HABERLER
Dini Haber
yahudilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yahudilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KADININ ÇALIŞMASI VE KADINLARIN DÜNYA DİNLERİNDEKİ ROLLERİ

Hazırlayan: A.Kara
A, din, Kadınların dünya dinlerinde rolleri, Din ve Kadın, Din ve kadının çalışması, islamiyet, hristiyanlık, musevilik, yahudilik, hinduizm, budizm, Kadın çalışabilir mi?, Dinlerde kadın, Kadın, A, din, Kadınların dünya dinlerinde rolleri, Din ve Kadın, Din ve kadının çalışması, islamiyet, hristiyanlık, musevilik, yahudilik, hinduizm, budizm, Kadın çalışabilir mi?, Dinlerde kadın, Kadın, A, din, Kadınların dünya dinlerinde rolleri, Din ve Kadın, Din ve kadının çalışması, islamiyet, hristiyanlık, musevilik, yahudilik, hinduizm, budizm, Kadın çalışabilir mi?, Dinlerde kadın, Kadın, A, din, Kadınların dünya dinlerinde rolleri, Din ve Kadın, Din ve kadının çalışması, islamiyet, hristiyanlık, musevilik, yahudilik, hinduizm, budizm, Kadın çalışabilir mi?, Dinlerde kadın, Kadın,
Kadınlar için, bazı dinler diğerlerine oranla daha fazla özgürlük sağlar ve kadınlara güç pozisyonu ve erkeklerle yazılmış esasta eşitlik sunar. Beş büyük dindeki kadın rollerine bir göz atalım. Her ne kadar tüm dinlere inanmayan, gereksiz ve insan ürünü olduklarına, kısacası din olgusuna karşı olsam da (Hristiyanlık'ta buna dahil) Hristiyanlık inancına sahip kadınlar iş hayatında daha aktif oldukları bir gerçek. Tabi burada daha büyük bir GERÇEK var, o da şuan birçok Avrupa ülkesinde yaşanan Hristiyanlığın, haçlı seferleri düzenleyen, kadına yüzlerce kısıtlama getiren Hristiyanlık ile aynı olmadığı, bu dinin zamanla halk tarafından yumuşatıldığıdır (çünkü Hristiyan ülkeler bizim aksimize tarihlerinden ders çıkarıp dinlerin onlar üzerindeki kötü etkilerinden kurtulma yoluna girdiler).

Unutulmamalıdır ki, bizim ülkemizde de çalışan kadınların diğer İslam ülkelerine oranla fazla olabilmesinin de temel nedeni; İslamiyetin Türkiye'de diğer İslam ülkeleri gibi yaşanmaması, yumuşatılarak, halk tarafından şekillendirilmiş, işine gelen kısımlarının görülüp, işlerine gelmeyen taraflarının göz ardı edilmiş olmasıdır. Yani Türkiye'deki İslamiyet'te yumuşatılmıştır. "Gerçek İslam bu değil" lafının 4 bir yandan duyulduğu ülkem insanının asıl kendi yaşadığı "gerçek İslam değildir". Türkiye'de yaşayan bir Müslüman, sayısı onları geçen diğer İslam ülkelerindeki uygulama ve yaşam şeklini gerçekten içine girerek görür ve şahit olursa vicdan tutulması yaşayacaktır (tabi gerçekten vicdanlı, kadın ve erkeğin eşit olduğuna inanan ve vicdanını sadece kendi önem sırasına ve inancına göre şekillendiren biri değil ise...)

Bir çok araştırma, başta İslamiyet ve Hinduizm olmak üzere birçok dinden kadının çocuk bakıp evi temizlemek dışında bir rolü olmadığını gösteriyor. Gerçi araştırmalar göstermese de, vizyonu açık, yersiz taraf tutup boş fanatiklik yapmayan birisi zaten bu araştırma sonucuna pek itiraz etmeyecektir. Yani ister dindar olun ister dinsiz, 6 yaşındaki çocuğa bile sorsanız İslam ülkelerinde kadınların çalıştırılmadığını (bizim ülkemiz için kötünün iyisi diyebiliriz, çünkü diğer İslam ülkelerine oranla bizim ülkemizde çalışan kadın sayısı fena değil), eğitilmediğini, hatta bazı İslam ülkelerinde çalışma ve eğitim haklarının bile olmadığını bilir, umarım ölüsü-dirisi herkesin bildiği bu gerçek hakkında yersiz ve saçma bir savunmaya girmez bu yazıyı okuyan Müslüman arkadaşlar. Zaten hadisler olsun, kulak verdikleri hocalar veya eteğine takıldıkları tarikat liderleri olsun, hepsi tek noktada birleşiyor "Kadın çalışamaz"

Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir ankete göre (1)
ABD'deki kadınların% 86'sı bir dine bağlı.
% 63'ü dinin hayatının önemli bir parçası olduğunu söylemektedir.
% 44'ü en az haftalık olarak ibadet hizmetlerine katılmaktadır.

Hristiyanlık (1,2,3)
ABD nüfus yüzdesi:% 70.6
Dünya nüfus yüzdesi:% 31.5
Kadınların yüzdesi:% 55 (Protestanlık)
Kutsal yazıda dikkate değer kadınlar: Meryem, İsa'nın annesi ve Elizabeth, Vaftizci Yahya'nın annesi.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Evet, vaaz, öğretme ve misyonerlik rollerinde güçlüler.
Kadınların temel sorumlulukları: Çocukları yetiştirmek ve öğretmek, aileyi korumak, aileye ve dini konularda kocaya atıfta bulunmak, kilisede sosyal grupları korumak.

İslam (1,4,5)
ABD nüfus yüzdesi:% 0.9
Dünya nüfus yüzdesi:% 23.2
Kadınların yüzdesi:% 35
Kutsal yazıda dikkate değer kadınlar: Hz Muhammed'in karısı Aişa ve Adem'in karısı olan Havva.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Evet, siyasette ve Müslüman Kardeşliği gibi dini örgütlerde aktifler.
Kadınların temel sorumlulukları: Çocuklara bakım, gelenekleri çocuklara geçirme, evde kocaya hizmet etme, cinsiyete özgü emirleri takip etme, eş ve diğer erkek aile üyelerine siyasi ve dini kararlarda yardımcı olma, ailevi varlıkları koruma ve bakım.

Yahudilik (1,6)
ABD nüfus yüzdesi:% 1.9
Dünya nüfus yüzdesi:% 0.2
Kadınların yüzdesi:% 48
Kutsal Kitapta Dikkat Çeken Kadınlar: Musa'nın kardeşi Meryem.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Evet.
Kadınların temel sorumlulukları: Tanrı hem kadın hem de erkektir ve ilk insan, her iki cinsiyete ait olduğu için belirli cinsiyet rollerine daha az vurgu yapılır. Fakat erkekler daha fazla entelektüel görev yapmaları beklenirken erkekler daha fazla fiziksel görev yapar.

Hinduizm (1,7,8)
ABD nüfus yüzdesi:% 0.7
Dünya nüfus yüzdesi:% 15
Kadınların yüzdesi:% 38
Kutsal yazıda dikkate değer kadınlar: Shakti, Evrensel Anne ve Sita, Tanrı'nın bir parçası.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Hayır, çok zengin, güçlü aileler haricinde tipik değil. Kadınlar törenleri yönetemezler.
Kadınların temel sorumlulukları: Çocukları yetiştirmek ve bakım yapmak, düzenlenmiş bir evliliğin parçası olmak, kocanın geleneksel törenleri gerçekleştirmesine yardımcı olmak, yaşlı aile üyelerine bakım vermek, eve bakmak.

Budizm (1,9,10)
ABD nüfus yüzdesi:% 0.7
Dünya nüfus yüzdesi:% 7.1
Kadınların yüzdesi:% 49
Kutsal kitapta dikkate değer kadınlar: Abhirupananda ve Buda'nın takipçisi Jenti.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Evet.
Kadınların temel sorumlulukları: Eve bakmak, çocukları yetiştirmek için yardım etmek, eşin olmadığı durumlarda karar vermede kocanın yerine yardımcı olmak, çok eşli evlilik yapıyorsa eşinin "diğer eşleri" ile barış içinde, bir arada bulunmak.

Kaynaklar:
1. http://www.pewforum.org
2. http://www.theopedia.com
3. http://www.womeninthebible.net
4. http://www.pbs.org/
5. http://islam.about.com
6. http://www.jewfaq.org
7. http://www.hinduwebsite.com
8. http://hinduism.iskcon.org
9. http://www.buddhanet.net
10. http://www.urbandharma.org

KUTSAL SAPIKLIKLAR (+18)

DP, yahudilik, Talmud, Yahudilerin Talmud'u, Talmud ve cinsel içerikleri, Tevratta kızların babalarıyla yatması, Talmud'da kadın, Tevratta cinsellik, Kutsal sapıklıklar, din,
Merhabalar. Normal şartlarda yazar notları ve açıklamaları yazı sonlarında yapılır. Fakat yazı içeriği detaylar mide bulandırıcı ve sapkın ifadeler içerdiğinden şimdiden uyarmak istedim. Sonuçta Türk aile yapısı içerisinde ve İslami (toplumumuzdaki vicdani İslam) koşullar içerisinde yetiştirildim. Terbiyemin ve vicdanımın el verdiği bölümleri sizlere aktarıyorum. Sadece bu bölümler bile çok ağır.

Bu yazıda sunacağım metinler tamamen aslından alınma bilgilerdir ki, İngilizce veya İbranice kaynaklarına bakıldığında rahatlıkla görülebilir. Eğer İngilizce veya İbranice’ niz yeterli değil ise “Google Translate” ile asıl metinleri çevirebilirsiniz. Bu bile yeterli olacaktır.

Toplumumuzun dinamikleri ve yaşam tarzı temel alındığında insanlara bilgi aktarmak için şimdiye dek genelde kendi inanç ve din düzenimizden örnekler verdik. Yazılarımızın temelinde ve eleştirilerimizin odak noktasında bu nedenle İslamiyet vardı. Ancak diğer dinler çok mu masum? Açık konuşmak gerekirse semavi dinler içerisinde neredeyse en masumu İslamiyet.

Bu yazının odak noktasını TALMUD oluşturacak. Peki, Nedir TALMUD? Wikipedia tanımına bir göz atalım önce:

“Talmud (İbranice: תלמוד), Yahudi medeni kanunu, tören kuralları ve efsanelerini kapsayan dini metinlerdir. İbranice lamad (öğrenmek) kökünden gelir. Mişna ve Gemara bölümlerinden müteşekkildir. Talmud'un iki versiyonu vardır: 3. ila 5. yüzyıla ait olduğu kabul edilen ancak daha eski dökümanları da içeren Babil Talmudu ve daha eski olan Filistin ve Yeruşalayim (Kudüs) Talmudu.

Musevilik'te önceleri Sözlü Tevrat olan Tora Şebealpe daha sonraları Mişna ismiyle yazılı hale getirilmiştir. Mişna temel olarak Musevi Ceza hukuku olarak tanımlanabilir daha sonraları Hahamlarca Mişna'nın daha derinlemesine açıklamaları yapılmış ve buna Gemara adı verilmiştir.”

Kısacası TALMUD, Yahudiler açısından, Tevrat’ın Musa tarafından yapılan rivayeti olduğu savunulur. Bu rivayetler, sonraki zamanlarda Tevrat’a bağlı kalınarak tekrar uyarlanmış ve açıklanmıştır. Bir nevi Yahudilerin hadis külliyatı sayılabilir. Bazı din bilimciler Talmud için “Yahudi Şeriatı” tanımını getirirler. Onlar için Talmud olmadan Tevrat bir şey ifade etmez.

Ilımlı, demokratik ve çağdaş Yahudiler her ne kadar bu tip TALMUD yasalarını reddetse de bu reddiyeleri geçersizdir. Talmud’un asla Yahudi kaynaklı olmadığını ve Tevrat ile asla uyuşmadığını söyleseler de Yahudi din alimleri tam tersini ifade etmektedir. Bu noktada reddetmelerinin sebebi, onlarında vicdanları bu söylevleri kaldıramamaktadır.

Şimdi aşağıda Talmud’ dan yapılan bazı alıntılar ile baş başa bırakacağım. Bu yazıda ne bir yorum ne de bir açıklama olmayacak; sadece, “Sapıklık Talmud’da ise Tevrat’ın ne suçu var?” diyenler için son bölümde Tevrat’tan da alıntılar yapacağım;

TALMUD’ dan:
Sanhedrin sayfa 400; “ emir 59 a” da; Rabbi Johanan emirleri şöyledir:

“Talmud Torah’ı tetkik eden bir gayri Yahudi’nin hak ettiği şey ölümdür. Çünkü bu onun için değil bizim için yazılmıştır. Bu bize bırakılan mirastır”.

Talmud’un Baba Bathra 54 kısmında şöyle denir:
“Gayri Yahudi’nin sahip olduğu mal, çölde ayağınızın altındaki sahipsiz araziye benzer, kim evvel alırsa onun olur”.

Kethuboth 11 b:
“Bir büyük, küçük bir kız ile cinsi temas yaparsa bu göze girmiş bir parmak gibi kabul edilmeli. Keza bir çocuk bir kadınla temas ederse buda kadının cinsi uzvuna bir çubuk girmiş olarak kabul edilmeli. Bir büyük tarafından bir çocuk baştan çıkartılıp ırzına geçirilirse bu ırza girme hadisesi olarak kabul edilmeli, bir büyük tarafından bir çocuk baştan çıkartılıp ırzına girilirse bu ırza geçme hadisesi olarak değerlendirilmemeli; “Nasıl ki gözyaşı tekrar ve tekrar yeniden insanın gözüne gelirse üç yaşından küçük iken cinsi temasta bir kızanda bekareti geri gelebilir”. Küçük yaşlarda erkeklerle yatmış bir kız çocuğu evlenirken bu vaziyeti kocasına bildirmeli aksi halde kan gelmez ve kocası da bu vaziyetten hoşlanmaz.”

“Bir Yahudi kızının bekâreti iki yüz zuz (eski Yahudi parası) değerindedir. Bu pazarlıkla daha evvelinden verilebilir.”

Kethuboth 51b:
“Bir kadın kocasının izni ile parasını vererek kendisi ile cinsi bir şekilde alakadar olacak bir şahıs kiralarsa, bunda hiçbir kabahat yoktur fakat bu kiraladığı şahıs gayri Yahudi ise bu kabahattir zira kazançlı çıkan gayri Yahudi’dir. Fakat aynı vaziyet, bir Yahudi erkeği ile gayri Yahudi bir kız arasında vuku buluyorsa zararı yoktur fakat Yahudi erkeği bu gayri Yahudi kızla evlenmemeye çok dikkat etmelidir”.

Kethuboth 56 a:
“Bütün cinsi işler akşam karanlığında yahut karanlık odada yapılmalıdır. Sebebi açık havada böyle işler yapılsa herkes işini gücünü bırakır seyre dalar ve daha fenası işlerini yapacak yerde cinsi temas yapan adamı taklit etmeye çalışır. Fırıncının ekmeği yanar, üzümcünün üzümlerini gayri Yahudiler çalar, çanakçının çanağı elinden düşer kırılır, nöbetçinin gözü döner şehri düşman basar. Karanlıkta bu işi yapmanın bir başka sebebi de, eğer bu cinsi teması bir gayri Yahudi ile yapıyorsanız bu gayri Yahudi kimseyi şahit olarak gösteremez hatta kendisi bile yüzünüzü iyi göremez.”

Kethuboth 111b:
“Dünyada hakimiyet sağlayacak en önemli unsurlardan biri çok üremektir. Bütün yeryüzündeki gayri Yahudiler eşektir. O gün geldiği zaman bunlar yer altında kendileri için kazılmış olan yerlere girip ebediyen yer altında yaşayacaklardır”.

Kethobuoth 76 a:
“O adam ki kız kardeşi ile beraber yatıp, kendilerini cinsi zevklere bırakırlar ve kız kardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur fakat kız kardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlanmaması bu adama bildirilir”. O şahıs ki daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğlu ile yatmak ister ve keza oğulda validesi ile yatmak isterse böyle bir vaziyette eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa, bize düşen bir vazife yoktur t ki oğul evlenme yaşına gelip de başka bir kızla evlenmek talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğul kendi karısının cinsi arzularını hem de annesinin cinsi arzularını tatmin etmeli ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar.”

Kethuboth 61 b:
“bir gayri Yahudi, Yahudi kızından istifade ederse, bir Yahudi kadınını baştan çıkartırsa bir Yahudi çocuğunu kirletirse, Yahudi umumi bir Yahudi kadını ile temas edip kadına parasını vermezse cezaya çarptırılır. Eğer bir Yahudi umumi kadını kullanıp parasını vermemiş ise parası alınır ve değnekle dövülür, bir Yahudi kadınını baştan çıkarttı ise ölünceye kadar taşlanır. Bir Yahudi kızını kirleten gayri Yahudi’nin başı yarım kesilir ve yavaş yavaş öldürülür. Bütün bunlar bilhassa gayri Yahudilerin önünde yapılmalı ki bunlara müthiş bir ibret olsun ve bizim dehşetimiz karşısında titresinler ve Yahudi’ye dokunmaya bir daha yeltenmesinler.”

Talmud’un Yebamoth kısmı 59 a ve 59 b:
“Bir dul kendini tatmin için her türlü usullere başvurabilir”. Bir kadın sebepler göstererek hayvan ile hayvani münasebetleri ilerletirse bunda münasebetsiz bir şey yoktur. Böyle işlere zevklere heveslenmeyen kadın bulunmaz. Bu sebepten bu gibi zevklere kedini verip de sonradan evlenmeyi düşünen kadını bir haham bile alabilir.

Rabi Shimi b. Hiyya ya göre bir hayvanla ya da insan olmayan bir şey ile cinsi temas yapan kadın bir haham bile alabilir… Rabi R. Dimi’nin anlattığı bir misal ise şöyledir: harikulade çok güzel bir kadın sıcaktan biraz açık giyinmiş bir şekilde yeri silerken maruf köpeklerden biri kapıda zuhur etmiş… Kısa bir zaman sonra da kadın bir rahiple evlenmek için izin alabilmiş. Fakat para ile kendisini satan bir kadın para mukabilinde müşterilere zevk vermek için bir köpekle cinsi münasebet yaparsa bu başka türlü kabul edilir ve Hahamlıkça hoş görülmez.”

Yevamot 60 b:6:
“Yahudiliğe döndürülmüş bir kız, üç yaşından bir gün fazla olursa bir haham onunla evlenebilir.”

Yevamot 63 a:
“Elazar şöyle ilave etti: Âdem bütün hayvanlar ile çiftleşmiş fakat Havva’nın verdiği tadı hiç birinde bulamamıştı”.

Yevamot 103 b:
“Yılan Havva’nın içine müthiş bir şehvet sokmuştur”.

Yevamot 55 b:
“O şahıs ki akrabası kız ile cinsi temas edip bekaret zarını yalnızca gevşetir. O adamdan şikayet edilmemelidir”. Ölmüş kadın ile temas o kadının hayattaki vaziyetinde iken yapılan temas gibi kabul edilir. Kadın evli ise her ne kadar ölmüş olsa bile gene evli bir kadın olarak kabul edilir ham de ölmüş bir kadınla çiftleşmek meniyi ziyan etmek demektir”.

Orijinal metinler için: https://halakhah.com/

TEVRAT’ tan:
"Ve Lut Tsoardan çıkıp dağda oturdu ve iki kızı
onunla beraberdi; çünkü Tsoarda oturmaktan
korktu; ve o, ve iki kızı bir mağarada oturdular. Ve
büyük kızı küçüğüne dedi: 'Babamız kocamıştır, ve
bütün dünyanın yoluna göre yanımıza girmek için
mem­lekette erkek yoktur; gel, babamıza şarap
içirelim, ve babamızdan zürriyeti yaşatmak için
onunla yatarız.'
Ve o gece babalarına şarap içirdiler ve büyük kız
girip, babası ile yattı... Ve ertesi gün dedi: İşte dün
gece babamla yattım, bu gece de ona şarap içirelim,
sende gir onunla yat... Ve küçük kız kalkıp onunla
yattı." (Tekvin Bölüm 19/30-36)

Kaptın günlümü, kız kardeşim, yavuklum!
Gözlerinin bir bakışı ile...
Okşamaların ne güzel, kız kardeşim, yavuklum!
Şaraptan ne kadar hoştur okşamaların,
(Neşideler Neşidesi Bölümü, 4/9-10)


"Memelerin üzüm salkımları gibi olsun, Fahişelik ettikleri zaman kızlarınızı ve zina ettikleri zaman gelinlerinizi Cezalandırmayacağım." (Hoşca bölümü, Bab 4/14)

Her yazımın sonunda olduğu gibi “Sağlıcakla Kalın” diyeceğim ancak bu yazıdan sonra ne düşünürsünüz neye inanırsınız bilemiyorum. İçinizde öfke ile karışık isyan olacak. Belki bana çok kızacaksınız. Ben bu yazıları okuduğumda kaç gün kendime gelemedim. Artık Yahudi inancına dair kitap ve söylevleri okumayı tümden bıraktım. Sizce Hristiyanlığın din olarak ortaya çıkmasında yukarıda bahsetmiş olduğumuz sapkınlıkların payı var mıdır? Bunların sapkın ve gayri insani olduğunu savunan insanlar mı Hristiyanlığı kurdular? Bilmiyorum. Artık bilmekte istemiyorum.

Onları araştırarak daha detaylı bir yazı yazmayı düşünüyordum. Ama yapamadım. Daha öteye gidemedim. İnternet üzerinden araştırma yapmaya ilk başladığımda ulaştığım bilgiler bunlar ki benim “hal-i ruhiye mi” bozmaya yetti. İlk defa detaylı araştırma yapmadan bir yazı yazıyorum. Umarım birileri çıkar ve bu araştırmayı yaparak daha derine ve asıl gerçeklere ulaşır.

Yazılanların aşırı pornografi ve cinsellik içerdiğini biliyorum. Umarım haddimi aşarak sizi duygusal yönden incitmemişimdir. Sadece bilin istedim.

İki konuda sizlerden özür diliyorum:
  1. Daha derine inme cesareti gösteremediğimden ancak bu kadar bilgiyi derleyip aktarabildim.
  2. Eğer sizi ve duygularınızı incitmiş isem özür dilerim.
Sonuç olarak; sizce alemleri yaratan ve dengeyi kuran, akıllı tasarım ve kudret sahibi bir yaratıcı bu sözleri söylemiş olabilir mi?

Ya yaratan bu tip semavi dinlerde bahsedilen yaratan değil ve bu tip dinler sapkınlar tarafından çıkarları için evrildi ya da ateizm doğruyu söylüyor. Karar sizin. Ben karar vermek istemiyorum.

Benim yaratıcım asla bu tip şeylere izin vermez. (Bu noktada Site Başyazarı ve Admin’i dostum A. KARA’nın “Benim Tanrım” adlı yazısını okumanızı tavsiye ederim. Beni aydınlatmış ve içimdeki sorulara bir nebze cevap olmuştu.)
Sağlıcakla kalmaya çalışın.

Yazan: Demon Product

KUMRAN KİTABELERİ (ÖLÜ DENİZ YAZMALARI)

yahudilik, hristiyanlık, Kumran Kitabeleri, Ölü Deniz Yazmaları, Kumran Yazmaları, Kumran Mağaraları, Keklik Mağarası, din, Yahudilik ve Hristiyanlığın En Eski Kaynakları, Eski Yazıtlar,
20.yy'ın en önemli arkeolojik bulgularından biri olan Kumran Yazmaları; 1947 yılının başlarında Muhammed Ahmed El-Hamdi adındaki keçi çobanının kaybolan keçisini aramaya koyulduğu sırada Kumran Kitabelerini keşfetmesi ile başlamıştır. Keçisini arayan bedevi çoban Ölü Deniz'in batısındaki bir tepede bulunan bir delikten içeri taş atarak bekler. Attığı taş, testi kırılmasına benzer bir ses çıkarınca koşarak mağaraya iner. Mağaraya indiğinde, keten kumaşlara sarılarak büyük testilere konmuş yüzlerce yazma bulur.

Ölü Deniz Yazmaları diğer adıyla Kumran Kitabeleri olarak bilinen bu yazıtlar İbranice ve Aramice dillerinde deri ve bakır plakalara yazılmış, 40.000 adet el yazmasından oluşuyordu. Parçaların bir araya getirilmesi ile oluşan 500 kitap sonrası, Hristiyanlık ve Musevilik inançlarında yeni tartışmalar başlamıştır. Çünkü bulunan kitabeler, bu 2 din için en eski yazılı kaynaklar olmuşlardır ve içeriklerinde Hz.İbrahim'in yalan söyleyerek karısını Firavun'a sunması gibi yazılar bulunmaktadır (ki dolayısı ile İslamiyet'i de ilgilendirmektedir).

Ayrıca bu yazmaların bulunması ile, tarihte o bölgeye yerleşip yaşayan Esseniler (Kumran Topluluğu) isimli dışa kapalı bir Yahudi topluluğunun da tarihçesini aydınlatmıştır. Bulunan "Toplum Kuralları", "Zadokite Belgeleri" ve "Disiplin El Kitabı" ile Kumran'daki günlük yaşam hakkında bilgi ve görüş edilmesi sağlamıştır.

yahudilik, hristiyanlık, Kumran Kitabeleri, Ölü Deniz Yazmaları, Kumran Yazmaları, Kumran Mağaraları, Keklik Mağarası, din, Yahudilik ve Hristiyanlığın En Eski Kaynakları, Eski Yazıtlar, A,

Bulgulara göre mağaraya MS.68 yılında yerleştirilen yazmalar, ketene sarılıp, ağzı sıkıca kapatılan testiler sayesinde tam 1900 yıl boyunca, bozulmadan kalabilmişlerdi. 1947'de mağarada keşfedilen yüzlerce parşömenden sonra 1952-56 yılları arasında bölgede başlatılan arkeoloji ve arama çalışmaları sonrasında toplam 11 mağarada yazmalar bulunmuştur.

Yazmaların çıktığı mağaraların karışmaması için, mağaralara numara verilerek, her bir mağaradan çıkan yazmalar ve bunların işledikleri konular kayıt altına alınmıştır.

Çobanın bulduğu 1 numaralı Kumran mağarasından çıkan 7 tomar ve bir miktar parça tomar halindeki yazmalardan 5 tanesi Suriye Ortodoks Manastırının Başpiskoposu tarafından, diğer 3 yazma ise İbrani Üniversitesi Profesörü E.L.Sukinek tarafından satın alınmıştır.

1.numaralı mağarada bulunan bu yazmalarda Yaşeya Kitabı'nın olduğu, en eski Yaşeya kopyaları bulunmuştur (2 adet). Bunlardan birinin üzerinde birçok düzeltme bulunurken (A), tam olmayan diğer yazma diğer yazmaya göre daha fazla uyum sergiler (B).

Bu 1 nolu mağaradan sadece yukarıdaki yazıtlar bulunmamıştır. Yukarıda yazılan yazmalara ek olarak Kutsal Yazılar olarak kabul gören bazı kitapların parçaları (Yaratılış, Yasa'nın Tekrarı, Levililer, Hakimler, Yaşeya, Samuel, Hezekiel, Zebur) ve Hanok, Musa'nın Sözleri (kitaba dair bulunan ilk bulgudur), Nuh'un Kitabı, Levi'nin Vasiyetnamesi, Özgürlük Kitabı, Süleyman'ın Bilgeliği gibi eserlerin parçaları, Daniel Kitabı'nın Bölüm 2/4 teki sözlerini içeren bir kısım yazıt da burada bulunmuştur.

100 adet yazmanın çıktığı 2 numaralı mağaranın ise, arkeologlar gelmeden önce bedeviler tarafından bulunup yağmalandığı düşünülmektedir. Bulunan 100 el yazmasının arasında yine Yahudiliğe dair (Mısır'dan Çıkış, Levililer, Çölde Sayım, Yeremya, Yasa'nın Tekrarı, Eyüp, Mezmurlar) birçok yazıt vardır.

yahudilik, hristiyanlık, Kumran Kitabeleri, Ölü Deniz Yazmaları, Kumran Yazmaları, Kumran Mağaraları, Keklik Mağarası, din, Yahudilik ve Hristiyanlığın En Eski Kaynakları, Eski Yazıtlar, A,

En fazla yazma içeren mağara ise Keklik Mağarasıdır (4 numaralı mağara). Bedevilerin kurumlardan bağımsız olarak yaptığı çalışmalar ile bulunan yazmaların bir kısmı bedevilerden arkeologlar tarafından satın alınmış ve araştırmalara ışık tutmuştur. Burada bulunan yazmaların 400 adedi tanımlanmış el yazmalarına aittir ve bu yazmaların içinde Ester kitabı ve Eski Ahit'e dair bölümler de bulunmaktadır. M.Ö. 3.yy'dan kalma Samuel Kitabı'na ait İbranice yorumlar içeren parçalar bulunduğu gibi Mezmurlar, Yaşeya ve Nahım kitaplarına dair yorumların bulunduğu yazmalara da ulaşılmıştır.

Keklik Mağarası'ndaki bulgulara bakıldığında Kumran halkının en sık kullandığı kitapların Eski Ahit, Yasa'nın Tekrarı, Yaşeya, Mezmurlar, Yeremya, Kısa Peygamberlikler adlı kitaplar olduğu görülmüş olup, bu mağarada bulunan yazıtların Kumran Kütüphanesi'nin temelini oluşturduğu söylenebilir.

Diğer mağaralardan ise Yeni Ahit'e ait olduğu iddia edilen ve hala tartışılmakta olan yazmalar bulunmuş olup (7-10 numaralı mağaralar), MS 50 yıllarından kalan bu yazmaların eğer Yeni Ahit'e ait olduğu kanıtlanırsa, bunlar da Yeni Ahit'e ait en eski kaynaklar olarak kayda geçecektir.

Yeni Kudüs Vahiyi'nin dev parçalarının ve Eyüp'ün Aramice çevirisinin bulunduğu 11 numaralı mağarada korunmuş ve yıllarca bozulmadan kalmış 36 adet Mezmur ve Grekçe dilindeki Apokrif, Levililer Kitabı'nın bir bölümüne de ulaşılmıştır.

Yazan: Anu

YAHUDİLİK VE YAHUDİLİĞİN DOĞUŞU

Yazan: A.Kara
yahudilik, yahudilik nedir, musevilik, yahudiliğin doğuşu, yahudi tarihi, Yahudilerin sürgün edilişleri, köle olarak satılan Yahudiler, Asur ve Babillerin Yahudilere saldırması, Merheptah Steli, din, Musa'nın soyundan geldiklerine inanıldığı için ülkemizde genelde "Musevilik" olarak isimlendirilen din, bir diğer adıyla "Yahudilik". Peygamber olduğuna inanılan Yakup'un oğullarından ve İsrail'in 12 oymağından biri olan Yahuda'nın isminden gelen Yahudilik, İbranilere ve İsrailoğullarına dayanan bir dindir ve kutsal kitapları Tevrat'tır. Bu dine mensup kişilerin Türkçe'deki adı ise Arapça'dan gelen Yehudi kelimesine dayanmaktadır. Yahudiliği; Yahuda tarikatı üyesi, dini Yahudilik olan veya İsrailoğulları soyundan gelen şeklinde tanımlayabiliriz.

Yahudilerin binlerce yıldır İsrail topraklarında yaşadığına kanıt olan gösterilen tek metin M.Ö. 1200 yıllarına kadar dayanan "Merheptah Steli" metnidir. Taş üzerine kazınarak yazılan bu metnin son 2 satırında şunlar yazmaktadır: "Kenan zorlukla yağmalandı. Aşkelon alındı, Gezer kuşatıldı, [ve] Yano‘am tamamen harap edildi. İsrail yıkıldı, tohumu kalmadı.” Araştırmacıların tahminlerine göre bu metin II. Ramses’in 13. oğlu olan Merneptah döneminde yazılmıştır.

Yahudiler kuruldukları ilk dönemde Biblik yargıçları tarafından yönetilmiş olup sonrasında Kral Davut Kudüs'ü İsrail ve Yehuda Birleşik Krallığına başkent seçmiştir. Başkent Kudüs merkezli olarak 12 İsrailoğlu kabilesi yönetilmiş olsa da zaman zaman bağımsız yaşadıkları da olmuştur.


Davut'un oğlu Süleyman, M.Ö. 970 yılında İsrail'in Kralı olmuş ve Kutsal Tapınağı inşa ettirerek sonrasında kuzeyde bulunan 10 kabile Krallığından ayrılmıştır. Asurların gelip bu topraklara saldırması ve işgal etmesi sonucu M.Ö. 722'de Yahudiler bu topraklardan ayrılmak zorunda kalmış, Asurlar tarafından sürgün edilmişlerdir. Fakat işgaller devam etmektedir, bir diğer Yahudi Krallığı olan Yehudalar'ın da Babiller tarafından yenilgiye uğratılması sonrası, Babiller Kudüs Tapınağına yok etmiş, hemen akabinde Yahudileri bu topraklardan kovmuşlardır. 50 yıl boyunca sürgünde yaşayan Yahudilere, Pers Kralı Büyük Kiros tarafından Kudüs'te yaşamlarına devam edebilecekleri söylenmiştir.

Babillerin yıktığı Kutsal Tapınaktan 70 yıl sonra, ikinci Tapınağın inşası Darius Hükümdarlığı döneminde tamamlanmış olup M.Ö. 152 yılında Mattathias, Haşmonayin Krallğını kurarak Kudüs'ü tekrar başkent yapmıştır. 100 yıl kadar sonra Gücünü arttıran Roma İmparatorluğu'nun tahta geçirdiği Herod, Haşmonayim Krallığını kontrolü altına almıştır. Roma'nın Yahudiler üzerinde kurduğu bu egemenlik Yahudi-Roma savaşlarının başlamasına sebep olmuştur. M.S.70 yılındaki birinci ayaklanma ve MS.135 yılındaki Bar Kohba ayaklanması sonrası yenilgiye uğratılan Yahudiler yaşadıkları şehirlerden sürgün edilmiş, birçok Yahudi ise Roma İmparatorluğu tarafından köle olarak satılmışlardır. Bu sebeple Yahudiler dünyanın 4 bir yanına yayılmışlardır. Köle olarak satılan dönemin Yahudileri, ilk önce Avrupa, sonra Orta doğu ve Kuzey Amerika'ya yayılmışlardır.

DUA PALAVRASI

Yazan: A.Kara
islamiyet, hristiyanlık, yahudilik, din, dua palavrası, dua etmek boşa, dua birşey değiştirir mi, dinler ve dua, dua kitabı safsataları, din tüccarları, dua ile şifa yalanları, dua etmenin mantığı Dün yine evdeyken en çok yaptığım sayılı eylemlerden biri olan odamdan mutfağa gidip çay doldurma işinin 5 yada 6.sını yapmaktaydım, o sırada babamda çoğu zaman olduğu gibi züppeli zahmet hocayı dinlemekte. Ki ne yazık ki babam evdeyken ya züppeliyi izler, ya evlendirme programlarını izler (Ayem sori for det).

Çayı doldururken istemsizce "acaba ne diyo yine bu züppeli, ne palavralar sıkıyo yine, fırından hangi yeni din-sömürü ve para üçgen şekilli keki pişirip çıkarmış" diye kulaklarımı açmış dinliyorum.

O sırada, sanki beni duymuş gibi bir başladı sıkmaya, ama nasıl sıkıyo öyle böyle değil, almış makineli tüfeği eline, ekran başındakileri tarıyo resmen.
Şimdi direk adamın söylediklerine gelelim:

Bakın bu kitabı her yerde bulamazsınız, ben taaaa nerelerden buldum bunun içindeki düaları, bu düaları sizler için topladım. Alın okuyun yahu şu kitabı (kitabı yazan da satan da kendisi, yu gat dı maniy men...)

Bu kitabın için nasıl düalar var?
- İdrar tutamama için dualar var!
(Üroloji duası yani, ürologa falan gerek yok, duayı okuyosun, melekler ameliyatını yapıp üreme organına sonda bile takıyolar)

- Mide bulantısını durdurma için düalar var!
- Karın ağrısı için düalar var!
(İç hastalıkları duası, doktorlar pok yemiş tüm doktorlar bıraksın işi, imam olsunlar, dua forever)

- İktidarsızlık için düüüaaağğğlar vaaar!
(Wuhuhuuu, konu yine bacak arasına geldi, holeeey... Cinsel İşlev Bozukluğu uzmanları boşuna varmış meğersem, viagra miagraya da gerek yok, düayı bi okuyomuşsun 100 huriyi zangırdatacak, 5 karyolayı arka arkaya kıracak, belediyede asfalt kıran işçilere çükünle yardım edebilecek kadar iktidarlı oluyomuşsun, hey meaşallah yavrum benim düaya gel)

Daha böyle onlarca salladı, neler sallamadı neler. Hem böyle her ota iyi gelen dua var diye palavra sıkıp anlatıyo, hem de rahatsızlık geçirdiğinde acile, hastaneye koşuyo. Eyyy Hz.Palavracı, madem öyle dualarınla iyileşsene ne işin var hastanede ?
Yap bi ambulans duası ambulans gelsin,
Yap bi serum duası serum takılsın,
Hemen akabinde yap bi mide ağrısı duası ağrın geçsin,
Olmadı mı, kist falan mı çıktı? Yap bi operasyon duası, Prof.Dr.Melekler gelip ameliyat etsin.
Sonra oku bi eve ışınlanma duası, cinler seni eve ışınlasın falan.
Ne uğraşıyosun olum bu kadar dua var ve bu dualar GERÇEKTEN işe yarıyo ise?

Sana bu duaların sadece ne işe yaradıklarını söyleyeyim mi ben?
1) Kitap yazıp satarak para kazanmaya
2) Cahilliği zirve yapmış, otta bokta keramet arayan halkı kandırmaya
3) Kendine daha fazla boş beyinli köle yaratıp istediğin gibi kullanmaya

TANRIYLA MI GÖRÜŞECEKSİN? DAĞA ÇIK

Yazan: A.Kara
dağın tepesinde Allahla görüşen, din, din ve mitoloji, islamiyet, tanrıyla dağda görüşen, tanrıyla görüşmek için dağa çıkma hikayeleri, yahudilik, neden hep dağda görüşülüyor, Daha büyük dinler yokken onlardan çok önce bile, şuan adına mitoloji dediğimiz inançlar zamanında Minos, Dicta dağına çıkıp Tanrı Zeus'dan kutsal kanunları öğreniyodu (yalnız başına). Sonra onlarca ilahi sayılan kişi hep bir yerlerde dağlara çıkıp Tanrıyla konuştu, hep yalnızlardı ve nedense Tanrı hep onlarla dağda konuşmayı seviyordu, sanırım inanılan Tanrı dağ zirvesindeki açık havayı çok seviyo, orada güneş ışınlarıyla çay demleyip mangal keyfi yapıyodu.

Ondan olsa gerek hep dağın tepesine çağırıyodu vahiy vermek için. Minos'tan sonra farklı toplum ve kültürden yüzler, binler çıktı dağlara, Tanrıyla konuştuk hatta messengerdan ekledik dediler, hepsinin Tanrısı başkaydı, hepsi başka şeyler dedi, dağa çıkan çıkanaydı, bitmek bilmedi, hatta zannedersem dağcılık sporu bu şekilde gelişmiş olmalı. İsa, Musa, İbrahim, Muhammed vs. diye uzadı gitti dağa çıkıp yaratıcıyla konuşanlar. Bence bu işte bi iş var, hep dağ hep dağ, bu dağlarda bir şeyler var. He bu arada bende geçen dağa çıkıp Tanrıyla konuştum, bu gala daşlı gala cingılı daşlı gala, eğer yersen aybala...

İBRAHİM PEYGAMBERİN KARISINI FİRAVUNA SUNMASI

Yazan: A.Kara


İBRAHİM PEYGAMBERİN KARISINI FİRAVUNA SUNMASI


Bilindiği gibi, dinlerin temelinde mitoloji ve kendilerinden önceki inanışlar yatar. Bunun en basit örneklerinden biri de bu olaydır. Çünkü İbrahim'in karısı Sara'yı Firavuna sunması olayı, hem en eski bilinen uygarlık olan Sümerlerde, hem Hristiyan kaynaklarında, hem de bazı İslam kaynaklarında geçer. Yani her zamanki gibi, öncekinden alıp uyarlama durumu söz konusu olmuştur.

Muazzez İlmiye Çığ'ı hepimiz biliyoruz, ya da kadın programları izlemeyenlerinizden çoğu biliyordur diyeyim. Kendisi Türkiye'deki en değerli ve başarılı Sümerologlarından biridir, hatta farklı dillerdeki birçok yazıyı okuyabilen bu ülkedeki sayılı insanlardandır. Kendisi bu olayı yazdığı kitabında uzunca, detaylıca anlatmış.

İbrahim ile ailesi Muazzez Hanımın her zaman ilgi konusu olduğundan bu konunun üzerine düşüyor ve iyice araştırmaya koyuluyor. Yaptığı araştırma ve arkeoloji çalışmaları ve eski kitabeleri incelediğinde onu gerçekten şaşırtan bir hikaye ile karşılaşıyor. Özet geçmek gerekirse olay şu:

Tevrat araştırmacıları aslında bu hikayeden haberdar ve oldukça rahatsızlar, yüzyıllardır araştırıyorlar, çünkü bilindiği gibi İbrahim tüm ilahi dinler için önemli bir peygamber, hatta İbrahimi dinler diye geçiyorlar. Fakat dinlere ismini veren ve peygamber dedikleri bu zatın karısını firavuna sunmasını öncelikle Tevrat araştırmacıları, sonrasında ise bu olayı duyan kimse hazmedemiyor.

Bir peygamberin yalan söylemesi komik ve yanlış değil midir? Üstelik bir kerede değil. 2 kere karısı Sara için Firavuna "benim kardeşim" diyor, üstelik bunun en büyük sebebi de can korkusu. Yani İbrahim, önce can sonra canan lafını uygulayarak canı için karısı Sara'yı kardeşi olarak tanıtıyor ve Firavuna 2 kez yalan söylüyor, bu da yetmezmiş gibi hatalı olan kendisi olmasına rağmen, bu olayın sonunda Firavun cezalandırılıyor; ki bu da akla "Bu ne biçim adalet yahu" sorusunu getiriyor.

Tevrattaki bu hikayenin Sümerlere dayandığını fark eden Muazzez Hanım çok şaşırıyor ve iyice araştırmaya koyulup konuyu gün yüzüne çıkarıyor. Kumran Kitabeleri incelenince fark ediliyor ki Sümerlerdeki kutsal evlenme efsanesinden motif ve alıntılar var. İsrailli yazarlar Babil'lerin elinden kurtulup yurtlarına dönerken (Babil'ler, saldırı düzenleyerek Sümerlerin uygarlığına son vermiştir), daha önce tutsak oldukları yerin kültüründen, Sümerlerin bu efsanesini de beraberinde getirerek, akıllarında kalan kısımlarıyla yeni efsaneler üretmişler. Aynı şekilde İslam yazarları da bu efsaneden kendilerine hadisler üretmişler.

İbrahim için uydurulan bu serüven, bu öykü benzer şekilde İslam hadislerinde, Kumran kitabelerinde ve Tekvin (Baba) de geçiyor.

Tekvin Bab'da geçen olay:

Ve memlekette kıtlık oldu, ve Abraham orada misafir olmak üzere Mısır'a gitti. Çünkü memlekette kıtlık ağırdı ve vakii oldu ki Mısır'a girmesi yaklaştığı zaman karısı Sara'ya dedi "İşte, biliyorum ki sen görüşünü güzel bir kadınsın ve olur ki Mısır'lılar seni görünce bu onun karısıdır derler ve beni öldürürler fakat seni sağ bırakırlar. Senin yüzünden bana iyi davranılsın ve senin sebebinle canım yaşasın diye onun kız kardeşiyim de. Ve vakii oldu ki Abraham Mısır'a girdiği zaman Mısır'lılar kadının çok güzel olduğunu gördüler ve Firavunun emirleri onu gördüler.
Buradan sonra olay şöyle devam ediyor, Sara'yı gören Mısır'lılar gidip Firavuna kadını methediyorlar. Böylece kadın Firavunun sarayına alınıyor. Bu sayede İbrahim'e karşı iyi davranılıyor, daha doğrusu İbrahim, karısı olduğunu söylediğinde canından olacağını sandığı için böyle düşünüyor. Sonrasında İbrahim'in koyun, sığır, köle, dişi eşekleri, cariyeleri ve develeri oluyor.

Tekvin Bab'da yazan şekliyle devam:
Ve Rab, Abraham'ın karısı Sara'dan dolayı Firavunu ve onun saraylarını büyük vuruşlarla vurdu, ve Firavun Abraham'ı çağırıp dedi "Bana bu yaptığın nedir? Bu senin karın olduğunu niçin bana bildirmedin? Niçin bu benim kız kardeşimdir dedin? Ben de onu karı olarak aldım. Ve şimdi işte karın al ve git. Ve onların hakkında Firavun adamlarına emretti ve onu ve karısını ve kendisine ait olan her şeyi gönderdiler.

İbrahim peygamberin karısını firavuna sunuşu, ibrahimin karısı sarayı, İbrahim peygamber yalan, Firavunun İbrahimin karısı ile, din, islamiyet, yahudilik, İbrahim ve Sara, hristiyanlık,

İslam hadislerinde bu olay şöyle geçiyor, Ebu Hureyre, Muhammet'ten alarak aktarıyor.
Aktarılan ise şu:

İbrahim Sara ile sefer etmiş ve orada bir melik hükümdarmış. Bu zalime yeni biri çok güzel bir kadınla şehrimize katıldı diye haber gidiyor. Bunu duyan melik, şehrine giren İbrahim'e haber gönderiyor ve diyor ki "Ya İbrahim, yanındaki kadın neydi?" Bunun sonucunda İbrahim "Hemşirem" diyor. Sonra İbrahim dönüp Sara'nın yanına gidiyor ve "sözümü tekzip etme, ben bunlara senin için kız kardeşimdir dedim, Allah'a yemin ederim ki yeryüzünde benden senden başka iman eden hiç kimse yoktur" diyor. Hazreti Halil Sara'yı Melik'e gönderiyor ve Melik Sara'yı kıyam ediyor. Sara'da abdest alıp namaza duruyor ve "Ya Rab, ben sana ve peygamberlerine iman ettim ise, ben kadınlığımı zevcimden başkasına ebedi muhafaza eyledimse, benim üzerime şu kafiri musallat etme" diye dua ediyor. O an Melik'in boğazı tıkanıyor ve nefes almayıp tepinip yere vurmaya başlıyor, bunun sonrasında Melik hemen saraydaki kurenasına "siz bana muhakkak bir şeytan göndermişsiniz. Bu kadını İbrahim'e geri verin. Hacer'i de Sara'ya veriniz dedi. Sonrasında Sara İbrahim'in yanına döndü ve ona "Anladın mı zevcim? Allah kafiri cezalandırdı ve bir cariyeyi de bize hizmetçi verdi" diyor.

Bu konu Buhari'de şöyle geçer:
Rivayete göre Hz. İbrâhim eşi Sâre ile birlikte yolculuk sonunda bir şehre varmış, güzel bir kadının şehre geldiği haberi krala bildirilince İbrâhim’den yanındaki kadının kim olduğu sorulmuş, o da kardeşi olduğunu söylemiş ve Sâre’ye de kendisini yalancı çıkarmamasını tembih etmiştir. Kral bunun üzerine Sâre’yi saraya aldırmış ve ona sahip olmak istemiş, Sâre ise hemen abdest alıp namaza durmuş ve namazın bitiminde, “Yâ rab! Sana ve peygamberine imanım, bu güne kadar namusumu eşimden başkasına karşı muhafaza etmem hürmetine bana şu kâfiri musallat etme!” diye dua eder. Bu yakarış üzerine kralın derhal nefesi sıkışır, horuldamaya başlar, hatta nefessizlikten boğulacak hale gelir. Bunun üzerine Sâre, “Allahım! Eğer bu adam ölürse onu bu kadın öldürdü denilir” diye endişelenir. Bir süre sonra kral normal hale döner ve tekrar Sâre’ye yönelir. Her teşebbüsünde aynı hal başına gelince kral, “Siz bana muhakkak bir şeytan göndermişsiniz. Bu kadını İbrâhim’e geri gönderin ve Hâcer’i de Sâre’ye verin” der.

İbrahim peygamberin karısını firavuna sunuşu, ibrahimin karısı sarayı, İbrahim peygamber yalan, Firavunun İbrahimin karısı ile, din, islamiyet, yahudilik, İbrahim ve Sara, hristiyanlık,

Sara bu sefer de Kral ve Horkanos ile;
İsa'dan önce veya sonra 50 yıllarına ait Ölü Deniz yakınında Kumran mağaralarında bulunan yazma eserden Sara'nın hikayesi:

"Onun yüzüne bakınca o ne kadar güzel, saçları ne ince, gözleri ne kadar güzel, burnu ne hoş, bütün ışıltılar onun yüzünde, göğsü nasıl güzel (azgın herif), beyazlığı ne sevimli, kollarının görünüşü ne biçimli, elleri ne kadar uygun (neye?), avuçları ne hoş, parmakları uzun ve ince, bacakları ne güzel, kalçaları kusursuz, kızların ve gelinlerin hiç biri onun kadar güzel değil, hepsinin üstünde çok akıllı bir kadın" diyor ve kral ile iki arkadaşı Horkanos'un bu sözlerini duyuyor. Üçü de tek adam gibi konuşuyorlardı, kral onu çok görmek istedi, onu getirmeleri için adam gönderdi. onun güzelliğine hayran kaldı ve onu karılığa aldı ve beni öldürmek istedi. Sara krala "O benim erkek kardeşimdir" dedi. "Ben Abraham'ı kurtarmadım, onu öldürtmedim" Abraham "bu benim için iyi" dedi. Ve ben Abraham, Sara'nın benden zorla alındığı gece üzüntüyle ağlarken kardeşinin oğlu Lut'da benimle ağladı. Önce büyük bir üzüntüyle gözlerimden yaşlar akarak dua ettim."Bütün dünyanın efendisi sen, en yüce Tanrı, bütün kralların ve beylerin efendisi, onları yargılayan sen, kutsal! dinle şimdi. Mısır Firavunu Zoan benim karımı elimden aldığı için senin önünde ağlıyorum, onu benim için yargıla, güçlü elini onun ve evindekilerin üzerine indir ve bu gece karımla beraber olmasın. İnsanlar senin yeryüzü krallarının efendisi olduğunu bilsinler ve ben ağlıyorum, acı içindeyim". Duaları işiten Tanrı, O gece Firavunun evine bulaşıcı bir hastalık taşıyan rüzgar gönderiyor. Rüzgar öyle güçlü ki Kralı ve tüm evini yakalıyor. Sonrasında kral 2 yıl boyunca kadının yanına yaklaşamıyor. O sürede bu hastalık git gide güçleniyor ve daha acıklı, sert bir hal alıyor. Mısır'ın bütün doktor, sihirbaz ve bilginlerini çağırıyor fakat hiçbirisi iyileştiremiyor. Rüzgar onları da vuruyor ve kaçırıyor.
Yazıt devam ediyor;

Sonra Horkanos bana geldi ve kral için dua etmem, elimi onun üzerine koyarak yaşatmam için bana yalvardı. Lut ona dedi ki "Abraham benim amcamdır, karısı Sara kralla olduğundan kral için dua edemez, git krala karısını kocasına geri göndermesini söyle. O zaman dua edecek ve kral da yaşayacak." Bunu duyan Horkanos krala giderek "Kralım, beyimin başına gelen bütün bu felaket Abraham'ın karısı Sara'nın yüzünden, Sara'yı kocası Abraham'a geri ver. Bütün bu bela başından gidecek ve sen yaşayacaksın. Kral bana "Sara'nın uğruna bana neler yaptın, sen bana onun için kız kardeşim dedin, o yüzden ben onu karım olarak aldım, karını al, Mısır ülkesinden çıkıp git ve şimdi benim için dua etki evimden ve benden bu felaket uzaklaşsın."
Bunun üzerine Abraham dua etmeye başlıyor, elini başına koyuyor ve dua edince bela onun üzerinden ayrılıyor, fena rüzgar da geri çekiliyor ve o yaşamaya devam ediyor.
Yazıttan devam ediyorum;
Ve kral bana bunun bozulmayacağına yemin ettirdi, kral bana ince keten elbiseleri ve Hacer'i verdi (bonus hediye) ve beni götürecek insanları da belirledi. Ve ben bol sığırlar, gümüş ve altınla zengin oldum ve Mısır'dan ayrıldım. Kardeşimin oğlu Lut da benimleydi. Lut'un da büyük malları vardı ve oradan birde karı aldı.
Devamında Abraham, bu metinde Sara için neden kardeşi dediğini şu şekilde açıklıyor:
Biz ülkemizden geçtik, Mısır'a girdik, Ben Abraham Mısır'a girdiğimiz gece bir rüya gördüm, rüyamda birer sedir ve hurma ağacı vardı. Adamlar geldi, sedir ağacını kesip kökünü çıkardılar, fakat hurma ağacını bıraktılar. Hurma ağacı ağlayarak dedi ki "Sedir'i kesmeyin". Hurma ağacının hatırına sedir ağacı kurtarıldı. O gece uykudan uyanınca Sara'ya "karım ben bir rüya gördüm ve rüyadan çok korktum" dedim. Ve o bana "rüyanı söyle, bileyim" dedi.
Sonrasında eşine gördüğü rüyayı anlatmaya başlıyor, Sara ona rüyanın anlamı olarak "seni öldürmek için arayacaklar, beni bırakacaklar" diyor.
Metinde bozuk olan kısımlardan sonra yazı şöyle devam ediyor:
Sara, o benim kardeşim diyeyim, ben senin için yaşayacağım, ruhum seni kurtaracak. Ve Sara önce benim söylediklerim için ağladı...

Kaynak: Muazzez İlmiye Çığ
"İbrahim peygamber Sümer belgelerine ve arkeolojik buluntulara göre" yayını
Buharî, Enbiya 8; Müslim, Fezail 154
Buhârî, “Büyûʿ”, 100; “Hibe”, 26, 28

BUNDAN SONRA ADIN İSRAİL

Yazan: A.Kara
bundan sonra adın israil,din,yahudilik,mukaddes kitap,israilin kuruluş,Allahla güreşen Yakup,tanrıyla güreş, din ve mitoloji, Hz Yakup, din ve mitoloji, israil adı, mizah,
Yıllar önce koyu Müslümandım denebilir, süt katılmamış nescafe bile yanımda daha açık kalırdı; ne kendi dinimi nede başka dinleri hiç araştırmaz, incelemezdim;  Fakat zamanla tabularımı yıkmaya ve dinleri antik çağlardan günümüze kadar araştırmaya başlamıştım yoksa içim rahat etmeyecekti be hacım. Yaşamayan bilmez, inanç konusunda yaşanılan iç savaşlar çok pistir nan; öyle böyle değil yani. Deistliğe giden yolda dinlerle ilgili çok enteresan şeylere rastladığım oldu :) Mesela geçenlerde Mukaddes kitaplarla ilgili bi belgesel izlerken istemeden güldüğüm bi bölüm vardı efem. Aslında çok önemli bir şey ; okuyunca nedenini idrak edeceksiniz :)

Yok efem neymiş İbrahim'in torunu Yakup dağın tepesinde Tanrıyla güreşe tutuşmuş, gün ağırıncaya kadar güreşmişler :) Gülmeyin nan harbi güreşmişler, melekler yağlamış bunları bi güzel :P Koskoca Tanrı Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca "bırak beni gün ağırıyo" demiş; bahaneye bak daha neler, oldu olucak "sevgilim tostunu yemiş beni bekliyo bırak elimi" yada "karanlıktan korkarıııaaam" deseydi.

SonraYakup "beni kutsamadıkça seni bırakmam" demiş; yani bi nevii "bana str buffu ver" demeye getirmiş işi.
Bunun üzerine Tanrı demiş ki "Bundan sonra adın Yakup değil Hulk Hogan; çünkü Tanrıyla güreşip yendin". Yoklan yok "bundan sonra adın İsrail" demiş :) "İnternette chat odalarına falan girersen süzme gibi kendi adını yazıp girme tanırlar, İsrail yaz nikneymin olsun" demiş. Yani buff değilde title vermiş Yakup'a. Nan bırakın ya, ne Tanrıyla güreşmesi lan, vaşak mı geçiyosunuz, bide yenmiş he :) E Yuh artık :D Bi ara öyle sardı ki fantastik kitap okuyorum zannettim nan kendimi, acaba Drizzt Dourden olaya nerede giriyo diye az beklemedim yani.

Makarayı bi yana bırakırsak mesajı aldınız mı bilemiyorum; İsrail'in temelini oluşturan anlayışı, isimlerinin aslında nereden geldiğini, kendilerini en güçlü olarak görmelerini vs...

Hiçbiri düşünmüyo mu anlamıyorum, hem Tanrı bizi yarattı diyceksin hem de herşeyi yarattı diyen yüce güçle el ense çekiceksin; yok artık ebenin herekesi.com.

- Nan bi gün çıktım dağa, hava nasılll sıcak, terler kayaya düştüğü an tısss tısss diye buharlaşıyo, o çağlarda güneş kremi falanda yok zaten, dağın tepesinde bekliyorum ki Tanrı gelsin de güreşelim.
- Eee Yakup abi sonra ? sonra ne oldu anlatsana yaa çok heyecanlı.
- Sonra işte baktım geldi bu, kusura bakma Yakupcuğum falan dedi, özür diliyo falan, dedim tamam çokta şey yapma yani neticede Tanrısın sen.
- Hehe, sonra ?
- İşte o sırada gelsene kulağına bişey dicem dedi, yanaştım böyle 30 derecelik açıyla eğilip, o an kurnazlık yapıp enseme bi yapıştı, 1-0 önde başladı anlayacağın.
- Aaa nasıl kurtuldun ?
- O da laf mı nan; israilim olum ben, bi yakaladım bunu ellerinden, taaaaa gün ağırıncaya kadar bırakmadım; sonra pes etti tabiiiğğğ
- Ohaaaaaaaaaa !!! Hemen gidip mağara duvarlarına tweet atıyım bunu !