Japonya'nın yüzlerce yıldır "oni" (iblisler veya canavarlar) ve "yuurei"
(hayaletler) hakkında hikayeleri olmuştur. Zaman geçtikçe yeni intikamcı ruhlar
ortaya çıkmaya devam etmiş ve hikayeleri günümüze kadar gelmiştir. Aşağıdakiler
bir dizi hannya'nın, yani nefret veya kıskançlık nedeniyle yaşamları boyunca
iblis veya canavara dönüşen (oni) ve zamanla klasik Japon müzikal dramasındaki
karakterlere dönüşen kadınların efsaneleridir. Bu makalede konuya dair birkaç
Japon mitine kısaca değineceğim fakat ilerleyen süreçte bu efsaneleri tek tek,
daha detaylı halleri ile anlatacağım.
KİYOHİME
Kiyohime, sevgilisine kızmış bir kadındır. Bu adam, yani rahip Anchin kadına
mesafeli davranır ve sonunda onu sevmeyi bırakır. Terk edildiğini fark eden
Kiyohime bir nehre ulaşana kadar onu takip eder. Orada bir yılan yada
ejderhaya dönüşerek teknesinin altında yüzmeye başlar. Canavarı görünce
dehşete düşen keşiş bir tapınağa sığınır ve oradaki rahipler onu büyük bir
çanın altına saklarlar. Kiyohime onun kokusunu takip ederek keşişi bulur.
Sinirlidir ve çanın etrafına dolanarak kuyruğuyla vurmaya başlar. Sonra zile
ateş üfleyerek onu eritir ve kendini terk eden adamı öldürür. [1][2]
YUKİ-ONNA
Kar kadın Yuki-Onna hakkında çok sayıda efsane vardır. Genellikle sağ tarafı
sol tarafın üzerine gelecek şekilde beyaz bir kimono giymiş olarak tanımlanır.
Normalde kimono her zaman soldan sağa doğru bağlanır ve sağdan sola doğru
bağlanması yalnızca ölülere uygulanır.
Yuki-Onna'nın beyaz teni ve çok uzun saçları vardır. Kar yağdığında ortaya
çıkar ve bir hayalet gibi karın üzerinde süzülür. Kurbanlarını dondurur ve
ardından insan yaşamının özünden beslenmek için onları öper ve öpücük kurbanın
ölümüyle sonuçlanır. [3][4][5]
YAMAUBA
Kökeni orta çağa dayanan Yamauba'lar bir tür dev kadın ırkıdır. Başlangıçta
toplum tarafından dışlanmış ve dağlarda yalnız yaşamaya zorlanmışlardır. Bazı
Yamauba'ların insan eti yemeyi sevdiği söylenir. Onlar hakkında çok sayıda
hikaye vardır. Popüler bir hikaye, doğum yapmak üzere olan bir kadını evinde
barındıran bir Yamauba'dan bahseder ve hikayeye göre bu Yamauba yeni doğan
çocuğu yemeyi planlamaktadır.
Başka bir hikayede ise anneler köyden uzaktayken Yamauba'nın çocukları yemeye
gittiğini söyler. Bu dev kadınların korkunç doğalarına ek olarak saçlarının
altında çokça ağızları olduğu da söylenir. [6][7][8]
UJİ NO HASHİHİME
Bir başka efsanevi hikaye de Hashihime hakkındadır. O, kocası bir başkasına
aşık olan bir kadındır. Kocasını, metresini ve diğer akrabalarını öldürerek
intikam almak için bir tanrıya dua ederek onu iblis veya canavara çevirmesi
(oni) için dua eder.
Daha sonra bunun gerçekleşmesi için 21 gün boyunca Uji Nehri'nde yıkanmış, beş
boynuzu varmış gibi görünmek için saçlarını şekillendirmiş ve vücudunu
kırmızıya boyamıştır. Akabinde ona karşı suç işleyen herkesi öldürür. Onu
gören herkesin korkudan ölür. [9]
OİWA
Oiwa adlı kadın Iemon adlı bir ronin'e yani ustasız bir samuray ile
evlenir. Samuray zaten evli olmasına rağmen kendine ona aşık olan çok zengin
bir yerel kızla evlenmek ister. Fakat Oiwa ile evlidir. Zengin kadınla evlenme
planını hayata geçirmek için karısına içine zehir katılmış bir ilaç gönderir.
Ancak bu ilaç kadını öldürecek kadar güçlü değildir. Kadın ölmez ama
şekli bozulur, çirkinleşir.
Oiwa ne kadar çirkin göründüğünü ve nasıl ihanete uğradığını anladıktan sonra
kazara kendini bir kılıçla öldürür. Fakat daha sonra onun bozulmuş yüzü her
yerde belirmeye başlar ve Iemon'u rahatsız eder. Oiwa’nın bozulmuş yüzü
kocasının yeni gelininin yüzünde belirir. Korkuya kapılan adam kurtulmak için
yeni evlendiği kadının başını kesse de Oiwa öleceği güne kadar ona musallat
olur. [10]
AGİ KÖPRÜSÜ İBLİSİ
Son olarak Agi Köprüsü'ndeki iblisin hikayesine bakalım. Bu hikaye
arkadaşlarına Agi Köprüsü'nden geçmekten ya da köprüyü koruyan şeytandan
korkmadığını söyleyerek övünen bir adamla başlar. Bir oni görünüşünü
istediği gibi değiştirebildiğinden Agi Köprüsü'ndeki iblis bu adama terk
edilmiş bir kadın şeklinde görünür. Adam kadına baktığı an iblis ürkütücü
biçimine geri döner. Korkan adam kaçar ve iblis tarafından yakalanmaktan
kurtulur. İblis hırslanır ve intikam almak ister. Kaçan adamın erkek
kardeşinin şekline bürünerek bir gece adamın kapısını çalar. Adam kapıyı
açtığında karşısında duran kişinin kardeşi olduğunu zannederek onu içeri
alır.
Sonrasında iblis gerçek kimliğini bir kez daha ortaya çıkarır ve adamın
kafasını ısırır ve ortadan kaybolmadan önce adamın ailesinin önünde onun
koparılmış başıyla dans eder. [11]
Bunlar Japon mitolojisindeki hırslı, intikamcı iblis kadınlarla ilgili
efsanelerden sadece bazılarıdır ve çok daha fazlası vardır.
Ikumi Kaminishi (2005). Explaining Pictures: Buddhist Propaganda And
Etoki Storytelling in Japan, p. 119
Ueda Akinari (6 August 2012). Ugetsu Monogatari or Tales of Moonlight
and Rain (Routledge Revivals): A Complete English Version of the
Eighteenth-Century Japanese collection of Tales of the Supernatural.
Routledge. pp. 252
Bane, Theresa (2012). Encyclopedia of Demons in the World Religions and
Cultures, p. 334
多田克己 (1990). 幻想世界の住人たち. Truth in Fantasy. IV. 新紀元社. p.
194
Cavallaro, Dani. The Fairy Tale and Anime: Traditional Themes, Images
and Symbols at Play on Screen, 132
Joly, Henri. Legend in Japanese art: a description of historical
episodes, legendary characters, folk-lore, myths, religious symbolism,
illustrated in the arts of old Japan, 396
Hearn, Lafcadio. Glimpses of Unfamiliar Japan. Houghton, 267
Shikibu, Murasaki; Tyler, Royall. The tale of Genji, p. 827
Brazell, Karen (1998). Traditional Japanese Theater: An Anthology of
Plays. James T. Araki
The Demon at Agi Bridge, Haruo Shirane
●►Üye olarak platforma destek olabilirsiniz: KATIL ●►Patreon üyeliği için: PATREON
BİR DÖVÜŞ OYUNUNUN ÖTESİ : "MORTAL KOMBAT" MİTOLOJİSİ
Özellikle benim gibi 90'lı yıllara, kara kutu, Atari ve Sega gibi oyun
konsollarının ülkeye gelip popüler olmaya başladığı döneme aşina olanlar için
en unutulmaz oyunlardan biri "Mortal Kombat" serisidir. Fakat birçok
oyun gibi o da temelinde mitolojiyi barındırır. Karakterleri ile geniş bir
mitolojiye ev sahipliği yapar. Sadece uydurulmuş efsanelere değil, çeşitli
dünya mitolojilerinden ögelere sahiptir. Bu makalede Mortal Kombat'ta görünen
ve temeli gerçek mitoslara dayanan yönlere bakacağız.
Mortal Kombat çok sayıda farklı alemler fikrini ortaya çıkarır. Her diyarın
temsilcileri, var olan diğer tüm alemleri ele geçirmek ve zapt etmek isteyen
Outworld'den, yani diğer gezegen ve alemlerden gelen savaşçılarla savaşmak
zorundadır. Dünya Alemi “Evrenin mücevheri” olduğu için nihai ödül de budur.
Fakat çok sayıda alem fikri yeni bir şey değildir. Aslında bu fikir oldukça
eskidir. Eski İskandinavlar mitolojilerinde dokuz temel alandan bahseder. Bu
alemler arasında insanların yaşadığı yer Dünya Diyarı Midgard'dır. Diğer
alemlerin sakinlerine gelince, Asgard'ın tanrıları insanlara karşı iyi bir
tutum sergilerken Jotunheim'in buz devleri gibi bazıları onlara düşmanca
davranırlar. İskandinav mitolojisinin dokuz diyarı Yggdrasil adlı dünya
ağacının dalları ile birbirine bağlanmıştır.
Tabi İskandinav mitolojisi diğer alemlerden bahseden tek inanç sistemi
değildir. Diğer kültürler ve dinler de başka gezegen veya alemlerden gelerek
Dünya'yı ziyaret eden tanrılardan bahseder.
Evrende tahminen 17 milyar gezegen var. Ya gezegensel bir felaketin dinozor
yada benzeri canlıları yok etmediği bir gezegen varsa ve sürüngen yada
dinozorlardan bir tür insansı varlık evrimleştiyse? Bu tarz teorileri çokça
duymuşsunuzdur, hatta en bilinenlerden biri sürüngen imgesinin üzerine inşa
edilmiş konulardan biri olan Reptilian'lardır. Bu teoriye göre sürüngenlerin
ana dünyasında sürüngenler gelişir ve bütün bir medeniyet inşa eden, zeki
insansı varlıklara dönüşürler.
İşte bu tema Reptile adlı karakter ile Mortal Kombatta'da görülür ve güçlü
savaşçılar olmalarına rağmen bu sürüngenler alemi nihayetinde Outworld
tarafından fethedilir. Yine de sürüngenlerden evrimleşen insansı varlıklar
teorisi ilginç olmaya devam etmektedir. Bu teori Süper Mario Kardeşler
serisinde bile kullanılmıştır.
Mortal Kombat'taki Kraliçe Sindel bir Edenia'lıdır. Kendine özgü çığlığı Kelt
folkloründeki Banshee'lere özgü bir özelliktir. Banshee İrlanda mitolojisinde
ortaya çıkan bir varlıktır ve bu varlığın İrlanda kabilelerinden birinin aile
üyesi öldüğünde çok yüksek sesle çığlık attığı söyleniyordu. Bu varlıklar uzun
saçlı ve kırmızı gözlü kadınlar olarak tanımlanmıştı. Kraliçe Sindel'de
rakipleriyle savaşırken kullandığı uzun saçların yanı sıra kendine özgü bir
çığlığa sahiptir. Yani bir Banshee'dir.
Efsun genellikle büyü için kullanılan başka bir terimdir. Bununla birlikte
Latince'de büyücülük, zararlı büyü anlamına gelen “kötülük” veya “günah”
anlamlarına gelen “maleficium” terimiyle de ilişkilidir. Mortal Kombat'ta da
büyücülük büyük ölçüde kara büyü ile ilişkilendirilmiştir.
Outworld'ün usta büyücüsü, kötü şöhretli Shang Tsung'dur. Fatality, yani
bitirme hamlesini kullanırken mağlup olmuş düşmanlarının ruhlarına el
koymasıyla tanınır. Mortal Kombat hikayesine göre Shang Tsung eskiden insandı
ve imparator Shao Kahn'dan karanlık sanatları öğrendi. Shang Tsung yüzyıllar
boyunca birçok ruhu aldığından, Raiden, Shang Tsung ile yüzleşmenin "bir
düşmanla değil, düşman lejyonuyla karşı karşıya olmak" anlamına geldiğini
söyler. Ruhlara el koyma veya onları emme fikri çok eskilere dayanır.
İblislerin şeytani anlaşmalar aracılığıyla ruhları talep ettiği söylenir.
Buradaki diğer bir konu, birinin Chi'sini veya hayati enerjisini alma
fikridir. Çin mitolojisinde tıpkı savaşta yendiklerinin ruhlarını emen Shang
Tsung gibi bir karakter vardır. Jiangshi adlı bu karakter insanların yaşamsal
gücünü emerek beslenen bir vampir türüdür.
Bazı mitoslarda cehennem ziyaretinin insanları bir daha asla eskisi gibi
olamayacak şekilde değiştirdiği söylenir. Mortal Kombat'ta bu durum büyücü
Quan Chi tarafından yönetilen Aşağı Alem yani Netherworld'ü ziyaret edenler
için de geçerlidir. Quan Chi’nin müdahalesinin bir sonucu olarak Mortal
Kombat’ın bazı savaşçılarının hortlaklara dönüştüğü görülür.
Hortlaklar, canlıları rahatsız etmek için diriltildiğine inanan ölü
bedenlerdir. Hortlaklara olan inanç, günümüz Romanya'sının kırsal
kesimlerinde hala devam etmektedir. Romenler hortlaklar için "strigoi"
terimini kullanırlar. İnanışa göre bunlar, yaşayan akrabalarına veya ona
haksızlık edenlere musallat olmak için dirilerek mezarından çıkan ölmüş
insanlardır.
Bir diğer önemli karakter Raiden'dir. Raiden "gök gürültüsü ve şimşek tanrısı"
dır. Fujin ise rüzgarı kontrol eder. Raiden, Dünya Diyarı'nın koruyucusu ve
Turnuvada Outworld'e karşı mücadele eden savaşçıların akıl hocasıdır.
Japon mitolojisinde Raiden (Raijin) gök gürültüsü, şimşek ve fırtınaların
tanrısıdır. Kökenleri Şinto dininin başlangıcına kadar dayanır. O, neredeyse
her zaman rüzgar tanrısı olan Fuujin ile ilişkilendirilmiştir ve ikisi
genellikle birlikte tasvir edilmiştir. Fujin (Futen) en eski Şinto
tanrılarından biridir ve mitolojide büyücü benzeri bir iblis olarak tasvir
edilmiştir.
Oyuna sonralardan eklenen, zamanın kumlarını çarpıtabilen ve bunlarla güçlü
bir yumruk sallayabilen, mavi gözlü, iri kıyım Geras'ı ele alalım. Kendine
sağlam bir güven ile "Ebediyen yalnızım" gibi ifadeler kullanan bir dövüşçü.
Geras, adını az bilinen Yunan ihtiyarlık tanrısından almıştır. Fakat
esinlenilen Yunan tanrısı genç değil yaşlıdır.
Mortal Kombat'taki Geras karakteri, uzay ve zamanı bükebilen en büyük 11
kötü Kronika'ya sadık bir hizmetçileri olarak hizmet eder.
Bu ad ise genellikle zamanın kendisi olarak yorumlanan güçlü Yunan Titan
Kralı Kronos'dan gelir. Yunan mitolojisindeki bu Titan, ilerde kendisini
devireceğinden korkarak kendi çocuklarını yutar fakat Zeus hariç. Gaia'nın
öğütlerini dinleyen Rhea Tanrıların kralı Zeus'u kurtarır.
Korkunç böcek kadın savaşçı D’vorah'da Geras gibi isim benzerliği üzerine inşa
edilmiştir. D'vorah, İbranice "arı" kelimesinden gelen bir isimdir. Yani oyun
genellikle takma adları farklı dil ve kültürlerden, onların mit ve
efsanelerinden türetiyor.
Bir diğer karakter Kollector'dür. Bu karakter hem mistik hem de okült hatlara
sahiptir. Hindu tanrıçası Kali ile İncil'deki kötü karakter Mammon gibi
kutsallık karşıtı karakterlerin karışımından yararlanılmış.
Kollector’un çok sayıdaki uzuvları ve mavi rengi Hindu tanrıçası Kali’yi
andırıyor ve tıpkı onun gibi vücut parçalarını toplamaya yatkınlığı var gibi
görünüyor. Zaten isminin İngilizcede toplamak anlamına gelen "collect" den
türetildiği ve toplayıcı anlamına geldiği çok açık.
Bilindiği gibi tanrıça Kali kurbanlarının kafalarından kolye yaparak onları
boynuna asar. Mortal Kombatta'ki Kollector'de kurbanlarının parçalarını
saklar. Örneğin fatality anında rakibinin kalbini ve kafatasını çıkararak
onları çantasına koyar. Ayrıca oyunun tanıtım videolarından birinde
parçalanmış bir koldan parıldayan bir yüzüğü aldığı görülür.
Fakat yıkım ve geçiciliğin bedenleşmiş bir simgesi olan Kali, ucuz ıvır
zıvırları toplamanın çok daha ötesindedir. Yani Kollector’ın Hint mitolojisi
ile olan bağlantıları yalnızca görünüşü, kana susamışlığı ve beden parçaları
toplamasıdır.
Bu nedenle açgözlü tavrı İncil'deki karanlık varlık Mammon'u hatırlatabilir.
Bazıları için Mammon dünyeviliğin somutlaşmış haliyken bazılarına göre
açgözlülüğün efendisidir. İncil'de şöyle bir metin vardır: "Hem Tanrı'ya hem
Mammon'a hizmet edemezsiniz."
Mammon adının kökeni zenginlik anlamına gelen Aramice māmōn'e dayanmaktadır.
Mammon çağlar boyunca farklı kültürlere kadar yayılmış ve farklı formlarla
temsil edilmiştir. Bunlar kırmızı derili, rütbeli iblislerden, çarpık, yaşlı
insanlara kadar değişiklik gösterir. Bu nedenle o sadece aşırılık, ne
pahasına olursa olsun gösteriş yapma ve toplama ihtiyacı ile tanınır.
Mortal Kombat'taki Toplayıcı'da Mammon'un yapısına uygun olarak parlak
mücevherler ve süslü tasmalar takar ve toplar.
Antik tanrılar ilişkisine geri dönersek bakmamız gereken bir diğer oyun
karakteri, tıpkı Son Avatar gibi dört elementi yönetebilen Yaşlı Tanrıça
Cetrion'dur.
Kelebeklere gülümsemek ile insanları kozmik lazerlerle paramparça etmek
arasında gidip gelse de bu karakterin doğurganlık tanrıçasıyla bazı
bağlantıları olabilir. Yani eski Yunan tarım tanrıçası Demeter'in muadili
olan Roma tanrısı Ceres ile.
Cetrion'a düzenlenen perili hasatta kesinlikle bir ipucu var. Yeşillik onun
ayağının dibinde canlanıyor, denge hakkında iğneleyici tabirler kullanıyor
ve büyülü taşlara özel bir düşkünlüğü var.
Demeter yaşamı, ölümü ve aradaki korkunç şeyleri izler. Kızı Persefoni
yeraltı dünyasının kraliçesi olur. Cetrion’un olay örgüsüne fazla
girmeyeceğim ancak "Anneliğin" onun hikayesi boyunca işlenen çok büyük bir
tema olduğunu belirtmem gerek. Bununla birlikte Cetrion'un, Toprak Ana
mitinden motifler barındırdığı da açıktır.
Bunlar, Mortal Kombat serisinin ilham aldığı geniş mitolojiden yalnızca birkaç
örnektir. Gerçekte Mortal Kombat hikayesi çok daha karmaşıktır ve daha detaylı
incelenmesi gerekir.
Lam, Stephanie (2009). "Hop on Pop: Jiangshi Films in a Transnational
Context". CineAction (78): 46–51
Hesiod. Theogony, 225
https://en.wikipedia.org/wiki/Kali
Michael Sokoloff, JHU Press, Jan 3, 2003, A Dictionary of Jewish
Babylonian Aramaic of the Talmudic and Geonic Periods
Howard H. Covitz (March 30, 2000), Shabbos and Proper Nouns
Room, Adrian, Who's Who in Classical Mythology, p. 89-90. NTC Publishing
1990. ISBN 0-8442-5469-X
Webster's Dictionary of the English Language Unabridged, 1977
International Children's Bible p. 482 Matthew 6:24
Lam, Stephanie (2009). "Hop on Pop: Jiangshi Films in a Transnational
Context"
Joly, Henri L. (1908). Legend in Japanese Art: A Description of
Historical Episodes, Legendary Characters, Folk-lore, Myths, Religious
Symbolism, Illustrated in the Arts of Old Japan
McLaughlin, Daniel (18 June 2005). "A village still in thrall to
Dracula"
https://dexonline.ro/definitie/strigoi
Hesiod. Theogony, 225
Valda Roric, “From History to Mystery”
Valda Roric, “Loki – The Trickster Unleashed”
Valda Roric, “Wonders of History and Mythology”
Valda Roric, “Supernatural in the Land of Count Dracula”
●►Üye olarak platforma destek
olabilirsiniz:
KATIL ●►Patreon üyeliği için:
PATREON
Hint-Avrupa halklarının ataları gökyüzüne baktılar ve gün ışığı aleminde gücü
olan göksel bir baba figürü yarattılar. Pek çok Hint-Avrupa panteonu, diğer
tanrılar arasında üstünlüğü olan ve gökyüzü ile ilişkilendirilen tanrılar içerir. Yunanın Zeus'u, Romanın Jüpiter'i vardı. Hinduizm'de Dyaus
başlangıçta Zeus'a benzer bir role sahipti. Bilginler bu tanrıları ilk
Hint-Avrupa dininin orijinal gökyüzü tanrısı Dyeus'u kullanarak yeniden inşa
etmeye çalıştılar.
Hint-Avrupa gökyüzü tanrısının yeniden inşasını anlayabilmek için ona tapan
kültür hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Dolayısı ile İlk-Hint-Avrupa
(PIE) kültürünün incelemesi gerekir.
İlk-Hint-Avrupa toplumu çoğunlukla karşılaştırmalı dilbilim yoluyla
bilinir. Dilbilimciler diğer tüm Hint-Avrupa dillerinin türetildiği ilkel
dili yeniden inşa etmek için Latince, Yunanca ve Sanskritçe dahil birçok
Hint-Avrupa dilline baktılar.
Çünkü bu diller, dilbilimcilerin ve tarih öncesi Hint-Avrupa dillerinin
gelişimini anlamalarına yardımcı olmaktadır. Dilbilimciler Hint-Avrupa
dillerinin tamamında veya çoğunda bulunan kelimeleri ve kavramları almışlar ve
bunları teorik bir ilk-Hint-Avrupa dili inşa etmek için kullanmışlardır. Bu,
ilk Hint-Avrupa toplumlarının en azından ondan gelen tüm Hint-Avrupa dilleri
için ortak olan dil özelliklerini içereceği varsayımına dayanmaktadır.
Çoğu Hint-Avrupa dilinde koyunlar için kullanılan benzer kelimeleri vardır. Bu
muhtemelen ilk-Hint-Avrupa dilinde koyunlar için kullanılan bir kelime olduğu
anlamına gelir. Bu aynı zamanda sosyal ve kültürel etkileri de göstermektedir.
Koyun için kullanılan kelime, ilk-Hint-Avrupa toplumunun hayvanlara aşina
olduğunu ve koyun yetiştirmiş olabileceğini gösterir.
İlk-Hint-Avrupa dili ve toplumu ile ilgili pek çok tartışma ve belirsizlik
vardır. Asıl vatanları bile tartışmalıdır. Pontus-Hazar bozkırları ve
Anadolu'nun, Hint-Avrupa dil ailesinin ve bu dili konuşan halkların esas
vatanı olduğu söylenmektedir.
Arkeoloji ve dilsel yeniden yapılanmaya dayanan birçok bilim insanı,
ilk-Hint-Avrupa toplumunun Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki Pontus-Hazar
bozkırında veya Anadolu'da yer aldığına inanır. İlk-Hint-Avrupa dilinin
yeniden inşası onların saz ve çamur yapılarında yaşadıklarını, koyun, keçi ve
sığır yetiştirdiklerini göstermektedir. Muhtemelen diğer mahsullerin yanı sıra
buğday ve arpa da yetiştirdiler. Birçok arkeolog onları Karadeniz ve Hazar
Denizi kıyılarında bulunan Kurgan arkeolojik kültürüyle ilişkilendirmektedir.
DYEUS PATER VE İLK-HİNT-AVRUPA DİNİ
İlk-Hint-Avrupa dilinin karşılaştırmalı dilbilim yoluyla inşa edilmesi gibi,
Dyeus da karşılaştırmalı din ve mitoloji yoluyla yeniden yapılandırılmıştır.
İlk-Hint-Avrupa dininin yeniden inşası muhtemelen daha belirsiz konulardan
biridir, çünkü arkeoloji gibi diğer tarihi yeniden inşa yöntemleriyle
desteklenmesi, doğrulanması zordur.
Yunan mitolojisi, İskandinav mitolojisi ve Hindu mitolojisi gibi Hint-Avrupa
mitolojilerindeki ortak tema, güçlü bir gökyüzü tanrısı veya gökyüzü
babası inancıdır. Dyeus adı, İlk-Hint-Avrupa dillerinde gün ışığı ve
gündüz gökyüzü ile güçlü bir bağlantısı olduğu düşünülen "parlamak"
kelimesinin kökünden gelir.
Delilleri görebilmeniz için bu ismin veya tanrı inancının farklı toplumlarda
nasıl karşılık bulduğuna, hangi bölgelere ne şekilde yayıldığına bakalım:
İlk-Hint-Avrupa toplumunda gün ışığı ve
gök tanrısının adının Dyeus olduğunu söylemiştim. [1][2]
O'nun İlk-Hint-İran toplumlarındaki adı Dyaus'tur. [3]
Sanskritçe 'deki adı Dyáuṣ (द्यौष्) yada Dyaus Pitṛ́'dir ve gök
tanrısıdır. [4][5]
Avestaca'da gök anlamındaki "Dyaos" adıyla bilinir. Hatta Avesta'nın bir
bölümünde ondan bu isimle bahsedilir. Genç Avesta dilinde ise Zerdüşt dini
reformunun bir sonucu olarak "diiaos" yani "cehennem" anlamı taşır. [6]
Miken Uygarlığında (antik Yunan) "di-we" (diwei) adıyla görünür. [7]
Kıbrıs'taki Buz Devri metinlerinde "ti-wo" adıyla görünür, genitif hali
(-in hali) Diwoi'dir ve bu isimlerin Zeus ile ilgili olduğu
düşünülür. [8][9][10][11]
Yunancaya gök tanrı Zeus (Ζεύς) olarak geçmiştir. [7][12]
İlk İtalyan toplumlarındaki adı "djous" (dious) (Okunuş: Dius) dur. [13]
Eski Latincede "Dioue (Okunuş: Diuve)" yada "Loue" (Okunuş: Luve)", [12]
Latincede ise adı "Jove" (Love) yani sevgidir ve her zamanki gibi gök
tanrıdır. Ayrıca ant tanrısı Diūs (Fidius) olarak da inanılmıştır.
[1][13][14]
İtalya'nın kuzeyindeki İlk Avrupalıların dili olan Oskan dilinde adı
"Diúvei (Διουϝει)"dir. [13][15][16]
Umbria dilinde Di veya Dei (Grabouie / Graboue) olarak görülür. Bu adlar
İvugin tabletlerinde de geçmektedir (Iguvine/Eugubian/Eugubine Tablets).
[17]
İtalyan kabilelerinin yaşadığı eski Peligni'deki adı: Loviois (Pvc Lois)
ve Loveis (Pvcles) dir. [18][19]
Anadolu'da tanrı anlamına gelen diéu-, diu- adları ile öne çıkar. [20]
Hititçe'deki adı "šīuš (𒅆𒍑)" dur ve tanrı yada güneş-tanrıdır. [21][22]
Palaca'da kutsal yada tanrı anlamlarındaki "tiuna" adıyla görülür.
[22][23]
Lidce'de adı "ciw-" dir ve tanrı demektir. [22]
İliryalılarda dei- veya -dí adlarıyla öne çıkar. Bunlar tıpkı
"gökyüzü babası" Dei-patrous (Deipaturos) da olduğu gibi "gök" ve "Tanrı"
anlamlarına gelir. [4]
İlk-Mesap toplumlarında adı dyēs'dir. [24]
Mesapça'da Gök-Tanrı "Zis" yada "Dis"dir. [25]
Arnavutça'da gökyüzü ve şimşek tanrısı Zojz ve gökyüzü ve gök gürültüsü
tanrısı olan Perën-di olarak öne çıkar. Buradaki "-di" eki per-en'e
iliştirilmiştir. İlk-Hint-Avrupa toplumlarında "per-" "vurmak" anlamı
veren bir uzantıdır. [26][27][28][29][30]
Trakça'da Zi-, Diu- veya Dias- adları görülür. [25]
Frigce'de ise "Tiy-" dir. [25][31]
Lidce'de Lefs veya Lévs adları ile tapılmıştır ki bu da Lidyalıların
Zeus'udur. [32][33]
İznik, İzmit Körfezi, İstanbul, Sakarya ve Bursa gibi bölgelerde hüküm
sürmüş olan Bitinya'lılarda Tiyes ve Anadolu şehri Tium olarak öne çıkar.
[34]
Şimdi de Gök Baba sıfatının olduğu toplumlara ve bunlardaki adlara bakalım:
İlk-Hint-Avrupa toplumunda Gök Baba anlamındaki Dyēus Phater, [1][2]
Latince'de Jüpiter (Iūpiter)'dir. Bunun da arkaik (eski) formları
Diespiter ve Iovispater'dir. [4][5][35]
Oskan dilinde Dípatír, [13]
Umbria dilinde Iupater (yada Iuve patre), [13]
Güney Pikence'de dipater, [36]
İlirya dilinde Gök Baba "Dei-pátrous" olarak öne çıkar. [4][5]
Diğer yansımalar hem gökyüzü anlamına gelen dyeu- sözcüğünün kökünün soyundan
gelenleri hem de orijinal "Baba Tanrı" yapısını koruyan varyantlardır. Bazı
geleneklerde "phater" sıfatının "papa" yani "baba" ile yer değiştirdiği görülür:
Palaca'da: Güneş Tanrı "Tiyaz papaz", "Papa (Baba) Tiyaz", [38]
İskitçe'de: Papaios (Papa Zios), yani Gök-Tanrı "Baba Zeus", [38]
Eski İrlanda dilinde: "Dagdae Oll-athair" vardır ve "Yüce Baba Dagda"
anlamına gelir. İlk-Kelt dil yapısı göz önüne alındığında ondan "sindos
dago-dēwos ollo fātir" yani "Yüce Tanrı İyi Baba" sıfatıyla bahsedilir.
[39][40]
Hititçe'de: "attas Isanus yani "Güneş-Tanrı Baba" gökyüzü tanrısının
adıdır ve Hattilerin güneş tanrısı "Loan" ile değiştirilmiş fakat orjinal
yapısı bozulmadan kalmıştır. [41]
Leton mitolojisinde de "Göklerin Babası (Debess tēvs)" sıfatı bulunur. [1]
İskandinav mitolojisinde meşhur "Óðinn Alföðr (Odin All-Father / Odin Alfadir) yani
Herkesin Babası Odin vardır. [42][43]
Antik Rus paganizminde Stribogŭ bir "Baba Tanrı"dır, [1]
Arnavutça'da "lord (efendi)" veya "Tanrı" anlamlarına gelen
"Zot"un, Göksel Baba Zojz'un (Okunuş: Zoyz) sıfatından türetildiği düşünülmektedir.
[44][45]
Göklerin babası aynı zamanda Anadolu'da yaşamış olan Luvi'ler arasında bir
güneş tanrısı olma özelliği de kazanmıştır. Cermen kültürleri arasında
Dyeus'un yerini bir savaş tanrısı olan Tyr almıştır. Fakat Dyeus'un bu
geleneklerdeki dönüşümü Dyeus'un bir gökyüzü tanrısı olarak birincil rolünü
sürdürdüğü Latin, Yunan ve Hint-Aryan geleneklerindeki Dyeus'un evrimiyle
çelişir.
Bir başka ilginç eğilim de Zeus hala kendi irfanına ve mitolojisine sahip
belirli bir tanrı iken, soydaşlarının soyut ve uzak figürler olma eğiliminde
olmasıdır. Örneğin Jüpiter ve Dyeus kendileriyle ilişkili hayatta kalan çok az
efsaneye sahiptir. Başlangıçta ayrıntılı bir mitolojinin olması ve bu mitlerin
kaybolmuş olması mümkün olsa da gökyüzü babasının aslında tapınanlarının
yaşamlarında önemli bir rol oynamayan Ouranos, yani Uranüs gibi ilkel bir
gökyüzü tanrısı olması da muhtemeldir.
Başlangıçta gökyüzünün kişileştirilmesi ile oluşturulmuş ve yalnızca hava
durumu ve savaşlar gibi insanların günlük yaşamlarıyla daha alakalı özellikler
kazanmış olabilir. Bu durumda Dyeus'un Roma ve Hint-Aryan enkarnasyonu
orijinaline daha yakınken, Yunan ve İskandinav anlayışları İlk-Hint-Avrupa
toplumlarının Dyeus hakkındaki orijinal inançlarından farklılaşmıştır.
Hinduizm'de gökyüzü tanrısı Dyaus'un bir insan olarak enkarne olmaya ve tam
bir insan hayatı yaşamaya zorlanarak cezalandırıldığı bir destan vardır. Hindu
tanrılarının insan enkarnasyonlarının oynadığı rol Yunan mitolojisindeki tanrı
oğullarının rolüne benzer. Zeus asla bir insan olarak enkarne olmamasına
rağmen birçok oğlu vardı. Zeus'un ilahi soyu ve Dyaus'un insan enkarnasyonları
ilk-Hint-Avrupa toplumlarının Dyeus hakkındaki bir hikaye ile ortak kökenleri
paylaşıyor olabilir.
Günümüzde eski Hint-Avrupa tanrılarına ibadet büyük ölçüde terk edilmiştir.
Fakat antik Yunan ve Roma dinleriyle aynı ilk-Hint-Avrupa kaynağından
türetilen Hinduizm ve Antik Yunan, Roma, İskandinavya ve Doğu Avrupa'nın
atalarının çok tanrılı dinlerini yeniden inşa etmeye çalışan yeni neo-pagan
grupları istisna sayılabilir. Ancak Dyeus'un etkileri hala devam etmektedir.
Dyeus'un yüce bir tanrı ve tanrıların hükümdarı olduğu düşünülüyordu çünkü
soydaşlarının çoğu bu role sahipti. Bu sonunda Yahudilik, Hristiyanlık ve
İslam'da görülen tek bir Tanrı'ya özel bağlılığa yol açan adanmışlığın
habercisidir. Çok tanrıcılık çağının başındaki Dyeus Pater'in tektanrıcılığa
giden ilk adımlardan birini temsil etmiş olması mümkündür.
Hatta İbrahimi dinlerde görülen yer ve gök ikilisi Dyeus'a dair inançlarda da
bulunmaktaydı. Gök ve baba tanrı olan Dyeus bereketli yağmurlar ve gün ışığı
ile ilişkilendirilir, Dhéǵhōm adlı toprak ana ile yani yer ile çiftleştikleri,
zıtlık ilişkisi içeren çiftler olduklarına inanılırdı.
Erken Slavlar tıpkı Zerdüşt dini reformundan sonra bazı İran halklarının da
yaptığı gibi Dyēus'un Slav halefini şeytanlaştırdılar. Kelimenin "gün"
anlamını kullanmaya devam etseler de "gök" anlamını ondan aldılar
ve diğer İlk-Hint-Avrupa tanrılarının birçoğunu terk ederek onları yeni
Slav veya İran isimleriyle değiştirdiler. Bu nedenle Slav halklarında Dyeus'un
iki uzantısı ortaya çıktı. Biri "garip, tuhaf şey" anlamındaki "divo" diğeri
ise "divъ" yani iblis'ti. [46]
Kültürümüzdeki "Deyyuz(s)'un oğlu" sözü de bu temele dayanıyor olabilir. İnsanlar geçmişten beri inanmadığı tanrıları aşağılamak için çeşitli sözler kullanmışlar yada onlara küfretmişlerdir. Ülkemizdeki bu "Deyyuz'un oğlu" sözü de eskiden Anadolu topraklarında inanılan tanrılardan biri olan Dyeus'a hakaret-aşağılama amacı ile ortaya çıkmış olabilir. Yani Dyeus, Deyus, Deyyus/Deyyuz şeklinde dilsel değişime uğramış olması mümkündür.
KAYNAKLAR
Mallory, James P.; Adams, Douglas Q. (2006). The Oxford Introduction to
Proto-Indo-European and the Proto-Indo-European World, p. 431.
West, Martin L. (2007). Indo-European Poetry and Myth, pp.
166–171
Yon, Marguerite (2009). "Le culte impérial à Salamine". Cahiers du Centre
d'Études Chypriotes
Fourrier, Sabine (2015). "Lieux de culte à Salamine à l'époque des
royaumes"
Yon, Marguerite. La ville de Salamine. Fouilles françaises 1964-1974 / The
town of Salamis; Maison de l'Orient et de la Méditerranée Jean
Pouilloux, 1993. p. 145
de Vaan, Michiel (2008). Etymological Dictionary of Latin and the other
Italic Languages, p. 315
West, Martin L. (2007). Indo-European Poetry and Myth, pp. 166–167
Buck, Carl Darling. Comparative Grammar of Greek and Latin, p. 203
Witczak, Krzysztof T. (1999). "On the Indo-European origin of two
Lusitanian theonyms (laebo and reve)". Emerita. 67 (1): p. 71
Watkins, Calvert (1995). How to Kill a Dragon: Aspects of Indo-European
Poetics, pp. 214–216
Prósper, Blanca María (2011). "The instrumental case in the thematic noun
inflection of Continental Celtic". Historische Sprachforschung /
Historical Linguistics. 124: 250–267
Weinstock, Stefan (1960). "Two Archaic Inscriptions from Latium". The
Journal of Roman Studies. 50 (1–2): 112–118
Kloekhorst, Alwin (2008). Etymological Dictionary of the Hittite Inherited
Lexicon, pp. 766–767
West 2007, pp. 167–168
Kloekhorst 2008, p. 763
West 2007, p. 120
De Simone, Carlo (2017). "Messapic". In Klein, Jared; Joseph, Brian;
Fritz, Matthias (eds.). Handbook of Comparative and Historical
Indo-European Linguistics, p. 1843
West 2007, p. 166
Mann, Stuart E. (1952). "The Indo-European Consonants in Albanian".
Language. Linguistic Society of America. 28 (1): 31–40
Feizi, Abidin (1929). Grammatica della lingua albanese, p. 82
West 2007, pp. 167, 243
Mallory & Adams 1997, pp. 408–409, 582
Treimer, Karl (1971). "Zur Rückerschliessung der illyrischen Götterwelt
und ihre Bedeutung für die südslawische Philologie", pp. 31–33
Lubotsky, Alexander M. (2004). "The Phrygian Zeus and the problem of the
"Lautverschiebung" In: Historische Sprachforschung 117(2): 229-237
Ricl, Marijana. "Current Archaeological and Epigraphic Research in the
Region of Lydia"; Volume 2. Approches locales et régionales.
Besançon: Institut des Sciences et Techniques de l'Antiquité, 2013. pp.
189-195
Melchert, Harold Craig. Anatolian Historical Phonology. Amsterdam:
Editions Rodopi B. V. 1994. p. 351
Witczak, K. T. 1992-3: "Two Bithynian Deities in the Old and New Phrygian
Inscriptional Texts". In: Folia Orientalia 29: pp. 265-271
Wissowa, Georg (1902). Religion und Kultus der Römer. C. H. Beck. p. 100
Hamp, Eric P. (1997). Adams, Douglas Q. (ed.). Festschrift for Eric P.
Hamp. 1. Institute for the Study of Man. p. 148
Mallory & Adams 1997, p. 130
West 2007, p. 171
Mallory & Adams 1997, p. 231
Delamarre, Xavier (2003). Dictionnaire de la langue gauloise: Une approche
linguistique du vieux-celtique continental, p. 134
Mallory & Adams 1997, pp. 230–231
Chaney, William A. (1970). The Cult of Kingship in Anglo-Saxon England:
The Transition from Paganism to Christianity. p. 34
Wanner, Kevin J. (2008). Snorri Sturluson and the Edda: The Conversion of
Cultural Capital in Medieval Scandinavia. p. 157
Treimer 1971, pp. 31–33; Mann 1977, p. 72; Demiraj 1997, pp. 431–432;
Curtis 2017, pp. 1746, 1757, 2254
Mallory & Adams 1997, p. 348; Orel 1998, p. 526
Gieysztor, Aleksander (2006). Mitologia Słowian (in Polish), p. 74
Allen, Nick. 2004. Dyaus and Bhïṣma, Zeus and Sarpedon [Towards a history of the Indo-European and sky god]
Fortson IV, Benjamin W. 2011. Indo-European language and culture: An introduction
Gamkrelidze, Thomas V., and Vjaceslav V. Ivanov. 2010. Indo-European and the Indo-Europeans: A Reconstruction and Historical Analysis of a Proto-Language and Proto-Culture. Part I: The Text. Part II: Bibliography, Indexes. Walter de Gruyter, 2010
Gray, Russell D., and Quentin D. Atkinson. 2003. Language-tree divergence times support the Anatolian theory of Indo-European origin
Noyer, Rolf. N.D. Proto-Indo-European Language and Society
Pulgram, Ernst. 1959. Proto-Indo-European reality and reconstruction
Strom, Caleb. 2018. Neo-Romans Revive Classical Worship Ceremonies at New Juppiter
Strom, Caleb. 2018. Return of the Ancient Gods: The Resurgence of Paganism
Watkins, Calvert. N.D. Indo-European and the Indo-Europeans
●►Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak İçin: PATREON ●►Youtube 'Katıl': KATIL
Japon mitolojisindeki tilki ruhu Kitsune, Kore'de Kumiho (구미호) ve Çin'de
Huli Jing (狐狸精) olarak bilinir. Temelde aynı yaratıktır ancak bölgeye göre
birkaç farklılık içerir.
Her üç kültürde de tilki ruhu çoğunlukla kötü bir yaratık olarak görülür.
Çeşitli nedenlerden dolayı insanlarla birlikte olmaktan hoşlandığına inanılır.
Fakat onunla karşılaşan talihsiz birey için sonuçlar neredeyse her zaman
kötüdür. Bir tilki ruhunun bir insanı aramasının ana nedeni onların yaşam
güçlerini emmek, hatta insan etini yemek ve böylece o kişinin sahip
olabileceği tüm güçleri, hatıraları, bilgileri, hatta onun insan formunu bile
çalmaktır.
Bir tilki ruhu büyüdükçe daha güçlü hale gelir ve yaşam gücünü emdiği insan
sayısı arttıkça gücüne güç katar. Bir tilkinin ancak yeterli yaşam gücü
kazandığında ve 500 yaşına ulaştığında insan biçimi alabildiği ve her 100 yaş
için fazladan bir kuyruk çıkardığı söylenir. Tilkilerin en yaşlısının 900
yaşında veya dokuz kuyruğu olan daha yaşlı bir tilki olduğu söylenir. League
of Legends adlı oyundaki şampiyonlardan 9 kuyruklu Ahri'de özünde bu Uzakdoğu efsanelerinden
esinlenerek yaratılmıştır.
Kore'de Kumiho genellikle öpücükle insanlardan bilgelik çalmak için ağzında
taşıdığı mermerden yapılmış bir taş kullanır. Kore mitolojisinde bir tilki
ruhu 100 yaşına ulaştığında insan şekline bürünebilir ve büründüğü insan
formu her zaman dişidir. Ancak tilki ruhunun dönüşebilmesi için kafasının
üstüne yerleştirdiği insan kafatasını kullanması gerekir. Yada şeklini almak
istediği bir insanı yemelidir. Tilkinin kendisi dişi olmasa da bürüneceği
insan şekli her zaman çekici bir genç kadın olacaktır.
Kumiho'lar çoğu zaman hedeflenen kurbanın tanıdığı birinin şeklini alırlar.
Bu garantili bir yöntemdir çünkü avlarına yaklaşmaları daha kolay olur.
Kişinin bir Kumiho ile karşılaştığını belirten ipuçlarından biri, onun
şeklini aldığı kişiden farklı davranması, onun gibi konuşmaması veya
yemesidir.
İnsan şekline bürünen bu tilki ruhları normalden farklı bir göz rengine
sahip olabilir ve eski tarz veya lisanda konuşabilirler. Ayrıca kuyruklarını
da saklamaları gerekir. Bu yüzden inanışa göre bir Kumiho, karşısındakine
sırtını dönmeyi reddederek kuyruğunu saklamak için elinden geleni
yapacaktır.
Çin mitolojisinde ise büyük güce sahip olan ve erkekleri baştan çıkarmaya
uğraşan kadınlar, Huli Jing'ler vardır. Bunların çoğu zaman saray
entrikalarını tamamen kendi eğlenceleri için manipüle etmeye çalıştığına,
kendilerini generallerin ve imparatorların hayatlarına sokmaya çalıştığına
inanılırdı. Yine de temelde bir tilki ruhunun gerçek niyetinin ne olduğunu
bilmek zordu.
Çin hikayelerindeki tilki ruhu Huli Jing birlikte olduğu adama çok nazik ve
yararlı görünebilir. Fakat akraba ya da basit hizmetkârlar olsun, evdeki
diğer kadınlara karşı her zaman kötü ve hilebazdır. Kadınlara karşı acımasız
ve çoğu zaman ölümcül 'oyunlar' oynamaktan hoşlanır ve bu oyunlarına her
zaman kaza süsü vermeyi de başarır. Hele bir de üvey bir kız çocuğu isen
yaşamına lanet edersin.
Huli Jing'in birlikte olduğu erkekler genellikle çok hızlı bir şekilde
iktidara gelir, zenginlikleri ve büyük toprakları ile ünlü olurlar. Daha
sonra Huli Jing, eşinin kibrinin ürettiği tüm enerjiyi emdiğinde adam
yaşlanmaya ve bunamaya başladığında tilki ruhunu besleyecek enerji üretemez
olur. Bu yüzden sonsuz güzelliği ile oradan ayrılırken ardında kaybettiği
aşk yüzünden solan adamı bırakır.
Çin klasik metinlerinden "Dağlar ve Denizler" (山海經), bu tilki ruhu için
şöyle der:
有獸焉,其狀如狐而九尾,其音如嬰兒,能食人
Burada dokuz kuyruklu tilki şeklinde bir canavar var, bebek gibi ses
çıkarıyor ve erkekleri yiyor.
Fakat Tilki ruhunun en bilinen ve popüler adı Japonya'dan gelir; Kitsune.
Japonya'da Kitsune hem erkek hem de kadın olabilir ancak dişiler çok daha
yaygındır. Kitsune adının bir araya getirilmiş iki kelimeden oluştuğuna
inanılır. Bazı kaynaklar ismin nereden geldiğini şöyle açıklar:
Kitsu - bir tilkinin çıkardığı sestir ama aynı zamanda "Buraya gel" anlamına
da gelebilir.
Tsune - ise "her zaman" anlamına gelir ancak "Ki" nin alternatif bir okuması
da olabilir çünkü okurken kullandığınız Kanji'ye bağlı olarak hem "altın
rengi" hem de "enerji" anlamlarına gelebilir. Ve kelime sonundaki "Ne" ise
Japonca 'da iyi bir ruh halini ifade etmenin veya aşırı vurgulamanın dişil bir
versiyonudur. Örneğin: Shiawase-ne (Çok mutluyum) yada ya da li-ne! (Harika)
gibi.
Yani Kitsune, onu nasıl yorumladığınıza bağlı olarak "her zaman altın" veya
"her zaman enerji / enerji dolu" gibi anlamlara gelebilir.
Tilki ruhunun adını nasıl aldığına dair en popüler masallardan biri Nihon
Ryouiki'de (日本 霊 異 記) bulunan ve kabaca "Japon Hayalet Hikayeleri" olarak
tercüme edilen, tuhaf ve alışılmadık bilgilerden oluşan bir koleksiyonda yer
alır. Hikaye şöyledir:
Bir zamanlar çiftliğinde çalışmakta olan çok yalnız bir adam vardı. Her
gün çalıştığı için bol bol yiyeceği ve bakımlı güzel bir evi vardı ama
karısı yoktu. Yıllarca evlenmek için kendine uygun bir kadın aradı ama
asla bulamadı. Bir gün tarlasındayken başını kaldırdığında şaşırtıcı
derecede güzel bir kadın gördü ve hemen aşık oldu. Ona sahip olduğu her
şeyi, ona nasıl bakabileceğini anlattı ve evlendiler. Evlenen çift uzun
yıllar çok mutlu yaşadılar. Bir gün karısı çiftçiye büyük sevinçle nihayet
hamile olduğunu ve tam bir aile olacaklarını söyledi. Adam çok sevindi;
Karısına ve doğmamış çocuğuna büyük özen gösterdi. Nihayet bebek
doğduğunda, evcil köpeğinin de tek bir köpek yavrusu doğurduğunu gördü.
Çocuğun ve köpeğin birlikte büyüyeceğini ve iyi arkadaş olacağını
umuyordu. Ancak yavru büyüdükçe, görünürde hiçbir neden olmaksızın
çiftçinin karısına karşı giderek daha fazla düşman olmaya başladı. Aylar
böyle geçti, bir gün köpek kadının koluna saldırarak cüppesinin kolunu
yırtınca ölüm korkusuna kapılan kadın cübbe ve onun sökülen ipekleri
içinde kayboldu. Onun yerini dokuz kuyruklu bir tilki doldurmuştu. Şaşırıp
kaldı, ne yaptığını anlayınca evden ve köpeğin öfkeli çenesinden
uzaklaştı.
Günler, haftalar, aylar geçti fakat geri dönmedi. Adamın kalbi
kırılmıştı, karısını seviyordu ve onu özlüyordu. Hatta onun bir tilki ruhu
olmasını bile umursamıyordu. Adam her gece çaresizlik içinde onun için
ağlarken, boğuklaşarak gözyaşlarından kopan sesiyle geri dönmesi için
şöyle seslenirdi: "Kitsu-ne?"
Bu tür hikayeler genellikle Shugendō ve Onmyōdō rahipleri ve Abe-No-Seimei,
En-No-Gyoja gibi yetenekli kişilerin yazdığı hikayeleridir. İkisi de
annelerinin birer Kitsune olduğunu iddia etmiştir.
Yukarıda yer alan hikayedeki tilki ruhu yardımsever ve iyi kalpli olmasına
rağmen kaçmayı seçtiğinde sevdiği adama yine de üzüntü getirmiştir.
Hikayenin bazı versiyonlarında adam daha sonra yalnızlıktan ölür. Farklı
varyantlarında ise sevgilisini aramak için evinden ayrılır ve asla geri
dönmez.
Japon mitolojisinde üç farklı Kitsune türü vardır. Bunların her
birinin kendine özgü özellikleri vardır:
Youko'lar, Kitsune olarak kabul edilir ancak genellikle tilki ruhları
değil de tilki şeklini almış şeytanlar olarak görülürler. Huli Jing şiirinin
onlardan bebek gibi ses çıkaran varlıklar olarak bahsettiğini gördük. Bu
aslında bir avlanma yöntemidir. Sesi duyanlar etrafta kurtarılmayı bekleyen
bir bebek olduğunu düşünüp onu aramaya koyulurken nasıl bir tuzağın içine
çekildiklerini fark etmez ve sonunda yaratık tarafından yenirler.
Myoubu'lar kendilerini özellikle refah ve dünyevi başarı kamisini olan
"Inari O-kami"nin habercisi olarak nitelendiren tilki ruhlarıdır. Kötülük
yapamaz ve onlara inananlara yardım etmeye yemin ederler. Kendine özgü kırmızı
önlükler giyen bu heykelleri Japonya'da bazı türbe ve mezarlıklarda görmek
mümkündür.
Nogitsune'ler insanlarla doğrudan etkileşime giren tilkilerdir. Çin ve
Kore mitoslarından farklı olarak iyi veya kötü olabilirler. Inari O-kami ile
uyumlu değillerdir ve bu yüzden "vahşi" olarak kabul edilirler. Ancak gerçek
bir tilki gibi değildirler. Yani yapmak istediklerini kendileri seçebilir ve
sonuçları (karmik tazminat) konusunda endişelenmezler.
Kitsune'ler hakkında bulacağınız tüm hikayeler arasında, bazen insanlara
musallat olmayı bazen ise onlarla arkadaş olmayı seçerek hayatlarını
sürdüren türler olarak en çok göreceğiniz tilki ruhu türü Nogitsune'lerdir.
TİLKİ RUHU NASIL FARK EDİLİR?
Japon mitolojisinde Kitsune'ler genellikle gizlenemeyen bazı özelliklerden
dolayı fark edilirler. Kumiho'larda olduğu gibi Kitsune'ler de neredeyse her
zaman bir kuyruğa ve bazen de tilki kulaklarına sahiptirler. Sık sık
gölgelerde kalmaya çalışarak bunları gizlemeye çalışırlar.
Çoğu zaman insanlarla etkileşime girmedikleri ve sadece yüz yılda bir veya
daha uzun sürede ortaya çıktıkları için güncelliğini yitirmiş veya modası
geçmiş olarak değerlendirilebilecek kelimeler kullanabilir, farklı
konuşabilir ve mevcut dilin kullanımını bilmeyebilirler. Çok yavaş veya
olağandışı bir hızda konuşabilirler.
Japonca'da Kitsune'lerin telaffuz etmekte zorlandığı söylenen kelimeler
vardır. Bu kelimelerden biri de "Moshi"dir. Bu yüzden tilki ruhuna inanan
insanlar evlerine gelen misafirin Kitsune olup olmadığını anlayabilmek için
"Moshi-moshi?" sözünü kullanırlar. Hatta günümüzde bunu cep telefonunda
uygulayanlar bile vardır. Telefonda karşılıklı olarak "Moshi-moshi" diyerek
iki tarafın da normal insanlar olduğunu doğrularlar.
İslam'daki cin inanışına benzer şekilde Kitsune ve köpeklerin bir araya
gelmesi soruna yol açar. Çünkü köpekler onlardan aşırı korkarak kaçabilir yada
saldırabilir. Dolayısı ile tilki ruhları da köpeklere zarar verebilirler.
Genellikle köpeklerin homurdanarak bu ruhları kovalamaya çalışacağına
inanılır.
Kitsune'lerin görünmez olma yeteneğine sahip olduklarına inanılsa da tilki
kulaklarının açığa çıktığı gölgelerini gizleyemedikleri söylenir. Tütsü
dumanını kullanarak da onları görmek mümkündür. Duman formlarının ana
hatlarını çizerek korkuturken, tütsü kokusu onları rahatsız edecektir.
Kitsune'lerin yansımaları da onları ele verir. Su, cilalı metal plakalar,
metal kaşık-kaplar ve tabii ki ayna ve benzeri yüzeye sahip her şey onların
asıl yüzünü ortaya çıkaracağından bunlardan uzak durmaya çalışırlar. Bu yüzden
yüzüne ayna tutmayı reddeden bir kadının ya bir Kitsune olduğundan ya da bu
ruhlardan biri tarafından ele geçirildiğinden şüphelenilirdi.
Inarizushi adında, kızarmış ve çok tatlı tadı olan bir tür tofu ve pirinç
suşisi vardır. Bu yiyecek genellikle Tanrı Inari O-Kami'ye adak olarak
bırakılır. Kitsune'nin bu suşiye karşı koyamayacağı ve lezzetli ikramın tadını
çıkarmak için tilki ruhuna döneceği söylenir. Dolayısı ile inanışla göre bu
suşiyi dışarıda bırakırsanız Kitsune'leri de ortaya çıkarabilirsiniz.
Hoshi-no-tama, Kitsune'lerin bazı güçlerini içeren ve Kumiho’nun mermerine
benzer bir top türüdür. Parıldayan ve batmayan küre benzeri bir taş gibi
görünmektedir. İnanışa göre bu küreyi bulur ve saklayabilirseniz Kitsune onu
geri kazanmak için size hizmet etmek zorunda kalacaktır. Fakat bu sırada onu
geri almak için elinden gelen her şeyi de deneyecektir.
Kitsune-tsuki, kelimenin tam anlamıyla 'bir tilki tarafından ele geçirilme
durumu' anlamına gelir. Genellikle kurban genç bir kadındır ve tilki onun
tırnaklarının dibinden ya da göğsünden içeri girer. Bazı durumlarda
kurbanların yüz ifadelerinin bir tilkiye benzeyecek şekilde değiştiği
söylenir. Japon masalları içine tilki ruhu giren okuma yazma bilmeyen
kurbanların geçici olarak okuma yeteneği kazandığını anlatır.
Halkbilimci Lafcadio Hearn, Glimpses of Unfamiliar Japan adlı eserinde
durumu şöyle anlatır:
"İçine kötü tilkilerin girdiği insanların davranışları tuhaftır. Bazen
sokakta çırılçıplak bağırarak koşarlar. Bazen yere uzanırlar,
ağızlarından köpükler gelirken bir tilki gibi ciyaklar yada havlarlar.
Sahip olunan kişinin vücudunun bir bölümünde, deri altında kendine ait
bir yaşamı varmış gibi görünen hareketli bir yumru belirir. Bir iğne
batırırsanız anında başka bir yere kayar. Bu yüzden güçlü bir el
tarafından parmakların arasından kaymayacak kadar sıkı şekilde tutmak
gerekir. Sahip olunan kişilerin daha önce bilmedikleri dilleri konuşup
yazdıkları söylenir. Sadece tilkilerin sevdiği düşünülen şeyleri
yerler."
Özellikle hala düzenli olarak şeytan çıkarma yapılan Shugendō dinine
inananlar arasında tartışılan uzun ve karmaşık bir konulardan biri de ele
geçirilmedir. Tilki ruhlarının hem insanlara hem de gerçek tilkilere sahip
olabileceği söylenir.
Bir insan vücuduna sahip olduklarında birçok soruna neden olurlar.
Genellikle iyi huylu başlasa da zaman geçtikçe kötüleşir. Öyle ki tilkilerin
ele geçirmesi yüzünden aileler yıkılır yada mali yıkıma sürüklenirler. Bu
yüzden eski insanlar güneşli günde gölgede durup yağmur ve rüzgardan
bahseden kişilere güvenmemeyi, güzel bir kız yada erkekle aniden tanışıp
konuşmaya başlarsan ve her şey gerçek olamayacak kadar iyi gidiyorsa
temkinli olmayı nasihat ederlerdi.
Kang, Xiaofei. The cult of the fox: Power, gender, and popular religion in late imperial and modern China (2006).
Huntington, Rania. Alien kind: Foxes and late imperial Chinese narrative (2003).
Hearn, L. 2005. Glimpses of Unfamiliar Japan
Heine, S. 1999. Shifting Shape, Shaping Text: Philosophy and Folklore in
Fox Kōan
Johnson, T. Date Unknown. Far Eastern Fox Lore
Kincaid, C. 2016. Come and Sleep: The Folklore of the Japanese Fox
Lombardi, L. 2014. Kitsune: The Divine/Evil Fox Yokai
Nozaki, K. 1961. Kitsune: Japan’s Fox of Mystery, Romance and Humor
Smyers, K. The Fox and the Jewel: Shared and Private Meanings in
Contemporary Japanese Inari Worship
Gubler, Greg. "Kitsune: The Remarkable Japanese Fox". Southern Folklore
Quarterly. 38 (2): 121–134
Bargen, Doris G. (1997). A woman's weapon: spirit possession in the Tale
of Genji, p. 292
Wallen, Martin (2006). Fox, pp. 69–70
Hamel, Frank (2003). Human Animals
Tyler, Royall (1987). Japanese Tales
●►Üye olarak platforma destek olabilirsiniz: KATIL ●►Patreon üyeliği için: PATREON
Budizm'de Bodhisattva en genel anlamıyla Buda olma
yolundaki kişiyi ifade eder. Daha spesifik olarak Bodhisattva'ların tüm
yaratıkların aydınlanmaya erişmesine yardım etmek için kendi Budalıklarını
terk eden kurtarıcı benzeri varlıklar olduğu söylenebilir. Ek olarak
Bodhisattva'ların adanmışlarını her türlü kötülükten de koruduğuna inanılır.
Bu Bodhisattva kavramına olan inanç özellikle Budizm'in iki ana kolundan biri
olan (diğeri Theravada Budizm'idir) Mahayana Budizm'inde görülür. Kurtarıcı
rollerinden dolayı Bodhisattva'lar Budistlerin egemen olduğu çeşitli
kültürlerde oldukça saygı görmüştür.
Bodhisattva'lara saygı duyulan ülkeler arasında Çin, Japonya ve Tibet
bulunmaktadır. Başlıca Bodhisattva'ların listesi toplumdan topluma değişiklik
gösterir.
'Bodhisattva', 'uyanmış gerçek', 'aydınlanma varlığı' veya 'amacı uyanmak
olan' anlamlarına gelen Sanskritçe bir kelimedir. Hindistan'da Bodhisattva
kelimesi Buda Shakyamuni'nin (Sidarta Gautama olarak da bilinir) aydınlanmadan
önceki eski yaşamlarına atıfta bulunmak için kullanılmıştır.
Çünkü Budist inanışına göre Buda aydınlanmaya ulaşmadan önce birçok farklı
insan ve hayvan bedeninde doğmuştu. Tam olarak söylemek gerekirse, Buda toplam
549 farklı doğumunda onu uyanışına daha da yaklaştıran erdemli işler
yapmıştır.
Buda’nın geçmiş yaşamlarının hikayeleri yaklaşık 550 anekdot ve masaldan
oluşan bir koleksiyon olan Jataka Masalları'nda bulunur. Jatakalar Buda'nın
yaşamından yüzyıllar sonra (geleneksel doğum ve ölüm tarihleri sırasıyla MÖ
563 ve MÖ 483'tür) MÖ 300 ile MS 400 arasına tarihlenmiştir. Jatakaların
köklerinin halk geleneğine dayandığına inanılsa da yazıldığı dönemden itibaren
dini otoriteler tarafından kabul görerek kutsal sayılan Budist kanonik
metinlerinin birer parçası haline geldiler.
Jataka'larda Buda'nın aydınlanmaya ulaşması için gerekli nitelikleri
geliştirdiği anlatılır. Bunlar ahlak, bilgelik ve özveri içerir. Bu nedenle bu
masallar Buda'nın öğretilerini açıklama aracı olarak da kullanılmaktadır.
Jataka hikayelerden biri Bodhisattva olmanın yolunu içeren en eski Budist
hikayesi olarak da kabul edilen Sumedha ve Buda Dipankara'nın (Dipamkara) hikayesidir. Bu
hikaye çok uzun zaman önce yeryüzünde yaşadığı söylenen Buda Dipankara
döneminde geçer. Himalayaların eteklerinde yaşayan Sumedha adında sofu bir
Brahma rahibi vardı.
Sumedha bir gün Buda Dipankara'nın ovaları ziyaret ettiğini duyar. Buda ile
tanışmayı umarak inziva yerinden ayrılıp ovalara doğru yolculuğa başlar.
Brahma rahibi, Buda ile tanıştığı zaman ondan etkilenir ve kendi kendine bir
gün aydınlanmaya ulaşmak istediğini, böylece bir Buda haline gelip insanlara
darma'yı öğreterek onlara yardım etmek istediğini düşünür. Bu, Sumedha’nın
Bodhisattva olma yolundaki yolculuğunun başlangıcıdır. Buda Dipankara,
Sumedha'nın aklını okur ve onun Gotama Buda olacağı kehanetinde bulunur.
Bodhisattva kavramı Mahayana Budizmi'nde önemli hale gelmiş olsa da bunun ne
zaman ve nasıl meydana geldiği hala belirsizdir. Bununla birlikte MS 2.
yüzyılda bu kavramın ve onu çevreleyen uygulamaların o dönemde yazılan
Mahayana Budist metinlerinde öne çıkmalarından da açıkça görülebileceği gibi
zaten kültürlerine yerleşmiş durumdaydı.
Daha sonra bu Bodhisattva'lar Mahayana Budizmi'nde yer edinerek kurtarıcı
figürlere dönüştü. Bu inanış, Budizm tarafından benimsenen ve zihin
aydınlanma çabasını ifade eden Bodikitta (Bodhicitta) kavramıyla da
uyumludur.
Mahayana Budizmi'nde Bodhicitta, sadece benliğin kurtuluşunu değil aynı
zamanda aydınlanmayı başarmış olanların diğer varlıklara yardım etme
arzusunu da içerir. Buna kıyasla Theravada Budizmi'ndeki Bodhicitta kavramı
kişinin özünün özgürleşmesine vurgu yapar. Bu yalnızca arzuların dış
yardımlara güvenmeksizin kendi kendine ortadan kaldırılmasıyla
başarılabilir.
Mahayana Budizm'i herkesin Bodhisattva olmayı arzulayabileceğini anlatır.
Bununla birlikte Mahayana Budizm'i tarihinde büyük şöhret kazanmış ve bu
nedenle çok saygı duyulan bir dizi Bodhisattva vardır. En iyi bilinen
Bodhisattvalardan biri, adı "yukarıdan şefkatle bakan efendi" anlamına gelen
Avalokiteśvara'dır.
Çince'de Guanyin ve Japonca'da Kannon olarak da bilinir. Bu arada Doğu Asya'da
bu Bodhisattva'nın erkekten dişiye dönüştüğü görülür. Çin'de
Avalokiteśvara'nın bir kadına dönüşmesinin olası nedeninin Çinlilerin Taoist
kadın tanrılarının, özellikle de Batı'nın Kraliçe Annesi'nin özelliklerinin
ona atfedilmesi olduğu düşünülür.
Avalokiteśvara tüm Budaların şefkatinin vücut bulmuş hali olarak kabul edilir
ve muhtemelen Budist efsanesinin en popüler figürüdür. Sadece Mahayana
Budizmi'nde değil, Theravada, Vajrayana ve Tantrik Budizmi'nde de sevilen bir
figürdür.
Budist inanışlarına göre Avalokiteśvara tüm canlı varlıkların aydınlanmaya
ulaşmalarına yardım etme arayışlarına devam edebilmeleri için kendi
Budalığını ertelemeye karar vermiştir. Bir hikayeye göre Avalokiteśvara bir
Bodhisattva olduğu dönemde tüm hissedebilen varlıkları acıdan, ölüm ve
yeniden doğuşun sonsuz döngüsünden özgürleştirme arayışına başlarken eğer
olurda bu yolda cesareti kırılırsa bedeninin bin parçaya bölüneceğine dair
söz verir.
İnanışa göre bu sözü sonsuz şefkat ve kararlılığını göstermek için
söylemiştir. Bir gün daha yüksek bir alemden darma öğretisiyle yeni
boşalttığı cehennemlere bakar. Yaptığı her şeye rağmen cehennemlerin sayısız
varlık tarafından dolup taşmaya devam ettiğini fark eder. Kısa bir an için
cesareti kırılınca yeminini gerçekleştirerek bedeni bin parçaya böler.
Avalokiteśvara’nın kişisel öğretmeni Buda Amitabha yardımına gelir.
Parçalarını toplar ve öğrencisine 11 başlı ve bin kollu yeni bir form verir.
Birden fazla başı onun acıların çığlıklarını duyma yeteneğini artırırken bin
kolu onun daha fazla insana kurtuluş getirmesini sağlar.
4 BÜYÜK BODHİSATTVA
Mahayana Budizmi'nde Avalokiteśvara dışında saygı duyulan birçok başka
Bodhisattva vardır. Örneğin, Çin Budizmi'nde Avalokiteśvara, daha doğrusu
Guanyin, Çin’in Dört Kutsal Budizm Dağıyla ilişkilendirilen Dört Büyük
Bodhisattva'dan biridir.
Guanyin'in Zhejiang Eyaletindeki bir takımada olan Zhoushan'da bulunan Putuo
Dağı'nda oturduğu söylenir. Diğer üç Büyük Bodhisattva; Ksitigarbha,
Manjusri ve Samantabhadra'dır.
Ksitigarbha, Çince'de Dizang ve Japonca'da Jizo olarak bilinir. Mekanı Anhui
eyaletindeki kutsal Jiuhua dağıdır. Ksitigarbha cehennem alemlerindeki
varlıkların Bodhisattva'sı ve koruyucusudur. Bir hikayeye göre Ksitigarbha
annesi henüz ölmüş olan genç bir Brahman kızıdır.
Annesi sık sık Buda’nın öğretisine karşı konuşup iftira attığı için kızı
onun cehennemde yeniden doğacağından endişe eder. Bu nedenle dine yönelir ve
topladığı tüm erdemi annesine adar. Bir gün bir Buda ya da deniz
şeytanlarının kralı tarafından annesini görmesi için cehennem krallığına
götürülür.
Orada bir veli, kıza, dindarlığı sayesinde annesinin cehennemden
salıverildiğini ve daha hoş bir yerde yeniden doğduğunu söyler. Fakat kız bu
ziyareti sırasında sayısız varlığın cehennemde acı çektiğini görmüştür. Bu
nedenle hepsini özgür bırakacağına yemin eder ve ancak tüm cehennemler
boşaldığında bir Buda olabilecektir.
Doğu Asya'da Ksitigarbha'nın kızdan erkeğe dönüştüğü görülür. Diğer birçok
Bodhisattvanın aksine geleneksel olarak bir Budist keşiş olarak tasvir edilir.
Cehennemin kapılarını açmaya zorlamak için kullandığı bir asası ve karanlığı
aydınlattığı bir cintamani'si, yani dilekleri yerine getiren bir mücevheri
vardır.
Bir diğer önemli Bodhisattva, Manjusri'dir. Çince'de Wensu, Japonca'da Monju
olarak bilinir. O bilgeliğin Bodhisattva'sı olarak kabul edilir. Kutsal dağı
Shanxi Eyaletindeki Wutai Dağı'dır. Bu Bodhisattva'nın Sanskritçe adı "Soylu
ve Kibar Olan Kişi" anlamına gelir. Manjusri normalde sağ elinde kılıç, sol
elinde "Bilgeliğin Mükemmelliği" anlamına gelen Prajna Paramita Metinleri
(Sutraları) bulunan genç bir adam olarak tasvir edilir.
Bazen bu sahip olduğu nitelikler nilüfer çiçeği, mücevher veya asa ile yer
değiştirir. Ayrıca Manjusri zaman zaman aslana binerken tasvir edilir. Bu
onun soyluluğunu ve korkusuz doğasını simgeler. Manjusri bilgeliğe ek olarak
şiir, hitabet ve yazı ile de ilişkilidir. Onun Gotama Buda'nın öğrencisi
olduğu söylenir.
Samantabhadra ise pratik ve meditasyonun Bodhisattvasıdır. Çince'de Puxian,
Japonca'da Fugen olarak bilinir. Siçuan Eyaletindeki Emei Dağı'nın onun kutsal
dağı olduğuna inanılır. Normalde Avalokiteśvara'nın öğrencisi olarak kabul
edilen Sudhana, Samantabhadra ile karşılaşır.
Karşılaşma sırasında Sudhana'ya bilgeliğin yalnızca onu uygulamaya koymak
için var olduğunu ve tüm canlı varlıklara fayda sağlaması durumunda yararlı
olduğunu öğretir. Samantabhadra genellikle Manjusri ile eşleştirilir. Ek
olarak bu iki Bodhisattva, Gautama Buda ile birlikte Sakyamuni Üçlüsünü
oluşturur.
Samantabhadra, bir Bodhisattva'nın temelini oluşturan On Büyük Yemin'i
gerçekleştirmiş olması ile bilinir. Bunlar, "Tüm Budalara saygı ve bağlılık
göstermek", "Kötü eylemler ve kötü karmalar için tövbe etmek" ve "Tüm
canlılara fayda sağlamak için sahip olunan erdemleri aktarmayı" içerir.
Samantabhadra diğer üç Büyük Bodhisattva'dan farklı olarak nadiren de olsa
sanatta yalnız tasvir edilir. Fakat genellikle Sakyamuni Üçlüsü'nün bir
parçası olarak görünür.
Samantabhadra binmekte olduğu altı dişli beyaz fili sayesinde kolayca
tanınır. Fil, Budizm’in tüm engellerle yüzleşme ve üstesinden gelme gücünü
temsil ederken, altı diş altı duyuya bağlılığın üstesinden gelmeyi sembolize
eder.
DİĞER BODHİSATTVA'LAR
Önceki dördü dışında birçok Bodhisattva vardır. Aslında farklı Budist gelenek
ve metinlerinin farklı Bodhisattva grupları vardır. Örneğin Vajrayana
Budizmi'nde Rahim Diyarı Mandalası vardır. Bura, Beş Merhamet Buda'sının
yaşadığı metafizik bir alandır.
Bu alemin merkezinde Budalar arasına dört Bodhisattvanın yerleştirildiği Sekiz
Taçyaprağı Salonu bulunur. Salondaki Bodhisattvalar; Avalokiteśvara, Manjusri,
Samantabhadra ve Maitreya'dır. Bunların sonuncusunun gelecekte Gotama Buda'nın
öğretileri tamamen yok olduğunda darma'yı yeniden vaaz edecek olan bir Buda
olduğuna inanılır.
Başka bir örnek ise Lotus Sutra Metinleri'dir. Burada dünyanın
Bodhisattvaları olarak kabul edilenlerin bir listesi verilmiştir. Bunların
doğrudan dünyadan ortaya çıkan ve Gotama Buda tarafından Lotus Sutra'nın
yayılması için görevlendirilen sonsuz sayıda Bodhisattvalar olduğuna
inanılır.
Bu Bodhisattvaların liderleri Visistacarita (Üstün Uygulama), Anantacarita
(Sınırsız Uygulama), Visuddhacarita (Saf Uygulama) ve
Supratisthitacarita'dır (Kesin Uygulama). Ek olarak, 5, 16 ve 25 Bodhisattva
listesi bulunur.
Bodhisattva, Budizm tarihinde özellikle Mahayana Budizmi'nde önemli bir
kavramdır. İnanışa göre Budizm'in erdemleri, özellikle de şefkat, bu
Bodhisattvalar ile somutlaşmıştır. Bu durum onların tüm canlı varlıkları
kurtarma çabalarına ve onları aydınlanma yoluna yönlendirmek için kendi
uyanışlarını ertelemeleri inancına yansır. Bu nedenle bu kadar çok saygı
görmeleri şaşırtıcı değildir.
Yani bazılarının, özellikle de Budizm misyonerliği yapanların iddialarının aksine, Budizm sadece felsefe içeren bir din değildir. İçinde her din gibi mistik olgular da barındırır.
Ashliman, D. 2019. The Jataka Tales
Chinese Buddhist Encyclopedia, Womb Realm Mandala
New World Encyclopedia, Bodhisattva
A.g.e., Buddha
O'Brien, B. 2018. Ksitigarbha: Bodhisattva of the Hell Realm
A.g.e., Manjusri, the Buddhist Bodhisattva of Wisdom
Schumacher, M. 2014. Four Great Bodhisattva of Compassion and Mercy
Silk, J. 2016. Bodhisattva [Britannica]
A.g.e., 2017. Mahayana [Britannica]
Soka Gakkai. 2020. Bodhisattvas of the Earth
The Buddhist Society. 2020. Previous Lives (Jataka Stories)
The Editors of Encyclopaedia Britannica. 2018. Avalokiteśvara
The Editors of Encyclopaedia Britannica. 2010. Maitreya
www.buddhanet.net. Differences Between Theravada and Mahayana Buddhism
A.g.e., How Avalokiteśvara Attained Her 1000 Arms
Drewes, David, Mahāyāna Sūtras and Opening of the Bodhisattva Path
The Bodhisattva Vow: A Practical Guide to Helping Others, page 1
Basham, A.L. (1981). The evolution of the concept of the bodhisattva.
In: Leslie S Kawamura, The bodhisattva doctrine in Buddhism, p. 19
Nattier, Jan (2003), A few good men: the Bodhisattva path according to
the Inquiry of Ugra: p. 174
Thomas Cleary. The Sutra of Hui-neng Grand Master of Zen With Hui-neng's
Commentary on the Diamon Sutra, p. 126
Leighton, Taigen Dan. Bodhisattva Archetypes: Classic Buddhist Guides to
Awakening and Their Modern Expression, pp. 158–205
Pine, Red. The Heart Sutra: The Womb of the Buddhas, pg 44-45
Frederic, Louis. Buddhism: Flammarion Iconographic Guides. 1995. pp.
184-185
●►Üye olarak platforma destek olabilirsiniz: KATIL ●►Patreon üyeliği için: PATREON
Efsaneye göre Endor, İncil'deki peygamberlerden Samuel'in ruhunu çağıran
bir medyumdur. Eski Ahit'ten de tanınır ancak daha sonra diğer geleneklerin de
parçası haline geldi.
Endor Cadısı, Yahudilik, Hristiyanlık ve pagan ruhçuluk uygulayıcıları için
önemli bir efsane olmuştur. Endor (Eyn-Dor) Cadısı Eski Ahit'te, Samuel'in
Birinci Kitabı, bölüm 28:3-25'te anlatılan en gizemli insanlardan biri olarak
görünür.
Endor Cadısı ayrıca Sirak'ın (Sirach) Yahudi Kitabında da yer alır (46:
19-20) ve אֵ֥שֶׁת בַּֽעֲלַת־אֹ֖וב בְּעֵ֥ין דֹּֽור ('êšeṯ ba‘ălaṯ-'ōḇ
bə-'Êndōr)," Endor'da tanıdık ruha sahip bir kadın "olarak anılır.
Pasajlarda cadının adı verilmemiştir ancak haham geleneğinde muhtemelen
Saul’un kuzeni ve ordusunun başkomutanı Abner’in annesiydi. Madian rahibinin
kızı Sedecla olması da muhtemeldir. İsmi, İsrail'in Aşağı Celile bölgesindeki
Jezreel Vadisi'nde bulunan Kenan köyü Endor (veya En Dor, Ein Dor) ile
bağlantılıdır.
Saul (Tâlût, Şaul veya Şaul Ben Kiş), İsrail Krallığı ve Yahuda'nın ilk kralıydı. Saltanatı yaklaşık olarak MÖ
11. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir. Hem Saul hem de Endor Cadısı sadece
efsaneler olarak değil tarihsel kişiler olarak görünür.
İncil'de Samuel öldüğünde cesedinin Yeruşalim'in 8 km kuzeybatısındaki
Ramah'a gömüldüğü söylenir. İsrail'in yeni kralı Saul olur. Filistililer ile
mücadelesinde doğru yolu seçmek için Tanrı'nın bilgeliğine başvurur. Sorunu
çözmek ve toplanan dğşman kuvvetlerine karşı harekete geçmek ister.
Saul rüyalarında görüşüp soru sorduğu peygamberlerden veya başka yerlerden
herhangi bir yanıt alamadı. İsrail içinde ve çevresinde yaşayan tüm olası
büyücülere ve ruh çağırıcılara danıştı. Güçlü bir medyum arıyordu. Sonunda
Endor'da yaşayan bir kadının varlığını keşfetti. Bu cadı Samuel'in
hayaletini görebildiğini iddia ediyordu. İncil'de şöyle der:
1.Samuel, 28:7-9:
Bunun üzerine Saul görevlilerine, “Bana bir cinci kadın bulun da varıp
ona danışayım” diye buyruk verdi. Görevliler, “Eyn-Dor’da bir cinci kadın var” dediler.
Böylece Saul başka giysilere bürünüp kılığını değiştirdi. Geceleyin
yanına iki kişi alıp kadının yaşadığı yere gitti. Kadına, “Lütfen benim
için ruhlara danış ve sana söyleyeceğim kişiyi çağır” dedi.
Ama kadın ona şu karşılığı verdi: “Saul’un neler yaptığını, cincilerle
ruhlara danışanları ülkeden kovduğunu biliyorsun. Öyleyse neden beni
öldürmek için tuzak kuruyorsun?”
Hayalet önce rahatsız edilmekten şikayet eder ancak zamanla Endor Cadısı ile
işbirliği yapmaya başlar. Bir kehanet iletir ve Saul'un ertesi gün
gerçekleşecek bir savaşta ordusuyla birlikte yok olacağını söyler.
Saul şok olur ve hayaletin sözlerini dinlememeye karar verir. Endor Cadısı
belki de bilge hayaleti dinleyeceğini umarak onu neşelendirmeye çalışır. Fakat
Saul düşmana saldırmaya karar verir ve ordusu yenilir. Savaştan sonra kral
Saul intihar eder.
Endor Cadısı'nın hikayesi Yahudiler, Hıristiyanlar ve Paganlar aracılığıyla
hayatta kaldı. Hikayesi, ortaçağ Yahudi metni Yalkut Shimoni'de ünlendi ancak
birçok Hristiyan metninde de yer aldı. Yüzyıllar boyunca piskoposlar bu
hikayenin popüler olmasının teolojik nedenleri hakkında tartıştılar. Onlar
için en endişe verici olan şey inanışa göre kadının sihir kullanıyor
olmasıydı. Fakat MÖ 2. yüzyıl Septuaginta'sı söz konusu kadını '' vantrilok ''
yani "karnından konuşan" biri olarak tanımlar.
Hikayenin devamına 1.Samuel'deki aynı bölümden devam edelim:
1.Samuel, 28:10-14:
Saul, “Yaşayan RAB’bin adıyla derim ki, bundan sana bir kötülük
gelmeyecek” diye ant içti.
Bunun üzerine kadın, “Sana kimi çağırayım?” diye sordu.
Kadın, “Yerin altından çıkan bir ilah görüyorum” diye karşılık
verdi.
Saul, “Neye benziyor?” diye sordu.
Kadın, “Cüppe giymiş yaşlı bir adam yukarıya çıkıyor” dedi. O zaman
Saul onun Samuel olduğunu anladı; eğilip yüzüstü yere kapandı.
1. yüzyılda yaşamış olan Josephus'a göre hikaye tamamen inandırıcıydı. Endor
Cadısı'nın hikayesi, eserlerinde ondan bahseden Martin Luther ve John Calvin
için de ilginçti. Bazı ortaçağ eserlerinde yazarların onun bir iblis olup
olmadığını merak ettikleri görülür. Bazıları için ise antik bir cadı
örneğidir.
İncil'deki ilgili bölüm çağrılan Samuel'in ruhu ile kral Saul'un konuşması ile
devam eder:
1.Samuel, 28:15-25:
Samuel Saul’a, “Neden beni çağırtıp rahatsız ettin?” dedi.
Saul, “Büyük sıkıntı içindeyim” diye yanıtladı, “Filistliler bana karşı
savaşıyor ve Tanrı da beni terk etti. Artık bana ne peygamberler
aracılığıyla, ne de düşlerle yanıt veriyor. Bu yüzden, ne yapmam
gerektiğini bana bildirmen için seni çağırttım.”
Samuel, “RAB seni terk edip sana düşman olduğuna göre, neden bana
danışıyorsun?” dedi, “RAB benim aracılığımla söylediğini yaptı, krallığı
senden alıp soydaşın Davut’a verdi. Çünkü sen RAB’bin buyruğuna uymadın,
O’nun alevlenen öfkesini Amalekliler’e uygulamadın. RAB bugün bunları bu
yüzden başına getirdi. RAB seni de, İsrail halkını da Filistliler’in
eline teslim edecek. Yarın sen ve oğulların bana katılacaksınız. RAB
İsrail ordusunu da Filistliler’in eline teslim edecek.”
Saul birden boylu boyunca yere düştü. Samuel’in sözlerinden ötürü büyük
korkuya kapıldı. Gücü de kalmamıştı; çünkü bütün gün, bütün gece yemek
yememişti. Kadın Saul’a yaklaştı. Onun büyük şaşkınlık içinde olduğunu
görünce, “Bak, kölen sözünü dinledi” dedi, “Canımı tehlikeye atarak
benden istediğini yaptım. Şimdi lütfen kölenin söyleyeceğini dinle. İzin
ver de, önüne biraz yemek koyayım. Yoluna devam edecek gücün olması için
yemek yemelisin.”
Ama Saul, “Yemem” diyerek reddetti. Ancak hizmetkârlarıyla kadın
zorlayınca, onların dediğini yaptı. Yerden kalkıp yatağın üzerine
oturdu. Kadının evinde besili bir dana vardı. Kadın onu hemen kesti. Un
alıp yoğurdu ve mayasız ekmek pişirdi. Sonra Saul’la görevlilerinin
önüne koydu. Onlar da yediler. Sonra o gece kalkıp gittiler.
Endor Cadısı Avrupa'daki fantezi sanatının hayranları ve dini inancı olan veya
olmayan birçok insan için popüler bir motif haline geldi. Büyücülükle ilgili
ilk efsanevi kadınlardan biri olarak bilinir. Bazı din uzmanları onun bir
peygamber olarak kabul edilebileceğini bile öne sürmüştür. Hikayesi birçok
sanatçı ve yazarın hayal gücünü etkilemiştir.
Çağlar boyunca birçok eser İncil'deki bu cadı hikayesinden ilham almıştır.
Ayrıca birçok başka masal, roman ve şiirde de yer aldı. Endor Cadısı, Star
Wars'da bile görülür. Hatta Ewokların yaşadığı gezegene
bile Endor adı verilmiştir.
Tüm bunların dışında Avrupa'nın karanlık tarihindeki cadı avı olayları, Salem'da yaşanan felaketler ve engizisyon mahkemelerinin cadı yargılamaları, yani yüzbinlerce insanın katledilmesiyle sonuçlanan olaylar İbrani mitolojisindeki bu tarz metinler yüzünden ortaya çıkmış ve körüklenmiştir.
G. Vermes, The Resurrection, 2008.
E. Klostermann (ed.), Orígenes, Eustathius von Antiochien und Gregor von
Nyssa über die Hexe von Endor, 1912