HABERLER
Dini Haber

EMPERYALİZMİN TARİHSEL GELİŞİMİ-8

Yazan: Sedat Karadayı
EMPERYALİZMİN TARİHSEL GELİŞİMİ-8
ANTİKOMÜNİST HAREKETİN DİNSEL KURUMLARI : “OPUS DEI”

ABD, Anti-komünist faaliyetlerini hemen hemen her ülkede yürürlükteydi. Ancak bazı ülkelerde bu aktivitelerini bir adım öteye götürebiliyordu. Uzak doğuda Güney Kore, Filipinler, güney Amerika’da Şili, Arjantin, doğu Akdeniz’de Türkiye, Avrupa’da İtalya ve İspanya gibi ülkeler bu tip ülkelerdendi.

“Opus Dei” (Tanrı’nın eseri), orijinal ve uzun ismiyle "Sociedad de la Santa Cruz de Opus Dei”;2 Ekim 1928 tarihinde Madrid’de sıradan bir papaz olan Jose Escriva de Balaguery Albas tarafından kurulmuştu. Henüz 26 yaşındayken; Tanrı’dan ilham aldığını söyleyerek birkaç arkadaşıyla beraber kendi cemaatini kurmuştu. Aziz olabilmek için illa din adamı olmanın zorunlu olmadığını savunuyordu. Sıradan insanlar da bu mertebeye ulaşabilirlerdi. Escriva 1972 yılında öldü. Türlü entrikalarla Papalık onu 2002 yılında Aziz ilan etti.

Hristiyanlığın Katolik mezhebine ait bir tarikat olmasına rağmen yapılanması ve dış bağlantıları ile aslında gizli bir örgüttü. II. Dünya savaşı sonuna kadar lokal bir kurum olarak faaliyetini sürdüren Opus Dei, ABD’nin dünya çapında anti-komünist harekete start vermesiyle tanınmaya başlandı. Ancak yine de gizliliğini muhafaza etmeyi başardı.

Opus Dei, 1950 öncesine kadar aşırı dinci ve aşırı milliyetçi düşünceye sahip insanların katıldığı İspanya’ya özgü bir birlikti. 1945-50 arasında ABD’nin örgüt faaliyetlerini destekleme ve kontrol etmesiyle Opus Dei yükselişe geçti. İlk kez 1950 yılında Vatikan tarafından resmen onaylandı. Sonraki gelişimi CIA tarafından organize edilmesi ve Papalığın da açık ve güçlü destek vermesiyle uluslararası statüye sahip oldu. 1982 yılında Vatikan Opus Dei liderine ve tarikat başkanlarına Piskoposluk unvanını verdi.

CIA tarafından ele alınan yapılanması ve ağ kurulumu Moon Tarikatı ve Gülen Cemaati ile birebir benzemektedir. Üye alımları üniversite öncesinde başlar. Alınan genç üyeler kendi üniversitelerinde eğitilerek beyinleri istedikleri şekilde yıkanır ve hizmete hazırlanır. Eğitimlerde kullanılan kitaplar seçilmiş özel kitaplardır. Bunların dışında birçok kitabın okunması yasaklanmıştır. Yasak kitapların en başında Protestanların okuduğu İncil ile Charles Darwin’in Evrim Teorisi gelmektedir.

Opus Dei tarikatı faaliyete geçtiği İspanya’da özellikle aşırı dinci ve milliyetçiler tarafından desteklendi. İspanya’da aşırı sağcı faşist General Francisco Franco’nun kurduğu 9. Hükümette görev yapan 19 bakanın 12’si tarikata üyeydi. CIA tarafından dünyaya pazarlanan tarikat, Latin Amerika’da ve Avrupa’nın bazı Katolik ülkelerdeki aşırı sağcı ve dinciler tarafından sahiplendi. Tarikata üyelik her ne kadar gizli olmasına rağmen bazı tanınmış kişiler üye olmalarını gizlemek yerine açıklamaktan gurur duyduklarını belirttiler. Ünlü üyelerden birkaçı; İngiltere Milli Eğitim Bakanı, Polonya hükümetinde görev yapan 3 bakan, Peru hükümetinde görev yapan 2 bakan, ABD Anayasa Mahkemesinde görevli 2 yargıç, Amerikan Kongresinde 50-60 kadar üye, FBI Başkanı Louis Freeh ve FOX Televizyonu yorumcusu Robert Novak. Hepsi Opus Dei müridi olmalarını gizlemek bir yana açıklamayı tercih ettiler.

Opus Dei’nin faaliyette bulunduğu her ülkede sorumlu olarak bir kardinal bulunmaktadır. Örgüte üye olanlar içinde bir rütbe yapısı söz konusudur.

Numerari (Tam üyeler): Katolik rahipler gibi hiç evlenmezler. Genellikle Opus Dei evlerinde hep beraber yaşarlar. Kazançlarının, gelirlerinin tamamını Opus Dei’ye bırakırlar. Kendilerine sadece ihtiyaçları için yetecek kadar para ayırırlar. Normal üniversitelerde eğitildikten sonra, doktora yapmaları şartı vardır. Bunun dışında teolojik eğitimlerini tarikata bağlı üniversitelerde gerçekleştirmek zorundadırlar.

Sopranumerari: Opus Dei’ye üye olmalarına rağmen evlenip, çocuk sahibi olabilen sıradan normal ailelerdir. Opus Dei’ye karşı tüm sorumluluklarını yerine getirmek zorundadırlar ancak kendi evleri, aileleri olduğu için örgüt evleri dışında kendi evlerinde yaşarlar. Her birinin meslekleri olup kazançlarını çalıştıkları işlerden sağlarlar. Bu üyeler çok varlıklı, maaşlı insanlar olabildiği gibi zengin patronlar ya da üst kademe yöneticileri de olabilir. Bazı durumlarda örgüt işi olmayanlara diğer üyelerin yardımı ile iş temin ederler. Örgüte düzenli olarak aidat öderler.

Aggregati: Üçüncü tip üyeler ise evlenmedikleri halde çeşitli nedenlerle Opus Dei’in evlerinde yaşayamayacak insanlara tanınan bir üyelik biçimidir.

Cooperatori: Opus Dei’in yardım ve eğitim çalışmalarına katılan gönüllüleridir.

Bunların dışında Opus De, yapılanmasının ardında Katolik tüccarların kendi aralarındaki dayanışma yatmaktadır. Bir ticaret ağı ile karşılıklı birbirlerini destekleyerek elde edilen yüksek kazançların bir kısmı Opus Dei tarikatına gelir olarak kaydedilir. Opus Dei, topladığı gelirleri kendisi ile ilgili yatırımlara harcayarak büyüyüp gelişmesini sürdürdü. Bu kazançları, propaganda yapabilmek ve üyelerinin gelişimi ve eğitilmesi yolunda harcandı. Opus Dei’nin bilinen 3 milyar dolar serveti vardır. Bunun yanında 600 medya aracı, 15 üniversitesi, 97 teknik okula sahip olduğu bilinmektedir.

Opus Dei hakkında yakın tarihte çıkan Dan Brown’ın kitabından sonra çok şey konuşulmasına rağmen yine de hiçbir şey bilinmemektedir. Örgüt çok gizliliğini oldukça iyi koruyabildiği için dışarıya bilgi sızdırılması an alt seviyede kaldı. Buna rağmen bazı kişiler tarafından yapılan açıklamalar ilgiyle ve merakla karşılandı. Bunlardan İsviçreli parlamenter ve toplum bilimci Jean Ziegler tarikat hakkında “Opus Dei kendisiyle terörizm kadar mücadele edilmesi gereken gizli çalışan, aşırı sağcı bir örgüttür” İngiliz araştırmacı Michael Walsh ise “Bu örgüte Opus Dei (Tanrının Eseri) değil Actapus Dei (Tanrının Ahtapotu) denilmesi gerekir” demişlerdir.

Opus Dei tarikatı en geniş ve en açık haliyle Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi kitabında işlendi. Tüm bilgilerin ve kuruluş efsanesinin ne derece doğru olduğu tartışılabilir. Yine de şimdiye kadar elde edilmiş en detaylı bilgilerdi bunlar. Daha fazla bilgiye sahip olanlar da bildiklerini açıklama cesaretini gösteremiyorlar. Bilindiği ya da sanıldığı kadar örgütün açıklanması istenilmeyen bilgileri sızdıranlara karşı bir de cezalandırma yöntemleri var.
Yazan: Sedat Karadayı
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »