HABERLER
Dini Haber

EMPERYALİZMİN TARİHSEL GELİŞİMİ-14

Yazan: Sedat Karadayı
EMPERYALİZMİN TARİHSEL GELİŞİMİ-14
STK, ÖHD, KONTRGERİLLA VE DERİN DEVLET

CIA Güney Amerika’da Condor Planını uygulamayı sürdürürken aynı tarihlerde benzer statüdeki ülkelerde benzer uygulamaları yürürlüğe koymuştu. Bu ülkelerden biri de Türkiye idi.

ABD Nato üyesi olan Türkiye’de TSK içinde bir yapılanma sürecine girdi. Bu yapılanma 2. Dünya savaşının bitiminden itibaren başlamıştı. İlk etapta TSK’den seçilen belirli ordu mensupları ABD’ye giderek eğitime tabi tutuluyorlardı. 1948 yılında sınavla seçilen 16 kişi arasında Alparslan Türkeş de bulunuyordu. Türkeş önce Kansas’ta Amerikan Harp Akademisinde daha sonra da Georgia’da Amerikan Piyade Okulunda 2 yıl “Gerilla Harbi” konusunda eğitim aldı. Türkeş Türkiye’ye döndükten sonra Çankırı Gerilla Okuluna Yüzbaşı rütbesi ile atandı ve burada 2,5 yıl “Gerilla Hocalığı” görevinde bulundu.

1952 yılında, "Hususi ve Yardımcı Muharip Birlikleri” olarak kurulan teşkilatın adı, 1953 yılında da “Seferberlik Tetkik Kurulu” şeklinde değiştirildi. Bu yapı, siyasi partilerin hatta hükümetin dahi bilgisi dışında Genel Kurmay Başkanlığı bünyesinde oluşturulmuş gizli bir yapıydı. Tamamen ABD’nin kontrolünde gerçekleşen bu yapılanma ilk bakışta olası bir Sovyetler Birliği saldırısına karşı sivil savunma, milis birliklerini silahlandırarak direniş yapılmasını sağlayan hareketleri ve örgütlenmesini içeriyordu. Teşkilatın yapısı gizli tutulduğu için her türlü harcamaları ABD-JUSMAT (Amerikan Yardım Heyeti) tarafından karşılanıyordu. Alparslan Türkeş ABD’ye ikinci seyahatini 1955 yılında Pentagon’a yaptı. Daha sonra ise 1958 yılına kadar Washington’daki NATO Daimî Komitesinde Türk Genel Kurmayı temsil eden heyetteydi.

Kurulan bu örgütün ilk faaliyeti Kıbrıs’taki Türk direnişini organize etmek amacıyla “Türk Mukavemet Teşkilatı”nın kurulmasıydı. Teşkilatın ikinci faaliyeti 1960’lı yıllarda öğrenci ve işçi hareketlerini bastırmak olmuştu. Seferberlik Tetkik Kurulu ABD’nin planlarını değiştirmesinden sonra 1967 yılında Tuğgeneral Cihat Akyol tarafından kapatılarak, Özel Harp Dairesi’ne dönüştürüldü.

“Özel Harp Dairesi” yine Genel Kurmay Başkanlığı bünyesinde ancak hiçbir kurumun bilgisi olmaksızın ABD, CIA ve NATO ile iş birliği içinde olan bir teşkilattı. Adı değişmiş olmasına rağmen işlevi ve amacı değişmemişti. Teşkilat için önceden askerliğini yapmış kişiler seçiliyordu. Görevleri, işgal durumlarında direniş faaliyetlerini başlatarak, düşmanı yıpratma ve engellemekti. Arazide görev yapacaklar “Siyah Kuvvet”, yerleşim yerlerinde görev yapacaklara ise “Beyaz Kuvvet” deniyordu. Görev yeteneğini kaybeden ya da görevden düşenler ise “Turuncu Kuvvet” olarak tanımlanmıştı. Gerektiğinde kullanmak üzere belirli bölgelerde toprağa gömülü silah, cephane ve mühimmat bulunuyordu.

1970’den itibaren ABD daha doğrusu CIA, gizli kurulan Özel harp Dairesi gibi resmî kurumların yanında o kadar da gizli olmayan ve komando eğitimi yapılan bazı kampların kuruluşunu da organize etmişti. Türkiye’de toplanan bir grup genç özel hazırlanmış komando kamplarında belirli süre gerilla eğitimine tabi tutuldu. Bu kamplarda gerilla eğitimi alanlar 1970’li yıllarda hem sol hem de sağ kaynaklı öğrenci ve işçi hareketlerine karşı sağ eğilimli ve milliyetçi veya sol eğilimli devrimci düşünce ile eylemlere giriştiler. Gerilla eğitimi almış gençlerin içinden çıkan özel birkaç kişi daha önemli operasyonlarda kullanılmak için özel olarak yetiştirildiler. Bu tip seçilmiş kişiler topluluğuna genel olarak “Kontrgerilla” adı verildi (Reis olarak bilinen Abdullah Çatlı ve emrindeki kadrosu, Mehmet Ali Ağca).

Kontrgerilla aslında CIA tarafından NATO iç bünyesinde oluşturulan sivil savunmanın Türkiye versiyonu olarak tanımlanıyordu. İtalya’da Gladio adı ile faaliyet gösteren yapı diğer NATO üyesi ülkelerde de farklı isimlerde varlığını koruyordu. Fakat aslında Türkiye’de bu amaçla oluşturulan yapı ÖHD olmasına rağmen daha serbest hareket edebilmeleri için Kontrgerilla tercih edilmişti. Kontrgerilla’nın merkezi Ankara’daki Amerikan Askeri Yardım binasında bulunuyordu. Finansmanı CIA tarafından sağlanmaktaydı. Kontrgerilla bünyesine daha sonra MİT elemanları da dahil edildi. Ya da başka bir deyişle Kontrgerilla elemanları MİT bünyesinde faaliyet gösterdiler.

1971 yılında Özel Harp Dairesinin başına o dönemde Tuğgeneral olan Kemal Yamak getirilmişti. Kemal Yamak ABD’nin Türkiye’deki önemli bağlantılarından biriydi. O dönemde CIA, ÖHD hesaplarına yıllık 1 milyon Amerikan Doları para transfer ediyordu. CIA’in gizli kapaklı işleri devam ederken 1974 yılında ABD’nin de bilgisi dahilinde Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleşti. Kıbrıs çıkartması sonrasında ABD Türkiye’ye her türlü askeri malzeme ve nakit yardımı kesince doğal olarak Özel Harp Dairesinin finansmanı da kesilmiş olmuştu. Dönemin Genel Kurmay başkanı Semih Sancar, Bülent Ecevit’ten Örtülü Ödenek kasasından ödeme talep edince ÖHD’nin varlığı ortaya çıkmış oldu.

1980’deki Askeri Darbeden sonra askeri istihbaratın devreye girmesiyle Kontrgerilla’nın resmi üyeleri sessizliğe bürünmüştü. Gayri resmi üyelerin bir kısmı gizlenmiş, bir kısmı yurt dışına kaçmış, bir kısmı ise tutuklanmıştı. Kurulan mahkemelerde süren yargılamalardan sonra komünist olarak tescillenmiş sosyalist görüşlü gruplar üzerinde neredeyse kıyıma varan sistemli uygulamalar yapılırken karşı görüşte olan milliyetçi gruplara da baskılar yapılsa bile o kadar etkili olmamıştı. Her şey bitip yeni bir siyasi hayata geçildiğinde sosyalist örgüt liderleri dağıtılmış olduğu halde kontrgerillada hizmet vermiş milliyetçi grupların liderleri korunarak kimisi yeni dönemde siyasete kimisi ise yeni kimliklerle yeni görevlere atıldılar.

Bu dönemde 1970’li yıllardan beri eğitilen seçilmiş kişiler CIA tarafından yeni örgütlerin liderleri olarak karşımıza çıktı. Bu kişilerin bazıları sosyalist ve etnik terör örgütü lideri (Abdullah Öcalan), bazıları sosyalist parti lideri (Doğu Perinçek), bazıları ise milliyetçi liderler (Muhsin Yazıcıoğlu) olarak sahnedeydi. Bunların içinde en çok sözü edilecek olanlardan birisi Abdullah Öcalan ve örgütü PKK idi. Diğeri ise henüz bir örgüt adına sahip olmayan Fethullah Gülen olmuştu.

Yeni hükümetin başına organize edilerek geçirilen Özal döneminden itibaren eski Kontrgerilla elemanlarına yeniden görev verilmesinin yanında siyasi yapısı ve düşüncesi uygun olan mafya liderleri de kadroya dahil edildi. Özellikle suç unsuru olan bol kazançlı işlerde gözlerin ve kulakların kapatılması, bazı işlerin görülmemesi ve duyulmaması karşılığında planlanmış cinayetler bu tip kurumlar kullanılarak sağlandı. Bu tarihten itibaren artık Kontrgerilla yerine “Derin Devlet” terimi kullanılmaya başlandı.
Yazan: Sedat Karadayı
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »