HABERLER
Dini Haber

MODERN PUTPERESTLER

Yazan: Gregoire de Fronsac
GF, din, islamiyet, İslam ve putperestlik, Modern putperestlik, Putperestliğin başka hali, Putperestlik ve kabe, İslam öncesi kabeler ve putperestlik, Hacc ve putperestlik, İslam Arap putperestliğidir,
Hac ibadeti farklı inançlara sahip bir çok   toplumda bulunmaktadır.
Mesela Japonlar, ataları Güneş’in, bir gün, halen kendilerinin üzerinde ikamet ettiklerine inandıkları adaya inip çevrede dolaştıktan sonra tekrar göğe hareket etmiş olduğunu düşünürler. Atalarının kendilerine bahşetmiş olduğu bu şerefin hatırası olarak Japonlar, yaya olarak aynı güzergahı izlerler ve bu onların haccıdır.

Hindistan'ın Hinduları başka bir hac telakkisine sahipler.  Tanrı görülmediğinden, O’na tazimde bulunmak için ilahi yaratıcı gücün en büyük tezahürlerinin ortaya çıkmış olduğu yerleri, ziyaret etmek gerekir. Örneğin Ganj, en önemli nehirdir, ta Himalayalardan Bengal Körfezi’ne kadar kıtayı sular ve hatta denize açıldığı bir kayadan çıkan Ganj’ın kaynağını ziyaret etmek için yolculuk yapmak Hinduların en önemli haccıdır. Ganj, Alfahabad yakınında, diğer bir büyük nehir olan Jumma ile birleşir ve bu birleşme yerinde bilhassa ay ve güneşin tutulmaları gibi özellikle önemli vakitlerde yıkanmak da, Hindu dininin en büyük haclarından biridir.

Gotama Buda'nın , kendi dininin vahyini bir yabani incir ağacı altında almış olduğuna inanılır. Önce bu ağacı, sonra da bu kutsal ağacın eskiden varolduğu yeri ziyaret etmek Budistlere göre haccın konusunu oluşturmuştur ve oluşturmaya devam etmektedir.
Kısaca bir dinin ermiş kurucusunun doğum yeri, onun defnedildiği yer, bir mucizenin meydana geldiği yer, çeşitli toplumlara göre yeryüzünün farklı bölgelerinde hac yapılmasının sebeplerini oluştururlar.

İslam öncesi Araplar’da Kabe (ve Kabe'ler yani küpler)  putperestlerin en kutsal mabetleriydi ve bölge halklarının hac mekanlarıydı. Mekke'de ki  Kabe eldeki kanıtlara göre İbrahim peygamber tarafından yapılmamıştır, yaklaşık MÖ. 800 lü yıllarda yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca Kabe hiçbir zaman Yahudiler ve Hristiyanlar tarafından kutsal sayılmamıştır. Tevrat ve İncil’de Kabe ile ilgili tek bir ayet dahi olmaması bunu kanıtlamaktadır. Kabe MÖ 800 lü yıllardan sonra putperestler tarafından “Allah'ın evi” (Ay Tanrıçası Al-İlah) olarak anılmaya başlanmıştır.
Fakat günümüzde çok önemli bazı araştırmacılar bu bahsettiğimiz Kabe'nin Mekke'de ki Kabe değil , Petra'da bulunan Kabe olduğunu iddia etmekteler (Buna başka bir yazıda değineceğim)

Putperestler Kabe etrafında 7 kez tavaf yaparlardı. Kureyş dışından gelen Bedevi putperestler tavafı çıplak olarak yaparlardı. Putları ziyaret, Hacerül Esved taşına el sürme ve öpme, Safa ve Merve tepeleri arasında gidip gelme, şeytan taşlama hac ibadetinin en önemli ayinlerindendi.

Putperestlerin hac sırasında hep bir ağızdan yaptıkları telbiye de aynen şöyleydi:
"Lebbeyk allahümme lebbeyk.
La şerike leke illa şerikun huve lek.
Temlikuhu ve ma-melek."

Yani bugünün hacıları gibi ..

Bunun yanında oruç , namaz , kurban gibi bazı ritüeller de İslam öncesi putperest - pagan ritüellerdir.
Mesela Kabe'nin üzeri örtüyle kapanmış olmasına rağmen orijinal halinde açıktır , zira ibadet esnasında güneş ışıklarının içeriye girmesi gerekir , keza namaz esnasında da secdeye varmak güneş ışınlarına yüz sürmektir esasen ..

Bugün İslam dininin tüm ibadet ve ayinleri incelendiğinde onların putperest - pagan gelenekler olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Her daim umut ve sevgi ile kalın dostlar..

Kaynaklar:
A guide to the contents of Quran : Farug Sherif.. 1995 / pgs 21-22
Diyanet işleri başkanlığı
Kur'an , İncil ve Tevrat'ın Sümerde ki Kökeni : Muazzez İlmiye Çığ
Din Bu serisi : Turan Dursun

AGNOSTİK TUTUM

A, Agnostik kime denir?, Agnostik tutum, Agnostiklerin Tanrı inancı, agnostisizm, agnostisizm nedir, Ateist Agnostik, Bertrand Russell, din, Tanrı vardır yada yoktur,
Agnostisizm, tanrının varlığının ya da yokluğunun ispat edilemeyeceği inancıdır. Pek çok Agnostik, şu anda bir tanrı hakkında hiçbir şey bildiğimize inanmıyor ancak bazıları için bunun gelecekte değişebilme ihtimali vardır. (Bkz: Agnostisizm Nedir?)

  • Belirli bir Tanrı'ya, Tanrıçaya ya da tanrıların birleşmesine inanan bir kişi bir "Teist"dir.
  • Herhangi bir ilahın varlığını aktif olarak reddeden bir kişi Ateisttir.
  • Bir tanrının var olup olmadığı konusunda bir metodumuz olmadığını hisseden bir kişi, bir Agnostiktir.

Agnostisizm, Tanrının varlığına ya da var olmamasına ilişkin bir inançtır. Bir Agnostik, Tanrının varlığının, kanıtlanıp kanıtlanamayacağı hakkında düşünen bir kişidir. Onlar, ilahiyatçıların ve filozofların, Tanrının var olup olmadığını binlerce yıl boyunca kanıtlamaya çalıştıklarını ancak tanrının varlığının yada yokluğunun bilinemeyeceğini belirtirler.

Peki onlar teist'ler midir? Hayır, çünkü Agnostikler kesin olarak bir Tanrıya inanmıyorlar. Ancak kendini aynı zamanda Ateist olarak gören Agnostikler'de vardır. Çünkü "Ateist" teriminin iki anlamı vardır:

1) Hiçbir Tanrının olmadığına inanan bir kişi. Tanrıya inanmayan bir kişi. Yeni doğmuş bir bebeğin bir tanrı kavramının olmadığı gibi, bazı yetişkinlerin de böyle bir inancı yoktur. Ateizm terimi "Hayır, yok" anlamındaki A- ve Teizm (Tanrı) birleşimi ile basitçe "Tanrı yok" anlamına gelir.
2) Bir kişi, Tanrının varoluşunu aktif olarak inkar etmeden Tanrı'ya olan inancından yoksun olarak bir gayri-Müslüman olabilir.


Bazı Agnostikler, inançlarının ikinci tanımla eşleştiğini hisseder ve böylece hem Ateist hem de Agnostik olarak düşünür ve zaman zaman arasında kalabilirler.

Bir Agnostik genellikle, daha fazla kanıtın varlığını beklerken, Tanrının olup olmadığı sorusunu da aklında tutar. Gelecekte sağlam bir delil veya mantıksal bir kanıt bulunması halinde inançlarını değiştirmeye isteklidirler. Bununla birlikte, bazıları, bir ilahın varlığının ya da yokluğunun kanıtlanamadığı mantıksal bir yolun bulunmadığı tutumunu almıştır. Aslında bu tutuma sahip olan Agnostikler için Nihilizm daha uygun bir felsefi yol olabilir çünkü Nihilistler Tanrının varlığının yada yokluğunun insan duyu organları ile anlaşılamayacağına inanırlar. (Detaylı olarak okumak için : Nihilizm nedir?)

Bertrand Russell, 20. yüzyılın tanınmış bir İngiliz filozofuydu. Savaş karşıtı eylemlerinden dolayı Birinci Dünya Savaşı sırasında tutuklandı ve hapishanede bir form doldurdu. Subay, Russell'ın dinsel ilişkisini "Agnostik" olarak tanımladığını ve ona "Ah evet; hepimiz O'na kendi yolumuzla ibadet ediyoruz, değil mi?" dediğini iletiyor. İddiaya göre Russell'ın bu yorumu onu ilk birkaç gün hapis cezasına çarptırılmasına sebep olmuştu.

Yazan: Anu

ANUNNAKİ'NİN ATASI "ANU"

A, Anu, Anunnaki, Anunnaki'nin atası Anu, Anunnakiler, Anunnakilerin babası, Cennetten gelenler, mitoloji, sümer mitolojisi, Sümer panteonu, Sümer tanrıları Anunnakiler, Tanrıların babası,
ANU, TÜM OTORİTENİN YÜCE KAYNAĞI VE ANUNNAKİ'NİN ATASI

Sümer panteonun en eski tanrılarından olan Anu, tanrıların babası ve ilk kralı olarak kabul edilir ve antik Anunnaki'nin atası olarak anılır. Sümerliler için kutsal olan 60 rakamı ile ilişkilendirilmiştir.

Sümer mitolojisinde An yada Akadca adıyla Anu "gök" demektir. O gökyüzünün tanrısı, takımyıldızlarının efendisi, tanrıların kralı olarak tanınırdı ve gökyüzünün en yüksek yerinde karısı Ki (Sümer'de "Dünya" veya Akadca'da Antu) ile birlikte yaşardı.

Suç işleyenleri yargılama yetkisine sahip olduğuna ve yıldızları kötülüğü yok etmek için asker olarak yarattığına inanılıyordu. (Bkz: Kur'an'da Allah'ın yıldızlarla şeytan taşlaması)

Onun niteliği kraliyet tacı idi. Hizmetkarı ve bakanı, tanrı Ilabrat'dı.
Daha da önemlisi o, eski Mezopotamya'daki rüzgar, hava, toprak ve fırtına tanrısı Enlil'in babası ve tüm otoritenin en yüce kaynağı olan Anunnaki'nin atasıydı.

Peki, eski Anunnaki kimdir?
ANUNNAKI terimi; ANU: “Cennet” -NNA: “İnmek” - KI: “Dünya”: “Cennetten dünyaya inenler…”

Bugün pek çok yazar onların bir tanrı yada melek olmadıklarına ikna olmuştur fakat  üstün fizik bilgisine ve ilkel insanın genleri, dnaları üzerinde oynayabilecek gelişmiş teknolojiye sahip olan dünya dışı varlıkların ilkel insanı geliştirerek köle olarak kullandığı görüşü vardır.

Anunnaki gibi bir teknolojik uygarlık ile daha önce hiç karşılaşmamış olan ilkel insanların onların önünde diz çöktüğü düşünülmektedir.

Başka bir deyişle bu "ziyaretçiler", ilkel insanın anlamadığı bir teknolojiye sahip oldukları için "yüce tanrılar" olarak yanlış yorumlanmıştır.

An, Sümer panteonunun en güçlü ve en önemli tanrılarından biriydi ve Anunnaki Tanrılarının, An ve onun eşi Ki'nin oğulları olduğuna inanılıyordu. Birçok araştırmacı Anunnakiler'in tam olarak "An'ın çocukları olduğunu söylemektedir.

Anunnaki'lerden “karar veren yedi tanrı” şöyle listelenebilir: Bir, Enlil, Enki, Ninhursag, Nanna, Utu ve İnanna.

Anunnaki'den bahsederken bilmek gerekir ki eski Sümer tabletleri bu Tanrılara yalnızca eterik yaratıklar olarak gönderme yapmazlar, onları insan gibi vücudu ve kanı olan biyolojik varlıkları olarak tanımlarlar.

Tanrılar hakkında konuştuğumuzda, gerçekliğin belirsiz bir düzleminin sınırlarından çıkan bulutsu, göksel varlıkları, ruh hallerini hayal ediyoruz ancak, Sümerlerin Anunnaki'ye verdiği tanım bu değildir.

Antik Sümerler’e göre bu tanrılar her yönden gerçekti. Tanrılar insanla bir arada yaşarlardı (Bkz Mormon inancı). Bu göksel varlıklar yaşamlarını paylaşmış ve yeryüzündeki antik şehirlerde insanla bir arada yaşamışlardı. Fiziksel ve elle tutulabilir varlıklardı, kimi zaman yemek yediler, kimi zaman uyudular ve hatta öldüler.

Bu tanrılar herkesin gözüyle görülebilirdi; Onlar, gök gürültüsüne benzer sesler çıkaran, alev çıkaran ve dağları titreten araçlarla göklere doğru hareket ediyorlardı.

Anu, Babil'in güneyindeki Uruk (İncil'deki Erech) şehrinin E-anna tapınağı ile ilişkilidir ve buranın, Anu'nun ibadetinin özgün yeri olduğunu işaret eden iyi bir neden vardır.

Uruk'taki Anu'nun tapınağına E-an-na (cennetin evi) denir. Cennetteki tahtında oturan Anu egemen olduğu tüm nitelikleriyle betimlenir: asa, taç, baş örtüsü ve personelleri gibi…

Onun ordusunu yıldızlar oluşturuyordu. Sembolik olarak krallar güçlerini doğrudan Anu'dan alıyorlardı. Bu yüzden faniler değil, egemenler, hükümdarlar olarak adlandırıldılar.

Anu'ya aşağıdaki 3 şey olarak tapılmıştır:
"Tanrıların babası" (abû ilâni),
"Cennetin babası" (ab shamê),
"Cennetin kralı" (il shamê).

Anu'nun batı sami dilindeki eşdeğeri tanrı El olurdu. Aynı zamanda Filistinler ve Fenikeliler'in Dagon Tanrısı ile eşdeğer gibi görünmektedir.

Astronomik açıdan Anu, gökyüzünün ekvator ile çakışan bir bölgesi olan An yolu ile (ya da An'ın yolu) ile ilişkilendirilmiştir.

Kaynaklar:
Beaulieu 2003, The pantheon of Uruk.
Ebeling 1932, "An-Anum".
Foster 2005, Before the Muses.
Frayne 2008, Presargonic Period.
George 1993, House Most High.
Grayson 1987, Assyrian Rulers ... (to 1115 BC)
Horowitz 2001, Mesopotamian Cosmic Geography.

Yazan & Çeviren: A.Kara