HABERLER
Dini Haber
hristiyanlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hristiyanlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

MORMON KİTABI


Kutsal olduğuna inanılan Mormon Kitabı'nı meraklıları için pdf olarak paylaşmak istedim. Özellikle din konusunda araştırmalar yapanlar veya ilahi sayılan kitaplara merak besleyenler okuyabilirler. Mormon Kitabı'nı okumak veya indirmek aşağıdaki resme tıklayabilirsiniz.

Book of Mormon Türkçe, Kutsal sayılan kitaplar, Mormon, Mormon Kitabı, Mormon kitabı indir, Mormon Kitabı pdf indir, Mormon kitabı Türkçe, Pdf kitap, pdf kitap indir, kutsal kitap pdf,

KUMRAN KİTABELERİ (ÖLÜ DENİZ YAZMALARI)

yahudilik, hristiyanlık, Kumran Kitabeleri, Ölü Deniz Yazmaları, Kumran Yazmaları, Kumran Mağaraları, Keklik Mağarası, din, Yahudilik ve Hristiyanlığın En Eski Kaynakları, Eski Yazıtlar,
20.yy'ın en önemli arkeolojik bulgularından biri olan Kumran Yazmaları; 1947 yılının başlarında Muhammed Ahmed El-Hamdi adındaki keçi çobanının kaybolan keçisini aramaya koyulduğu sırada Kumran Kitabelerini keşfetmesi ile başlamıştır. Keçisini arayan bedevi çoban Ölü Deniz'in batısındaki bir tepede bulunan bir delikten içeri taş atarak bekler. Attığı taş, testi kırılmasına benzer bir ses çıkarınca koşarak mağaraya iner. Mağaraya indiğinde, keten kumaşlara sarılarak büyük testilere konmuş yüzlerce yazma bulur.

Ölü Deniz Yazmaları diğer adıyla Kumran Kitabeleri olarak bilinen bu yazıtlar İbranice ve Aramice dillerinde deri ve bakır plakalara yazılmış, 40.000 adet el yazmasından oluşuyordu. Parçaların bir araya getirilmesi ile oluşan 500 kitap sonrası, Hristiyanlık ve Musevilik inançlarında yeni tartışmalar başlamıştır. Çünkü bulunan kitabeler, bu 2 din için en eski yazılı kaynaklar olmuşlardır ve içeriklerinde Hz.İbrahim'in yalan söyleyerek karısını Firavun'a sunması gibi yazılar bulunmaktadır (ki dolayısı ile İslamiyet'i de ilgilendirmektedir).

Ayrıca bu yazmaların bulunması ile, tarihte o bölgeye yerleşip yaşayan Esseniler (Kumran Topluluğu) isimli dışa kapalı bir Yahudi topluluğunun da tarihçesini aydınlatmıştır. Bulunan "Toplum Kuralları", "Zadokite Belgeleri" ve "Disiplin El Kitabı" ile Kumran'daki günlük yaşam hakkında bilgi ve görüş edilmesi sağlamıştır.

yahudilik, hristiyanlık, Kumran Kitabeleri, Ölü Deniz Yazmaları, Kumran Yazmaları, Kumran Mağaraları, Keklik Mağarası, din, Yahudilik ve Hristiyanlığın En Eski Kaynakları, Eski Yazıtlar, A,

Bulgulara göre mağaraya MS.68 yılında yerleştirilen yazmalar, ketene sarılıp, ağzı sıkıca kapatılan testiler sayesinde tam 1900 yıl boyunca, bozulmadan kalabilmişlerdi. 1947'de mağarada keşfedilen yüzlerce parşömenden sonra 1952-56 yılları arasında bölgede başlatılan arkeoloji ve arama çalışmaları sonrasında toplam 11 mağarada yazmalar bulunmuştur.

Yazmaların çıktığı mağaraların karışmaması için, mağaralara numara verilerek, her bir mağaradan çıkan yazmalar ve bunların işledikleri konular kayıt altına alınmıştır.

Çobanın bulduğu 1 numaralı Kumran mağarasından çıkan 7 tomar ve bir miktar parça tomar halindeki yazmalardan 5 tanesi Suriye Ortodoks Manastırının Başpiskoposu tarafından, diğer 3 yazma ise İbrani Üniversitesi Profesörü E.L.Sukinek tarafından satın alınmıştır.

1.numaralı mağarada bulunan bu yazmalarda Yaşeya Kitabı'nın olduğu, en eski Yaşeya kopyaları bulunmuştur (2 adet). Bunlardan birinin üzerinde birçok düzeltme bulunurken (A), tam olmayan diğer yazma diğer yazmaya göre daha fazla uyum sergiler (B).

Bu 1 nolu mağaradan sadece yukarıdaki yazıtlar bulunmamıştır. Yukarıda yazılan yazmalara ek olarak Kutsal Yazılar olarak kabul gören bazı kitapların parçaları (Yaratılış, Yasa'nın Tekrarı, Levililer, Hakimler, Yaşeya, Samuel, Hezekiel, Zebur) ve Hanok, Musa'nın Sözleri (kitaba dair bulunan ilk bulgudur), Nuh'un Kitabı, Levi'nin Vasiyetnamesi, Özgürlük Kitabı, Süleyman'ın Bilgeliği gibi eserlerin parçaları, Daniel Kitabı'nın Bölüm 2/4 teki sözlerini içeren bir kısım yazıt da burada bulunmuştur.

100 adet yazmanın çıktığı 2 numaralı mağaranın ise, arkeologlar gelmeden önce bedeviler tarafından bulunup yağmalandığı düşünülmektedir. Bulunan 100 el yazmasının arasında yine Yahudiliğe dair (Mısır'dan Çıkış, Levililer, Çölde Sayım, Yeremya, Yasa'nın Tekrarı, Eyüp, Mezmurlar) birçok yazıt vardır.

yahudilik, hristiyanlık, Kumran Kitabeleri, Ölü Deniz Yazmaları, Kumran Yazmaları, Kumran Mağaraları, Keklik Mağarası, din, Yahudilik ve Hristiyanlığın En Eski Kaynakları, Eski Yazıtlar, A,

En fazla yazma içeren mağara ise Keklik Mağarasıdır (4 numaralı mağara). Bedevilerin kurumlardan bağımsız olarak yaptığı çalışmalar ile bulunan yazmaların bir kısmı bedevilerden arkeologlar tarafından satın alınmış ve araştırmalara ışık tutmuştur. Burada bulunan yazmaların 400 adedi tanımlanmış el yazmalarına aittir ve bu yazmaların içinde Ester kitabı ve Eski Ahit'e dair bölümler de bulunmaktadır. M.Ö. 3.yy'dan kalma Samuel Kitabı'na ait İbranice yorumlar içeren parçalar bulunduğu gibi Mezmurlar, Yaşeya ve Nahım kitaplarına dair yorumların bulunduğu yazmalara da ulaşılmıştır.

Keklik Mağarası'ndaki bulgulara bakıldığında Kumran halkının en sık kullandığı kitapların Eski Ahit, Yasa'nın Tekrarı, Yaşeya, Mezmurlar, Yeremya, Kısa Peygamberlikler adlı kitaplar olduğu görülmüş olup, bu mağarada bulunan yazıtların Kumran Kütüphanesi'nin temelini oluşturduğu söylenebilir.

Diğer mağaralardan ise Yeni Ahit'e ait olduğu iddia edilen ve hala tartışılmakta olan yazmalar bulunmuş olup (7-10 numaralı mağaralar), MS 50 yıllarından kalan bu yazmaların eğer Yeni Ahit'e ait olduğu kanıtlanırsa, bunlar da Yeni Ahit'e ait en eski kaynaklar olarak kayda geçecektir.

Yeni Kudüs Vahiyi'nin dev parçalarının ve Eyüp'ün Aramice çevirisinin bulunduğu 11 numaralı mağarada korunmuş ve yıllarca bozulmadan kalmış 36 adet Mezmur ve Grekçe dilindeki Apokrif, Levililer Kitabı'nın bir bölümüne de ulaşılmıştır.

Yazan: Anu

HRİSTİYANLIĞIN ROMA'DA YAYILIŞI

Nimrael, din, hristiyanlık, Hristiyanlığın yayılışı, ilk Hristiyanlar, Hristiyanlığın Romada yayılışı, Tanrının oğlu, Hristiyanları idam eden Roma, tarih, köpeklere yedirilen Hristiyanlar,

İnanç, Roma İmparatorluğunun temellerinden biriydi. Hristiyanlığın erken dönemlerinde Roma İmparatorluğu, Hristiyanlığı yasaklamış ve tüm Hristiyanları idam etmeye girişmişti. Hatta Hristiyanları eğlence olsun diye arenalarda aslanlara yem ederlerdi. Peki bu Hristiyanlık ne oldu da yayıldı? Bunun cevabı St.Paul'da (Pavlus). Aziz Paul, Yunanistan ve Küçük Asya'da birkaç kilise açmış ve öğretilerini önce buradaki küçük çevrelere sonra büyüyerek Roma İmparatorluğunun içerisinde pek çok yere yaymaya başlamıştı.

İlk Hristiyan olanlar köleler ve fakirlerdi. Çünkü eski inancın sadece esiri olmuşlardı. Yeni Tanrı'nın onlara özgürlük ve bereket getireceğine ikna olmuşlardı. Burada önemli nokta, hiçbir zaman açıkça kimse Hristiyan olmadı. Her zaman gizlediler. Eğer yakalansalardı İmparatora ve tanrılarına inanmaktan vazgeçtikleri için kesinlikle idam edileceklerdi. Nero, M.S. 64 yılında çıkan büyük Roma yangınının sebebini Hristiyanlara yıkmıştı. Bunu, idamlar ve diri diri yakmalar takip etmişti. Tacitus, bu konu hakkında şunu yazmıştır;

"Nero, kendi yaptıkları kötülüklerden nefret eden bir insan ırkını cezalandırmıştı. Bu insanlara Hristiyan adı verilmişti. Bazılarını itiraf etmesi için tutuklatmıştı. Bu olaydan sonra pek çoğu zalimce öldürüldü. Bazılarına vahşi hayvan derisi geçirildi ve köpekler tarafından yenilmeye terk edildiler. Diğerleri çarmıha çivilendi. Çoğu ise diri diri yakıldı ve geceyi aydınlatan meşaleler yerine kullanıldı."

Bu dönemden sonraları da Hristiyanlar hep tehlike ile karşılaştılar. Bu yüzden inançlarını uzun bir süre gizlilikle yerine getirdiler. Ancak kilise olmayınca bu işi gözden uzak tek elverişli yerde, yeraltı mezarlarında yaptılar. Roma eyaletleri boyunca çok fazla fakir ve köle vardı, Hristiyanlık bu sebeple onlara çok güzel görünüyordu. M.S. 313 yılında Constantine, Hristiyanlığı resmi din ilân etmiş ve imparatorluk boyunca kiliseler açtırmıştı. Böylece ilk kez Hristiyanlar açıkça özgür ibadet etmeye başladılar. 391 yılında ise çok tanrılı inanç sistemleri yasaklanmıştı. Bu süreç, sömürüden ziyade özgürleşme sürecidir.

Bu dönemlerde ortaya bir mezhep çıkmıştı. Arius adında birisi, insanlara İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğunu söylemişti. M.S. 4.yüzyılın ilk yıllarında İskenderiyeli Arius tarafından atılan bu görüş, 325 yılında toplanan İznik konsili (Nicaea) tarafından reddedildi ve kâfirlik ilân edildi. Bu duruma rağmen İmparatorluğun doğusu ve batısı boyunca bu görüş yayılmıştı. Arius'u destekleyen rahipler ve kilise liderleri sürgün edilmişlerdi. M.S. 325-337 arasında bu rahipler, Constantine'ın ölümü ile birlikte imparatorluğa ve kiliselerine dönmeye çalıştılar. Bu durumda ortaya iki Hristiyan kilisesi çıktı; biri Constantine'ın resmi din olarak ilân ettiği, diğeri Aryan kilisesi. İki tarafında rahipleri birbirlerini sürgüne göndermeye çalıştılar ve entrikalar çevirdiler. Bir müddet Aryanlar, kendilerine rakip olanları Aryanizmi benimseyen imparatorlar (Constantius, Valens) yoluyla etkisiz bırakmış ve pek çok cezalandırma politikası uygulamışlardı. Bu sırada Cermen kavimlerinin bir kısmı Aryanizmi benimsemişti. Özellikle Got kabileleri Aryanizmi benimsemişti. 379-395 arasında dünyanın dengesi artık değişmişti. Roma zayıftı. Büyük olarak anılan Theodosius, anti Aryan teolojik fikirleri savunuyordu ve Aryanizmin çökmesini sağladı. 381 yılında toplanan Constantinople konseyinin kararları, Aryanizmin artık imparatorluk içinde etkisini yitirmesini sağladı ve son noktayı koydu.
Bu dönemde yine de Hristiyanlık azınlık sayılacak düzeydeydi. Roma'nın inancı yıllarca evrim geçirmiş ve başlıca tanrıları Mithra, Epona, Sol Invictus'tu. Yani Doğuluların, Keltlerin ve Yunanların inançları birleşmişti. Burada dikkat çeken unsur ise, bu tanrıların bir açıdan savaşla özdeşleşmesidir. Yani bu üç tanrı ordular arasında yaygındı. M.S. 4.yüzyıl savaş ve çalkantıların yoğun olduğu dönemdi. Hristiyanlık Galya'da, İspanya'da ve Britanya'da zoraki yayılıyordu. Özellikle Britanya'da çok küçük bir nüfusa sahipti. Bunun başlıca nedeni barbar istilaları ve kiliselerin açılmasından bir süre sonra Roma'nın Britanya'dan çekilmesidir. Dediğimiz gibi fakirler ve kölelere daha çok cazip geliyordu. Ancak insanlar mücadele ederken kendilerine vaazlar veren rahipleri dinlemezler. Bir Romalının hayatını ele alalım. Bu Romalı, Britanya'da bir süvari olsun. Barbar istilaları ve iç karışıklık çok. Dolayısıyla ordu savaşıyor. Bu Romalı hayatı boyunca savaşıyor ve savaşacakta. Sonra bir rahip geliyor ve "Özgür olmak istiyorsan Tanrı'nın yolunu izle." diyor. O dönemde yaşayan bu Romalının gözünden bakarsak, yıllarca Epona'ya tapmış ve pek çok insanın ölürken kendisinin hayatta kalmasına şahit olmuş, kendisi de hayattan umudu kesmiş ve ölmeden önce en azından son kez evini görmek istiyor. Yani, ordular zor koşullarda ve insanların çoğu tehlikedeyken Hristiyanlığın buralarda yayılması için vaatlerden daha fazlasına ihtiyaç vardı.

KAYNAKLAR
M'Clintock, John; James Strong. Cyclopedia of Biblical, Theological, and Ecclesiastical Literature. 7. p. 45.
Hanson, R P C (2007). The Search for the Christian Doctrine of God. Grand Rapids: Baker Academic. pp. 127–128. ISBN 978-0-8010-3146-5.
Kinder, Hermann; Hilgemann, Werner (1964). Dtv-Atlas zur Weltgeschichte (in German). 1. Dtv. OCLC 887765673.

Yazan: Nimrael

DUA PALAVRASI

Yazan: A.Kara
islamiyet, hristiyanlık, yahudilik, din, dua palavrası, dua etmek boşa, dua birşey değiştirir mi, dinler ve dua, dua kitabı safsataları, din tüccarları, dua ile şifa yalanları, dua etmenin mantığı Dün yine evdeyken en çok yaptığım sayılı eylemlerden biri olan odamdan mutfağa gidip çay doldurma işinin 5 yada 6.sını yapmaktaydım, o sırada babamda çoğu zaman olduğu gibi züppeli zahmet hocayı dinlemekte. Ki ne yazık ki babam evdeyken ya züppeliyi izler, ya evlendirme programlarını izler (Ayem sori for det).

Çayı doldururken istemsizce "acaba ne diyo yine bu züppeli, ne palavralar sıkıyo yine, fırından hangi yeni din-sömürü ve para üçgen şekilli keki pişirip çıkarmış" diye kulaklarımı açmış dinliyorum.

O sırada, sanki beni duymuş gibi bir başladı sıkmaya, ama nasıl sıkıyo öyle böyle değil, almış makineli tüfeği eline, ekran başındakileri tarıyo resmen.
Şimdi direk adamın söylediklerine gelelim:

Bakın bu kitabı her yerde bulamazsınız, ben taaaa nerelerden buldum bunun içindeki düaları, bu düaları sizler için topladım. Alın okuyun yahu şu kitabı (kitabı yazan da satan da kendisi, yu gat dı maniy men...)

Bu kitabın için nasıl düalar var?
- İdrar tutamama için dualar var!
(Üroloji duası yani, ürologa falan gerek yok, duayı okuyosun, melekler ameliyatını yapıp üreme organına sonda bile takıyolar)

- Mide bulantısını durdurma için düalar var!
- Karın ağrısı için düalar var!
(İç hastalıkları duası, doktorlar pok yemiş tüm doktorlar bıraksın işi, imam olsunlar, dua forever)

- İktidarsızlık için düüüaaağğğlar vaaar!
(Wuhuhuuu, konu yine bacak arasına geldi, holeeey... Cinsel İşlev Bozukluğu uzmanları boşuna varmış meğersem, viagra miagraya da gerek yok, düayı bi okuyomuşsun 100 huriyi zangırdatacak, 5 karyolayı arka arkaya kıracak, belediyede asfalt kıran işçilere çükünle yardım edebilecek kadar iktidarlı oluyomuşsun, hey meaşallah yavrum benim düaya gel)

Daha böyle onlarca salladı, neler sallamadı neler. Hem böyle her ota iyi gelen dua var diye palavra sıkıp anlatıyo, hem de rahatsızlık geçirdiğinde acile, hastaneye koşuyo. Eyyy Hz.Palavracı, madem öyle dualarınla iyileşsene ne işin var hastanede ?
Yap bi ambulans duası ambulans gelsin,
Yap bi serum duası serum takılsın,
Hemen akabinde yap bi mide ağrısı duası ağrın geçsin,
Olmadı mı, kist falan mı çıktı? Yap bi operasyon duası, Prof.Dr.Melekler gelip ameliyat etsin.
Sonra oku bi eve ışınlanma duası, cinler seni eve ışınlasın falan.
Ne uğraşıyosun olum bu kadar dua var ve bu dualar GERÇEKTEN işe yarıyo ise?

Sana bu duaların sadece ne işe yaradıklarını söyleyeyim mi ben?
1) Kitap yazıp satarak para kazanmaya
2) Cahilliği zirve yapmış, otta bokta keramet arayan halkı kandırmaya
3) Kendine daha fazla boş beyinli köle yaratıp istediğin gibi kullanmaya

DİN VE SINAV

Yazan: A.Kara
Bilindiği gibi dinlerde bi "SINAV" inancı var ve bu inanç üzerinde düşünen hiçbir inanan görmedim şu yaşıma kadar. Din mensubu insanların belkide %95i inandıkları kitabı anlayacakları dilde okumadıkları gibi, inançlarının içindeki kavramları da hiç sorgulamıyolar çünkü sorgulamaktan korkuyolar ya da merak etmiyolar. Bu da garip geliyo bana.

Mesela "ALLAH BİZİ SINAVA TUTUYOR" inancı. Kimse kusura bakmasın ama körü körüne inanılan, hiç sorgulanmayan bir şey bu. Bazıları da sorgulamaya çalışırken aşırı vicdansız şeyler vızıldıyor orası ayrı.

SINAV mantığı bana göre neden tam bir saçmalıktır hemen izah edeyim:

Allah her şeyi bilir deniyor değil mi? Yani inananların inancı bu yönde. Peki Allah her şeyi biliyor ise benim isyan edip etmeyeceğimi de biliyo di mi? Mesela bana bi bela yolladığında, ya da öküzün birisini kız çocuğuma tecavüz ettirdiğinde benim isyan edip etmeyeceğimi biliyor olmalı Allah değil mi? O halde her şeyi biliyor ise nasıl oluyor da benim isyan edip etmeyeceğimi ÖĞRENMEK için beni sınıyor ? KAPİŞ ?!
Her şeyi biliyosa yolladığı musibet karşısında benim isyan edip etmeyeceğimi de biliyodur o halde beni sınava tabi tutması ve "du bakam napacak" demesi de ebemin şeysi kadar büyük bi mantık hatasıdır.

Sınava tutuyor diyelim. Yetim, hiç kimsesi olmayan 5 yaşındaki bi kız çocuğuna tecavüz ediyo zikko kafalı bi dallama. Şimdi sana soruyorum, elini g-tüne değil de vicdanına koyarak cevap ver tek ricam bu. 5 yaşındaki çocuğun ne gibi bi sınavı olabilir ???

Şimdi bana dersin ki kalkıp, çocuğun değil tecavüz eden adamın sınavı o. Öyle ise çocuğun günahı ne? Çocuk diğer dallamanın sınava tabi tutulması için Allah'ın yarattığı bi piyon mu yani sadece?
- Heee du bakam bizim camış bu ufakluğa hallenecek mi hallenmeyecek miii... Aha hallendi valla. 100 Günah puanı yazın buna.
- Eee, Tanrım! Peki ya çocuk ?
- Ehhhmm şey, bişey olmaz ya büyüyünce unutur...

Ama din tuhaf bir şey işte, insanların gözü, kalbi öyle bi mühürleniyo ki (inanmayanlar için kendileri derler fakat asil kalbi ve vicdanı mühürlü olanların çoğu kendileri, bunu göremiyolar) mesela birine çıkıp diyorum ki.
- Bak diyelim ki 3 yaşında bebeğin var, adamın teki de geldi buna tecavüz etti, senin ufacık bebeğine. Hatta (örneği çoktur) tecavüz ederek ÖLDÜRDÜ! Fakat bu senin veya adamın sınavı diyelim, e senin ölen bebeğinin suçu ne? Ne yaparsın böyle bi durumda ?
- Napayım sınavımmış derim isyan etmem

Bu cevabı duyduktan sonra bi tuhaf oldum ben, yani kanım çekildi vücudumdan...

Zaten her şeyin zemini de hazır, bu gibi durumlarda "zaten o melek oldu" falan geyiği yaparlar. Ulan hep bi kulp bulma peşinde olmayın ya nolursunuz. Ne demek öldü melek oldu? Kim diyor bebekken ölünce melek olunduğunu? Bu şekilde hiçbir AYET YOKKK ! He sen falan rivayet, falan hadis diye kıl tüy ararsın kendini buna inandırmak için orası ayrı. Çünkü biliyorum aslında insanların da vicdanı böyle olaylara el vermiyo, ama sırf inandıkları için tutunacak bi kulp uydurmaya çalışıyolar üzülmemek için.

Yine ilk yazdığım maddeye bağlı olarak,
Her şeyi bilen uluuuuuuuuğğğğ Tanrı her şeyi biliyor ise, benim cennetlik ya da cehennemlik olduğumu yaratırken de biliyordur di mi? O halde benim sonumu bildiği halde beni nasıl oluyoda sınava tutuyo?

Gelelim bu alandaki klişe cevaba:
- Eyi emmeeee, senin günah sevap kapun hep açuk, senü zorlameyo, istedüğünü yapabülürsün.
Eeee, ne fark etti? Neticede benim günah işleyip işlemeyeceğimi de, ömrümün sonuna kadar yapacağım her şeyi kılına tüyüne kadar da biliyor :) O zaman sınav nerede, bu ne saçma şeydir.

Sayabileceğim zibilyonlarca mantık hatasından sadece bir tanesiydi bu. Neyse, kendim yazıp kendim okudum zaten eminim, körü körüne tutunanların buradan bir pay çıkaracağını hiç sanmıyorum, hadi adios amigos...

ALLAH-TANRI'NIN YARATACAĞI HER ŞEYİ ÖNCEDEN GÖRME ÖZELLİĞİ

din, dinler, din ve mitoloji, Allahın yaratacağı her şeyi önceden bilmesi, Allah olacakları biliyorsa, Allah her şeyi biliyorsa, islamiyet, Allah tecavüzcüyü bile bile, Allah inancı, sizden gelenler,
Evreni yaratacağını, daha evreni yaratmadan çok önceleri bile görebilen Allah'ın, artık bu evreni yaratmama şansı var mıdır?

Evet Allah-Tanrı'ın olacak her şeyi önceden görebilme özelliği, aslında onu aciz ve eli kolu bağlı, önceden gördüğü her olayı zamanı geldiğinde yaratmak ve gerçekleştirmek zorunda olan programlanmış bir robottan farksız duruma sokmaktadır. Evreni yaratacağını çok önceden görüp biliyor. Artık ben vazgeçtim evreni yaratmaktan diye karar değiştirme hakkı bile yoktur. Zamanı geldiğinde mecburdur, eli mahkum evreni yaratacak.

Adolf Hitleri yaratacağını, yarattığı bu şahsın 50 milyon insanın ölümüne sebep olacağını sonsuz zaman önceden görüyor. Zamanı geldiğinde mecburen yaratıyor. Vazgeçme şansı yok. Öyle görüyor çünkü. Yaratıyor ve yarattığı adam 50 milyon insanı öldürüyor.

5 yaşındayken bir sapık tarafından tecavüze uğrayıp öldürülen kız çocuğunu milyon yıl önceden görüyor. Ancak eli mahkum. Zamanı geldiğinde önce o kız çocuğuna tecavüz edecek sapığın dünyaya gelmesine izin veriyor. Daha sonra tecavüze uğrayacak kız bir bebek olarak dünyaya geliyor. Yine zamanı geldiğinde o sapık bu kız çocuğuna 5 yaşında tecavüz edip öldürüyor.

Bu olayların hepsini önceden görüp, gördüğü için mecburen yapmak zorunda olan, bu olanlara izin veren, kararını değiştiremeyen bir Allah modeli var karşınızda arkadaşlar. Allah karar değiştirir mi o zaman kendi ile çelişir derseniz o zaman neden dua ediyorsunuz ? Dua etmenize gerek var mı ? Dua ederek gerçekleşmesini istediğiniz olayın gerçekleşeceğini Allah önceden görmüşse sen zaten dua etsen de etmesen de gerçekleşecek. Yok gerçekleşmeyeceğini görmüşse dua etmen boşuna. Zaten gerçekleşmeyecek.

Kabul etseniz de etmeseniz de Böyle bir Allah profilinin; zamanı gelince her saat başı gonga vuracak bir saatten, önceden programlanmış ve zamanı gelince çamaşırları yıkayacak olan bir çamaşır makinesinden farkı yoktur. Kendi iradesi, karar verme, kararını değiştirme özelliği yoktur.

Yaratacağı her şeyi önceden görme özelliği Allah'ı eli kolu bağlı, aciz bir tanrı durumuna düşürmektedir. Bu tanrıya inanıyorsunuz. Maalesef gerçek bu.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Y.Yılmaz

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

* Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
* Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
* Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)
NOT: Ayrıca sitemizde yazar olmak için de bize mail atabilirsiniz. Sitemizde yazarlara özel kategoriler açılacaktır.

İBRAHİM PEYGAMBERİN KARISINI FİRAVUNA SUNMASI

Yazan: A.Kara


İBRAHİM PEYGAMBERİN KARISINI FİRAVUNA SUNMASI


Bilindiği gibi, dinlerin temelinde mitoloji ve kendilerinden önceki inanışlar yatar. Bunun en basit örneklerinden biri de bu olaydır. Çünkü İbrahim'in karısı Sara'yı Firavuna sunması olayı, hem en eski bilinen uygarlık olan Sümerlerde, hem Hristiyan kaynaklarında, hem de bazı İslam kaynaklarında geçer. Yani her zamanki gibi, öncekinden alıp uyarlama durumu söz konusu olmuştur.

Muazzez İlmiye Çığ'ı hepimiz biliyoruz, ya da kadın programları izlemeyenlerinizden çoğu biliyordur diyeyim. Kendisi Türkiye'deki en değerli ve başarılı Sümerologlarından biridir, hatta farklı dillerdeki birçok yazıyı okuyabilen bu ülkedeki sayılı insanlardandır. Kendisi bu olayı yazdığı kitabında uzunca, detaylıca anlatmış.

İbrahim ile ailesi Muazzez Hanımın her zaman ilgi konusu olduğundan bu konunun üzerine düşüyor ve iyice araştırmaya koyuluyor. Yaptığı araştırma ve arkeoloji çalışmaları ve eski kitabeleri incelediğinde onu gerçekten şaşırtan bir hikaye ile karşılaşıyor. Özet geçmek gerekirse olay şu:

Tevrat araştırmacıları aslında bu hikayeden haberdar ve oldukça rahatsızlar, yüzyıllardır araştırıyorlar, çünkü bilindiği gibi İbrahim tüm ilahi dinler için önemli bir peygamber, hatta İbrahimi dinler diye geçiyorlar. Fakat dinlere ismini veren ve peygamber dedikleri bu zatın karısını firavuna sunmasını öncelikle Tevrat araştırmacıları, sonrasında ise bu olayı duyan kimse hazmedemiyor.

Bir peygamberin yalan söylemesi komik ve yanlış değil midir? Üstelik bir kerede değil. 2 kere karısı Sara için Firavuna "benim kardeşim" diyor, üstelik bunun en büyük sebebi de can korkusu. Yani İbrahim, önce can sonra canan lafını uygulayarak canı için karısı Sara'yı kardeşi olarak tanıtıyor ve Firavuna 2 kez yalan söylüyor, bu da yetmezmiş gibi hatalı olan kendisi olmasına rağmen, bu olayın sonunda Firavun cezalandırılıyor; ki bu da akla "Bu ne biçim adalet yahu" sorusunu getiriyor.

Tevrattaki bu hikayenin Sümerlere dayandığını fark eden Muazzez Hanım çok şaşırıyor ve iyice araştırmaya koyulup konuyu gün yüzüne çıkarıyor. Kumran Kitabeleri incelenince fark ediliyor ki Sümerlerdeki kutsal evlenme efsanesinden motif ve alıntılar var. İsrailli yazarlar Babil'lerin elinden kurtulup yurtlarına dönerken (Babil'ler, saldırı düzenleyerek Sümerlerin uygarlığına son vermiştir), daha önce tutsak oldukları yerin kültüründen, Sümerlerin bu efsanesini de beraberinde getirerek, akıllarında kalan kısımlarıyla yeni efsaneler üretmişler. Aynı şekilde İslam yazarları da bu efsaneden kendilerine hadisler üretmişler.

İbrahim için uydurulan bu serüven, bu öykü benzer şekilde İslam hadislerinde, Kumran kitabelerinde ve Tekvin (Baba) de geçiyor.

Tekvin Bab'da geçen olay:

Ve memlekette kıtlık oldu, ve Abraham orada misafir olmak üzere Mısır'a gitti. Çünkü memlekette kıtlık ağırdı ve vakii oldu ki Mısır'a girmesi yaklaştığı zaman karısı Sara'ya dedi "İşte, biliyorum ki sen görüşünü güzel bir kadınsın ve olur ki Mısır'lılar seni görünce bu onun karısıdır derler ve beni öldürürler fakat seni sağ bırakırlar. Senin yüzünden bana iyi davranılsın ve senin sebebinle canım yaşasın diye onun kız kardeşiyim de. Ve vakii oldu ki Abraham Mısır'a girdiği zaman Mısır'lılar kadının çok güzel olduğunu gördüler ve Firavunun emirleri onu gördüler.
Buradan sonra olay şöyle devam ediyor, Sara'yı gören Mısır'lılar gidip Firavuna kadını methediyorlar. Böylece kadın Firavunun sarayına alınıyor. Bu sayede İbrahim'e karşı iyi davranılıyor, daha doğrusu İbrahim, karısı olduğunu söylediğinde canından olacağını sandığı için böyle düşünüyor. Sonrasında İbrahim'in koyun, sığır, köle, dişi eşekleri, cariyeleri ve develeri oluyor.

Tekvin Bab'da yazan şekliyle devam:
Ve Rab, Abraham'ın karısı Sara'dan dolayı Firavunu ve onun saraylarını büyük vuruşlarla vurdu, ve Firavun Abraham'ı çağırıp dedi "Bana bu yaptığın nedir? Bu senin karın olduğunu niçin bana bildirmedin? Niçin bu benim kız kardeşimdir dedin? Ben de onu karı olarak aldım. Ve şimdi işte karın al ve git. Ve onların hakkında Firavun adamlarına emretti ve onu ve karısını ve kendisine ait olan her şeyi gönderdiler.

İbrahim peygamberin karısını firavuna sunuşu, ibrahimin karısı sarayı, İbrahim peygamber yalan, Firavunun İbrahimin karısı ile, din, islamiyet, yahudilik, İbrahim ve Sara, hristiyanlık,

İslam hadislerinde bu olay şöyle geçiyor, Ebu Hureyre, Muhammet'ten alarak aktarıyor.
Aktarılan ise şu:

İbrahim Sara ile sefer etmiş ve orada bir melik hükümdarmış. Bu zalime yeni biri çok güzel bir kadınla şehrimize katıldı diye haber gidiyor. Bunu duyan melik, şehrine giren İbrahim'e haber gönderiyor ve diyor ki "Ya İbrahim, yanındaki kadın neydi?" Bunun sonucunda İbrahim "Hemşirem" diyor. Sonra İbrahim dönüp Sara'nın yanına gidiyor ve "sözümü tekzip etme, ben bunlara senin için kız kardeşimdir dedim, Allah'a yemin ederim ki yeryüzünde benden senden başka iman eden hiç kimse yoktur" diyor. Hazreti Halil Sara'yı Melik'e gönderiyor ve Melik Sara'yı kıyam ediyor. Sara'da abdest alıp namaza duruyor ve "Ya Rab, ben sana ve peygamberlerine iman ettim ise, ben kadınlığımı zevcimden başkasına ebedi muhafaza eyledimse, benim üzerime şu kafiri musallat etme" diye dua ediyor. O an Melik'in boğazı tıkanıyor ve nefes almayıp tepinip yere vurmaya başlıyor, bunun sonrasında Melik hemen saraydaki kurenasına "siz bana muhakkak bir şeytan göndermişsiniz. Bu kadını İbrahim'e geri verin. Hacer'i de Sara'ya veriniz dedi. Sonrasında Sara İbrahim'in yanına döndü ve ona "Anladın mı zevcim? Allah kafiri cezalandırdı ve bir cariyeyi de bize hizmetçi verdi" diyor.

Bu konu Buhari'de şöyle geçer:
Rivayete göre Hz. İbrâhim eşi Sâre ile birlikte yolculuk sonunda bir şehre varmış, güzel bir kadının şehre geldiği haberi krala bildirilince İbrâhim’den yanındaki kadının kim olduğu sorulmuş, o da kardeşi olduğunu söylemiş ve Sâre’ye de kendisini yalancı çıkarmamasını tembih etmiştir. Kral bunun üzerine Sâre’yi saraya aldırmış ve ona sahip olmak istemiş, Sâre ise hemen abdest alıp namaza durmuş ve namazın bitiminde, “Yâ rab! Sana ve peygamberine imanım, bu güne kadar namusumu eşimden başkasına karşı muhafaza etmem hürmetine bana şu kâfiri musallat etme!” diye dua eder. Bu yakarış üzerine kralın derhal nefesi sıkışır, horuldamaya başlar, hatta nefessizlikten boğulacak hale gelir. Bunun üzerine Sâre, “Allahım! Eğer bu adam ölürse onu bu kadın öldürdü denilir” diye endişelenir. Bir süre sonra kral normal hale döner ve tekrar Sâre’ye yönelir. Her teşebbüsünde aynı hal başına gelince kral, “Siz bana muhakkak bir şeytan göndermişsiniz. Bu kadını İbrâhim’e geri gönderin ve Hâcer’i de Sâre’ye verin” der.

İbrahim peygamberin karısını firavuna sunuşu, ibrahimin karısı sarayı, İbrahim peygamber yalan, Firavunun İbrahimin karısı ile, din, islamiyet, yahudilik, İbrahim ve Sara, hristiyanlık,

Sara bu sefer de Kral ve Horkanos ile;
İsa'dan önce veya sonra 50 yıllarına ait Ölü Deniz yakınında Kumran mağaralarında bulunan yazma eserden Sara'nın hikayesi:

"Onun yüzüne bakınca o ne kadar güzel, saçları ne ince, gözleri ne kadar güzel, burnu ne hoş, bütün ışıltılar onun yüzünde, göğsü nasıl güzel (azgın herif), beyazlığı ne sevimli, kollarının görünüşü ne biçimli, elleri ne kadar uygun (neye?), avuçları ne hoş, parmakları uzun ve ince, bacakları ne güzel, kalçaları kusursuz, kızların ve gelinlerin hiç biri onun kadar güzel değil, hepsinin üstünde çok akıllı bir kadın" diyor ve kral ile iki arkadaşı Horkanos'un bu sözlerini duyuyor. Üçü de tek adam gibi konuşuyorlardı, kral onu çok görmek istedi, onu getirmeleri için adam gönderdi. onun güzelliğine hayran kaldı ve onu karılığa aldı ve beni öldürmek istedi. Sara krala "O benim erkek kardeşimdir" dedi. "Ben Abraham'ı kurtarmadım, onu öldürtmedim" Abraham "bu benim için iyi" dedi. Ve ben Abraham, Sara'nın benden zorla alındığı gece üzüntüyle ağlarken kardeşinin oğlu Lut'da benimle ağladı. Önce büyük bir üzüntüyle gözlerimden yaşlar akarak dua ettim."Bütün dünyanın efendisi sen, en yüce Tanrı, bütün kralların ve beylerin efendisi, onları yargılayan sen, kutsal! dinle şimdi. Mısır Firavunu Zoan benim karımı elimden aldığı için senin önünde ağlıyorum, onu benim için yargıla, güçlü elini onun ve evindekilerin üzerine indir ve bu gece karımla beraber olmasın. İnsanlar senin yeryüzü krallarının efendisi olduğunu bilsinler ve ben ağlıyorum, acı içindeyim". Duaları işiten Tanrı, O gece Firavunun evine bulaşıcı bir hastalık taşıyan rüzgar gönderiyor. Rüzgar öyle güçlü ki Kralı ve tüm evini yakalıyor. Sonrasında kral 2 yıl boyunca kadının yanına yaklaşamıyor. O sürede bu hastalık git gide güçleniyor ve daha acıklı, sert bir hal alıyor. Mısır'ın bütün doktor, sihirbaz ve bilginlerini çağırıyor fakat hiçbirisi iyileştiremiyor. Rüzgar onları da vuruyor ve kaçırıyor.
Yazıt devam ediyor;

Sonra Horkanos bana geldi ve kral için dua etmem, elimi onun üzerine koyarak yaşatmam için bana yalvardı. Lut ona dedi ki "Abraham benim amcamdır, karısı Sara kralla olduğundan kral için dua edemez, git krala karısını kocasına geri göndermesini söyle. O zaman dua edecek ve kral da yaşayacak." Bunu duyan Horkanos krala giderek "Kralım, beyimin başına gelen bütün bu felaket Abraham'ın karısı Sara'nın yüzünden, Sara'yı kocası Abraham'a geri ver. Bütün bu bela başından gidecek ve sen yaşayacaksın. Kral bana "Sara'nın uğruna bana neler yaptın, sen bana onun için kız kardeşim dedin, o yüzden ben onu karım olarak aldım, karını al, Mısır ülkesinden çıkıp git ve şimdi benim için dua etki evimden ve benden bu felaket uzaklaşsın."
Bunun üzerine Abraham dua etmeye başlıyor, elini başına koyuyor ve dua edince bela onun üzerinden ayrılıyor, fena rüzgar da geri çekiliyor ve o yaşamaya devam ediyor.
Yazıttan devam ediyorum;
Ve kral bana bunun bozulmayacağına yemin ettirdi, kral bana ince keten elbiseleri ve Hacer'i verdi (bonus hediye) ve beni götürecek insanları da belirledi. Ve ben bol sığırlar, gümüş ve altınla zengin oldum ve Mısır'dan ayrıldım. Kardeşimin oğlu Lut da benimleydi. Lut'un da büyük malları vardı ve oradan birde karı aldı.
Devamında Abraham, bu metinde Sara için neden kardeşi dediğini şu şekilde açıklıyor:
Biz ülkemizden geçtik, Mısır'a girdik, Ben Abraham Mısır'a girdiğimiz gece bir rüya gördüm, rüyamda birer sedir ve hurma ağacı vardı. Adamlar geldi, sedir ağacını kesip kökünü çıkardılar, fakat hurma ağacını bıraktılar. Hurma ağacı ağlayarak dedi ki "Sedir'i kesmeyin". Hurma ağacının hatırına sedir ağacı kurtarıldı. O gece uykudan uyanınca Sara'ya "karım ben bir rüya gördüm ve rüyadan çok korktum" dedim. Ve o bana "rüyanı söyle, bileyim" dedi.
Sonrasında eşine gördüğü rüyayı anlatmaya başlıyor, Sara ona rüyanın anlamı olarak "seni öldürmek için arayacaklar, beni bırakacaklar" diyor.
Metinde bozuk olan kısımlardan sonra yazı şöyle devam ediyor:
Sara, o benim kardeşim diyeyim, ben senin için yaşayacağım, ruhum seni kurtaracak. Ve Sara önce benim söylediklerim için ağladı...

Kaynak: Muazzez İlmiye Çığ
"İbrahim peygamber Sümer belgelerine ve arkeolojik buluntulara göre" yayını
Buharî, Enbiya 8; Müslim, Fezail 154
Buhârî, “Büyûʿ”, 100; “Hibe”, 26, 28

YUHANNA İNCİLİ

Vaftizci Yahya'nın dini faatliyerinden Hz İsa'nın göğe yükselişine kadar olan tüm aralığı kapsayan Yuhanna İncili "sevgili" ,  "sevilen" gibi anlamlara gelir ve Yeni Ahit'in ilk 4 bölümünü meydana getiren kanonik İncillerin en sonuncusudur.

Din üzerine araştırmalar yapan veya inançlarla ilgili metinlere meraklı olan ziyaretçilerimiz dilerse aşağıdaki görsele tıklayarak okuyabilir yada pdf formatında indirebilirler.

kutsal kitap pdf, hristiyanlık, İncil pdf, Yuhanna İncili,Yuhanna İncili pdf,Yuhanna İncili indir,İncil indir,Yuhanna

LUKA İNCİLİ

Yeni Ahit'in ilk 4 bölümünü oluşturan Luka İncili kanonik incillerin üçüncüsüdür ve Latince Luka "aydınlık" anlamına gelmektedir. Bu İncil'in İsa'nın havarilerinden olmayan doktor Luka tarafından yazıldığı kabul edilmektedir, kendisi Aziz Pavlus'un şahsi doktorudur.

Dini kitaplara merakı olan yada koleksiyon yapmak isteyen arkadaşlar aşağıdaki görsele tıklayarak Luka İncili'ni okuyabilir yada pdf olarak indirebilir.

kutsal kitap pdf, Luka İncili, Luka, Luka İncili pdf, hristiyanlık,

MARKOS İNCİLİ

Yeni Ahit'in ilk 4 bölümünü oluşturan kanonik İncillerden ikincisi olan Markos İncili, Barnabas'ın kuzeni ve İsa'nın havarilerinden Petrus'un yakın arkadaşı olan evanjelist Markos tarafından yazılmıştır. Kabul gören görüş Markos'un bu İncili Petrus'a dayanarak yazdığıdır.

Markos İncili'ni okumak yada pdf formatında indirmek için aşağıdaki görsele tıklamanız yeterlidir.

kutsal kitap pdf, Markos İncili, Markos İncili pdf, hristiyanlık, İnciller, Yeni Ahit,

MATTA İNCİLİ

İbranice "Tanrımızın Hediyesi" anlamına gelen, Roma vergi memuru ve İsa'nın 12 havarisinden biri olan Celileli Matta tarafından yazıldığı kabul edilen Matta İncili'ni pdf olarak sizlerle paylaşmak istedim, din konusunda araştırma yapanlar arşivine eklemek isteyebilir.

Matta İncili'ni pdf olarak indirmek yada okumak için aşağıdaki görsele tıklayınız.

hristiyanlık, kutsal kitap pdf, İncil, İncil pdf, Matta İncili, Matta İncili pdf,