HABERLER
Dini Haber
islamiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
islamiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KUR-AN AYETLERİNİN KAYNAĞI İSLÂM ÖNCESİ ŞİİRLER

AY, din, islamiyet, Kuran ve Kuss bin saide, Kuranın kaynağı şiirler, Muhammed Kuss bin saidenin şiirlerini,Hz Muhammed,Kuss bin saidenin şirrleri Kur-an'a giriyor,Kuran ve şiir
Kuss bin Saide
Bir gün, şair Kuss bin Saide'nin bağlı olduğu kabileden bir heyet Muhammed'in yanına gelir. Kendisi sorar, 'Kuss b. Saide'ye ne oldu?' Onlar, vefat elti diyorlar. Bunun üzerine Muhammed onunla ilgili bir anısını anlatmaya başlar. Bir gün ben onu Ukaz panayırında gördüm, kırmızı bir deve üzerindeydi ve halka hitaben çok hararetli, ilginç bir konuşma yaptı. Onun o günkü konuşmasını hiç unutamıyorum. (Burada şu notu da ekleyelim ki, şair Kuss b. Saide miladi 600'de vefat ederken henüz Muhammed peygamberlik iddiasında bulunmamıştı; bundan on yıl sonra peygamber oluyor.)

Muhammed Kuss'la ilgili gördüklerine devam ediyor: Kuss, konuşmasının başında, giden bir daha gelmiyor, yaratılması gereken de sürekli yaratılıyor. Gidenler halinden memnunlar mı ki sesleri çıkmıyor veya unutuldular mı bilemiyorum, diyor. Kuss'un, gökte haber var, yerde ibret var sözünden sonra, Muhammed onun bazı önemli açıklamalarını o gelen heyete anlatıyor.
Bu konuşmada geçen bazı cümleleri Kur'an ayetleriyle karşılaştıralım:

Kuss tanrıyı tanıtırken, 'Öyle bir Allah ki erkekle kadını yarattı' diyor. Aynı cümle . Leyl suresi üçüncü ayet olarak Kur'an'da karşımıza çıkıyor. Yine, 'her canlı ölümü tadacaktır' cümlesini kullanıyor o panayır konuşmasında. Bu konuya da Kur'an'da birkaç surede yer veriliyor, işleniyor. Kuss, 'Akan nehirler'terimini kullanıyor. Kur'an'da da cennet tanıtılırken, 'Altlarından ırmaklar akan cennetler' deniliyor, Kur'an'da Arapçası, "Fecri inin tahtihel enhar' kalıbındadır. Kuss ise, 'linharün mecriyye' kalıbını kullanıyor. Sonuçla değişen bir şey yok: Eş anlamlı iki cümle. Kuss konuşmasında dağları işlerken, 'Dünyanın sallanmaması için bir nevi kazık görevini gören dağlar' diyor. Bu da defalarca Kur'an'da işleniyor. 'Ölçtüğünüz /.aman taslamam ölçün ve doğru terazi ile tartın' diyor Kuss. Aynı cümle olduğu gibi Kur'an'da da yer alıyor.

Kuss konuşmasında gökle ilgili bilgi verirken 'Ve Sakl'inmerfu' diyor. Yani gökyüzünün korunmuş bir tavan gibi yaratıldığını belirtiyor. Bu tür cümleye de Kur'an'da iki surede yer veriliyor. Kuss, "Ve eşreketi-l Ardii"diyor. Yani yeryüzünün aydınlanmasından söz ediyor. Aynı cümle aynı kelimelerle Kur'an'da yer buluyor. İnsanların ahiretteki durumlarıyla ilgili de, 'Ferikim li-l cenneti ve ferikti'm fi-s'Sair'; yani, bir kısım insanlar cennette, bir kısmı da cehennemdedir, diyor. Bu ifade de hiç değişikliğe uğramadan, Kur'an'da yer alıyor. Kur'an'da Leyi suresi var. Leyi gece demek ve bir surenin başında bu kelime geçtiği için o bölüme de ad olmuş. Hemen ilk başta "And olsun bürüdüğü zaman geceye"deniyor. Aynı cümle Kuss'un o günkü konuşmasında da geçiyor. Kur'an'da deniliyor ki, 'İnsanlar yıldızlarla yollarını bulurlar'. Aynı cümle Kuss'un o günkü konuşmasında var. Üstelik bunları anlatan da Muhammed'in kendisidir.

Kuss, 'Burçlar sahibi gökler' cümlesini kullanıyor. Kur'an'da aynı cümleye üç surede yer veriliyor. Kur'an'da 'Sema-i Zati-I buruc' şeklinde geçerken, Kuss, 'Sama'ün Zat-ü cbrac' diyor ki, anlamlan aynı. Kuss o konuşmasında kıyamet günü üfürülecek bir borudan söz ederken şu Arapça cümleyi kullanıyor: 'nül'iha fi-s-suri, nü-Qiıe l'i-n-nakuı: 'Aynı kelime kalıbı hiçbir değişiklik yapılmadan Kur'an'da da yer alıyor. Kuss konuşmasının bir yerinde, dünyayı beşik gibi tanıtıyor. Dünyanın bu şekilde tanımlanması Kur'an'da iki surede yer alıyor. Kuss, 'Andolsun ki siz kıyamet günü teke tek haşr olunacaksınız' diyor. Bu da Kur'an'da yer alıyor. Konuşmasında tanrıyı tanıtırken, 'O bir tanedir, ne doğurmuştur, ne de doğrulmamıştır' diyor. Bu da İhlâs suresinde yerini buluyor. Yine yaratıcıyla ilgili, 'Rabbii-1 ahiret-i be-1 ula' diyor. Yani hem ahiret, hem dünyanın rabbidir, diyor. Bu da değişikliğe uğramadan Kur'an'da yer alıyor. Muhammed, Kuss'un bu konuşmasını gelen o heyetin huzurunda anlatıyor. Bu bir örnektir.

Eğer Kuss'un tüm şiirleri ortaya konup da bir karşılaştırma yapılırsa eminim ki daha ilginç anlatımlar da bulunacaktır. Bu anlattıklarımı, Kur'an üzerinde tefsir yazan, aynı zamanda tarihçi olan İbn-i Kesir (h. 774. ö) yazıyor. Kitabı tahkik eden kişi, ayrıca birçok yazarın da bunları işlediğini ekliyor ve kaynaklarını sayfalarıyla birlikte yazıyor. Peki, Kuss'un bunları anlatmaktan amacı neydi? Kuss Hristiyan'dı; ancak arayışlar içindeydi, yeni bir din peşindeydi. Daha doğrusu, ben peygamberim, bana vahiy geldi demeye hazırlanıyordu. Ancak yaşlıydı, ömrü buna yetmedi. Demek ki o zaman ben peygamberim fikri bir kültür gibiydi. Bunu iyi yürüten, başaran kendini ilan ederdi. Hep söylüyorum; Müseyleme ve Tuleyha gibileri de o dönem peygamberliğini ilan edenler arasındaydı. İşte bu yüzden, Muhammed için Kuss, Ümeyye, İmr-ül Kays gibi şairler önemli birer ilham kaynağı olmuşlardır. Bunlar varken Muhammed henüz peygamber olmamıştı. Daha sonra peygamberliğini açıklayınca, bakıyoruz
Kuss'un bu bilgileri Mekke'de oluşan ayetlerde de yer alıyor.

Kaynaklar:
  • Süyuti, Dürrü-1 Mensur. A'raf suresi, 175. ayet. 
  • Kurtubi tefsiri, Şuan ı suresi, 224 . ayet. 
  • Müslim, Şiir bölümü , no: 225.5. 
  • İbn-i Abdi-I Bcr, Istiab, Faria b. Ebi salt kısmında , no: 4049 . 
  • İbn-i Asakir, Tarih-ü Mcdinct- i Dımaşk , 9/25 5 v e sonrası. 
  • İbn-i! Cevzi, el-Müntazam' ü fi-t-Tarih, 3. eilt. Ben i Kaynuk a baslığı altında. 
  • Askalani, İsabe, no : 522 . Ümeyy e b . Ebi Sait md . 5 6 
  • Al-i İmran 185, Enbiy a 35 , Kasa s 8 8 v e Ankebu t 57 .
  • Kch f suresi, 35 . 
  • Enbiy a 32 v e Tu r 5. 
  • Zünıe r suresi 69 . 
  • Şura suresi, 7.

CAVE OF TREASURES VE KUR-AN'IN CİN, ŞEYTAN MOTİF BENZERLİKLERİ


din, HC, sizden gelenler, The Book of Cave of Treasure, Kuran ve Cave of Treasure benzerliği,Cin,Şeytan,Kuran ve Cave of treasure'de cin-şeytan, islamiyet, Düşmüş melekler,Ateşten yaratılış
SÜRYANİCE YAZILMIŞ "CAVE OF TREASURES" VE KURAN'I KERİM'İN CİN, DEMON, İBLİS, ŞEYTAN MOTİFLERİ ARASINDAKİ BENZERLİKLER

Kuran'da İblis'in isyan etmesi hikayesi , Hanokik efsanelerdeki''düşmüş melekler'' mitlerinin (bkz: apokrif Hanok'un Kitabı temelli) diğer geç antik çağ metinleri gibi geriye yansıtılmış bir şeklidir. Yani Hanokik mitlerde zamanın başlangıcında değil, yaklaşık Nuh zamanında gerçekleşen ve insan kızlarıyla-Tanrı'nın oğullarının evlenmesiyle sonuçlanan ''düşmüş melekler'' motifi Kuran'da ve çağdaşı diğer geç antik çağ metinlerinde geriye yansıtılarak zamanın başlangıcına şeytan ile Tanrı'nın sürtüştüğü ilk ana konumlandırılmıştır.

Bu geç antik çağ metinlerinden en önemlilerinden biri olan Cave of Treasures (4-6. Yüzyıl) ile Kuran arasındaki önemli bir diğer benzerlik ise İblis'in yani şeytanın hem melek hem de cin olarak anlatılması ile ilgilidir. Bu metinde şeytan ilk önce Tanrı'ya karşı isyan eden ''düşük seviyeli meleklerin başı'' olarak nitelendirilir. Metin bize aynı zamanda bu meleklerin ''cennetten düşen demonlar (kötü ruhlar/cinler) '' grubundan olduğu bilgisini verir.

Bu metinle Kuran'ın şeytanı veya cinleri tanımlarken örtüştüğü diğer bir nokta onların ''ateşten yaratıldığı''dır. Yani 2 metin hem çelişkili cinler (demonlar) ve şeytan tanımında hem de onların yaratıldığı madde tanımında özdeştir. Ayrıca 2 metinde de Kehf Suresi 50. ayette olduğu gibi bu düşük seviyeli varlıklardan biri olan şeytanın daha Adem'e secde etmeyi reddetmeden yani isyan etmeden önce ''demon'' ya da ''cin'' olarak tanımlanır, yani 2 metinde de bu gruptaki varlıklar isyanlarından önce ayrı bir gruptular ve ikircikli bir tanımlamaya sahiptirler.

Onlar hem demonik / cin karakterde hem de düşük sınıflı melek yapısındaydılar. Ayrıca son olarak Cave of Treasures'ın yazarı gibi Kuran da Hanokik mitlerde yer alan ''düşmüş meleklerin'' kökenine yönelik alternatif açıklamaları reddeder.

(Nuh zamanındaki düşüş miti Tevrat: Yaratılış 6:1-4'te izleri bulunur yazının başında bahsettim.)

Kaynak metin özetlenmiştir. Cave of Treasures'i ingilizce dilinde detaylıca okuyup incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Kaynak: Cave of Treasure

SİZDEN GELENLER | Yazan: A-gnostik

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

ŞEFAAT NEDİR?

K,din, islamiyet, Şefaat nedir?,İslamda şefaat,Cennete adam sokmaya yetkili,Şefaatçi,Kimler şefaatçi olabilir,Kur-an'da şefaat, Kuran çelişkileri, Şefaat var mı?,Allah adam kayırır mı?,


ŞEFAAT NEDİR?


Şefaat son zamanların en tartışılan konularından biri haline gelmiştir. Ama bu konunun tartışılması din tüccarlarının işini bozduğundan bu tartışmayı durdurmak için her tür çabayı sarf ediyorlar.  Maalesef şefaat konusu insanları sömürmek için sıklıkla kullanılan bir şeydir. Peki bu sömürme nasıl yapılıyor? Önce insanlara Allah'ın gazap ettiği ve öfkelendiği anlatılır sonra ortaya bir evliya koyulup aracı yapılarak Allah'tan bağışlanma dilenir. Tabi bide bunun zekat sadaka vereceksin diyerek maddi yönden sömürme olayı var. Düşünme kabiliyetini yitirmiş insanlarda cehennemde yanmamak için bu şefaatçileri vasıta yaparak Allah'tan bağışlanma ister. Günümüz Sünni dünyası ilk önce Şia'ların şefaat konusunu eleştirmelerine rağmen sonradan bu işte çok para olduğunu gördüler ve bunu kendi inançlarında kullanmaya başladılar. Şia'ların kutsal saydıkları 12 imamın kabirlerini ziyaret ederek onları Allah'la aralarında şefaatçiler edinmeleri ilk başta Sünni dünyasında Allah'a ortak koşma olarak görülüyordu. Şimdilik bu tutum yalnız radikal İslamcılar olan vahabi kesiminde hala kalmakta ama asıl Sünniler artık bunu kafirlik olarak görmüyorlar çünkü kendileri de ölmüş insanları Allah'la aralarında vasıta yaptılar. Şimdi bu yazıda şefaatin ne kadar  doğru anlaşıldığını tartışacağım.

İlk önce şefaat sözünün anlamına bakalım. Şefaat sözü Arapça'da 'çift' anlamına gelen 'şef' (شفع) kökünden türemiştir. Manası 'bir şeyi ikileme-çiftleme'dir. Kuranın tümünü göz önünde bulundurarak baktığımızda şefaatin yanlış yorumlandığını ve yanlış anlaşıldığını görmekteyiz. Müslümanlar şefaatin Allah yanında daha üstün olan birinin (misal peygamberler, evliyalar) bir günahkarı cehennemden kurtarması olarak kabul ediliyor. Oysa bu Kurana taban tabana zıttır. Çünkü Kur-an'a göre Allah'ın hakkında cehennem kararı vermiş olduğu birini kurtarmaya kimsenin gücü yetmez.

39/ZUMER-19: (Resûlum!) Hakkında azap hükmü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın!

Ayette açık bir şekilde azap verilecek bir insanı kiminse kurtarmaya gücünün yetmeyeceğini anlatıyor. Buna peygamberler bile dahil. Çünkü başka bir ayette Muhammed'e hitap ederek 70 defa bile dua etsen onları affetmem diyor.

9/TEVBE-80 (Diyanet İşleri): "Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme (fark etmez.) Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir."

Şimdi Muhammedin bile birini cehennemden kurtaracak gücü yoksa o zaman ondan mevkice daha altta olan bir evliya bunu nasıl yapa bilir? Eyer Müslümanların dediği gibi şefaat birini cehennemden kurtarmaksa o zaman Allah'ın adil sıfatı şüphe altına girer. Bunu iyi anlamamız için bir misal vereyim.


Kendinizi bir sınavda düşünün. 30 kişilik bir sınıf odasında hayatınızın en önemli sınavına girdiniz. Sınavın gidişatını izleyen hocalar bu otuz kişinin içinden birini başbakan seçtirmiş diye kayırıyor. Ona kopya çekmeye izin veriyor. Bu durumda ne yapardınız? Sınavın adil olduğuna mı inanırdınız yoksa protestomu ederdiniz? Aynı şey şefaat içinde geçerli. Misal mahşer günü geldi yetişti hepiniz kabirlerden dirilip sorgu sual için Allah'ın huzuruna toplandınız. Senin şefaatçin yok ve sen günahlarından dolayı cehennem ateşine atıldın. Ama İsmail ağa cemaatinden biri seninle aynı günahları işlemesine rağmen Mahmud efendinin şefaati ile cennete hurilerin yanına gönderildi. Bu ne kadar adil olabilir ki? Oysa Allah hiç kimseye ayrımcılık yapmayacağını ve hiç kimseyi kayırmayacağını söylüyor Kur-an'da.

21/ENBİYA-47 (Diyanet İşleri): "Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz."

Şimdi gelelim şefaatin asıl anlamına. Kuranda şefaat yapa bilecek çok az sayıda varlık ismi geçiyor.
19/MERYEM-87 (Diyanet İşleri): "Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır."

Ayet açık bir şekilde Allah'ın katında söz alan kimselerin şefaat edebileceğini söylüyor. Peki bu söz alacak kişiler kimlerdir. Geleneksel dinciler bu kişilerin peygamberler  ve Allah'a imanında başkalarından seçilen yani Allah'a daha yakın olan kimseler olduğunu savunuyorlar. Kuranda şefaat edecek kişilerin imanlı insanlar olacağını söylüyor.

43/ZUHRÛF-86: "Allah’ı bırakıp da taptıkları putlar, şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır."

Peki bu insanlar Allah katında söz alarak cehenneme gedecek olan birini mi kurtaracak yoksa başka bir şey mi?  Yukarıda yazdığımız ayette(Tevbe 80, Zumer 19) bu şefaatin cehennemlik birini kurtarmak olmayacağı net bir şekilde gözüküyor.

Öyleyse şefaat nedir?
Şefaat bir duadır. Yani her mümin kendini dua ederken başkalarınında bağışlanması için dua etmelidir. Ancak yinede o kişinin bağışlanıp bağışlanmaması Allah'ın bileceği bir iştir. Din tüccarlarının dediği gibi bu evliya sana şefaat edecek seni cehennemden kurtaracak diye bir şey söz konusu değildir.

47/MUHAMMED-19 (Diyanet İşleri): "Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile!"

Bu konuda dikkat çeken ve en enteresan olan şeylerden biride Müslümanların kiliselerin Hristiyan insanlara para karşılığı cennetten arsa satmasını eleştirdiği halde  bu evliyaların onları cehennemden kurtaracağına inanmalarıdır. Biraz düşünseler papazların yaptıklarıyla hiç bir fark olmadığını görecekler ama düşünmüyorlar. Çünkü papazlar da insanları cennete yerleştirebileceğini iddia ediyorlar evliyalar da. Her ikisi de günahları olduğu halde Allah katında o insanların bağışlanmasını sağlayarak cennete sokacaklarını iddia ediyorlar.  Tabi bunu kendileri yapmıyor onlar adına yapanlar var yani velileri. Bunun için biz dine bir şirket olarak bakıyoruz.

K,din, islamiyet, Şefaat nedir?,İslamda şefaat,Cennete adam sokmaya yetkili,Şefaatçi,Kimler şefaatçi olabilir,Kur-an'da şefaat, Kuran çelişkileri, Şefaat var mı?,Allah adam kayırır mı?,
Hemde karı büyük ve her zaman müşterisi olan bir şirket. Çünkü çocukluğundan beri Allah'la cehennemle korkutularak büyüyen biri cennete gitmek için tüm söylenenleri yapmaya hazır. Hele bunu söyleyen Allah dostu ismi takılmış biriyse cenneti kazandığına kesin gözüyle bakar.  Ne yazık ki insanlar bu evliyaların kendilerinin sonunun nasıl olacağını bilmediklerini unutuyorlar.

27/NEML-65: De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”

Din ismindeki saçmalıktan kurtarın kendinizi yada en azından din tüccarlarının kurduğu bu şirketten. Çünkü bu şirketin (cemaatlerin) üyesi olarak Allah'a şerikler koşmuş oluyorsunuz bununla da Kur-an'ın Müşrik ismi verdiği insan grubuna dahil olmuş oluyorsunuz. O grubun üyelerini ise bin tane peygamber bile kurtaramaz çünkü Kur-an onların sorgusuz sualsiz cehenneme atılacağını açık bir şekilde beyan ediyor.

4/NİSÂ-48: "Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur."
Aklınızı kullanın.

Yazan: Kirpi