HABERLER
Dini Haber
yunan mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yunan mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

HERKÜL (HERAKLES) VE 12 GÖREVİ

GF, mitoloji, yunan mitolojisi, Herkü'lün 12 görevi, Herakles'in 12 görevi, Herkül ve cerberus, Girit boğası, Herkül'ün sınavları, Zeus'un gebe bıraktığı kadın, roma mitolojisi, Herkülün kefaretini ödediği 12 iş
Herakles klasik mitolojinin en popüler ve en ünlü kahramanlarından biridir. Roma mitolojisinde Herkül diye adlandırılır. Yunan ve Latin mitos yazarlarını son derece etkileyen efsanevi bir kişiliktir. Yunan boylarının ve özellikle Dor´ların kahramanlık görüş ve anlayışlarını kişiliğinde toplayan Herakles bir çeşit ulusal kahraman olmuştur. Yaptığı işlerle insanlığa sonsuz iyiliği dokunsa da kendisi trajik bir kişidir. Olağanüstü bir güce sahip olan Herakles, kıvrak zekası ile de anılan bir karakter olmuş, mitsel bir savaşçıdan ölümsüz bir tanrıya dönüşmüş ve daha sonra kendisine bu şekilde tapılmıştır.

Kahraman olmayı kendisi seçmemiş, tanrı vergisi kuvveti ise onun istemeyerek suç işlemesine ve kendinden geçip çıldırmasına neden olmuştur. Özellikle İlk doğduğu günden beri peşini bırakmayan Hera´nın kin ve öfkesi onu rahata kavuşturmamıştır.

Herakles (Herkül), Zeus ile kahraman Perseus’un soyundan gelen ve güzelliği ile de tanınan Alkmene’nin oğludur. Zeus’un tanrılar ve devler arasında yaklaşan bir savaş için ölümlü bir kahramana ihtiyacı vardır. Thebai Sarayı’nda yaşayan Alkmene’yi Herakles’i doğurması için seçer ve Alkmene’nin henüz yeni evlendiği eşi Amphitryon’un bir savaş için saraydan ayrılmasını fırsat bilerek kocasının kılığına girip Alkmene’yle beraber olur. Aslında Alkmene asıl eşi olan Amphitryon’dan da gebedir ve Zeus bunu bildiğinden Alkmene’nin ikinci kez doğum sancısı çekmemesi için çocukların ikiz olarak doğmasını sağlayacaktır.
Zeus, kahraman Perseus’un soyundan dünyaya gelecek olan bu çocuğun çok büyük bir güce sahip olacağını da bilir.
Alkmene’nin kocası Amphitryon sabah eve döndüğünde karısıyla yatmak ister ancak Alkmene, gece birlikte olduklarını düşündüğü için buna isteksiz olduğunu belli edecek şekilde davranır. Bundan şüphelenen Amphitryon bir kahine danışır ve kahinden Zeus’un Alkmene ile o gece beraber olduğunu öğrenir.
Zeus’un Alkmene’yi gebe bıraktığını öğrenen Hera büyük bir kıskançlık ve Herakles’e karşı da nefret duyar. Zeus’a söz verdirir ki Perseus soyundan ilk doğacak çocuk, insanlar üzerinde büyük bir egemenlik kuracaktır. O sırada Mykeneai’ya giderek orada Perseus’un soyundan olan Sthenelos’u bulur. Sthenelos’un karısının yedi aylık gebe olduğunu bilen Hera ebe tanrıça Eileithyia’dan kadını yedi aylıkken doğurtmasını ve Alkmene’nin doğumunu da geciktirmesini ister. Yedi aylıkken doğan o çocuk Eurystheus’tur.

Herakles’ten erken doğan Eurystheus böylece Tiryns kralı olur. Hera Eurysheus’u erken doğurtmakla Herakles’in elinden haklarını almış olur ayrıca bununla da kalmayarak, sekiz aylıkken Herakles ikizi İphikles’le birlikte beşiğinde yattığı bir gün çocukları boğmak için iki kocaman yılan gönderir. Yılanları gören İphikles ağlamaya başlar ancak Herakles yılanları elleriyle yakalar ve sıkarak boğar. Hera’nın kıskançlığından korkan Alkmene, Herakles’i Thebai’nin dışında bir tarlaya bırakır. Bu sırada Zeus’un isteğiyle Athena Hera’yı yanına alarak yürüyüşe çıkmıştır. Bebeği gören Athena şaşırmış gibi yaparak çocuğu Hera’ya gösterir ve “Haydi, senin memelerinde nasılsa süt var, izin ver de şu küçük yaratık da birazını emsin.” der. Hera hiç düşünmeden çocuğu emzirmek için kucağına alır. Herakles tanrıçanın memesini öyle kuvvetli emer ki Hera duyduğu acıyla bebeği yere fırlatır. Bu arada göğsünden fışkıran süt gökyüzüne ulaşarak adına Samanyolu (Süt Yolu, Milky Way) denilen yıldız kümesini oluşturur.

Krallıkta gözü olmadığı söylenen Herakles üstün bir eğitim görür: Amphitryon ona araba kullanmasını, Eurytos ok atmasını, Linos da güzel saz çalmasını öğretirler. Çok sayıda çocuğa sahip olan Herakles, Hera yüzünden cinnet geçirerek kendi çocuklarını öldürür. Herakles bu cinayetten sonra Delphoi’ye, Pythia Apollonu kâhinine danışmaya gider. Kâhin ona 12 yıl süreyle Eurystheus’un hizmetinde çalışmasını emreder. Kimi düşünürlere göre bu durum bir kahramanın çektiği eziyetleri haklı göstermek ihtiyacına cevap vermektedir ya da bedenini köleliğinden derece derece kurtulan “ruhun sınanışları”nı, nihai tanrısallaşmaya varana dek çekilen çileleri temsil eder.

Herakles'in , Eurystheus'un emri ile yaptığı ve günahlarının kefaretini ödediği 12 işi sırasıyla şu şekildedir ..

1) Nemea Aslanı
Eurystheus’un, Herakles’e verdiği ilk görev Nemea bölgesinde dehşet saçan aslanı öldürmesi olur. Nemea Aslanı, aslında mitolojide geçen diğer yaratıkların, Typhon ile Ekhidna’nın oğlu, Kerberos ve Sfenks’in ise kardeşidir. Herakles aslanla karşılaştığında oklarının da, büyük tahta sapanının da bir işe yaramadığını anlar. Bu yaratık, aslında postunun delinmez olduğuna inanılan bir yaratıktır. Herakles canavarı köşeye sıkıştırmayı ve güreşerek yere yıkmayı başarır.

Hayvanı boğarak öldüren Herakles derisini aslanın pençesiyle yüzerek üstüne giyer. Bu post sayesinde Herakles’e ok işlemez olmuştur. Herakles’in, Yunan resim ve heykellerinde çoğu kez bu ganimeti giyindiği görülür. Hera, aslanı Leo takımyıldızında ölümsüzleştirir. (Nemea yolunda Herakles’i, oğlu aslan tarafından parçalanıp yenmiş fakir bir köylü, Molorkhos, konuk eder. Otuz gün sonra dönüşünde Molorkhos’un koçunu birlikte Zeus’a sunarlar. Herakles burada Nemea oyunlarını başlatır.)

2 ) Lerne Hydra'sı
Çok başlı bir yılan şeklinde tasvir edilen Lerne Hydra’sı, Herakles’i sınamak amacıyla Hera tarafından özel olarak yetiştirilmiştir. Yılana ait her kafanın yerinde bir yenisi bittiği için bu görevde Herakles’e yeğeni İolaos yardım eder. Herakles zehir saçan kafaları bir bir koparır ve ölümsüz olan ortada ki kafayı da kocaman bir kayanın altına gömer. Herakles daha sonra oklarını Hydra’nın zehirlerine batırarak, onları zehirli bir hale getirir.

3) Keryneia Geyiği
Geyiği bir sene boyunca Yunanistan ve Trakya'da takip eden Herakles, geyiği yorulup bir su pınarı başında dinlenirken yakalamış, kaçmak için hiçbir gücü kalmayan geyik, çaresiz Herakles'e boyun eğmiştir.

Eurystheus, bu görevde, Herakles'in geyiği yakalaması sebebiyle, Artemis'in gazabından kurtulamayacağını planlamış, fakat bu plan Herakles'in; Artemis ve Apollo ile dönüş yolunda karşılaşıp, durumunu anlatıp, merhamet dilemesi ve geyiği geri getireceğini dair söz vermesi ile suya düşmüştür.

Heracles, Eurystheus'un yanına gelip, geyiği kral için getirdiğini söylemiş, kral geldikten sonra, geyiği tam Eurystheus'e teslim etme sırasında ipini erken salıvermiş, göz açıp kapayıncaya kadar kaçan geyik ise Tanrıça Artemis'e geri dönmüştür. Herakles bunun üzerine Kral'a, yeterince hızlı olmadığını ve bunun onun hatası olduğunu anlatarak, hem görevini başarı ile bitirmiş hem de Artemis'e verdiği sözünü yerine getirmiştir.

4) Erymanthos Yaban Domuzu
Herakles’in dördüncü görevi, Arkadia’daki Erymanthos dağında yaşayan ve civardaki köyleri yakıp yıkarak büyük zararlar veren devasa yaban domuzunu canlı olarak yakalamaktır. Keskin dişleri olan domuz çok tehlikelidir. Herakles kısa bacaklarına rağmen çok hızlı koşan domuzu karların üstüne sürer ve yorulan hayvanı bir müddet sonra yakalamayı başarır.Yaban domuzunu bağlayarak sırtına atan Herakles bu halde Mykene’ye ulaştığında dördüncü görevini de başarıyla tamamlamış olur.

5) Augias’ın Ahırları
Eurystheus’un Herakles’e verdiği beşinci görev, kral Augeias’a ait sığırların konulduğu pis ahırları bir günde temizlemekti. Augeias’ın hayvanları bütün hastalıklara karşı bir çeşit bağışıklığa sahipti ve verimleri de çok iyiydi. Sığır ve koyunlarının tutulduğu ahırlar yıllarca temizlenmemiş, yaydığı koku ise tüm Peloponnesos’a öldürücü zehir saçmaya başlamıştı.

Herakles, Elealı Menedemos’un tavsiyesi ve İolaos’un yardımıyla ahırın duvarına iki delik açar. Daha sonra yakınlardan geçen Alpheus ve Peneios ya da Menios nehirlerinin yataklarını değiştirerek, nehir sularının ahıra akmasını sağlar. Böylece ahırları hiç uğraşmadan temizlemiş olur.

6) Stymphalos Gölü’nün Kuşları
Herakles’in altıncı görevi Stymphalos Gölü’nde yaşayan kuşları yok etmekti. Bu gölde yaşayan ve Ares için kutsal sayılan bu kuşların çelikten gagaları, pençeleri ve tüyleri vardı. Kuşlar Stymphalos Gölü’nün etrafından üreyerek sürüler oluşturur ve çelikten tüylerini insan ve hayvanlara fırlatarak onları öldürürlerdi. Zehir saçan dışkılarıyla da ekinleri küflendirerek zarar verirlerdi.
Herakles, gölün kenarına ulaştığında sayıları çok fazla olan kuşlara ne yapacağını düşünüyorken Tanrıça Athena, Hephaistos tarafından tunçtan yapılan bir çıngırağı Herakles’e verir. Herakles bataklığa bakan yüksek bir dağa çıkar ve çıngırağı kullanır. O kadar kuvvetli bir ses çıkar ki tüm kuşlar korkudan çıldırmış bir şekilde havalanarak gökyüzüne kaçarlar. Kaçanlardan birçoğunu Herakles oklarıyla vurmayı başarır.

7) Girit Boğası
Herakles’in yedinci görevi, Tethris Nehri’nin suladığı bölgelerde ekinleri köklerinden söküp meyve bahçelerini çevreleyen duvarları yerle bir ederek Girit’te dehşet saçan boğayı yakalamaktır. Herakles Girit’e gittiğinde Kral Minos ona her türlü yardımı yapmayı teklif eder ancak Herakles hiçbir yardımı kabul etmez.
Herakles, hayvanı önce yorup daha sonra kolları ile kavrayarak yakalar , ardından Atina'ya, Eurystheus'a ulaştırmayı başarır. Eurystheus'un hayvanı Hera için kurban etmek istemesi üzerine, Hera bunun Herakles'e daha fazla şan ve şöhret kazandıracağını düşünerek reddedip, hayvanın salıverilmesini emreder.

8) Diomedes’in Atları

Sekizinci görev, Trakya kralı Diomedes’e ait olan dört vahşi kısrağı yakalamaktı. Diomedes savaşçı bir halk olarak anılan Bistonelerin hükümdarıydı. Kral, kısrakları demir zincirlerle, tunçtan yapılmış yemliklere bağlar ve masum konuklarını atlara yem ederdi.

Herakles bu görevde ona aşık olan erkek sevgililerinden Abderus'u ve birkaç arkadaşını yardıma çağırarak bu atları yakalar, fakat yolda Diomedes'in saldırısına uğrarlar. Diomedes ile savaşırken, atların kontrolünü Abderus'a bırakan Herakles, Diomedes'i yenilgiye uğratır fakat bu sırada kontrolden çıkan atlar, Abderus'u yiyerek paramparça ederler.
Bunun üzerine çok üzülüp kızan Herakles, Diomedes'i öldürüp, onu kendi atlarına yem eder ve ölen Abderus'un mezarının yanında, Eski Yunan'ın en önemli şehirlerinden biri olan Abdera'yı kurar.
Karınlarını iyice doyuran hayvanlar sakinleşirken, Herakles de onların bu durumu sayesinde kolayca hayvanları Atina'ya y,ulaştırır ve görevini tamamlar. Eurystheus hayvanların Zeus için kurban edilmesi amacı ile Olympos'a göndermek istemesine rağmen, Zeus bu hediyeleri kabul etmemiş ve bu hayvanların öldürülmesi amacı ile kurtlar ve aslanlar göndermiştir.

9) Amazonlar Kraliçesi Hippolyta’nın Sihirli Kemeri
Herakles’in dokuzuncu görevi, Eurystheus’un kızı Admete’nin isteği üzerine, normalde Ares’e ait olan fakat Amazonların Kraliçesi Hippolyta’nın kullandığı kemeri ele geçirmekti. Herakles ve arkadaşları bu görevi yerine getirmek üzere gemiyle yola çıkar ve Amazonların limanına varırlar. Çok geçmeden kendisini ziyarete gelen Hippolyte, genç adamın kaslarına hayran kalır ve kemeri duyduğu aşkın bir göstergesi olarak Herakles’e verir. Ancak Amazon kılığına giren Hera, limana gelen bu yabancıların Hippolyte’yi kaçıracakları söylentisini etrafa yayar.
Bunun üzerine Amazonlar gemiyi ablukaya alır. Herakles, bunun üzerine kendisine ihanet edildiğini düşünerek Hippolyte’yi öldürür.

10) Geryon'un Sürüleri

Herakles'in onuncu görevi, Erytheia'da bulunan ve Geryoneus'a ait olan kırmızı sığırları Atina'ya getirmekti. Bu zorlu görev öncesi çok sıcak Libya Çölünü geçmek zorunda olan Herakles, çölde yol alırken, sıcaktan çok sinirlenir. Bunun üzerine Güneş'e (Helios) ok atıp sinirinin geçmesini sağlamaya çalışan Herakles'e, Helios bu cesaretine duyduğu takdirden ötürü, altından bir kayık hediye eder. Herakles bu kayık ile Akdeniz'e yol alarak Erytheia adasına ulaşır.

Adaya çıktıktan sonra ilk olarak çoban köpeği Orthrus ile karşılaşan Herakles hayvanı, zeytin ağacından yapılma sopası ile öldürür. Orthrus'un ardından, çoban Eurytion'u da aynı şekilde devre dışı bırakan Herakles'in karşısına en son olarak Geryoneus çıkar.

Hidra kanına bulanmış oklarından biri ile Geryoneus'u alnının ortasından vuran Herakles, Korkunç titan'ın acı bir bağırışı ile ölmesine tanıklık eder. Bundan sonra, Eurystheus'a götürmek üzere, sığırlarla birlikte yola çıkan Herakles, İtalya'daki Aventine Tepesi yakınlarında mola verip uyuduğu sırada, sürünün bir kısmı Cacus tarafından çalınır. Sürünün geri kalanı ile yoluna devam eden Herakles, yolda bir mağara girişine geldiğinde, mağaranın içerisinden dışarıdaki hayvanlara gelen çağrıları duyar. Bunun üzerine mağaraya giren Herakles, Cacus'u mağaranın içerisinde öldürerek, çalınan hayvanları tekrar sürüye katar.

Atina'ya olan yolculuğu esnasında, Hera'nın gönderdiği dev bir at sineği tarafından korkup dağılan hayvanları toplamak için bir yıl daha vakit harcayan Herakles, yine Hera tarafından yol üzerinde suları yükseltilmiş olan bir nehri aşmak için de, nehrin bir kısmını taşlar ile doldurarak sığ bir alan oluşturur ve sığırların bu kısımdan geçmesini mümkün kılar.
Uzun uğraşlar sonunda sürüyü Atina'ya ulaştıran Herakles, sığırları Eurystheus'e teslim eder. Eurystheus ise hayvanların tümünü Hera'ya adak olarak kurban eder.

11) Hesperidlerin Altın Elmaları
Kendisine verilen on görevi sekiz yıl gibi bir sürede bitiren Herakles’in ikinci ve beşinci görevini saymayan Eurystheus, ona iki görev daha verir. Herakles’in on birinci görevi ise, Hera’nın kutsal bahçesinde bulunan altın elma ağacından bir meyveyi getirmektir. Bu bahçe Atlas Dağı’nın altında bulunur ve Atlas’a ait binlerce at burada dinlenirdi. Atlas’ın kızları yani Hesperidlerin, bahçeye girip elmaları çalması yüzünden Hera bu ağaçları koruması için korkunç bir canavar olan Ladon’u görevlendirir. Ayrıca Atlas da bahçeyi sahiplenir ve onları korumayı kendine görev bilirdi.
Herakles yolculuğu sırasında ak saçlı yaşlı Deniz Tanrısı Nereus’u bulur ve altın elmalara nasıl ulaşacağını sorar. Bu bilgiyi almak için şekil değiştirmekte çok usta olan Nereus’u sıkıca yakalayan Herakles, tanrının geçirdiği birçok değişikliğe rağmen ona sarılmayı bırakmaz. Sonunda Nereus, Herakles’e elmaları kendi eliyle toplamamasını, Atlas’a toplatması gerektiğini tembihler.
Herakles bahçeye ulaşır ulaşmaz Atlas’ın yanına gider ve Eurystheus’a götürmek için elmaları kendisi yerine toplamasını ister. Atlas’ın görevi gök kubbeyi taşımak olduğundan birkaç saatlik rahatlama için yapamayacağı şey yoktur. Gök kubbeyi Herakles’e devreder ve elmaları toplamaya gider. Ne var ki elmayla dönen Atlas’a özgürlük çok cazip gelir ve elmaları Eurystheus’a kendi götürmek istediğini söyler. Herakles ise kurnazca davranak bu isteği kabul etmiş gibi davranır fakat başının altına bir destek almak için Atlas’tan yükü kısa bir süreliğine tutmasını ister. Herakles’e inanan Atlas elmaları yere bırakır ve gök kubbeyi tekrar omuzlar. Bunu fırsat bilen Herakles ise elmaları yerden alarak hemen oradan uzaklaşır.

12) Cerberus'un Ölüler Ülkesinden Kaçırılması
Herakles'in on ikinci ve son görevi, Hades'in krallığını yaptığı ölüler diyarının bekçi köpeği olan Cerberus'u Atina'ya getirmekti. Görevi aldıktan sonra, diğer tarafa geçmek için Eleusis'tan yardım ve bilgi alan Herakles, Tanareum bölgesinde ölüler diyarına geçiş yapabileceği girişi bulur. Athena ve Hermes'in yardımı ile girişten geçen ve Charon'u da yine Hermes'in yardımı ile geride bırakan Herakles Cerberus'u ararken, Ölüler diyarında Hades tarafından zincirlenen Thesus'u sihirli kelepçelerinden güç de olsa kurtarır.

Hades ve Persephone'un karşısına çıkıp durumunu anlatan Herakles, onların onayını alarak Cerberus'u geri getirmek üzere izin alır. Cerberus'un karşısına çıkıp, güreşte onu yenmeyi başaran Herakles, Cerberus'u yeraltı dünyasından çıkararak Atina'ya; Eurystheus'un karşısına çıkarır. Korkudan nereye saklanacağını bilemeyen Eurystheus, yakınında bulunan büyük bir Amfora'nın içerisine saklanır.

Herakles böylelikle 12 Görevini de başarıyla bitirmiş olur.

Kendisine verilen görevleri yerine getirdikten sonra Thebai’ye dönen Herakles, o sırada otuz üç yaşına basmış olan Megara’yı birlikteliğinin kendisine uğursuzluk getirdiğini ileri sürerek yeğeni İolaos ile evlendirir. Kendine de daha fazla talih getireceğine inandığı genç bir eş aramaya koyulur.
Daha sonra Herakles, kral Oineus’un kızı Deianeria ile evlenir. Deianeria ile Evenos Nehri’ne gelirler ve orada tanrılar tarafından nehrin kayıkçısı olarak seçildiğini söyleyen Kentaurlardan Nessos ile karşılaşırlar. Deianeria’yı sağ salim karşı kıyıya geçirirken, Herakles de nehri geçmek için yüzmeye başlar. Ne var ki pazarlıkta anlaşılmasına rağmen Herakles’in sopasını ve yayını nehrin karşısına fırlattığını gören Nessos verdiği sözden döner ve Deianeira’yı bıraktığı kıyıya dönerek genç kadına sahip olmaya çalışır. Eşini kurtarmak için yayını alan Herakles, Nessos’a doğru nişan alır ve yarım millik bir mesafeden onu göğüsünden vurur.
Nessos, Deianera’ya dönerek, “Eğer yere dökülen tohumları toplar ve yaramdan akan kanla karıştırıp, biraz da zeytinyağı ilave edersen bir aşk iksiri elde edeceksin. Bu karışımı onun gömleğine sürdüğünde artık kocanın seni aldatacağından hiç korkma!” der.

Deianeria hayatını Trakhis’te, Herakles’in kendisini aldatmasından bıkmış olarak sürdürürken aşk iksirini kullanmaya karar verir. Herakles’in seramonide giyeceği tuniği örmeye başlar ve bitirdiğinde iksiri tuniğe sürer. Herakles tuniği giydiğinde, vücut ısısı zehri hareketlendirerek derisine yapışıp yakmasına neden olur. Herakles duyduğu acıyla tuniği ve onunla birlikte derisini de soyup çıkarır. Herakles, acısını ancak ölümün yatıştırabileceğini düşünür. Cenaze için odunları yayar ve üzerlerinde uzanır.
Yanan meşale odunlara değer değmez, bir yıldırım açık gökyüzünde parlayarak odunlara çarpar ve ortaya çıkan bir bulut Herakles’i sararak onu Olympos Dağı’na taşır. Zeus sözünü tutmuş ve Herakles ölümsüz olmuştur.

KAYNAKLAR
Pseudo-Apollodorus (1921). "2.4.12". The Library (in Greek). With an English Translation by Sir James George Frazer, F.B.A., F.R.S. in 2 Volumes. Cambridge, Massachusetts; London: Harvard University Press; William Heinemann Ltd. At the Perseus Project.
Isocrates. "1.8". Isocrates (in Greek). With an English Translation in three volumes, by George Norlin, Ph.D., LL.D. Cambridge, Massachusetts; London: Harvard University Press; William Heinemann Ltd. At the Perseus Project.
According to Walter Burkert.[citation needed]
Hard, p. 253.
Kerényi, p. 186.
Ruck, Carl; Danny Staples (1994). The World of Classical Myth. Durham, North Carolina: Carolina Academic Press. p. 169.
Pseudo-Apollodorus, Bibliotheca 2.5.1–2.5.12.
"NEMEAN LION (Leon Nemeios) - Labour of Heracles in Greek Mythology". www.theoi.com.
Kerenyi, The Heroes of the Greeks (angelo) 1959:144.
Strabo, viii.3.19, Pausanias, v.5.9; Grimal 1987:219.
"Maps of Mount Olympus" (PDF). Archived from the original (PDF) on 2018-09-21. Retrieved 2019-01-01.
Bibliotheca 2.5.7
Morford, Mark P. O., 1929- (2003). Classical mythology. Lenardon, Robert J., 1928- (7th ed.). New York: Oxford University Press. ISBN 0-19-515344-8. OCLC 49421755.
Papakostas, Yiannis G. Daras, Michael D. Liappas, Ioannis A. Markianos, Manolis. Horse madness (hippomania) and hippophobia. OCLC 882814212. PMID 16482685.
"Myths and Legends of Ancient Greece and Rome". www.gutenberg.org. Retrieved 2020-03-24.
"Mares of Diomedes". www.greekmythology.com. Retrieved 2020-03-24.
Graves, Robert, 1895-1985 (28 September 2017). The Greek myths : the complete and definitive edition (Complete and definitive ed.). [London], UK. ISBN 978-0-241-98235-8. OCLC 1011647388.
"DIOMEDES - Thracian King of Greek Mythology". www.theoi.com. Retrieved 2020-03-24.
Rose, H. J. (Herbert Jennings), 1883-1961. (1958). A handbook of Greek mythology : including its extension to Rome. [Whitefish, Montana]: Kessinger Publishing. ISBN 1-4286-4307-9. OCLC 176053883.
Leeming, David Adams, 1937- (1998). Mythology : the voyage of the hero (3rd ed.). New York: Oxford University Press. ISBN 978-0-19-802810-9. OCLC 252599545.
Godfrey, Linda S. (2009). Mythical creatures. Guiley, Rosemary. New York: Chelsea House Publishers. ISBN 978-0-7910-9394-8. OCLC 299280635.
Pseudo-Apollodorus. Bibliotheca, 2.5.10.
Libya was the generic name for North Africa to the Greeks.
Stesichorus, fragment, translated by Denys Page.
Kerenyi, The Heroes of the Greeks, 1959, p.172, identifies him in this context as Nereus; as a shapeshifter he is often identified as Proteus.
In some versions of the tale, Hercules was directed to ask Prometheus. As payment, he freed Prometheus from his daily torture. This tale is more usually found as part of the story of the Erymanthian Boar, since it is associated with Chiron choosing to forgo immortality and taking Prometheus' place.
Pseudo-Apollodorus ii. 5; Hyginus, Fab. 31
Brumble, H. David. Classical Myths and Legends in the Middle Ages and Renaissance: A Dictionary of Allegorical Meanings. Routledge, 2013.
Russell, Donald Andrew; Konstan, David (trs.). Heraclitus: Homeric Problems. Atlanta: Society of Biblical Literature, 2005.

Yazan: Gregoire de Fronsac

MEDUSA EFSANESİ

N.Kara, mitoloji, yunan mitolojisi, Yılan saçlı kadın, Gorgonolar, Bakanları taşa çeviren, Poseidon'un aşkı, Medusa'nın kafası ve Yere batan sarayı, Yere batan sarnıcı, Medusa efsanesi, Medusa, Medusa'nın çocukları,Pegasus
Medusa Yunan Mitoloji'sinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgono'dan biridir. 3 Gorgon’u anlatmadan önce bu kelimenin ne anlama geldiğini anlatmak daha doğru olur. “Gorgo” Yunancada “korkunç veya berbat” anlamına gelen bir kelimedir. Bu kelimeden ortaya çıkan Gorgonlar, Yunan mitolojisinde efsaneleşen dişi canavarlardır ve 3 kardeştir. Bunlar Medusa, Stheno ve Euryale’dir. Bu üç kardeşten yalnızca yılan saçlı Medusa ölümlüdür ve kendisine bakanları taşa çeviren bi güce sahiptir. Efsaneye göre aslında bu üç kardeş öz kardeş değillerdir.Evrende sadece bu üç Gorgon bulunduğu için Zeus onları kardeş ilan etmiştir.

Medusa'nın hikayesi ise şu şekildedir;

Efsaneye göre Medusa güzelliği ile herkesi büyüleyen ve kıskanılan ,Tanrıları bile kendine aşık eden bir kızmış. Güzelliğinden dolayı kendine rakip olarak görülen bir kız bulmak mümkün olmazmış. Medusa kendini Tanrılara adadığı için ,zeka Tanrıçası olan Athena'ya ait bir tapınakta yaşarmış. Medusa'ya aşık olan biri varmış; bu kişi yanında yaşadığı denizlerin efendisi Poseidon imiş. Poseidon bir ölümlüye aşık olduğunu ve küçümsenmemek için bunu herkesten hatta evli olduğu Athena'dan da saklarmış. Bir süre sonra Athena bu olayı öğrendiğinde Poseidon Medusa'ya olan aşkını inkar etmiş ama bir gün Athena'nın tapınağında Medusa'ya zorla sahip olur. Athena bu olayı da öğrendiğinde Medusa ve kardeşlerini lanetlemiş. Sonra da Medusa'nın saçının her telini bir yılana dönüştürüp Dünya'nın en Kuzeyinde bulunan 'Hyperborea'ya sürmüş.

Athena olayın ardından uzun bir süre geçtikten sonra Medusa'ya olan öfkesi dinmediği için kardeşi Perseus'a bir görev verip Medusa'yı öldürmesini istemiş. Kardeşine Medusa'nın yanına giderken yanına büyülü bir çanta,başlık ve kanatlı sandaletlerini almasını söylemiş. Çok önemli bir şey daha eklemiş. Medusa ile karşılaştığında Ona asla bakmamasını ,bakarsa taşa dönüşeceğini söylemiş. Bu nedenle kalkanını Medusa'ya karşı ayna gibi kullanmasını ve yüzünü göstermeden kafasını kesmesini söylemiş ,bu işi yapabilmesi içinde O'na orak biçimli bir kılıç vermiş.

Perseus, üvey kız kardeşinin isteğini kırmayıp kılıcıyla Medusa’yı öldürmeye gitmiş ve yüzüne bakmadan başını kesmiş. Medusa o anda ölmüş. Fakat bilmedikleri bir şey varmış. Medusa'nın başını kestiği anda Poseidon'dan olma çocukları Pegasus ve Chrysaor gövdesinden dışarı fırlamış. Perseus, Medusa'nın kesik kafasını alıp gitmiş, Athena ise Medusa'nın derisini yüzüp Aegis'in markası yapmış. İki damla kanını Kral Erichthonius'a hediye etmiş. Bu iki damla kandan biri öldürücü zehirdir, diğeri ise panzehirdir, tüm hastalıklara deva olmaktadır. Efsane'ye göre Medusa'nın kafası şu an Yere batan Sarayı'nda saklanıyor.

Yazan: N.Kara

MİNOTOR



Minotor (Minotaur),Yunan Mitolojisinde yarı insan-yarı boğa olan bir yaratıktır. Yunanca "Minos’un Boğası" anlamına gelir.

Kral Minos,Girit'in en güçlü hükümdarıdır. Gücünü kanıtlamak için Poseidon’dan ona kurban edeceği bir boğayı denizden çıkartıp vermesini ister. Poseidon boğayı getirir. Ama hayvan Minos’a o kadar güzel görünür ki onu kurban etmeye kıyamaz ve saklar. Bunun yerine başka bir boğayı kurban eder. Poseidon bunu fark ettiğinde çok sinirlenir ve Minos’un karısı Pasiphae’de boğaya karşı bir aşk uyandırır. Pasiphae’nin boğayla çiftleşmesinden boğa başlı ve kuyruklu, insan bedenli Minotor doğar.

Bunun ardından Minos, Minotor'u sanatçı Daidalos’un yaptığı, Labyrinthos adlı, içinden kimsenin çıkamayacağı yapıya kapatır. Minotor insan etiyle beslenmektedir. Bunun için, Atinalılara karşı savaş kazanmış olan Minos onlardan, haraç olarak, her yıl Minotor’un yemi için yedi genç erkek, yedi genç kız ister. Üçüncü haraç yılı geldiğinde, Theseus Minotor’u öldürmek için Girit’e giden gemiye biner. Labyrintos’a sokulacak kafile halkın gözü önünden geçirilirken, kralın kızlarından Ariadne Theseus’u görür görmez ona aşık olur. Daidalos’un öğüdüyle Theseus'a bir yumak iplik verir. İpliğin ucunu girişe bağlamasını, böylece dönerken ipi takip edip çıkışı bulabileceğini söyler.Theseus, yün yumağını açarak, labirente ilerler. Theseus, uykuda yakaladığı Minotor’u kıpırdamaz halde yere bastırıp yumrukları ile öldürür.Tekrar ipi takip ederek labirentten çıkmayı başarır. Ariadne Theseus'un kendisiyle evleneceğine dair bir de söz alır.


Yazan: N.Kara

YUNANİSTAN'IN DOKUZ KADIN LİRİK ŞAİRİ

Nimrael, tarih, Yunanistan'ın 9 kadın lirik şairi, Yunan kadın şairler, Telesilla, Praxilla, Moero, Sappho, Myrtis, Corinna, Anyte, Erinna, Nossis, Dişi Homeros, Yunan edebiyatı, Yunan müziği,
M.Ö. 15 yılı dolaylarında Thessalonikeli Antipater, eski çağın önemli lirik şairlerini listelemiştir (Praxilla, Moiro, Myrtis, Anyte, Sappho, Erinna, Corinna, Nossis). Hepimizin bildiği gibi lirik şiir, bireysel konuların okurun kalbine coşkulu bir dil ile hitap edildiği bir şiir türüdür. Antipater'e göre antik dönemin dokuz büyük lirik şairinden söz edelim.

1.) Telesilla (M.Ö. 6. yüzyıl)
Daha önceki yazımızda Telesilla'dan biraz bahsetmiştik. Lirik şiirde "Telesilla Ölçüsü"nü bulan Telesilla, antik dönemde uzun yıllar boyunca konuşulan biri olmuştur. Apollo ve Artemis'e yazdığı lirik şiirlerden yalnızca küçük parçalar günümüze ulaştı. Gençliğinde sık sık hastalanmasından dolayı tanrılara çok danışırdı. Bir gün Kâhin ona kendisini Müzlere adamasını önerir. Telesilla'da müzik ve şiir sanatını öğrenmeye başlar. Zamanla rahatsızlıkları geçmeye başlar ve şiirdeki ünü, Hellas'ın pek çok köşesinde bile duyulur. O dönemin yazarları, Telesilla'yı hem şiir hem de müzik sanatlarında bolca över. Ancak Telesilla'yı asıl ünlü yapan olay Sparta istilasıydı. Sparta ve Argos arasında husumet başladığında Telesilla şiirler yazıyordu. Sparta kralı I. Cleomenes, Apollo Kâhini'ne danışır ve Argos'a ilerlerse neler olacağını sorar. Kâhin ona bu durumda Argos'u ele geçireceğini söyler. Sepeia'da Argos ve Sparta arasında bir meydan savaşı gerçekleşir; birkaç numara ile pek çok Argos askerini katleder ve bir kısmını esir alır. Hayatta kalanlar ise Argus'un kutsal koruluğuna sığınır. Cleomenes esirlere hayatta kalanların nereye gittiğini sorar. Yerlerini öğrendiğinde oraya gider ve teslim olurlarsa can güvenliklerini garanti edeceğini söyler. Ancak Argoslular bir bir çıktığında hepsini katleder. Bu, Cleomenes'in yaptığı ikinci aldatmacaydı. Bir Argoslu hayatta kalır ve bir ağaca tırmanarak olayı izler. Diğer Argoslular ise koruluktan çıkmayınca Cleomenes, koruluğu ateşe verir ve hepsini canlı canlı yakar. Cleomenes, bir Argos askerine bu koruluğun kimin olduğunu sorar ve Argus'a ait olduğunu söyler. Tanrı Apollo'ya mırıldanarak kehanetin gerçekleştiğini söyler ve zaferini tamamlamak için Argos'a doğru ilerlemeye başlar. Ancak kehanet henüz gerçekleşmedi; Argoslu erkeklerin büyük kısmı ölmesine rağmen sadece kutsal Argus koruluğu elindeydi. Telesilla erkeklere neler olduğunun haberini alır; kadınları, gençleri ve yaşlıları ülkelerini korumaları için savaşa hazırlar. Plutarch'ın yazdıklarına göre Argos halkı, Telesilla liderliğinde erkeklerin tuniklerini, zırhlarını ve silahlarını alarak surlara çıkarlar. Cleomenes'in yaptığı taarruzu başarıyla püskürttüler; bununla kalmayıp diğer Sparta kralı Demaratus'u Argos Yolu'nda yenilgiye uğratırlar. Sparta, bu aşağılayıcı yenilgiden sonra geri çekildi. Savaştan sonra hayatını kaybeden kadınlar Argos yoluna gömdüler, bu yolda anıt olarak Ares Enyalius'a tapınak adadılar. Telesilla'ya savaştan sonra ne olduğu bilinmiyor ancak şair olarak hayatına devam ettiği tahmin ediliyor. Bu savaştan yedi asır sonra bile Telesilla ve kadınların cesareti hatırlandı, asırlarca bu olaydan bahsedildi ve hatıraları uzun yıllar boyunca anıldı.

2.) Praxilla (M.Ö. 5. yüzyıl)
Praxilla, bu dönemin lirik şiirine damgasını biraz farklı vurmuştur. Şiirleri genellikle ilahilerden ve alkol şarkılarından (scolia) oluşur. Kendisine bronz bir büst yapılacak kadar şöhretli olan Praxilla, genellikle eğlenceye hitap eden şiirler yazmıştır. Yaklaşık üç asır uzun bir süre boyunca da Praxilla'nın şiirleri, partilerde ve eğlence mekanlarında şarkı olarak söylenmiştir. Praxilla'nın en ünlü şiiri ise Adonis'e yazdığı ilahidir. Günümüze ulaşan bazı parçalara göre Praxilla, şiir karakterlerini Dorlar ile direkt olarak bağlantılı olan mitolojik erotik hikayelerden almıştır. Bir şiirinde Carneius'u, Zeus ve Europa'nın çocuğu ve Apollo ile Leto tarafından eğitim gördüğü, ve Apollo tarafından sevildiği için övmüştür. Bir şiirinde Dinoysus'u Afrodit'in oğlu olarak tasvir ederken başka bir şiirinde ise Chrysippus'un Zeus tarafından tecavüze uğramasını konu edinmiştir. Adonis'in ölümüne bir ilahi yazmıştır. Bu ilahi, Praxilla'nın bilinen en ünlü lirik şiiridir.

"Finest of all the things I have left is the light of the sun.
Next to that the brilliant stars and the face of the moon,
Cucumbers, apples and pears."

3.) Moero (M.Ö. 3. yüzyıl)
Byzantium kentinde doğan Moero, Antipater'in ünlü kadın şairler listesinde yer alır. Aynı zamanda Suda'da (antik bir ansiklopedi) birkaç kez adı geçer. Moero'nun eserlerinden çok azı sağ kalabilmiştir, ancak bunlara dayanarak Moero'nun epik, lirik ve kasideler yazdığını biliyoruz. Meleager ve Athenaus onun adını Moero olarak kaydederken Pausanias, Tatian ve "Suda" ise Myro olarak ismini kaydeder. Eğitimli birisi olan Andromachus ile evlendiği ve bu evlilikten sonradan şiirler yazmış bir oğlu olduğu söylenir.

4.) Sappho (M.Ö. 630-570)
Lesbos doğumlu Sappho, tüm Yunanistan boyunca şöhret kazanmış bir şairdi. Solon ve Plato gibi ünlü filozofların bile övgülerini kazanan Sappho, aristokrak bir ailenin kızıydı. Ailesi varlıklı olduğundan şehir devletlerinin bazılarında evlilik geleneğinde olduğu gibi (zengin aristokrat aile kızlarının evlilikleri) Sappho'nun evlenmesine gerek yoktu, bu varlığı yüzünden dilediği gibi yaşadı ve evlilik tekliflerini geri çevirdi. Hayatı hakkında bilinenler azdır. Lir çalmayı ve şarkı bestlemeyi öğrenerek büyüdü, kendisinden önce ölecek biriyle evlendi ve bu evlilikten Cleis adında bir kızı oldu, politik görüşleri yüzünden Sicilya'ya iki kez sürgün edildi. Şiirlerinde aşk, tutku ve kayıp üzerine derin arzu ve düşünceleri konu edinmiştir. Yani duygulara önem vermiştir. Okunduğu anda okuyucuya kolay gelen ve onları duygusal anın içine çeken şiirler, okuyucunun kolay bir şekilde anlayacağı tecrübeleri kazanmasını sağlıyor. Şiirlerini eski Aiol dilinde yazmıştır ancak Roma döneminde bu dil kullanılmadığından ötürü eğitimli kişilerin Sappho'nun şiirleri üzerinde çalışmadığı düşünülüyor. Şiirlerinin önemli bir kısmı eksik olduğundan çeşitli araştırmalar ve Sappho hakkında bilinenler doğrultusunda kalan eksiklikler, tahmin edilerek giderilmeye çalışılıyor.

5.) Myrtis (M.Ö. 6. yüzyıl)
Boetia'da küçük bir yerde doğmuş ve sonradan seyahat eden Myrtis, Boetia'da önemli bir lirik şairdi. Boetia, o dönemse pek çok küçük yerleşim yerine ev sahipliği yapan bir bölgeydi. Bu bölge, mimari ve sanatsal olarak antik Yunanistan'a çok katkı ve sanatçı sağladı. Myrtis, Pindar ve Corinna'nın eğitmeni olarak da bilinir. Ne yazık ki hiçbir şiiri günümüze kadar ulaşamadı, yalnızca Plutarkhos'un naklettiğine göre kadınların Tanagra'daki kutsal koruluğa girmesinin neden yasak olduğu hakkında bir hikayesi günümüzde biliniyor.

6.) Corinna (M.Ö. 6. yüzyıl)
Boetia'da bir yer olan Tanagra'da doğan Corinna, Pindar'ın şiirde rakibiydi ve yaygın bir görüşe göre Myrtis'in öğrencisiydi. Şiirlerinden günümüze ulaşan birkaç parçaya göre Corinna, eserlerini Boetia lehçesinde yazardı ve dili genellikle sadeydi. Dağ tanrıları Cithaeron ve Helicon arasında geçen bir şarkı yarışmasını, şiirlerinden birine konu edinmiştir. Buradan yola çıkarak Corinna'nın Boetia efsanelerinden etkilendiği ve bu efsaneleri şiirlerine konu edindiği tahmin ediliyor.

7.) Anyte (M.Ö. 3. yüzyıl)
Tegea, Arkadya doğumlu Anyte, Antipater tarafından "Dişi Homeros" olarak anıldı. Anyte genellikle standart epigramı tercih etmiş; bu özgün epigramların yirmi ya da daha fazlasında genç kadınların ve hayvanların ölümlerine olan üzüntüden ve sevecen çocuklardan bahseder. Pastoral epigrama huzur dolu bir ortamı ve atmosferi getirmiştir. Ayrıca eserlerini Dor lehçesinde yazmıştır. Sappho kadar duyguları yansıtamasa da Anyte, Helenistik dönem ile Arkaik dönem şiiri arasında bir köprü gibidir. Dili sadedir ancak dokunaklı anlamlar taşır, pastoral epigram yazmıştır ancak aynı zamanda Asclepius'un kâhinlerini nazımlaştırdığı lirik şiirler de yazmıştır.

8.) Erinna (M.Ö. 4. yüzyıl)
Bir Ege adası olan Telos'ta doğan Erinna, Antipater tarafından ve antik çağda büyük bir şair olarak bilinmesine rağmen hakkında neredeyse hiç bilgi bulunmaz. Erinna'nın bilinen ünlü eseri ise "The Distaff", genç yaşta ölen arkadaşı Baucis'e yazdığı bir ağıttır. Oldukça uzun bir şiir olarak bilinmesine rağmen günümüze kadar yalnızca otuz satırlık bir parçası ulaşabildi. Bu sağ kalan parçada Erinna, Baucis ile olan çocukluk anılarını hatırlıyor. Oyuncaklarıyla oynadığı zamanları, gelin-damat oyunu yaptıkları zamanları, Mormo adında hayal ettikleri bir canavar kadından korktukları zamanları... Bu şiiri yazdıktan çok kısa bir süre sonra, tıpkı arkadaşı Baucis gibi henüz 19 yaşındayken hayatını kaybeden Erinna, arkasında yalnızca bu özlem dolu satırları bırakabildi.

9.) Nossis (M.Ö. 300 dolayları)
Güney İtalya'da bir şehir olan Locris'te doğmuştur. Yazdığı şiirlerde kendinden biraz bahseden Nossis'in şiirlerinin ne yazık ki çok az parçası günümüze ulaştı. Bir şiirinde Locris'in uzun zaman önce (M.Ö. 7. yüzyılda) bir Dor kolonisi olduğunu ve bu şehirden gurur duyduğunu dile getirmiştir. Kendisinin aktardığına göre aristokrat bir aileye mensuptu, ailesinin sağladığı eğitim ile Yunan şiir kalıplarına tıpkı Sappho gibi aşina oldu. Sağ kalan şiirleri ise epigramlardan ibarettir. Ancak bu epigramlarda bulunan bilgilerden yola çıkarak Nossis'in geleneksel epigramlardan ziyade lirik şiire daha yatkın bir kişi olduğu görülüyor. Yine de bir dönem Nossis, tanrılara övgüler ve dualar gibi ilahi konulardan kısa kısa epigramlar yazmıştır. Kendi şiirlerini Sappho'nun şiirleri ile karşılaştırarak geleneksel olmayan şiir kalıplarını savunmuştur. Hemen hemen her ikisi de aynı temalara sahipken Nossis, Sappho gibi yalnızca kadın için yazmamıştır. Ayrıca Nossis, kadınların bakış açısı ile erkeklere hitap eden şiirler de yazmıştır. Ancak her ikisi de şiirlerini kadın merkezli yazmışlardır.

Yazan: Nimrael

HADES

Hades, yunan mitolojisi, mitoloji, Yunan Tanrısı Hades, Yeraltı Tanrısı Hades, Yeraltı Tanrısı, Tartarus çukuru, Zeusun kardeşi Hades, A, Ölüler diyarının Tanrısı, yunan tanrıları, Demeterin kızı Persephone
Hades yeraltı dünyasının ve ölülerin Tanrısıydı, koyu sakallı, kraliyet Tanrısı olarak tasvir edildi. Cenaze törenlerine başkanlık etti ve ölülerin gömülme hakkını savundu. Hades ayrıca, tohumun, tohumu besleyen verimli topraklardan altın, gümüş ve diğer metallerin maden zenginliğine kadar dünyanın gizli servetinin Tanrısıydı. Fakat bu zenginliğine rağmen hiçbir zaman diğer Tanrıların verdiği şölenlere katılmaz, gösteriş yapmaz, pek fazla ortalıkla görünmez ve konuşmayı da fazla sevmezdi.

Hades, kardeşlerinin dördüyle birlikte, doğduğu andan itibaren Kronos (Cronus) tarafından yutuldu. Zeus daha sonra Titan'ı vazgeçirmeye itti ve birlikte Titan Tanrılarını gökten alıp onları Tartarus'un çukuruna kilitledi. Daha sonra üç muzaffer kardeş, kozmosun bölünmesi için çok zorluk çektiğinde, Hades yeryüzünün karanlık kasvetli üçüncü bölgesi olan yeraltını aldı ve korku salan 3 başlı köpeği Cerberus ile yeraltında hüküm sürmeye başladı.

Sonrasında Hades bir gelin istiyordu ve kardeşi Zeus'a kızlarından birini hediye etmesi için dilekçe verdi. Tanrı ona Demeter'in kızı Persephone'u teklif etti. Ancak, Tanrıçanın evliliğe karşı koyacağını bilerek, kızın zorla kaçırılmasına onay verdi. Demeter bunu öğrendiğinde kızı için çok öfkelendi ve kızı dönene kadar yeryüzünde büyük bir kıtlığa neden oldu. Zeus insanlığın yok olması ile tehdit edilerek zorlanınca kız yeryüzünden çıkarıldı. Ancak, nar tohumunun tadına vardığı için, her yıl bir kısmı için kendisine geri dönmek zorunda kaldı.

Yazan: Anu

ESKİ ÇAĞIN SAVAŞÇI KADINLARI

Ahhotep, Amage, Eski çağın kadın savaşçıları, Kadın savaşçılar, Nimrael, Onomaris, Pantea Arteshbod, Seqenenre Taa, tarih, Tarihteki savaşçı kadınlar, Telesilla, Teuta, Ünlü kadın savaşçılar,

Son zamanlarda ilgi duyulan araştırma konusu, eski çağlarda yaşamış savaşçı kadınlardır. Bu ilginin artmasında filmlerin ve dizilerin etkisi büyüktür. En başta akla Lagertha geliyor. Bu listede İlk Çağ'da yaşamış ve daha az bilinen savaşçılar hakkında kısaca bahsedilecektir.

I. Ahhotep

I. Ahhotep (M.Ö. 1560 - 1530)
Karnak tapınağındaki bir dikilitaşta şöyle yazar:
"Her şeyi bilen, Kemet'i toplayan soylu leydi, Kral'ın eşi. Hükümdâr'ın kurduklarını idare etti. Onu korudu. Kaçakları topladı. Firari askerleri bir araya getirdi. Yukarı Mısır halkını yatıştırdı. Asilere boyun eğdirdi, Kral'ın eşi hayat veren Ahhotep."

Seqenenre Tao

I. Ahmose ve kraliçe Ahmose Nefertari'nin annesidir. Ahhotep, "Tatmin olmuş Ay" anlamına gelir. Yaşadığı yüzyıl, Mısır Firavunlarının karşılaştığı en zor dönemlerden biriydi. Bedevilerden ve Asyalılardan oluşan karma bir göçebe halk olan Hiksoslar, M.Ö. 1782 dolaylarında Mısır deltasını istila etti. Hiksos, antik Yunanların dilinde bir terimdir ve asıl isimleri Heqau-khasut'tur, "Yabancı Diyarlarin Hükümdârları" anlamına gelir. Standart savaş arabaları, piyade ve okçulardan oluşan Mısır ordusuna karşılık Hiksoslar süvari deneyimine sahipti, Mısır ordusunu defalarca mağlup ettiler. Ahhotep'in kocası Seqenenre Taa, Hiksoslara karşı verilen muharebede ölünce komutayı Ahhotep aldı. Naip kraliçe olarak oğlu Ahmose erişkin çağa gelene kadar krallığı idare etti. Kaçakları ve firarileri toplayarak orduyu güçlendirdi ve istilacıları püskürtmeyi başardı. Ahmose, on yaşına gelince büyük kardeşi Kamose, Hiksoslar tarafından öldürüldü ve Ahmose krallığı eline aldı. Annesi Ahhotep'in ve kız kardeşi Ahmose Nefertari'nin etkisinde kaldı. Ahhotep ve Ahmose'nin çabaları ile kurulan ordu, Ahmose liderliğinde Hiksosları kesin mağlubiyete uğrattı ve Mısır'ı özgürleştirdi. Bundan sonra Nübye (Kuş) üzerine sefere çıkan ve kaybedilen toprakları geri almak isteyen Ahmose, yokluğunda tahtı idare etmesi için Ahhotep'e verdi. Ahhotep, bu esnada bir isyanla karşılaştı. Teb'li Hiksos fanatikleri tahtı gasp etmeye çalıştılar ancak Ahhotep bu isyanı bastırdı, seferden döndüğünde oğlu Ahmose tarafından "Altın Sinekler" kolyesi ile ödüllendirildi. Ahhotep aynı zamanda pek çok mücevher ile ödüllendirildi; bu mücevherler Krallar Vadisi yakın bir yer olan Dra Abu el-Naga'da bir mezarda bulunsa da Ahhotep'in mezarı hiç bulunamadı.

Pantea Arteshbod

Pantea Arteshbod (M.Ö. 550)
Adının anlamı "Güçlü ve Ölümsüz" olan Pantea, Büyük Kiros döneminde yaşamış ünlü bir isimdi. Özel Pers kuvvetleri olan Ölümsüzler'in lideriydi. Ölümsüzler'in sayısı sürekli 10.000 olurdu; bir adam ölünce hemen yerine başka biri koyuluyordu ve böylece sayı sabit kalıyordu, bu açıdan gerçekten ölümsüzlerdi. Büyük Kiros'un hâkimiyeti altında Pantea ve kocası General Aryasb, Ahameniş İmparatorluğu'nun bu döneminde etkili isim oldular. Perslerin genişlemesinde kilit isim Ölümsüzlerdi ve Artea ile Aryasb, Kiros'un etki alanını yayan kuvvetlerdi. Perslere göre Pantea, bütün Asya'da ki kadınlardan çok güzeldi; bu yüzden Pantea'nın savaşta düşman ve dostun kendisine aşık olmaması için sürekli maske taktığı düşünülürdü. M.Ö. 547 yılında Kiros'un Babil'i fethetmesi üzerine Pantea, burada Pers yasa ve düzenini sağlamakla görevlendirildi. 529 yılına kadar komutanlık görevi yapan Pantea, Kiros'un Tomris'in ellerinde can vermesinden sonra Kiros'un büyük generalleri arasında anıldı.

Telesilla

Telesilla (M.Ö. 6. yüzyıl)
Antik Yunanistan'ın dokuz büyük kadın şairinden biri olan Telesilla, lirik şiirde Telesillean Metre yöntemini bulan kişidir. Gençliğinde sık sık hastalanmasından dolayı tanrılara çok danışırdı. Bir gün Kâhin ona kendisini Müzlere adamasını önerir. Telesilla'da müzik ve şiir sanatını öğrenmeye başlar. Zamanla rahatsızlıkları geçmeye başlar ve şiirdeki ünü, Hellas'ın pek çok köşesinde bile duyulur.

O dönemin yazarları, Telesilla'yı hem şiir hem de müzik sanatlarında bolca över. Ancak Telesilla'yı asıl ünlü yapan olay Sparta istilasıydı. Sparta ve Argos arasında husumet başladığında Telesilla şiirler yazıyordu. Sparta kralı I. Kleomenes, Apollo Kâhini'ne danışır ve Argos'a ilerlerse neler olacağını sorar. Kâhin ona bu durumda Argos'u ele geçireceğini söyler. Sepeia'da Argos ve Sparta arasında bir meydan savaşı gerçekleşir; birkaç numara ile pek çok Argos askerini katleder ve bir kısmını esir alır. Hayatta kalanlar ise Argus'un kutsal koruluğuna sığınır.

Kleomenes esirlere hayatta kalanların nereye gittiğini sorar. Yerlerini öğrendiğinde oraya gider ve teslim olurlarsa can güvenliklerini garanti edeceğini söyler. Ancak Argoslular bir bir çıktığında hepsini katleder. Bu, Kleomenes'in yaptığı ikinci aldatmacaydı. Bir Argoslu hayatta kalır ve bir ağaca tırmanarak olayı izler. Diğer Argoslular ise koruluktan çıkmayınca Kleomenes, koruluğu ateşe verir ve hepsini canlı canlı yakar.

Kleomenes, bir Argos askerine bu koruluğun kimin olduğunu sorar ve Argus'a ait olduğunu söyler. Tanrı Apollo'ya mırıldanarak kehanetin gerçekleştiğini söyler ve zaferini tamamlamak için Argos'a doğru ilerlemeye başlar. Ancak kehanet henüz gerçekleşmedi; Argoslu erkeklerin büyük kısmı ölmesine rağmen sadece kutsal Argus koruluğu elindeydi. Telesilla erkeklere neler olduğunun haberini alır; kadınları, gençleri ve yaşlıları ülkelerini korumaları için savaşa hazırlar. Plutarhos'un yazdıklarına göre Argos halkı, Telesilla liderliğinde erkeklerin tuniklerini, zırhlarını ve silahlarını alarak surlara çıkarlar. Kleomenes'in yaptığı taarruzu başarıyla püskürttüler; bununla kalmayıp diğer Sparta kralı Demaratus'u Argos Yolu'nda yenilgiye uğratırlar. Sparta, bu aşağılayıcı yenilgiden sonra geri çekildi. Savaştan sonra hayatını kaybeden kadınlar Argos yoluna gömdüler, bu yolda anıt olarak Ares Enyalius'a tapınak adadılar.

Telesilla'ya savaştan sonra ne olduğu bilinmiyor ancak şair olarak hayatına devam ettiği tahmin ediliyor. Bu savaştan yedi asır sonra bile Telesilla ve kadınların cesareti hatırlandı, asırlarca bu olaydan bahsedildi ve hatıraları uzun yıllar boyunca anıldı.

Onomaris

Onomaris (M.Ö. 4. yüzyıl)
Bir Balkan kabilesi olan Skordisk'e mensuptu. O sırada Scordiskler açlıkla yüzleşiyordu. Onomaris, kötü yönetmesine rağmen kralın yerini almadı. Kelt halk, daha baştan kendilerine önderlik edecek bir lideri takip etmeye hazırdı. Onomaris, açlığın pençesinde olan Kelt halkını alarak bölgeden göç eder. Güneydoğu Avrupa boyunca zorluklarla yolculuk ettiler. En sonunda Balkan bölgelerinde yaşayan İliryalı kabileler ile harp ettiler. Savaşı kazandıktan sonra yeni bir şehir, Singidunum (Belgrad) şehrini kurdular. Onomaris'in kişiliği hakkında cesareti dışında bir bilgi yoktur. Sıradan halk tabakasına mensup değildi, büyük bir ihtimal ile bir rahibeydi.

Teuta

Teuta (M.Ö. 3. yüzyıl)
İlirya'nın korsan kraliçesiydi. Eşi Agron, bir İlirya kabilesi olan Ardiaei kralıydı. Agron'un yönetiminde bu kabile, kayda değer bir güç kazandılar ve donanmaları tüm Adriyatik boyunca korkulur oldu. Korkira, Epidamnos ve Pharus bölgelerini de ele geçirdi.

M.Ö. 231 yılında ölmesi üzerine Teuta başa geçti. Kocasının genişleme politikasını sürdürdü. Polybius'a göre gözü kara, başarıdan başka bir şey görmeyen biridir. Teuta, İlirya korsanlığını destekledi ve komşu bölgeleri yağmaladı. Komutanları da farklı farklı Adriyatik bölgelerini talan etti. Başta ufak çaplı olsa da Roma ticari gemilerinin büyük kısmı yağmalanınca İlirya ile Roma arasında savaş çıktı. Her ne kadar diplomasi kullansalar da Teuta, Roma'yı kayda almadı. Bununla birlikte diplomatik bir kervan saldırıya uğradı ve diplomat katledildi.

Bir ordu ile birlikte 200 gemi hazırlayan Roma, İlirya'yı istila etmeye hazırdı. İlk olarak Korkira'ya saldırdılar. Korkira komutanı Demetrius teslim oldu ve İlirya'ya ihanet etti. Aynı zamanda valisi olduğu Pharus'u da Roma'ya verdi. Misilleme olarak Teuta hem Pharus'a hem de Korkira'ya saldırdı ve Roma'yı oldukça zorladı. Yine de kaybedeceğini anlayınca Teuta teslim oldu ve vergi vermeksizin bazı bölgeleri Roma'ya bıraktı. Çok fazla toprak ve güç kaybedildi; yıllar sonra Risan'da Roma'ya teslim olmak yerine Teuta, bir uçurumdan atladı ve özgür bir kadın olarak intihar etti.

Amage

Amage (M.Ö. 2. yüzyıl)
Bir İrani halk olan Sarmatyalıların kraliçesiydi. Sarmatyalılar o dönemde İskitya'nın batı bölgesinde, Karadeniz sahilinde yaşardı. Yunan stratejist Polyaenus'un belirttiğine göre Amage, kocası Medosaccus'a lüks yaşama düşkün olduğundan Sarmatyalılara iyi bir kral olamayacağını söyler. Sarmatya yönetimini ve ordusunu ele alan Amage, gücünü olası çift taraflı istilalara karşı garnizon kurmak için kullandı.

Lider olarak ünü tüm İskitya'da yayıldı, bu durum Hersonesos sakinlerini Kimmeryalı İskitlere karşı Amage'den yardım istemeye yöneltti. İttifağı kabul eden Amage, İskit kralına Hersonesos'u terk etmesi için mesaj gönderir. Mesajı reddedince Amage, 120 tecrübeli savaşçı ve her birine üç at vererek yola çıkar. Bir gece ve bir gündüz boyunca tam 180 kilometre ilerlediler ve İskit sarayına vardılar. Sarayı bastıklarında İskitler hazırlıksızdı ve Amage, kralı ve ailesini öldürür. Bir oğlunu ise sağ bırakarak İskit kabilesinin başına geçirir. Hersonesos özgür oldu ve İskitlerin buraya saldırma olasılığı kalkmıştı.

KAYNAKLAR
Aidan Dodson & Dyan Hilton, The Complete Royal Families of Ancient Egypt, Thames & Hudson (2004)
W. Grajetzki, Ancient Egyptian Queens: a hieroglyphic dictionary, 2005
Ann Macy Roth, The Ahhotep Coffins, Gold of Praise: Studies of Ancient Egypt in honor of Edward F. Wente, 1999
Eaton-Krauss, Marianne. 2003. "Encore: The Coffins of Ahhotep, the wife of Seqeni-en-Re Tao and mother of Ahmose". Pages 75–89 in E. Graefe and other editors. Ägypten-Münster. Otto Harrassowitz.
http://www.persepolis.nu/queens.htm#pantea
Chisholm, Hugh, ed. (1911). "Telesilla" . Encyclopædia Britannica (11th ed.). Cambridge University Press.
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.8"
Fernandez Robbio, Matías S. (2014) «Musas y escritoras: el primer canon de la literatura femenina de la Grecia antigua (AP IX 26)». Praesentia, v. 15, 2014, pp. 1-9. ISSN (en línea): 1316-1857. (online)
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "But Telesilla mounted on the wall all the slaves and such as were incapable of bearing arms through youth or old age, and she herself, collecting the arms in the sanctuaries and those that were left in the houses, armed the women of vigorous age, and then posted them where she knew the enemy would attack."
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "When the Lacedaemonians came on, the women were not dismayed at their battle-cry, but stood their ground and fought valiantly."
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "Then the Lacedaemonians, realizing that to destroy the women would be an invidious success while defeat would mean a shameful disaster, gave way before the women."
Polyaenus, Strategems, 8.68.1
Freeman, Philip (2006). The Philosopher and the Druids: A Journey Among the Ancient Celts. New York: Simon and Schuster. p. 206. ISBN 0-7432-8906-4.
Koch, John (2006). Celtic Culture: A-Celti, Volume I. Santa Barbara, CA: ABC-CLIO. p. 1396. ISBN 1-85109-440-7.
Gera, Deborah (1997). Warrior Women: The Anonymous Tractatus De Mulieribus. E.J. Brill, Leiden, the Netherlands. p. 10-11. ISBN 90-04-10665-0.
Freedman, Phillip (2006). The Philosopher and the Druids: A Journey Among the Ancient Celts. New York, NY: Simon & Schuster. p. 115. ISBN 0-7432-8906-4.
a b c d e Jackson-Laufer 1999.
Polybius, Scott-Kilvert & Walbank 1979; Wilkes 1995.
Hammond 1993.
Berranger, Cabanes & Berranger-Auserve 2007.
Wilkes 1995.
Arthur M. Eckstein (2 Ocak 1995). Moral Vision in the Histories of Polybius. University of California Press. ss. 154–. ISBN 978-0-520-91469-8. Such is the case, of course, with his presentation of Queen Teuta, ruler of the Illyrian Ardiaei (2.4-1 1). Teuta succeeded her husband, Agron (himself a drunkard; cf. 2.4.6), in 231. Polybius sneers that she ruled "by women's reasoning” ...
Pennington, Reina (2003). Amazons to Fighter Pilots - A Biographical Dictionary of Military Woman (Volume Two). Westport, Connecticut: Greenwood Press. s. 430. ISBN 0-313-32708-4.
a b Wilkes 1995, s. 158.
a b Meijer 1986, s. 167.
Wilkes 1995, s. 160.
a b c Freeman 1863.
a b c d Ceka 2013.
Polyaenus: Stratagems - Book 8, Chapters 26-71, chapter 56. Translation by Andrew Smith, Adapted from the translation by R.Shepherd (1793). http://www.attalus.org/translate/polyaenus8B.html, accessed July 9, 2014
The Role of Women in the Altaic World, edited by Veronika Veit, 2007, p.261

Yazan: Nimrael