HABERLER
Dini Haber

TAKİPÇİM MR.X'İN ATEİST OLMA HİKAYESİ



ATEİST OLMA HİKAYEM (Mr. X)
(KENDİ KENDİMİ CAHİLLİĞE SÜRÜKLEMEM)


Başlık sizi yanıltmasın kendimi cahilliğe sürüklemem. Yazıyı okuyunca cahillikten kastım nedir anlayacaksınız. (kelime yada harf düşmeleri varsa kusuruma bakmayın)
Ta küçük yaşlardan beridir ilime, bilime ve teknolojiye hep özel bir ilgi duymuşumdur. En çokta doğa bilimine. Ailem ve etrafımdaki herkes oturup televizyonun karşısında spor, magazin, siyaset abuk sabuk Türk filmlerini büyük bir beğeniyle izlerken ben hep bunlardan sıkılır odadan çıkar yalnız bırakırdım kendimi. Evde yalnız kaldığım esnalarda ben sadece belgeseller izler, çevremdeki insanlar bir araya geldiğinde dedikodular yaparken ben arkadaşlarımla bir araya geldiğimde bilim sohbetleri eder ve çok severdim.  Televizyonda günler öncesinden bir yabancı film fragmanı verildiğinde o günün ve saatin gelmesini iple çeker görebileceğim yerlere not yazardım. Tabi film ilgi alanımsa. İlgi alanım o dönemde bilim kurgu fantastik ve korku filmleri idi. Bilimle ne alaka derseniz, filmlerin içindeki görsel efektler hikayeler pc yapımı materyaller çok ilgimi çekerdi. (bu ileriki dönemde bilgisayar uzmanlığımın temellerini atmış oldu çok ağır dev şirketlerin kullandığı her türlü ağır programları öğrendim) her şeyi ailemden gördüm. Alevi kültürüne sahip, namaz arada oruç arada ibadetler arada yapılan bir aile ortamı. Kendileri bile Alevilik kültürünü tam anlamıyla yaşamayan bir aile. Alevilik mezhebi Sünnilik mezhebiyle, Sünnilik ise Alevilikle sürekli çatışıyor, birbirini çekemiyordu. O yaşlarda (11-12) aslında her iki mezhebinde Müslüman olduğunu görüyor lakin bu çatışmalara anlam veremiyordum.  13-14 yaşlarında (bir farklı konu daha var ona en son gelicem (1-a)) sevdiğim bir filmden bir karakterin o sahnede bir cümlesi kafama öyle takılmıştı ki bende büyük bir gerilim yaratmıştı. Söz; ‘din insanları böler, inanç ise birleştiricidir’. Artık bir şeylerin yolunda olmadığı fikri aklıma düşmüş beni ele geçiriyordu yavaş yavaş emin adımlarla. Bu söz bana o kadar etki etmişti ki sorgucu tarafımın zincirlerini kırıp serbest bırakmıştı. Yıllar boyu artık kendi çapımda sorguluyor mantıklı ikna edici cevaplar aramaya başlamıştım. Kafama takılan yüzlerce soruya aptal, salak durumuna düşerim korkusuyla büyüklerime yada hocalarıma soramıyor araştırmalarımı kendi çapımda yapıyordum.  Zaman su gibi akıp geçti askere gidip geldim. Kendime öz güvenim artmış artık cesurca sorular sorup cevaplar bulmaya çalışıyordum.

(CAHİLİYE DÖNEMİM)
Bir yandan da aşırı korkuyordum. Sorguladıkça imanım ben farkına varmadan zayıflıyordu. Bu korku beni birkaç yıl boyunca  imanıma sıkı sıkı sarılmaya zorladı. Çünkü imanım zayıflarsa içimde çok kötü bir cehennem korkusu barınıyordu. Çaresiz kitaba (kurana) yöneldim. İmanımı güçlendirmeye çalışırken aslında hiç farkına varmadan zayıfladığını sonradan fark ettim. Kitap beni bu maddesel evrende bir türlü tatmin edemiyor, somut hiçbir şey sunamıyordu. Sonra diğer kitaplara yöneldim (İncil, Tevrat, Zebur). Ben imanımı güçlendirmeye çalışırken imanım giderek daha fazla zayıflıyordu. Bu dört kitap birbirini yalanlıyor tutarsız haller sergiliyordu. Şu soru ise beni tam bir çıkmaza soktu. Ya diğer kitaplardan biri doğru bizimki yalansa. Ya aslında kafir olan ve cehenneme düşecek olan bizsek?... yine içime korkunç bir cehennem korkusu egemen oldu. Bu çaresizlik içinde gerçeğin peşinde koşmaya başladım. Önce mezhepleri araştırdım ve mezheplerin yalan olduğunu keşfettim. Artık birileri bana sorduğunda mezhep tutmadığımı söylüyordum. Bilime ve sorgulamaya olan tutkum beni kafirliğe imansızlığa sürüklüyor korkusu ile, uzun bir süre kendimi bilime kapattım. İçimdeki cehennem korkusuyla bir türlü baş edemiyordum. Birkaç yıl sonra kendimi zelil bir halde buldum. Girdiğim ortamlarda artık bilim teknoloji ile ilgili konuşmalar yapamıyordum. Normal şartlar altında genel kültürüm eskiden her türlü sohbete ayak uydurup konuşabilecek durumdayken artık kendimi 10 adım geride bıraktırdım. Bu durum beni çok fazla yaraladı. Bilimin çok gerisinde kalmıştım, teknoloji artık bana çok yabancıydı. ‘bu ben miydim’. Kendimi çok büyük bir cehalet içinde buldum. Sonra etrafıma baktım, dinine İslama bağlı olan herkese, yetmedi tarihe baktım. Hep geride kaldıklarını gördüm. Büyük kanlı savaşların hep din yüzünden olduklarını gördüm. Dünyada o kadar fazla din vardı ki insanlar paramparça olmuş buda yetmezmiş gibi dinlerinde mezhepler yüzünden kendi içlerinde parçalanmış olduğunu gördüm. İslam devletlerinin batılı ülkeleri hep 10-20 yıl geriden takip ettiklerini gördüm. Savaşlara baktım. En ünlü lafları ‘göğsümüzdeki imanla kazandık’ oluyordu. Şimdiye baktım. ’Hangi Müslüman ülke acaba göğsü imanla dolsun Amerika Rusya, Çin, İsrail v.s ile savaşabilir. Yani bu durumda onların göğsü dahamı fazla imanla dolu oluyor’ dedim kendi kendime. Kitaplara tekrar yöneldim ama bu defa pür dikkat. Kitap bana yoktan var olmak diyor bilim tam aksine büyük patlama diyor ispatlar gösteriyordu. Kitap ademden ilk insandan bahsediyor, bilim insanlar evrilmiştir deyip ispatlar sunuyordu. Bunun gibi daha bir çok örnek. Kitap ne derse desin bu evrende somut deliller gösteremiyordu. Artık daha cesur araştırmalar yapıp korkmuyordum.

(AYDINLANMA DÖNEMİM)
Youtube de cesur videolar izlemeye başladım benzeri sitelerde yapılan araştırmaları okumaya başladım. Bilim net cevaplar verip tatmin ediyor din hep geride kalıyordu. Bir ara; abone olduğum birkaç kanalın, bunların içerisinde ‘din ve mitoloji’ kanalı da var, bu kanal ve insanların gizli örgütlerce yönetilen, kişi yada kişiler mi düşüncesine bile kapılmıştım. İnsanları yolundan saptıran Deccal'in kollarımı diye salakça bir düşünceye bile kapıldım. Lakin araştırmalar sürdükçe din bu araştırmaları çürütemiyor üstesinden gelemiyordu. Beni en çok yaralayan mesele ise ben kendimi nasıl oldu da bu kadar kaptırdım ki kuranı okurken benim hiç dikkatimi çekmemişti (kölelik, cariyelik, özel hayatlar, evlilikler v.s). uzun yıllar boyunca içimi öyle bir cehennem korkusu sarmış ki, sorgulamaktan bile hep korkmuşum. Kendimi bilimden soyutlamış, yıllar boyu cahil düşüncelere kapılmışım. Hep geride bırakmışım kendimi. Öyle bir hale gelmişim ki ateistlere, kafir diye nitelendirilen insanlara hep düşman gözüyle bakmışım.hele ki çoğu zaman göz yaşlarına boğularak yaptığım dualar. O kadar körleşmişim ki dönüp kendime bakmamışım, ‘ya dualar kabul olmuyor hemde hiçbiri hala görmüyor musun’. Öyle ki dualar kabul olmuyor ‘kabul olmuyorsa Allah'ın bir bildiği vardır’ demişim. Başıma nüsubetler geliyor ‘bunda da bir hayır vardır’ demişim.  (konuya en son değineceğim demiştim(1-a)) Ergenlik çağında bana cennetten bahsedilince o kadar mutlu olmuştum ki anlatamam. Cennette huriler var, çokta güzeller ve bir tane değil çok, göğüslerinden bile bahsediliyor. Ergenim ya, tabi bu durumda hormonlar zirve yapıyor :). Buna çok sevinmiştim. Şimdi kendime bakıyorum da ancak benim gibi bir salak ergen yaşlarda hurilere, sekse aldanıp dinine sımsıkı sarılır. (af buyurun sonuçta bütün ergenler öyle değil mi zaten) hayvanlarda da aynı dürtüler vardır bunu çok geç anladım. Doğadaki 2 temel husus; yemek ve çiftleşmek. O zamanlarda nasıl olmuşta fark edememişim, benim bu dürtülerle hayvandan ne farkım varmış. Peki ya şu sonsuz cehennem korkusu. Beni yıllardır bu korku esir alıp sorgulamayı bile bende yasak hale getirmedi mi? Boynuma bileklerime ayaklarıma zincirler takıp beni yıllardır korku kölesi yapmadı mı?...

SİZDEN GELENLER | Yazan: Mr. X

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »