HABERLER
Dini Haber
A etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
A etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İNANCA SAYGI DUYULUR MU?

A, din, İnanca saygı duyulur mu?, İnanmıyorsan saygı duy, İnsan inanmadığı şeye saygı duymaz, Dine saygı zorunlu mu?, İnanca değil inanma özgürlüğüne saygı duyulur, Din ve kişi özgürlük hakları
Öncelikle belirtmek isterim ki, meraklı bir kişilik, mizah yazarı, karikatürist biri olarak bu yazı tamamen BENİM (ebemin olacak değil ya) görüşlerimdir. Din ve inanışları tanıttığım yazılarımda maalesef mizahi dil ile yazı yazamasam da bu tarz serbest kafa toplarına çıkabildiğim yazılarda bu kafa topunu gole çevirmeyi düşünüyorum.

Hep duyduğumuz geyikler var, hatta bu geyikleri defalarca kızgın ateşlerde çevirip yedik, ısıtıp ısıtıp, bekletip bekletip tekrar yedik. Tek sıkıntı bu geyikleri gönderen ve üreten kişilerin geyik işini seviyor ve vazgeçemiyor olması (geyiğin içine de mi nikotin koydunuz yoksa).
Bu geyikler popolarına seri numaraları basılıp piyasaya sunulur ve isimleri genelde şu şekildedir:
İnancıma saygı duymak zorundasın A239
İnancıma saygı duy ZX5567
İnanmıyorsan da saygı duy LKN578
Niye hep bu dinle uğraşıyorsunuz HHC2

Fakat bir gerçek var ki, bu yenen geyikler hazımsızlık problemi yaratıyor ve anüs bile dışarı atacağı sırada "isyeeeaaaaağnnnn" diyor.

NEDEN ?
ÇÜNKÜ İNANCA DEĞİL,
İNANMA ÖZGÜRLÜĞÜNE SAYGI DUYULUR !

"Yaaa, bırahhh yaaa, koforlor ocon yososon cohonnom!" demeden önce elini vicdanına yada nerene koymak istersen orana koyup tarafsızca bir düşün:

Diyelim ki bir Müslümansın:
  • Bir Hindu'nun putuna tereyağı yedirmeye çalıştığını görüyorsun, elinde yağ bıçağı ile putuna "yesene yesene" yapıyor. Tüm putun ağzını yüzünü de yağ yapıyor pis herif.
  • Bir Budist'in meditasyon sırasında çıkardığı "Ohhhhhmmmmmm" sesiyle bol bol dalga geçmiyor musunuz? (ki bu ses onların inancında ilahi sayılır çünkü Tanrı'nın evreni yarattığı sırada bu sesin çıktığına inanırlar)
  • Bir Şintoist'in ufak maket tapınaklarındaki ruhları için minicik maket tapınakların önüne hediyeler bıraktığını görüyorsun.
  • Bir Şii'nin eline aldığı pala veya zincirlerle sırtını vurup etlerini resmen birbirine ayırıp kana bulandığını veya elindeki palası ile kafasının önünü vura vura kanattığını görüyorsun.
  • Bir Yahudi'nin eline aldığı tavuğu başının üzerinde çevirip bir yandan da bir şeyler mırıldanarak günahlarını tavuğa aktardığına inandığını ve bunu yapışını görüyorsun.
Tüm bunları gördüğünde, eğer yalancının önde gideni değil isen veya amacın ekranlara oynamak değil ise sende biliyorsun ki bunları gördüğünde büyük çoğunlukla ya gülüyor, ya alay ediyor ya da tiksinti duyuyorsun. Neden biliyor musun? Çünkü İNANDIĞIN ve sana MANTIKLI gelen şeyler değil. Bu yüzden de inanmadığın şeye SAYGI DUYAMAZSIN!

Neye saygı duyarsın biliyo musun?
İNANMA ÖZGÜRLÜĞÜNE!Tabi burada önemli bir faktör var, inanma özgürlüğüne saygı duyacağın din veya inanç ona inanmayanların özgürlük ve insan haklarını KISITLAMIYOR olmalı!

Ne demek bu, inancın gereği ibadetin ne gerektiriyorsa yap, oruç tut, hacca git, namaz kıl, kilisede ilahi söyle, duvar önünde tavuğu al aşağı et, kafanı kılıçla yar ne yaparsan yap, KENDİNE yapıyorsan, eylemin içinde sadece SEN varsan sorun yok. Ama eğer inandığın din "senin gibi olmayanlara düşman ol, onları öldür, senin gibi giyinmiyor iseler döv, yüzlerine kezzap at, taciz et, ötekileştir, Tanrı memnun kalır diye korkut" diyor ise, işte burada sana ve inancına, hatta inanma özgürlüğüne bile saygı duyulmasını bekleyemezsin. Çünkü tüm insanların dünya üzerinde sorunsuz bir hayat yaşayabilmesi için uyum ve özgürlük şarttır! Bu da bir bireyin diğerlerine zarar vermemesi ve onların üzerinde egemenlik kurma hakkını kendinde görmemesi ile olur.

Ama yok, diyorsan ki "yok abi, banane ya başkasından, neticede hepimiz insanız, ben namazımı kılar, kiliseme gider, tavuğumu sallar, putuma tapar yoluma bakarım" işte o zaman senin İNANMA ÖZGÜRLÜĞÜNE tabi ki saygı duyarım (tekrarlıyorum inancına değil, sebebini en başta zaten yazdım).

Anlayamayacak olanlar için "koforlor ocon yososon cohonnom" ciler için "Bilal'e anlatır" gibi kısa bir örnekle anlatıp noktayı koyayım.
Annem, babam müslüman.
Namaz kılmalarına, oruç tutmalarına, hacca gitmelerine vb. ibadetlerine saygı duyarım.
Fakat bu dine inanmıyor isem yukarıda da bahsettiğim gibi kafama uymadığı yani BANA mantıksız geldiği için dine saygı duyamam.
AMA, bu ibadetleri yapma özgürlüklerine tabi ki saygı duyarım!
Tek önemli şey kaldı, benim özgürlüğümü kısıtlayıp kısıtlamadıkları, inançlarını bir p-nismiş gibi zorla sağa sola sokmaya çalışıp çalışmadıkları.
Eğer kendi içlerinde yaşıyor ve benim özgürlüğümü kısıtlamıyor iseler bu inanma özgürlüğüne saygım hep devam eder, oturur beraber sünger bob izlerken güler, sağdan soldan konuşuruz.
Fakat kendi içinde yaşamıyor ve diğer insanları zorlayıp, baskı kurup, onlara düşman kesilip, özgürlüklerini kısıtlayacak duruma geliyor isen, ne sana, ne inancına, ne de inanma özgürlüğüne saygı duyarım.

Dini, dili, rengi ne olursa olsun, tüm insanların hoşgörü ve uyum içinde yaşadığı, dizi tadında bir dünya dilediği ile bir sonraki yazıda görüşmek üzere, boynum tutuldu babasını satayım.

Yazan: Anu

İNSAN OLAMAZSIN DEMEDİM, İNSAN OLAMAZSIN DEDİM

din, A, İnsan olmak,İnsan olamazsın demedim, insan olamazsın dedim,Irkçılık,Ötekileştirmek,Din baskıları,Dini empoze,Din adına şiddet, körü körüne inanmak, Sorgulamadan insan olamazsın
Dünyada olan biten şeylerin birçoğu canımı öyle çok sıkıyo ki, kalabalık bi yerdeyken yada iett otobüsünde tıklım tıklım giderken apış arasına kaçan donu düzeltememenin verdiği rahatsızlık bile yanında devede pire kalır. Herkes, inandıklarını, görüşlerini, yaptıklarını hiç sorgulamadan iyi biri olduğunu düşünüyo; o halde tatlı rüyalar dilerken yazmak istediğim maddelerime geçeyim, hazır annem de bugün onu sevindirmek için aldığım balıkları izliyoken; rahat rahat yazayım yazımı ve şöööyle bir içimi boşaltayım.

Irkçılık yaparak İNSAN OLAMAZSIN (Adolf Hitler'in dötünün sol yanağı olabilirsin ama)

Ötekileştirerek İNSAN OLAMAZSIN (Gazoz açacağı bile olamazsın)

Kafirlere ölüm diyerek, seninle aynı inancı paylaşmayanları küçümseyerek İNSAN OLAMAZSIN (Moron olabilirsin)

Dinden çıkanı öldürün diyerek İNSAN OLAMAZSIN (En kalitelisinden katil yada 5 bıçaklı tıraş bıçağı olabilirsin)

Ben doğruyum diğerleri kaka diyerek İNSAN OLAMAZSIN (Egonu tatmin eder, bol bol pompalarsın)

Öldürerek , öldürene destek vererek İNSAN OLAMAZSIN (Pol Pot'un yerini alabilirsin)

Tanrı emretti diyerek inandığın din uğruna insanlara işkenceler yaparak, küçük düşürerek İNSAN OLAMAZSIN (Molla olabilirsin, hemde en süperinden)

Ayakkabı boyacısının karşısında kebap yiyerek İNSAN OLAMAZSIN (İbnetorun tillahı olursun)

Tanrının dediğine inansan bile bazı hayvanların öldürülmeyi hak ettiğini düşünerek İNSAN OLAMAZSIN (O zaman Tanrın yaratırken kafayı yemiş; sende öldürerek can almış olursun)

Sadece senin gibi olanlara yardım ederek İNSAN OLAMAZSIN (O halde düştüğünde senden farklı olanlardan yardım değil, yol parası bile isteyemezsin)

Kafa, kol keserek İNSAN OLAMAZSIN (Eğitimini alırsan sertifikalı kasap olabilirsin)

Kocanın aldığı cip ve Gayban gözlüklerinle hava atarak İNSAN OLAMAZSIN (Sadece fukarayı daha çok üzersin; ki nerde sende o düşünce)

İnsanların duygularını sömürerek İNSAN OLAMAZSIN (Birilerinin iyi yaptığı gibi)

Aynı inancı paylaşmadığın insanlar için oooh oooh iyikide ölmüş, canıma da değsin, anne kına getirde g-tüme yakayım diyerek İNSAN OLAMAZSIN (Çin malı insan gibi olursun; ucuz, kalitesiz, laneeet)

Keyfin için kürk alıp binlerce hayvanın ölümüne sebep olarak İNSAN OLAMAZSIN (Görüntü manyağı, şekilcinin tillahı olursun)

Her denilene hiç düşünmeden inanarak, tabularını titretmeyerek İNSAN OLAMAZSIN (Olduğunu zannedersin)

Siyahi dostlarımızın şeyi kadar olan ön yargınla İNSAN OLAMAZSIN (Kabak oyacağı, yada ne biliyim tuvalet pompası olabilirsin)

Hurilerle Brazzers videosu çekeceğini düşünerek İNSAN OLAMAZSIN (sapıklığını bastırırsın)

Korkudan iyilik yaparak İNSAN OLAMAZSIN (Samimiyetsiz totoş olursun; ne yani korkmasan alayımızın kıçına sokak lambasımı itelemeye çalışıcan)

İnancın yüzünden başkalarına işkence yapıp ceza uygulayarak İNSAN OLAMAZSIN (Sebebi gayet açık değil mi? Sabah programlarını izleyeceğine otur az düşün)

Kıyafetlerini değiştirerek İNSAN OLAMAZSIN (Kalbini değiştirmeye odaklanman gerekir)

4 Kadınla yatağa girerek İNSAN OLAMAZSIN (Fakat çeşitli fantazilerini yerine getirebilirsin, seni hınzır)

Yardım adı altında topladığın paralarla kendine lüks araç alarak İNSAN OLAMAZSIN (Cem Uzan'ın stajyeri olabilirsin)

Silah yardımı yaparak; yapanlara destek olarak İNSAN OLAMAZSIN (Olurum diyosan eğer, masanın altına bak sana bişey göstercem)

Sorgulamadan İNSAN OLAMAZSIN (Koyun psikolojisi içindeki koyun olma ihtimalin muhtemel)

Dinini, Tanrını, Buddhanı, Dalaylamanı ve düşüncelerini millete tecavüz etmeye kalkarmışçasına zorla kabul ettirmeye çalışarak İNSAN OLAMAZSIN (Herkesin kendisi gibi olmasını isteyen psikopatın teki olursun, tipi aynı, inancı aynı, görüşü aynı, kakasının rengi bile aynı)

Tanrı sokaktaki açlara, evsizlere yardım etsin diyerek totonu sıcak odana taşıyıp, damızlık dana gibi 5 çeşit yemek yiyerek İNSAN OLAMAZSIN (Tanrıya kalsa, sen o sokaktaki adama dokunmasan, o adam 50 yıl durur orada öööyle özgürlük anıtı gibi, madem merhametlisin, yardım etmesi için Tanrına dua edeceğine sen yardım etsene totoş, işine gelmez tabi)

Haçlı seferleri düzenleyerek İNSAN OLAMAZSIN (Din adına kafa, kol, tal, t-şak kesen tüm diğer dindarlar gibi)

İnsanları boş yere umutlandırarak, hayallerinin içine z-çarak İNSAN OLAMAZSIN (Düşlerimizin içine zıçan şerefsizin teki olarak hafızamızın en boktan odasına, hatta foseptiğine kapatılırsın)

Ben sana insan İNSAN OLAMAZSIN demiyorum; İNSAN OLAMAZSIN diyorum çünkü: İNSAN OLMAK için İNSAN OLMAK gerekir...

Yazan: Anu

PANTEİZM NEDİR?

Panteizm, Tanrı'nın Doğa'ya ya da fiziksel evrene eşdeğer olduğu görüşündedir - bunlar aslında aynı şeydir - ya da her şeyi tamamıyla kapsayan içkin bir soyut Tanrı'dır. Böylece, evrenin veya doğanın bir parçası olan her birey, Tanrı'nın bir parçası olarak görülür. "Panteizm" terimi ilk olarak 1705 yılında İrlandalı yazar John Toland tarafından kullanılmış olsa da bu inancın kökenleri çok daha eski tarihlere dayanmaktadır.

Panteizm, Tanrı'nın her şey ve herkes olduğu ve herkesin ve her şeyin Tanrı olduğu görüşündedir. Çok tanrılığa (pek çok tanrıya olan inanç) benzer gibi görünebilir ancak her şeyin Tanrı olduğunu söylemek çok tanrıcılığın ötesindedir. Bir ağaç Tanrı, bir kaya Tanrı, bir hayvan Tanrı, gökyüzü Tanrı, güneş Tanrı, sen Tanrısın gibi.

Panteizm'de fiziksel yasalar sebep-sonuç ve zamanın kendisinin tüm sistemi, mükemmel bir ilahi varlığın iç işleyiş vardır. Tanrı, Evrene dışsal bir varlık değil, daha ziyade kişisel ve antropomorfik olmayan, kişiselleştirilmemiş, her yerde var olan bir varlıktır.

Bazı panteistler özgür irade fikrini kabul ederken (Büyük bir varlığın küçük birer parçası olarak ve doğru ile yanlış arasında bazı seçimler yapabilme inancı) bazı panteistler , doğa ve insan için ortak bir amaç belirler , bazıları ise amaç ve görünüm fikrini "kendi iyiliği için mevcut" diyerek reddetmektedir.

Schopenhauer , panteizmin hiçbir etiğe sahip olmadığını iddia etse de , panteizm oldukça etik bir bakış açısına sahiptir: "Başkasına yapılan herhangi bir zarar, canlının kendine ve herkese zarar verir."

Bu kavram Hinduizm ve Antik Yunan filozoflarının (Thales , Parmenides ve Herakleitos da dahil) yanı sıra içinde Kabalistik Yahudiliğin eski dönemlerinde de tartışılmıştır. Bu tartışmaların doğurduğu Panteistik hareketler 17. yüzyılda Spinoza'nın doğalcı panteizm inancının da çıkışını sağlamıştır.

Yazan: Anu

NASIL DEİST OLDUM ?

Nasıl deist oldum?, deist, neden deist oldum, deizm, Hristiyanlıktan deizme, Deist oluş hikayesi, Katolik, Katolik Hristiyan, hristiyanlık, din, Deist oluş hikayesi, Değişim hikayesi,
Tam da inandığım şeyin cevabını uzun yıllardır arıyordum. Bir sonraki en iyi tercihimin ateist olmak olmadığını kuşkusuz biliyordum. Ancak bu benim inancımı açıklamakta iyi bir iş çıkarmadı. Bu yüzden insanlara Tanrı'ya inandığımı söyledim, sadece insanların bana onun hakkında söylediklerine inanmadım. Katolik yetiştirildim ve Katolik okullarına gittim. Rahibelerin başında, açıklanamayan şeyi açıklamak için iman etmem gerektiğini düşündüm. Ancak daha sonra Cizvitler bana karşı işe yaramadı ve aslında nasıl düşüneceğimi öğretti. Lise'de "Common Sense (sağduyu)"i okudum , ancak, "Neden Çağı"nı okumam hiç bir zaman gerçekleşmedi ve şimdi bunu da merak ediyorum, çünkü Common Sense harikaydı.

Ancak inançlarımda çok yalnızdım - kimseye ne olduklarını bile söyleyemedim çünkü onları kendim anlamadım. Şimdi insanlara ne olduklarını söyleyebilirim - başkası (görünüşe göre bir sürü birilerinin elinde) çok uzun zaman geçirdiler ve onlarla ilgili yazı yazmakta büyük bir iş çıkardım. Yapmam gereken çok şey var - yanı sıra bir çok düşünce - ve gerçekten öğrenmeyi, Tanrı'nın benim için tasarladığı varlığa dönüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

Artık araştırmalarım ödüllendirildiği için mutlu bir insan olarak ileriye bakabilir ve kendimi daha da geliştirebilirim - şu ana kadar kendim hakkında daha önce hiç olmadığı kadar çok şey anlıyorum. Sanki bir ton ağırlığım omuzlarımdan kaldırılmış gibi.

Yazan: Charles McQuaid
Tercüme eden: Anu

HURİ NEDİR?

Huri nedir?, Huri ne demek?, Huri, mitoloji, İslam mitolojisi, Huriler, Cennette huriler, Cennet, Kur'an, Erkeklere verilecek huriler, Adam karısını beğenmiyorsa yerine verilecek huri, A, islamiyet,
Kuran'da da geçen huriler cennetteki sadık insanlara eşlik edecek olan kadın varlıklardır. Hadislerde atıfta bulunan 72 bakire ile sıkça bağlantılıdırlar. Huriler hadislerde genç, güzel göğüslü, yuvarlak gözlü kızlar olarak tanımlanmaktadır. Onlar tükürmez , dışkı, idrar yapmaz veya arıtır. Bir Müslüman ile cinsel ilişkiye girdikten sonra, hemen bekaretini geri kazanır ve hurilerin şeffaf bir cildi vardır. Kemiklerinin iliğini " açık camda kırmızı şarap gibi " görebilirsiniz. Bazı hadislere göre onlar 30 metreden uzundurlar.

Cennete girdikten sonra, Müslüman bir adamın, kusurlarının silinmesiyle daha genç yaştaki benliğine kavuştuğuna inanılır; bu bir nevi Matrix filmindeki kalıcı benlik görüntüsü gibidir. Eğer gerçek aşkı bir mümin ise, ona cennette, genç ve güzel olarak katılır ve bakire olarak yeniden hazırlanır. Ama eğer adam onu sevmezse (dünyadaki eşini), onunla birlikte sonsuza dek yaşamak zorunda kalmaz. Bunun yerine eşinin, bir kopyasını alacaktır.

Hurilerin tam doğası hakkında İslam'da çok tartışma vardır. Melekler gibi hurilerin de özgür iradesi yoktur. Efendilerinin emirlerine neşeyle uymalı ve itaat etmelilerdir.

(Bu inanış bile, insan tarafından Tanrı söyledi denerek var edilen bir dinin, o günün toplumunda kadına nasıl baktığını, sözde Tanrılarının erkeğe nasıl üstün ayrıcalıklar verip onun zevklerini dünyada ve ahiret inancında gözettiğini göstermek için yeterlidir.)

Yazıyı bitirirken dipnot: Bu konuyla ilgili, mitolojik değilde, dini anlamda, sağlam bir yazı yazacağım ilerleyen zamanlarda. Sağlıcakla kalın.

Yazan: Anu

PAGANİZM İNANCI, DOĞA VE BÜYÜ

Paganizm, Modern Paganizm, A, din, Paganizm nedir, Paganizm inancında ilahi doğa, Doğaya ilahi olarak bakan, Paganizmde Tanrıça ve kadın, Büyü, Paganizm'de büyü, Paganizm ritüelleri
Pagan dinleri tanrısallığın dişil yüzünü tanımaktadır. Tanrıça olmayan bir din Pagan olarak sınıflandırılamaz. Odin veya Mithras kültü gibi bazı Pagan yolları bir erkek tanrıya özel bağlılık sunar. Ancak tanrılar tanrıçalarının ve tanrıçaların gerçeğini, tek tanrılar gibi inkar etmezler. Aksine, Pagan olmayan dinler, örneğin Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam, çoğunlukla kadın tanrısallığı fikrinden nefret eder.

Pagan dininin birçok ilahiliği genellikle atalar arası tanrıları içerir. İngiltere'nin Anglo-Sakson kraliyet evleri atalarını bir tanrıya (genellikle Woden'e) geri döndürdü ve Cumbria'daki Kelt kralları inançlarını tanrı Beli ve tanrıça Anna'dan takip ettiler. Ya bir bahar ruhu ya da evin koruyucusu kurbağası ya da yılan gibi kişileştirilmiş bireyler olarak ya da İngiltere'de Elfler, İrlanda'da Küçükler, Almanya'da Kobolds, Litvanya'da Barstuccae gibi grup ruhları içerebilirler , Lares ve Penetolar antik Roma'da vb. Bir hane halkı tapınağı bu tanrılar kültünü ele alır ve bunları onurlandırmak için genellikle bir yıllık ritüel vardır. Ocağın ruhu, bazen günlük yeme içme teklifiyle, bazen de yangın söndürme ve aydınlatma için yıllık bir ritüelle saygı duyulur. Atalar ve ev ritüeli aracılığıyla bir süreklilik ruhu korunur ve geçmişten özelliklerin ve amaçların iletilmesi yoluyla geleceğe anlam kazandırılır.

Yani, Pagan dini kamuya açık değildir; daha çok yereldir. Ve tüm Pagan tanrıları, insan-üstü süper-insanlar değildir; Birçoğu temel ya da kollektiftir. Paganizm günlük hayatın tamamına yayılmış bir dindir.

Doğanın saygı görmesinin bir sonucu olan Doğa'nın nötr veya cansız bir nesne olarak değil de ilahi bir tezahür olarak görmesi, kehanet ve büyünün yaşamın bir parçası olarak kabul edilmesiyle ilişkilidir. Kuşların uçuşunu yorumlayarak kehanette bulunmak, antik dünyada yaygınlaşmış ve kurban edilen hayvanın cesaretlerini okumakla aşırı derecede ilahi olan kehanet gibi inanışlar çağdaş Pagan toplumlarında yer almıştır. Çay yaprakları okumak kehanetin daha büyük bir versiyonudur. Tanrılar tarafından verilen işaretlerin okunmasının yanı sıra ilahi evrenden aktif olarak, düşen jeomentik kalıpları okumak için rünleri veya I Ching'in sapan saplarını atarak, örneğin bir taş atarak tanrıların bir işaret göndermelerini isteyebilirler. Paganlar genellikle ilahi dünyanın bilgi için gerçek bir talebi cevaplayacağına inanırlar. Diğer dünya ile iletişim kurmak için şan sesi ve medyumluk da kullanılır.

Diğer dünya vasıtalarıyla bu dünyada kasıtlı olarak sonuç üreten büyü, Pagan toplumlarında uygulanabilir bir faaliyet olarak kabul edilir, çünkü iki dünya sürekli iletişim içinde olduğu düşünülmektedir. Eski Roma'da yeni bir gelin, kıtlığı evden uzak tutmak için kurbağanın yağıyla yeni evinin kapı direklerine törensel bir şekilde yağ koyacak ve ona yeni doğan çocuğuna zararlı ruhlara karşı bir koruma olarak giydirmesi için kutsanmış bir muska verilecekti. Viking çağındaki Norveç'li savaşçılar, onları felce uğratmak için düşmanlarına büyülü "savaş kösteği" i verecek ve Anglo-Sakson el yazmalarına şifa ve doğurganlık getirmek için büyüler yazılırdı. At fısıltıcıları ve şifacılar gibi uzman sihirli teknolojistler Pagan toplumları arasında yaygın olarak bulunurlar fakat çoğu kez haksız kişisel kazanç veya başkasına zarar vermek için sihir uygulamaları yasaklanmıştır.

Yazan: Anu

ALLAH SÖZCÜĞÜNÜN KAYNAĞI VE AKADEMİSYENLER

A, Akademisyenlere göre Allah sözcüğü, Allah, Allah ay Tanrısıdır, Allah sözcüğünün kaynağı, Arap putperestlerin ay Tanrısı Al-ilah, din, islamiyet, Kabe, tanrı, Yaratıcı,
Birçok insan Allah ne demek? diye düşünüyor çoğu zaman. Allah sözcüğünün kaynağı, kökenleri hakkında akademisyenlerin açıklamalarını sizlerle paylaşmak için bu makaleyi hazırladım.

"ALLAH" SÖZCÜĞÜNÜN KAYNAĞI HAKKINDA AKADEMİSYENLER NE DİYOR?
Kara taşın (Hacerül Esved) herhangi bir özel tanrı ile bağlantılı olduğu söylenemez. Kabe'de, Mekke ve Kabe Tanrısı olarak da bilinen Tanrı Hubal'ın heykeli vardı. Bilgin Leone Caetani Kabe ve Hubal arasındaki bağlantıya büyük önem verir. Kabe içindeki ya da Kabe'deki tek idolün Kara Taş olduğundan emin olunabilir. Bunların yanında 360 putun arasında birkaç özel ilah ve ilaheden bahsedilmektedir. (İslam İlk Ansiklopedisi, E.J. Brill, 1987, İslam, sayfa 587-591)

"Kuran ayetleri, Allah'ın cahiliye ya da İslam öncesi Arabistan'da var olduğu anlamına geldiğini belirtir. Bazı putperest kabileler, 'Allah' olarak adlandırılan ve cennet yaratıcısı olduğuna inandıkları bir Tanrıya inandılar ve toprak sahibi olan bu Tanrı Tanrıların hiyerarşisindeki en üst kademeye sahipti. Arap kabilelerin 'Evin Efendisi' olarak (yani Kabenin) seçtikleri Allah'a inandıkları bilinmektedir; ... Dolayısıyla Kuran'ın Allah'a bakışının tamamen yeni olmadığı açıktır " (Kuran'ın İçeriği İçin Bir Kılavuz , Faruk Şerif, (Reading, 1995), s. 21-22., Müslüman)

El-Masudi (Murudj, iv. 47) ye göre bazı insanlar Kabe'yi güneş, ay ve beş gezegene ayrılmış bir tapınak olarak görüyorlardı. Kabe'nin etrafında yerleştirilmiş 360 putda bu yöndeydi. Bu nedenle bir astral sembolizmin var olduğunu inkar etmek neredeyse imkansızdır. ( İslam İlk Ansiklopedisi, EJ Brill , 1987, İslam, sayfa 587-591)

Kuran'ın kendisinde şahit olduğumuz Allah İslam öncesi Arabistan'da da çok iyi biliniyordu. Nitekim Kuzey Arabistan'da bulunan Theophorus yazıtlarında hem o hem de kadınsı biçimi Allat bulunmaktadır. ( İslam: Muhammed ve onun Dini , Arthur Jeffery, 1958, s. 85)



Gördüğünüz gibi Allah ne demek? diye soranların çoğu, aynı tanrının Mekke'de daha önce var olduğunu, putperest insanların İslam öncesinde ona taptıklarını bilmiyorlar. Diğer akademisyenlerin araştırmaları ile devam edelim.

Mekke'de Allah isimli bir Tanrı vardı. O bütün yerel Tanrıların en güçlüsü olan, her Mekkeli'nin ihtiyaç duyduğu zaman dua edip sığındıkları bir güçtü. Ancak her zaman var olmuş olan Allah putu diğer Tanrılara göre daha güçsüz ve Tanrı olmaktan uzaktı. Ancak Muhammed döneminde güçlendi. Ay kabilesinin taptığı putlardan üç güçlü Tanrıçayı alaşağı etmek için Kabe'nin efendisi olarak Ay Tanrısının yerine geçti: El-Manat, kader Tanrıçası, Al-Lat, Tanrıların annesi ve Uz-Uza Venüs gezegeniydi. ( İslam ve Araplar , Rom Landau, 1958 s 11-21)

Görülüyor ki Muhammed Mekke'de vaaz etmeye başladığında Allah bilinmeyen ve de önemsiz bir Tanrı değildi. Aynı derecede kesin olan şey Kuran'ın küçümsediği diğer şeyleri (Tapınağını paylaşan diğer Tanrı ve Tanrıçalar) Allah'ın aldığıdır. Barbarlık Çağındaki putperestlerin atasözlerindem şanlı sözlerinin 103.son fıkrası şöyleydi, "İşte buradayım ey Allah'ım; Sahip olduğun bir eşin dışında hiçbir ortağın yok; Ona ve herkese sahipsin." Bu şimdiye kadar gördüğümüz şeylerin, Mekke'de "Yüksek Tanrı" olarak tanınmasının Hristiyanlığa doğru yükselen bir eğilim olduğu görüşünü yansıtabilir. Ancak yerine tek dedikleri yeni ilahlarını koyan Müslümanlar için bu yeterli değildi, bir süre sonra Allah'ın eşi de ortadan kalktı: "İşte buradayım ey Allah'ım; Senin eşin yoktur; övgü ve lütuflar sana ve imparatorluğunadır; Senin ortağın yoktur. " (Hac , FE Peters, p 3-41, 1994)

Allah'a Mekke'deki kabede ibadet edildi ve muhtemelen o yerde bulunan ünlü Siyah Taş ile temsil ediliyordu. ( Dünya Dinlerinin Arkeolojisi , Jack Finegan, 1952, s482-485, 492)

İslam'ın başlamasından önce bu üç tanrıça Allah'a kız çocukları olarak ilişkilendirilmiş ve hepsine de Mekke ve çevresindeki diğer yerlerde ibadet edilmiştir. ( Dünya Dinlerinin Arkeolojisi , Jack Finegan, 1952, s482-485, 492)

Mekke'de tek Tanrılık olmasa da, Allah (İlah, Tanrı) bir baş tanrıydı. Bu eski bir isimdi. Biri Güney-Ula'da, bir diğeri Sabae'de bulunan bir tehdit olan, ancak beşinci yüzyılın Lihanit kitabelerindeki iki Arapça yazıtta görülür. Lihyan Tanrı'yı Suriye'den almıştır. Arabistan'daki bu Tanrıya ibadet eden ilk merkezdir. Adı İslam'dan 500 yıl öncesindeki Safa yazıtlarında ve ayrıca Suriye'nin Jimal şehrinde bulunan ve altıncı yüzyıla atfedilen İslam öncesi Hristiyan bir Arapça yazıtta "Halla" olarak geçmektedir. Muhammed'in babasının adı 'Abd-Allah'tır (Abdullah, köle veya Allah'ın kulu). Allah'ın yaratıcı ve güç sağlayıcı olarak eski Müslüman Mekkeliler tarafından anıldığı ve özel tehlike dönemlerinde yardım istenecek kadar özel yeri olduğu, 31: 24, 31 gibi pasajlardan anlaşılmaktadır; 6: 137, 109; 23: Şüphesiz o, Kureyş'in kabile Tanrısıydı. (Arapların Tarihi , Philip K. Hitti, 1937, s. 96-101)

Muhammed inancını bildirdiğinde: 'Allah'tan başka hiçbir İlah yoktur' diye yeni bir Tanrı'yı tanıtmaya çalışmıyordu. Putperest vatandaşları bu ilahi gücü zaten biliyordu ve kabul ettiler. Allah adı hem yazıtlarda hem de Allah'ın kulu olan Abd Allah gibi bileşik isimlerle Hz. Muhammed zamanından önce kullanılıyordu. 'Gökleri ve yeri kimin yarattığını ve güneşe ve aya yasalar koyanı sorarsan kesinlikle Allah'tır diyeceklerdir. (Sure 29, 6 1 ve 63).
Putperestler aşırı tehlikede özellikle de denizde iken Allah'a sığınıyorlardı (29, 65, 31, 31, 17, 69). Ancak yine arazide olduklarında ve güvende olduklarında Tanrısal şerefleri diğer varlıklar ile paylaşıyorlardı. Allah'ın insanlara belli emirler vermesi gerekiyordu (Sura 6, 139 ff) ve insanlar en kutsal yeminleri onun adına ederlerdi (Zira Surat 3, r, 40; 16, 40). Böylece Allah'a hak ettiği gibi ibadet edilmese de Allah'ın kültü tamamen ihmal edilmemiş oluyordu. Allah'a ve diğer tanrılardan (6, 137) kendilerini koruması veya tahıl ve sığırların ilk meyvelerini vermesini sağlaması istenirdi. Fakat her şeyden önce Allah Kabe'nin efendisi olarak görüldü Orta Arabistan'ın en kutsal kültüne adanmış olan Tanrıydı. En eski Surelerden birinde Muhammed kabilesine Kureyşlileri iki yaşındaki ticaret karavanının donatılmasına izin veren ve onlara önem veren bu evin Rabbine ibadet etmeye çağırıyor ve onların güvenlik içinde yaşamalarına izin veriyordu. Kendisi ile ilgili olarak, 'Evin Efendisi' yani Kabe'ye (Ka'ba) ibadet etme emrini verdiğini söylüyordu. Öyle görünüyor ki Peygamber ve halkı Kabe ayini aracılığıyla ibadet edilen Allah'ın aynı Allah olduğu konusunda tamamen hemfikirdir. Kendisi ile ilgili olarak 'Evin Efendisi' yani Kabe'ye ibadet etme emrini verdiğini söylüyor. (Muhammed: Adam ve inancı , Tor Andrae, 1936, Theophil Menzel tarafından çevrildi, 1960, s13-30)

İslam'a karşı erken Hristiyan savunucularından biri olan El-Kindi, İslam ve onun tanrısı Allah'ın İncil'den değil paganizmden geldiğini belirtti. Hristiyanlar Ay-tanrısı ve onun kızları el-Uzza, el-Lat ve Manat'a tapınmadılar. (Erken Hristiyan-Müslüman Tartışmalar 3, ed. NA Newman, Hatfield, PA, IBRI 1994, ss tarafından .357, 413, 426).

Muhammed'in babası Abd Allah'ın ("Allah'ın kulu") seçilmesinden önceki günlerde, yalnızca" Tanrı "(İlah) olarak adlandırılan bir Tanrı kültü güney Suriye ve Kuzey Arabistan'da biliniyordu ve açıkçası Mekke'de merkezi bir önemi olan ve Ka'bah (Kabe) diye adlandırılan bina tartışmasız şekilde onun eviydi. Aslında Müslümanlar bu noktaya kesin olarak işaret ediyor: Mekke'nin en büyük kabilesi olan Kureyş Muhammed tarafından Allah'a inanmaya çağırılıyordu. Bu Allah'ın Mekke'de sadece bir tanrı olarak değil Mekke tanrılarının en güçlüsü ve başı olarak yani "yüksek tanrı" olarak kabul edildiği görülüyor. Muhammed Mekke'ye ibadet vaaz etmeye başladığında Kur'an'ın önceden bilinmeyen önemsiz bir Tanrısı yoktu. "(Modern İslam Dünyası Oxford Ansiklopedisi , ed. John L. Esposito, 1995, sayfa 76-77)


"İslam öncesinde Cahiliye Dönemi olarak adlandırılan günlerde Arapların dini Paganizm'di. Kuyular, ağaçlar, taşlar, mağaralar ve diğer doğal cisimler aracılığıyla insan tanrı ile temas kurabilirdi. Mekke'de Allah peygamberin kavmi olan Kureyş'in Tanrısı ve Tanrılarının en yücesiydi. Allah'ın üç kızı vardı: Herkes tarafından en çok saygı gören ve insan kurbanından memnun olan Al Uzzah (Venüs); Kader tanrıçası Manah ve sebze hayatının tanrıçası Al Lat. Hubal ve 300'den fazla kişi bu tanrılar topluluğunu oluşturuyordu. Mekke'deki merkezi tapınak küp şeklinde taş bir yapı olan Kabe'ydi ve sonrasında pek çok kez yeniden inşa edilmiş halde varlığını sürdürmektedir. Bir köşesinde yer alan ve hacıların öptüğü siyah taş muhtemelen bir meteor parçasıydı fakat haccın vazgeçilmez bir parçası haline gelmişti" (Arapla tanış, John Van Ess, 1943, s. 29.)

"İslam'dan önce Arap dünyasının dinleri cinler olarak adlandırılan birçok ruha ibadet etmeyi içeriyordu, Allah Mekke'de ibadet edilen birçok tanrıdan sadece biriydi ancak Muhammed Allah'ı tek Tanrı olarak ilan etti ve ona ibadet edilmesi gerektiğini söyleyerek ibadeti öğretti. (Kısa Felsefe Tarihi , Robert C. Solomon, s.130)

Allah aslen Ay ile ilişkilendirildi ve ayın tanrısı olan Ilmaqah'dan önce gelirdi...
Allat ise Allah'ın kadın muadiliydi."(Klasik Olmayan Bir Mitoloji Sözlüğü , Marian Edwardes, Lewis Spence, Allah, s.7)

Putperest Arabistan'da yüzlerce tanrı vardı; Kabe tek seferde üç yüz altmış yedi kişiyi barındıracaktı. Kuran'da sözü edilenlerin hepsi İslamın içinde al-Uzzah (güç), al-Lat (tanrıça) ve Manah (kader) hakkında en çok saygı gören kişilerdi. Hicaz kabileleri tarafından ibadet edilen üç kadın tanrı Muhammed vaaz vermeye başladığında Allah'ın kızları olarak görülüyordu. Pagan Arabistan'ın en üstün tanrısı olan Allah Arabistan'ın güney ucundan Akdeniz'e kadar çeşitli yoğunlukta ibadetin hedefiydi. Babil'liler için "İl" (tanrı) idi; sonra da İsraillilere "El" şeklinde geçti. Güney Arapları ve bedeviler ona "İlah" olarak tapıyordu. Yahudilik ve Hristiyanlıktaki tek Tanrı kavramları Allah'ın yüzlerce putperest tanrı arasından tek tanrıya dönüşmesini teşvik etti. Dolayısıyla "Allah"ın Müslümanlara Hristiyanlardan ve Yahudilerden geçtiği fikrini kabul etmek için hiçbir neden yoktur. (İslam , İnanç ve Mücadeleler, Caesar E. Farah, s.2-7, 26-35)

Çeviren & Derleyen: Anu

OKUSANA BENİ

Din zırvaları hakkında düşünüp taşınma sürecinin stresini daha yeni üzerimden atmışım o zamanlar, kalın bağırsağım sevinçten halay çekiyo "oh be kurtulduuuk" diyerekten. İlk başlarda çok düşünmüştüm "ulen bunu bizimkilere söylesem mi söylemesem mi?" diye. Çünkü aile dindar, evde Nihat hatipoğlu'nun sesi eksik olmuyo, o kadar çok izleniyo ki rüyama girip "O arada Ebu el Pikaçu geldiiii, atıyorduuuu yıldırımlarııığğğ, balbazarrr çaresiiiz, balbazar kan revaaan içindeee, bitki pokemonu tabiii içine içinnneee alıyor yıldırımlarııı, o sırada yaradana sığınıyor balbazaaar yıldırımdan kararmış bedeniyle, Balba-Balbazaaar diyor..." şeyler izletiyo bana.

Neyse zaten bu süreci başka bir ara yazacağım aile ve çevre tepkisi diye, şimdi jokerimi kullanıp heba etmeyeyim reyiz. İşte bu Nihat Hatipoğlu'lu dindar aile ortamında ben deist olduğumu söyledikten sonra üzerinden 1 ay kadar geçmiş. Benim üzerimde de acayip bi rahatlama var, anlatmak imkansız diyeyim. Cennette huri alacak adamdan daha büyük bi sevinç var içimde. Vel hasıl falan filan, 1 ay geçtikten sonra pismillak demeden annem geldi yanıma. Çayını demlemiş, kahvaltısını hazırlamıştım anacuğumun, odamda oturuyodum. Odamın kapısını araladı, bende bilgisayar başında hareketsizce duruyorum, bukalemun taklidi yapıyom sadece yandan yandan bakıyom ne diyecek diye, anlayacağın kafa hareketli popo sabit. Sonrasında şu ölümcül muhabbet geçti aramızda:

- Annem: Napıyosun ?
- Ben: ..... (Anneme bakıyorum, malum ne yaptığımı görüyo zaten oturuyorum, aya füze gönderecek potansiyelim vardı da ben mi şeyetmedim)
- Annem: İçimde bi his var ya, midem... (Evet anne içinde bi his var miden biraz garip çünkü hem midende yara var hemde gastritin var, yani mortal kombatta Raiden dan fatality yiyen Sonya'dan farkın yok. Midende o yüzden garip bi his olmasın?)
- Ben: Eeee? Mide ilaçlarını falan aldın mı? Su falan içiyo musun? Ne zaman görsem zenciler gibi sigara içiyon, zaten miden sorunlu; delik deşik olmuş avm torbası resmen miden...
- Annem: Okusana beni azcık rahatlayayım.
- Ben: ... (Yaklaşık 2 dakika kadar suskun bir şekilde baktım, ama dayanamadım gülme geliyo tutuyorum, sonunda dayanamayıp gülmeye başladım)
- Annem: Ne gülüyosun! Abdest alda okusana beni. (He oldu tamam, tibi tibi ya)
- Ben: Anne şakamı yapıyosun :) ?
- Annem: Yahu niye yahu niye ? (uuu agresif kadun, ver eline mızrağı savaşa yolla bebişimi)
- Ben: Anne ben size deistim demedim mi? İnanmıyom ki dinlere falan...
- Annem: Ya inanmıyosan inanma hadi abdest alda oku beni.
- Ben: Muhahahahahahahahahaha! Yahu deli misin ben inanmıyom diyom, sen diyon abdest alda oku beni. Ben okuyamam başkası okusun benim okuyacak başka şeylerim var Zeus affetsin, Thor günahlarımı kokulu silgiyle silsin. Sen enişteme git eniştem yada ablam okur seni.
- Annem: İyi ha iyi, iyi !

Yahu ben napayım be reyiz, ölüden şey istemek gibi bişi bu. İnanmadığı dinin ritüelini niye yapsın ki bi insan, ne acayip şeylere inanıyomuşum nan zamanında, hastane, ilaç, bilim diye bir şey var. Okuyayım da geçsin falan, he yavrum he, he tamam...

Yazan: Anu

MUSA | KARİKATÜR

karikatür, dini karikatür, Din karikatür, İslamiyet karikatür, Musa karikatürleri, Musa'nın denizi ikiye yarması, A, Karikatürler, Din konulu karikatürler, Kızıldenizin ikiye yarılması

Çizen: Anu

BU KAFA YAPISINA TURP SIKILIR

din, İslamiyet, Yobaz zihniyet, Bu kafa yapısına turp sıkılır, A, Görücü usulü evlilik, Karşı cinsle görüşene iffetsiz damgası, Kız çocuğunu okula göndermemek, Okumayan kız çocukları, Din ve eğitim,
Markete alışverişe giriyorum, bir yandan yürürken telefonda aşkımla yazışıyorum, diğer yandan reyonları kolaçan ederek keklik gibi sekiyorum. İki kadının karşılıklı konuşmasına kulak misafiri oluyorum çünkü aynı reyonlara bakıyoruz. İkisi de bulunduğu kısımdaki reyonların reklam filmi çekiliyormuş gibi durmuş birbirleriyle laflıyorlar. Sonra gülmekle ağlamak arasında kaldığım o muhabbet cereyan ediyo Tesla'sını satayım:
  • K1: Tabiiiğğğğ yaaaa çocukları hep ahlaksızlaştırıyolar işte bunlaaar (aaa ne güzel sanırım tv programlarında yengesine, teyzesine, kayınçosuna, kaynanasına falan sulanan yakışıklılardan bahsediyolar, afferim bilinçli kadınmış)
  • K2: Tabi canım eskiden böylemiydi hiç.
  • K1: Şimdiki kızlara baksana, bi onunla bi bununla, hemen ayrılıyolar. (Ulen deli, süzme amfibi. Kız anlaşamıyosa ayrılmasın da ne yapsın. İnatla benim olacak fıstık diyip evlensin de tüm hayatını zehir mi etsin şaka mı yoksa kaka mısın sen?)
  • K2: Sorma, garip oldu millet (The woman of the ahlakçığımızın bekçisi, very skilled kadın, unkillable kafa yapısı)
  • K1: Eskiden nasıldı, "gelin ata biner ya nasip der" derlerdi. Biriyle konuşuyorsan onunla evlenirdin, evlenmeyeceksen konuşmazdın. Mesela ben eşimi hiç görmedim 5 yıl boyunca konuştuk hiç görüşmemize izin vermedi annem, gerçi benim gizlice görüşmelerim oldu ama ehe ehe. (Ulen bi insan 5 saniye içinde kendi dediği ile çelişir mi? madem görüşmen uygun değil, görüşenlere laf ediyosun sen neden görüştün kezbanoski dobroski? Biriyle görüşünce illa evlenmek mi gerek? Bu şuna benziyor, bir kasa elmanın içinden birini alma hakkın var dediler ama gözlerim bağlı (gözler bağlı çünkü görmüyorum, görüşmedim elmayla hiç, elma efendiyi tanımıyorum) neyse seçiyorum bi elmayı, nasıl çürümüş, nasıl kurtlanmış, içinde kurtistan kurulmuş, elmayı delip geçmiş bir kurtçuk şeklinde de flamaları var. Şimdi bunun tutup aldın diye, yemen şart mı? O zaman afiyet olsun. Siz bu kafayla giderseniz, hele de bu kafayla çocuk yetiştirirseniz ilerde daha çoook kadına şiddetten, erkeklerin altında ezilmekten, çilelerden bahsedersiniz. Yahu anlaşamadıysan neden evlenesin deliyle mi yattınız ne yaptınız siz?)
  • K2: Evet ahlakları bozuluyor hep, çok değişti çok.
  • K1: Mesela beni annem, ortam çok bozuldu diye okula bile göndermedi. (Hehhh, şimdi anlaşıldı birçok şeeeeeeeyyy hacı. Fakat mantığa bakar mısın, mortal combattaki subzeronun fatality hareketi kadar ölümcül ve kan dondurucu bi kafa yapısı. Zannedersin şeriatla yönetiliyoruz, haydi kızlar eve, ortam kötü (o düşündüğün espriyi yapasım geldi de kendimi tuttum), haydi el ele çocuk doğurup üreme görevini üstlenmeye ve hiç sayılmaya, haydiiiiiyyynnnnn.)
Ondan sonra yok ülke neden böyle, yok kadınlar neden bu durumda, yok efem Almanya'dan neden gerideyiz, Rusya gibi neden etrafa nanik yapamıyoruz. Neden şöyle böyle diye düşünün durun, yukarıdaki kafa yapısını sorduğunuzda "maalesef elimizde o kafadan kalmadı" diyen bir eleman yada yaratıcı olmadığı sürece, bu ülke, aynı zeytin yağında 500 kere pişen fast food patatesleri gibi kızarır da kızarır kızarır da kızarırrrrr, bu kafa yapısına turp sıkılır...

Yazan: Anu

OSMANLI MİTOLOJİSİNDE BİR DEV "UC"

Osmanlı ve İslam mitolojisinde Hz. Musa’nın en önemli mucizelerinden biri Kuran'da yer almasa da Tevrat'ta 2 yerde geçen "Uc" adlı devi öldürmesidir. Tevrat'ta "Og" adıyla geçen bu devin Tesniye 3/11 de boyunun dokuz, eninin dört arşın olduğu, demirden bir yatağı var olduğu söylenir. Taberi'lerin de iriliğinden ve ölümünden bahsettiği bu dev, yine Tevrat Sayılar 11/3335 de yazıldığına göre Hz. Musa tarafından öldürülmüş, oğulları ve kavmi yok edilmiştir.

UC'A DAİR FARKLI HİKAYELER
  • 10 arşın boyundaki Musa, 10 arşın yükseğe zıplayarak, 10 arşın uzunluğundaki sopası ile Uc'a vurdu. Bu kadar uzunluğa rağmen ancak Uc'un topuğuna vurabildi fakat Uc öldü. Ucun ölüsü Nil üzerinde köprü oldu. Uc 3000 yıl yaşamıştı.
  • Başka bir kaynağa göre Uc suyu bulutlardan içer, denizin dibinde yürürdü. Denizde yakaladığı balinaları dışarı çıkarır güneşte kızartıp yerdi. Burada önemli olan Hz. Musa'nın bu devi nasıl öldürdüğü konusudur. Büyük tufanda yükselen suların sadece dizlerine kadar geldiği, ve Nuh tarafından gemiden kovulan Uc, bir yemekte iki fil yerdi, ağladığında göz yaşları nehire dönüşürdü. Uc çok büyük olduğundan tufan sonrası hayatta kalan tek dev olduğuna inanılırdı. Bir gün dağdan büyük bir kaya koparan Uc, İsrail oğullarını yok etmek istiyordu, bunun üzerine Allah Hüdhüd kuşunu devin üzerine gönderir. Kuş devin elinde tuttuğu kayayı delip geçince elinde tuttuğu kaya Ucun üzerine düşer, bunu fırsat bilen Musa onu bir darbe ile yere yıkar. 
  • Bir başka öyküye göre annesinin cezalandırdığı Uc, annesini öldürmeye çalışan iblisin attığı taşı yakalayarak annesinin hayatını kurtarır. Buna istinaden annesi onu ödüllendirmek için Uc'a güç ve uzun ömür verir. Bazı çeşitlemelerde ise önceki öyküde bahsedilen kayayı Uc'un boynuna delerek geçiren Hüdhüd değil karıncalardır. Uc boynuna geçen bu kayayı çıkarmak istemiş ama ağzının iki yanından çıkan dişleri engel olmuştur. Bu sırada da Musa sıçrayarak baltası ile devin ayak bileğine vurmuş ve onu öldürmüştür. 
  • Musa ile Uc'un karşılıklı oturduğu üstteki minyatürün öyküsü şöyledir: 70 ekmekçinin pişirdiği tüm ekmekleri bir günde yiyen Uc doymak bilmez. Musa ona rastladığında "7 lokma ile doyabilirsin" der ve ona yedi lokmalık çanağı verir. Uc, yedi lokmayı bile yiyemez. Bunun üzerine tokluğun ve açlığın yiyeceklerin niceliğiyle ilgili olmadığı, bunun Allah’tan geldiği gerçeğini kabul eder (devi bile Müslüman yapmışlar :))

Kaynaklar: Minyatürlerle Osmanlı & İslam Mitologyası - Metin And
Tevrat Sayılar 11/3335 | Tesniye 3/11 | Sevakıb-ı Menakıb | Zübdetü't Tevarih
Yazan & Derleyen: Anu

PANDEİZMİ DESTEKLEYEN TEZLER

A, din, Occam'ın traş bıçağı teorisi, Pandeist argümanlar, pandeizm, Pandeizm nedir, Pandeizm ve evrim, Pandeizmde yaratıcı inancı, Pandeizmi destekleyen argümanlar, Tanrı evrendir,
İhtiyaç duyduğumuzda evrendeki enerjiyi tecrübe ettiğimiz kadar güçlü olduğuna inandığınız Yaratıcı, bu Evrenin enerjisini ve o enerjinin davranışını kontrol eden yönetim dinamiklerinden başka bir şey yapmamızı sağlamıyor mu?

Pandeizm, bu Yaratılıştan sorumlu bir varlığın gerekli ve desteklenebilir kapasitelerini belirlemek için evrenimizin kendisinin mantıklı ve rasyonel incelemesinden kaynaklanmaktadır. Bunu yaparken, kullanılan teori, Occam'ın usturasını ve rasyonel basitliği ödüllendirir; diğer bir deyişle, gerekli olan özellikleri ortaya koyar ve gereksiz olan tüm özelliklerini, evrenimizin yaşadığı ortamı açıklarken atar. Ve böylelikle böyle bir Yaratıcı'nın böylesine bir Yaratılış'ı gerçekleştirecek kadar güçlü ve yeterince akıllı olması gerektiği sonucuna varılıyor. Evrenizi yaratmak için gerekli olan gücün hem Yaratıcının 'en az ve en büyük ölçüde, rasyonel bir Evrenin rasyonel bir Yaratıcı'nın ürünü olması gerekliliğini gerektirir - rasyonel ve çekici bir motivasyona sahip olan biri, ihtiyaçlarını daha verimli bir şekilde yerine getirebilen herhangi bir rasyonel varlığın bunu yapmasını sağlayacaktır

Aynı felsefi argümanlardan, teistik inanç sistemlerini desteklemek için kullanılan pek çok şey Pandeizm sistemini desteklemektedir. Pandeizm, aynı zamanda, teistik inançların sıkça saldırıya uğradığı çeşitli zayıf noktalardan da yoksundur. Pandeizm lehine en etkili argüman, tasarım argümanının değiştirilmiş bir şeklidir. Deizm gibi Pandeizm, Big Bang gibi şeylerin bilimsel kanıtlarını ve evrenin mevcut şeklini elde ettiği mekanizmanın doğru göstergeleri olarak doğal seleksiyonla evrimi kabul eder. Bununla birlikte, Evrenin bu gibi süreçleri bile destekleyebildiği gerçeği, fizik kanunlarının kendisini bu sonucu kolaylaştırmak için ince ayarlamış olduğunun kanıtı olarak görülür.

Pascal'ın Wager'inin The Pandeist's Wager adlı bir varyasyonu, Pandeizm'in gerçekmiş gibi davrandığı mantığını, hatta mutlak bir gerçeğin bilinemeyeceğini kabul ederek özetlemektedir. Bununla birlikte, teistik inançların aksine, Pandeizm, kötülük sorunundan ve karamsarlığın yıkıcı probleminden kesinlikle muzdarip değildir. Kötülüğe gelince, yaratan yaratıcının Evrenin kapsamı ile sınırlı olduğu varsayılır. Böylece, önleyebileceği kötülük yaratılamamıştır denir. Açıklanan herhangi bir vahiy ve öngörülen hüküm bulunmamakla birlikte, yaratıcının sonuç hakkında önceden bilgili yalnızca deterministik bir Evren yarattığına dair bir kaygı yoktur. Tam tersi, Pandeizm, Evrende ortaya çıkacak olayların özel seyrini önceden bile bilmeyen bir Yaratıcı önermektedir.

Yazan: Anu

HRİSTİYANLIK'TAN DEİZM'E

deizm, neden deist oldum, hristiyanlık, Hristiyanlık'tan Deizm'e, Değişim hikayesi, Dinden sıyrılış hikayesi, Eski Hristiyan, Bekaret yemini, Suyu şaraba çevirme, Deist oluş hikayesi, A,
Bilindiği üzere kendi Deist oluş hikayemi anlattığım "Neden Deist Oldum" başlıklı 3 yazı yazıp paylaştım. Fakat sizlerle biraz da farklı kültür ve dinlerden insanların dinlerini terk ederek Deizm, Ateizm vb. felsefi akımları tercih etme hikayelerini paylaşmak istiyorum. Dolayısı ile bu paragraf sonrasındaki tüm yazılar bana değil, doğrudan yazana aittir.

Sevgili arkadaşlar,
Bu mektubu Bob Johnson'un isteği üzerine yazıyorum. Bütün hayatım boyunca Deistik duygular yaşadım, ancak 10 yıl kadar önce dünyamın bir ismi vardı. Deist "olduğuma" hiçbir zaman inanmıyordum. Daha ziyade inanmış olduğum çizgi ile bir felsefe keşfettiğimi söyleyebilirim.

Katolik bir ailede doğdum ve ilk, lise ve üniversite için Katolik okullarına katıldım. Bir genç olarak boş zamanlarımdan bazılarını Keşif ve Bilim Kanallarını izleyerek ve doğayla fizik hakkında öğrenirken harcardım. Öğrenmeyi çok sevdim ve okulda genel olarak Hristiyanlık ve Roma Katolikliği hakkında her şeyi öğrendim. Fakat söylediklerime gerçekten asla inanmadım. Dönüştürülme, doğuştan gelen günah, papanın sonsuzluğu, bakire doğumlar, göklere çıkma ve suda yürümeyi kabul etmekte bazı sorunlar yaşadım. Sadece dünyanın nasıl çalıştığına dair anlayışıma uymadılar. İkincisi, doğum kontrolü kullanımına ilişkin yasak aptalca görünüyordu ve kadın rahibelere yapılan yasaklamalar kadın düşmanıydı. Şüphe her zaman mevcuttu ve annem din sınıfında C aldığımda hayret ederdi, her şey düz A'ydı.

Deizm terimini ilk görüşüm dünya tarihi dersinde Aydınlanma'yı (Enlightenment) okurken oldu. Hemen ilgi ve merakımı tetikledi. Thomas Paine, Ethan Allen, Benjamin Franklin, Thomas Jefferson, Matthew Tindal, John Toland, Voltaire, Shaftsbury ve diğerlerini okudum. Okuduğum gibi, görüşlerimin yüzyıllar önce zaten ifade edildiğini gördüm. Benim bir Deist olduğuma şüphe yoktu. Evreni anlamak için sebebimi kullanmaya kararlıydım. Ben yapı olarak sessiz ve mantıklıydım. Nitekim bir zamanlar bir işveren bana Star Trek'ten Spock'u hatırlattığımı söylemişti. Mantıksal olmak kesinlikle benim özelliklerinden biri ve bence bu nedenle Deizm, benim için mükemmel bir teolojik felsefe idi.


Katolikler ve Protestanlar iktidar için savaşırken, dini savaşların Karanlık Çağ'ı sarstığını öğrendim. Birlikte gelen aydınlanma hoşgörüyü ve daha iyi bir yolu getirirken dini fanatizmin tehlikeli olduğunu insanlara söyledi. Bu insan ahlakı üzerine benimde desteklediğim harika bir gelişmeydi. Fakat bana göre bu ahlaki bir standart olarak yetersizdi. Hoşgörü birine, "Senden nefret ediyorum, ama bununla baş edeceğim ve farklılıklarımızdan dolayı seni öldürmekten kaçınacağım" demek gibi bir şey. Kabul, ahlakın daha yüksek bir standardıdır. Bir kişi, farklılıklarına rağmen, insan toplumunun tam bir üyesi olarak birini kabul etmeye hazır olduğunda, adil davranır. "Senin ayakkabılarına girseydim haysiyet ve saygıyla muamele görmek isterim" demek gibi bir şey. "Bu yüzden sana bana davranmanı isteyeceğim gibi davranacağım ". Deistler tarih boyunca başkalarına sürekli gülünç ve duyarsız inançlar üzerine yaptıkları küçük savaşlarını durdurmalarını söylüyorlardı.

Şunu çok kuvvetli hissettim, Deizm soyadımı değiştirmekten daha iyi bir ahlaki yoldu. Bu, birçok insanın yaptığı şey. Müslüman olurken Muhammed ismini alıyorlar. Hristiyanlar, Hristiyanlığa olan bağlarını sembolize eden bir onay ismi alırlar. İnsanlar dünyaya "İnandığım budur" demek için bunu yapıyorlar. Bunda utanılacak bir şey yok ve insanların inandığım şeyi bilmesini istiyorum. Sonunda, Roma Katolik Kilisesi'nden istifa edeceğim, ancak bu farklı bir şey hikaye.

Öyle görünüyor ki çok akıllı insanlar Deizm'e çekiliyorlar. Bunun nedeni, Deizm'in size tüm cevapları vermesi ve size hakikati söylemesi değildir, doğru cevapları aramak için bir topluluk oluşturması ve dünyanın örgütlenmesi için bir çerçeve oluşturmasıdır. Nihayetinde her kişi makul bulduklarına göre kendi cevaplarını bulmalıdır. Bu, bireyci olan insanlarla, insanlığın daha iyi hale getirilebileceğine inananlara bir akor olur. Bilgiye olan sevgim, doktora programını bitirene kadar eğitimimi sürdürmemi sağladı. Artık bir üniversite profesörü oldum ve aklımı insanlığın iyileştirilmesi için kullanmaya kararlıyım. İçtenlikle,

Yazan: Prof. RT Longoria de Voltair
Çeviren & Düzenleyen: Anu

PANENTEİZM VE MODERN GELİŞMELER

Matematikçi Alfred North Whitehead'in (1861-1947) yazılarından ortaya çıkan çağdaş bir Hristiyan teolojik hareketi olan süreç teolojisi genellikle Panenteistik kavramları kullanmaktadır. Whitehead, Tanrı'nın "ilkel" ve "sonuç" olarak iki doğası olduğunu iddia etti. Bu doğada, dünyanın bütün tarihi ve mümkün olan her gelecek vardır. Böylece, herhangi bir anda, bir varlığın Tanrı'nın içerisine dahil edildiği söylenebilir ve bu şekilde Tanrı'nın da o varlık içerisinde bulunduğu iddia edilebilir. Süreç teologları bunu Tanrı'nın evren içerdiğini, ancak onunla özdeş olmadığını ifade eder. Bu Tanrı insanda içten içe yaşar, açık kuvvetten ziyade insan iradesine ikna etme gücü sağlar. Böylece, insanlar hala Tanrının zorlamalarının merhametinde olmaktan ziyade özgür irade sahibidirler. Dahası, Tanrı sürekli akış halindeki bir evrene sahip olduğundan, Tanrı da zaman içinde evrende gerçekleşen eylemler tarafından etkilenebilir, değiştirilebilir olarak kabul edilir. Bununla birlikte, İyimserlik, cömertlik, bilgelik ve benzeri gibi Tanrı'nın soyut unsurları sabit kalır. Böylece, Tanrı evreni içerir ve içten içe evrendedir; Bununla birlikte, sahip olduğu soyut unsurlar, onun aşkınlığının en üst noktasını temsil eder. Dolayısıyla süreç teolojisi aslında Panenteistiktir.

Yazan: Anu

DİŞİ KURT ASENA

Türk mitolojisi, mitoloji, Asena, Kurt Asena, Kurdun büyüttüğü çocuk, Çocuktan hamile kalan kurt, Türk mitolojisinde kurt adamlar, Kurttan doğan çocuklar, Türk efsaneleri, Mavi yeleli kurt Asena,
Romalıların ve Remus'un Romalı efsanesini, Roma'yı kuran bir kurdun yetiştirdiği ikiz kardeşleri belki biliyorsunuzdur. İşte bizim de buna benzer bir efsanemiz var. Fakat unutulmamalıdır ki bu efsanenin birkaç farklı anlatımı var, şimdi bu 3 farklı efsaneyi (ki en farklısı 3 numaralı olanıdır) sizlerle paylaşmak istiyorum.

1) Kurt sayesinde yaratılanlar sadece Roma ve Roma'lılar değildi. Eskiden Türk ulusunun da bu şekilde doğduğuna inanılırdı. Efsaneye göre, bir çocuk haricinde tüm Türklerin öldürüldüğü devasa bir savaş vardı, sağ kalan bu tek çocuk bir bataklıkta güvenliği için saklanmıştı. Halkı öldüğünde, bu küçük çocuk kurt tarafından bulunana kadar yalnızdı. Bu kurt onu mağarasına kendi yavrularının yanına taşıdı. Mi budur ya, bu çocuk büyüdükten sonra o kurtla çocuk yapar ve sonuç olarak on oğlu olur. Oğullardan biri, Türkistan Türkleri arasında büyük bir lider olan ve kurt kafasını amblem olarak kullanan Asena'ydı.

2) Türk'ler Asena adında bir kurt tarafından kurtarıldığına inanıyordu. Yaratılış efsanesine göre, Orta Asya'da yaşayan bir kabile, düşman tarafından yenildi ve yalnızca 10 yaşında bir oğlanı sağ bıraktı. Onu öldürmediler, bir kuytuya atıp terk ettiler. Birdenbire, oğlanı etle besleyen ve onu yetiştiren bir dişi kurt ortaya çıktı. Daha sonra kurt genç çocuktan hamile kalmıştı. Düşman Kralının bunu duyması üzerine, askerleri çocuğu öldürmek için gönderirken, kurt dağın tepesinde bir mağaraya girdi ve yerel hanımlar tarafından bakıma muhtaç 10 oğlan doğurdu.  Bu çocuklardan hamile kalan kadınların çocuklarının bir kabile ismi vardı; "Asena". Bu efsanenin birçok versiyonu Ergenekon Mitinde ve Yaratılış Mitinde de anlatılmaktadır.

Türk mitolojisi, mitoloji, Asena, Kurt Asena, Kurdun büyüttüğü çocuk, Çocuktan hamile kalan kurt, Türk mitolojisinde kurt adamlar, Kurttan doğan çocuklar, Türk efsaneleri, Mavi yeleli kurt Asena,

3) Efsanenin diğer bir versiyonunda, bir Türk köyünün herkesi öldüren Çin askerleri tarafından saldırıya uğradığı belirtiliyor ancak ordunun komutanı bir bebek çocuğuna acıyor ve onu öldürmek yerine kollarını ve bacaklarını keserek geride bırakıyor (ne vicdanlı adammış demeden edemeyeceğim). Ordu ayrılmaya başlayınca komutan birden bire bebeği öldürmediğine pişman olur, onu öldürmek için geri döner. Fakat o zamana kadar bu küçük çocuk, mavi yelesi olan Asena adında bir kurt tarafından kurtarılır. Kurt oğlanı tedavi eder ve iyileştiğinde onunla birlikte olur. Bu birliktelik sonrası Göktürklerin Aşina klanının öncülerinden biri olan yarı insan, yarı kurt varlıklarından oluşan bir türü doğuruyorlar (kurt adamlar).

Yazan: Anu

TÜRK MİTOLOJİSİ

A, Türk mitolojisi, mitoloji, Erlik, Tengri, Kök Tengri, Türklerin eski inancı, Tek Tanrı, Tengriizm, Tengriist, Gök Tanrı, Türkler ve Gök Tanrı, Umay, Öd Tengri, Boz Tengri, Kayra, Ülgen, Erlik,
Türk mitolojisi Tengriist ve Şamanist inançların yanı sıra göçebe halk olmanın tüm kültürel ve sosyal konularını kucaklar. İslamiyete geçiş sonrası, özellikle Türk göçünden sonra bazı efsaneler İslami sembollerle süslenmiştir. Türk-Moğol mitolojisinde birçok ortak nokta vardır. Türk mitolojisi diğer yerel mitolojilerden etkilenmiştir. Örneğin, Tatar mitolojisinde Finnic ve Hint-Avrupa mitlerinin bir arada var olduğu görülmektedir. Tatar mitolojisinde konular şunlardır: Abada , Alara . Şüräle , Şekä , Pitsen , Tulpar ve Zilant. Budizm'in yanı sıra, Türk mitolojisi Maniheizm'den de etkilenmiştir.

Dunhuang'da bulunan 10. yüzyıl el yazması "Irk Bitig", Türk mitolojisi ve dini için en önemli kaynaklardan biridir. Bu kitap, Eski Türk alfabesinde Orhun yazıtları gibi yazılmıştır.

TÜRK MİTOLOJİSİNDE TANRILAR

Tengri

Kök Tengri, ilk Türk halkının dininde ilkel Tanrıların ilkidir. Türkler göç etmeye ve Orta Asya'yı terk etmeye başladıktan sonra, Yüce ya da Yaratıcı Tengri olarak biliniyordu ve tek Tanrılı bir inanıştı. Tengrizm zamanla, putperest / politeist kökenlerinden değiştirildi. Orjinallerinden kalan 2 Tanrısı ile değiştikten sonraki inanış daha çok Zerdüştlük'e benziyordu. İyi tanrı ve Uçmag'ı (cennet veya vallhalla gibi bir yer) temsil eden Tengriydi, Erlik ise kötü Tanrıydı ve cehennem inanışındaki yerini almıştı. Tengri ve Gökyüzü kelimeleri eş anlamlıydı. Tengri'nin nasıl göründüğü bilinmiyordu. Bütün insanların kaderini yönetir ve özgürce davranırdı. Fakat ödül ve cezalarında adil olduğuna inanılırdı. İnsanın refahı iradesine bağlıydı. Tengri ibadeti, ilk olarak 8. yüzyılın başlarındaki Eski Türk Orhun yazıtlarında onaylanmıştır.

Diğer Tanrılar
  • Umay (kökü esasen 'plasenta, doğum' anlamına geliyordu) (Parvati'yi temsil eden Hinduizm'deki Uma - Lord Shiv'in eşi) doğurganlık ve bekaret Tanrıçasıdır. Umay, çeşitli dünya dinlerinde bulunan yeryüzü Tanrıçalarını andırır ve Tengri'nin kızıdır.
  • Öd Tengri tam bilinmese de zamanın Tanrısıdır. Orhun taşlarında "Öd Tengri zamanın hükümdarı" ve Kök Tengri'nin oğlu olduğu için tanınmamıştır.
  • Boz Tengri Öd Tengri gibi, pek fazla bilinmiyor. Bozkırların Tanrısı olarak görülen ve Kök Tengri'nin oğludur.
  • Kayra, Tanrının Ruhudur. İlk gökyüzü Tanrısı, en yüksek gökyüzünün, üst hava, mekan, atmosfer, ışık ve yaşamın Tanrısı, aynı zamanda Kök Tengri'nin oğludur.
  • Ülgen Kayra'nın oğludur ve Umay iyiliğin Tanrısıdır. Aruğ (Arı), Türk ve Altay mitolojisinde "iyi ruhlar" anlamına gelir. Bu ruhlar Ülgen'in emri altında yeryüzünde iyi şeyler yapıyorlardı.
  • Erlik, ölüm Tanrısı ve yeraltı dünyasıdır.
Yazan: Anu

PAGANİZM VE ÖZET OLARAK İNANÇLARI

A, Paganizm, Paganizm inancı, Paganizm inançları, Paganizmde ilahi kavramlar, Pagan teolojisi, Paganizmin cinsiyet eşitliği, Paganizm tapınma, Paganizm inancının temeli, Pagan, Paganlar,

Paganizm geniş bir fikir yelpazesini kapsamakla birlikte, bu unsurlar çoğu Pagan'ın inançlarını özetlemektedir.
  • Doğa
İlahi doğanın tanınması, Pagan inancının kalbidir. Paganlar, doğal dünyanın derinden farkındadır ve devam eden yaşam ve ölüm döngüsünde doğanın kutsal gücünü görürler. Çoğu Pagan, doğal çevreye zarar vermeyi en aza indirgeyen bir şekilde yaşamak isteyen ve bunun için uğraşan çevre dostudur.
  • İlahi kavramlar
Paganlar ilahi ve erkeksi imgelerle cinsiyete sahip olmayan birçok farklı biçimde İlaha taparlar. Bunların en önemlileri doğum ve ölüm döngüsü ile, Pagan yılını tanımlayan Tanrı ve Tanrıçalardır (ya da Tanrıların ve Tanrıçaların panteonları). Paganizm cinsiyet eşitliğini şiddetle vurgular (Örneğin Viking toplumunda kadınlar da tıpkı erkekler gibi kavga eder, içer, zırh kuşanıp savaşa gider ve yine tıpkı erkekler gibi özgür davranabilirdi). Kadınlar modern Pagan hareketinde belirgin bir rol oynamaktadır ve Tanrıçalara, çoğu Pagan törenlerinde ibadet etmektedir.
  • Pagan teolojisi
Paganizm doktrin veya soylulaştırmaya dayalı değildir. Birçok Pagan "Eğer hiçbir şeye zarar vermiyorsa, yapacağın şeyi yap" der. Bu sözü takiben, Pagan teolojisi öncelikle tecrübeye dayanmaktadır; Pagan ayinleri, onları çevreleyen dünyadaki İlahi güç ile temas kurmak için yapılmaktadır.

Kaynak: BBC

Çeviren: Anu

KANIT EKSİKLİĞİ VE ATEİZM

Ateist olmak, Ateist olmanın sebepleri, ateizm, din, A, Ateist olma nedenleri, Ateist olmak, Tanrıya dair kanıt eksikliği, Ateizm varsayımı, Ateizm olasılık hukuku, din ve mitoloji, Allah var mı?,
İnsanların Ateist olmasının çeşitli sebepleri vardır, bu sebeplerden biri de "KANIT EKSİKLİĞİ"dir.

Olasılık Hukuku
“Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır.
WK Clifford (1879)

Birçok kişi ateisttir, çünkü Tanrı'nın varlığı için hiçbir kanıt bulunmadığını düşünmektedir - ya da en azından güvenilir bir kanıt yoktur. Bir kişinin yalnızca iyi kanıtları olan şeylere inanması gerektiğini savunurlar.
Bir filozofun ateizm varsayımından hareket ettiği söyleyebilir.

Ateizm varsayımı
Bu, Tanrı'nın var olup olmadığı tartışmasına nereden başlanacağı ile ilgili bir tartışmadır.
Bu varsayım, Tanrı'nın var olmadığını varsayarak, Tanrının var olduğunun ispatlanmasının Tanrı'ya inananlara yüklenmiş olduğunu söyler.

Bu konuda bir yazı yazan filozof Anthony Flew şöyle demiştir:
"Eğer bir Tanrı'nın var olduğu tespit edilirse, bunun gerçekten olduğuna inanmak için iyi gerekçelere sahip olmalıyız."
Bazı gerekçeler üretilene kadar, inanmak için tam anlamıyla hiçbir sebebimiz yoktur; ve bu durumda, makul duruş yalnızca olumsuz ateist ya da agnostik olmaktır. 
Dolayısıyla ispatın onayı önerme üzerinde durmak zorundadır.

Yazan: Anu

KARTACA'LILAR ÇOCUKLARINI TANRIYA KURBAN EDİYOR MUYDU?

Baal Hammon, Pön mitolojisi, Kartaca mitolojisi, Bebeklerini eden Kartacalılar, Çocuklarını kurban eden Kartacalılar, din ve mitoloji, hristiyanlık, Yeremya, Tesniye, din, Tophet mezarlığı, İncil,
İncil'e (Yeremya 19:5 ve Tesniye 12:31) konu olan Kartacalılar, inançları gereği çocuklarını Tanrıları için kurban ediyorlar mıydı? (Söylemeden edemeyeceğim fakat, görüldüğü üzere tıpkı diğer Kutsal sayılan din kitapları gibi İncil'de insan yazması olduğunu belli etmektedir. Çünkü aşağıda okudukça da göreceğiniz gibi din kitapları sadece çevrelerinde olan-görülen konuları ele almaktadır. Kutsal kitaplarında çevrelerinde görülmeyen objelere yer verilmez)

İncil'e göre, Molech ve Baal gibi Kenanlı Tanrılar için ibadet merkezleri, mürtet olarak isimlendirilen krallar tarafından Yahuda ve İsrail'de kuruldu. Çocuk kurbanını, Kudüs'ün hemen dışındaki Hinnom Vadisinde uygulanıyordu. Kenan uygarlığı büyük oranda İsrail topraklarından sürülmesine rağmen, başka yerlere göç etti, yüzyıllarca geliştiği Kuzey Afrika'nın Akdeniz kıyılarında koloniler kurdular. Bunlardan en önemlileri günümüz Tunus'undaki Kartaca kolonisi idi. Şehir devleti o kadar güçlü oldu ki, bir zamanlar Roma İmparatorluğuna bile rakipti. Kartaca'lılar çocuk kurban etme konusundaki acımasız tercihlerini beraberlerinde getirmişlerdi.

M.Ö. 4. yüzyılda yazan Yunan tarihçi Cleitarchus, Kartaca uygulamasından şöyle bahsediyor: "Ortalarında bronz bir Kronos heykeli duruyor, elleri bronz bir mermer üzerine uzanıyor ve alevler çocuğu içine çekiyor. Alevler vücuda düştüğünde uzuvlar kasılır ve açık ağız sözleşmeli gövde sessizce mangalın içine kayana kadar gülüyor gibi görünür. Böylece, 'sırıtış', gülmekten öldüklerinden dolayı, 'sardunya kahkahası' olarak bilinir . "(Trans Paul G. Mosca)" Kronos ", Carthage'ın Tanrılarının başı olan Baal Hammon için bölgesel bir addır.

Diodorus Siculus adlı bir diğer Yunan tarihçi, düşüşün ardından yüz yıldan daha kısa bir sürede yazıyordu Carthage, vatandaşının hesabını doğruluyor. " Kentlerinde, ellerini, avuçlarını uzatan ve yere eğimli Bronz bir görüntü vardı, böylece çocukların her biri yere yuvarlanıp ateşle dolu bir çukura dönüştü. ”

Ünlü Yunan tarihçi Plutarch, "Kartaca'lılar tamamen bilerek ve kendileri isteyerek kendi çocuklarını teklif ediyor, çocuğu olmayanlar ise fakir olanların teklif ettiği çocuklardan küçük olanlardan alıp boğazlarını kesiyorlardı. Bu sırada ise annenin tek bir yakarış veya çığlık atmadan durması gerekirdi. Annenin gözünden bu sırada tek bir yaş bile düşse, parasını kaybettiği gibi hemde çocuğunu feda etmiş olurdu. Bu sırada heykelin önündeki dolambaçlı alanda çığlıklar dolup taşardı fakat yakınındaki davul sesleri halkın bu çığlıkları duymasını engellerdi çünkü bu sesler halkın kulağına gitmemeliydi.”

1921'de Fransız arkeologlar antik kentin bir kısmını kazdılar. Bir site alanı eski bir mezarlık gibi görünüyordu. Sitede yüzlerce mezar göstergesi vardı. Her birinin altında, insan bebeklerinin ve hayvanlarının (insanların bebeklerinin ve hayvanlarının yakılmış kalıntılarını içeren) bir kil kabı vardı (bazen tek bir işaret altında birbiri üstüne yedi kap bulunmuştur). Zeytin odun kömürü yönünden zengindi ve uzun süredir bu alanda ateşlerin yakıldığına işaret ediyordu.

Arkeologlar burayı, Yeremya 7: 31'deki Kudüs'teki çocuk kurbanı yeri için İbranice olarak verilen isimle "Tophet" olarak adlandırdılar. Zamanla daha çok sayıda Tophet mezarlığı keşfedildi.

Hayvanların insan bebekleri ile birlikte gömülmüş olması, bunun çocuklara yönelik normal bir mezarlık olmadığını öne seriyordu. Bir hayvanın kalıntılarını içeren bir kavanozda, hayvanın bir "bedel" olduğunu gösteren bir yazıt vardı. Bu, "Tophet" in İncil, Yunan ve Roma tarihçileri tarafından da iddia edildiği gibi yakılarak kurban edildiğini kanıtlıyordu.

Araştırmacıların buldukları bebeklerin% 67'sinin 1 ile 2 aylık arasında olduğunu ve bebeklerin daha uzun yaşayan bebeklere oranla çok düşük olduğunu gösteriyordu. Bu bulgular belirli bir yaş grubunun bilinçli olarak seçildiğini ve bunların doğal nedenlerle ölmediğini kuvvetle önermektedir.

Kartaca'lılar gerçekten de çocuklarını feda ederlerdi fakat bunlar cinsiyet odaklı değildi, yani özel bir cinsiyet seçimi yoktu, kız-erkek ve hayvanlardan seçilenleri kurban ediyorlardı. İnsan kurban edilmesi antik çağlarda birçok kültür arasında yaygınlaşmış da olsa bebek kurban edilmesi Kartaca uygarlığının dışında nispeten bilinmiyordu. Bebeklerin kasıtlı olarak öldürülmesi, Kartaca dini için belirgin bir özellikti.

Yazan: Anu

İSLAMİYET ÖNCESİ ALLAH'IN KÖKENİ

din, islamiyet, Allah, Allahın kökeni, İslamiyet öncesi Allah, Al-ilah, El-ilah, Ay Tanrısı Al-ilah, Putperest arapların Tanrısı, Arapların 360 putu, Allah ne demek,A,Hz Allah
Müslümanların çoğu bu söylendiğinde öfkelense de yazılı birçok belge göstermektedir ki Arap putperestler zaten Muhammed gelmeden önce de Kabe'ye ibadet ediyorlardı. İnançlılar bu söyleme karşı öfkelenseler de maalesef "tarih" onların tarafında değildir. İslamiyet öncesi edebiyatı bunu kanıtlamıştır (Allah Kimdir?, GJO Moshay, 1994, s138)

"Fakat tarih, kuşkusuz gölgenin ötesinde, Muhammed'in zamanından önce putperest Arapların dahi, baş tanrılarını Allah'ın adıyla ve hatta bir bakıma onun birliğini ilan ettiğini ortaya koyuyor... Putperest Araplar arasında bu terim, üç yüz altmış putlarıyla, panteon'un baş tanrısı olan Kabe'yi göstermektedir." ( Tanrının Müslüman Doktrini , Samuel M. Zwemer 1905, s. 24-25)

Aslında ilk önce yeni bir din kurmayı değil daha önceden var olan Allah'a olan inancını düzeltmeyi ve bu inancın tam anlamıyla ve haklı olarak talep ettiği şeyleri göstermeyi planlamadı. (Muhammed: Adam ve inancı, Tor Andrae, 1936, Theophil Menzel tarafından çevrildi, 1960, s13-30)

İSLAMİYET ÖNCESİ ALLAH'IN MENŞEİ
  • Allah'ın putperest Araplar tarafından birçok çok yönlü tanrıdan biri olarak ibadet edildiği sorusu kesinlikle sorulmamakta bile.
  • Allah'a, Muhammed doğmadan önce Mekke'deki Kabe'de zaten ibadet ediliyordu. Muhammed Mekke'lerin zaten tanışık olduğu bir Tanrıyı ilan etti. Bu yüzden putperest Araplar, Muhammed'i önceden tapınanlardan farklı bir Allah hakkında vaaz vermekle suçlamadılar.
  • Pek çok bilim adamı, "Allah" ın bileşik bir Arapça sözcüğünden türetildiğini söylüyor: AL + İLAH = Allah. Arapça "İlah", "Tanrı", Arapça "Al" kelimelerine karşılıktır. Dolayısıyla İngilizce eşdeğer bir "Allah" dan "The + God" gelir. Arthur Jeffery gibi diğerleri, "Ortak teori, bir ilah için yaygın bir söz olan ilah'dan ve bu nedenle de ilah, yani tanrıdan oluşan bir teori" Allah "Allah" olur "der. Ancak bu teori savunulamaz. Aslında, İslam öncesi zamanlarda Aramca'dan dile ödünç alınan kelimelerden biridir "(İslam: Muhammed ve Rahibesi, Arthur Jeffery, 1958, s85)
  • "Allah", Müslüman Tanrısının uygun ismi olarak bilinse de, Allah bir isim değil, tam anlamıyla "Tanrı" anlamına gelen bir tanımlayıcıdır. Bütün putperest kültürlerin "Üst Tanrısı" nı "Tanrı" olarak nitelendiren bu genel terimleri vardır.
Yazan: Anu