HABERLER
Dini Haber

BICENTENNIAL MAN (ASIRLIK ADAM)

Yazan: A.Kara
Asırlık adam filmi, Bicentennial Man filmi, Bilim kurgu filmleri, En iyi bilim kurgu filmleri, film önerisi, İnsan olmaya çalışan robot, Robot konulu filmler, tavsiye film, Yapay zeka filmi, 1999 yapımı olan dram ve komedi içerikli bu bilim kurgu filmi gerçekten geleceğe, robot teknolojisine ve android vb. yazılımlara dair bazı ihtimalleri gözler önüne seriyor, bunu yaparken de bazen ağlatıp, bazen güldürüyor.

Zengin bir iş adamı olan Richard Martin ailesi, özellikle de çocukları için bir robot satın alır. Aldığı robot normalde söylenen işleri yapması için üretilmiş, bir nevi "uşak" yazılımına sahiptir. Fakat bir süre sonra Richard bu robottaki tuhaflıkları fark eder çünkü onda normal yazılımın dışında öğrenebilme yeteneği (üretici firmaya göre"hatası") vardır. Yinede Richard onu geri vermez çünkü öğrenebilir olması ona göre bu robotu diğerlerinden özel yapmaktadır. Filmin enteresan gidişatında ise, ölümsüz olan bu robotun Richard'ın aile fertlerini sürekli ölürken görmesi sonucu farklı bir arayışa girmesi konu alınır. İşte film asıl buradan sonra daha da deli bazı ihtimallere yer verir fakat maalesef sizlere anlatamam, izleyip görün :)

Kahkaha, dram ve bilim kurgu istiyorsanız, farklı senaryosu ve Sam Neill, Robin Williams gibi yıldızların yer aldığı bu mükemmel yapımı mutlaka izleyin, görüşmek üzere.

UPGRADE (GELİŞİM)

film önerisi, Bilim kurgu filmleri,En iyi bilim kurgu filmleri,Upgrade filmi,Gelişim filmi,Upgrade (gelişim), tavsiye film,
Grey Trace eşi ile giderken bindikleri araba aniden saldırıya uğrar ve eşini gözünün önünde katlederler. Grey ise bu saldırı sonucu felç geçirir. Bir süre sonra milyarder bir mucidin teklifi üzerine geliştirilen çipin kendine takılmasına gizli bir anlaşma ile onay verir. Stem isimli bu yapay zeka çipi sayesinde git gide gelişen Grey eşinin intikamını almak üzere yola çıkarken en büyük yardımcısı beyninde yetkisi olan STEM isimli yapay zeka çipidir. Grey'i filmin sonunda birçok sürpriz beklemektedir.
Geleceğe dair yapay zeka konulu filmleri seviyorsanız bu filmi mutlaka izlemelisiniz.

Yazan: A.Kara

DİNLER ÖNCESİ İNSANLIK

A,din, Bilimsel, Antik tarih, tarih,Dinler öncesi insanlık,İlk insanlar ve din,Dinler yokken insanlar,Dinlerin temeli nasıl oluştu?,Dinler öncesi öykü anlatımı,Neandertaller,
DOĞA ÜSTÜ İNANIŞLAR ÖNCESİ İNSAN TOPLUMU NASILDI?

Daha önce hiç toplumunların dinin ortaya çıkmasından önceki durumunu merak ettiniz mi?

Geçtiğimiz on yıl içerisinde yapılan birçok keşif sayesinde insanlığın yazılı tarihlerden çok daha erken bir zamanda var olduğunu ve dinin bize neler anlattığını anladık.

Yani, insanlık bölünmeye ve farklı Tanrılara tapmaya başlamadan önce tam olarak ne yapıyordu?
Dinin tarihsel kökenlerini psikolojik veya sosyolojik köklerinden ayırmalıyız.

İnsanın evriminde ortaya çıkan ilk dini davranışların nispeten yakın bir tarihte olması muhtemeldir. Araştırmacılar bunun Orta Paleolitik dönem olduğunu söyler ve davranışsal modernliğin bir yönünü oluşturur. Ayrıca dilin kökeni ile aynı zamanda olduğu görünür.

Birçok araştırmacı homosapienlerin öncesi ilk insanlarda dini davranışa dair kanıtların reddedilemeyeceğini belirtmektedir.

Araştırmacılar bilhassa bir bireyle, birlikte gömülü bir dizi eseri içeren ve özellikle dinsel pratiklerin ilk saptanan biçimlerinden biri olarak düşünülebilecek bir dizi eseri içeren cenazelere işaret ederler. Çünkü bunlar "dünyevi yaşamı aşan merhum için bir kaygıya” işaret edebilir"

Kanıtlar Neandertallerin ölülerini bilerek gömen ilk hominidler (insan) olduğunu göstermektedir.
Bunun örnekleri Irak'taki Şanidar, İsrail'deki Kebara ve Hırvatistan'daki Krapina mağarasıdır.

Ancak bazı akademisyenler bu bedenlerin laik nedenlerle manipüle edilmiş olabileceğini iddia etseler de bu iddiayı destekleyen herhangi bir kanıt bulunmamaktadır.

Arkeologlar Neanderthal toplumlar gibi Orta Paleolitik toplumların da birçok insanın mezarlar dışında bir tür totemizm veya hayvanlara tapınma uygulamış olabileceğini öne sürüyorlar.

Bununla birlikte bilim adamları dini davranışların dünyanın dört bir yanındaki farklı kültürler arasında geniş ölçüde değişmesine rağmen geniş anlamda dinin tüm insan topluluklarında bulunan evrensel bir kültürel kimlik olduğunu belirtmiştir.

Ama nerede başlamıştır?

Oxford'un Çalışması: İnsanoğlunun inançlı olmasının nedeni EVRİM sırasında bu düşüncenin içine işlemiş olmasıdır.

Oxford Üniversitesi'nden uzmanlar tarafından yapılan bir çalışmada insanlığın inançlı olmasının nedeni için EVRİMİ ve bu süreçti bağlantıyı gösteriyorlar. Oxford Üniversitesi'ndeki Evrimsel biyoloji uzmanı Dominic Johnson'ın belirttiği gibi insanın bir yaratıcıdan olan korkusu onu tamda bugün olduğu şeye dönüştürmüştür. Bu da dinlerin ve Tanrı inancının evrimin bir sonucu olabileceği anlamına gelir.

Hikaye anlatımı, mitler ve bağlar dinlerin temelleri mi?

Birleşik Krallıklı uzmanlar tarafından yeni kabileler arasındaki ilişkilerin kurulması için “evrensel” bir araç olarak hizmet ettiklerini düşünen yeni bir bakış açısı sunulmaktadır.

Buna “tarih öncesi diplomasi” diyorlar.

University College London'daki antropologlar, Nature Communications dergisinde yayınladıkları bir araştırma ile antik halkların hikayelerinin ve mitlerinin halkı birleştirmenin bir aracı olduğunu ortaya koydular.

Birçok antropolog dinlerin sosyal düzeni korumak ve üyeler arasındaki bağlantıları güçlendirmek amacıyla ortaya çıktığı teorisini kabul etmektedir.

Ancak yeni bir çalışmaya göre eski halkların ilişki kurmasının başka yolları da vardı çünkü ilk dinler 13.000-15.000 yıl önce ortaya çıkmıştı.

İngiliz Üniversitesi'nin çalışmasının ortak yazarlarından biri olan Andrea Migliano, Filipinler'in yerli bir kabilesi olan Agta'nın hayatını inceleyerek şöyle dedi: "onlar avcı ve toplayıcılar, yeni teknolojilere ve modern topluma habersiz yaşıyorlar."

Araştırma sonucu hikaye anlatımının avcı-toplayıcı toplum davranışları üzerindeki etkisinin ve bireysel düzeydeki faydalarının yetenekli bir hikaye anlatıcısı olma özelliğini keşfedildi.

İngiltere'den araştırmacılar toplumun ve dinin davranışını anlamak için Agta'nın onlara kabilesinin hikayelerini ve geleneksel masallarını anlatmasını istedi ve öykülerin çoğunun işbirliğinin değerinin, sosyal normların öneminin, cinsiyet eşitliğinin merkezinde olduğunu ve çatışmaların çözümü için bir araç olarak şiddet kullanımının yasaklandığını fark etti.

Dahası ister erkek olsun ister kadın, en iyi hikaye anlatanların kabileleri içinde avantajlara sahip olduğu görülmektedir. Diğer üyeler onlara özellikle saygı duyuyorlardı ve iyi hikayeci olan bu kişiler diğerlerinden ortalama birer fazla çocuğa sahiptiler.

Ayrıca bilim adamları hikaye anlatımı geleneğinin daha sonra ortaya çıkacak olan dinlere bir prototip olarak hizmet ettiğini yani dinlere zemin hazırladığını tahmin ediyorlar.

Araştırmacılar "yetenekli öykü anlatıcıların sosyal kişileri eş olarak tercih ettiklerini ve daha fazla üreme başarısına sahip olduklarını, öykü anlatma gibi grup yararı davranışlarının bireysel düzeydeki seçim yoluyla evrimleşebileceği bir yol sağladığını" belirtiyorlar.

Yazan & Çeviren: A.Kara

ANTİK İNKA'DA İLERİ SEVİYE BEYİN CERRAHİSİ

Antik tarih, Bilimsel, Antik medeniyetler, A, İnkalar, İnka toplumu, İnka'larda gelişmiş beyin ameliyatı, İnka'larda kranial anatomi, İnka toplumunda tıp, A, İnkalar hakkında bilinmeyenler
Anlaşıldığı üzere antik İnkalar uzmanların kabul etmeye istekli olduğundan çok daha gelişmiş bir toplumdu. Yeni yapılan çalışma kanıtlamıştır ki antik İnka medeniyeti kafatası cerrahisinde Amerikan İç Savaşında görev yapan doktorlardan çok daha iyidir.

Buna rağmen, birçok yazar ve akademisyen Kolombiya öncesi medeniyetlerin bazılarının oldukça gelişmiş olduğu konusunda hemfikirdir. Birçok Aztek ve Maya medeniyetinin keşiflerinin Avrupa merkezleri kadar ilerlediği görülmektedir.

Günümüzde uzmanlar İnkaların gelişmiş kraniyal ameliyatlar yaptıklarını keşfettiler. Dünya Nöroşirürji dergisinde yayınlanan bir çalışmada İnkaların kazıma, ensizyon ve perforasyon tekniklerini kafatasına mükemmel bir şekilde uyguladıkları ortaya çıktı.

Trepanasyon adı verilen teknik, kafa travması, baş ağrıları, epileptik nöbetler ve akıl hastalığının tedavisi için yıllarca dünyanın çeşitli halkları tarafından kullanılmıştır.

Trepanasyon kafatasına bir deliğin açıldığı tıbbi bir prosedür olarak tanımlanır. Bu teknik antik çağlardan beri uygulanmaktadır ve migren, nöbetler, travma, akıl hastalıkları hatta şeytani bir ele geçirilme olayı gibi bazı semptomları tedavi etmek için kullanılmıştır. Ancak yeni araştırmaya göre İnkalar o alanda diğer medeniyetlere göre daha da gelişmişti. Nasıl olduğu bilinmesede her nasılsa İnka'lar bir şekilde anatomi konusunda uzmanlardı.

Antik tarih, Bilimsel, Antik medeniyetler, A, İnkalar, İnka toplumu, İnka'larda gelişmiş beyin ameliyatı, İnka'larda kranial anatomi, İnka toplumunda tıp, A, İnkalar hakkında bilinmeyenler
Konuyla ilgili olarak Miami Miller Tıp Fakültesi'nde tıp profesörü olan David S. Kushner, “Kranial anatomiyi biliyor ve daha çok kanamaya sebep olacak bölgelerden kaçınmış gibi görünüyorlar” dedi.

Çalışmanın sonucundaki bulgular İnka'ların İ.Ö. 400 yılları arasında üzerinde işlem yaptığı 800'den fazla kafatasının değerlendirilmesine dayanmaktadır ve tüm bunlar 1500 yılında Peru'da keşfedilmiştir.

Araştırmacılara göre İnka İmparatorluğu'ndaki bu ameliyatların sonrasındaki ölüm oranı % 17 ile % 25 arasında değişiyordu.

Karşılaştırma yapıldığında ise İnka'lardan yüzyıllar sonra, Kuzey Amerika İç Savaşı sırasında yapılan kranial operasyonlara bakıldığında ölüm oranının % 46 ile 56 arasında olduğu görülüyor.

Bilim adamları İnkaların başarısının nedenini bilmiyorlar ama hijyenin belirleyici bir faktör olabileceğini öne sürüyorlar.

David S. Kushner, “En erkenden en son zamana kadar antik İnka toplumu hangi tekniklerin daha iyi olduğunu ve dura'ya daha az zarar verdiğini biliyordu” diyor.

Beyin etrafını saran bir zar olan dura, sıvı içerir ve enfeksiyonu önler. Uzmanların raporuna göre değişen tekniklerine bakıldığında İnkalar hayatta kalmanın enfeksiyondan kaçınmaya bağlı olduğunubiliyordu.

David S. Kushner bu konuda şunu söylüyor: "Eski Peru'luların enfeksiyonları nasıl önlediklerini bilmiyoruz, ancak bu alanda çok iyilerdi."

Yazan & Çeviren: A.Kara

ARAŞTIRMACILAR 100 MİLYON YILLIK BEBEK YILAN FOSİLİ BULDULAR

Bilim adamları mükemmel bir keşfe rastladılar.
Çin Akademisi'nden bilim adamları Güneydoğu Asya'daki şuan Myanmar olarak bilinen ormanda kehribar rengi bir arkeolojik parçanın içinde kalmış yılanın kalıntılarına rastladılar. Bu şimdiye kadar keşfedilmiş en eski bebek yılan olduğu için arkeoloji ve bilim açısından inanılmaz bir keşif.

Üst Kretase döneminde yaşamış olan yeni türler Xiaophis myanmarensis'in bilimsel ismini aldılar.

Yaklaşık 5 santimetre uzunluğundaki fosilin kafatasını yitirdiği görüldü. Bu yüzden bilim adamlarından oluşan ekip kemiklerin büyüklüğünü, şeklini ve yönünü incelemek için mikroskoplar ve x-ışını taramalarını kullandılar.

Daha sonra araştırmacılar yeni fosilin kemik yapısını, evrimsel kayıtlarda nereye uyduğunu görmek için araştırma yaptılar ve onu mevcut bir yılan fosilinin veri tabanına benzettiler.
Bilim, Arkeolojik buluntular, Bilimsel, 100 milyon yıllık yılan sofili,Yılan fosili,100 milyon yıllık bebek yılan fosili,Dinozorlar çağında sürüngen,Bebek yılan fosili,A
Bu buluş yılanların düşünüldüğünden çok daha önce sualtı ve kıyı bölgelerinden ormanlık ortamlara taşınmış olabileceğini ve yılanların spinal kemiklerini geliştirdiği mekanizmanın milyonlarca yıl içinde çok az değiştiğini ortaya koydu ve araştırmacılar bu bilimsel gelişmeleri raporladı.

Uzmanlar boyutu gerçekten küçük olan bu yılanın bir insan eline sığabileceğini söylüyor. Keşfe katılan uzmanlar sürüngenlerin dünyayı dinozorlarla paylaştığı dönemden bu yana yılanın evrimi hakkında bir fikir verdiğini söylüyorlar.

Bilimsel Gelişmeler dergisinde yayınlanan bir rapora göre, bilim adamlarının uyguladığı X-ışını çalışmaları sonucunda eski kıtasal blog olan Gondwana ile diğer Kretase türleri arasında önemli benzerlikler saptandı.

Bilim, Arkeolojik buluntular, Bilimsel, 100 milyon yıllık yılan sofili,Yılan fosili,100 milyon yıllık bebek yılan fosili,Dinozorlar çağında sürüngen,Bebek yılan fosili,A
Bu keşif sayesinde araştırmacılar yılan omurgasının milyonlarca yıl önce nasıl geliştiğini, özellikle omuriliği birleştiren eklemlerin ve zamanla omuriliğe dönüşen tüpün kapanışının oluşumunu inceleyebilecekler.

Bu kehribar tortuları yapıları gereği fosilleri milyonlarca yıl boyunca mükemmel durumda koruma yetenekleri ile tanınırlar. Bulunan bu kehribar parçalarından birinde bir parça yılan derisi, diğerinde ise bir bebek yılanının iskeleti, 97 omur ve kaburga bulunmaktadır.

KİLİSELER BAĞIŞ İÇİN KART OKUYUCU KULLANMAYA BAŞLADI

Dini Haber, Haberler, Kiliseler kart okuyucu kullanmaya başladı,Kiliseye kart ile bağış,Bağış için kredi kartı kullanımı,İngiltere Kilisesi,ABD Kiliseleri,Kiliselere dijital bağış
DOKUN VE DUA ET!
KİLİSELER BAĞIŞ İÇİN KART OKUYUCU KULLANMA BAŞLADI

Dünya genelindeki binlerce Hristiyan kilisesi artık insanlar üzerinde nakit olarak para taşımadığından bağış toplamak için taşınabilir kart okuyucular veya uygulamalar kullanmaya başladı.

İngiltere Kilisesi'ne artık yaklaşık 16.000 dini alanın artık taşınabilir kart okuyucularına erişebileceğini söylüyor. ABD'de ise yüzlerce kilise sadık takipçilerinin bağış yapabilmesi için kartlarını kullanabilecekleri kulübeler kurdu. Ayrıca kiliseler için paranın herhangi bir zamanda gönderilebileceği akıllı telefon uygulamalarını popülerleşmeye başladı.

İngiltere'nin ulusal yönetim kurulu başkanı John Preston, “Özellikle para taşımayan genç kilise takipçileri için işlerimizi hızla değiştiriyoruz ve tüm nesillerin ibadet yerlerinden en iyi şekilde yararlanmasını istiyoruz” dedi.

Teknolojiler, web sitesi üzerinden yapılan bağışlardan uygulamalara ve kilisede oluşturulan fiziksel ekranlara kadar çeşitlilik göstermektedir. Temassız kart okuyucusu ise özellikle İngiltere Kilisesi'nin  benimsediği daha yeni bir evrimdir.

Graham Hunter konuyla ilgili şöyle diyor:
"İncil tanrıyı baş teknik subay, baş tekniker, geleceğe dair bir mimar olarak tanımlar. Yani böylece Tanrı yaratıcı ve yeni teknolojiler üretiyor dolayısı ile biz de öyle yapmalıyız"

Haber Tarihi: 07/08/2018

KAMİ NEDİR ?

Hazırlayan: A.Kara
Şintoizm, A,din,Japonların dini,Japonlar neye inanıyor?,Japon Tanrısı,Japonların dini inançları,Kami Nedir?,Kami,Japon'ların inandığı güçler,Uzakdoğu dinleri,Şintoizm ve Kami

JAPON DİNİ ŞİNTOİZM'İN KARMAŞIK İLAHİ KAVRAMI


Şintoizm Kami inancına ve ibadetine dayalıdır. Peki ama Kami nedir?
Kami'nin en iyi tercümesi "ruh "'dur, ancak bu karmaşık bir kavramın aşırı basitleştirilmiş halidir - kami aynı zamanda manzara unsurları veya doğa güçleri olabilir.
Kamiler, insana yakındır ve insanların dualarına cevap verir. Doğal güçlerin seyrini ve insan olaylarını etkileyebilirler.
Şinto geleneğine göre Japonya'da sekiz milyon milyon kami vardır.

Şintoizm inancı, kami'nin çeşitli fikirlerini içerir. Bunlar birbirleriyle yakından ilişkili iken, tamamen değiştirilebilir değildir ve sadece aynı düşüncenin farklı fikirlerini değil farklı düşüncelerini de yansıtmaktadır.

Yani kelime, varoluşun özünü ya da her şeyde varoluşun özünü ve varlık özünü huşu uyandıran bir şekilde gösteren belirli şeyleri ifade etmek için kullanılır. Sadece kami tabiatını çarpıcı bir biçimde gösteren şeylere kami denir.

Kami nitelik olarak neredeyse her şeydeki kutsal veya mistik unsurdur. Her şeydedir ve her yerde bulunur ve bir nesneyi başka bir şey yerine kendisi yapan şeydir (Örneğin bir taş eğer taş olacaksa onu taş olduran, başka bir şey olmasının önüne geçen odur. Diğer bir deyişle Kami olmazsa bir kuş, kuş olmak yerine başka bir şey olabilir, onu kuş olduran güç Kami'dir). "Kami" kelimesi gizli olan anlamına gelir.

Kami'nin "Musubi" adı verilen özel bir hayat veren uyum sağlayan gücü vardır ve "Makoto" (aynı zamanda samimiyet olarak da tercüme edilir) adlı gerçek bir iradesi bulunur.
Fakat tüm Kami'ler iyi değildir, bazıları kötüdürler.

Bir Tanrı Olarak "Kami"
Kami'nin Tanrı ile aynı olduğu düşüncesi kısmen Mukaddes Kitabın 19.yüzyılda Japoncaya çevrilmesi sırasında “Tanrı” kelimesini çevirmek için kullanılmasından kaynaklanıyor.

Bu olay Japonlar arasında bile büyük bir karmaşaya neden oldu: Şinto ilahiyatçısı Ueda Kenji, 1990 yılında giriş yapan öğrencilerin yaklaşık % 65'inin Şintoizm'deki Kami'yi, batılı bir kavram olan Tanrı ile ilişkilendirdiklerini söylüyordu. Halbuki Kami aslında Batı'nın Tanrı kavramından çok farklıdır.


KAMİ
(Kami kavramını açıklamak oldukça zor.)

Anlayışı kolaylaştırmak için kami genellikle ruhlar veya tanrılar, ilahi varlıklar olarak tanımlanır. Ama kami diğer inançların tanrılarına pek benzemez:
  • Kami pek çok dinde bulunan her şeyden aşkın ve her şeye kadir tanrılar gibi ilahi değildir.
  • Kami her şeye kadir değildir.
  • Kami mükemmel değildir - bazen hata yapar ve kötü davranır.
  • Kami, insandan veya doğadan farklı değildir, onlar yaşam enerjisinin sadece daha yüksek bir tezahürüdür, olağanüstü veya müthiş bir versiyonudur.
  • Kami, doğaüstü bir evrende mevcut değildir, onlar insanlar ve doğa dünyasıyla aynı dünyada yaşarlar.

Kami, evreni yaratan tanrıları içerir ancak şunları da içerebilir:
  • Birçok canlı varlıkta yaşayan ruhlar
  • Bazıları kendilerini var ederler:
  • Dağ ve göller gibi manzara unsurları,
  • Doğanın güçlü kuvvetleri, fırtınalar ve depremler gibi.
  • Ölümlerinden sonra bazı insanların kami olması.

Kami terimi bazen bir şeylerde yaşayan ruhlara uygulanır, fakat aynı zamanda doğrudan şeylerin kendilerine de uygulanır. Bu yüzden dağın ya da şelalenin kamisi, dağ ya da şelale ruhu değil, gerçek dağ ya da şelale olabilir.

3 tip Kami özellikle önemlidir:
  • Klanların ataları Ujigami: Kabile zamanında, her grup belirli bir kaminin hem ataları hem de koruyucusu olduğuna inanmış ve bu ruha ibadetlerini tahsis etmiştir.
  • Doğal nesnelerin ve yaratıkların ve doğa güçlerinin Kamisi.
  • Olağanüstü başarıya sahip ölü insanların ruhları.

Kami'nin Japonca Bir Açıklaması
Şinto'nun yeniden canlandırılması için uğraşan, en seçkin Japon din adamlarından ve meraklılarından biri olan Motoori Norinaga (1730-1801) Kami'yi şöyle tarif etti:
"'Kami' kelimesinin anlamını henüz anlamadım. Klasiklerde en genel anlamda, gökyüzü ve yeryüzü ile ilgili tüm ilahi varlıklar şeklinde görülür. Daha özel olarak Kami, tapınaklarda bulunan ve ibadet edilen ruhlardır."
Prensip olarak insanlar, kuşlar, hayvanlar, ağaçlar, bitkiler, dağlar, okyanuslar - hepsi kami olabilir. Antik kullanıma göre bir huşu duyumuna da kami deniyordu.


En Önemli Kamiler
Amaterasu (Amaterasu-Omikami)
Genellikle 'Güneş Tanrısı' olarak tercüme edilir ve Kami'nin en büyüğüdür. Ise türbesinin Kamisi ve İmparatorluk ailesinin atasıdır.

Benten / Benzaiten
Müzik ve sanat ile ilişkili Hindu kökenli bir kadın Kami'dir.

Ebisu
Refah getiren bir Kami. Aslen İzanami ve İzanagi'nin terk edilmiş asalak çocuğudur.

Hachiman
Okçuluk ve savaş tanrısı.

İzanami - İzanagi
Japonya'yı doğuran iki Kami.

Konpira / Kompira
Şimdilerde denizlerde güvenliği sağlayan bir Kami, ama aslında bir Budist tanrısı. Denizcileri, balıkçıları ve satıcı nakliyesini korur.

Susanoo
Rüzgârın Kami'si ya da felaketlerden hem koruyan hem de koruyan fırtına tanrısıdır. Amaterasu'nun kardeşidir.

Tenjin
Eğitim Kami'sidir, fakat aslında Japon bilim adamı "Sugawara No Michizane"dir. Ebeveynler ve çocuklar sıklıkla Tenjin'den sınavlarda başarı sağlamasını isterler.

BİLİM ADAMLARINA GÖRE MAYA MEDENİYETİNİN YOK OLUŞ NEDENİ

Bilim, tarih, A, Maya medeniyeti, Antik Maya medeniyeti, Maya medeniyeti nasıl ortadan kayboldu? Maya medeniyetine dair teoriler, Mayalar, Maya,
Antik Maya medeniyeti, MS 800'e kadar Orta ve Güney Amerika'ya hükmettiler.
Mısır'daki piramitlerin karmaşıklığına rakip olacak kadar süper, masalsı, astronomik olarak hizalanmış tapınakları ve inanılmaz piramitleri inşa ettiler. Ancak, MS 1000'de gizemli bir şekilde bu medeniyet ortadan kayboldu. Uzmanlar ise onlara ne olduğunu merak ediyor ve araştırıyorlar.

Asırlar boyunca akademisyenler Amerika kıtasının en büyük uygarlıklarından birine ne olduğunu anlamaya çalıştılar ve konuyla ilgili birçok teori önerdiler.

Artık araştırmacılar antik Maya medeniyetinin iz bırakmadan nasıl ortadan kaybolduğunun ardındaki gizemi çözdüklerini söylüyorlar. Uzmanlara göre Maya medeniyeti son derece güçlü bir kuraklık yüzünden çöktü.

Bu ölçümlere dayanarak, araştırmacılar, Maya uygarlığının çöküşü sırasında yıllık yağışların % 41 ile % 54 arasında azaldığını, tepe kuraklık koşullarında % 70'e varan oranlarda yağışlarda azalma olduğunu, bu yüzden nemin azaldığını bulmuşlardır. Bugün ise bu oran % 2 ile % 7 arasında değişmektedir. Sonuçlar "Science" dergisinde bildirilmiştir.

16. yüzyılda İspanyollar geldiğinde, Maya üzümleri Mayalılar tarafından inşa edilen, terkedilmiş dev antik Piramit şehirlerinde gelişiyordu.

Geçmişte akademisyenler antik Maya'nın yabancı güçlerin istilası, savaş, hastalıkların yayılması ve ticaretin durması nedeniyle çökmüş olabileceğini öne sürmüşlerdir. Bununla birlikte, Cambridge ve Florida üniversitelerinden gelen bilim adamları, uzun bir kuraklık döneminin bu geniş uygarlık üzerinde yıkıcı etkilere neden olduğuna dair güçlü kanıtlar buldular.

Araştırmacılar bu sonuçlarına ulaşmak için Maya toplumunun bulunduğu Chichancanab Gölü'nden aldıkları su örnekleri üzerinde çalıştılar. Uzmanlar kuraklık dönemlerinde göllerde oluşan alçıtaşı suyunun izotoplarını ve minerallerini ölçtüler.

Alçıtaşı kuruyup şekillenince su molekülleri onun kristal yapısına yapışır ve yapışan bu su örnekleri eski göl suyunda bulunan farklı izotopları kaydeder.

Cambridge’deki Yer Bilimleri Bölümünde okuyan Nick Evans raporunda konuyla ilgili şöyle diyor: "Maya medeniyetinin çöküşündeki iklim değişikliğinin rolü kısmen tartışmalıdır, çünkü önceki kayıtlar kalitatif rekonstrüksiyonlarla sınırlıdır, örneğin hava koşulları daha nemli ya da daha kuru olmuş olabilir gibi. Çalışmamız Maya çöküşü sırasında yağış ve nem seviyelerinin istatistiksel olarak sağlam tahminlerini sağladığı için önemli bir ilerlemeyi temsil ediyor."

Yazan & Çeviren: A.Kara

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 16

15 yıl tanrı ve ateizm 16, din, Farklı tanrılar, Gerçek hayat hikayesi, Küçük çocuklara tanrı masalları, Tanrılar nasıl oluştu?, Zübeyde SAVAŞ,
Riya kabile hakkında tehlikeleri anlatır, kaptan korkar gitmek istemez, Barış'ın heyecanı endişeye dönüşür, Riya, Barışı alarak onları götürecek olan balıkçı kayığına biner denize açılırlar, kayıkçı hiç konuşmaz korkuyla bakar her yana. Riya istediği şifalı otların kabile topraklarında olduğunu ve yıllardır takasla aldığını başka insanların bu adaya gelmelerine izin vermediklerini anlatır, Barış’ın endişesi korkuyla karışmıştır.

Güneş yavaşça doğmaya başlarken adaya gelmişlerdir, kayıktan inerler, balıkçı denize açılarak bekliyeceğini söyler. Riya ve Barış sahilde iki üç adım atmadan elli atmış metre uzakta ağaçların altında insanlar olduğunu görür, Barış korku dolu bir haldedir, eliyle göstererek:
- Bunlar mı ?

Riya sessizce:
- Evet onlar.

Barış:
- Bizim bu saatte geleceğimizi nerden biliyorlardı.

Riya:
- Ben her dolunayda buraya bu saatlarde geliyorum, senden zorda kalmadıkça konuşmamanı istiyorum.

Yedi kişi yanlarına gelerek köye doğru zorlu dağ yamaçlarından giderler. Barış'ın insanların yüzlerindeki boya çok ilgisini çeker fakat soramaz. Zorlu iki saat geçer ve kabilenin bulunduğu köye gelirler. Kabile evleri bambu ağacından, üzerleri palmiya yapağı, çamur ve uzun otlarla yapıldığını görür, irili ufaklı yaklaşık otuz ev vardır, köyün bir tepenin başında olması bütün ormanın ve adanın güzelliğini ortaya serer. Köyün içinde yürürken herkes Barış ve Riya’ya merakla bakarken kabile lideri onları sevgiyle karşılar, kendi evine götürür, büyük tek odalıdır.. Riya ve lider konuşurken Barış insanların yarı çıplak olması dikkatini çeker, köyde herkes de vücudu'nun belli bölgelerinde boya olduğu, bir bütün olarak hareket ettiğinin farkına varır. Riya hediyeleri lidere sunarken liderin çok mutlu olduğunu görür. Lider diğer köyleri de göstermek ister. Riya lidere Barış’ın tanrı arayışını anlatmıştır, lider köyler arasında gezdirirken hiç susmadan devamlı kendi tanrısını anlatır. Riya tercüme ederken Barış sadece dinler, öğleden sonra liderin köyüne geldiklerinde bir çocuk Barış’a meyve verir, Barış çocuğu sever çantasında bulunan bir kalemi hediye eder, lider çocuktan kalemi sertçe alır ve bu duruma çok sinirlenir bağırıp çağırır, Riya sakinleştirmeye çalışır, Barış korkuyla olup biteni anlamaya çalışır. Bir süre sonra lider sakinleşir ve akşama domuz keseceğini söyler, Riya Barış’a domuzun çok değerli bir yiyecek olduğunu kendileri için kesileceğini anlatır bu yüzden gece burda kalmaları gerekli olduğunu söyler. Akşama dört saat vardır, liderin evinde otururlarken bir adamın kucağında küçük altı yaşlarında çocukla eve telaşla gelir. Lider hızlıca eline bir pıçak alır, Riya, Barış’a yaşananları anlatır, çocuğu yılan sokmuştur lider yılanın soktuğu yeri pıçakla keserek zehiri almaya çalışır. Adamınsa lidere sanki dua eder gibi bir hali vardır, bir süre sonra adam ve çocuk gider, lider de evden çıkar.

Barış merakla:
- Çocuk iyi olacak mı?

Riya üzgündür.
- Çok zor, sabah yılan sokmuş adam bu saate kadar lideri aramış.

Barış, üzülerek:
- Neden lideri aramış.

Riya:
Burası bir ada maalesef, yaşam eskiden olduğu gibi sürmekte, doktor ve hastane yok, lider bu adanın hakimi o ne derse, o olur, herkes hastalandığında, bir derdi olduğunda ve yaşamaları bile liderin dudakları arasında, bu adanın tanrısı.

Barış:
- Lider iyi edebilir mi.

Riya:
- Bilmiyorum, lider çocuğun babasına iki tane domuz kesmesini ve ona getirmesini söyledi.

Barış:
- Neden, bunun bir anlamı var mı?

Riya:
- Tanrıya sunacak ve etini insanlar köyde yiyecekmiş, tanrı bu lideri elçi yani peygamber, tanrı lidere söyler lider de insanlara, inanç bu.

Barış tanrı anlayışına bir yenisini eklemiştir. Çocuğun durumunu merak etmektedir. Lider eve gelerek Riya ve Barış’ı dışarı çağrır, köyün ortasında büyük bir ateş yaktırmış, insanların hazırlandığını anlatır. Riya bu gece eğlence olacağını söyler kendileri için. Riya kumsala giderek kayıkçıya yarın akşam kendilerini almasını söyler. Barış köyde gezerek nasıl bir yaşam sürdürüldüğünü daha iyi anlamaya çalışır. Liderin evinin arkasında iki, üç metre uzunluğunda taştan heykel vardır fakat heykeli bir şeye benzetemez, heykelin yanlarında elle işlenmiş süs eşyaları, takı, renkli taşlar, hayvan ve insan kafa tasları ilgisini çekmiştir, dikkatlice bakarken hiç bir şeye elini sürmez kötü bir olay daha yaşanmaması için.

Riya yanına gelerek:
- Burası ibadet yerleri.

Barış bir anda korkar, eliyle göstererek:
- İnsan kafa tasları var.

Riya sakince:
- Evet, bazıları insan, bu da bir inanç, tanrı anlayışı, lider bizimle çok ilgilendi yanına gidelim.

O sırada lider yanlarına gelir, Riya o taşın etrafında bulunan kafatası ve eşyaları sorar, lider Barış’ın elini tutarak taşa dokunmasını sağlar, gururla anlatır.

Lider:
- Taşı bizi buraya yerleşmemiz için tanrılarımız işaret olarak bıraktı, yaptığımız değerli eşyaları bırakır ve dileklerimizin yerine gelmesini bekleriz, beslenmemizi sağlayan canlıları onurlandırmak için kafataslarını buraya bırakır ve tanrılar onları yer yüzüne başka bir canlı olarak yeniden yaratır. Tanrılar benim ailemi seçmiş, insanlarla konuşmak için, bana babam öğretti ona da babası bende oğluma öğretecem tanrıyla konuşmayı. Size bir mucize anlatmak istiyorum uzun zaman önce köyde herkes aç kaldı avcılar bir şey bulamıyordu, herkes bana gelerek dua etmemi ve yardım edilmesini istiyorlardı, dua etmeye başladım tanrılarımız bir anda yağmur yağdırmaya başladı o anda köyün ortasından domuzların koştuklarını gördük bir çoğunu avcılarımız öldürürken iki tane de canlı yakaladılar, tanrılarım benim dualarımı kabul etti halkımı açlıktan kurtardı, bizlerde onlara şükranlarımızı sunuyoruz.

Lider farklı hikayeler anlatırken, köyün ortasına doğru yürürler, büyük bir ateş üzerinde domuzların pişirildiği, ateşin az olan yerlerinde patatesler bırakıldığını, ateşin etrafında çocukların özgürce oynadığı, kadın ve erkeklerin birbirlerine güvenle baktığını, Barış orada olan insanların yüzlerinde sıkıntı, sitres olmadığının farkına varır, içinden bu yaşam daha güzel mi, diye düşünür.

Bir süre sonra domuzlar pişer, lider herkese eşit olarak dağıtır yanında patateslerle yerler, yemekten sonra erkekler kadınlar ateşin etrafında danslar, şarkılar söyleyerek gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlenirler. Riya ve Barış liderin evinde uyumuşlardır, sabah çocuk sesleriyle uyanırlar, evden dışarı çıktıklarında liderin yanında yılan sokan çocuğun babasının olduğunu görürdüklerinde yanlarına doğru giderler, lider sürekli adama bağrarak bir şeyler söylüyordu, geldikten kısa bir zaman sonra adam ayrılır, Riya olup biteni liderden öğrendikten sonra üzülerek:
- Çocuk hayatını kaybetmiş.

Barış üzülür.
- Çocuğun babası acı içindeyken lider neden bağrıyordu?

Riya:
- Tanrılar çocuk için yardım edeceklermiş fakat çocuğun babası domuzlardan birini öldürürken çok acı çektirdiğinden tanrılar yardım etmemiş, lider de o yüzden bağrıyordu, lider her zaman lider.

Barış:
- Liderin elinde bir de tanrı varsa.

Akşam yaklaşmaktadır, Riya ve Barış köyde insanlarla vedalaşır, Barış liderle vedalaşırken lider Barış’ın elinin içine bakar, Riya liderin söylediklerini anlatır:
- Aradığını bulacaksın sakın durma sonsuzluğa gittiğinde korkma, aslında sen ordasın.

Lider beklemelerini söyler ve oradan ayrılır bir süre sonra gelir, Barış’a kolye hediye eder.

Lider:
- Bu kolyeyi sana tanrılarımız hediye etmemi söyledi.

Barış teşşekkür eder, kolye çok hoşuna gitmiştir, Riya ve Barış şaşırarak köyden ayrılırlar, kayığa binerek Riya’nın köyüne doğru giderler. Riya kabileler hakkında bilgi verir inançları nasıl ve değişkenlik gösterdiğini anlatırken, Afrikada bulunan kabilelerin inançlarının çok daha değişik olduğunu söyler, inançlar üzerine konuşarak Riya’nın evine gelirler, kaptanın meraklandığı her halinden bellidir, Barış kabile yaşamının daha özgür olduğunu düşünmeye başlar.

Beşinci günün sabahında bahçede kahve içerlerken, Barış gülerek:
- Riya sence gelecekler mi ?

Riya emindir kendinden:
- Kahveni soğutma.

İçeri yaşlı kadın ve oğulları gelir, yaşlı kadın Riya’nın elini öpmeye çalışır, oğulları sepetlerle meyve ve sebzeler bırakırken diğer oğlu bir poşet içerisinde madeni paraları masaya bırakır, bir süre sohbet ederler yaşlı kadın ve oğullarının sevinç göz yaşları sel olmuştu, yaşlı kadın Barış’ın yazdığı kağıdı da masaya bırakır, Barış içinde kadının iyileşmesine sevinirken olan bitene şaşırmış nasıl iyileştiğini düşünür, kadın ve oğulları giderlerken Riya kadına para poşetini geri verir.

Riya Barış’a bakarak:
- İyileşmiş senin kağıdın sayesinde.

Barış şaşkın bir haldedir:
- Bu nasıl olur.

Riya güler hafifce:
- Asıl soru şu olmalı, ben elma versem iyi olacak mıydı?

Barış'ın verecek bir cevabı yoktur, kafasının içinde bir çok soru oluşmuştur. Riya’ya bakarak:
- Senden tüm kalbimle özür dilerim, seni yanlış değerlendirmişim.

Riya:
- Seni anlıyorum, insan beynini kullanarak nasıl havaya yükseliyor.

Barış anlamaya başlar:
- Peki neden parayı geri verdin.

Riya:
- Onların parası işe yaramaz, iyi düşündüğünde bu insanlar senin parayla yapamıyacağın reklamı yapar.

Barış lafını keser heyacanla:
- Çok zekisin fakat anlamadığım bir nokta var neden bu işi yapıyorsun.

Riya:

- Burada yaşayanlar nasıl yaşama tutunduklarını gördün, yaşlı kadının zar zor bir araya getirdiği paraları bir başkası alırdı, insanlar arasında sınıflandırma var, ben olmasam bu çaresiz insanlara ne olur.

Barış:
- Evet ya sonra.

Riya:
- Uygarlık gelişiyor, beni gelişmiş topluluklarda hayal etsene.

Barış:
- Psikolog olurdun galiba.

Yüksek sesle gülerler. Kaptan Riya’nın elini tutarak:
- İkimiz bu bölümü okuduk.

Riya:
- Ya sen nasıl bir yaşam isterdin.

Barış düşünür:
- Bilmiyorum, bilginin sosnsuz olduğu bir ülkede yaşamak isterdim.

Barış artık sorularına yanıt bulmaya başlamıştır. Kaptan ve Barış, Riya’nın yanından mutlu olarak ayrılırlar. Barış Riya’dan çok cevaplar bulmuştur. Kaptan ve Barış limana geldiklerinde:

Kaptan:
- Sevinçlisin aradığın cevapları bulabildin mi ?

Barış huzurlu bir halde:
- Senin tanrın daha gerçekçi.

Kaptan, merakla:
- Kimler, neden yarattı tanrıları.

Barış, gülerek:
- Senin tanrını yönetenler tanrını beslemek için.

Barış huzurlu ve sevinçli olmasına rağmen içini tırmalayan bir şeyler vardır, kabile hayatında stres olmadığı, güvenin çok olduğunu, yaşamını bu şekilde sürdürmenin daha mutlu olacağını düşünürken aklına Riya’nın anlattığı Afrika kabileleri gelir kendisini çağrıldığını hisseder. Kaptana anlatır ve yardım etmesini ister. Kaptan Afrika'da kabileye yakın yerde rehber ayarlar, Barış sevinçle eşyalarını toparlar.

Kaptan:
- Ne kadar kalacaksın.

Barış.
- Bilmiyorum belki yıllarca belki de sonsuza kadar.

Kaptan üzgündür:
- Tanrıyı buldun neden gidiyorsun?

Barış:
- Şimdi kendimi bulmaya gidiyorum.

Barış kaptana dostlarına bilgi vermesini ve kendisini bir dost olarak görmesini ister. Barış Afrika'da bulunan kabilelere doğru gider.

Diğer sayfalar:
◄ [15]

Yazan: Zübeyde Savaş

HESAT

A,mitoloji, mısır mitolojisi, Hesat,Heset,Hesahet,Hesaret,Hesahat,Besinlerin yaratıcısı,Heset birası, Mısır Tanrıçaları, Ra'nın karısı
Hesat (Heset, Hesahet veya Hesaret), Hathor'un dünyevi tezahürü olarak kabul edilen Eski Mısır'daki bir inek tanrıçasıydı.

"Tüm besinlerin yaratıcısı" olarak adlandırıldı ve adı, "Heset birası" olarak bilinen süt ile ("hesa") aynı köke sahipti. Boynuzları arasında bir güneş diski ile ya da boynuzları üzerinde bir yiyecek tepsisi ve memelerinden gelen süt ile ilahi bir beyaz inek olarak resmedildi.

Hesat, diğer tanrıların, emziren annelerin ve hamile kadınların süt annesi olarak görülüyordu. Ayrıca Anubis'in annesi olduğu düşünülüyordu. Böylece bütün besinlerin yaratıcısı, ölülerin tanrısını da (daha sonra mumyalama tanrısı) doğurmuştu. Erken zamanlarda dünyasal tezahürü Mnevis Boğası olan Ra'nın karısıydı. Mnevis, Hesat ve Anubis üçlüsüne Heliopolis'te ibadet ediliyordu.

Yazan & Çeviren: A.Kara