15 YIL TANRI VE ATEİZM | 11
-Çalıştığım tarla da işçilerin bazıları yayla da koyunların sütünü toplamadıklarını söylüyorlardı, yol olmadığından bahsederlerdi, ben de tarla sahibi'nin yanına giderek yapmak istediklerimi anlattım ve ondan iki tane at istedim parasını yayla döneminden sonra vereceğimi söyledim, tarla sahibi tanıdığım çok mert insandı, olmaz dedi atlar için, şu an kış yaklaşıyor senin atlara bakacak durumun yok, eğer kışın yanım da kalır hayvanlarıma bakarsan bahar geldiğinde de sana iki at veririm anlaşma bu, ben çok sevinmiştim tamam dedim, kışın kalacak yerim ve yemekte olacaktı, baharın iki atımla birlikte süt toplayacaktım. Bahar geldiğinde atları alarak yaylaya doğru yola koyuldum, sütü kime vereceğimi de ayarladım sorun çobanlardan süt alacak çok param olmamasıydı, yaylaları özellikle yolu olmayan ve kötü olanları seçiyordum, yayla da çobanların yanına giderek süt topladığımı söylüyordum neredeyse bütün çobanlar buna çok sevinmişlerdi, çobanlara topladığım sütlerin parasını da haftalık vereceğimi onlar da önemli olmadığını önemli olanın sütlerinin alınması olduğunu söylüyorlardı, çobanlardan sütleri alıyordum, güneş doğmadan sütleri atın sırtına koyarak götürür satardım, güneş batana kadar süt toplardım atlar ve ben çok yorulurduk o yayla döneminin en zoru ve acı tarafı geceleri yaylanın çok soğuk olması benimse sadece bir kazağım olmasıydı, ailem aklıma gelir ısınırdım, yayla döneminde çok fazla para kazandım, çobanların paralarını düzenli olarak her hafta vererek güvenini de kazandım, yayla bitiminde köyüme gittim ilk olarak babam, abim ve kardeşimin mezarlarını yaptırdım, mezar taşlarına yoksul olarak yaşadıklarını ve isimlerini yazdırdım dinle ilgili hiçbir şey yoktu, köylü bu duruma çok sinirlenmişti umutları sorgulanıyordu, köyde bulunan bakkala giderek ilk kez ekmek alıyordum bu anlatılmaz bir duygu bunun tarifi bana göre yok çok mutlu olmuştum, bakkalın sahibi veresiye olmaz demişti çok güldüm içimden, canım ne çekerse almaya başlamıştım evime gerekli olan eşyaları televizyon dahi almıştım, köylüler yolda yürürken artık az da olsa merhaba demeye başlamışlardı, köylüler benim nasıl nereden para kazandığımı düşünür ve tartışırlardı bana da soracak bir cesaretleride yoktu, bense köylülerle konuşmak bile istemiyordum, yayla zamanı geldiğin de at sayısını on yapmıştım ve çok paralar kazanıyordum köyde bir çok tarlayı aldım ve şehirden evler, yaylaya yollar açılırken bıraktım süt toplamayı, artık başkaları bana süt topluyordu. Bilimle ilgili olan her kitabı okumaya ve kendimi geliştirmeye başladım, evlendim, bir kızım var dedemin ailesi oldu soyu devam ediyor, bu yıllar içinde de yoksula aç kalanlara çok yardım ettim, köyüme gittiğim zaman evime gelen giden belli olmuyor sen kıyasla, ben acımasız mı olmuştum hayır, gösterilen saygı kime bana mı, hayır bir kağıt parçasına ben de değişen hayatımdan inancı çıkarmak oldu neden biliyor musun? Ben, babam, abim, kardeşim ve dedem tanrıyı aradık, umut ettik anlatılan tanrı yardım eder diye.
Derin bir sessizlik sarar her yanı, Ramadan, Barış’ın gözlerine uzun uzun bakar.
Ramadan:
- Kaç yıl oldu tanrıyı arayalı?
Barış bir anda irkilir, yılları unutmuştur zaman sanki kaybolmuşcasına ürperir birşey söyleyemez.
Ramadan:
- Gelecekle ilgili umudun yok muydu? Aynaya bak kendine sor yılların nasıl geçtiğini ne için olduğunu sor, hayallerine ulaştın mı? Yoksa uzaklıştın mı? Denize balık tutmak için gittiğinde bir kaç sefer mutlaka balık yakalarsın, senin yanına ilk geldiğimde tanışmak için geldim aslında, köylüler seni o kadar anlatıyordu ki, bu kim dedim içimden öğrenmek istediğim insanlığını bulmuş muydu? Evet dedim tanıştığımızda, koyunların sütünü yıllar sonra kendim almak istedim neden biliyor musun? Seni daha iyi tanımak ve dost olmak için, baktığımda dostum dediğim insan eriyor, hayallerinden uzaklaşıyordu senin görmeni sağlamaya çalıştım olmadı umuduna yenildin hayallerin çok uzaklaşmıştı artık buna da ben katlanamıyordum, yıllar sonra bunu bir şekilde öğrenecektin fakat ortada hayallerin de kalmıyacaktı bu sana daha fazla acı verecek, umudun boş olduğunu anladığında yılların nasıl kaybolduğunu anlayacaktın.
Ramadan, yavaşça kalkarak Barış’a tebbessüm eder, çok da üzgündür, arabadan bir ayna alır Barış’ın yanına bırakır, oradan ayrılır. Barış, düşünceler içinde kaybolur, aynaya bakar saç ve sakalları uzamış olduğunu farkeder, zamanı hatırlamaz saatler geçer aradan. Artık unuttuğu herşeyi hatırlamıştır;
- Tanrı sana inandığımdan bu yana on beş yıl geçmiş! On beş yıl! Mutlaka tanrı istediklerini verir demişlerdi ben de inandım sorgulamadan sana gecemi gündüzümü dua ederek geçirdim ne için? Koyunların bazılarının ikiz doğmasını istemiştim sana inanmadan önce çok gördüm ikiz kuzuları, otuz altı yaşına gelmişim çok basit bir istekti benim istediğim, ay, yıldız değil, ben aynı yerde evimin çatısı olmayan Barış’ım sen ne yaptın bana, yıllarımı sana dua ederek geçti başka ne yaptım? Söyle bir kere duasız bir işe başladım mı? Annemi, babamı görmedim diye sana sitem ettim mi ? Her yerde seni yüceltmedim mi ? Bir anım duasız oldu mu? Sana inanalar bile bana yardım etmedi, senin adına çok para aldılar neden diye sormadım, niye uçak mı ? Şehirler mi? İstedim bir çatıydı istediğim peki bana bunu anlatacak var mı ? ben de fakirim bir kere sızlandım mı ? Neden ? Fakirim diye isyan ettim mi? Nerde? Bir aç yoksul görsem elimden geldiği kadar yardım etmedim mi? Ne yazık ki üzülüyorum şimdi insanlar insanlığı unutup benim yaptıkları mı sen yaptın diye anlatırlar, seni yüceltenler aslında kendi yaşamları için yaptıklarını daha iyi anladım, ben yaşadığım süre içinde yine yoksul olanlara yardım etmeye devam edecem insan olduğum için, on beş yılım gitmiş çok acı veriyor, yayla da bir dağ dan bir dağa yürümüş olsaydım çoktan adımlarımla en azından insanlar için bir yol açmış olurdum üzülüyorum zavallı görüyorum kendimi.
Barış elinde bulunan bütün din kitaplarını ateşe atmaya başlar sesinin çıktığı kadar bağararak:
- On beş yılımı verdiğim tanrı sadece beş dakika ısınmak içinmiş.
Bu sözleri yüzlerce kez söyler. Öğleden sonra uyanır, koyunların yünlerini kestiği makasla saçını ve sakallarını keser, yeniden doğmuş gibi hisseder kendini, bir anda evini görmek ister, Ramadan gelir o sıra da, Barış arabadan inmesini istemez.
Barış:
- Hemen beni köye götürmeni istiyorum lütfen.
Barış arabaya binerek köye doğru giderler, yol boyunca hiç konuşmazlar, köye geldiklerinde evine bakar çatısı aynı şekildedir. Barış, huzurla arabaya biner ve yaylaya geri dönerler.
Ramadan ve Barış huzur ve mutluluk içerisindedir. Gece geç saatte yaylaya gelirler Ramadan, Barışı’ı bırakarak gider. Barış koyunları kontrol ederek uyur, sabah olduğunda koyun sürüsü, köpekler ve atı Barış’ı sanki tebrik edercesine bakarlar, Barış çok sevinçlidir, çay ve kahvaltı hazırlarlar, kahvaltısını yaparken, Barış sevinçle ayağa kalkar:
- Artık yalvarmak yok çok çalışmak var.
Koyunların yünlerini kesmeye başlar, akşam olmadan sütleri sağar, hazır eder, koyunlar sütleri artmıştır daha fazla süt verirler, Barış çok sevinir, aradan iki hafta geçmiştir, bir gece yarısı köpeklerin sesleriyle uyanır baktığında bir arabanın uzaktan geldiğini görür, araba bir gelir durur sonra tekrar gelir bir sorun olduğunu düşünür, köpekleri ve fener alarak arabaya doğru gider, arabanın içinde bir kişi olduğunu görür.
Barış:
- Merhaba, sorun olduğunu düşündümde geldim.
Kişi arabadan inerek sarılır, çok korkmuş bir hali vardır.
Yabancı:
- Ayı çıktı karşıma ne olduğunu anlamadan hangi yola girdim bilmiyorum arabanın yakıtı da bitti.
Barış:
- Gel benle yanımda kal, sabah dostum gelecek aracın için mutlaka yakıt buluruz, burası güvenli, köpeklerden korkma, ben Barış.
Yabancı:
- Ben Abdül, çok sevindim karşıma çıktığın için.
Barış, Abdül’ü alarak kaldığı yere götürür, hemen çay demler, ekmek ve peynir getirir, gülerek:
Barış:
-Turşucuda turşu, çobanda da peynir olur.
Abdül:
- Çok açıkmıştım, teşşekkür ederim.
Barış:
- Herkes aynısını yapar eminim.
Abdül:
- Ben emin değilim.
Çaylarını içmeye devam ederler, Barış’ın gördüğü ayılar gelir aklına.
Barış:
- Ayıları nerde gördün, bende buralarda görmüştüm.
Abdül, biraz daha rahatlamıştır.
Abdül:
- Göl kenarında, göle bakarken bir anda arabanın yanına gelmişler, ben de gölün alt tarafındaki ormanın kesimini aldım genelde akşamları gölü izlemeye giderdim. Ayıları gördüğüm anda korkuyla nereye gideceğimi bilmeden sürdüm, hava yeni kararmıştı korkunun verdiği etki ile olmalı sanki ayılar benim peşimden geliyor zannettim buraya geldim nerden nasıl bilmiyorum sen olmasan sabahı göremezdim eminim.
Barış:
- Bazen olur insana neye inanıp inanmıyacağını bilemez, boş ver geçti.
Abdül:
- Bu dağ başında yalnızlık zor olmuyor mu?
Barış, gülümseyerek:
- Para kazanmaya çalışıyorum, tabiki zor, küçüklüğümden beri çobanım.
Abdül:
- Bilirim para kazanmanın zorluğunu ben de çok zor günler geçirdim neyse, eğer ağaçla ilgili bir ihtiyacın olursa mutlaka benim yanıma gel lütfen yardımcı olurum.
Barış’ın aklına evinin çatısı gelir:
- Öğrenmek istiyorum sadece merak ettim, evimin çatısını yaptırmak istiyorum ne kadar ağaç gider kaç parayı bulur.
Abdül'ün gözleri dolar:
- Sen hangi köydensin.
Barış:
- Buraya uzak kalır ak ağaç köyünden.
Abdül, Barış’a sarılır:
- Seni duydum çok kişiye iyilik yapmışsın, seni çok söylerler anlatırlar, tanışmak bu gecenin karanlığında oldu.
Abdül bir kez daha Barış’a sarılır.
Barış:
- Ben her insanın yapması gerekeni yaptım.
Abdül, tebbessüm ederek güler:
- Dünya üzerinde insan sayısı artı fakat senin bahsettiğin insanlardan kalmadı ne yazık ki, sen zor durumda olsan sana kim yardım eder.
Barış, çok duygulanır bir cevabı yoktur, düşündükçe üzülür. Abdül, Barış’ı anlatılanlardan duygulu ve onurlu olduğunu çok iyi bilir.
Abdül:
- Neyse boş ver, evin kaç metre biliyormusun.
Barış, heyecanlanır ilk kez evi için konuşur, gözleri dolar.
- Bilmiyorum metre olarak, köy evi bildiğin tek katlı üç odalı, ben sadece bir odayı kullanabiliyorum.
Abdül üzgündür:
- Çok yorgunum yatalım mı?
Barış:
- Tamam.
Yatakları açar yatarlar, Barış evi için konuşurlarken ne oldu, her halde yorgun olmalı diye düşünür. Barış, sabahtan kalkar sütleri hazır eder, çayı demler peyniri ve ekmeği getirir, o sırada Ramadan gelir. Abdül uyur, Barış, olanları anlatır, Ramadan, Abdül’ün arabasına yakıt koyar, sütleri alarak gider. Abdül bir süre sonra uyanır:
Diğer sayfalar: