar ve atalarla iletişim kurmak için bu içeceği kendinden geçmede kullandığı, sarhoş edici bir madde olduğuna dair bazı ikna edici göstergeler de vardır.

Daha sonraları ölümlülerin ölümsüzlüğü elde etmek için kullandığı Amrita'nın Yunan ve Roma mitolojisindeki tanrıların yemeği olan "ambrosia" (ambrotos) kavramının temeli olduğu teorisi yapılmıştır.

Tıpkı Amrita gibi o da aynı adı taşıyan bir bitki suyundan hazırlanmıştır. Süt ilavesiyle bir içecek tüketmek (belli ayinlerde) aşkın vizyonlar ve tanrılarla birlik duygusu elde etmek için izin verilen bir uygulamaydı.


OKYANUSUN ÇALKALANMASI İLE ELDE EDİLEN AMRİTA
Hikayeye göre tanrıların ve tanrıların düşmanlarının süt okyanusunu çalkalaması için güçlerini birleştirmeleri gerektiği bir zamandı. Bu gerekliydi çünkü tanrıların en kıymetli hazineleri büyük tufan nedeniyle (bkz: Sümerlerden çalınan tufan efsanesi, birçok din ve efsanede yer alır) başlangıçtan beri var olan ilk okyanusun altında kaybolmuştu.

Bu ilahi hazineler arasında ölümsüzlük nektarı olan amrita da vardı. İnanışa göre okyanusu çalkalamanın zorlu sürecinde devasa bir dağ sopa olarak, ilahi yılan Adishesha (ya da Hindu ve Budist dininin Kral yılanlarından biri olan Vasuki) ise çubuğun etrafındaki ip olarak kullanılmıştı.

Süt Okyanusu'ndan bir çok şey çıkmıştı ve bunların arasında devaların ilahi doktoru Dhanvantari'nin tutmakta olduğu efendi Vişnu'nun (Vishnu) bir avatarının bulunduğu bir bardaktaki amrita da vardı. Fakat bulunan amrita, tanrı karşıtları (asuralar) tarafından çalınma tehlikesi içerisindeydi, bu yüzden bir sonraki problemi önlemek için tanrılardan Brahma ve Şiva (Shiva) bile Vişnu'dan yardım istediler. (Çünkü efsanenin başında da belirttiğim gibi tanrılar ve tanrı karşıtları bu içeceği birlikte okyanustan çıkarmışlardı)

Vişnu başarılı bir şekilde asuralıların meşhur bakire kızı Mohini'nin şeklini aldıktan sonra aralarına sızarak iksiri değiştirdi ve değerli sıvıyı tanrılara geri verdi.

Böylece Amrita sadece tanrılar için güvence altına alındı. Ancak kurnaz şeytanlardan biri olan ve sonunda bir tanrı kılığına girmiş olan Rahu, Amrita'nın tadına bakmayı başarmıştı. Güneş ve ay zaman kaybetmeden Rahu'nun kafasını kesmesi yönünde Vişnu'yu uyarmışlardı ama şeytan onu ölümsüz yapmak için zaten bazı iksirleri içirmişti.

Artık çok geçti. O zamandan beri efsanelerde onun kafası olarak geçen Rahu ve bedeni Ketu Güneş ve Ay'ın en güçlü düşmanı olmuşlardı. İnanışa göre de Güneş ve Ay tutulmalarının nedeni Rahu ve Ketu'nun birbirine yaklaşarak Güneş ve Ay'ı yutmalarıydı.

ANTİK UÇAN ARAÇ : PUŞPAKA VİMANA

Açıklanamayanlar, Hint mitolojisi, mitoloji,A,Antik uzaylılar,Uçan araç tasvirleri,Pushpaka Vimana,Hint mitolojisinde uçan araç,Mitolojide ufolar,Antik metinlerde ufo, Mahabharata destanı
"Güneşe benzeyen ve kardeşime ait olan Puşpaka Vimana, güçlü Ravana tarafından getirildi; Havada süzülen mükemmel Vimana her yere gidebilir... gökyüzündeki parlak bir buluta benzeyen savaş arabası… ve Kral [Rama] içeri girdi ve Raghira'nın komutasındaki mükemmel savaş arabası daha da yükseklere, atmosfere yükseldi."

Hindu mitolojisi inanılmaz hikayeler, efsaneler, mitolojiler ve en önemlisi yazılı metinlerle doludur.
Önceki makalelerde yazar arkadaşlarımız ve ben Mahabharata'yı ve içinde tarif edilen sayısız güçlü silahı ele almıştık.

Antik Hindu tarihinde "Vedalar" olarak adlandırılan eski kutsal metinler 6000 yıl önce gezegenimizi ziyaret eden inanılmaz uçan gemilerden bahseder.

Bu makalede Vimana'ya daha özel olarak Hindu metinleri ve Sanskrit destanlarında anlatılan güçlü bir antik uçan araç olan antik Puşpaka Vimana'ya bir göz atacağız.

Kral Ravana'nın (Vimana'yı Lord Kubera'dan ele geçiren ve Rama'yı Kubera'ya iade eden) Puşpaka Vimana'sı vimana'nın en çok alıntı yapılan örneğidir.

Ayrıca Vimana'lardan Jain metinlerinde de (eski bir Hint dini olan Jainizm) bahsedilmektedir.

Eski Vimana'ya yapılan atıf antik Hindistan'ın iki büyük Sanskrit destanından biri olan Mahabharata'da bulunmaktadır:

“Rama'nın emrindeki muhteşem savaş arabası muazzam bir gürültü ile bir bulut dağına çıktı."
Başka bir pasaj:
"Bhima güneş gibi parıldayan ve bir fırtınanın gürültüsü gibi bir gürültü yapan Vimana'sıyla muazzam bir ışık huzmesi üzerinde uçtu."

Oxford Üniversitesi'nden Sanskrit Profesörü Monier Williams Antik Vimana'yı "Bir araç ya da tanrıların bir arabası, bazen ise kendiliğinden hareket eden ve bir koltuk ya da taht olarak hizmet eden bir hava aracı" olarak tanımlıyor. Diğer açıklamalar Vimana'yı bir ev ya da saray gibi gösterir ve bir türün yedi kat daha yüksek olduğu söylenir" (Aklıma İslamiyet'teki "7 kat gök" mevzusu geldi, İslamiyet ile Hinduizmin çok fazla ortak yanı var)


Modern dillerde Vimana genellikle uçak olarak tercüme edilir. Vimana'nın birçok tasvirinde bir tapınak kadar büyük olduğu iddia edilen bu güçlü makineler görülmektedir.

Eski Sanskrit Destanları'nda Vimana bir dizi farklı antik Tanrı tarafından kullanılan uçan savaş arabaları olarak geçer. Çeşitli Vedik tanrılarının bir yerden başka bir yere geçmek için bu uçan, çarklı arabaları kullandığı anlatılır.

Eski metinlerin bazı ayetleri farklı yazarlar tarafından "mekanik kuşlar" olarak yorumlanmıştır.
Örneğin Rigveda'da (antik bir Hint Vedik Sanskrit ilahileri koleksiyonu) aşağıdaki açıklamayı bulabilirsiniz:
"Karanlık iniş: Altın renkli kuşlar sulara içinden cennete kadar uçtular. Yine onlar emir ile koltuklarından alçalırlar ve tüm dünya onların şişmanlıkları ile nemlenir. On iki jant, tekerlek başlığı ve tek tekerlek..." [Ralph Thomas Hotchkin Griffith'in Rigveda ilahileri]
Vedik iliminde ve Sanskrit dilinde ünlü bir bilgin olan Swami Dayananda Sarasvati'ye göre eski Vimana güçlü bir uzay aracıydı:
"Ateş ve su kullanarak hızlı bir şekilde uzaya gidiyor… 12 sütunlar, bir tekerlek, üç makine, 300 pivot ve 60 alet içeriyor"

PUŞPAKA VİMANA
Puşpaka Vimana genellikle mitolojik bir uçan saray veya savaş arabası olarak tanımlanır.

Ramayana'da, Puşpaka Vimana'nın sıra dışı bir tanımını buluyoruz:
"Güneşe benzeyen ve kardeşime ait olan Puşpaka Vimana, güçlü Ravana tarafından getirildi; Havada süzülen mükemmel Vimana her yere gidebilir... gökyüzündeki parlak bir buluta benzeyen savaş arabası… ve Kral [Rama] içeri girdi ve Raghira'nın komutasındaki mükemmel savaş arabası daha da yükseklere, atmosfere yükseldi."
Puşpaka Vimana mevcut Hindu metinlerinde adı geçen ilk uçan vimana olarak göze çarpar. Güçlü Puşpaka Vimana'nın yaratılışın tanrısı Brahma için Vişvakarma tarafından inşa edildiğine inanılır. Vimana daha sonra Brahma tarafından servet tanrısı Kubera'ya verilir. Sonunda Puşpaka Vimana Lanka ile birlikte üvey erkek kardeşi Ravana tarafından çalınır.

Yazan & Çeviren : A.Kara

HANUMAN

mitoloji,A, Hint mitolojisi, Hanuman,Maymun çocuk hanuman,Hanuman efsanesi,Güneşi yakalamaya çalışan çocuk,Anjana miti,Hanuman miti,Rüzgar tanrı Vayu, Hint Tanrıları, Güneş tanrı,Maymun çocuk
Bu güçlü maymun tanrı Pavanputra Hanuman'ın hikayesidir. Doğumunun öyküsü de güçlü eylemleri kadar şaşırtıcıdır. Fakat Hanuman'ı anlatmak için doğumdan bir süre öncesine, her şeyin başladığı Efendi Brahma'nın sarayına dönmeliyiz.

Brahma'nın kim olduğunu biliyor musunuz? O, Hinduların yaratılış tanrısıdır. Cennetten bir alanındaki ilahi sarayında yaşadığına inanılır. Sarayın güzelliği tanrılar için sürekli şaşkınlık kaynağı olmuştur.

Brahma'nın gökyüzündeki saray mahkemelerinde bir dizi görevli vardı. Aralarında Anjana adında güzel bir görevli vardı. Hizmetinden memnun olan Brahma onu ödüllendirmeye karar vererek çağırdı ve ne istediğini sordu.

Anjana ilk başta tereddüt ettiyse de sonra "Efendim, bir bilgeden bana aktarılan laneti kaldırmanızı diliyorum" diye yanıtladı.

"Bana onun hakkında bildiklerini anlat, belki sana yardım edebilirim" dedi Brahma.

Üzerindeki lanetin kaldırılmasını umut eden Anjana "çocukken yeryüzünde oyun oynuyordum, bacaklarını tıpkı bilge bir insan gibi lotus pozisyonuna almış meditasyon yapmakta olan bir maymun gördüm, gözüme çok komik geldi ve ona bazı meyveler fırlattım" dedi.

"Fakat hata yaptığımı fark ettim: O sıradan bir maymun değildi. Aslında tapasya'sını (manevi eğitim için form) yapmak için maymun biçimi almış güçlü bir bilgeydi, meyvelerim onu rahatsız edip kefaretini bozunca gözlerini büyük bir öfke ile açtı."

"Beni görür gördüğü anda, herhangi birine aşık olduğumda maymuna dönüşeceğimi söyleyerek lanetledi. Ona beni affetmesi için yalvardım."

Bilge, daha önce de söylediği gibi laneti değiştiremeyeceğini söyledi. Ama aşık olduğum adamın maymun suratıma rağmen beni seveceğinin garantisini verdiğini söyledi.

"Efendi Brahma, bu sorunu ben doğurup buraya kadar getirdim. Güzel kız kardeşlerim arasında bir maymun yüzü ile nasıl yaşayabilirim? Bana her zamanki benliğimi bir nimet olarak geri verirseniz, çok minnettar olacağım." dedi endişeyle.

Talihsiz Apsara için üzülen Brahma bir anlığına düşündü. Sonra gözlerini endişeli Anjana'ya doğru kaldırdı. Brahma "Lanetini kaldırmanın bir yolunu görüyorum Anjana," dedi nazikçe. "Yeryüzüne git ve bir süre orada yaşa. Kocanla dünyada tanışacaksın ve eğer senin lanetin kaldırılacaksa Efendi Shiva'nın vücut bulmuş hediyesi doğacaktır" dedi.

Anjana Brahma'nın tavsiyesini kabul ettikten kısa bir süre sonra dünyaya geldi. Genç bir kadın avcı olarak ormanda yaşamaya başladı.

Bir gün aslanla savaşan güçlü bir adam gördü. "Ne cesur bir adam!" diye düşünerek hayrete düştü ve "Bana bakmasını dilerdim!" dedi.

Anjana hayranlıkla savaşçıya bakarken adam döndü ve onu gördü. Adamın gözleri onun üzerine düştüğü anda, kadın bir maymuna dönüştü.

Acı çığlıkları atan Anjana, yere düştü ve yüzünü elleriyle kapadı. Onun yere düştüğünü gören adam ona doğru koşmaya başladı. Adam “Sen kimsin güzel kız? Neden ağlıyorsun? Yüzünü ortaya çıkar. Seni göreyim,” dedi.

Anjana kasvetli bir cevap vererek "Yapamam cesur adam,". "Aşık olduğumda maymuna dönüşmek için lanetlenmiş bir apsara olan Anjana'yım. Beni sadece kederimle yalnız bırakmanızı rica ediyorum" diye feryat ederken yakışıklı adama parmak arasından göz attı.

Kadın önünde duran adamın da maymun suratlı olduğunu görünce hayrete düştü. Yüzünü ilk başta net görememişti çünkü uzaktaydı.

Maymun yüzlü adam onun şaşkınlığını anladı ve şöyle dedi: "İstediğimde insan formunu alabilsem de ben bir insan değilim. Lord Şiva tarafından büyülü güçlerle kutsanmış olan Maymunların kralı Kesari'yim. Eşim olursanız onur duyarım. Karım olarak beni onurlandırır mısın sevgili Anjana?"

Çok mutlu olup ve evlilik teklifini kabul eden Anjana "Öyleyse bilgenin sözü doğruydu" diye düşündü. "Kesari benim görünüşümü umursamadı çünkü kendisi de maymun."

HANUMAN'IN DOĞUMU

Anjana ve Kesari ormanda evlendiler. Dindar bir adanmış olan Anjana, Efendi Şiva'ya ibadet ederek yoğun tapasya uyguladı. Şiva bundan memnun oldu ve ona gelerek ne istediğini sordu.

Anjana, "Efendi Şiva, ben bilgenin lanetinden kurtulabilmek için oğlum olarak doğmanızı rica ediyorum" diyince Şiva "Öyle olsun!"diyerek rızasını gösterdi ve kayboldu.

Bundan kısa bir süre sonra, Anjana'nın Efendi Şiva'ya taptığı bir gün, ülkenin başka bir yerinde, Ayodhya kralı Dasaratha, çocuk sahibi olmak için bir yagna (dini tören) gerçekleştiriyordu. Putrakama Yagna'ydı. Sonuç olarak, Ateş-Tanrı Agni ona kutsal bir payasa (puding) verdi ve bunu eşleriyle paylaşmasını, böylece ilahi çocuğa sahip olabileceklerini söyledi.

İşte, Şiva'nın Anjana'ya olan lütfu çalışmaya başladı. Dasaratha, büyük karısı Kausalya'ya payasa verirken, ilahi müdahaleyle gelen bir kuş pudingin bir kısmını kapmıştı.

Kuş pudingi tutarak Anjana'nın yaşadığı Ayodhya ormanlarına doğru uçtu. Yoğun ağaçların üzerinde uçarken Anjana'nın tapasya ile uğraştığı bir sırada pudingi düşürdü.

Rüzgar-Tanrı Vayu olan her şeyi gördüğü sırada Efendi Şiva tarafından "Git Vayu!"şeklinde sessiz bir komut duydu. Vayu hemen pudingin bir kısmını yakaladı ve Anjana'nın uzanmış ellerine yerleştirdi.

Anjana eline bir şey konduğunu hissetti. Gözlerini açtı ve elindeki pudinge baktı. "Bu lütuf Şiva'dan mı?" diye merak etti ve onu yuttu.

İlahi puding boğazından içeri girdiğinde Anjana hemen Şiva'nın nimetini hissetti. Bir süre sonra maymun yüzlü küçük çocuğunu doğurdu. Kesari oğlunu görmekten çok mutlu oldu. Çocuk Anjaneya veya Anjana'nın oğlu olarak adlandırıldı.

Şiva beden bulup doğduktan sonra, artık bilgenin lanetinden kurtulmuş olan Anjana cennete gitmek istediğini söylemeye başladı. Anjaneya annesinin dileğini duyunca üzüldü. "Anne, sen olmadan benim geleceğim ne olacak? Kendimi nasıl besleyebilirim? Nasıl yaşayacağım?" diye sordu.

Anjana: "Endişelenme Anjaneya, baban cesur Kesari'dir, koruyucu ruhun hayat veren Vayu'dur. Onlar her zaman seni koruyacaklardır. Aç hissettiğinde, yükselen güneş gibi kırmızı ve olgunlaşmış meyveler besinindir."dedi. Oğlunu öptü ve onu terk edip göksel yerine geri döndü.

Anjaneya "güneş kadar kırmızı ve olgun meyveler mi? Güneş olgun bir meyve mi ki? dedi.
Güneşin gerçekten lezzetli bir meyve olduğunu düşünen bebek Anjaneya onu tatmak istedi. Anjaneya ilahi bir çocuktu. Annesi bir apsara ve babası bir Maymun Kraldı, bu yüzden küçük Anjaneya'nın bazı sihirli güçleri miras alması doğaldı. Her şeyden önce Şiva'nın enkarnasyonlarından biriydi. Güneşe ulaşmak onun için zor bir görev değildi. Gökyüzündeki parlayan topu yakalamak için dev bir sıçrama yaptı.

mitoloji,A, Hint mitolojisi, Hanuman,Maymun çocuk hanuman,Hanuman efsanesi,Güneşi yakalamaya çalışan çocuk,Anjana miti,Hanuman miti,Rüzgar tanrı Vayu, Hint Tanrıları, Güneş tanrı,Maymun çocuk
Güneş Tanrısı Suryadeva bir maymunun kendisine doğru geldiğini gördüğünde gökyüzünde barışçıl bir şekilde parlamaktaydı. Maymun güneşe yaklaştıkça büyüdü de büyüdü. Fakat güneşin yakınındakileri ölümcül bir şekilde etkileyen aşırı sıcak ışınların yaklaşan canlı üzerinde hiçbir etkisi olmadı.

Bunu gören Suryadeva korktu ve "İndra! İndra! Bana yardım et!" diye bağırarak yardım çağrısında bulundu.

Cennetteki tanrıların kralı olan İndra, yakınlarındaki ilahi alanında dinleniyordu. Güneş-Tanrı'nın yardım isteyerek yalvarmasından dolayı şaşkındı.

"Neden Suryadeva yardımım için bağırıyor?"diye merak etti İndra.“Güneş Tanrı yanına gelen her şeyi yakacak kadar güçlü değil mi? Ya da kontrolünün ötesinde bir şey mi? Neler olduğunu görmek zorundayım!”

Indradeva hemen beyaz fili Airavatha'ya bindi ve Suryadeva'nın korkusunun nedenini bulmak için ikametini terk etti. Kısa bir süre sonra uçan bir canavarın güneşi yakalamaya çalıştığını gördü. Hiç böyle bir yaratık görmemiş olan İndra "Suryadeva'nın bu kadar korkmasına şaşmamalı!" diye düşündü.

İndra yaklaştığında bu canavarın aslında dev bir maymun olduğunu görünce çok şaşırdı.

"Dur!" diye emretti. “Sen kimsin? Neden güneşi yakalamaya çalışıyorsun?”

"Ben Anjaneya, Kesari ve Anjana'nın oğluyum. Annem bana kırmızı güneş kadar olgunlaşmış meyvelerin yemeğim olacağını söyledi. Şimdi ben de güneşi yakalayıp yiyeceğim." diye cevap verdi dev çocuk.

İndra çocuğun masumiyetini eğlenceli buldu. Bu yüzden ona yeryüzüne dönmesini tavsiye etti. "Bu bir meyve değil Anjaneya, bu güneş - tüm ışık ve yaşamın kaynağı. Geldiğin yere dön" diye buyurdu. Ama yaramaz Anjaneya emirlerini görmezden geldi ve güneşi yakalamak için çıktığı yolculuğa devam etti.

İndra artık çocuğun saygısızlığından dolayı kızgındı. Güneşe yaklaşmaması için onu birkaç kez uyardı ama Anjaneya onu dinlemedi. Sonunda Devaların Kralı öfkelendi ve Anjaneya'ya şimşeği "vajra" ile vurdu.

"Vajra" Anjaneya'nın yüzüne çarpmıştı. Çenesini yaraladı ve yeryüzüne düşmesine neden oldu. Çocuğun yanakları şişlerden dolayı iki katı büyüklüğündeydi. Çocuk düştükçe bedeni giderek küçüldü. Sonunda gerçekten çocuk boyutlarında bir maymun olarak yere çarptı.

Rüzgar Tanrısı Vayu başı boş dolaşırken orada büyük bir "pat" sesi duydu. Meraklı tanrı, araştırmak için gürültü yönüne doğru gitti. Vayu şok oldu. Gözlerine inanamadı. Anjaneya yerde bilinçsizce yatıyordu. Kim onun ilahi oğlunu incitmeye cesaret etmişti?

Öfkeden deliye dönen tanrı "bunu kim yaptı?" diye bağırdı ama kimse cevap vermedi. İndra ikametinden çoktan ayrılmıştı ve güneş bir kez daha huzur içinde parlıyordu.

Rüzgar Tanrısı korkunç derecede kızgındı. "Kimse sorumu cevaplamıyor ise görevimi yapmakla neden uğraşmalıyım?" diye düşündü.

Büyük bir şefkatle oğlunu ellerine aldı ve yeryüzü topraklarının altındaki bir dünya olan Patalloka'ya gitti. Vayu dünyadan ayrıldığı için dünyada hiç hava kalmadı. İnsanlar, hayvanlar ve ağaçlar nefes alamayarak ölmeye başladılar.

Güneş Tanrı olanları görünce şok oldu ve Brahma'ya koşarak ona dünyadaki felaketi anlattı. Brahma yeryüzündeki durum hakkında endişelenmeye başladı. İndra'yı suçlayarak huzuruna çağırdı.

"Aptal öfkenin neden olduğuna bak!" diye gürledi. "İlahi bir çocuğa zarar verdin ve şimdi yeryüzündeki insanlar senin hatalarından dolayı acı çekiyor. Hepsi senin yüzünden!"
İndra kafasını öne eğdi. "Yaptıklarım için üzgünüm" diye mırıldandı.

Brahma onu ve diğer tanrıları Patalloka'ya götürerek Vayu'ya yeryüzüne dönmesi için yalvardı.
"Tüm insanlar, tüm yaratıklar ve ilahi varlıklar adına af diliyorum. Lütfen dünyaya dönün nazik Vayu."

Vayu, "Anjaneya olmadan bir yere gelmeyeceğim" dedi. Sonra, Brahma güçlerini kullanarak Anjaneya'nın yaralarını sihirli bir şekilde iyileştirdi. Ayrıca ona bir lütuf vererek "artık hiç bir silahın Anjaneya üzerinde etkisi olmayacak" dedi.

İndra, Vayu'yu daha fazla memnun etmek için çocuğuna şöyle dedi “Sen bir Çiranjêvi (ölümsüz) olacaksın. Seni yanağından (hanu) vurmuştum. O yüzden artık bundan böyle Yüce Hanuman olarak anılacaksın! "

Böylece Anjaneya, Hanuman olarak tanındı ve çocukluğu boyunca daha birçok macera yaşadı. Hanuman daha sonra tüm tanrıların lütfuyla büyük bir savaşçı oldu. Karısı Sita'yı geri getirmek için yolculuğa çıkan Rama'ya yardım etti. Bu hikaye Ramyana adlı büyük destanda anlatılmıştır.

Yazan & Çeviren: A.Kara