HABERLER
Dini Haber
HC etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HC etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

GÜNEŞİN BATIDAN DOĞMASI HADİSİ VE TALMUD'DAKİ YERİ

Dfxmed, Kıyamet alametleri, Güneşin batıdan doğması, Talmud, Kur'an, Talmud'da güneşin batıdan doğması, Sahih-i Buhari, Sünen-i İbni Mace, din, islamiyet, yahudilik, Güneşin batıdan doğunca, din,
BİR KIYAMET ALAMETİ HADİSİ VE TALMUD'DAKİ KÖKENİ “GÜNEŞ BATIDAN DOĞUNCAYA KADAR KIYAMET KOPMAZ. GÜNEŞ BATIDAN DOĞDUĞU ZAMAN, İNSANLARIN HEPSİ ONU GÖRÜRLER DE TOPTAN HEPSİ İMAN EDERLER."

"İşte bu, ‘…Rabb’inin ayetlerinden biri geldiği gün, daha evvelden iman etmiş veya imanından bir hayır kazanmış olmayan hiçbir kimseye (o günkü) imanı asla fayda vermez…’ (En’am, 6/158) olduğu zamandır. Muhakkak ki, kıyamet şüphesiz kopacaktır..." (Sahih-i Buhari, XIV/6426)
"GÜNEŞ BATTIĞI YERDEN DOĞMADIKÇA KIYAMET KOPMAYACAKTIR. İnsanlar onu gördükleri zaman yeryüzünde bulunanlar iman ederler." (Sünen-i İbni Mace, IX/4362)
....................
Babil Talmudu Sanhedrin 108b:
“After seven days” [Gen. 7:4, 10] - in these seven days the Holy One changed the order of the creation and the sun was rising in the west and setting in the east.—Talmud Sanhedrin, Fol. 108b:
Türkçe: Yedi gün sonra [Tevrat Yaratılış 7:4 ve 7:10] Bu yedi günde, Kutsal Olan (Tanrı) yaratılışın düzenini değiştirdi ve güneş batıdan doğuyor,doğudan batıyordu.
Not: Yaratılış 7. bölümdeki Nuh Tufanı'ndan 7 gün önceyi anlatıyor ayetler..
....................
Not: Yaratılış 7:1-10'u anlamanız için alıntılayayım:
RAB Nuh'a, "Bütün ailenle birlikte gemiye bin" dedi, "Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.
2-3 Yeryüzünde soyları tükenmesin diye yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan ikişer çift, kuşlardan yedişer çift al.
4 Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım."
5 Nuh RAB'bin bütün buyruklarını yerine getirdi.
6 Yeryüzünde tufan koptuğu zaman Nuh altı yüz yaşındaydı.
7 Nuh, oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak için hep birlikte gemiye bindiler.
8-9 Tanrı'nın Nuh'a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her tür hayvan, kuş ve sürüngenden erkek ve dişi olmak üzere birer çift Nuh'a gelip gemiye bindiler.
10 Yedi gün sonra tufan koptu.

Kaynaklar: Babil Talmudu Yaratılış 7:4/7:10, En'am Suresi 6/158, Sahih-i Buhari XIV/6426, Sünen-i İbni Mace XI/4362
Yazan: Higher Criticism

İKİ DENİZİN BİRLEŞTİĞİ YER: KURAN'IN GEÇ ANTİK ÇAĞ BAĞLAMINDA BİR YORUMU

HC, din, islamiyet, Kur-an, İki denizin birleştiği yer, Kehf suresi, Kehf 18, Tevrat yaratılış, Suların ortasında kubbe olsun, Kur-an'ın yorumu, Kur-an'ın çalıntı sureleri, Kur-an ve Talmud
Kehf Suresi (18.Sure)
60 - Ey Muhammed! Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim, yahut senelerce gideceğim."
61 - Bunun üzerine ikisi de iki denizin birleştiği yere vardıklarında balıklarını unuttular. Bu arada balık, denizde yolunu bulup kaybolmuştu.
62 - İki denizin birleştiği yeri geçtikleri zaman, Musa genç arkadaşına: "Kuşluk yemeğimizi getir. Gerçekten biz bu yolculuğumuzda epey yorulduk" dedi.
63 - Adam: "Gördün mü! dedi. Kayaya sığındığımız vakit doğrusu ben balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı, muhakkak şeytan bana unutturdu. O denizde garip bir yol tutup gitmişti."

Merakları gidermek için buradayız. Kuran'ın tarihsel bağlamında (Geç Antik Çağ -7. yüzyıl olarak alıyorum) iki denizin birleştiği yer neresidir buna bakalım.

Öncelikle şunu düşünelim: Müfessirler Kuran'a çok uzaklar onu okunduğu veya yazıldığı zamanki anlamıyla okumuyorlar onu kendi rivayetleri doğrultusunda okuyorlar biz bunu yapmayacağız.

Şimdi bir referans verelim Tevrat Yaratılış Kitabı 1. Bölüm 6-10:
6 Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu.
7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
8 Tanrı kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
9 Tanrı, "Göğün altındaki sular bir yere toplansın ve kuru toprak görünsün" diye buyurdu ve öyle oldu.
10 Kuru alana "Kara", toplanan sulara "Deniz" adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

Gördüğünüz gibi Tanrı Yaratılış'ın 2.günü gök kubbenin altındaki sularla üstündeki suları ayırıyor. Üstündeki sular muhtemelen yağmur şeklinde yeryüzüne inerken (bu yüzden rahmet deniyor sanırım yağmura) altındaki sular denizi oluşturuyor.


Bir referans daha verelim Tevrat'tan,
Yaratılış 2. Bölüm:
8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu.
9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacı ile iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.
10 Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
11 İlk ırmağın adı Pişon'dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar.
12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur.
13 İkinci ırmağın adı Gihon'dur. Kûş sınırları boyunca akar.
14 Üçüncü ırmağın adı Dicle'dir. Asur'un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat'tır.

Bu bağlamda bazı örnekler vereceğim (Kuran'la çağdaş veya Kuran'dan eski metinlerden örnekler):

Talmud'un Tamid Bölümü 32a-b'deki İskender hikayesine bakarsak İskender'in bu hikayede tuzlu suda balığını yıkadığı yerdeki su yolunu izlerek ,Aden bahçesi'ne (cennete) ulaşmak istediği söyleniyor. Talmud'taki bu hikaye Tevrat'ta Yaratılış Kitabı'nda Aden bahçesini suladığı söylenen 4 nehri izleyerek cennete ulaşılabileceği fikrine dayanıyor. Bildiğiniz gibi Aden Bahçesi Kuran'da Adn Cennet'i şeklinde anılır ve Yahudi-Hristiyan literatüründe göksel cennet tasvirleriyle özdeşleştirilmiştir. (Örneğin Efrem'de)

Diğer Geç Antik Çağ'a ait dinsel kaynaklar da bu görüşü yansıtıyor. Aden Cenneti dünyayı saran okyanusun karşısında yer alan fiziksel bir yerdi.Cennetten akan nehirler dünyanın yaşanılan bazı bölgelerine ulaşırken Okyanus'un altından geçerdi. Bu tür bir düşünce 4. yüzyıl Süryani Aziz'i Efrem'de de vardı. Ona göre de Aden'deki 4 nehir dünyasal denize cenneti kuşatan yerden girerdi. Efrem : ''bir su borusu gibi denizin altından geçtikten sonra bu dünyaya ulaşırlar'' diyordu (Efrem- Yaratılış Kitabı Üzerine Yorumlar 2:6)

6. yüzyıl gezgini Cosmas Indicoplestes de (Yunan Hristiyan bir tüccar ve daha sonrasında Mısır İskenderiye'de keşiş oldu) Aden Bahçesi'nin bulunduğu yerden akan 4 nehrin yer altında bir seyir izleyerek yaşadığımız dünyaya ulaştığını söylüyordu. (Christian Topograhy /Hristiyan Topoğrafyası 2:81)


Süryani Aziz ve şair Narsai de (Ölümü 502) benzer bir konsepte işaret ediyordu ve Aden'den geçen 4 cennet nehrinin gidişatı akışı hakkında şöyle diyordu : ''denizde bir tünel gibi'' (Narsai- Yaratılış Üzerine Vaaz 1:395-396)

Sanırım bu kadar örnek yeter. Daha bunun birçok örneği vardır. Eski Babil Apsu mitlerinden, Süryanice kaleme alınan İskender menkıbesine kadar bütün antik dünya bu kozmolojik yapıdaki fikirlerle doluydu.

Özetle Kuran'da Kehf Suresi'nde geçen ve Musa'nın balığın canlandığını gördüğü yer , ''iki denizin birleştiği yer'' cennet nehirleriyle dünyasal denizin birbirine karıştığı okyanustur. Musa veya diğer hikayelerde İskender,bu denize ulaşmak istemiştir ve ulaşmıştır, İskender'in amacı Aden bahçesine ve hayat nehrine gitmekken Musa'nın amacıda görülen o ki aynıdır (veya kendisine bilgelik verilen kişiyi bulmaktır/Hızır) çünkü Kehf 60'a bakarsak:

Kehf Suresi 60
Ey Muhammed! Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim, yahut senelerce gideceğim."

Burdan da her nasıl oluyorsa, Kuran'da o dönemde İskender menkıbelerinde görülen öğenin Musa hikayesinde geçtiğini görüyoruz. Bir başka tesadüf daha var ki Kuran bu hikayesini anlattıktan hemen sonra Zulkarneyn (İskender) hikayesine geçmektedir. Kim bilir ki belki de Musa hikayesinde yer alan iki denizin birleştiği yer öğesinin Zulkarneyn hikayesinde yer almaması Kuran'ın bu suresini derleyenlerin özellikle dikkat ettiği bir şeydir. Bilerek hikayeyi Musa'ya atfetmiş olmaları muhtemeldir veya bilmeyerek hikayeyi değişik versiyonuyla almaları da muhtemeldir ya da İskender hikayesinin bir bölümünü Musa ve genç yardımcısı hikayesine atfederek yeni bir yaratıcı hikaye yaratmışlardır. Böylece Kuran'ı Kerim özgün olmadığı suçlamasını def etmiştir çünkü hikayeler değişiktir kimse "aynı hikayeyi kopyalamışsınız" diyememiştir.
İşte tarihsel bağlamında örneklerle (kısıtlı örneklerle) gösterdiğimiz gibi ''iki denizin birleştiği yer'' böyle açıklanabilir.

Referans Kaynakları: Tommaso Tesei - Hell Fire and Paradise Water: Qur’an’s Views of the Underworld in Light of its Late Antique Context : Utrecht Üniversite'sinde verilen bir dersten (27/9/2012). syf 3

Yazan: Higher Criticism

ŞEYTANLARIN GÖKYÜZÜNÜ DİNLEMESİ VE YILDIZ KAYMASI

HC, din, Süleyman'ın İncili, Babil Talmudu, Talmud, Luka İncili, Şeytanların gökyüzünü dinlemesi, Şeytan, Allah'ın şeytanları kovmak için yıldız kaydırması, islamiyet, yahudilik, ŞEYTANLARIN (DEMONLARIN) GÖKYÜZÜNÜ DİNLEMESİ VE YILDIZ KAYMASI (TESTAMENT OF SOLOMON, TALMUD VE KURAN METNİ ÖRNEKLERİ)


37. Sure (Saffat Suresi ) 6-10 – Elmalılı Meali
6 - Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir ziynetle, yıldızlarla süsledik.
7 - Onu her inatçı şeytandan koruduk.
8 - Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup atılırlar.
9 - Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab vardır.
10 - Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir alev takip eder.

67. Sure (Mülk Suresi) 5. Ayet (Elmalılı Meali)
5 - Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık ve onları, şeytanlar için taşlamalar yaptık. Ve onlar için alevli ateş azabını hazırladık.

Bu 2 surede gördüğümüz şudur: Yıldızlar arasında dolaşan şeytanlar yüksek melekler topluluğunu dinlemeye çalışıyorlar fakat Allah yıldızları şeytanlara atılan bir taş olarak tayin edip onları oradan uzaklaştırıyor. Şeytanlar burada kulak hırsızlığı yapmak istiyorlar belli ki meleklerin Allah’tan öğrendiği bazı mesajları hükümleri duymak için uğraşıyorlar ama bizim yıldız kayması dediğimiz olayla oradan uzaklaştırılıyorlar. Burada bu konuyu anlamak için 1 ila 3./5 yüzyıl arasına tarihlendirilmiş ( belli ki bir Hristiyan tarafından düzenlenmiş çünkü içinde İsa ile ilgili öğeler var ) fakat 1. yüzyıl Filistin Yahudi geleneğinden de materyaller barındıran Testament Of Solomon (Süleyman’ın Antlaşması) adlı Pseudo Biblical ( Sözde Kutsal Kitap) metnine değinmeliyiz.

O metinin bizi ilgilendiren kısımlarını İngilizce’den Türkçeye çevirdim. Kontrol etmek isteyenler kaynakları inceleyebilir.

Süleyman Ahti (Testament Of Solomon)
110 - Ve işte, o günlerde iyice yaşlanmış işçilerden biri kendisini benim önüme atarak şöyle dedi: ‘’Kral Süleyman, acı bana çünkü ben yaşlıyım.’’ Bu yüzden ona kalkmasını emrettim.(Kral Süleyman emrediyor) Ona şöyle dedim : ‘’ Söyle bana, yaşlı adam, her ne istiyorsan.’’ O şöyle cevap verdi. ‘’ Sana yalvarıyorum Kralım, sadece bir oğlum var ve o beni aşağılayıp dövüyor ve beni acı verici bir ölümle tehdit ediyor. Bu yüzden, sana yalvarıyorum bunun intikamını al.’’

111- Ben Süleyman, bunları duyunca ve onun yaşına bakınca bir acıma hissettim ve çocuğun bana getirilmesini emrettim. Bana getirildiğinde onun hakkında babasının anlattıklarının doğru olup olmadığını ona sordum. Genç(çocuk) şöyle cevap verdi: ‘’ Ellerimle babamı dövecek kadar delirmedim. Bana nazik davran Kralım. Çünkü böyle bir saygısızlığı yapmaya cesaret etmedim. Zavallı biriyim ben.’’ Ben Süleyman gençten bunları duyunca yaşlı adama bu konuyu bir daha düşünmesini tavsiye ettim ve oğlunun özrünü/savunmasını kabul etmesini istedim. Fakat adam bunu kabul etmek istemediğini söyledi bunun yerine onun(oğlunun) ölmesini istedi. Adam bunu söylediği için bende genç hakkında kararımı vermek üzereydim ki Cinlerden (Demon) Ornias’ın güldüğünü gördüm. Cinlerin benim önümde gülmesi beni çok sinirlendiriyordu ve adamlarıma Ornias’ı yargımın önüne getirmelerini ve diğer herkesi çıkarmalarını söyledim. Ornias önüme getirildiğinde ona şöyle dedim. ‘’Kovulmuş olan, niye bana bakıp gülüyorsun?’’ Cin şu cevabı verdi: ‘’Yapmayınız Kralım, ben size bakarak gülmedim ki ben kötü bahtlı bu yaşlı adama ve zavallı oğluna güldüm. Çünkü 3 gün sonra bu adamın oğlu zamansız bir şekilde ölecek ve şuna da bir bak bu adam oğlunun çirkin bir şekilde ölmesini arzuluyor:’’

112- Ben Süleyman bunu duyunca cine şöyle dedim : ‘’ Bu söylediğin doğru mu?’’ Ornias şöyle cevap verdi: ‘’ Doğru, Ey Kralım! ‘’. Bunu duyduğum anda görevlilere cini götürmelerini ve adam ile oğlunu geri önüme getirmelerini emrettim. Onlara tekrar barışmalarını emrettim ve onlara yiyecek verdim. Daha sonra yaşlı adama 3 gün sonra oğlunu yine önüme getirmesini söyledim ve dedim ki ‘’Ona bakacağım .‘’ Onlar da bana selam verip huzurumdan ayrıldılar.

113- Onlar gittiğinde Ornias’ın önüme getirilmesini emrettim ve ona dedim ki: ‘’Söyle bana , bunu(çocuğun ölüm zamanını) nasıl bilebilirsin?’’ Ornias cevap verdi: ‘’ Biz cinler gök kubbeye çıkar yıldızların arasında dolaşırız. Orada insanların ruhları üzerine verilen (ilahi) kararları duyarız sonra derhal geri gelip, etkileyerek veya zorla; ateşle, kılıçla veya bazı kazalarla cinayetimizi gizleriz; eğer insanlar bu şekilde zamansız bir kaza veya zorbalıkla ölmezlerse biz cinler kendimizi insanlara görünecek ve kendimize taptıracak şekle dönüştürürüz.

114- Bu yüzden ben Süleyman, Tanrı’yı yücelttim ve cine tekrar sordum: ‘’Siz cinler olarak nasıl göğe (ingilizce: heaven) yükselip yıldızlar ve meleklerin arasına karışıyorsunuz?’’ Ornias cevapladı: ‘’Gökte işler nasıl tamamlanıyorsa yerde de her şey böyle tamamlanıyor.Bu yüzden orada da Prenslikler, Yöneticiler, Dünya Önderleri var.(Melek sınıfları dünyasal konumlara benzetiliyor.) Biz cinler gökyüzünün etrafında dolaşırız ve göksel varlıkların (meleklerin) seslerini duyarız tüm güçleri araştırırız. Sonunda üzerinde duracağımız veya dinleneceğimiz bir zemin olmadığı için gücümüzü kaybederiz ve ağaçlardan yaprakların düşmesi gibi oradan düşeriz. İnsanlar bizi gördüklerinde yıldızların düştüğünü (kaydığını) düşünür fakat gerçekte böyle değildir. Ey Kralım! Biz zayıflığımız yüzünden düşeriz, tutunacağımız bir yer olmadığı için gecenin derinliğinde ve aniden gökten yıldırımlar gibi düşeriz. (Bkz: İncil Luka 10:18- İsa onlara şöyle dedi: “Şeytan’ın gökten yıldırım gibi düştüğünü gördüm.) Şehirleri ateşe verir ve tarlaları yakarız.(Şimşekler gibi yani.) Bu yüzden yıldızlar göklerde güneş ve ay gibi sağlam temellere sahiptirler. ''

Arkadaşlar gördüğünüz gibi 2 metnin ortak noktaları şeytanların, cinlerin, iblislerin ya da düşmüş meleklerin her ne dersek diyelim göklere bir şeyleri öğrenmek için çıktıkları ve oradan yıldızlar ile veya güçleri yetmedikleri için dünyaya geri yollandıklarıdır. Süleyman Ahti'nde (Testament Of Solomon) gerçekte yıldızlar değil şeytanlar düşüyorken Kuran’da yıldızların şeytanlara atılan birer taş olmaları vasıtasıyla bu olay gerçekleşiyor. Kuran’da şeytana ‘’kovulmuş şeytan’’ (Kuran: Nahl 98 / eş şeytâni er racîmi : taşlanmış (kovulmuş) şeytan) dendiğini ve bunun Euzu Besmele’de kullanıldığını da biliyoruz . Bu metinde de aynı ifade var.

Şeytanların gökteki kararları dinlemesi motifi Talmud’ta da mevcuttur. Aşmoday adlı şeytanın Kutsal Yasaları öğrenmek için her gün göksel okula gittiği, aynı şekilde yeryüzündeki okula da katıldığı (kılık değiştirerek olsa gerek) bu şekilde de geleceğin bilgisine sahip olduğu söyleniyor. (Babil Talmudu, Gittin 68a)

Diğer bir Talmud pasajında şeytanların da tıpkı baş melekler gibi ne olacağını bildikleri söyleniyor ve bunun üzerine şu itiraz yapılıyor: "Bunu söyleyemezsin. Melekler bile geleceği bilemez , şeytanlar tıpkı melekler gibi ,Tanrı ,geleceğe dair bir şeyi bilinir kıldığında adeta bir perdenin arkasından görüyormuş gibi geleceği görebilirler."
(Babil Talmudu, Hagiga 16a)

Gördüğünüz gibi Hagiga pasajındaki ilk görüşe yapılan itirazda (önce bir görüş "bilebilirler" diyor), "şeytanlar da melekler de geleceği bilemez" deniyor ve ekleniyor "ancak Tanrı bir şeyi bilinir kılmaya başladığı anda onu bir perde veya örtünün arkasından dinliyor veya görür gibi bilebilirler."

Bütün bu pasajlardan yani Yahudi-Hristiyan geleneğinden Kuran’da yer alan ifadenin "şeytanların/cinlerin/iblislerin/düşmüş meleklerin geleceği bilme arzusu" hakkında olduğunu ve buna Tanrı tarafından izin verilmediğini (yıldızlarla veya güçleri yetmedikleri için) görüyoruz.

Kaynak:
Testament Of Solomon (Süleyman'ın Ahti) - F.C. Conybeare Translation
Talmud Gittin 68a, Hagiga 16a

Çeviren-Yazan: Higher Criticism