HABERLER
Dini Haber

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 15

Yazan: Zübeyde Savaş
15 yıl tanrı ve ateizm 15, din, Farklı tanrılar, Gerçek hayat hikayesi, Küçük çocuklara tanrı masalları, Tanrılar nasıl oluştu?, Zübeyde SAVAŞ,

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 15

Barış’ın içinde olan tanrı neden yaratıldı sorularını bulmaya çalışır. Gemiye gitme zamanı gelmiştir, dostlarıyla vedalaşarak ayrılır köyden, içinde olan sıkıntı ve korku devam eder, nedeni bir türlü anlam veremez, küçükte olsa bir sevinç vardır, Ramadan kaptana her şeyi anlatmış ve yardımcı olmasını istemiştir. Barış gemiye gider, kaptan ve diğer çalışanlarla kısa zamanda arkadaş olur, gemide aşçı olarak görev yapar. Yük gemisidir, sekiz çalışanı ve kaptan vardır. Kaptan Barış’ın yaşadığı olayları bildiğinden sürekli din hakkında sorular sorar. Gemi bir günlüğüne Kıbrıs Girne limanına gelir. Barış Girne’de gezerken, sokaklarda kedi, köpek gibi hayvanlara barınma ve yiyecek yerleri olduğuna çok şaşırır ve mutlu olur, insanların duyarlılığına hayran olur. Ara sokaklarda gezerken bir yanda kilise diğer yanda cami çok dikkatini çeker, hayranlıkla izlerken yoldan geçen on sekiz, yirmi yaşlarda bir genç’e sorar:

Cami ve kilise insanlara hizmet veriyor mu?
Genç gülümser:
- Evet.

Barış:
- İki dinin bir arada olması sorun olmuyor mu?

Genç:
- Çağdaş yaşamın olduğu ada, Annem islam, babam Hristiyan inancına sahip bende ikisi de yok.

Barış, meraklanır:
- Tanışmak isterdim.

Genç:
- Tabi neden olmasın evimiz de burası.
Genç anne ve babasıyla tanıştırır, Barış heyecanlanır kendini tanıtır, sohbetleri zevkli ve neşe içinde sürer.

Barış:
- Nasıl iki dini ayrı ayrı yaşarken oğlunuzun da hiç bir inanc'a sahip olmadan yaşamanız sorun olmuyor mu?

Baba:
- Kendi karar vermesini istedik, aile içinde tanrı ve din konuşmuyoruz.

Anne:
Biz sevgi içinde aile yaşantımızı sürdürürüz, din ise bizim tercih sebeplerimiz, inançlarımız, ailemizin üstünde olamaz. Dinleri ailemiz içinde yaşasak mutlu ve huzurlu olamayız ve sorunlar bitmez, bizlerin birbirimize olan güvenini kaybeder, bizler her inanç ve düşünceye saygılıyız.

Barış, çok mutlu olur bu düşünceler karşısında, bilgi ve eğitim der içinden, gençle ve ailesiyle arkadaşlıklarını devam ettirmek üzere mutlu olarak oradan ayrılır. Aileye hayran kalır, içini hastalık gibi kemiren nedenlere bir ışık olur.

Barış Akdeniz kıyı limanlarının bir çoğunu dolaşmış, her ülkenin kendine özgü yaşam geliştirdiğinin farkına varmıştır. Gittikleri ülkelerdeki tarihi yerleri kaptanın yardımıyla gezmiştir. İtalya, Almanya ve İngiltere’de insanların yaşamlarını sosyal yaşamla bütünleştiğini görmüş, insan için sosyal yaşamın ne kadar önemli olduğunu anlamıştır. Meksika’da maya uygarlığının son kalıntılarını gezerken hayran kalır Maya tapınaklarını gezerken insan kurban etme yerine geldiğinde insan kendi çıkarları için kendi türünü dahi hiç acımadan yok edebileceğini farkına varmıştır. Meksika’dan sonra uzak doğuya doğru yol alırlar. Barış her limanda dostlarına bir mektup gönderir. Bir gece yarısı güverte de gezerken kaptan yanına gelerek:
- Bir çok ülkeye gittik, tanrı nerde, nasıl olduğunu bulabildin mi ?

Barış tanrının tam olarak neden yaratıldığı sorusunu bulamadığından mutsuzdur. Yıldızların ve okyanustaki güzelliğe bakarak:
- Hayır fakat çok bilgi topladım, yaklaştığımı düşünürken sonuca uzaklaştığımı anlıyorum, her ülkede bilgi alırken bu bilgiler ise yeni sorularla karşıma çıkıyor.

Kaptan güler, çebinden para çıkarır:
- İşte benim tanrım.
Barış şaşırır.

Kaptan:
- Sana bir fıkra anlatayım biraz kafan dağılır. Adamın biri çok fakirmiş bir gün büyük ikramiye çıkmış, parayı akıllıca kullanarak, üç, dört ay sonra bir gün çebinden bir deste para alır ve paraya bakarak şunları söyler; sen tanrı gibisin kimin elindeysen onun istekleri gerçek olur.
- Bazen zor sandığımız çözümlerin arkasında bulunan basitliği de görmeliyiz.

Barış teşşekkür ederek gider. Kaptan Barış’ın kendi içinde yaşadıklarının farkında olduğundan bir çözüm bulmasını çok ister. Aradan bir yıl geçmiş uzak doğu limanlarından sonra bir sabah Hindistan limanına gelirler, kaptan Barış’ın yanına gelir:

- İşte burası bir çok dinin söylendiği, unutulduğu, bir çok dinin yaşandığı yer, hazırlan Hindistan’a geldik, ben buraya dinler diyarı diyorum.

Barış hazırlanarak, kaptanla insanların sürdüğü iki tekerlekli bir araçla şehre doğru yol alırlar, Barış gözleriyle her yeri incelemektedir.

Kaptan:
- Bu bindiğimiz rikşalardan biri. Hindistan da çok yaygın olarak kullanılır, yirmi beş gün kadar burdayız bu senin şansın olmalı.

Barış heyecanla:
- Neden.

Kaptan gülerek:
- Söyledimya dinler diyarı, otele yerleşelim, sonra şehri karış karış gezeriz, gemiden bir çanta almayı unuttum.

Geri dönerler, elinde büyük hediye paketiyle gelir kaptan:
- Bu hediye buradaki dostuma, zamanımızı değerlendirelim.

Otele yerleşirler, bir süre sonra şehri gezmeye başlarlar, Ganj nehri kenarında ölen insanların törenle yakıldığını görür.

Kaptan:
- Burda çok yaygın olarak yapılır yakma işlemi işte bunlardan biri, en büyük oğlu yakacak ölen kişiyi.

Tören sonuna kadar izlerler ve yürüyerek otele doğru giderlerken Barış yaralı yaşlı birini görevliden yardım istediğini görür, görevli yardım etmez.

Barış:
- Neden yardım etmedi görevli.

Kaptan:
- Burda dört sınıfa ayrılır insanlar, o kişi dördüncü sınıftan olmalı. Burda onlara naletlenmiş olarak bakılır hatta el bile sürmezler. Buna kast sistemi denir. Ne kadar uygulanmadığı söylense de işte buradaki bir örnek.

Barış üzülür:
- İnsanları anlamak ne kadar zor.
Kaptan ve Barış iki gün daha kaldıktan sonra yola çıkarlar.

Kaptan:
- Arkadaşımın adı Riya, İtalya’da beraber okuduk, çok zekidir, bilgedir, köyüne dönerek insanlarına yardım etmeyi seçti, dilimizi bilir rahat ol istediğini sor, gece anca varırız.

Kaptan yol boyunca sevinçle Riya ile ilgili anılarını anlatır, gece olmak üzereyken gelirler. Kaptan ve Riya çok yakın oldukları her hallerinden bellidir. Kaptan hediyeyi verir. Riya çok güzel bir kadındır. Evi tek katlı, oldukça büyük, bahçeli ve iki çalışanı vardır, bahçede otururlar.

Barış:
- Çok güzel eviniz var.

Barış lafını bitirmeden aceleyle içeri iki erkek girer telaşla bir anda erkekler diz çökerek sanki yalvarırlar, on beş, yirmi dakika sonra giderler.

Kaptan korkuyla:
- Ne oluyor?

Riya gülümser:
- Sorun yok, anneleri beş yıl önce felç geçirmiş ve yataktan kalkamıyormuş, beş yıl boyunca bir çok kez hastanelere, doktora, büyücülere, tanrı adamlarına götürmüşler fakat iyi olamamış. Anneleri dün ilk kez konuşmuş oğullarını bana göndermiş yardım etmem için, annneleri sekiz yıl önce bir hastalık geçirmiş ve ben iyileştirmişim, bende oğullarına üç gün sonra güneş doğarken tekrar ikisinin gelmesini söyledim, ben unuttum annesini bunun gibi hastalar çok gelir bana, daha niceleri.

Barış merakla:
- Sen doktor musun ?
Riya ve kaptan gülerler,

Riya:
- Hayır.

Barış daha çok meraklanır:
- Peki o zaman neden sana geldiler.

Riya:
- Kimi zaman doktor, büyücü, elçi (peygamber), kahin, bilge, bazen de tanrı, adını sen söyle.

Barış sinirlenir, gözleri yaşla dolar. Kaptan tebbessüm eder:
- Barış, senin düşündüğün gibi değil, bazen olayların oluşumunu düşünmelisin.

Barış sakinleşir, Riya’ya bakarak:
- Peki iyi olacak mı anneleri?

Riya:
- Onu zaman içinde öğreneceğiz.

Barış:
- Neden üç gün sonra çağırdın.

Riya:
- Bir günlük yoldan gelmişler, geri dönmeleri bir günü alacak dinlenmeleri için tabiki.

Barış huzursuz olur Riya’dan, kaptana dönerek:
Burda ne kadar kalacağız?
Kaptan anlamıştır Barış’ın neden burda kalmak istediğini.

Kaptan:
- En az on beş gün bu güzel bayanın yanında kalabiriz bizi isterse.

Riya sevinçten uçar kaptana sarılır, kaptanın gözlerinin içine bakarak:
- Yıllarca kalabilirsiniz.

Barış üzülerek sonuç zaten bellidir der, kaptana bir anlam veremez, bu kadar bilgili birisi, insanları kandıran kadında ne bulur diye düşünür. Barış üç gün olmasını sabırsızlıkla bekler, üç gün boyunca Riya’yı görmeye çok insan gelir, gelenlerin çoğu çok zengin insanlar yanlarında korumaları vardır, fakirler ise ellerinde ya bir meyve sepetiyle ya da küçük canlı hayvanlarla gelirler. Neden geliyorlar kim bu kadın diye sorar kendine. Bazen gelenler kapının beş metre yanında taştan yapılmış Riya’nın resmi olan duvarın yanında canlı hayvan keserler, dua ederler mum yakarlar çok dikkatini çeker, sanki duvar tapınak gibidir, baktığında insanların yaptığı duvara bu kadar ilginin ne anlamı var diye düşünür. Aklına kendi yaşadığı dua ettiği kandırıldığı yıllar gelir, sadece yer ve dualar ayrı kandırma şekli izlenen yol aynı diye düşünür. Üçünçü gün güneş doğarken yaşlı kadının oğulları gelir, Riya Barış’ı ve kaptanı uyandırır, bahçede masa etrafına otururlar. Riya bir kağıt uzatır Barış’a:
- Barış, bu kağıda düşündüklerini yaz benim hakkımda, bana gösterme, kadının oğullarına verecem.

Barış bir anlam veremez:
- Neden ? Bu ne işe yarayacak.

Riya güler:
- Sen yaz, senin yazdığın kağıtla iyileşecek kadın.

Barış hafifçe güler, bir anda büyücü olmalı düşüncesine kapılır:
- Lütfen, bunun bir anlamı yok.

Riya ısrarla:
- Sen yaz lütfen.

Barış Riya’nın hileli bir kağıt verdiğini düşünür, Barış, cebinde bulunan not defterinden bir parça koparır:
- Bu kağıda yazsam olur mu?

Riya güler:
- Evet olur, bana söyleme lütfen.

Barış Riya’nın bu kadar kendine nasıl güvendiğini anlayamaz, kağıda, sizi ancak doktor iyi eder bu saçma olaylara inanmayın sadece paranızı kaybedersiniz diye yazar. Barış kağıtı katlar ve uzatır.

Riya çok ciddi tavırlarla bir bant uzatır:
- Barış şimdi bantla bu kağıtı lütfen, kimse açmasın sonra tekrar senin açmanı istiyorum.
Barış kağıdı iyice bantlar ve uzatır.

Riya:
- Bana değil kadının oğullarına ver.

Barış kadının oğullarına üzülerek verir kağıdı, çünkü hiç bir işe yaramayacağını düşünür, Riya kadının oğullarıyla konuşur ve gönderir. Kaptan uyku haliyle izler olup bitenleri.

Kaptan:
- Kadının oğullarına ne söyledin.

Riya:
- Bu kağıdı annelerine vermelerini, üzerinde taşımasını ve her sabah bu saatte uyanarak güneşin doğuşunu izlemesini, beşinçi gün yanıma ayağı kalkarak gelmesini söyledim.

Barış gülmeye başlar sinirlenerek:
- Bu sözler beş yıl yatağa bağlı felçli konuşamayan kadını mı iyi edecek.

Barış masadan kalkar, yatmaya gider, kaptan ve Riya da giderler. Öğleye doğru uyanırlar, kahvaltı yaparlar.
Kaptan merakla:
- Riya kadın iyileşecek mi ?

Barış sert bir tavırla:
- Tabiki hayır.

Kaptan:
- Ne yazdın.

Riya, gülerek:
- Sakın söyleme beş gün sonra öğreniriz.

Barış:
- Beş yıl geçsede sonuç aynı olacak.

Gülüşürler, Riya, kaptan ve Barış bulundukları yerleri gezmek için evden çıkarlar. Riya insanların nasıl yaşadıklarını, değişik inanç ve kültürleri anlatır. Kaptan, Riya'ya Barış’la ilgili her şeyi anlatmıştır. Riya özellikle Hindistan’da yaşanılan din yapısı insanlar üzerinde baskıyı anlatır. Barış dikkatlice dinler ve araştırmasına devam eder. Barış Riya’ya gezdikleri yerlerde insanların hediyeler sunmalarına şaşırır, bulunduğu bölge lideri gibi çok seviliyor, bu nasıl olur diye düşünür. Riya kaptan ve Barış’ı alarak Buda tapınağına götürür bir Buda rahibinin nasıl havaya yükseldiğini gösterir, akşam olmadan eve gelirler, Riya akşam yaklaşırken neşeyle:
- Benimle isterseniz siz de gelin.

Kaptan:
- Nereye, ben çok yoruldum.

Riya:
- Teknolojinin olmadığı, ilkel yaşam süren insanların yanına, ben onlara tütün onlar da bana şifalı otlar verirler, takas ediriz.

Barış heyacanlanır:
- Ben gelirim.

Riya:
- Kabile uygar değildir, benim yanımdan ayrılmaman gerekli, şimdi hazırlanarak yola çıkmalıyız.

Diğer sayfalar:
◄ [14]
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »