18 YIL BOYUNCA ŞEYTANIN ELE GEÇİRDİĞİ SÖYLENEN ADAM : GEORGE LUKİNS
Paranormal olayların gerçek olup olmadığı ve bu olaylara dair anlatılar
her zaman insanlar için merak konusu olmuştur. Yıllar boyunca doğrudan şeytani
ele geçirme ile bağlantılı olmayan pek çok doğal olmayan olay rapor
edilmiştir.
Tarihin tozlu sayfaları arasında yer alan ve özellikle Hristiyanlar için kafa karıştırıcı durum haline gelmiş olan bir olay da George Lukins'in şeytani ele geçirilmesidir. Lukins aynı zamanda "Yatton Daemoniac" olarak biliniyordu.
Tarihin tozlu sayfaları arasında yer alan ve özellikle Hristiyanlar için kafa karıştırıcı durum haline gelmiş olan bir olay da George Lukins'in şeytani ele geçirilmesidir. Lukins aynı zamanda "Yatton Daemoniac" olarak biliniyordu.
Aslına bakarsanız George Lukins vakası o zamanlar da iyi biliyordu ve
1778'de İngiltere'de büyük popülerlik kazanmıştı. Garip vakalardan biri olan
bu olayın ne olduğunu öğrenebilmek amacıyla şeytani ele geçirme olduğu
söylenen bu olayın derinliklerine inelim.
Kariyerindeki en tartışmalı davalardan biri ile karşılaşan rahip Joseph
Easterbrook İngiltere, Bristol'deki Tapınak Kilisesi'nde bir Anglikan
papazıydı. 31 Mayıs 1778'de cemaatinin bir üyesi sıra dışı bir istekle ona
geldi. Anlattığına göre kilise cemaatinden olan Sarah Baber yakın zamanda
Somerset yakınındaki Yatton kasabasını ziyaret etmiş ve bir adamın
açıklanamayan duruma maruz kaldığına tanık olmuştu.
Söz konusu adamın 40 yaşlarındaki bir terzi olan George Lukins olduğunu
belirtmiş, adamın günlük nöbetler geçirdiğini, bu nöbetler sırasında farklı
ses tonlarında yüksek sesle şarkı söylediğini ve çığlıklar attığını
anlatmıştı. Nöbet geçirirken çıkardığı bazı sesler insan sesine
benzemiyordu. Lukins ayrıca saldırgan tavır takınıyor, küfürler ediyor,
tanımlanamayan sözler söylüyor ve iğrenç tutumlarda bulunuyordu. Kadının
dediğine göre Lukins trans halindeyken kendine doktorların yardım
edemeyeceğini de söylemişti. [1]
Sarah olaydan uzun yıllar önce Yatton'da yaşayan bir kadındı ve
Lukins hakkında farklı bir izlenim oluşturmuştu. Lukins'in düzenli
olarak kiliseye giden, dindar ve toplum tarafından iyi olarak bilinen bir
adam olduğunu doğruluyordu. Fakat Lukins'in şeytan tarafından ele geçirilme
sürecinin 18 yıl önce başladığını söylüyordu. Yani kadının dediğine göre
adam tam 18 yıldır şeytani bir hakimiyet altındaydı.
Lukins'in ele geçirilmesine dair birçok açıklama var. Bunlardan birine göre
ailesi onu birkaç doktora götürmüş ancak tüm çabalarına rağmen düzensiz
davranışının nedenini bulamayınca olanları hayal kırıklığıyla
karşılamışlardı.
Lukins'in Londra'daki Aziz George Hastanesinde 18 ay boyunca gözlem altında
tutulması bile önerilmişti. Bu hastanede 20 hafta kaldıktan sonra tıp
camiası onun tedavi edilemez olduğu söylemişti. Nöbetleri geçmiyordu ve
halkın hakkında yaydığı dedikodular kısa sürede onu lanetlemiş, büyülenmiş
veya bir iblis tarafından ele geçirilen adam olarak damgalamıştı. [2]
Anlatılana göre aslında Lukins'in kendisi de geçirdiği nöbetler konusunda
şaşkındı. İfadesine göre, ele geçirilmesi bir Noel Baba oyununda rol aldığı
sırada başlamıştı. O yıllarda genç olan Lukins sokakta ilerlerken
birinin ona çok sert bir tokat attığını görmüş ve bilincini kaybederek yere
yığılmıştı.
O sıralar adamı tanıyanlar onun alkol tükettiğini söylüyor ve kimileri onun
yediği bu tokada "ilahi tokat" diyordu. Tokat olayından kısa bir süre sonra
adam nöbetler geçirip anormal davranışlar gösteriyor, nöbet sırasında köpek
gibi havlıyordu. Özellikle sağ elinin açıklanamayan ve güçlü bir şekilde
seğirdiği söyleniyordu. [1]
George Lukins'in yerel toplumun lanetli olduğunu söylemeye başlaması çok
uzun sürmemişti. Ayrıca kendisine yedi şeytanın musallat olduğunu ve bunları
ortadan kaldırabilmek için 7 din adamının gerekli olduğunu iddia ediyordu.
İşte tüm bu olaylar sonucunda Sarah Baber adlı kadın Lukins'i Bristol'e
getirmek için düzenlemeler yapan peder Easterbook'a başvurmuştu.
Peder Easterbrook, Bristol'e varır varmaz Lukins'i inceler. Adamı incelemek
için toplanan meslektaşları ile birlikte gördükleri karşısında şaşırırlar.
Lukins'in sergilediği ifadeler, tuhaf sesler ve saldırganlıkla birlikte
seyreden açıklanamayan kasılmalar rahibi ve bazı meslektaşlarını bunun
gerçek bir ele geçirilme vakası olduğu konusunda ikna eder. Ancak rahibin
meslektaşlarından bazıları adamın bir varlık tarafından ele geçirildiğinden
şüpheliydiler.
Şeytan çıkarma ayininin gerekli olduğu söyleniyor, diğer yandan o dönem
yayınlanan bazı makaleler bunu eleştiriyor ve adamın aslında epilepsi ve
Aziz Vitus'un dansı rahatsızlığına sahip olduğunu söylüyordu. Aziz Vitus'un
dansı denen rahatsızlığın diğer adları Aziz John'un dansı, Koreomanya
(choreomania) veya Dans Vebası'dır. İnanışa göre bu rahatsızlığa neden olan
şey Aziz Vitus'un ya da Vaftizci Yahya'nın lanetiydi. Sırf bu yüzden
lanetten kurtulmak umuduyla Vaftizci Yahya'ya dua ediyor ya da Aziz Vitus'a
adanmış yerlere hac ziyareti yapıyorlardı. Bu rahatsızlık Kara Veba'dan
birkaç yıl sonra meydana gelmiş, tedavi edilemedikleri görülünce hasta
insanların çoğu yalnızlığa terk edilmiş ya da kasabalardan kovulmuştu.
[1][3]
Bu rahatsızlık 17.yy'da "Sydenham chorea" adını almıştır. Bu bir sinir
sistemi hastalığıdır ve vücudun kontrolsüz hareket etmesine neden
olur. Bazı bilim insanları bunu "kolektif zihinsel bozukluk" ve
"kolektif histerik bozukluk" olarak tanımlamışlardır. Yine de büyük bir
kitle bunu iblislerin veya şeytanın ele geçirmesi olarak görmüş ve tıpkı
rahip Easterbrook gibi şeytan çıkarmaya başvurmuştur.
Rahip, Lukins için dua etmek ve bir şeytan çıkarma ayini
gerçekleştirmek için bölgedeki John Valton ve John Wesley gibi Protestan
mezhebi üyelerinden yardım istedi. Rahip olayla ilgili tüm söylentileri
susturmak amacıyla yerel bir gazete olan Bristol Gazette'de şeytan çıkarma
ile ilgili bir açıklama yayınladı. Kayıtlar George Lukins'in şeytan olduğunu
ve Te Deum'un ters bir varyantını söylerken şiddetli öfke nöbetleri
sergilediğini iddia ettiğini belirtiyordu.
Daha iyi anlaşılması için kısa bir bilgi vereyim. Te Deum, Latince "Te Deum
Iaudamus" yani "Seni, Ey Tanrı, Övüyoruz" adlı Latince bir Hristiyan
ilahisidir. "Ambrose" İlahisi olarak da bilinir. Rahibin iddiasına göre
Lukins nöbetleri sırasında bu ilahiyi tersten okumakta yani güya
tanrıya hakaret etmektedir. [4]
Lukins'i ziyaret etmeye gidenlerden biri, adamın uzun kasılmalar
geçirdiğini, kasılma sonrası içindeki iblisin dile gelerek öfke içinde
birkaç kez "ruhunu cehenneme gönder" dediğini, "buraya gelerek benim
otoritemden kurtulabileceğini mi sandın?, Hepsi boşuna. Cehennemdeki şeytani
inimin üzerine yemin ederim ki bu sana her zamandakinden on bin kat daha
beter acı verecek!" gibi sözler sarf ettiğini ve akabinde bir süre donakalan
adamın bu sözleri alaycı şekilde tekrarladığını, kadınsı ses tonuyla çeşitli
şarkılar söylediğini, küfürler ettiğini, bunları yaparken sesinin başka
tonlarda çıktığını anlatmıştı.
Rahip Easterbrook'un ricası üzerine şeytanın ele geçirdiği söylenen adam
için dua etmeyi kabul eden John Wesley, Protestan üyelerinden başka bir
rahip ile temasa geçmişti. Rahip gönderdiği mektupta şöyle diyordu:
"Bir süre önce yedi bakandan birinden George Lukins için dua etmemi
isteyen bir mektup aldım. Tanrı'nın önünde haykırdım, "Rab, ben böyle bir
işe uygun değilim; bir şeytanla karşılaşmaya inancım yok." Fakat güçlü bir
şekilde uygulandı, "Tanrım bu senin kudretindir". Buluşmamızdan bir gün
önce Lukins'i görmeye gittim ve öyle bir inanç buldum ki, ona işkence
ettiğini söylediği yedi şeytanla karşılaşabildim. Hiç şüphem yoktu,
kurtuluş gelecekti. Tanıştığımızda Rab duayı duydu ve yoksulu
kurtardı." - John Valton [5][1]
Protestan şeytan çıkarma ayinleri iblisin vücudu terk etmesi için
uygulanan emirler, övgüler ve ayinler de dahil olmak üzere Katolik şeytan
çıkarma ayinlerine benziyordu. Dualar ve ilahilere emirler eşlik etmek
zorundaydı ve bu süreç Kutsal Üçleme yani "Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına"
formülü kullanılarak şeytanın kovulmasıyla sona ererdi.
1788 yılında, adam 44 yaşındayken bir şeytan çıkarma düzenlenmişti.
Anlatılanlara göre din adamları iblise Lukins'in bedenini terk ederek
cehenneme geri dönmesini emrettikten sonra adam normale dönmüş gibi
görünüyordu. Rahip Easterbrook'un kayıtlarına göre adam Rab İsa'yı övmüş,
duasını okumuş ve çabalarından dolayı din adamlarına teşekkür etmiştir.
[1]
İŞİN ASLI
Fakat tüm bu anlatılara rağmen konudan şüphe duyanlar ikna olmamışlardı.
Lukins hakkındaki hikaye yayınlandıktan hemen sonra Yatton'da yaşayan ve onu
tanıyan birçok insan ortaya çıkarak ele geçirilme hikayesinin uydurma
olduğunu söyledi. Lukins o bölgede vantrilokluk yani karından konuşma ve
taklit yeteneği ile tanınan, bilinen biriydi ve görünüşe göre biraz da
hastalık hastasıydı.
Çok geçmeden ülke çapındaki din adamları ve tıp doktorları bu vakayı
tartışmaya başladılar. Genel fikir birliği rahipler aleyhindeydi. Lukins
hakkında çeşitli teoriler ortaya atıldı. Bunlar adamın ağır bir hastalık
hastası olduğu (Hipokondriya), sara hastası olduğu hatta bir köpek
tarafından ısırıldığı gibi çeşitli iddialardı.
Davanın üzeri kapanmamıştı ve rahip Easterbrook dolandırıcılık ile
suçlanıyordu. Bunun üzerine rahip 1788'de "Yatton Daemoniac" olarak bilinen
bir inceleme yazarak kendini ve diğer rahipleri haklı çıkarmaya ve
sahtekarlık suçlamalarından kurtulmaya çalışmıştı. [6][7]
Şeytan çıkarma ayininin ardından iyileştiği söylenen Lukins resmen ortada
kalmıştı. Yatton'a dönmüştü ama ısrarla Bristol'e dönmek için girişimde
bulunuyordu. Parasız kalmıştı ve Bristol'deki hiç kimse onun yol parasını
ödeme niyetinde de değildi. Bu yüzden Yatton kasabasında kalmıştı. Dilenerek
ve küçük kitaplar satarak yoksulluk içinde yaşayan adam Şubat 1805'te ölmüş,
ölüm nedeni hakkında bilgi verilmemişti.
Rahip Easterbrook'a gelirsek, modern çağdaki insanların bu şeytan çıkarma
olayına inanmakta zorluk çekeceğini söylüyordu. Anlatılanların ne kadar
doğru olduğu ve Easterbook'un tanıklığının ne kadarına inanılabileceği
kişinin kendisinin bileceği bir iş. Bana göre 7 iblisin ele geçirdiği
söylenen adam muhtemelen hem epilepsi hastası hem de içinde yaşadığı
toplumun din masallarından fazlasıyla etkilenmiş, sıyırma noktasına gelmiş
ve kendini içine iblislerin girdiğine inandırmış birisiydi. Hastalık hastası
olması ise tüm bunlara daha da uygun bir zemin hazırlıyordu. Kendini
şartlandırdığı ve inandırdığından dolayı şeytan çıkarma ayini sonrasında
iyileşiyor çünkü iyileştiğine inanıyor. Hatta belki de rahipler hile
yaparak, bir hikaye kurgulayarak adamı kullanmış daha sonra onu bir köşeye
atmışlardı. Rahipler ve medya popüler hale gelen bu olayı halkı korkutmak ve
dine bağlamak için ballandıra ballandıra anlatmışlardı.
O gün ve bugün bile hala şeytan çıkarma için birçok insan kiliseye,
rahiplere başvuruyor. Üstelik bunlardan bazıları ölüyor ya da kolu, bacağı
kırılarak hastanelik oluyor..