HABERLER
Dini Haber

HEZEKİEL KİTABINDAKİ UÇAN ARAÇLAR

Hazırlayan: A.Kara
Açıklanamayanlar, A, Hezeikel'in kitabı, Hezekiel'in gördükleri, Hezekiel ve ufo, Hezekiel'in gördüğü uçan araçlar, din, Hezekiel'in görüşleri, Hezekiel ne gördü?, Ufolar, hristiyanlık,

KONUYA GİRMEDEN ÖNCE BAZI KISA BİLGİLER:
HEZEKİEL KİTABI
Hezekiel Kitabı Tanah'taki son peygamberlerin 3.kitabıdır ve Yeremya ile Yeşaya'dan sonra gelir.
Sıralama Hristiyanlık'taki Eski Ahit'ten biraz farklıdır ve 12 küçük peygamber kitabından önce gelir. Kitap adını M.Ö. 6.yy'da yaşamış bir rahip ve peygamber olan Hezekiel'den almıştır.

HEZEKİEL KİMDİR?
Hezekiel M.Ö. 623 yılında ruhban sınıfından bir ailede dünyaya geldi ve o dönem reformcu kral Yoşiya iktidardaydı. Yehuda daha önceleri Asurluların uydu ülkesiydi fakat MÖ. 623'te Asurluların düşüşe geçmesiyle birlikte Yoşiya milli bir tanrı olan Yehova'ya sadakatin üzerinde yoğunlaştığı dini reformlar getirdi ve tekrar bağımsızlığını ilan etti.
MÖ 609'da Yoşiya öldürüldüğünde Yehuda bölgenin yeni süper gücü olan Babillilerin uydusu oldu. Fakat bir süre sonra MÖ 597'de aralarında Hezekiel'in de bulunduğu bir grup Yehudalı Babillilere karşı yaptıkları bir ayaklanma sonucunda sürgüne gönderildi. Hezekiel hayatının geri kalanını Mezopotamya'da geçirdi.
MÖ. 586'da Babillilere karşı 2. bir ayaklanma gerçekleştirildi ve bu ayaklanma sırasında şehir ve tapınak yerle bir oldu. Bu ayaklanma da başarısız olunca kraliyet ailesi ve rahiplerden oluşan Kudüs'teki elit tabakanın geriye kalanları da Babil'e sürüldü. Kitapta verilen tarihlerden anlaşıldığına göre, Hezekiel sürgüne gönderildiğinde 25, ilk vahiy geldiğinde 30 ve MÖ 571'de son görümü sırasında 52 yaşındaydı.

"Baktığımda kuzeyden gelen bir kasırga gördüm, ateşler içinde etrafta ileri geri giden, ışıl ışıl parıldayan büyük bir bulut vardı. Ateşin ortasında kehribar gibi bir ışıltı vardı ve içinde dört canlı yaratık vardı. Ve onlar insan gibi görünüyorlardı…"

Antik uçan makinelerin en büyüleyici bahislerinden biri, beklenmedik bir yerde, İncil'de bulunur. Hezekiel Kitabı'nda, sözde peygamber "uçan 2 tekerlekli araç" tan bahsediyor ve Melekler'den güçlü olan başka bir şey yoktu" diye tanımlıyor.

Antik astronot teoricileri (antik çağda başka dünyalardan gezegenimize gelenler olduğunu savlayanlar), bu referansın eski uçan makinelerin açık kanıtı olduğunu varsayar.

Öte yandan, şüpheciler ve Mukaddes Kitapçılar, Hezekiel'in Kitabının kelimenin tam anlamıyla uçan makineleri açıklamadığını, ancak Hezekiel'in karşı karşıya olduğu İsrail'in güçlü düşmanlarını sembolize ettiğini belirtirler. Mantıklı ve doğru olan da budur.

Yine de kimileri Hezekiel kitabının mitolojik düşmanları tarif ettiğinde ısrarcı.
Yani onlara göre Hezekiel Kitabı eski dünya dışı uzaylı ziyaretinin veya binlerce yıl önce uçan makinelerin zaten var olduğunun kanıtı.

Hezekiel Kudüs'ün yıkılışı, İsrail topraklarının tahribi ve Tapınak vizyonları veya Üçüncü Tapınak olarak adlandırdığı kehanetleri ortaya çıkaran Hezekiel Kitabı'nın yazarı olarak kabul edilmektedir. Hezekiel, hem Hezekiel Kitabında hem de İbranice İncil'de kahramanlar arasında yer aldığı gibi ayrıca Yahudilikte ve diğer İbranice İncil Metinlerinde de bir kahramanıdır.
Tarih, Hezekiel'in İsrail'in ilk esaretinde Babil'e geldiğini ve çok sayıda eski metinlerde büyük bir Peygamber olarak bahsedildiğini ileri sürer.

Hezekiel ismi "Tanrıyı güçlendirmek" anlamına gelir.

Hezekiel kitabının en önemli parçalarından biri ve kitabın yazılmasının dikkate alınmasının temel nedenlerinden biri de Hezekiel Kitabının tek kişinin elinden çıkmış gibi durmasıdır. Bunu gördüm, Bunu gözlemledim, Ben oraya gittim, şeklinde yazılmıştır.

Bu kitap üçüncü şahısla yazılan diğer birçok Kutsal Kitap metinlerinin aksine olayları (veya kurguları) ilk kişi tarafından gözlemlenir şekilde anlatır.

Hezekiel'in Kitabının en önemli parçalarından biri, Hezekiel'in gökyüzünden kendisine doğru gelen “çarklı, 2 tekerlekli araca” şahit olduğunu söylediği kısımdır. Anlatısına göre bu tekerlekli aracın içinde “insan benzeri” varlıklar vardı.

Açıklanamayanlar, A, Hezeikel'in kitabı, Hezekiel'in gördükleri, Hezekiel ve ufo, Hezekiel'in gördüğü uçan araçlar, din, Hezekiel'in görüşleri, Hezekiel ne gördü?, Ufolar, hristiyanlık,

Hezekiel şöyle yazıyor:
1) Otuzuncu yılda, dördüncü ayın beşinci günü Kevar Irmağı kıyısında sürgünde yaşayanlar arasındayken gökler açıldı, Tanrıdan gelen görümler gördüm.
2) Kral Yehoyakinin sürgünlüğünün beşinci yılında, ayın beşinci günü,
3) Kildan ülkesinde, Kevar Irmağı kıyısında RAB Buzi oğlu Kâhin Hezekiele seslendi. RABbin eli orada onun üzerindeydi. (Hezekielin yaşının otuz olduğu sanılıyor.)
4) Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu.
5) En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu;
6) Her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı.
7) Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç gibi parlıyordu.
8) Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı. Dördünün de yüzleri, kanatları vardı.
9) Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken sağa sola dönmüyordu.
10) Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı.
11) Yüzleri böyleydi. Kanatları yukarıya doğru açılmıştı. Her yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor, iki kanatla da bedenlerini örtüyordu.
12) Her biri dosdoğru ilerliyordu. Ruhları onları nereye yönlendirirse, sağa sola sapmadan oraya gidiyorlardı.
13) Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu.
14) Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı.

Devamında şöyle diyor:

15) Bu dört yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir tekerlek gördüm.
16) Çarkların görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
17) Hareket edince yaratıkların baktıkları dört yönden birine doğru sağa sola sapmadan ilerliyordu.
18) Tekerleklerin kenarı yüksek ve korkunçtu; hepsi çepeçevre gözlerle doluydu.
19) Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki çarklar da hareket ediyordu; yaratıklar yerden yükseldikçe tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu.
20) Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi.
21) Yaratıklar hareket ettiğinde onlar da hareket ediyor, yaratıklar durduğunda onlar da duruyor, yaratıklar yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu çarklardaydı.
22) Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
23) Kubbenin altında kanatlarının biri öbürünün kanatlarına doğru açılmıştı. Her birinin bedenini örten başka iki kanadı vardı.
24) Yaratıklar hareket edince, kanatlarının çıkardığı sesi duydum. Gürül gürül akan suların çağıltısını, Her Şeye Gücü Yeten'in sesini, bir ordunun gürültüsünü ansıtıyordu. Durunca kanatlarını indiriyorlardı.
25) Kanatları inik dururken, başları üzerindeki kubbeden bir ses duyuldu.
26) Başları üzerindeki kubbenin üstünde laciverttaşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.
27) Gördüm ki, beli andıran kısmının yukarısı içi ateş dolu maden gibi ışıldıyordu, belden aşağısı ateşe benziyordu ve çevresi göz alıcı bir ışıkla kuşatılmıştı.
28) Görünüşü yağmurlu bir gün bulutların arasında oluşan gökkuşağına benziyordu. Öyleydi çevresini saran parlaklık. RAB'bin görkemini andıran olayın görünüşü böyleydi. 

Gördüğünüz gibi, Hezekiel kitabında, gökten aşağıya doğru gelen, o döneme göre büyüleyici bir şey anlatıyor ve bu şey dünyayı titretiyor. Bu daha önce görmüş olduğu şeyden farklı bir şeydi. Güçlüydü, parlıyordu. Oradan insanlara benzeyen ama tamamen farklı olan varlıklar gelmişti. Fakat uzaylı iddiaları şöyle dursun Hezekiel aslında ilahi bir gücün tanımını yapıyordu. Yine de uzaylı teorilerine meraklı olanlar fantastik görüşler filizlenmesine neden oldular.

Örneğin Blumrich, ay projesinde çalışan en üst düzey bir NASA bilim adamıydı ve bir roket mühendisiydi. 1970'lerde Joseph Blumrich Hezekiel'in gökyüzünden gelen bir uzay gemisine şahit olduğu fikrini çürütmek isteyerek Hezekiel tarafından yazılmış olan Hezekiel Kitabı'nın ilk bölümünde yazılanları görmeye karar verdi.

Şüpheciliğine rağmen ve sıkıcı bir araştırma ve okumadan sonra, Blumirch sonunda Hezekiel'in görgü tanığı raporunda anlattığı şeyin gerçekten bir uzay aracı olduğu sonucuna vardı ve bu sonuç Blumrich'in Hezekiel'in Uzay Gemileri adlı kitabını yazmasına yol açtı.

Kaynaklar:
Book of Ezekiel (Hezekiel Kitabı)  |  [Joel F. Drinkard Jr, Ezekiel, in Watson E. Mills and Richard F. Wilson (eds), "The Prophets" (Mercer University Press, 1995) pp.160-161]

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 13

Yazan: Zübeyde Savaş
15 yıl tanrı ve ateizm 13, din, Farklı tanrılar, Gerçek hayat hikayesi, Küçük çocuklara tanrı masalları, Tanrılar nasıl oluştu?, Zübeyde SAVAŞ,

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 13

Arda, üzgündür:
- Çektiklerin için çok üzgünüm, üzgünüm demek de yeterli olmaz tabi, on beş yıl, bu süreyi iki kelimeyle geçiştirilmez, bilemiyorum bizleri tanrı dünya'ya imtahan etmek için gönderdi.
Barış:
- Nasıl ?
Arda:
- Bunu bilemem, eminim ki tanrının bir bildiği vardır, tanrı ilk insan olan Adem ve Hava’dan yarattı cennette yasak meyveyi yedikleri için dünya'ya gönderdi onlardan insanlar çoğaldı, şeytan da insanları tanrıya karşı
Barış, sözünü keserek:
- Bir sorum var, tanrı inancı olmayan biri  zor durumda olan insana yardım ettiğinde bunu şeytan mı yaptırır ?
Arda:
- Bence tanrı yaptırır.
Barış:
- Nasıl olur, tanrı, inancı olmayan insana yardım eder mi ?
Arda:
- Tanrı her insanın kalbini iyi bilir.
Barış:
- Çok güzel, insanın çektiği acıların sorumlusu tanrı o zaman doğru mu?
Arda:
- Evet, tanrı insanları farklı işler yapmasını ister, bu nedenle her insan farklı hayat sürer.
Ramadan ve Abdül artık dayanamazlar ikisi de aynı anda:
- Benim yaşadıklarımıda dinle o zaman.
Arda şaşırır, Abdül, Ramadanın anlatmasını ister ilk önce, Ramadan acı dolu hayatını anlatır.
Ramadan:
- Benim istediğim insanların aynı durumda olması kesinlikle değil tabi, herkes'in farklı işlerle uğraşması heyecan dolu yaşanmasını sağlar, dünyanın yarısından fazlası bir tanrıya inanır, inandığı din hangi din olursa olsun, bu inandıkları tanrı yardımlaşma üzerine kurulmuştur, yardımlaşma kimin elinde? Tanrı adaleti nerde? Ben hastama ilaç alamazken zengin şarap markasını seçmekte zorlanrsa ben tanrı adaletini sorarım. Nerdeyse bir çok bilim kitapları okudum, araştırdım özel dersler aldım neden biliyormusun evlenip çocuklarım olduğunda bilgili olmak için.
Ramadan yüzünü yıkar, elinde içki şişesiyle gelir:
- Bu canları tanrı aldı doğru mu ?
Arda, üzgündür:
- Evet, bunların da bir açıklaması vardır tanrı katında.
Ramadan:
- Dedem ailesi için kendini ölümün içine attı, savaşan iki aynı dine sahip ülkeydi, bunu da tanrı mı istedi ? İnsanların ölmesini, ölenler aynı inanç içinde bulunan aynı ibadeti yapanlar değil miydi ? Bu nasıl olur, dünya üzerinde aynı dine sahip bir çok devlet de savaştı, tanrı bu savaşların neresinde?
Arda:
- Bu liderleri kandıran şeytanın eseri olmalı. Tanrının yüceliği sonsuzdur insanlar için de ne düşündüğünü bilmek mümkün değildir.
Ramadan:
- Hayır, hayır söylemek istediğim tanrıya inanan insanların nasıl olur da birbirlerini öldürmesine müsaade eder ? Şeytan yer yüzünde daha mı güçlü o zaman.
Arda:
- Şeytanın kurduğu tuzağın içine düşen insanlardır.
Ramadan:
- Kim tuzağın içine düşen, inanan masumlar mı, çaresiz olanlar mı, neden savaşı başlatanlar yok savaşta o zaman, şeytan da onları tanrı gibi seviyor olmalı.
Arda düşünür:
- Bilemiyorum.
Ramadan:
- Tarihe baktığımızda kaç tane kral, ülke lideri savaşta öldü yüzü geçmez belki, sadece çok daha geçmişe bakarsak kabileleri ve küçük, büyük topluluklarıda saysak belki, topluluk lideri, kabile reisi, kral ve ülke lideri, peki ölen insan sayısı ne kadardır savaşlarda bu sayıyı kim hesaplayabilir.
Arda gururla tanrıyı savunur:
- Şeytanın insan üzerinde gücü vardır, insanoğlu şeytanın tuzağına kolayca düşebilir, insan zevkleri ve para şeytanın kolayca kullandığı araçlardır.
Ramadan:
- Bu oyun oynanırken açlığı çeken ailem ve ben dökülen göz yaşı, kazanan kaybeden var mı? Kim güçlü oyunu mu bu oyunu yazan kim?  Bu oyuncular neden aç yaşayan ve fakir insanlardan oluşuyor? Neden zengin de yok içlerinde, yoksa zenginler seyircimi bu oyun içinde. Ben babamın cenaze masrafı için köyün zenginine on gün çalıştım, bu da yetmezmiş gibi cenazeden bir gün sonra işe çağırıldık.
Arda:
- Bilmiyorum, zenginleri eleştirmek niye ?
Abdül:
- Tanrı ve tanrı adaletini bulmak için insanların nasıl yaşadıklarını incelemelisin. Dünya da bin kişiden birisi lüks hayat sürerse geri kalan yoksulluk çekerse ben tanrı adaletini sorgularım bu benim en doğal hakkım.
Ramadan:
- Zenginleri kesinlikle eleştirmek değil, tanrı adaletini bulmak, baba oğlunun aç açık kalmasını ister mi ?
Arda:
- İşte burda haklısın dünya'yı bir sınav olarak düşünmen gerekir.
Ramadan:
- Tamam bu şekilde düşünelim, insanlar açlıktan ölürken, onurunu kaybederken, çocuklarına gelecekle ilgili ümidi olmazken, tanrıyı nasıl olur da bir imtihan olarak düşünebiliriz.
Arda:
- Tanrı cennet vadeder.
Ramadan:
- Ya bu dünyada eziyet çekenler, toplumdan itilenler, parçalanan hayatlar öldüğünde mi mutlu olacaklar, eziyet edenler mutlu yaşam sürerken.
Arda:
- Bilmiyorum eziyet edenler şeytana uyanlardır.
Ramadan tevessüm eder:
- Aklıma bir fıkra geldi sizlerede anlatayım, adamın biri sokakta olur olmaz kötü şakalar yaparmış insanlar şikayet eder, mahkemeye hakim karşısına çıkar ve hakim neden yaptın bunu dermiş, adam  şeytana uydum hakim bey beni kandırdı. Hakim adamı serbes bırakırmış, bu olay beş altı kez tekrarlanır, hakim tekrar sertçe sorar neden yaptın gene, adam tam konuşurken şeytan çıka gelir, şeytan hakime ve adama bakar; hakim bey ben bu adamı tanımam bile her yaptığını benim üstüme atmasın bu insanoğlundan benim çektiğim ne, şikayetçiyim hakim bey der.
Gülerler, sohbet gittikçe daha da güzel bir ortamda devam eder.
Ramadan:
- İşte benim anladığım şeytan sadece insanların kötülüklerinin arkasına sığındığı ve tanrı ismine leke gelmemesi için yaratılan bir şeydir, bir de şu şekilde düşünelim isterseniz şeytan hiçbir ilahi kitapta yer almasın şeytana bağlanan herşey tanrı adında olsaydı sizce tanrı ne kadar inandırıcı olurdu.
Arda:
- Bunu hiç düşünmemiştim, şeytan olmasaydı tahminim ilk insanları da tanrı dünyaya göndermez, insanoğlu cennette kalırdı, şeytanda tanrının melekleri arasında yer alırdı.
Ramadan:
- Duymak istediklerim bunlar değildi, hayatında yoksulluk  çektin mi? İnsanlar yemek yerken sende hayal edip karnın doydu mu?
Arda:
- Ben bunları hiç yaşamadım, ailem varlıklı ve durumları iyiydi, tanrının da yoksulluk yaşatmaması için dua ederim.
Ramadan:
- Bunları yaşamadığın için bilemezsin anlayamazsın, hiçbir zaman da yaşamanı istemem, zaman içinde ailen ve sen kaç yoksulun elinden tutup ona da bir hayat yaşamasını sağladınız.
Arda, üzülerek.
- İbadet yerlerine yardım ettik sadece. Bunun için üzgünüm.
Ramadan:
- Yardım isteyene yardım edilmediğinden tanrı yardım etmeli, şeytan kandırdıysa din kardeşlerini tanrı üstünlüğünü, gücünü yaratıcı olarak adalet sağlamak için o aç kalan insana yardım elini uzatıp onu kurtarmalı, tanrı yardım etmezse ne olur peki, şu şekilde yaşanır, yaylada bir koyunu kurt sürüsüne bırakmış gibi yaşanır hayatı. Kurtlar öyle bir saldırır ki öldürmeden canlı canlı yerler, ölümse o aç olan insana kalır. Tanrının olmadığını anlamak bu kadar zor değil, din kardeşleri neden yardım etmez peki, çünkü ederlerse başkaları da yardım ister diye, işte tanrı anlamı.
İçerde buz gibi hava olur, kimse söyleyecek bir söz, cümle bulamaz içlerinde canlanmıştır o günlerin acısı.
Ramadan:
- Barış bir çok insana yardım etmiştir ve neredeyse bir çok kişi tanrı dostu diye anlatır diyardan diyara en çok bilinen iki yaşlı insana yaptığı yardımdır.
Abdülün  gözleri yaşla dolar, üzüntüsü ve kederi insanın içini parçalar, kalbinde olan hançerin kurcalanması gibidir, Ramadan yaşlı insanların oğlu olduğunu söylemez incilmemesi için.
Arda:
- Bende duydum, Barışla tanışmak gurur verici.
Ramadan:
- Abdülle bir hafta önce köyüme gittik, gece geri dönerken Abdül üç ev aşşağıda sesler ağlamalar geldiğini söyledi, biz de çok yavaşca eve doğru yaklaştık  evde bir bayan çocukları için eşinden bir şeyler istiyor eşi de bende almak istiyorum param yok borcumuz var iki gün sonra adam borcunu istediğinde ne derim diye ağlıyor tanrıya dua ediyordu, yarın sabahtan evinde tek kalan evin süt ve yağ ihtiyacını karşıldığı ineğini şehire satmaya götürmek zorunda olduğundan bahsediyor ve ineğin parasını verdikten sonra da az bir borcu kalacağını ve o kişiye yalvararak biraz daha süre vermesini isteyeceğini söylüyordu ağlamaktan da konuşması devamlı yarıda kesilirdi, hangi akrabasına hangi komşusuna gittiyse yardım etmediklerinden bahsediyor, kimsesiz kaldıklarını anlatıyordu eşine, ben onurumla yaşamak istiyorum diye ağlıyordu. Uzunca bir süre dinledikten sonra eve geri geldik saatlerce Abdül’le bir birimize bakarak ağladık, bu aile zar zor geçinir yaşarlardı tanıyorum, dilinden dua eksik olmayan çok dindar bir kişiydi, neden borçlandığını bilmiyoruz. O gece bu insanlara yardım etmeye karar verdik, sabah güneş doğana kadar uyumadan adamın evden çıkmasını bekledik, güneş doğmadan adam evden ineğiyle birlikte çıktı, uzaktan takip ederek şehre gittik kasaba giderek ineğini sattı ve gitti, beni herkes tanıdığı için Abdül’ü gönderdim kasaba, Abdül ineği kaça aldığını sormuş. Abdül kasaba adamın durumunu ve ineği neden sattığını anlatmış, aldığı aynı paraya ineği kendine vermesini istemiş, kasap adamı tanıdığını durumunu bildiğini daha önce de bir çok hayvan getirip sattığını söylemiş, bu sözleri duyduğunda Abdül çok sevinmiş, sonra kasap kesinlikle olmaz demiş zaten üç kuruşa aldım adamdan  ben ticaret yapıyorum banane onun borcundan beni hayır kurumumu zannettin demiş, aldığı paranın iki katını istemiş. Abdül benim yanıma gelerek olanları anlattı ne yapalım dedi,  kasaba bir kez daha rica etmesini söyledim, kasap adamın durumunu anlatma ben kazancağım paraya bakarım demiş. Abdül ineği kasabın dediği fiyata aldı, köye giderken üzgülerek bir birimize bakardık, Abdül bu insanlarda nasıl bir duygu var diyordu ben de gülüyordum. Köye uzak bir mesafe de durduk gece olması için, karnımızda çok açıkmıştı fakat yiyecek alacakda bir yer yoktu, gece yarısına kadar insanları konuştuk, bazen de güler gene aç kaldık diye fakat bu seferki aç kalmamızın tatlı bir yanı olduğu için mutlu olur açlığımızı unuturduk. Gece yarısını geçerken adamın evinin kapısına ineği sessizce bağladık, bir poşedin içine kasaba inek için ödediğimiz paranın iki katını koyduk taşla birlikte sıkı sıkı bantladık Abdül evin camından içeri poşedi attı cam buz gibi dağıldı, biz hızlıca benim eve gittik, önce korku sesleri duyduk sonra bu sesler mutluluğa dönüştüğünü duyduğumuzda bizim de içimiz huzur dolmuştu amacımıza ulaşmıştık, evden sabah olurken anca çıktık o insanlar sevinçten yeni uyumuşlardı, biz insan olarak yapmamız gerekeni yaptığımız için mutlu ve sevinçliydik, iki gün sonra köye gittiğimizde neler anlatıyorlardı bir bilseniz tanrının büyüklüğü, merhameti, tanrı adaleti, zor durumda olanın koruyucusu neler neler biz gülüp geçtik. Para gerçekliği tanrının da nasıl ne amaçla kullandıklarını anlamakta zor değildi.
Arda:
- Neden sizin yaptığınızı anlatmadınız.
Ramadan:
- Bunu istemiyoruz, insan olduğunu bilen kişi bunu yapmaz, gülerek baktığımsa tanrının yüceltilmesi hemen yaşanır neden acaba? Bizim yaptıklarımızla tanrının beslenmesi sağlanıyordu bunu bir amaç için kullanıyorlardı, bizler bu yardımı yaptığımız bilinirse insanlar öldüğümüzde dahi mezarlarımıza gelerek yardım isterler ümitleri kaybolduğundan ve bizim mezarlarımıza ümit bağlarlar, tanrı ümidi verenler bu insanlara neden yardım etmiyorlar ? Bizler bu insanların gerçeği görmesini istiyoruz.
Arda:
- Bilmiyorum, buna vereceğim bir cevabım yok.
Ramadan:
- Bizim yaptıklarımızın nasıl olduğunu araştırmadılar, bence araştırılmamasının sebebi kendilerine fayda sağladığından, gerçeği ise onlara fayda yerine zarar getireceğini bildiklerinden.
Arda:
- Bilemiyorum.
Ramadan:
- Her dinin önde gelenleri bilim adamlarına dini araştırın der mi ?
Arda:
- Zannetmiyorum.

Diğer sayfalar:
◄ [12] , [14] ►

AZTEK MİTOLOJİSİNDE 5 GÜNEŞ

5 dünya, 5 güneş, A, Aztek mitolojisi, Aztek mitolojisinde dünya ve güneşler, Aztek mitolojisinde yaratılış, Azteklerde dünyanın yaratılışı, Deprem güneşi, mitoloji, Yaratılış mitleri,
İLK GÜNEŞ: TEZCATLİPOCA
  • Nahui-Ocelotl (Jaguar Güneşi) - Sakinleri, jaguarlar tarafından yutulmuş devlerdi. Dünyaları yok edildi.
676 yıllık bir günaş olan Tezcatlipoca, dünyayı aydınlatan ilk güneş olmuştu.
Dünyayı tamamlanmak için, büyük bir enerji kaynağı olan güneş yaratılmalıydı. Güneş, Aztek yaratılış mitlerindeki döngünün anahtarıdır. Bununla birlikte, güneş çok güçlüdür. Azteklere göre Güneş, sadece bir tanrının kurban edilmesinden sonra ortaya çıkabilir : Tezcatlipoca. Ancak, kudretli Tanrı Tezcatlipoca sadece güneşin yarısı olabilmiş, böylece ilk yaratılmayı tamamlayamamıştır. İlk çağda, tanrılar küllerden devler yarattı ve onlara yemek olarak meşe palamudunu verdi. Tezcatlipoca güneş olmayı bıraktığında, tüm devler jaguarlar tarafından yenildi ve hiçbiri kalmadı.

Tezcatlipoca güneş olmaktan çıktı çünkü Quetzalcoatl onu gökyüzünden dışarı fırlattı. Öfkelenen Tezcatlipoca devleri yok etmek için jaguarları gönderdi. Bu dünya titremelerle ortadan kayboldu ve insanlar jaguarlar tarafından yutuldu.

İKİNCİ GÜNEŞ: EHECATONATİUH
  • Nahui-Ehécatl (Rüzgar Güneşi) - Bu dünyada yaşayanlar maymuna dönüştüler ve kasırgalarla yok edildi.
İkinci güneş sırasında, insanlar şimdiki gibi normal boyutta yaratıldılar. Tanrılar insanlara yemeleri için çam fıstığı kurusu verdi ve insanlar barış içinde yaşıyorlardı. Ancak bir süre sonra insanlar yozlaştı ve kin duygusuna sahip olmuştu. Bu yüzden Tezcatlipoca onları maymuna çevirmişti ve bundan dolayı öfkeliydi. Quetzalcoatl, maymunları uzaklara savurması için bir kasırga gönderdi.

Quetzalcoatl, Tezcatlipoca onu tahrip edene kadar toplamda 675 yıl boyunca güneş olarak varlığını devam ettirmişti.

ÜÇÜNCÜ GÜNEŞ: TLETONATİUH
  • Nahui-Quiahuitl (Yağmur Güneşi) - Sakinleri bir yağmur yağması tarafından yok edildi. Sadece kuşlar hayatta kaldılar (ya da yaşayanlar kuş haline geldiler).
Tlaloc tanrıların, yağmurun ve suyun tanrısının ilk yaratımlarından biriydi. O bir sonraki güneşti. Ancak tıpkı faniler gibi, kişisel sorunlar onun çöküşü oldu. Tezcatlipoca fitneci ve tetikleyici olmuştu. Üçüncü Güneş sırasında, Tezcatlipoca Tlaloc'un karısını (Xochiquetzal) çalınca Tlaloc'un kalbi kırıldı. Güneş gibi parladı ama halkın yalvarmalarına rağmen yağmur yağdırmayı reddetti, öfke doluydu. Kısa bir süre sonra, korkunç bir kuraklık dünyayı süpürdü ve son olarak Tlaloc bir öfke içinde yağmur yağdırdı fakat bu bir ateş yağmuruydu. Dünyanın her tarafını yakarak yok olmasına neden oldu.
Üçüncü güneşin varlığı 364 yıl sürdü.

DÖRDÜNCÜ GÜNEŞ: ATONATİUH
  • Nahui-Atl (Su Güneşi) - Bu dünya büyük bir su baskını altında kaldı ve sakinleri balıklara dönüştüler. Bir çift kaçmayı başardı ama onlar da köpeğe dönüştüler.
Dördüncü Güneş sırasında, Tlaloc’un kızkardeşi Calchiuhtlicue güneş olarak seçilmiştir. Ancak kıskançlıkla dolan Tezcatlipoca ve Quetzalcoatl güneşi yıktılar. Calchiuhtlicue düştüğü için, gökyüzü açıldı ve su dünyaya dolarak yıkımına neden oldu, dünya sular altında kaldı.

Chalchiuhtlicue, 312 yıl boyunca balık adamlarını doğurdu. O zamanlar mısıra benzer bir tohum olan beştepi yediler.

BEŞİNCİ GÜNEŞ: İNSANIN YARATILIŞI
  • Nahui-Ollin (Deprem Güneşi) - Biz bu dünyanın sakinleriyiz. Bu dünya depremler (veya büyük bir deprem) tarafından yok edilecek.
Tanrılar başka bir güneş yaratmak için toplandılar. Bu, Aztek yaratma hikayesinin, bugün dünyanın ne olduğunu açıklamaya gerçekten yaklaştığı zamandır.

Gururlu tanrı Tecuciztecatl yaratma işi için kendini teklif etti, ama diğer tanrılar alçakgönüllü Nanahuatzin'i tercih etti. Büyük bir ateş inşa edildi, ama Tecuciztecatl son atlayan olmaktan çok korktu. Nanahuatzin atladı. Kıskançlıkla dolu Tecuciztecatl peşinden koştu, ardından cesur bir kartal ve jaguar izledi.

Doğuda iki güneş doğmaya başladı. Çok parlaktı, tanrılar ışığı soldurmak için Tecuciztecatl'ın yüzüne bir tavşan attılar ve o bir aya dönüştü.

Fakat Nanahuatzin zayıftı. Hareketsizdi, bu yüzden diğer tanrılar ona gökyüzünde koşacak enerjiyi sağlamak için kanlarını verdiler. Aztek inanışına göre bu içinde yaşadığımız dünyadır. Aztekler bu dünyanın sonunun büyük depremlere geleceğine inanıyorlardı.

Yazan & Çeviren & Derleyen: A.Kara