YAHUDİLERDE KÖLELİK
Yahudiler'in kitabı onların Mısır'da köle olduklarını söylüyor. Fakat ironiktir ki kölelikten kurtulan Yahudiler hem kendi halkından insanları hemde dış topraklardan ele geçirdiklerini işçi ve seks kölesi olarak kullanmaya başlıyorlar. Yahudi olan köle ile yabancı bir kölenin durumu farklı olduğu gibi borcu yüzünden kölelik yapanın durumu da değişken. Bu konuda Musevilerin nasıl ayetleri var gelin beraber inceleyelim.
Yahudi Kölelerin Durumu
Bir Yahudi mahkeme emrini vermedikçe ya da kendi kendine gönüllü olarak esaret istemezse bir kişi köle olamazdı (Yad Avadim 1:1). Diğer köleler ise her zaman kendi milletinin dışından alınıyordu.
Mısır'dan Çıkış 21: 2-6
21:2: İbrani bir köle satın alırsan, altı yıl kölelik edecek, ama yedinci yıl karşılık ödemeden özgür olacak.
21:3: Bekâr geldiyse, yalnız kendisi özgür olacak; evli geldiyse, karısı da özgür olacak.
21:4: Efendisi kendisine bir kadın verir ve o kadından çocukları olursa, kadın ve çocuklar efendisinde kalacak, yalnız kendisi gidecek.
21:5: Ama köle açıkça, ‹Ben efendimi, karımla çocuklarımı seviyorum, özgür olmak istemiyorum› derse,
21:6: efendisi onu Allaha yaklaştıracak; ve onu kapıya yahut kapının süvesine yaklaştıracak, ve onun kulağını biz ile delecek, ve kendisine ebediyen hizmet edecektir.
Yahudi Kölelerin Kölelikten Kurtulması
Yahudi köleler sadece altı yıl hizmet eder ve yedinci yılında serbest bırakılmalıdır, bu Mısır'dan Çıkış ve Tesniye'de şöyle geçmektedir:
Mısırdan Çıkış 21:2-4
21:2: Eğer İbranî bir köle satın alırsan, altı yıl hizmet edecek; ve yedincide hür olarak meccanen çıkacaktır.
21:3: Eğer yalnız geldi ise yalnız çıkacaktır; eğer karısı ile geldi ise o zaman karısı kendisile beraber çıkacaktır.
21:4: Eğer efendisi ona bir kadın verir, ve o kendisine oğullar yahut kızlar doğurursa, kadın ve çocuklar efendisinin olacak, ve kendisi yalnız çıkacaktır.
Tesniye 15:12: Eğer İbrani kardeşlerinizden bir erkek ya da kadın size satılırsa, altı yıl size kölelik edecek, yedinci yıl onu özgür bırakacaksınız.
Bu kölelerin bir piyasa değeri vardır, örneğin öküzün bir köleyi öldürmesi halinde öküzün sahibinin kölenin efendisine 30 şekel gümüş ödemesi gerekir, bu arada öldüren öküzün de taşlanması ayrı bir trajikomedidir:
Mısır'dan Çıkış 21:32: "Eğer öküz bir köleyi yahut bir cariyeyi süserse, onların efendisine otuz şekel gümüş verilecek, ve öküz taşlanacaktır."
Ücretsiz çalıştırılan Yahudi kölelerin serbest bırakılmasına üzülen bazı kişilerin olması üzerine şu ayet uydurularak "oh neyseki hakikaten iyi çalışmıştı" demeleri ve köleleri salmaları kolaylaştırılmıştır:
Tesniye 15:18: "18. Kölenizi özgür bırakınca üzülmemelisiniz. Size hizmet ettiği bu altı yıl boyunca ücretli bir işçiden iki kat fazla iş görmüştür. Tanrınız RAB yaptığınız her işte sizi kutsayacaktır."
Eğer köle serbest kalmayı reddederse ve efendisinin hizmetinde kalmak isterse o zaman ustası kulağını deldirir ve bu şekilde köle sonsuza kadar ona bağlanır:
Mısır'dan Çıkış 21:5-6
21:5: Fakat eğer köle açıkça: Efendimi ve karımı ve çocuklarımı seviyorum, hür çıkmıyacağım, derse,
21:6: efendisi onu Allaha yaklaştıracak; ve onu kapıya yahut kapının süvesine yaklaştıracak, ve onun kulağını biz ile delecek, ve kendisine ebediyen hizmet edecektir.
Tesniye 15:16-17
15: 16: Eğer köleniz sizi ve ailenizi seviyorsa, sizden hoşnutsa, ‹Yanınızdan ayrılmak istemiyorum› derse,
15:17: bir biz alıp kölenin kulak memesinden sokarak kapıya geçirin; o zaman yaşam boyu köleniz olarak kalacaktır. Kadın kölelerinize de aynı şeyi yapın.
Eğer Yahudi köle bir yabancıya satılmışsa yakınları fidyesini ödeyerek onu serbest bıraktırabilir:
Levililer 25:47-54
25:47: Ve eğer yanında olan misafir veya garip zenginleşirse, ve kardeşin onun yanında fakir düşer ve garibe, yahut senin yanında olan misafire yahut garibin neslinden birine kendisini satarsa;
25:48: satıldıktan sonra fidyesi verilebilir; kardeşlerinden biri onun için fidye verebilir;
25:49: yahut amcası, yahut amcası oğlu, onun için fidye verebilir, yahut aşiretinden geri kalan yakın akrabasından biri onun için fidye verebilir; yahut eğer eli yeterse, kendisi fidye verebilir.
25:50: Ve kendisini satın alan adamla, ona kendisini sattığı yıldan yubil yılına kadar hesap görecek; ve satılışının bedeli yılların sayısına göre olacak; onun yanında ücretlinin gündelikleri gibi olacaktır. 25:51: Eğer daha çok yıllar varsa onlara göre fidyesinin bedelini satın alındığı paradan verecektir.
25:52: Eğer yubil yılına kadar kalan yıllar az ise, o zaman onunla hesap görecek; fidyesinin bedelini yıllarına göre geri verecektir.
25:53: Onun yanında yıldan yıla tutulan ücretli adam gibi olacak; senin gözün önünde ona sertlikle efendilik etmiyecektir.
25:54: Ve eğer bu suretle fidye verilmezse, o zaman kendisi ve kendisile beraber çocukları, yubil yılında çıkacaklardır.
Yabancı köleler
25:44: Ve senin malın olacak köleye ve cariyeye gelince, etrafınızda olan milletlerden, onlardan köle ve cariye satın alacaksınız.
25:45: Ve aranızda oturan gariplerin de çocuklarından, onlardan ve diyarınızda doğmuş olup yanınızda bulunan aşiretlerinden satın alacaksınız; ve sizin malınız olacaktır. (Levililer 25: 44-45).
Yabancıların Kölelikten Kurtulması
Yabancı köleler ebediyen hizmet eder, sahipleri onları kendilerinden sonra çocuklarına miras bırakabilir, yani Museviliğe göre yabancı köle = kalıcı mülktür:
Levililer 25:45-46
25:45: Ve aranızda oturan gariplerin de çocuklarından, onlardan ve diyarınızda doğmuş olup yanınızda bulunan aşiretlerinden satın alacaksınız; ve sizin malınız olacaktır.
25:46: Ve onları kendinizden sonra miras mülk olarak çocuklarınıza bırakacaksınız, daimî kölelerinizi onlardan alacaksınız; fakat kardeşlerinize, İsrail oğullarına, birbirinize sertlikle efendilik etmiyeceksiniz.
Fakir & Borçluların Köleliği
Borcunu ödeyemeyen bir borçlu kendisini alacaklıya esaret edebilir:
25:39: "Ve eğer kardeşin senin yanında fakir düşer, ve kendisini sana satarsa, onu köle gibi çalıştırmıyacaksın." (Levililer)
22:7: "Zengin fakirlere hâkim olur; Ve ödünç alan ödünç verenin kulu olur." (Süleymanın Özdeyişleri)
4:1: "VE peygamber oğullarının karılarından bir kadın Elişaya feryat edip dedi: Kocam kulun öldü; ve bilirsin ki, o kulun RABDEN korkardı; ve alacaklı iki çocuğumu kendisine köle olsunlar diye onları almağa geldi." (2.Krallar)
2:6: "RAB şöyle diyor: İsrailin üç, hattâ dört kat cinayetinden ötürü cezasını geri almıyacağım; çünkü salihi paraya, ve yoksulu bir çift çarığa sattılar" (Amos)
8:6: "fakirleri gümüşe, ve yoksulları bir çift çarığa satın alalım, ve buğdayın süprüntüsünü satalım?" (Amos)
5:5: "Ve şimdi bizim etimiz kardeşlerimizin eti gibidir, oğullarımız onların oğulları gibidir; ve işte, oğullarımızı ve kızlarımızı kölelik altına koyuyoruz, ve kızlarımızdan cariye edilmiş olanlar da var; ve elimizde bir çare yok; çünkü tarlalarımız ve bağlarımız başkalarınındır." (Nehemya)
Fakir ve Borçluların Kölelikten Çıkış Şartları
Borçlunun borç miktarı ne olursa olsun ilk gelen yubil yılında (bir nevi her 50 yılda bir gerçekleştirilen yıllık Şabat gibi düşünün, toprağın nadasa bırakıldığı, arazi ve evlerin eski sahiplerine devredildiği, kölelerin serbest bırakıldığı bir dönem) serbest bırakılmalıdır:
Levililer 25:40-41
25:40: Senin yanında ücretli adam gibi ve misafir gibi olacaktır; yubil yılına kadar senin yanında çalışacaktır;
25:41: o zaman kendisi, ve kendisile beraber çocukları, senin yanından çıkacak, ve aşiretine dönecek, ve babalarının mülküne dönecektir.
Aynı şey bir fakir için de geçerlidir. O yıl içinde topraklarını ve mallarını geri alırlar:
Levililer 25:10-13
25:10: Ve ellinci yılı takdis edeceksiniz, ve memlekette, orada oturanların hepsine azatlık ilân edeceksiniz; sizin için yubil olacak; sizden her biri kendi mülküne dönecek, ve sizden her biri kendi aşiretine dönecek.
25:11: Bu ellinci yıl size yubil olacak; ekmiyeceksiniz, ve o yılın arttan sürenini biçmiyeceksiniz, ve budanmamış asmanın üzümlerini devşirmiyeceksiniz.
25:12: Çünkü yubildir; size mukaddes olacaktır; onun mahsulünü tarladan yiyeceksiniz.
25:13: Bu yubil yılında sizden her biri kendi mülküne dönecek.
Ayrıca ailesine ve atalarına da geri dönebilirler:
Levililer 25:41: "o zaman kendisi, ve kendisile beraber çocukları, senin yanından çıkacak, ve aşiretine dönecek, ve babalarının mülküne dönecektir."
Fakat biraz da şans işi, çünkü eğer fakir ve borçluysan, yubil yılına da denk gelmediysen köle olarak çalış babam çalış.
Suçlular
İade edemeyen bir hırsız "hırsızlığı için satılır"
"Eğer hırsız duvar delerken yakalanırsa, ve vurulup ölürse, onun için kan hakkı yoktur. 3 Eğer onun üzerine güneş doğmuş olursa, kendisine kan hakkı olacaktır; mutlaka ödiyecektir; eğer kendisinin bir şeyi yoksa, o zaman hırsızlığı için satılacaktır." (Mısır'dan Çıkış 22:2-3)
Savaş Esirleri
Çölde Sayım 31:26-27 ve Tesniye 20:10-11 bölümlerinde savaş esirlerinin köle olarak alınabileceğine değinilir, hemen inceleyelim:
31:26-27: "Sen, ve kâhin Eleazar, ve cemaatin atalar evlerinin reisleri, adam olsun hayvan olsun, alınmış olan çapul malının topunu al; 27 ve çapul malını, cenge çıkan cenk erleri, ve bütün cemaat arasında yarı yarıya böl." (Çölde Sayım)
20:10-11: "10. Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin.
11. Barış önerinizi benimser, kapılarını size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına çalışacak, size hizmet edecekler. (Tesniye)
Kadın Köleler
Bir baba genellikle ev işlerini yapacak bir köle yada seks kölesi olması için (cariye) kızını satabilir, satın alan adam istediği gibi kullanır, isterse evlenebilir yada köle olarak kullanmaya devam eder:
Mısır'dan Çıkış 21: 7-11
7 “Eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak.
8 Efendisi kızla nişanlanır, sonra kızdan hoşlanmazsa, kızın geri alınmasına izin vermelidir. Kızı aldattığı için onu yabancılara satamaz.
9 Eğer cariyeyi oğluna nişanlarsa, ona kendi kızı gibi davranmalıdır.
10 Eğer ikinci bir kadınla evlenirse, ilk karısını nafakadan, giysiden, karılık haklarından yoksun bırakmamalıdır.
11 Eğer bu üç hakkı ona vermezse, kadın karşılıksız özgür olacaktır.”
Kadın Kölelerin Kölelikten Çıkışı
Babaları tarafından esaret olarak satılan kadın köleler eğer efendilerinin oğulları onlarla evlenmek istemezse yada evlilik haklarını inkar ederse kadın köle serbest kalır:
Mısır'dan Çıkış 21:8-11
21:8: Eğer kendisine nişanlanmış olan kız, efendisinin gözünde kötü olursa, o zaman geri satın alınması için bırakacaktır; kendisine sadakatsiz davrandı diye onu yabancı kavma satamaz.
21:9: Ve eğer oğluna nişanlarsa, onu kızlar hakkındaki usule göre yapsın.
21:10: Eğer kendisine başka bir kadın alırsa, evelkinin nafakasını, esvabını ve karılık hakkını eksiltmiyecektir.
21:11: Ve eğer bu üç şeyi ona yapmazsa, o zaman meccanen, parasız çıkacaktır.
Ayrıca köleler sebep olunan ağır bedensel yaralanmalar için serbest bırakılmalıdır, kölenin gözüne yada dişine zarar gelirse serbest bırakılması şart koşulur:
Mısır'dan Çıkış 21:26-27
21:26: Ve eğer bir adam kölesinin gözüne, yahut cariyesinin gözüne vurur, ve onu sakat ederse, gözü yerine onu hür olarak salıverecektir.
21:27: Ve eğer kölesinin yahut cariyesinin dişini düşürürse, dişi yerine onu hür olarak salıverecektir.
Ne kadar düşünceli, merhametli sözler içeren bir kitap ve uygulayan bir halk değil mi? Seks kölesini al kullan, ağzını burnunu kırarsan, dişini döker hatta sakat bırakırsan serbest kalma hakkı ver. Asıl bu yaptıkların için ona ömür boyu bakman gerekirdi. Fakat Musevi Tanrısı anlaşma yaptığı kendi halkı olan İsrailoğullarını üstün gördüğü için maalesef ortada başkalarına karşı merhamet kırıntısı yok bu konuda.
İşin daha da trajikomik yanı, kendilerini de köle olarak esaret altına sokabiliyorlar fakat öyle "kazanma ve çalışma" odaklı bir milletler ki burada herhangi bir milli duygu aramıyorlar, RAB izin verdi diyip eşek sudan gelinceye kadar çalıştırıyor yada seks kölesi olarak kullanıyorlar (tabi ki imkan varsa ilk tercih dışarıdan gelen yabancı köleler)
Kölelerin çocukları
Museviliğe göre "evlatlığın oğlu" , "evde doğan" tabirlerinin geçtiği ayetler kölelerin statüsünün çocuklarına devredildiğini belirtmektedir. Yani kölelikleri kendilerinden çocuklarına geçiyor ve çocukları küçük yaştan itibaren efendilerine hizmet ediyorlar (tabi kim bilir bu hizmetin içinde neler var)
Mısır'dan Çıkış 23:12: "Altı gün çalışacak, yedinci gün dinleneceksiniz. Böylece hem öküzünüz, eşeğiniz dinlenir, hem de kadın kölenizin oğulları ve yabancılar rahat eder."
Levililer 22:11: "Ama kâhinin parayla satın aldığı ya da evinde doğan köle onun yemeğini yiyebilir."
Yaratılış 17:12: "Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu."
Hazırlayan: A.Kara
Doğum tanrıçası Meskhenet (Mesenet, Meskhent, Mesket, Meshkent) ilahi bir ebe ve doğum evinin koruyucusu idi. Antik Mısırlı kadınların doğum yaparken çömeldiği doğum tuğlası olarak kişileştirildi. Antik dünyada çocuk ölüm oranı yüksekti ve Mısırlılar aile odaklı insanlardı, bu nedenle bir çocuğun doğumu ebeveynler için büyük bir kutlama, aynı zamanda öfkelenme zamanıydı. Sonuç olarak Meskhenet de dahil olmak üzere çok sayıda tanrının yardımına başvurdular. Örneğin Deir-El-Bahari'deki tapınağın duvarlarında doğumda Hatşepsut'a katılan "Khnum, Isis, Nephthys, Bes, Taweret ve Meskhenet" de dahil olmak üzere birtakım tanrılardan bahsetmiştir.Raddjedet masalında doğum Khnum, Isis ve Neftis tarafından yapılmıştır ancak her çocuğun firavun olacağını ilan eden Meskhenet'dir. Böylece Meskhenet sadece bir ebe olmaktan çıkmış aynı zamanda bir kişinin kaderini belirleyebilecek bir kader tanrıçası olmuştu. Bu onu Şai (bir kişinin hayatının uzunluğunu belirleyen kader tanrısı) haline getirmişti. İkisi de Renenutet ile birlikte (çocuğa onun gizli adını veren) tasvir edilir olmuştu.
Yeni doğmuş bebekleri ve annelerini koruma gücü vardı. Hatşepsut ayrıca Meskhenet'in tıpkı "Ra gibi" onu koruma sözü verdiğini iddia etti. Meskhenet'in aynı zamanda Ma'at Salonlarında (Şai ve Renenutet ile) merhumun karakterine tanıklık ettiği düşünülüyordu. Bu onun korumasının doğumdan ölüme ve ötesine uzandığını, ölen kişinin öteki dünyada sembolik yeniden doğuşuna da yardımcı olabileceğini gösteriyordu. Esna'daki Khnum tapınağında bulunan yazıtlarda Khnum'a eşlik eden ve kötü ruhları kovmak için sihir kullanan "dört Meskhenet"e başvurulduğu görülür.
Meskhenet herhangi bir bölge ya da şehirle ilgili değildi. Bu yüzden özellikle ona adanmış tapınaklar bulunamadı. Ancak ülkenin her yerindeki doğum tuğlaları üzerinde görünen şekli ile popüler ve saygın bir tanrı olduğu görülüyor. Doğum tuğlası üzerinde sıklıkla tasvir edilen ve doğumla yakından ilişkili olan bir başka tanrıça ise inek tanrıça Hathor' du. Dahası Meskhenet'in sembolü henüz yavrulamamış ineğin rahimini temsil ettiği düşünülen iki eğik halkadan oluşuyordu. Onun adı "doğum yeri" anlamına geliyordu ve genellikle insan kafasına sahip, bir doğum tuğlası ya da inek rahmini simgeleyen başlıklar takan kadın olarak tasvir edilmişti.
Düşünce katılığı yaşayanlar yani inançlılar değişime kapalıdırlar. İman etmiş olan insanlar düşünmez. Onlar, kendilerine sunulanı bilgi eksikliğinden akıl süzgecinden geçiremediklerinden dolayı mantıklarına uygun olsun veya olmasın inanırlar. Bilgiyle değil, korku ve çoğunluğun inandığı şeye göre karar verirler. Bu karar kendilerine ait değildir. Bunu çevre ve otorite belirler.
Böyle bir insan öğrenmekle ve okumakla ilgilenmez bu yüzden kendisini geliştirmez, yeniliğe ve değişime tümden kapalıdır, bulunduğu yerde kalır. Fakat sorgulayan değişime ve ilerlemeye açık kişi, okuyan kişidir ve bu kişiler yerde gördüğü bir kağıt parçasından bile birşey öğrenir. Bir insanın gelişimi farkındalık bilincinin oluşmasıyla mümkündür. Zeka her canlıda doğuştan vardır. Akıl edinilmiş olan saf (rasyonel) bilginin desteği ile işlev görür. Beyin motordur. Bu motorun yakıtı bilimsel, rasyonel bilgidir. Kutsal yalanlarla donatılan bir beyin realiteden kopmuş demektir. Yani yalanla donatılan bir beyin, benzinli bir aracın motoruna dizel yakıt doldurmak gibidir. Motoru bozacaktır.
Bilgi ile desteklenmeyen akıl verimsiz kalır. Kendini inancını ( din ) mükemmel gören, bundan başka hiçbir gerçek aramayan bir kimse, cahil kalmaya mahkumdur. Hakikat dinlerde değil, hakikat evrendedir, doğadadır, canlıdadır, ama onu görmek için din örtüsünü kaİdirmak zorundasın. Din insanı kendi inancından olmayan herkese, doğaya ve canlıya düşman eder. Örtüyü kaİdirabilirsen sahte oİanı ve kendini keşfedersin; bu yüzden cesaretini ptla ve sorgula sahte oİani tanıdığın an o ortadan kaİkar, hakikat açığa çıkar. İnsanı doğru eyİeme sevk eden din değil sevgidir. İnancının sana gerçekleri sunduğunu ve seni ahlaklı bir insan yaptığınıyorsun. Bir düşün, kendi inancından olmayan insanalara karşı hoşgörülü olabiliyor musun?
Onları dost edinebiliyor musun? Onları sevebiliyor musun? Yoksa sadece senin inandığın şeye inanmadığı için ondan nefretmi ediyorsun? Gerçeklerle yüzleşmeye korktuğun sürece yalanlarla yaşamaya, cahil, kandırılmaya ve sömürülmeye kalmaya mahkumsun. İnsan olmanın olmazsa olmaz koşulu gerçeklerle yüzleşmektir. Korkak insanlar yalanlara, cesur insanlar gerçeklere sarılır.
İnsanı "insan" yapan inancı değil bilincidir.
Bilinçli olabilmek için temel şart cesur ve dürüst olmaktır.
Cesaretini topla ve inancını sorgula, insanları çıkarın ve inancından olduğu içind eğil, dürüst oldukları için sev.
Bunu asla unutma dürüst ve cesur olmayanlar bilinçlenemez.
Bilinç "sevgi"nin diğer adıdır.
Bilinçlenemeyen sevemez, sevemeyen insanlaşamaz.
İnsan olmak, Hristiyan, Musevi, Müslüman olmak demek değidlri. Çünkü bu üç dine mensup insanlar birbirilerinden nefret eder.
Böyle bir insan öğrenmekle ve okumakla ilgilenmez bu yüzden kendisini geliştirmez, yeniliğe ve değişime tümden kapalıdır, bulunduğu yerde kalır. Fakat sorgulayan değişime ve ilerlemeye açık kişi, okuyan kişidir ve bu kişiler yerde gördüğü bir kağıt parçasından bile birşey öğrenir. Bir insanın gelişimi farkındalık bilincinin oluşmasıyla mümkündür. Zeka her canlıda doğuştan vardır. Akıl edinilmiş olan saf (rasyonel) bilginin desteği ile işlev görür. Beyin motordur. Bu motorun yakıtı bilimsel, rasyonel bilgidir. Kutsal yalanlarla donatılan bir beyin realiteden kopmuş demektir. Yani yalanla donatılan bir beyin, benzinli bir aracın motoruna dizel yakıt doldurmak gibidir. Motoru bozacaktır.
Bilgi ile desteklenmeyen akıl verimsiz kalır. Kendini inancını ( din ) mükemmel gören, bundan başka hiçbir gerçek aramayan bir kimse, cahil kalmaya mahkumdur. Hakikat dinlerde değil, hakikat evrendedir, doğadadır, canlıdadır, ama onu görmek için din örtüsünü kaİdirmak zorundasın. Din insanı kendi inancından olmayan herkese, doğaya ve canlıya düşman eder. Örtüyü kaİdirabilirsen sahte oİanı ve kendini keşfedersin; bu yüzden cesaretini ptla ve sorgula sahte oİani tanıdığın an o ortadan kaİkar, hakikat açığa çıkar. İnsanı doğru eyİeme sevk eden din değil sevgidir. İnancının sana gerçekleri sunduğunu ve seni ahlaklı bir insan yaptığınıyorsun. Bir düşün, kendi inancından olmayan insanalara karşı hoşgörülü olabiliyor musun?
Onları dost edinebiliyor musun? Onları sevebiliyor musun? Yoksa sadece senin inandığın şeye inanmadığı için ondan nefretmi ediyorsun? Gerçeklerle yüzleşmeye korktuğun sürece yalanlarla yaşamaya, cahil, kandırılmaya ve sömürülmeye kalmaya mahkumsun. İnsan olmanın olmazsa olmaz koşulu gerçeklerle yüzleşmektir. Korkak insanlar yalanlara, cesur insanlar gerçeklere sarılır.
İnsanı "insan" yapan inancı değil bilincidir.
Bilinçli olabilmek için temel şart cesur ve dürüst olmaktır.
Cesaretini topla ve inancını sorgula, insanları çıkarın ve inancından olduğu içind eğil, dürüst oldukları için sev.
Bunu asla unutma dürüst ve cesur olmayanlar bilinçlenemez.
Bilinç "sevgi"nin diğer adıdır.
Bilinçlenemeyen sevemez, sevemeyen insanlaşamaz.
İnsan olmak, Hristiyan, Musevi, Müslüman olmak demek değidlri. Çünkü bu üç dine mensup insanlar birbirilerinden nefret eder.
MÂİDE-51 - Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır.Seni başka insanlardan uzak tutan, onları dost edinmene engel olan, onların güzel yanlarını görmeni engelleyen, onlara karşı sevgisiz ve tahammülsüz olman, hatta kin ve nefret duyman, öldürmeyi arzulaman, sana ait olan düşünceler değil, inancının sana dayattığı yalanlardan dolayıdır. İnancın senin yaşamının bile değersiz olduğunu söylüyor sana.
TEVBE Süresi 111 -Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler.Şimdi korkma ve bir düşün; kahinatı yaratan bir Tanrı neden yarttığı insanları birbirine öldürtsün?
ALİ İMRAN Suresi 47. ayet - O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir"
BAKARA Suresi 117. ayet - Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir. ... Bir işin olmasını dilerse "ol" der ve olur!Ol dediğinde her şey hemen oluveriyor ise ol dediğinde neden ölmesin? Neden sana ihtiyaç duyuyor yarattıklarını öldürmek için? Hani nerede ecel? Sen Azrail misin? Yada şöyle düşün; Tanrı kullarından birini veya bir kaçını öldürmeye karar verdi, ama kendisi yaratabiliyor fakat öldüremiyor, Azrail`i veya seni görevlendiriyor. İnsanı yaratmakmıdır daha zor olan, yoksa öldürmekmidir? Tanrı bu kadar aciz mi? Yarabiliyor ama öldürmek için birilerine ihtyiac duyuyor? İnancın sana bu dünyanın yalan olduğunu söylüyor. Bu dünyadadaki yaşamından başka bir yaşamın olmayacak ne senin ne de diğer insanların. Onlarla düşman değil, dost ol ve doğa, canlılar ve insanlar ile ahenk içinde yaşa.
SİZDEN GELENLER | Yazan: Soraya Yıldız
Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
- Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
- Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
- Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)
Yazan: A.Kara
MUHAMMED'İN EŞLERİ VE CARİYELERİ - 1
(Zifafa Girdikleri)
Bu çalışmada Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Sad, İbn İshak, İbn Hişam, Ahmed
ibn Hanbel, Nesai, Ebu Davud gibi İslam kaynaklarında Muhammed'in eşleri ve
cariyeleri hakkında yazanları özetleyerek sizlerle paylaşacak ve sizlerin
fikirlerini öğrenmek istediğim için yazının sonunda konuyla ilgili birkaç
soru yönelteceğim.
Önce 2 maddelik bilgilendirmede bulunayım:
1) Kaynaklardan bizzat kendiniz de açıp okuyabilirsiniz, ne yazıyorsa onları
paylaşacağım. Bu yüzden "yalancı, iftiracı" gibi sözler sarf edecek veya
tehdit mesajları yazacaksanız, hiçbir kaynağı olmadığı halde "o dönemde kadınların yaşı adet olduktan sonra sayılmaya başlanıyordu" gibi sözlere başvuracaksanız lütfen hemen şimdi bu içerikten çıkın.
2) Eğer "Hazreti" gibi yüceltici ya da "Allah ondan razı olsun" anlamına
gelen "radıyallahu anh" gibi terimleri kullanmamayı saygısızlık,
terbiyesizlik olarak görüyorsanız, insanların sizin kutsalınız hakkında
konuşurken onu yüceltmek, övmek ya da ona dua etmek zorunda olduğunu
düşünüyorsanız yine tekrarlıyorum, lütfen hemen şimdi bu sayfayı kapatın.
● EŞİ | Hatice bint Hüveylid || Evlenme tarihi : 595
Eski Arapların kullandığı Hatice ismi : "erken doğan kız çocuğu" demektir.
Kureyş kabilesinden olan Hatice Mekke'nin zengin tüccarlarından biriydi.
Mekke'de doğmuştu ve Kureyş kabilesinin güçlü üyelerinden biriydi.
Kabilelerinin lideri olan büyükbabası Esad Kabe'nin koruyucusu ve
yöneticisiydi.
Muhammed'den önce 2 kocası olmuştu. İlk kocası Ebu Hale Hind b. Zürare'den
Hind adlı bir oğlunun ve ismi belirtilmemiş bir kızı, ikinci
kocası Atik b. Abid'den de Hind adında bir kızı olmuştu. Kimi kaynaklarda 2.
kocasının ilk kocası olduğu, onun ölümü üzerine diğeri ile evlendiği de yer
alır.
2. kocasının ölümünden sonra kendi adına ticaret yapacak bir adam
görevlendirmeyi tercih ediyordu. İstihdam ettiği bu adamlarla Şam'a ticaret
kervanlarını gönderiyordu. Şam'a düzenlediği seferlerden birinde normalde verdiği paranın 2 katını ödeyerek Muhammed'i kervanı götürmesi için
görevlendirmiş, daha sonra kölesi Meysere'nin de yönlendirmelerinin
yardımıyla Muhammed ile evlenmiştir. Evlendiğinde 40 yaşında olduğu görüşü
ağırlıkta olduğundan 37 veya 28 yaşında olduğunu belirten rivayetler zayıf
kabul edilmektedir.
Rivayetlere göre Hatice bir gün rüyasında gökteki ayın hanesine girdiğini ve
daha sonra koynuna girdiğini görmüş rüyasını kuzeni Varaka'yla paylaşmış ve
kuzeni gelecek olan son peygamberin eşi olacağını müjdelemiştir. Kervanın
dönüşünde Muhammed'in yanında bulunan Hatice'nin kölesi Meysere, Muhammed'in
iki tarafında iki melek gördüğünü söylemiş Hatice de bu olaydan önce gördüğü
rüyayı hatırlamış, Muhammed'in gelecek olan son peygamber olduğunu anlayıp
evlenme teklif etmiştir.
Bazı kaynaklara göre Muhammed'e evlenme teklif eden o iken, farklı
kaynaklarda ikinci bir ihtimal olarak Hatice’nin arkadaşı olup daha sonra
sahabe arasında yer alan Nefîse bint Ümeyye’nin aracılık ettiği, Muhammed’e
eğer Hatice ile evlenmeyi düşünürse bu konuda yardımcı olacağını
belirttiği kaydedilmektedir.
Muhammed'in 6 çocuğunun annesiydi. Doğurduğu 6 çocuktan erkek olanlar
Kasım ve Abdullah küçük yaşta hayatlarını kaybetmişti. Muhammed'in Ebu'l
Kasım künyesini almasını sağlayan ilk çocukları olan Kasım'dır fakat
çocuğun sadece 2 yaşına kadar yaşadığı söylenir. Muhammed'in Kızlarının
adları sırasıyla; Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma idi.
Hatice'nin ölüm yılı 620'dir. Hacûn Kabristanı'na gömülmüştür. Yaşadığı süre
boyunca Muhammed'in tek karısı olmuş, Muhammed o hayatta iken kimse ile
nikahlanmamış, hep tek eşli yaşamıştır. Hatice'nin ölümünden 2,5 yıl sonra,
53 yaşındayken çok eşliliğe başlamıştır.
[Kaynaklar: İbn-İshak 82-83, 106-107, 111, 113-114, 160-161, 191, 229,
313-314 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 128-130, cilt
39, s. 169-170 | İbn Sa'd 8:9-12, 17, 39, 151-152 | Müsned, I, 312;
Abdürrezzâk es-San‘ânî, V, 320; Zübeyr b. Bekkâr, s. 25-27; Muhammed
Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 673, 676; Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi, İstanbul 1988- , VII, 388; İbnü'I·Cevzi, Muntazam, 2/316;
Halebi, insanü'l-Uyun, 1/156; Ebu Nuaym, Ma'rifetü's-Sahabe, 6/2751]
● EŞİ | Sevde bint Zem'a || Evlenme tarihi: 620
● EŞİ | Sevde bint Zem'a || Evlenme tarihi: 620
Sevde bir dericiydi. Muhammed'in Hatice'den sonraki 2.eşiydi. Daha önce kocası Sekrân b.Amr el-Ensarî ile Müslüman olarak önce Habeşistan’a hicret eden, sonra kocası ile birlikte tekrar Mekke’ye dönen Sevde binti Zem’a, kocasının ölümü üzerine beş çocuğuyla yalnız kalmış bir kadındı.
Muhammed'in eşlerinin en kilolu ve yavaş olanı olarak tarif edilir. Yavaş
olduğundan ve görüntüsüyle dikkat çektiğinden Muhammed'den izin alarak
şeytan taşlamaya herkesten önce giderdi. Hatta onun bu iri yapısının ve
yavaşlığının örtünme ayetinin nedenlerinden olduğu söylenir.
Ayrıca rivayetlere göre Muhammed'in çocuklarıyla ilgilenmiş, onları büyütüp
yetiştirmiş, annelik yapmıştır.
Sevde yaşlanmaya başladığı için Muhammed'in onu boşayacağından korkmuş ve
Muhammed'e giderek ahirete peygamber eşi olarak gitmek istediğini söylemiş,
her ne kadar Muhammed ile evli olsa da O'na bir daha asla kendisi ile
yatmayacağını, kendi ile yatması gereken günlerde Ayşe ile yatabileceğini
söyleyerek onu nikahlı eşi olarak evinde kalmaya ikna etmiş ve böylece
sırasını Ayşe'ye vermiştir.
Buhari'nin Nikah kitabındaki hadis şöyledir:
141-.......Bize Zuheyr, Hişam'dan; o da babası Urve'den; oda
Aise (R)'den tahdis etti ki, Sevde binti Zem'a, kendi nevbet gününü
Aişe'ye hibe etmişti. Peygamber (S) de Aişe'ye bir kendi gününü, bir de
Sevde'nin gününü ayırır olmuştu.
Konuyla ilgili olarak Muhammed, Allah'ın Nisa 128'i gönderdiğini söylemiştir: "Ve şâyet bir kadın kocasının ilgisizliğinden veya ondan yüz çevirmesinden korkarsa, artık ikisinin arasında sulh (anlaşma) yapılarak ıslah edilmesinde (uzlaşmasında) onların ikisine de bir günah yoktur ve sulh (anlaşma) daha hayırlıdır. Nefisler cimriliğe (kıskançlığa ve hırsa) hazır kılınmıştır (meyilli yaratılmıştır). Ve eğer ihsanla davranır ve takva sahibi olursanız, o taktirde, muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır."
[Kaynaklar: Sahih Buhari 2:26:740; İbn-İshak 148, 309, 530; İbn Hişam 918; Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 128-130, cilt 39, s. 169-170; İbn Sa'd 8:39-42, 152; Ahmed İbn Hanbel, müsned, c.6, s.211; Buhârî, “Vuḍûʾ”, 13; İbn Hacer, el-İṣâbe, IV, 286; Buhârî, “Ḥac”, 98; A.g.e., hadis no: 817 Buhârî, “Hibe”, 15; A.g.e., hadis no: 1136; Hamidullah a.g.e., II, 677; Buhari, Nikah, bab 99, hadis 141]
● EŞİ | Aişe bint Ebu Bekir / Ayşe || Nişan (Sözleşme) tarihi: 620 , Evlenme tarihi: 623
Ayşe, Muhammed'in en iyi arkadaşı ve baş vaizi Ebu Bekir'in kızıydı. Bu evliliğin de güçlü ilişkiler kurma yani siyasi amaçlı olduğu, Ebubekir ile Muhammed arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için yapıldığı düşünülür. Muhammed Aişe'nin yaşça daha büyük genç kız kardeşi olmasına rağmen 6 yaşındaki Ayşe'yi seçmiş ve Ayşe en sevdiği karısı olmuştu. Bu durum İslam'da küçük yaştaki kız çocukları ile yapılan evliliklerin resmileşmesine neden olmuştur.
Fasil : İSRÂ` VE Mİ`RÂC HADÎSİ
Konu : Hz. Peygamber`in Hz. Âişe
ile evlenmesi
Ravi : Ümmü`l-mü`minîn Âişe
HadisNo : 1553
"Peygamber benimle altı yaşında bir kızken nişanlandı. Medine'ye gittik ve Beni-el-Haris bin Hazrec'in evinde kaldık. Sonra hastalandım ve saçlarım döküldü. Daha sonra saçlarım büyüdü ve annem, Ümmü Rûmân, salıncakta kız arkadaşlarımla oynarken yanıma geldi. Beni çağırdı, yanına gittim, bana ne yapacağını bilmiyordum. Elimden yakaladı ve beni kapıda bekletti. Soluğum kesilmişti, nefesim yerine geldiğinde biraz su aldı ve yüzümle başımı bu su ile ovdu. Daha sonra beni eve aldı. Evde Ensâr`dan birtakım kadınlar hazır bulunuyordu. Bunlar bana: "Hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin!" dediler. Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar da benim kılığımı, kıyafetimi düzlediler ve Resûlullah'a teslim ettiler. Ensâr kadınları beni Resûlullah`a takdim ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım. [Sahih-i Buhari 5.Kitap]"
[Kaynaklar İbn-İshak 116, 223, 279-280, 311, 457, 464-465, 468,
493-499, 522, 535-536, 544, 649-650, 667, 678-688 | İbn Hişam 918 | Ebu
Cafer Taberi cilt 9, s. 128-131, cilt 39, s. 171-174, Sahih Buhari
5.Kitap; Buhârî, “Şehâdât”, 15; "Kefalet", 4; Buhârî, Nikâh 38, 39, 57,
59, 61; Müslim, Nikâh 69, (1422); Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63,
(4933,4934,4935, 4936, 4937); Nesâî, Nikâh 29, (6, 82). Ayrıca Kutub-i
Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayın: 15/486.]
İslam peygamberinden tam 2210 hadis rivayet etmiş olan Aişe hakkında önemli
birkaç olay vardır. Daha önce tüm bu olayları birebir İslam kaynaklarında
yazdığı haliyle okuduğum halde tuhaf bir şekilde duyduklarından memnun
kalmayan bazıları tarafından küfür ve hakaretlere maruz kaldım. Bu önemli
birkaç olayı kısaca anlatacağım, dileyenler detaylı olarak araştırabilir ve
kaynaklardan anlattığım ilgili videoları izleyebilir.
İfk Hadisesi
İlk olay İfk Hadisesi yani Ayşe'ye zina yaptığı yönünde atılan iftiradır.
Nur suresinin 11-26. ayetlerinde anlatılan olay budur. Fakat söz konusu
ayetlerde olayın detayları yer almamakta sadece Ayşe'ye bu suçlamayı
yönelten kişiler lanetlenmektedir.
İfk hadisesi kısaca şudur: Ayşe Muhammed ile bir sefere çıktığı sırada gece
vakti tuvalet ihtiyacı için devesinden iner. Geri geldiğinde boynundaki
gerdanlığın koptuğunu fark ederek onu aramak için hacetlendiği yerin
çevresine bakınmaya gider. Ayşe uzun süre kolyesini ararken askerler Ayşe
içinde zannederek onun mahmilini devesine yükleyip yola koyulurlar. Geride
kalan Ayşe gerdanlığını bulur, ordugaha gider ama kimseyi bulamaz. Nasılsa
beni aramaya gelirler diyerek önce bulunduğu yere gider ve orada uyuya
kalır. Geri gözcülüğü görevinde olan Safvan İbnu Muattal Ayşe'yi bulur,
deveye bindirir ve ordunun konakladığı yere varırlar. Ayşe geride kaldığı
için hakkında söylentiler çıkmıştır. Medine'ye döndüklerinde bir ay hasta
halde yatarken dedikodular büyüyerek yayılmıştır ama Ayşe'nin bunlardan
haberi olmasa da Muhammed'in tavırları onu bir şeylerin normal olmadığı
konusunda şüphelendirmiştir. Bir kadından kendisi hakkında çıkan dedikoduyu
öğrenir.
Muhammed'in onun masum olduğu konusunda şüpheli davranması, Allah'tan
Ayşe'nin masum olduğu konusunda vahiy beklemesi ve vahiy geciktiği için Ali
ile istişare etmesi ve Ali'nin bu konudaki tutum ve sözleri Ayşe'yi
yıpratmıştı. Bu uzun süreç sonrası Ayşe ile Ali'nin arası açılmış, Muhammed
ise gelen vahiy ile (Nur 11-14) Ayşe'nin masum olduğunu ilan etmiş fakat
Ayşe bu süreç boyunca gördüğü muameleden dolayı Muhammed'e sitem etmiştir.
[Kaynaklar: Buhari, Şehâdât, 15, 30, Hibe 15, Cihad 64; Megâzi 11, 34,
Tefsir, Yusuf 3, Nur 6, 11; Eyman 18, İ’tisan 28, Tevhid 35, 52; Müslim,
Tevbe 56, (2770); Tirmizi, Tefsir, (3179); Nesâi, Tahâret 1194, (1,
163-164); İbn Hişam, es-Sîre, II, s. 298]
Diğer önemli olay Deve Savaşı'dır.
Cemel Vakası (Deve Savaşı)
Yukarıdaki olaya dair kaynaklar Ayşe ile Ali'nin arasının açıldığını işaret
eder. Cemel Savaşı'nın muhtemel sebebinin Ayşe'nin iftiraya uğradığı
Gerdanlık Vakası olduğu konusunda büyük ölçüde kabul vardır. Kısaca Ali ile
Ayşe'nin kendi orduları ile Basra'da karşı karşıya gelmiş ve bu savaştan Ali
zaferle çıkmıştır.
Ayşe 66 yaşında ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştür.
[Kaynaklar: Buhari, Fezailu'l-Ashab 30, Fiten 17-18; Ebu Davud, Sünnet
13, (4666); Tirmizi,Tefsir, Ahkaf; Taberî, Târîḫ (de Goeje) Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Târîḫu’r-rusül ve’l-mülûk (nşr. M. J. de
Goeje), I-XV, Leiden 1879-1901, 1964-65, s. 3011, 3057, 3069, 3082, 3183, 3091-3233.]
● EŞİ | Hafsa bint-i Ömer
|| Evlenme tarihi: 625
605 yılında Mekke'de doğmuş olan Hafsa, Muhammed'in varlıklı ve sözü geçen
arkadaşı Ömer'in kızıydı. Kocası Huneys b. Huzâfe Bedir Savaşı'ndan
dönerken hastalanıp Medine'ye vardığında ölünce Hafsa Ağustos 624'de dul
kalmıştı. Ömer, Osman'a çocuksuz olarak dul kalan kızı Hafsa ile
evlenmesini teklif etti fakat Osman evlenmek istemediğini söyledi. Daha
sonra aynı teklifi Ebubekir'e de yöneltti fakat Ebubekir bu teklife sessiz
kalınca Ömer gücendi. Rivayete göre Ebubekir'in sessiz kalmasının
nedeninin Muhammed'in Hafsa ile evlenme niyetinde olduğunu bilmesi, fakat
bunu açıklamanın ona düşmeyeceğini düşünmüş olmasıdır.
Ebubekir'e gücenen Ömer bu konuyu Muhammed'e açınca İslam peygamberi kızı
için nikah teklif eder, 400 dirhem mehir verir, Ocak 625'te evlenirler.
Evlenme tarihinden 624 olarak bahsedildiği de olur. Bazı kaynaklarda
Muhammed'in yakın dostlarının kızları ile olan evliliklerinin amacının
akrabalık ilişkileri kurarak güçlenmesini sağlamaktır.
Hafsa'yı Muhammed için önemli kılan noktalardan biri okuma yazma biliyor
olmasıdır. Hatta Hafsa kendi el yazısı ile bir Kur'an yazmıştı.
Muhammed'in eşlerinden en çok Ayşe ile anlaşıyordu hatta Muhammed'e karşı
birlikte hareket etmişlerdi.
Hafsa'nın Muhammed'i Mariye ile kendi odasında görüp tepki göstermesi
üzerine Muhammed Mariye'yi kendine yasaklamış fakat bu olayın aralarında
sır olarak kalması gerektiğini belirtmiş, Hafsa sır tutmayıp olanları
Ayşe'ye anlatınca Muhammed, Allah'ın Tahrim suresi 1. ayeti vahiy ettiğini
söyleyerek ettiği yemini bozmuş, Mariye'yi kendine yasaklamaktan
vazgeçmiştir.
Bu sırrın ne olduğu konusunda iki rivayet daha vardır:
Biri Muhammed'in tekrar bal şerbeti içmeyeceği konusunda yemin etmesi,
diğer ise kendisinin vefatından sonra devlet yönetiminin Hz. Ebû
Bekir ile Ömer’e kalacağını bildirmesidir.
Fakat İslam alimlerince en çok kabul gören ve tefsirlerde yer alan sır
Mariye ile ilgili olandır. Hatta bu rivayetler Tahrim suresinin ilk 5
ayetini anlaşılabilir kılmakta, aksi halde ayetlerde hangi kadınlardan,
neden bahsedildiği anlaşılamamaktadır.
Bu sırrı Ayşe'ye anlattığı ve Ayşe ile bir olup karşı tavır aldıkları için
Muhammed Hafsa ve Ayşe'yi boşamayı düşünmüştür. Bu durum sonrası Allah'ın
vahiy göndererek şöyle dediği söylenir:
"4. İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz
eğrilmişti. Ama peygambere karşı bir dayanışma içine girecek olursanız
bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur, sonra da
Cebrâil ve iyi müminler. Melekler de bunların ardından onun
yardımcısıdır.
5. Eğer sizi boşayacak olursa rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi
olan, Allah’a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat
eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire
eşler verebilir." (Tahrim 4-5)
Bazı rivayetlere göre Muhammed Hafsa'yı boşamış, iddet süresi içinde ona
geri dönmüştür.
Hafsa'nın hicretin 45. yılında vefat ettiği ve Baki mezarlığına gömüldüğü
rivayet edilir.
[Kaynaklar: İbn-İshak 218, 301, 679 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s.131-132, cilt 39, s.174-175 | İbn Sa'd 8:56-60, 152 | Buhârî, “Meġāzî”, 12; Belâzürî, I, 422 | et-Tahrîm 66/3; Elmalılı, V, 5110-5116; İbn Sa’d, age., VIII, 86; VIII, 53-221; 36-38. Erkeğin Boşadığı Karısına Dönmesi babı, 2283. hadis; Dârîmi, talâk 2; Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/48-49]
● EŞİ | Zeyneb bint Huzeyme || Evlenme tarihi: 625
İslam peygamberi, Hafsa'dan sonra Zeynep b. Huzeyme (MS. 596-625) ile
evlenmişti. Muhammed'in Kureyş kabilesinden olmayan eşlerinden ilkiydi.
Babası Mekke'deki Hilal kabilesindendi. Zeynep henüz müşrik olduğu dönemde
sadaka çalışmalarına olan bağlılığı ve aşırı cömertliği nedeniyle
“Yoksulların Annesi” olarak bilinen orta sınıf bir duldu.
Zeynep'in ilk kocası aynı zamanda kuzeni olan Cehm ibn Amr ibn
el-Haris'ti. İkinci kocası tanınmış bir Müslüman olan Abdullah ibn.
Cahş'tı. Sonraki kocası Muttalib aşiretinden bir Müslüman olan Tufeyl ibn
el-Harith'ti ancak bu evlilik de boşanmayla sonuçlanınca Tufeyl'in
kendinden 30 yaş büyük olan kardeşi Ubeyde ile evlendi. Kocası Ubeyde b.
el-Haris b. Abdulmuttalib, katıldığı Bedir Savaşı'nda ölmüştü. Kocası ölen
Zeynep savaşta yaralananlara hemşirelik yapıyordu.
Güzel olup olmadığı ya da birçok evlilik teklifini reddedip etmediği
konusunda çelişkili rivayetler vardır. Fakat ilk kocasının erkek kardeşi
olan Kubeysa'nın ona 400 dirhem mehir veren Muhammed ile evliliklerini
ayarladığı rivayet edilir. Bu sırada Zeynep henüz 30 ya da biraz daha
küçük bir yaştadır. Muhammed'e kendiyle evlenmesini teklif ettiği rivayet
edildiği gibi teklifi gönderenin Muhammed olduğunu yönündeki rivayetler
yoğunluktadır.
İslam peygamberinin, hizmetlerinden dolayı mükafatlandırmak için onunla
evlendiği düşünenler olduğu gibi evliliğin amacının kabilesi Amir b.
Sa'sa'ah ile iyi ilişkiler kurmak olduğudur.
Muhammed ile evlendikten 2-3 ay sonra 625 yılında ölmüş ve Cennet'ül Baki
Mezarlığı'na gömülmüştür.
[Kaynaklar: İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s.138, cilt 39, s.
63-64 | İbn Sa'd 8:82, 152; Hamidullah, II, 680; İbn Sa'd, VIII,
116; (Translated by Bewley, A. (1995). The Women of Madina. London: TaHa
Publishers, 82.; Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Târîḫu’r-rusül ve’l-mülûk.
Translated by Landau-Tasseron, E. (1998). Vol. 39: Biographies of the
Prophet’s Companions and Their Successors. Albany : State University of
New York Press, 163-164; Prophet Muhammad for All, Hadrat Zainab;
Bodley, Ronald V. "The Messenger: The Wives of Mohammed", 1946.; İbn
Kesir. Hz.Muhammed'in Hayatı, cilt. 3. Translated by Trevor Le Gassick
(2000). Reading, UK: Garnet, 122.; Ahmed, M. Mukkaram. "Encyclopaedia of
Islam", 2005. p. 141; Wessels, Antonie (1972). "A Modern Arabic
Biography of Muhammad".; Watt, W. M. (1956). Muhammad at Medina. Oxford:
Clarendon Press, 287.]
● EŞİ | Ümmü Seleme / Hind || Evlenme tarihi: 626
Ümmü Seleme daha önce Ebu Seleme Abdullah b. Abdi'l Esed ile evliydi. Hep
birlikte Habeşistan'a hicret edip daha sonra Medine'ye gitmişlerdi. Uhud
harbinde yaralanan kocası ölmüştü. Ölen kocasından Seleme, Ömer, Dürre ve
Zeyneb adında 4 çocuğu olmuştu.
Asıl adı Hind'di. İslam'ı istemeyen Mekke'deki aristokrat ailesi
tarafından reddedilmişti. Çözüm üretebilen akıllı bir kadındı.
Rivayete göre kocasının ölümü sonrası Muhammed, Ümmü Seleme'ye evlilik
teklif etmiş, kapısının eşiğine oturarak elbisesini koymuş ve "Eğer mehri
artırmamı istersen, artırırım. İstersem, kadınları da artırırım (254)
demişti.
Başka bir rivayete göre Muhammed evlilik teklif etmek üzere bir adam
göndermişti. Ümmü Seleme yaşını, çocuk sahibi oluşunu ve kıskançlığını
anlatarak evlenmekten çekindiğini belirtince Muhammed kendinin ondan çok
daha yaşlı olduğunu, diğer konularda Allah'a dua edeceğini söyledi.
Akabinde evlendiler.
Bilindiği gibi İslam peygamberi çok eşli olduğundan birlikte olacağı
günleri eşleri arasında paylaştırıyordu. Muhammed'in Ümmü Seleme ile
Şevval ayında evlendiği ve birlikte olduğunun anlatıldığı rivayette bu
konuyla ilgili yazana bakalım:
Ümmü Seleme, Hz. Peygamber'e: "Benim yanımda yedinci geceni geçir ..
" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (S.A.V.): "Dilersem yaparım,
arkadaşlarının yanında yedi gün kalırım. Dilersem üç günde bir kalır,
sonra senin gününde onlara uğrarım." buyurdu. Ümmü Seleme: "Üç günde."
dedi.
Hicretin 61. senesinde, 84 yaşındayken ölmüş ve Baki mezarlığına
gömülmüştür.
[Kaynaklar: Ahmed b. Hanbel, Müsned (Kahire, 1313), IV, 27-28;
VI, 307; Müslim, “Cenâʾiz”, 3, 4; İbn-İshak 146, 147, 150-153,
167-169, 213-214, 462, 529, 536, 546, 589, 680; İbn Hişam 918; Ebu
Cafer Taberi cilt 9, s. 132, cilt 39, s. 175-177; Siyer, İbn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr.
Muhammed Hamidullah, Peygamberin Ümmü Seleme ile Evlenmesi, s.319-321,
hadis no:382; Hamidullah, age., II, 681.; İbn Sa’d, age., VIII, 97; İbn Hacer, el-İṣâbe, VIII, 222.]
● EŞİ | Zeyneb bint Cahş
[Evlatlık oğlu Zeyd'in eski karısı] || Evlenme tarihi: 627
Zeyneb b. Cahş ile ilgili tüm kaynakları daha önce detaylıca ele
aldığımdan özet geçeceğim. Dileyen şuradan detaylı çalışmaya erişebilir:
TIK
Deri el sanatlarında başarılı olan Zeyneb, Muhammed'in evlatlık oğlu
Zeyd'in karısı, aynı zamanda Muhammed'in halasının kızıydı. Muhammed
ile Zeyneb hicretin 5. yılında, Zeyneb 35 yaşındayken evlenmiştir.
Dönem toplumunda insanların evlatlık bile olsa oğlunun eşiyle evlenmesi
hoş karşılanmadığı ve insanlar bu durumun lafını etmesi üzerine
Muhammed, Zeyd'in öz oğlu olmadığını dolayısı ile Zeyneb'in onun
kayınvalidesi sayılmadığını ve evlenmekte bir sorun olmadığını
söylemişti ve arkasından konuşanları tehdit eden, vahiy olunduğunu
söyleyen ayetlerle evliliğini bir gerekçeye dayandırmıştı.
Bu gerekçe Cahiliye Araplarının evlatlıkları öz oğul gibi görmesi, öz
oğul gibi tüm haklara sahip olmasıydı. Dolayısı ile evlatlığın eşiyle
evlenmek hoş karşılanmıyordu. Muhammed, Allah'ın emrettiğini söyleyerek
evlatlıkların oğul değil sadece bir din kardeşi olarak görülmesinin
emredildiğini, bu yüzden Allah'ın isteği üzerine Zeynep ile evlendiğini
söylemiştir.
Zeynep ile evlilik sürecine, Zeyd ile boşanma süreçlerine dair 3 rivayet
türü vardır:
1. türden rivayetlerde yazanlara göre Muhammed Zeyneb'e aşık olunca üvey
oğlu Zeyd ondan boşanır. 2. türden rivayetler Zeyd'in zaten Zeynep'ten
boşanma niyetinde olduğunu ya da şerefli bir aileye mensup olan Zeyneb'in
kölelikten azatlı olan Zeyd'e bu yüzden ısınamadığını söyler.
3. türden rivayetler ise Zeyd'in, Muhammed'in Zeynep'ten hoşlandığını
duyduktan ya da öğrendikten sonra Zeynep'ten uzaklaştığını, soğuduğunu ve
onu boşamak istediğini yazar.
Konuyla ilgili indiğine inanılan Ahzab 4-5, 37 ve 40'a söz konusu
hadisler ile birlikte bakıldığında 3. türden rivayetlerin geçerliliği
daha ağır basmaktadır. Hemen kısaca bakalım:
Ahzab 4: Allah bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır, annelerinize
benzeterek haram olsun dediğiniz eşlerinizi anneleriniz kılmamış,
evlâtlıklarınızı da gerçek oğullarınız yapmamıştır. Bunlar sizin kendi
iddianızdır; hak ve hakikati Allah söyler, doğru yolu da O gösterir.
385. Zeyd b. Harise hastalandı. Rasulullah (S.A.V.) onu ziyarete
gitti. Zeyd'in hanımı Zeyneb binti Cahş, Zeyd'in baş ucunda
oturuyordu. Zeyneb, bazı işlerini yapmak üzere ayağa kalktı.
Rasulullah (S.A.V.) onu gördü ve başını önüne indirerek: "Kalpleri ve gözleri ters yüz eden Allah, noksanlıklardan
uzaktır." buyurdu. Bunu üzerine Zeyd: ''Ya Rasulullah, onu senin için
boşuyorum." dedi. Rasulullah: "Olmaz." cevabını verdi.
Bu olay üzerine Allah şu ayeti [Ahzab 37'yi] indirdi.
[Siyer-i ibn İshak, Peygamberin Cahş Kızı Zeynep'le Evlenmesi babı,
385.hadis, çeviren: Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed
Hamidullah, Akabe; Ayrıca bkz: İbn Sa’d, 1990, VIII, 80-81;
Hamidullah, 1993, II, 682; Ayrıca bkz: Tefsir-i Taberi, cilt: 6, cüz:
22, sure: 33, sayfa 499, tercüme: Kerim Aytekin, Hasan Karakaya, Hisar
Yayınevi]
Ahzab 37: Bir zaman, Allah’ın kendisine lutufta bulunduğu, senin de lutufkâr
davrandığın kişiye, “Eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork”
demiştin. Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde
saklıyordun; öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde sen halktan
çekiniyordun...
Ahzab 40: Muhammed sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir, fakat
o Allah’ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi
bilmektedir.
Evliliklerine dair 2 rivayet vardır. Birinci rivayete göre Muhammed, Ayşe
ile otururken vahiy geldiğini belirterek "Yüce Allah beni onunla
evlendirdi, kim bunu gidip Zeynep'e müjdeler" der. Hizmetçilerinden Selma
haber vermeye gider.
İkinci rivayete göre Muhammed, karısından boşanan Zeyd'i eski karısı
Zeyneb'e göndererek kendine istetir. Bu olayda Zeyd'in şöyle dediği
rivayet edilir:
"Onu görünce içim kabardı öyle ki ona bakamayacak duruma geldim."
[Kaynaklar: İbn-İshak 215, 495 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer
Taberi cilt 9, s. 134, cilt 39, s. 180-182 | İbn Sa'd/Bewley
8:72-81, 152; İbn Sa’d, c. VIII, s. 72-73, 101-115; Taberî, Târîh, c. II, s.
563; İbnü’l-Cevzî, c.III, s. 226; İbn Abdilberr, c. IV, s. 1851; İbn Kesîr, Bidâye, c. IV, s. 250; İbn Kesîr, Tefsir, c. XII, s. 6545;
Ayrıca bkz. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. VII, s.126; Nüveyrî, c. XVIII, s. 119; Zehebî, c. II, s.
217; Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Cuma: 17; Sünen-i Tirmizi,
3212]
◌ CARİYESİ | Reyhâne binti
Zeyd (Reyhane bint-i Şem'ûn / Reyhane bint-i Amr) || 627
Reyhâne bint-i Zeyd o dönemde Medine'de yaşamakta olan "Beni Kureyza"
isimli Yahudi kabilesindendir. Onun ilk kocası olan Hakem, 627
Nisan'da başı kesilen veya idam edilen 600-900 Kureyza erkeğinden
biriydi. Bütün Kureyza kadınları köleleştirilmiş ve ganimetler
paylaştırılırken Muhammed hisseden pay olarak onu almıştı. Ahzab 26-27.
ayetlerin bu olayla bağlantılı olduğu düşünülür. Şöyle yazar:
﴾26﴿ Allah, Ehl-i kitap’tan onlara destek verenleri kalelerinden
indirdi, kalplerine korku saldı; artık onların bir kısmını
öldürüyorsunuz, bir kısmını da esir alıyorsunuz.
﴾27﴿ Onların topraklarını, evlerini, mallarını, o zamana kadar ayak
basmadığınız bir toprağı size Allah miras bıraktı. Allah her şeye
kādirdir.
Güzel bir kadın olan Reyhane imkanı olmasına ve kendine teklif
edilmesine rağmen hiçbir zaman Muhammed'in karısı olmayı tercih etmemiş,
ısrarla onurlu bir kadın olarak köleler gibi giyinmek istemiş, bu yüzden
Muhammed'in evlilik teklifini ve İslam'a gir çağrısını reddederek cariye
statüsünde kalmayı yeğlemiştir. Konuyla ilgili hadiste Muhammed'e şöyle
dediği rivayet edilir:
"Beni nikahlamaktansa, cariyen olarak muhafaza et! Ben bir cariye kadın olarak kalmak isterim, zira hür Müslüman kadınlar gibi başıma örtü ve yüzüme peçe takınmak istemiyorum." [Hamidullah, II, 774, nr. 1117]
Meğazi'de yazan başka bir hadise göre Muhammed ona "İstersen seni azat eder seninle evlenirim, bunu yaparım; istersen
benim mülkümde olursun cariye olarak sana eş olurum, bunu da
yaparım." demiş, Reyhane bu teklifi "Ey Allah'ın Resulü, durum şu ki, benim senin mülk-i yeminin olmam
(cariyen kalmam) hem senin için hem de benim için daha
hafiftir." diyerek cevaplamıştır.
Enteresan bir şekilde Reyhane'nin bu hadislerinden onun İslami
sorumluluklardan kaçmak için Muhammed ile evlenmediği ve İslam'ı kabul
etmediği görüşünün öne sürüldüğü olur. Halbuki tarafsızca, empati
yaparak düşünebilen biri, kocası, akrabaları, tüm sevdikleri savaşta
öldürülen gururlu bir kadının bu teklifleri reddetme sebebini daha
mantıklı, gerçekçi iddialara dayandırmalıdır.
Başka bir rivayete göre Muhammed'in savaş ganimetleri arasından seçtiği
kadın bir ay kadar bir Müslüman'ın evinde bekletilmiş, bir ay sonra
Muhammed ona eğer Müslüman olursa kendisi ile evleneceğini söyleyince
kadın bunu kabul etmiş, bunun üzerine azad edilerek kendisine mehir
olarak 12 ukiyye yani 1,5 kg gümüş verilmiş, Mayıs 627'de Muhammed ile
evlenmiştir.
Muhammed'in onunla cariyesi olarak ilişkiye girdiği, kadının "ben
kavmimin dini üzerine kalacağım" dediği fakat daha sonra Müslüman olduğu
ve ölene dek Muhammed'in yanında cariye olarak kaldığı da rivayetler
arasındadır. Cariyelik hukukuna göre efendisi cariyesiyle nikah kıymadan
ilişkiye girebilir. Reyhane de Muhammed'in eşi olarak değil
cariyesi olarak kalmıştır.
19 yaşındayken cariye olarak alınan Reyhane 631 yılında, 24 yaşındayken
ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştür.
● EŞİ | Cüveyriye bint
Haris / Berre || Evlenme tarihi: 628
Kızcağız anlamına gelen Cüveyriye adını ona veren Muhammed'di. Asıl adı
Berre idi.
Bir Arap şefinin kızı olan Cüveyriye amcaoğlu ile evliydi. Lüks bir hayat
sürdüğünden bir prensesin zarafetine sahipti. Hicretin 6. yılında
Müslümanlar ile Beni Müstalik arasında gerçekleşen savaşta kocası
öldürülmüş ve Cüveyriye Müslümanlara esir düşmüştü. Mustalik oğullarından
alınan esirler bölüştürülürken Cüveyriye adlı kadın Sabit b. Kays'ın ya da
onun amcaoğlunun payına düşmüştü. Cüveyriye tatlı, güzel, alımlı bir
kadındı ve onu gören aşık oluyordu. Cüveyriye, hissesine düştüğü
efendisiyle mükatebe yapmıştı.
Mükatebe ya da fidye bir köle ya da cariyenin özgürlüğüne kavuşabilmesi
için ödemesi gereken fiyat konusunda efendisiyle yaptığı anlaşmadır.
Cüveyriye mükatebe konusunda yardım istemek için Muhammed'in yanına
gittiği sırada onu gören Ayşe kadının güzelliğinden rahatsız olarak
"Benim gördüğümü o da görecek" dedi.
Muhammed ile görüşürken
"Ya Rasulallah, ben, kavminin efendisi olan Cüveyriye İbnetü'l
Haris'im. Başıma senin bilmediğin bir musibet geldi. Mükatebe yaptım, bu
hususta bana yardım et"
dedi.
Bunun üzerine Muhammed daha hayırlı bir şey yapabileceğini, mükatebe
ücretini ödeyerek onunla evlenebileceğini söyleyince Cüveyriye teklifi
kabul etti ve evlendiler. Evlendiklerinde Muhammed 58, Cüveyriye ise 20
yaşındaydı.
Bu evlilik sonucu Cüveyriye'nin kabilesi Beni Mustalik ile Muhammed
arasında akrabalık bağı kurulunca Muhammed'in adamları "Onlar artık
Rasulullah'ın akrabasıdır" denip Mustalık oğullarından olan kölelerini
azat ettiler. Yani Cüveyriye evliliği kabul ederek hem kendini kölelikten
kurtarmış hem de kabilesinden köle olarak tutulan birçok kişinin
salıverilmesini sağlamıştı.
Hicretin 50 veya 57. yılında ölmüştü.
[Kaynaklar: İbn-İshak 490-493; İbn Hişam 918; Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 133, cilt 39, s. 182-184; İbn Sa'd 8:83-85, 119-120, 152; Siyer, İbn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Rasulullah'ın El-Haris Kızı Cüveyriye ile Evlenmesi, s.322-323; İbn Sa’d, age., VIII, 117; Komisyon, Büyük İslam Tarihi, I, 330.; İbn Hişam, age., II, 295.; Hamidullah, age., II, 685;]
● EŞİ | Ümmü Habibe Remle
binti Ebu Süfyan || Evlilik tarihi: 628
Habibe daha önce Zeyneb b. Cahş'ın erkek kardeşi Ubeydullah b. Cahş b. Riab ile evliydi. Habibe isminde bir kızları olmuştu. Bu yüzden Ümmü Habibe olarak anılıyordu. Kocası Ubeydullah Müslüman olmuştu. Ümmü Habibe'de onunla birlikte Habeşistan'a hicret etmişti.
Habibe daha önce Zeyneb b. Cahş'ın erkek kardeşi Ubeydullah b. Cahş b. Riab ile evliydi. Habibe isminde bir kızları olmuştu. Bu yüzden Ümmü Habibe olarak anılıyordu. Kocası Ubeydullah Müslüman olmuştu. Ümmü Habibe'de onunla birlikte Habeşistan'a hicret etmişti.
Hicret ettikleri Habeşistan'da bir süre Müslümanlara önderlik yaptılar
fakat bir süre sonra kocası tekrar Hristiyan olunca boşandılar. Daha
sonra kocası bir Hristiyan olarak öldü. Müslüman olan Habibe Mekke'deki
ailesinin yanına dönerse ona Hristiyan olmaları konusunda baskı
yapacaklarından korktuğu için Habeşistan'da kalmıştı.
Daha sonra Muhammed, Amr b. Ümeyye ed-Damri'yi 400 dinarlık mehir ile
birlikte en-Necaşi'ye göndererek kendisini Ümmü Habibe ile
evlendirmesini ve bölgedeki Müslümanları Medine'ye göndermesini istedi.
Haberi alan Habibe sevinerek üzerindeki takıları çıkarıp Necaşi
Ashame'nin cariyesi Ebrehe'ye verdi. Daha sonra Necaşi vekilen Muhammed
ile Habibe'nin nikahını kıydı. Fakat bundan farklı olarak Habibe'nin
Medine'ye döndükten sonra nikahlandığı da rivayet edilir.
Muhammed, Ümmü Habibe'nin hissesine Hayber gelirlerinden 80 vesk hurma
ve 20 vesk arpa tahsis etmişti. Bu gelir Habibe öldüğünde bile devam
ediyordu. 4 Yıl evli kalmışlar fakat evliliklerinden çocukları
olmamıştı. Muhammed öldükten sonra 34 yıl daha yaşadığı rivayet
edildiği gibi bazı rivayetlere göre Habibe, Muhammed'den sonra 32 yıl
yaşamış, 664'te ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştü.
Bu evlilik siyasi yönden oldukça önemliydi çünkü bu sayede Muhammed ile
Emeviler arasında akrabalık bağı kurulmuştu. İslam'ın Emeviler arasında
yayılması da kolaylaşacaktı.
[Kaynaklar: Siyer, ibn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan
Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Peygamberin Ümmü Habibe ile Evlenmesi,
s.319; Şâfiî, el-Üm, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), V, 8, 15.; İbn
Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Şihâbî), VI, 70; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ,
II, 220-222; İbn Hişâm, es-Siretu'n-Nebsviyye, Kahire
(Tarihsiz), III, 197; İbn Abdi'I-Berr, ensâbe, IV, 297]
● EŞİ | Safiyye bint
Huyey || Evlilik tarihi: 628
Yahudi şefi Huyey ibn Ahtab'ın güzel kızıydı. İlk eşi meşhur bir şair ve
kumandan olan Sellam ibn Mişkem el-Kuradi idi. Bir süre sonra boşanmış ve
ikinci evliliğini Hayber'in meşhur kalesi Şemmus'un kumandanı Kinane ile
yapmıştı.
Hayber'in Müslümanlar tarafından fethi sırasında kocası, babası ve erkek
kardeşi öldürülmüş, kendisi de Müslümanlara esir düşmüştü. Önceki
saldırılarda ise üç amcası ve birkaç kuzenini kaybetmişti. Rivayete
göre emir üzerine Bilal, Safiyye ile amca kızını Muhammed'e götürürken
Yahudi ölülerine uğramış, Safiyye'nin amca kızı ölüleri görünce feryat
edip çığlık atmış, başına toprak saçmış, bunun üzerine Muhammed "Şu
şeytanı benden uzaklaştırın" demişti.
Arabistan'da yöneticilere yani kabile reisleri ve hükümdarlara düşen ganimet payına "Safiyye" denirdi. Yine savaş ganimetlerinin* paylaşıldığı bir sırada Zeyneb Muhammed'in hissesine düşmüştü. Peygamberin hissesine düşen bir ganimet olduğundan Safiyye olarak adlandırılmıştı.
Rivayete göre savaşın hemen ardından yapılan görüşmede Muhammed ona İslam ve Yahudilik hakkındaki görüşlerini sormuş, o da gönlünün İslamiyet'ten yana olduğunu söyleyince tüm akrabalarının öldürüldüğü savaşın gecesinde evlenmişlerdi. Kölelikten azad edilmiş olması da mehiri sayılmıştı.
Arabistan'da yöneticilere yani kabile reisleri ve hükümdarlara düşen ganimet payına "Safiyye" denirdi. Yine savaş ganimetlerinin* paylaşıldığı bir sırada Zeyneb Muhammed'in hissesine düşmüştü. Peygamberin hissesine düşen bir ganimet olduğundan Safiyye olarak adlandırılmıştı.
Rivayete göre savaşın hemen ardından yapılan görüşmede Muhammed ona İslam ve Yahudilik hakkındaki görüşlerini sormuş, o da gönlünün İslamiyet'ten yana olduğunu söyleyince tüm akrabalarının öldürüldüğü savaşın gecesinde evlenmişlerdi. Kölelikten azad edilmiş olması da mehiri sayılmıştı.
Muhammed evlilikleri sonrası insanlara çekirdeksiz hurma, yağ, keş ve
undan yapılan bir Arap yemeği olan hays ziyafeti düzenlemişti.
Bu evliliğin, birkaç yıl sonra Arabistan'dan sürgün edilen Safiye'nin yenilmiş kabilesine hiçbir faydası yoktu. Gerçek siyasi önemi, Safiyye'nin Muhammed'in hanesindeki varlığının Muhammed'in Yahudileri yendiğinin açık bir gösterisi olmasıydı.
Bu evliliğin, birkaç yıl sonra Arabistan'dan sürgün edilen Safiye'nin yenilmiş kabilesine hiçbir faydası yoktu. Gerçek siyasi önemi, Safiyye'nin Muhammed'in hanesindeki varlığının Muhammed'in Yahudileri yendiğinin açık bir gösterisi olmasıydı.
Safiyye hicri 50-52 yıllarında ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştü.
* Kur'an'da da yazdığı gibi savaşta ele geçirilen kadın ganimettir.
[Kaynaklar: İbn-İshak 241-242, 511, 514-515, 516-517, 520 | İbn Hişam, age., III, 350; İbn Sa’d, age., VIII, 120,121,129. | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 134-135, cilt 39, s. 184-185 | İbn Sa'd 8:85-92, 153; Siyer, ibn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Rasulullah'ın Safiyye İbnetü Huyey ile Evlenmesi, s.323-324; Müslim, Nikah: 14; Nesâî, Nikah: 65]
● EŞİ | Meymûne bint
Haris || Evlilik tarihi: 629
Muhammed'e evlenme teklif eden Meymune Mekke'den orta sınıf bir dul idi.
Daha önce Ebu Rehm b. Ebi Kays ile evliydi. Çok düzenli ve sakin bir kadın
olan Meymune kurallara ve ayinlere tamamen takıntılıydı. Meymune, Abbas
bin Abdülmuttalib'in baldızıydı ve Muhammed'i onunla evlenmesi için teşvik
ediyordu.
Muhammed, el-Fadl b. Abbas'ı ve beraberinde bir adamı göndererek
Meymune'ye evlilik teklifinde bulunmuştu, kadının kabul etmesi üzerine
el-Fadl, Muhammed ile Meymune'yi evlendirmişti. Evlendiklerinde Muhammed
60, Meymune 36 yaşındaydı.
İhramdan çıktığı sırada evlendiği Meymune ile bir çadırda beraber olmuştu.
Bu evlilik sayesinde Muhammed Meymune'nin kabilesi olan Âmir b. Sa’sa
mensupları ile iç içe olma imkanı bulmuş, bu sayede onlardan İslam'ı
seçenlerle çevresini büyütmüştü. Bu yüzden Meymune ile yapılan evliliğin
sebebinin cinsellik ya da onu koruma fikri değil de daha fazla güç elde
etmek olduğu düşünülür.
Rivayete göre asıl adı Berre idi fakat Muhammed ona "kutsanmış" anlamına
gelen Meymune ismini vermişti. Yoğun görüşe göre ona bu adın verilmesinin
nedeni Medineli Müslümanların Hudeybiye antlaşması uyarınca Umre yapmak
için Mekke'yi ziyaret etmelerine izin verilmesi ve evliliklerinin hemen bu
olay sonrası gerçekleşmesidir.
Muhammed'in ölümü sonrası Medine'de yaklaşık 40 yıl daha yaşayan Meymune
birlikte oldukları çadırda öldüğünde 81 yaşındaydı.
[Kaynaklar: İbn İshak 531, 679-680 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer
Taberi cilt 9, s. 135, cilt 39, s. 185-186 | İbn Sa'd 8:94-99,
VIII, 132. 153; Siyer, ibn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan
Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Rasulullah'ın Meymune Bintü'l Haris
El-Hilaliyye ile Evlenmesi, s.324-325;]
◌ CARİYESİ | Mariye / Marya (Mâriye el-Kıbtiyye) || Nikah tarihi: 629
Mariye ya da Marya, İskenderiye valisi olan Mukavkıs'ın Muhammed'e
hediye olarak gönderdiği 20 yaşlarında, güzel ve genç bir Kıpti kadındı.
Yanında bir hadım ağası, 1000 miskal altın, kıymetli elbiseler, kumaş,
güzel kokular ve bir cariye daha göndermişti.
Muhammed onu mülk-i yeminle (cariye statüsünde) nikahlayarak yanında
tutmuştu. Bir süre sonra Muhammed onunla nikah yaparak Mısır'daki
Müslümanlar ile Bizans arasında çıkan savaşta avantaj elde etmiş oldu.
Çünkü Mısırlılar kendilerinden biriyle evli olduğu için tarafsız
davranarak Bizans'a destek olmamışlardı.
Tahrim suresinin ilk 5 ayetinin özellikle Mariye, Muhammed ve eşlerinin
kıskançlıkları sonucu Muhammed'e vahiy edildiği rivayet edilirken 1 ve
2. ayetlerin Zeynep binti Cahş'ın evinde bal şerbeti içmesi ile ilgili
olduğu da rivayetler arasındadır.
Mariye ve Tahrim suresi ilişkisini daha önce detaylıca ele aldığımdan bu
kısmı oldukça kısa geçeceğim.
Tefsirlerde Tahrim 1-5'e açıklama getirilirken kullanılan hadislerde
yazdığına göre Hafsa Muhammed'den babasının yanına gitmek için izin
ister. İzni alan Hafsa yola koyulduktan sonra Muhammed, Mariye'yi
çağırarak cariyesi Mariye'yi çağırır. Hadisteki ifade aynen şöyledir:
"Hazreti Peygamber de kendisine hizmet için cariyesi Mariye'yi çağırmış
ve ona hizmet ettirmişti." Fakat Hafsa bunu öğrendiğinde çok üzülmüş,
tepki göstermiş, bunun üzerine Muhammed ona "Mariye'yi kendime
yasaklarsam razı olur musun?" demiş ve Hafsa'nın olurum demesi üzerine
onu kendine haram kılmıştır. Yine de Hafsa sözünü tutamayarak bunu
Muhammed'in eşlerinden Ayşe'ye anlatmıştır.
Başka bir rivayete göre Hafsa babasının yanından erken dönmüş, eve
geldiğinde kapının kilitli olduğunu, Muhammed ile Mariye'nin baş başa
olduğunu görmüştür. Babasına gitmesine Mariye ile başbaşa kalmak için
izin verdiğini söyleyerek ağlamaya başlamıştır.
Sırrını ifşa etmesine ve kadınlarının ona cephe almasına sinirlenen
Muhammed kadınlarına bir ay yaklaşmamaya yemin etmişti. Bir ay sonra
Ahzab 28-29'un vahiy olunduğunu söylemişti. Bu iki ayette şöyle yazar:
"Allah şöyle buyurdu: Ey Peygamber! Zevcelerine şunu söyle: Eğer siz
dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız gelin size boşama
bedellerini vereyim de, hepinizi güzellikle salıvereyim. Yok eğer
Allah'ı ve Resulü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, haberiniz olsun
ki Allah içinizden güzel hareket edenlere pek büyük bir mükafat
hazırlamıştır."
Mariye konusundaki yeminini de Allah'ın emri üzerine bozduğunu,
Mariye'nin zaten Allah tarafından ona helal kılındığını söylemiştir.
Muhammed ile ilişkisi sonucu hamile kalmıştı. Taberi'de ve Tabakat
ul-Kübra'da yazdığına göre Muhammed çocuğunu babasının yanına verdikleri
hizmetli adam olduğunu düşünerek Ali'yi onu öldürmesi için göndermiş,
Ali geri döndüğünde Muhammed'e adamın tenasül organı olmadığını,
dolayısıyla zina yapamayacaklarını belirtmiştir. Böylece köle kılıçla
öldürülmekten, Mariye de recm edilmekten kurtulmuştur.
Mariye İbrahim adını verdikleri bu çocuğu doğursa da çocuk küçük yaşta
ölmüştü. Mariye'nin 30 yaşında öldüğü rivayet edilir.
[Kaynaklar: İbn İshak 653 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 137, 141, cilt 39, s. 193-195; Taberi: Camiu’l Beyan, 28/102; İbn Sa'd 8:148-151; Fahruddin Razi: 30/41 ve 43; Muhammed Ali Sabuni: Safvetu’t-Tefasir 3/406-407; Taberi, Milletler ve hükümdarlar Tarihi, MEB tercemesi 5/854; Ebu Davud, Hudud,32 no:4473; Tirmizi, Hudud 13 no:1441; El-Tabakat ul-Kubra C:6, S:160; Sahih-i Müslim C:17-18, S:123, 59. hadis; El-Mustedrek ala El-Sahiheyn C:4 , S:39; Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 745 vd; İbn-i Sad, Tabakat, 1.cilt, 'Resûlullah’ın (sas) Oğlu İbrahim babı'; Ömer Ziyaeddin Dağısfâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:811-813; A.g.e., Fatih Enes Yayınları, Tahrim suresi bölümü, 1169, 1170. hadisler; Sünen-i Tirmizi, Bölüm 21, 1201.hadis]
SORULAR
- Hatice'nin ölümü sonrası birçok kadın ile evlenen Muhammed, Hatice hayatta iken neden başka kadınlar ile evlenmemiştir? Hatice sonrası evlilik nedenlerine "sahip çıkmak için evlendi" gibi açıklamalar getirenler olduğunu biliyorum. Peki Hatice ile evli kaldığı yıllar boyunca hiç sahip çıkılması gereken kadın yok muydu?
- Siyasi yönden katkıda bulunacağı için yapıldığı söylenen evliliklerin benzerleri neden Hatice hayattayken gerçekleşmemiştir?
- Sevde kocasız kalmamak için bir kadın olarak Muhammed'e kendisi ile artık yatmak zorunda olmadığını söyleyerek sırasını Ayşe'ye veriyor. Bu durumdaki kişi sizin kız kardeşiniz ya da anneniz olsa nasıl hissederdiniz?
- Ayşe ile Ali'nin birbirleri ile savaştığını biliyor muydunuz, yoksa ilk kez mi duydunuz? Ayşe'ye zina yaptı diye iftira atılmasına, Ali'nin bu konudaki tutumuna ve ilerleyen süreçte Ayşe ile Ali'nin karşı karşıya gelip savaşmasına nasıl bakıyorsunuz? Allah dostu denen ve ulvilik yüklenen kişilerin birbirlerine karşı savaşmaları sizce normal bir durum mudur?
- Tahrim suresinin ilk 5 ayeti hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bunlar insanlara mesaj olarak gönderildiği söylenen ilahi kitapta yer alması gereken ayetler midir? Peygamberin yaşadığı çok eşlilik, bu konuda karşılaştığı sorunlar ve sonunda Mariye'nin ona helal kılınması insanlığa ne kazandıracak, doğru yola girmelerine nasıl hizmet edecektir?
- Muhammed, Bizans valisinin gönderdiği Mariye'yi neden yanındaki Sirin gibi sahabelerden biriyle nikahlamak yerine kendine eş olarak alıyor?
- Her şeyi yaratan, her şeyin üstünde olan bir yaratıcının mesajlarını yaysın, tebliğ etsin diye seçtiği peygamberinin eşleri ile olan ilişkilerine defalarca müdahale ediyor, hatta eşleri için "Eğer sizi boşayacak olursa rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi olan, Allah’a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire eşler verebilir." mesajını gönderiyor olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Tanrıya insani bir konuma sokmuş olmuyor mu?
- Muhammed, kızcağız yani Cüveyriye'nin fidyesini ödeyip onu özgür bırakarak yardımcı olabilecekken neden fidyesini öderse onunla evlenip evlenmeyeceğini soruyor? Siyasi amaçlı olması mantıklı değil çünkü bu savaşta Müstalik kabilesini zaten yok etmişlerdi.
- Savaşta ele geçirilen kadınların ganimet olması, Müslümanlar arasında bölüştürülmesi, dilediğinde satılması, köle ya da cariye yapılması veya evlenilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Allah neden böyle bir uygulamayı açık bir dille yasaklamamış, ele geçirilen kadını ganimet saydırmıştır?
- Eşleri, akrabaları, sevdikleri savaşta katledilen Reyhane ve Safiyye'nin İslam'a geçmeyi tercih ettiği rivayet edilir; ki rivayetler arasında Reyhane'nin bunu reddettiği de yer alır. Gerçekten İslam'a geçmeyi kabul etmiş olsalar bile bunda samimi olduklarına inanıyor musunuz? Empati yaptığınızda siz de hayatta kalma veya daha iyi bir hayat yaşama içgüdüsü ve korku ile istemeseniz bile size sunulanı kabul etmez miydiniz?
- Allah'ın evlatlıkların öz oğul gibi olamayacağını Zeyd'in karısını Muhammed ile evlendirmeden de bildiremez miydi? Muhammed'in bunu uygulamalı göstermesi şart mıydı? Şart ise neden şarttı?
- Rivayetler genel olarak Zeyd'in bu duruma içerlediğini hissettiriyor. Kölelikten azad edilmiş birinin ona babalık yapan ve güçlü konumda olan birine karşı çıkamayacağını düşünmek mantıksız olmayacaktır. Siz benzer bir durumu yaşasaydınız, üvey babanız eski eşinizden hoşlandığını, Allah'ın onunla evlenmesini emrettiğini söyleyerek eski karınızı üvey anneniz yapsaydı bunu nasıl karşılardınız?
- Cahiliye Araplarının babanın üvey evlatlığın karısıyla evlenmesini ayıp bulması bizim örf ve adetlerimiz ile de paralel değil mi?
- Anlatılanın aksine evlenilen ya da evlenilmek istenen kadınların çoğu yaşlı değil genç ve güzeller. Üstelik bir çoğunun siyasi yönden katkıda bulunamayacağı da ortada. Sizce bu kadar fazla kadınla neden evlenmiş, evlenmek istemiştir?
- Muhammed bazı hocaların anlattığı gibi fakir biri ise evlendiği ya da evlenmek istediği kadınlara mehir olarak yüzlerce dirhemi nasıl sunmaktadır? Beli bir dönemde fakir, sonrasında zengin midir?
- Söz konusu kişi peygamber bile olsa babanızı, aile ve akrabalarınızı öldüren biriyle evlenir miydiniz?
-
TÜM KAYNAKLAR
- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1988- , VII, 388; M. Yaşar Kandemir, “Ebû Reyhâne”, X, 213;
- Sahih Buhari 2:26:740;
- Buhârî, “Vuḍûʾ”, 13; “Ḥac”, 98; A.g.e., hadis no: 817; “Hibe”, 15; A.g.e., hadis no: 1136; Nikah, bab 99, hadis 141; Nikâh 38, 39, 57, 59, 61; “Şehâdât”, 15, 30; Cihad 64;"Kefalet", 4; Megâzi 11-12, 34, Tefsir, Yusuf 3, Nur 6, 11; Eyman 18, İ’tisan 28, Tevhid 35, 52; Fezailu'l-Ashab 30, Fiten 17-18; Tefsir-ül Kur’ân: 27;
- Ömer Ziyaeddin Dağısfâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:811-813; A.g.e., Fatih Enes Yayınları, Tahrim suresi bölümü, 1169, 1170. hadisler;
- Sahih-i Müslim, Nikâh 14, 69, (1422); Tevbe 56, (2770); Cenâʾiz, 3, 4; Cuma: 17; C:17-18, S:123, 59. hadis;
- Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayın: 15/486.
- İbn-İshak 82-83, 106-107, 111-116, 148, 146-147, 150-153, 160-161, 167-169, 191, 213-215, 218, 223, 229, 241-242, s. 251, nr. 406, 279-280, 301, 309, 311, 313-314, 457, 462, 464-466, 468, 490-499, 511, 514-515, 516-517, 520, 522, 529-531, 535-536, 544-546, 589, 649-650, 653, 667, 678-688;
- Siyer, İbn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Peygamberin Ümmü Seleme ile Evlenmesi, s.319-321, hadis no:382; Cahş Kızı Zeynep'le Evlenmesi babı, 385.hadis; Cüveyriye ile Evlenmesi, s.322-323; Ümmü Habibe ile Evlenmesi, s.319; Safiyye İbnetü Huyey ile Evlenmesi, s.323-324; Meymune Bintü'l Haris ile Evlenmesi, s.324-325;
- İbn Hişam 918; es-Sîre, II, s. 295, 298; III, 256, 264, 350; IV, 373; es-Siretu'n-Nebsviyye, Kahire (Tarihsiz), III, 197;
- Taberi (eng), cilt 9, s. 128-130-133, 134-135, 137, 138, 141; cilt 39, 63-64, 164-165, 169-175-177, 180-186, 193-195; Taberî, Târîḫ (de Goeje) Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Târîḫu’r-rusül ve’l-mülûk (nşr. M. J. de Goeje), I-XV, Leiden 1879-1901, 1964-65, s. 3011, 3057, 3069, 3082, 3183, 3091-3233; vol. 9 (Biographies of the Prophet’s Companions and Their Successors.) 163-164; (tr) cilt. II, s. 563;
- Taberi, Milletler ve hükümdarlar Tarihi, MEB tercemesi 5/854;
- Taberi: Camiu’l Beyan, 28/102;
- Tefsir-i Taberi, cilt: 6, cüz: 22, sure: 33, sayfa 499, tercüme: Kerim Aytekin, Hasan Karakaya, Hisar Yayınevi
- Tirmizi, Tefsir, (3179); Ahkaf; Hudud 13 no:1441;
- Sünen-i Tirmizi, 3212; Bölüm 21, 1201.hadis
- Ahmed İbn Hanbel, müsned, c.6, s.211;
- Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63, (4933,4934,4935, 4936, 4937); Sünnet 13, (4666); Hudud,32 no:4473; Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/48-49
- Nesâî, Nikâh 29, (6, 82), 65; Tahâret 1194, (1, 163-164);
- İbn-i Sad, Tabakat, 1.cilt, 'Resûlullah’ın (sas) Oğlu İbrahim babı';
- İbn Sa'd/Bewley, 8 : 9-12, 17, 36-38, 39-42, 53-60, 72-81, 82-85, 86, 92-94, 97, 99, 116, 119-120-121,129, 131-132, 151-153, 221;
- İbn Sa'd, Tabakat, cilt 10, bab 4966; El-Tabakat ul-Kubra C:6, S:160;
- Ahmed b. Hanbel, Müsned (Kahire, 1313), I, 312; IV, 27-28; VI, 307;
- İbn Kesir. Hz.Muhammed'in Hayatı, cilt. 3. Translated by Trevor Le Gassick (2000). Reading, UK: Garnet, 122.;
- İbn Kesîr, Bidâye, c. IV, s. 250;
- İbn Kesîr, Tefsir, c. XII, s. 6545;
- Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 673, 676, 677, 680-681, 685; 745 vd.; 1993, II, 682; II, 774, nr. 1117;
- Abdürrezzâk es-San‘ânî, V, 320;
- Zübeyr b. Bekkâr, s. 25-27;
- Köksal, İslâm Tarihi (Medine), V, 363-364;
- İbnü'I·Cevzi, Muntazam, 2/316; c.III, s. 226
- Halebi, insanü'l-Uyun, 1/156;
- Ebu Nuaym, Ma'rifetü's-Sahabe, 6/2751
- İbn Hacer, el-İṣâbe, IV, 222, 286;
- Elmalılı, V, 5110-5116;
- Dârîmi, talâk 2;
- İbn Abdilberr, c. IV, s. 1851;
- İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. VII, s.126;
- Nüveyrî, c. XVIII, s. 119;
- Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, II, 217, 220-222;
- Belazuri, Ensab, I, 422, 453-54;
- Vakidi, Megazi, II, 521;
- Diyarbekri, Tarihu'l- Hamis, I, 499.
- Komisyon, Büyük İslam Tarihi, I, 330.
- Şâfiî, el-Üm, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), V, 8, 15.;
- İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Şihâbî), VI, 70;
- İbn Abdi'I-Berr, ensâbe, IV, 297
- Fahruddin Razi: 30/41 ve 43;
- Muhammed Ali Sabuni: Safvetu’t-Tefasir 3/406-407;
- El-Mustedrek ala El-Sahiheyn C:4 , S:39;
- The Women of Madina. London: TaHa Publishers, 82.;
- Prophet Muhammad for All, Hadrat Zainab; Bodley, Ronald V. "The Messenger: The Wives of Mohammed", 1946.;
- Ahmed, M. Mukkaram. "Encyclopaedia of Islam", 2005. p. 141;
- Wessels, Antonie (1972). "A Modern Arabic Biography of Muhammad".;
- Watt, W. M. (1956). Muhammad at Medina. Oxford: Clarendon Press, 287.
●►Youtube 'Katıl': KATIL
Günümüzün ünlü Angkor Wat tapınaklarının Avrupa'daki ilk gerçek raporları, bir İspanyol Fransisken Rahibi Marcelo de Ribadeneyra'nın 1601 yılında yazdığı kitaba dayanır: "ilginç bir şekilde oyulmuş duvarlar" , "büyük duvarlar" ve "Kamboçya Krallığı'nda büyük bir şehir"
Bilgi ona Phnom Penh'in birkaç kilometre kuzeyinde bulunan Kamboçya krallığının başkenti Longvek'e gelen İspanyol ve Portekizli misyonerlerden gelmişti.
Bugün Angkor'un başka hiçbir şeye benzemeyen bir şehir olduğunu biliyoruz.
Bu makalede binlerce antik tapınakla bezenmiş şehir olan Angkor hakkında bilmeniz gereken en önemli şeyleri özetledim.
Angkor Antik Kenti MS dokuzuncu yüzyıl ile 15. yüzyıl arasında gelişmiştir.
Şehir o kadar büyüktü ki dünya nüfusunun% 0.1 ini 1010 ile 1220 arasında destekledi.
Angkor kelimesi Sanskritçe kelime Nagara'dan türetilmiştir ve "Şehir" anlamına gelir.
Angkor şehri MS 1431'de terk edilmiş ve sonuç olarak doğa tarafından tüketilmiştir.
Büyük bir mega kent olan bu kalıntı Büyük Göl'ün (Tonlé Sap) kuzeyindeki ormanlar ve tarım arazileri arasında bulunur.
Angkor Şehri bir dizi farklı mimari üslubuna sahip bir kültür hazinesidir: Bakheng, Pre Rup, Banteay Srei, Khleang, Baphuon, Angkor Wat, Bayon ve Bayon Öncesi mimarileri.
Angkor Bölgesi'nin tapınakları binden fazladır.
Angkor Wat “tapınak şehri” anlamına gelir.
Angkor Wat'ın dünyanın en büyük tek dini anıtı olduğu söyleniyor.
Angkor Wat II. Kral Suryavarman tarafından 1113 ve 1150 yılları arasında inşa edilmiştir.
Kamboçya’daki Angkor Wat’taki antik inşaatçılar Mısır piramitlerinin hepsinden daha fazla taş kullandılar.
Angkor Wat'da yaklaşık 5 milyon ve belki de 10 milyon kumtaşı bloğu inşa edildiğine inanılıyor.
Bu Angkor'un Mısır'ın bir araya getirdiği tüm piramitlerden çok daha fazla miktarda taş kullandığı anlamına gelir.
Dahası yapıdaki anıtsal alan modern Paris'ten çok daha büyük bir alanı işgal etmektedir.
Angkor ayrıca 200-gülen yüzlü antik tapınak kompleksine "Bayon"a da ev sahipliği yapıyor.
Bayon 54 kulesiyle ve iki yüz Buda yüzüyle tanınıyor, size sanki rahat, sakin ve güzel bir bakışla bakılıyormuş gibi bir his veriyor.
Tapınak, Hinduizm'in başlıca tanrıları olan Vişnu'ya ve Vaishnavizm geleneğinde Yüce Varlık'a adanmıştır.
Angkor Wat Hindu Kozmolojisini mükemmel bir şekilde tasvir eden, her iki tarafında yaklaşık yarım mil uzunluğunda duvarlara sahiptir. Angkor Wat'ın merkezi kulelerinin tanrıların evi sayılan Meru Dağı'nı temsil ettiğine inanılıyor. Tapınağın dış duvarlarının dünyayı çevreleyen dağları temsil ettiği düşünülürken, barındırdığı hendeklerin okyanusların ötesine geçtiğine inanılmaktadır.
Tüm şehir antik Hindu edebiyatında bulunan sahneleri ve tasvirleri gösteren kabartmalara ev sahipliği yapmaktadır.
Angkor döneminde kralın ikametgahı da dahil olmak üzere tüm din dışı yapılar ahşap gibi çürütülebilen malzemelerden inşa edilmişti çünkü "sadece tanrıların taştan yapılmış konutlara hakkı vardı".
Hala şehri öğreniyoruz ve keşfediyoruz. 2007 yılında uluslararası bir araştırma ekibi şehri keşfetmek için uydu fotoğrafları ve diğer modern teknikleri kullanmıştır.
Angkor antik kentinin dünyanın en büyük sanayi öncesi kenti olduğu sonucuna varmışlar, en az 1000 kilometrekarelik bir kentsel yayılımı en iyi bilinen tapınaklara bağlayan ayrıntılı bir altyapı sistemine ev sahipliği yapmışlardır.
Angkor antik dünyadaki en sofistike su yönetimi ağlarından birine ev sahipliği yapıyordu. Bu nedenle birçok bilim adamı şehrin "hidrolik şehir" olduğunu düşünüyor. Bu su yönetim sistemi bölgedeki suyun sistematik olarak stabilize edilmesi, depolanması ve dağıtılması için kullanılmıştır.
1000 yılına kadar Angkor dünyanın en büyük yerleşim bölgelerinden biri olmuş olmalıydı, inanılmaz şehir şebekesi mükemmel düz çizgilere sahip bir düzene sahipti. Uzmanlar şehrin çok rahat bir şekilde 500.000 nüfusa ev sahipliği yapmış olabileceğini, bölgedeki yeni tanımlanmış tarım sistemleri sayesinde şehrin bir milyon kadar insanı desteklediğini kabul ediyorlar.
Angkor'da doğu ve batı bölgesinde bulunan geniş kanallar ve iki büyük yatak vardı; bu da kuraklık dönemlerinde bitkileri sulamak için milyonlarca litre su içerebiliyordu.
Bilgi ona Phnom Penh'in birkaç kilometre kuzeyinde bulunan Kamboçya krallığının başkenti Longvek'e gelen İspanyol ve Portekizli misyonerlerden gelmişti.
Bugün Angkor'un başka hiçbir şeye benzemeyen bir şehir olduğunu biliyoruz.
Bu makalede binlerce antik tapınakla bezenmiş şehir olan Angkor hakkında bilmeniz gereken en önemli şeyleri özetledim.
Angkor Antik Kenti MS dokuzuncu yüzyıl ile 15. yüzyıl arasında gelişmiştir.
Şehir o kadar büyüktü ki dünya nüfusunun% 0.1 ini 1010 ile 1220 arasında destekledi.
Angkor kelimesi Sanskritçe kelime Nagara'dan türetilmiştir ve "Şehir" anlamına gelir.
Angkor şehri MS 1431'de terk edilmiş ve sonuç olarak doğa tarafından tüketilmiştir.
Büyük bir mega kent olan bu kalıntı Büyük Göl'ün (Tonlé Sap) kuzeyindeki ormanlar ve tarım arazileri arasında bulunur.
Angkor Şehri bir dizi farklı mimari üslubuna sahip bir kültür hazinesidir: Bakheng, Pre Rup, Banteay Srei, Khleang, Baphuon, Angkor Wat, Bayon ve Bayon Öncesi mimarileri.
Angkor Bölgesi'nin tapınakları binden fazladır.
Angkor Wat “tapınak şehri” anlamına gelir.
Angkor Wat'ın dünyanın en büyük tek dini anıtı olduğu söyleniyor.
Angkor Wat II. Kral Suryavarman tarafından 1113 ve 1150 yılları arasında inşa edilmiştir.
Kamboçya’daki Angkor Wat’taki antik inşaatçılar Mısır piramitlerinin hepsinden daha fazla taş kullandılar.
Angkor Wat'da yaklaşık 5 milyon ve belki de 10 milyon kumtaşı bloğu inşa edildiğine inanılıyor.
Bu Angkor'un Mısır'ın bir araya getirdiği tüm piramitlerden çok daha fazla miktarda taş kullandığı anlamına gelir.
Dahası yapıdaki anıtsal alan modern Paris'ten çok daha büyük bir alanı işgal etmektedir.
Angkor ayrıca 200-gülen yüzlü antik tapınak kompleksine "Bayon"a da ev sahipliği yapıyor.
Bayon 54 kulesiyle ve iki yüz Buda yüzüyle tanınıyor, size sanki rahat, sakin ve güzel bir bakışla bakılıyormuş gibi bir his veriyor.
Tapınak, Hinduizm'in başlıca tanrıları olan Vişnu'ya ve Vaishnavizm geleneğinde Yüce Varlık'a adanmıştır.
Angkor Wat Hindu Kozmolojisini mükemmel bir şekilde tasvir eden, her iki tarafında yaklaşık yarım mil uzunluğunda duvarlara sahiptir. Angkor Wat'ın merkezi kulelerinin tanrıların evi sayılan Meru Dağı'nı temsil ettiğine inanılıyor. Tapınağın dış duvarlarının dünyayı çevreleyen dağları temsil ettiği düşünülürken, barındırdığı hendeklerin okyanusların ötesine geçtiğine inanılmaktadır.
Tüm şehir antik Hindu edebiyatında bulunan sahneleri ve tasvirleri gösteren kabartmalara ev sahipliği yapmaktadır.
Angkor döneminde kralın ikametgahı da dahil olmak üzere tüm din dışı yapılar ahşap gibi çürütülebilen malzemelerden inşa edilmişti çünkü "sadece tanrıların taştan yapılmış konutlara hakkı vardı".
Hala şehri öğreniyoruz ve keşfediyoruz. 2007 yılında uluslararası bir araştırma ekibi şehri keşfetmek için uydu fotoğrafları ve diğer modern teknikleri kullanmıştır.
Angkor antik kentinin dünyanın en büyük sanayi öncesi kenti olduğu sonucuna varmışlar, en az 1000 kilometrekarelik bir kentsel yayılımı en iyi bilinen tapınaklara bağlayan ayrıntılı bir altyapı sistemine ev sahipliği yapmışlardır.
Angkor antik dünyadaki en sofistike su yönetimi ağlarından birine ev sahipliği yapıyordu. Bu nedenle birçok bilim adamı şehrin "hidrolik şehir" olduğunu düşünüyor. Bu su yönetim sistemi bölgedeki suyun sistematik olarak stabilize edilmesi, depolanması ve dağıtılması için kullanılmıştır.
1000 yılına kadar Angkor dünyanın en büyük yerleşim bölgelerinden biri olmuş olmalıydı, inanılmaz şehir şebekesi mükemmel düz çizgilere sahip bir düzene sahipti. Uzmanlar şehrin çok rahat bir şekilde 500.000 nüfusa ev sahipliği yapmış olabileceğini, bölgedeki yeni tanımlanmış tarım sistemleri sayesinde şehrin bir milyon kadar insanı desteklediğini kabul ediyorlar.
Angkor'da doğu ve batı bölgesinde bulunan geniş kanallar ve iki büyük yatak vardı; bu da kuraklık dönemlerinde bitkileri sulamak için milyonlarca litre su içerebiliyordu.
Yazan & Çeviren: A.Kara
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)
PATREON İLE DESTEK OL
Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak İçin : TIK
KUR'AN ANALİZİ
● Sırasıyla tüm ayetleri incelemeye başladığım ve kökenlerini gösterdiğim "Kur'an Analizi" videoları İçin TIK!