HABERLER
Dini Haber

DİN VE SINAV

Yazan: A.Kara
Bilindiği gibi dinlerde bi "SINAV" inancı var ve bu inanç üzerinde düşünen hiçbir inanan görmedim şu yaşıma kadar. Din mensubu insanların belkide %95i inandıkları kitabı anlayacakları dilde okumadıkları gibi, inançlarının içindeki kavramları da hiç sorgulamıyolar çünkü sorgulamaktan korkuyolar ya da merak etmiyolar. Bu da garip geliyo bana.

Mesela "ALLAH BİZİ SINAVA TUTUYOR" inancı. Kimse kusura bakmasın ama körü körüne inanılan, hiç sorgulanmayan bir şey bu. Bazıları da sorgulamaya çalışırken aşırı vicdansız şeyler vızıldıyor orası ayrı.

SINAV mantığı bana göre neden tam bir saçmalıktır hemen izah edeyim:

Allah her şeyi bilir deniyor değil mi? Yani inananların inancı bu yönde. Peki Allah her şeyi biliyor ise benim isyan edip etmeyeceğimi de biliyo di mi? Mesela bana bi bela yolladığında, ya da öküzün birisini kız çocuğuma tecavüz ettirdiğinde benim isyan edip etmeyeceğimi biliyor olmalı Allah değil mi? O halde her şeyi biliyor ise nasıl oluyor da benim isyan edip etmeyeceğimi ÖĞRENMEK için beni sınıyor ? KAPİŞ ?!
Her şeyi biliyosa yolladığı musibet karşısında benim isyan edip etmeyeceğimi de biliyodur o halde beni sınava tabi tutması ve "du bakam napacak" demesi de ebemin şeysi kadar büyük bi mantık hatasıdır.

Sınava tutuyor diyelim. Yetim, hiç kimsesi olmayan 5 yaşındaki bi kız çocuğuna tecavüz ediyo zikko kafalı bi dallama. Şimdi sana soruyorum, elini g-tüne değil de vicdanına koyarak cevap ver tek ricam bu. 5 yaşındaki çocuğun ne gibi bi sınavı olabilir ???

Şimdi bana dersin ki kalkıp, çocuğun değil tecavüz eden adamın sınavı o. Öyle ise çocuğun günahı ne? Çocuk diğer dallamanın sınava tabi tutulması için Allah'ın yarattığı bi piyon mu yani sadece?
- Heee du bakam bizim camış bu ufakluğa hallenecek mi hallenmeyecek miii... Aha hallendi valla. 100 Günah puanı yazın buna.
- Eee, Tanrım! Peki ya çocuk ?
- Ehhhmm şey, bişey olmaz ya büyüyünce unutur...

Ama din tuhaf bir şey işte, insanların gözü, kalbi öyle bi mühürleniyo ki (inanmayanlar için kendileri derler fakat asil kalbi ve vicdanı mühürlü olanların çoğu kendileri, bunu göremiyolar) mesela birine çıkıp diyorum ki.
- Bak diyelim ki 3 yaşında bebeğin var, adamın teki de geldi buna tecavüz etti, senin ufacık bebeğine. Hatta (örneği çoktur) tecavüz ederek ÖLDÜRDÜ! Fakat bu senin veya adamın sınavı diyelim, e senin ölen bebeğinin suçu ne? Ne yaparsın böyle bi durumda ?
- Napayım sınavımmış derim isyan etmem

Bu cevabı duyduktan sonra bi tuhaf oldum ben, yani kanım çekildi vücudumdan...

Zaten her şeyin zemini de hazır, bu gibi durumlarda "zaten o melek oldu" falan geyiği yaparlar. Ulan hep bi kulp bulma peşinde olmayın ya nolursunuz. Ne demek öldü melek oldu? Kim diyor bebekken ölünce melek olunduğunu? Bu şekilde hiçbir AYET YOKKK ! He sen falan rivayet, falan hadis diye kıl tüy ararsın kendini buna inandırmak için orası ayrı. Çünkü biliyorum aslında insanların da vicdanı böyle olaylara el vermiyo, ama sırf inandıkları için tutunacak bi kulp uydurmaya çalışıyolar üzülmemek için.

Yine ilk yazdığım maddeye bağlı olarak,
Her şeyi bilen uluuuuuuuuğğğğ Tanrı her şeyi biliyor ise, benim cennetlik ya da cehennemlik olduğumu yaratırken de biliyordur di mi? O halde benim sonumu bildiği halde beni nasıl oluyoda sınava tutuyo?

Gelelim bu alandaki klişe cevaba:
- Eyi emmeeee, senin günah sevap kapun hep açuk, senü zorlameyo, istedüğünü yapabülürsün.
Eeee, ne fark etti? Neticede benim günah işleyip işlemeyeceğimi de, ömrümün sonuna kadar yapacağım her şeyi kılına tüyüne kadar da biliyor :) O zaman sınav nerede, bu ne saçma şeydir.

Sayabileceğim zibilyonlarca mantık hatasından sadece bir tanesiydi bu. Neyse, kendim yazıp kendim okudum zaten eminim, körü körüne tutunanların buradan bir pay çıkaracağını hiç sanmıyorum, hadi adios amigos...

İNANÇTA 2 YÜZLÜLÜK VE YANSIMALARI

Yazan: A.Kara
alevilerin sessiz oruçları, din, din ve mitoloji, islam hoşgörü, islamiyet, orucun amacı, orucun anlamı, oruç, oruç tutuyor diye, ramazanda etrafa saldıran, tahammülsüz dindar, yobaz şiddeti, Ramazan ayı gelirken, yani daha ay gelmeden ben kendi kendime "hulen kim bilir şimdi yine neler saçmalayacaklar, o övündükleri hoşgörülerini ve sözde barış sembolü olan inanışlarını nasıl yansıtacaklar, çevreye ve tüm insanlığa nasıl huzur dağıtacaklar" diye düşünmüştüm ve ne umduysam onu buldum, yani gördüklerim beni hiç şaşırtmadı diyebilirim.

Daha önce yazdığım bir yazım vardı, "Bu neyin orucu?" diye, onda anlatmaya çalıştıysam da proteini beyin yerine sakala, badem bıyığa ve üreme organına giden yobazlara izah edemedim sanırım eylemleri ile ibadetleri arasında nasıl çelişkiye düştüklerini...

Bakın mesela Eminönü'nde sarıklı bir cücükbaş, dondurma yiyen çocukları tehdit etmişti, Ramazan ya güyya, çocukların milletin önünde dondurma yememesi gerekiyor bu küçük beyinli koca sakallı andavala göre.
Yahu sevgi koyayım dilimde tüy bitti anlatamıyorum, lan oğlum zaten orucun anlamı bu, nefis terbiyesi değil mi amaç? O zaman tabi ki etrafında yiyen içen olacak, sende bakacaksın, hatta canın çekecek ama yemeyeceksin, ki açın halinden biraz anla, nefsini terbiye et (gerçi benim açın halinden anlamam için aç kalmama gerek yok, bunun için mantık ve vicdan yeterli. Ben sizin inancınız gereği diyorum).

Hulen deist olmadan önce, belkide 17-18 yıl oruç tutmuşumdur, oruçluyken yemek yiyen, bir şeyler içen hiç kimseye bakıp "vay goduğumun oğlu, ramazanda yiyip içiyor bak hele bak" demedim. Bunun sebebi ise yaptığım ibadetin hem mantığını sorgulamam hem de "KİŞİ HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNE SAYGI" idi.

Kişi haklarına saygı ne demek bilir misin?
Sen aç kalacaksın diye, aç kaldığında sevap kazandığına inanıyorsun diye, başkasının da aç kalmasını beklememek, önünde yiyip içmesine karışmamaktır. Yeme-içme-yaşam kişinin HAKKI dır. İnancını alıp başkalarının g-tüne sokmaya çalışırsan, ondan sonra da dinin aleyhinde söylemler görürsen, lütfen zırlama ortalıkta. Ne ektin ki ne biçesin?
Oruç tut, ama eğer oruç tutuyorsun diye beni kısıtlamaya kalkacaksan, inancını dötümüze dötümüze dayayacaksan tutma, ha ama illa da dayamak istiyorum, hoşuma gidiyor diyorsan yardım kampanyası başlayıp bir sürü dildo kargolatabilirim size bir yerlerinizi dayamanız için.

Tabi ki bana göre alevilik de İslamiyet gibi hikayelerden ibaret, yani "Neden deist oldum" yazı seriilerimdeki yazdıklarım zaten alevilik içinde geçerli. Fakat bir gerçek var, bence aleviler Müslümanlardan daha saygılılar. En basit örneği; Müslümanlar genelde Alevileri beğenmezler, hatta büyük çoğunluğu aleviler hakkında kötü söylemler içinde yetişir. Karadenizli bir sülale ve dindar bir mahalle/semt ortamında bunu çokça gördüm. Ne olursa olsun, devasa bir gerçek var, o da Alevilerin ibadetlerini yaparken sizler gibi inanmayanları kısıtlamadığı, haklarına tecavüz etmediğidir! Neden hiç oruç tutarken başkası önünde yiyor diye küfreden, dayak atan alevi göremiyoruz sordunuz mu hiç filtreli beyinciklerinize? (iç sesim bir yandan Alevilerin sayısı Müslümanlar kadar çok değil, o kadar kalabalık olsalar onlar da ortalığa çıkıp aynı şeyleri yapabilirler diyor, ama ne kadar haklı bilemiyorum)

Konu kaydı biraz toparlayayım, eğer açın halinden anlamak için empati yapmak yerine aç kalman gerekiyorsa, git aç kal özgürsün, hatta aç kalıyorsun diye yiyenleri darp edecek kadar yobaz biriysen oruç süreni uzatıp ölüm orucu tutmanı şiddetle tavsiye ederim. Vicdanlarınız, hak hukuk anlayışınız bile öyle körelmiş ki, yok efendim Hz.Ömer'in adaleti şöylediydi, beyleydi, beyle yapardı, şeyle yapardı diye ballandıra ballandıra anlatırsınız ama kendinizde o anlattıklarınızın nedense hiçbir yansımasını göremiyoruz.

Madem bu kadar adaletlisiniz, neden hiçbirinizin sizin dininizden olup şiddet uygulayanları, tehdit edenleri, tecavüzcü hoca ve vakıfları eleştirdiğini göremiyoruz? Nerede o yüce ADALETİNİZ ? Yanlış her yerde yanlış değil mi? Yoksa Müslüman yanlış yaptığında diğer Müslümanın görevi onu görmezden gelip üzerini örtmek mi?
La dur bunu deyince beni bi gülme tuttu ahahaah, camiye gittiğim günlerden hocanın bi vaazı aklıma geldi. Hoca vaazında o gün demişti ki, "müslüman müslümanın ayıbını örterse, Allah'ta onun günahlarını örter". Üstteki yazıyı yazınca birden aklıma geldi nan. Vay arkadaş ne flash back ama :D


Yani sanırım bu vaazların etkisi olsa gerek, sizden olan biri pislik yaptığında görmezden geliyor, ayıplamıyor, 2 kelime etmiyorsunuz. O zaman üstünü kapatarak bir adalet uygulanamayacağına göre inanç sisteminizdeki bir soruna daha ister istemez girmiş oldum. Görmezden gelinen şeyin adı adalet olamaz, neyse masallara ve inanmaya devam...

İkinci bahsedeceğim şey ise, minibüsteki etekli kıza tekme ve yumruklama olayı.
Olayla ilgili konuşmadan önce sormak istediğim bazı sorular var:

1) Kısa etekli birini gördüğünde size giydirilmiş gibi mi hissediyorsunuz? yada ne bileyim birisi gelip size de zorla kısa etek giydirir diye mi endişeleniyorsunuz?

2) Benim dinim bana senin dinin sana diyen, peygamber olduğu için yolundan gittiğinizi söylediğiniz Muhammed'in bu sözüne ne kadar uyuyorsunuz? Harbiden de sizinki size bizimki bize mi? Öyle ise, senin dininde kapanmak şart ise, senin dininden olmayanın inancı ve buna göre yaşaması neden Coni sins dötünüze dayanmış gibi rahatsız ediyor?

3) Hoşgörü dini olduğunu iddia ettiğiniz inancınızı yaşamaya kalkarken ilkel insanlar gibi sürekli şiddete başvurduğunuzun, hoşgörüden zerre pay alamadığınızın farkında mısınız?

4) Şu sıralar birçok ülkede uyanan islam karşıtlığının sebebini sürekli atın zikine, emperyalistlerin oyunlarına bağlamak, "ABD oyunu la bu", "İsrail oyunu la bu", "bunlar müslümanları çekemiyiii" diyerek düşmanlık beslemek, kaytarmak ve kendinizi kandırmak yerine hiç şunu dediğiniz oluyor mu? (ki sanmam):
"Bizi istemiyorlar çünkü, çok fazla şiddet yanlısıyız, kişi hak ve özgürlüklerine zerre saygımız yok, dondurma yiyen çocuk gördüğümüzde dövesimiz, kısa etekli birini gördüğümüzde dövesimiz (bazen de tecavüz edesimiz) geliyor.
Yoksa içinizden bunlar geçtiği halde o "her şeyi bilir, içimizdekileri bile duyar" dediğiniz Allah'ı dışarıdan farklı konuşarak, kandırmaya çalışarak çelişkilerde mi boğuluyorsunuz?

5) Açık konuşalım, kapalı olmayan kadına karşı şiddet isteğinizin en büyük ve temel sebebi; abilerinizin verdiği kızlarla evlenmiş olmanız, görücü usulüne mecbur kalıp "napalım bize de bu çıktı" diyip sabretmeye çalışmanız, inandığınız Allah emretti diye istemediğiniz biriyle birlikte olmanız ya da "kaş-bıyık almak günahtır" diyip ortalıkta rahmetli dedem gibi gezen karılarınız olabilir mi? (eş diyecektim ama siz genelde karı yada hatun dersiniz) Yani "kedi ulaşamadığı ete mundar dermiş" sözündeki kedi siz olabilir misiniz?

Siz bu soruların cevabını düşünürken ben yazmaya devam edeyim. Şimdi kalkıp dallamanın biri, minibüsteki kızın giyiminden dolayı "Ramazanda böyle giyilir mi leaaaghhhhkkk" diyip tartaklıyor. Peki kim önemsiyor? Hangi kanalda haber yada kaç dakika, kaç kez haber olduğunu gördük? Rabia rabia diye yırtınan arap sempatizanı toplumun ve ülke yetkililerinin kendileri gibi olmayanlar şiddete uğradığında görmezden gelmeleri imanın şartlarından mıdır?

Kızı darp edip hakkını çiğneyen, psikolojisini bozan bu zikko kafalıyı serbest bırakan mahkeme kimin ve neyin mahkemesidir? Kız türbanlı olmadığı için mi adam serbest bırakılıyor veya olay ses getirmiyor? Sizin Hz.Ömer sitili adaletiniz sadece türbanlılar için mi işliyor? Bir işçinin aylık maaşını oturup tek bir iftar sofrasında ziyafet çekerek kalın bağırsağına yollayan godomanların çocukları ve onların türbanlı tanıdıkları değilseniz sizi döven kişiler ceza almıyor mu?

Bakın, din ve siyaset hiçbir zaman ayrı olamamıştır, çünkü dinlerin çıkışı da tamamen siyasidir. Siz dini inançlarınızda 2 yüzlü oldukça, bunun yansımalarını hem halkın arasında hem de siyasette görüyoruz. "Benim türbanlı bacılarıma bilmem ne yaptılar" cuma günü yayınlayacağım diye iftira atıp karalama kampanyası yürüterek halkı birbirine düşürüp ayıran zihniyet, 1500 cuma geçmesine rağmen bahsettiği görüntüyü nedense yayınlayamamıştır. Gel gelelim ki, nedense aynı hassasiyeti, aynı saygıyı ve koruma içgüdüsünü kendisi ile aynı düşünmeyen, aynı din ve görüşten olmayanlar için uygulayamamıştır. Minibüste türbanlı bir kadına şiddet uygulayan diğer kadını tutukladınız, ama türbanlı olmayan kadın dayak yediğinde tutuklanacak bir şey görmediniz, bu da "Z-KEYİM SİZİN SÖZDE ADALETİNİZİ" dememiz için oldukça yeterli bir sebep.

Rabia işareti yapmakla, parmağın tekini tutup çük gibi sallayarak "bu ne biliyor musun? tek millet tek" demekle TEK MİLLET olunmaz. Çifte standart uygulayarak, sadece senin gibileri görüp diğerlerini köşeye itip görmezden gelerek, hak ve hukuku sadece ebene uygulayarak tek millet falan olamazsın, sadece laf !

Demem o ki hacı dayılar, trilyonlarca kez, onlarca yazımda söyledim ama tekrar söyleyeyim:
Sen istediğin kadar, islamiyet hoşgörü dinidir, senin dinin sanadır, yok efem nefsimizi terbiye ediyoruz, yok efem müslüman emin olunan kimsedir, yok efendim bizi karalamak için yapıyolar biz şiddete başvurmayız de, ne dersen de, bir gerçek var ki, çoğunuz 2 yüzlüsünüz. Hem dediklerinizde, hem yaptıklarınızda. Dilinizden çıkan ile yaptıklarınızın, süsleyerek anlattıklarınız ile yaşadıklarınızın birbiri ile zerre ilgisi yok...

Ben ne dersem diyeyim biliyorum ki sizler:
  • Tecavüz edilen çocukların haberlerini gizlemeye ve hatta utanmadan tecavüzcüleri savunmaya,
  • Oruç tutmadığı için dayak yiyenler için "oh ooohhh" diyip zevkten boşalmaya,
  • Kapalı olmayan biri kaza geçirdiğinde yada darp edildiğinde g-tünüze kına yakmaya,
  • Mağdurdan çok eylemi yapanı tuhaf bir şekilde savunmaya,
  • Kişinin hak ve özgürlüklerine saygı göstermek yerine araya sürekli inancınızı ve sakalınızı sokmaya,
  • Kendinizi ve inancınızı sürekli öven hadisler, ayetler, rivayetler falan anlatıp içten içe "hehehe bak ne kadar doğru bir dine inanıyorum görüyor musunuz, çok iyiyiz biz yeaaa, bunlar hep kafir haminagoyim" derken diğer yandan insanlara hayatı dar etmeye,
  • Dondurma yemek için dışarı çıkan çocukların gününü zikmeye,
  • Her fırsatta mağdur edebiyatına başvurmaya,
  • Ne olursa olsun, sırf işinize gelmediği için "gerçek islam bu değil" demeye,
  • Sanki zorla ağzınıza tıkıyormuş yada bittiğinde şişesini anüsünüze sokuyormuş gibi içkisini adam gibi içene küfür ve şiddete
  • Kerhane, sigara ve alkolden gelen paralarla imam maaşı ödemeye
DEVAM EDECEKSİNİZ...

Dünya vatanım, tüm insanlar kardeşim ve iyilik yapmak dinimdir. "Thomas Paine"

SU TANRIÇASI SEDNA

Yazan: A.Kara
eskimo mitolojisi, mitoloji, din ve mitoloji, su tanrıçası sedna, öfkeli eskimo tanrıçası, sedna, ruhlara yol gösteren tanrıça, babasının denize fırlattığı sedna, kuzgunla evlenen tanrıça, Eskimo'yu bir çoğumuz gerek buz kütleleri ve ikliminden gerekse bizlere olan uzaklığından biliyor veya duyuyoruz. Her toplumun geçmişinde oluştuğu gibi Alaska, Kanada ve Gröland bölgelerinde de Eskimo mitolojisi kendini göstermektedir.

Dinler, inanışlar, mitolojiler özellikle yaşanılan coğrafya, o coğrafyadaki canlılardan ve iklimlerden esinlenilerek oluştuğundan ve Eskimoların yaşam alanlarının da büyük kısmını buz,soğuk,su oluşturduğundan mitleri bu yönde oluşmuştur. Dünyanın kuzgunun ve balinanın bedeninden dünyanın yaratıldığına inanan Eskimo'lar ayrıca insan ruhu ve tabiatın içinde olduğu en yüce varlık olarak "Sila" adındaki her şeyi birbirine bağlayan göksel bir güce inanmaktaydılar. Bu inanıştan dolayı bir canlının bir diğer canlı için gerekli olduğuna da inanırlardı.

Babasının zoruyla bir balıkçı ile evlendirilen genç kız Sedna, kocasının bir kuzgun olduğunu görünce göz yaşlarına boğulur, öyle çok ağlar ki babası istemeyerek te olsa kızını teknesine geri alır. Bunun üzerine kuzgun onları takip ederek saldırır ve Sedna'yı denize düşürür. Sedna denizde mücadele verip tutunmaya yer ararken babasının olduğu kanoya tutunur, bu sırada onu istemeyen babası kızının parmaklarını keser. Parmakları kesilince kanoya tutunamayan Sedna acılar içinde denizin dibine batar ve derinlere battıkça bir ruha dönüşür, bu dönüşüm sırasında babasının kestiği parmakları ise foklara ve balinalara dönüşür. Adlivun diye anılan, ölülerin gittiği yer altı dünyasında Tanrıça olarak hüküm sürmeye başlayan Sedna, yaşadıklarından dolayı öfke ile doludur. Ay mekanı ve Adlivun'a gidecek ruhları bir sonraki yolculuklarına hazırlar. Bu ruhlar, huzur ve mutluluğun olduğu Ay mekanına (cennet tasviri gibi) gitmeden önce Adlivun denen yere giderek günahlarından arınırlar.

Sedna'nın bu öyküsünün çok benzer olsa da bazı yönlerden üsttekinden farklı olan, bir öyküsü daha vardır;

Diğer mitde ise babası ile yaşayan Sedna, erkeklerden çok fazla evlenme teklifi alan güzel bir kızmış fakat ona teklifte bulunan erkeklere zalimce davranmayı sever ve bundan hoşlanırmış. Yakışıklı bir avcıya tutulduğu gün, onu geri çevirememiş. Aşık olan Sedna babasına haber vermeden bu yakışıklı avcı ile çok uzaklara gitmiş fakat mutlulukları pek uzun sürmemiş. Aşık olduğu avcının gündüzleri insan biçimine giren martı benzeri büyük bir kuşun hayaleti olduğunu öğrenince yaşadığı korku ve şaşkınlık onun aşkını nefrete dönüştürmüş. Gece ağlarken kendisini arayan babasının sesini duyan kız, doğruca dışarı çıkıp babasının kucağına atlamış. Baba kızını kayığına alıp kaçmaya koyulmuş, fakat gece denizde çok güçlü bir fırtına kopmuş. Bu sırada azgın dalgalar "Sedna'yı bize ver" diye haykırmaya başlarken baba "hayır, vermem" diye karşılık vermiş. Fakat kayığın alabora olacağını anladığında korkuya kapılan baba, ayı kürküne sardığı kızını denize fırlatmış. Sedna dibe doğru yol alırken sular sakinleşmiş ve fırtına dinmiş.

Yıllar sonra, hayatını pişmanlıkla devam ettiren babasının balık tuttuğu bir gün, tam azgın dalgalar, babasını ve gemisini denizin dibine çekmişken baba denizin diplerinden kendine gülümseyen kızını görmüş. Kaybolan ruhların kraliçesi olan kızı, yanında kocası avcı ile birlikte durmaktaymış. Babasını affettiğini söyleyen Sedna, ona kendi ülkesinden bir yer vermiş.

Bu mit, ve Tanrıça Sedna, Efterklang'ın bir şarkısına bile konu olmuştur;
your ways
tipping me over
darkest woman
taking all

your ways
taking me over
bottom talked to the hook

ı'll let him
ı'll fall

you spend the night
without love

your ways
tipping me over

all living is
taking me over
there's a true sin
calling for the night

all living is
taking me over
there's a true sin
calling for the night

gotta love what you said
stop taking me over
forgot what it means to apologize

sedna looked at the sea
all your love it starts slow
lonely where it's calling for the close

and your ways...

TANRIYLA MI GÖRÜŞECEKSİN? DAĞA ÇIK

Yazan: A.Kara
dağın tepesinde Allahla görüşen, din, din ve mitoloji, islamiyet, tanrıyla dağda görüşen, tanrıyla görüşmek için dağa çıkma hikayeleri, yahudilik, neden hep dağda görüşülüyor, Daha büyük dinler yokken onlardan çok önce bile, şuan adına mitoloji dediğimiz inançlar zamanında Minos, Dicta dağına çıkıp Tanrı Zeus'dan kutsal kanunları öğreniyodu (yalnız başına). Sonra onlarca ilahi sayılan kişi hep bir yerlerde dağlara çıkıp Tanrıyla konuştu, hep yalnızlardı ve nedense Tanrı hep onlarla dağda konuşmayı seviyordu, sanırım inanılan Tanrı dağ zirvesindeki açık havayı çok seviyo, orada güneş ışınlarıyla çay demleyip mangal keyfi yapıyodu.

Ondan olsa gerek hep dağın tepesine çağırıyodu vahiy vermek için. Minos'tan sonra farklı toplum ve kültürden yüzler, binler çıktı dağlara, Tanrıyla konuştuk hatta messengerdan ekledik dediler, hepsinin Tanrısı başkaydı, hepsi başka şeyler dedi, dağa çıkan çıkanaydı, bitmek bilmedi, hatta zannedersem dağcılık sporu bu şekilde gelişmiş olmalı. İsa, Musa, İbrahim, Muhammed vs. diye uzadı gitti dağa çıkıp yaratıcıyla konuşanlar. Bence bu işte bi iş var, hep dağ hep dağ, bu dağlarda bir şeyler var. He bu arada bende geçen dağa çıkıp Tanrıyla konuştum, bu gala daşlı gala cingılı daşlı gala, eğer yersen aybala...

ALLAH-TANRI'NIN YARATACAĞI HER ŞEYİ ÖNCEDEN GÖRME ÖZELLİĞİ

din, dinler, din ve mitoloji, Allahın yaratacağı her şeyi önceden bilmesi, Allah olacakları biliyorsa, Allah her şeyi biliyorsa, islamiyet, Allah tecavüzcüyü bile bile, Allah inancı, sizden gelenler,
Evreni yaratacağını, daha evreni yaratmadan çok önceleri bile görebilen Allah'ın, artık bu evreni yaratmama şansı var mıdır?

Evet Allah-Tanrı'ın olacak her şeyi önceden görebilme özelliği, aslında onu aciz ve eli kolu bağlı, önceden gördüğü her olayı zamanı geldiğinde yaratmak ve gerçekleştirmek zorunda olan programlanmış bir robottan farksız duruma sokmaktadır. Evreni yaratacağını çok önceden görüp biliyor. Artık ben vazgeçtim evreni yaratmaktan diye karar değiştirme hakkı bile yoktur. Zamanı geldiğinde mecburdur, eli mahkum evreni yaratacak.

Adolf Hitleri yaratacağını, yarattığı bu şahsın 50 milyon insanın ölümüne sebep olacağını sonsuz zaman önceden görüyor. Zamanı geldiğinde mecburen yaratıyor. Vazgeçme şansı yok. Öyle görüyor çünkü. Yaratıyor ve yarattığı adam 50 milyon insanı öldürüyor.

5 yaşındayken bir sapık tarafından tecavüze uğrayıp öldürülen kız çocuğunu milyon yıl önceden görüyor. Ancak eli mahkum. Zamanı geldiğinde önce o kız çocuğuna tecavüz edecek sapığın dünyaya gelmesine izin veriyor. Daha sonra tecavüze uğrayacak kız bir bebek olarak dünyaya geliyor. Yine zamanı geldiğinde o sapık bu kız çocuğuna 5 yaşında tecavüz edip öldürüyor.

Bu olayların hepsini önceden görüp, gördüğü için mecburen yapmak zorunda olan, bu olanlara izin veren, kararını değiştiremeyen bir Allah modeli var karşınızda arkadaşlar. Allah karar değiştirir mi o zaman kendi ile çelişir derseniz o zaman neden dua ediyorsunuz ? Dua etmenize gerek var mı ? Dua ederek gerçekleşmesini istediğiniz olayın gerçekleşeceğini Allah önceden görmüşse sen zaten dua etsen de etmesen de gerçekleşecek. Yok gerçekleşmeyeceğini görmüşse dua etmen boşuna. Zaten gerçekleşmeyecek.

Kabul etseniz de etmeseniz de Böyle bir Allah profilinin; zamanı gelince her saat başı gonga vuracak bir saatten, önceden programlanmış ve zamanı gelince çamaşırları yıkayacak olan bir çamaşır makinesinden farkı yoktur. Kendi iradesi, karar verme, kararını değiştirme özelliği yoktur.

Yaratacağı her şeyi önceden görme özelliği Allah'ı eli kolu bağlı, aciz bir tanrı durumuna düşürmektedir. Bu tanrıya inanıyorsunuz. Maalesef gerçek bu.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Y.Yılmaz

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

* Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
* Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
* Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)
NOT: Ayrıca sitemizde yazar olmak için de bize mail atabilirsiniz. Sitemizde yazarlara özel kategoriler açılacaktır.

İSLAM ÖNCESİ ARAP'LARDA KADIN VE KADIN HAKLARI

din, din ve mitoloji, kadın hakları, islamda kadın, islam öncesi araplarda kadın, islamiyetten önce kadın, kadın insan mıdır tartışmaları, islamiyet, sizden gelenler, E.Yiğit,
1. İslam öncesi Arap kadınının köle durumunda tutulduğu, mal gibi alınıp satıldığı, yaygın ve kabul görmüş İslam yalanlarındandır.

2. Kadın haklarının olmadığı Kabilelerin de varlığı bilinmektedir. Fakat olay, İslamcıların anlattığı kadar kötü değildir.

3.Öncelikle en büyük yalan,Kız çocuklarının diri-diri gömüldüğü iddiası birkaç münferit olaydan ibarettir.

4. Devam etmeden önce,şunu da aklınızda tutun. İslam tarihi kadar makyajlanan,pürüzlerin üstünün örtüldüğü bir tarih yoktur.

5.Örneğin Suudlar halen daha arkeoloji çalışmalarında izin vermemektir. Gerçekler ortaya çıkar diye korku çok büyüktür.

6.Suud'lu tarihçi Hatoon al-Fassi, Nebati Krallığından örnekler vererek, İslam öncesi kadının çok daha liberal olduğunu söyler.

7.İslam öncesi Araplarda kadının siyasal, sosyal ve ekonomik hakları vardır. Muhammedin ilk karısı Hatice'yi düşünürsen anlarsın zaten.

8.Erkeğini kendi seçer ve dilediği takdirde boşardı.

9.Giyim ve kuşamında olduğu gibi, dilediği işleri görmede (örneğin ticaret) serbestti.

10.Yine, Kur'an'da da geçen Sebe Melikesi, Belkıs, ilk Arap kadın hükümdarıdır. Bunu da düşünmelisin.

11.Kadın şairlerden Bint Amru'l-Harise bin el-Şarid,üç kocaya varmış ve kocalarının hepsini de kendi seçmiş ve boşama şartı ile evlenmiştir.

12.İslamdan sonra Arap kadını,kocasını seçme hakkını ve boşanma hakkını yitirmiştir.(Boşama Hakkı vardır diyenler, kıvırtan NewAge Müminler)

13.İslam sonrası kadın'ın insan olup olmadığı bile tartışılır olmuştur. Bu tartışmanın fitilini yakan bizzat Kur'andır.

SİZDEN GELENLER | Yazan: E.Yiğit

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

* Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
* Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
* Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)
NOT: Ayrıca sitemizde yazar olmak için de bize mail atabilirsiniz. Sitemizde yazarlara özel kategoriler açılacaktır.