HABERLER
Dini Haber

KABE'DEKİ BÖCEK BASKINI VE MUCİZE ARAYIŞLARI

A,din, islamiyet, Kabeyi böcekler bastı,Mekke böcek istilası,Kabe böcek istilası, Kabe çekirge istilası, Kabeyi çekirgeler bastı,Dini koruma çabası,
Hangi dinden olursa olsun inançlı olan bir çok insan inandığı dini ve tanrısını tasdiklemek ve gördüğü, yaşadığı olaylara dinine toz kondurmadan makul bir cevap bulabilmek, inanmak için neden arıyor. Yaşadığımız ülkedeki egemen dine inanlardan örnek vereyim.

Bu hafta bir haber vardı, yaşlı bir teyzenin evine araba girdi, araba bildiğin duvara çarpıp kafayı eve sokmuş içeriyi dikizlercesine duruyor. Rastlantı ya, teyze de o sırada namaz kılmak için abdest almaya gitmiş. Röportaj yapıyorlar teyzeyle, "Allah beni korudu, abdest almaya gönderdi kurtuldum" gibi sözler sarf ediyor. Böyle düşünen çok insan var eminim, yani haberi izlerken "baksana mübarek! Allah nasıl korumuş teyzeyi görüyor musun?, İşte abdest almaya gitmiş ya, bak imanı sayesinde nasıl kurtuldu" falan gibi sözler sarf ediyorlar...

Hiç demiyorlar ki teyzeyi abdest alması sayesinde ölümden kurtaran Allah aynı şekilde imanlı olan yüzbinlerce müslümanı neden kurtarmıyor? Hiç demiyorlar ki rastlantı icabı araba teyzeyi ezmedi diye bunda keramet arayıp dinimin yaratıcısını yüceltiyorum da her gün yüzbinlerce müslüman katledilirken onları korumayan yaratıcım hakkında neden düşünmüyorum?

Yani eğer Allah kullarını bu kadar gözetiyor olsa, bir insanı sırf namaz kılacak, abdest almaya gitti diye kurtaracak kadar ilgili olsa, sahillerde boğulan çocukların o duruma düşmesine, Kabe'yi tavafa gidenlerin vinç altında kalarak ölmesine, birçok Avrupa ülkesi tarafından müslümanların katledilmesine ile falan neden ilgilenmiyor?

Hadi bu teyze namaz kılacağı için kurtuldu, Allah yardım etti diyelim. Ee, namaz sırasında bombalı saldırılardan yada çeşitli kazalardan dolayı ölen binlerce müslüman var onlar ne olacak? Onlar neden korunmadı? He onlar başka di mi? Onlara kılıf hazır ama iş keramet aramaya gelince g-te bala ölmeyen birini görüp "bak Allah nasıl korudu" demek kolayınıza ve işinize geliyor.


Maalesef bakış açısı hep dini çelişkileri temize çıkarmak adına. En basiti bu zamana kadar Kabe'nin başına onlarca olay geldi, istila edildi, mancınıklarla yıkıldı vs. vs. En son bu hafta gördük ki bu sefer de Kabe'yi ve tavaf alanını böcekler basmış. Görevlendirmişler insanları, böcekleri ilaçlayıp toplu halde öldürüp süpürüyorlar.

Burada bile yine aynı durum ortaya çıkıyor. Kur'an'da Kabe'nin güvenilir bir ibadet yeri olduğunu söyleyen Allah tarih boyunca Kabe'yi koruyamamıştır, Kabe'nin başına gelenler bunu gösterir. Şimdi de bu böcek baskını olayı var. Bu olaydan dolayı "Allah Kabe'yi neden korumuyor?" demesin diye müslümanları uyutmak için çeşitli masallar çıkardılar hemen.

Bunlardan ilki kıyametin yaklaştığı, Kabe'deki bu böcek istilasının da kıyametin habercisi olduğu. Bu kaçıncı "kıyamet yaklaştı" geyiğidir sayanınız var mı? Eminim Kabe mancınıklarla yıkıldığında o dönemin müslümanları da "bunlar kıyamet alamati, kıyamet yaklaştı" demişti ama üzerinde yüzlerce yıl geçti ve dünya hala sağlam.

İkinci masal ise bir hayli komik. Mescidi haram ve çevresini çekirge ve hamam böceklerinin basmasının nedenini o günki Suud imamına yıktılar :) Yani böcek istilasından dolayı Kabe imamı Abdurrahman Sudeysi'yi günah keçisi yaptılar. İşin komik yanı bu ya, bu böcek istilasının sebebinin Abdurrahman Sudeysi'nin daha önce yaptığı açıklamalar olduğuna inanıyorlar. New York'ta yaptığı bir konuşmasında "Allah'a hamd olsun Amerika ve Arabistan dünyaya liderlik ediyorlar" dediği için ayrıca Suudi Arabistan kralı Selman bin Abdülaziz'e ve ABD başkanı Donald Trump'a dua ettiği için bu olayın yaşandığını söyleyen ve inananlar mevcut.

Yani inanıyorlar ki koskoca sonsuz evreni yaratan Allah işi gücü yok ufacık dünya gezegenindeki kişilerin siyasi faaliyetlerini, partilerini falan takip ediyor, İslama uygun konuşmayan kişilerden dolayı da işaretler falan gönderiyor. Fakat ne hikmetse buna inanan binlerce müslüman Allah'ın katledilen yüzbinlerce müslüman için neden kılını kıpırdatmadığını merak etmiyor...

İşte din budur, sizi sadece işinize gelene inanmaya iter aksi halde sorgulamanız ve üzerinde düşünmeniz gerekir. Fakat sorgular ve düşünürseniz inandığınız din ve ilahlar tehlikeye gireceği için bunun yerine her olaya bir kulp bulup inancınızı pekiştirmekte kullanmak, onları bir nevi japon yapıştırıcısı yapmak daha tercih edilesi ve kolaydır.



Yazan: A.Kara

BİR BEDEVİNİN YAVELERİ | PDF KİTAP

"Bir Bedevinin Yaveleri" adlı dijital kitabı pdf olarak okuyabilir yada indirebilirsiniz. İyi okumalar.

Kitabı okumak veya indirmek için aşağıdaki resme yada buraya tıklayabilirsiniz.

Uyarı: Telif hakları eser sahibine aittir, uygun görülmemesi durumunda telif sahibi dinvemitoloji@gmail.com adresinden irtibata geçerek yayını kaldırtabilir.

MEKKE VE KABE'Yİ BÖCEKLER BASTI

Haber
Dini Haber, haber, Haberler, Kabe çekirge istilası, Kabe'yi böcekler bastı, Mekke çekirge istilası, Mekke'yi çekirgeler bastı,
Suudi Arabistan'ın Mekke kentindeki Mescid-i haramı ve Kabe'yi de içeren çevre bölgelerini çekirge ve hamam böcekleri bastı. Cumartesi gecesi ortaya çıkan bu böcekler çok kısa süre içerisinde Mekke'nin birçok bölgesine yayıldı. Bu kadar fazla böceği gören bölge sakinleri ve uzmanlar ise şaşkın.

Müslümanların kutsal mekanı olan ve Hac vazifeleri için gittikleri Kabe ve Mescid'i Haram'ın ilk defa böyle bir olayla karşılaştığı belirtilirken bazı kesimlerden bunun bir işaret olduğunu düşünüyor.

Umre ziyaretlerinin aksamaması için ise Mekke Belediyesi gerekli noktalara temizlik ekiplerinin gönderildiğini ve olayın kontrol altına alındığını bundan dolayı herhangi bir aksaklık yaşanmayacağını belirtti.


MA'AT

Ma'at, Mısır Tanrıçaları, mitoloji, mısır mitolojisi, A, Eski Mısır'da denge tanrıçası, Ölüler kitabı, Nun, Antik Mısır'da ölümden sonra,
DENGENİN TANRIÇASI MA'AT
Sık sık kişileştirilmiş olmasına rağmen Ma'at bir tanrıçadan ziyade fikir-düşünce olarak anlaşılıyordu, ancak yinede Eski Mısır'daki evren, denge ve ilahi düzen kavramlarının merkezinde yer aldı. Ma´at ismi genellikle "dosdoğru olan" veya "gerçek" olarak çevrilir ancak "düzen", "denge" ve "adalet" anlamlarına da gelir. Bu yüzden Ma´at kusursuz düzen ve uyumu temsil etmişti. Ra, Nun'un (Kaos) sularından yükseldiğinde Ma'at ortaya çıktı ve bu yüzden genellikle Ra'nın kızı olarak tanımlandı. Bazen de bilgelik tanrıçası olduğu için Thoth'un karısı olduğu düşünülürdü.

Eski Mısırlılar evrenin düzenli ve rasyonel olduğuna inanıyorlardı. Güneşin doğması ve batması, Nil'i su basması ve gökyüzündeki yıldızların tahmin edilebilir seyri onlara her şeyin doğanın ortasındaki bir düzene ait olduğunu gösteriyordu. Ancak kaos güçleri her zaman mevcuttu ve Ma’at’ın dengesini tehdit ediyordu. Ma´at’ın korunması ve savunulması için birçok kişi görev başındaydı ve Firavun Ma’at’ın koruyucusu olarak algılanıyordu. Ma'at olmadan Nun evreni geri alır ve kaos en yüce haliyle hüküm sürerdi.

Mısırlılar ayrıca güçlü bir ahlak ve adalet duygusuna sahipti. İyiliğin desteklenmesi gerektiğini ve suçluların cezalandırılacağını düşünüyorlardı. Fakirleri, fakirleri savunanları ve özellikle ailelerine olan sadakatlerine yüksek değer verenleri övdüler. Bununla birlikte şunu da anlamışlardı, kusursuz olunamazdı, sadece dengeli olunabilirdi. Ma´at belirli etik kuralları aştı ve bunun yerine doğal düzene odaklandı. Bununla birlikte kaosun etkisini artırdığı ve dünya üzerinde tamamen olumsuz olan etkilerinin ve eylemlerinin Ma'at'a karşı olduğu açıktı.


Her Mısırlı'nın ruhu öldüğü zaman Ma'at'ın Salonu'nda (Ölüler Kitabı'nda ve Kapılar Kitabı'nda tasvir edilir) yargılandı. Onların kalbi (vicdanı) terazilerde denge ve adaleti temsil eden Maat'in kuş tüyüne (devekuşu tüyü) karşı tartılırdı. Eğer kalpleri tüyden ağırsa Ma'at'ın prensiplerine göre dengeli bir yaşam sürdüremedikleri için kalpleri ya bir ateş gölüne atılır ya da Ammit olarak bilinen korkunç bir ilah tarafından yok edildi. Ancak eğer Ma’at’ın tüyüyle dengelenmiş kalp testten geçerse sonsuz yaşam hakkı kazanacaktı. Belirli zamanlarda ayinde yargıç olarak oturan kişi Osiris'ti ve törende birçok tanrı daha yer alırdı, ancak yine de teraziler her zaman Ma'at'ı temsil ederdi.

Eski Mısırlılar ayrıca Ma’at’ın günlük yaşamda korunmasını sağlamak için gelişmiş bir hukuk sistemine sahipti. Ma'at Rahiplerinin adalet sistemine dahil olduğu, ayrıca tanrıçanın gereksinimlerine eğilimli olduğu düşünülürdü ve Firavunlar düzenli olarak “Ma'at'ı sunarken” (tanrıçanın küçük bir heykelini tutarken) tasvir edilirdi. Bu şekilde düzen ve adaleti sağlamaya karşı verdikleri sözü tekrar ederlerdi.

Bütün yöneticiler Ma´at’a saygı duyuyorlardı fakat tanrılara alışılmadık yaklaşımına rağmen Akhenaten Ma’at’a olan bağlılığını vurguladı. Hatshepsut, Ma´atkare adlı tahtını alarak Ma´at'a olan saygısını vurguladı. Belki de muhtemelen bir kadın yönetici olarak pozisyonunun Ma'at hattında olduğunu göstermesi gerekiyordu. Ayrıca Karnak'taki Montu bölgesinde, Ma’at’a ibadet için küçük bir tapınak inşa ettirdi.

Ma'at, üzerinde sadece bir tane devekuşu tüyü bulunan tacı giyen bir kadın olarak tasvir edildi. Bazen ise kanatlı bir tanrıça olarak tasvir edilir.

Kaynaklar:
Bard, Kathryn (2008) An introduction to the Archaeology of Ancient Egypt
Kemp, Barry J (1991) Ancient Egypt: Anatomy of a Civilisation
Pinch, Geraldine (2002) Handbook Egyptian Mythology
Redford Donald B (2002) Ancient Gods Speak
Robins, Gay (2008) The art of Ancient Egypt
Watterson, Barbara (1996) Gods of Ancient Egypt
Wilkinson, Richard H. (1992) Reading Egyptian Art
Wilkinson, Richard H. (2003) The Complete Gods and Goddesses of Ancient Egypt
Wilkinson, Richard H. (2000) The Complete Temples of Ancient Egypt

Yazan: A.Kara

İSİS

Yazan: A.Kara
A, mitoloji, mısır mitolojisi, din ve mitoloji, Bakire Meryem ve İsis, İsa ve Horus, mitoloji, Mısır Tanrıçaları, Isis, İsis, Mısır rahibeleri,

ANTİK MISIR'IN EN KÖKLÜ TANRIÇASI: "İSİS"

İsis eski Mısır'ın en eski tanrıçalarından biridir ancak kökenleri belirsizdir. Sina'dan geldiği düşünülen İsis'in aynı zamanda Busiris'in etrafındaki Aşağı Mısır'ın deltasında Osiris'e ibadetin yaygın olduğu en eski kült merkezinin bulunduğu bölgede ibadet edinilen ilk put olduğu muhtemeldir. Ancak İsis'in tarikatı ibadette bir alanla sınırlı kalmadı ve topraklardaki her tapınakta ona taptılar. Özellikle İsis'in kendisine adanmış ilk türbe 30 Hanedan'daki II. Nektanebo tarafından yaptırılmıştır.

Mısır tanrıçası İsis'in kültü Mısır'da çok popülerdi ve bir süre sonra neredeyse sınırsız niteliklere sahip bir tanrıça haline geldi. İsis onun Yunanca adıydı, eski Mısırlılar tarafından genellikle "tahtın dişisi" veya "tahtın kraliçesi" olarak çevrilen Aset (veya Ast, İset, Uset) olarak biliniyordu.

Onun asıl başörtüsü boş bir tahttı ve tahtın kişileştirilmesi olarak Firavunun gücünün önemli bir kaynağıydı. Ancak İsis adının tam anlamı hala tartışmalıdır. Plutarch, adının "bilgi" anlamına geldiğini, ancak bir başka olası çevirinin de "(dişi) beden" olduğunu, yani İsis'in Tanrıların Kraliçesi olmasına rağmen bir zamanlar ölümlü bir kadın olduğunu öne sürdü. Bu kesinlikle Isis'in ve kocası Osiris'in firavunlar döneminden önce Mısır'ı yönettiğini belirten Ennead'i çevreleyen mitolojiye de uymaktadır. Bununla birlikte Ölüler Kitabı onu “Cennete ve dünyaya kaynak veren, yetimleri ve dul kadınları bilen, fakirler için adalet arayan ve zayıflar için bir barınak olan” olarak tanımlamaktadır. Bu yüzden de bir ölümlüden fazlası olarak görülüyordu.

İsis, her Nome'de (Eski Mısır'ın 36 bölgesinden biri) "Hent" (Kraliçe) olarak biliniyordu ama aynı zamanda eski Mısır'da şaşırtıcı sayıda isim ve ünvanla tanınıyordu. Zamanla birçok tanrıçanın da özelliklerini kendine aldı. Bu da diğer tanrı ve tanrıçalarla arasında oldukça karmaşık ilişkiler olmasıyla sonuçlandı.

İsis, Geb (Dünya) ve Nut'un (Hava) kızları, Osiris'in karısı ve kız kardeşi, aynı zamanda Set ,Neftis (Nephthys) ve yaşlı Horus'un kız kardeşi olarak (Horus'un kızkardeşi olarak "sık" görülmez)  Helioploitan Panteonunun bir üyesiydi (Panteon değilde "Ennead" adıyla bilinir ve içinde 9 tanrı-tanrıça barındırır). Ancak tahtla olan ilişkisi nedeniyle İsis bazen Firavun'un koruyucusu olan Yaşlı Horus'un karısı olarak kabul edildi. Mısır tarihi boyunca Ra ve Horus yakından ilişkiliydi, Isis ise Hathor (Horus veya Ra'nın karısı olarak tanımlanır) ile yakından ilişkiliydi. Bu yüzden de Isis, Ra veya Horus'un karısı olarak görülebilecekti.

Ra ve Atum birleştiğinde, Isis, hem Atum'un (-Ra) kızı hem de (Atum-) Ra'nın karısı oldu. Bu durum, İsis'i Horus'un annesi, Ra-Atum'un torunu ve Osiris'in karısı olduğunu açıklıyordu.

Heliopolis (eski Mısır'da bir şehir) mitolojisinin ulusal din olarak benimsenmesi Osiris’i yer altının kralı konumuna getirmiştir. Ancak bu pozisyon zaten Anubis tarafından çoktan tutulmuştu. Bunun sonucunda da Neftis'in Osiris tarafından hamile kaldığı ve Anubis'i doğurduğu şeklinde bir efsane gelişti.

Bu masalın çeşitli versiyonları vardır. Bazı durumlarda Osiris Neftis ile birlikte olarak karısı İsis'e  karşı yanlış yapıyorken, bir diğer versiyonunda ise Neftis'in kasıtlı olarak Osiris'i kandırdığı görülür. Her iki şekilde de İsis, Osiris'den olan gayri meşru çocuğu onun kız kardeşinden ve kardeşi Set'in öfkesinden korumak için evlat edindi.

Mısırlılar aile yaşamına çok değer veriyorlardı ve İsis onlar için faziletli bir anne örneğiydi. Yeni Krallık'tan İsis arketipsel bir anne olarak kabul edilerek doğum ve anneliğin koruyucu tanrıçası halini aldı.

Horus yaşayan Firavun'un koruyucusu olduğu için, İsis Firavun'un annesi olarak tanımlanabilir. Isis'in ve oğlu Horus'a ait imgeler ile Meryem Ana'nın bebek İsa imgeleri arasında belirgin bir benzerlik bulunur ve çok sayıda örneği vardır. İsis ve bebek Horus imajı Mısır sanatında son derece popülerdi ve genellikle Hristiyan kiliselerinde görülen Meryem ve bebek İsa Mesih ikonografilerinin üzerinde büyük bir etkiye sahip oldukları reddedilemez gerçektir. Bununla birlikte Meryem çocuğundan bağımsız herhangi bir güce sahip olmayan pasif biri olarak tanımlanırken İsis yalnızca bir anne değil, kendinden emin, yetenekli bir kraliçe ve çok güçlü bir büyücü idi.

İsis, Ra'nın ona inanılmaz güçler veren gizli adını biliyordu. Piramit metinleri İsis'in Osiris'in öldürülecek olduğunu (önleyememiş olmasına rağmen) ve daha fazlasını gerçekleşmeden önce öngördüğünü ima ediyor. İsis'in ısrarı üzerine Anubis ve Thoth ölümünden sonra Osiris'e hayat vermek için ilk mumyalama ayinini gerçekleştirdi ve İsis kocasının üzerinde uçarak sihirli bir şekilde oğlu Horus'a hamile kalmayı başardı.

O, Lahitleri ve iç organları içeren kavanozları koruyan Bastet, Neftis ve Hathor'a eşlik eden dört koruyucu tanrıçadan biriydi (veya Neftis, Selket ve Neith ile birlikte). Ölen kişinin öbür dünyaya giderken ki zorlu yolculuklarında onlara yardım ettiği, bazen de ölülerin yargıçlığını yapanlardan biri olduğu düşünülüyordu.

İsis'in rahibeleri yetenekli şifacı ve ebelerdiler. Halk arasında bu rahibelerin büyülü güçlere sahip oldukları söyleniyordu. Bu özelliklerine ek olarak tıpkı Hathor rahibeleri gibi rüyaları da yorumlayabiliyorlardı ve ek olarak saçlarını (denizcilik kültürlerinde yaygın olan bir batıl inanç) saçlarını örerek ya da tarayarak havayı kontrol edebildikleri düşünülüyordu. Ptolemaios Krallığı döneminde denizcilerin koruyucu tanrıçası olan Astarte ile ilişkilendirildi ve denizciler için iyi bir rüzgar sağlayacağı düşünüldü.

İsis'in öldürülen kocasına ve çocuğuna olan sadakati, Set'e karşı koyarak gösterdiği cesareti, tüm insanlara (hatta Set'e) karşı olan sıcaklığı ve şefkati Isis'i gerçekten de Mısır'daki en sevilen tanrıçalardan biri ve eski dünyadan biri yaptı.

Isis genellikle tahtını (başındaki hiyerogliflerden biri olan) temsil eder şekilde başlık takan bir tanrıça olarak betimlendi. Ayrıca sık sık üzerinde bir yılanla birlikte akbaba başlığını giyen bir kraliçe olarak tasvir edilmiştir. Ara sıra bir nilüfer tomurcuğu veya çınar ağacının kabartmasını taşımıştır. Ayrıca, Ma'at'ın tüyleriyle birlikte Yukarı ve Aşağı Mısır'ın çift taçını giyen bir kraliçe veya tanrıça olarak da tasvir edilir.

İsis, kanatlı bir tanrıça olarak da tasvir edilirdi. Bu formda kanatları toprağa cennetsel bir koku yayıyor ve yeraltı dünyasına temiz hava getiriyordu. Yeni Krallıkta bir güneş diskinin her iki tarafında inek boynuzu olan akbaba başlığını da benimsedi. Bazen bir inek ya da bir ineğin başına sahip olan bir kadın olarak tasvir edilirdi. Bir diğer tasvirde ise başındaki taçtan bir kobra ile yılan tanrıçası Thermuthis formundadır.

Tjet tılsımı "İsis Düğümü", "İsis Tokası" veya "İsis Kanı" olarak da bilinir. Her ne kadar Tjet'in anlamı oldukça belirsiz olsa da bir kadının hijyenik kumaşını (bu nedenle kanla bağlantı) temsil ettiği veya bir düğümdeki büyülü güçle ilgili olabileceği düşünülmektedir (yine onu büyük sihirbaz İsis ile ilişkilendirir). Cenaze törenlerinde kullanılan Tjet'in diriliş ve yeniden doğuş fikirleriyle bağlantılı olduğu görünmektedir.

Aşağı Mısır'ı temsil ederken Neftis'in Ptah-Tanen ile ilişkilendirildiği gibi İsis de bazen Yukarı Mısır'ı temsil ederken ise Khnum ile ilişkilendirilmiştir.

HEKET

A, Mısır mitleri, mısır mitolojisi, mitoloji, Mısır Tanrıçaları, Eski mısırda doğum, Doğum tanrıçası, Mısır doğum tanrıçası, Heqet, Heket, Heqat, Mitoloji ve din, din ve mitoloji,
HEQET (HEQAT, HEKET)
Heqet (Heqat, Heket) Antik Mısır'da doğum ve bereket tanrıçasıydı. Kurbağa ya da kurbağa kafalı bir kadın olarak tasvir edilirdi. Adının anlamı kesin olmamakla birlikte "yönetici" veya "asa" anlamına gelen "heqa" kelimesinden türetildiği bilinmektedir. Kurbağa ile sembolize edilmesinin nedeni ise kurbağaların bereket ve yeni hayatı sembolize ediyor olmasıydı. Bu da araştırmacıları Heqet'in rahibelerinin aynı zamanda eğitimli birer ebe oldukları üzerinde düşünmeye itiyor.

Bir inanışa göre, Heqet, Abu yani Filipin'in yaratıcısı olan tanrı Khnum'un karısıydı. Her bir kişiyi çömlekçi çarkında yarattı ve annelerinin rahimlerine yerleştirilmeden önce onlara hayat verdi. Heqet ve Khnum, Deir el Bahri'deki Mortuary Tapınağında Hatshepsut'un doğum sütunlarında tasvir edilmiştir. Burada Heqet'in bebek Hatshepsut'a doğru bir ankh (yaşamı sembolize eder) ve onun Ka'sını tutmakta olduğu görülür.

Başka bir inanışa göre ise o Heh'in karısıydı ve her insanı onlara hayat vermeden önce yaratan kişi bizzat oydu. Bazen annesi Hathor'un formuna geçmesine rağmen yaşlı Horus'un karısı olarak da kabul edildiği görülmektedir.

Hamile kadınların koruma için Heqet'i betimleyen muskalar giydikleri ve Orta Krallık'ta doğum sırasında yapılan ayinlerde fil dişinden bıçaklar ve ismiyle yazılı tokmaklar kullanıldığı ve bununla kötülüğü önlemenin amaçlandığı görülmektedir. Ayrıca, doğum sancısı verebilir ve bu sancı sırasında kadına koruma sağlayabilirdi. Heqet'in dünyaya gelen 3 firavunun hikayesinin anlatıldığı Westcar parşömenindeki "Khufu ve Sihirbazlar" hikayesinde, 3 firavunun doğumuna yardım ederek krallığı koruyup kolladığı görülmektedir.

Ayrıca Heqet vefat eden kişinin dirilişine, ahirete gidişine de dahil olmuştu. Piramit metinlerinde görüldüğü üzere ebedi yıldızlar gökyüzüne doğru yol almakta olan firavuna yardım eder ve Denderah’da ölen Osiris'in defninin altında betimlenir. Qus'ta, Heqet için yapılmış Batlamyos'a ait bir tapınak vardı fakat sadece bir sütunu geride kalmıştır. Ayrıca Tuna el-Gebel'in mezarındaki Herwer'de bir tapınağa yapılan göndermeler vardır fakat araştırmalara rağmen bu tapınak henüz bulunamamıştır.

MİTOLOJİ VE DİN
Görüldüğü gibi İslamiyet ve diğer İbrahimi dinler öncesi eski Mısır ve birçok antik toplumda ölümden sonra hayat yani bir ahiret inancı ve çamurdan yaratılış efsaneleri bulunmaktaydı. İnsanlar yine ölünce başka bir aleme gittiklerine, orada ödül alacak yada ceza çekecek olduklarına inanıyorlardı ve yine tıpkı Adem ile Havva gibi, ilk insanların çamurdan yaratılışına dair masallara sahiptiler. Bu tanrıçanın İbrahimi tanrılardan tek farkı insanı çamurdan, bir çömlek çarkında işleyerek yaratıyor olmasıdır (Prometheus gibi).

Fakat tıpkı Kur'an'daki anlatım gibi antik bazı efsanelerde (ÇİN) insanın kanla karışık çamurdan yaratıldığına dair efsaneler bulunmaktadır.

Sünnet uygulamasının Mısırlılar'dan İbrahimi dinlere geçtiği örneği gibi mitoloji ve din her zaman birbiri ile bağlantılı olmuştur çünkü günümüzde her inançtan insanın DOĞRU, dediği dinleri aslında geçmişin mitolojilerinin YENİ HALLERİDİR!

Makale önerileri:
Çamurdan Yaratılış Hikayeleri
Yaratılış Destanları
Sünnetin Kökeni ve Tarihi

Yazan: A.Kara

BAT (BATA)

mısır mitolojisi, Mısır Tanrıçaları, Bat,Bata,Tanrıça Bat,Tanrıça Bata,A,mitoloji,İnek tanrıçası,Yarasa Tanrıça, Antik mısır tanrıları,
Bat (veya Bata), Yukarı Mısır ile ilişkilendirilmiş eski bir Mısır inek tanrıçasıydı. O aslen bir inek sütü havuzuna benzetilen Samanyolu'nun tanrısallaştırılmasıydı. Onun adıruhun ana unsurlarından biri olduğuna inanılan "ba"nın dişi olduğunu vurgulayan bir forma sahipti. Bat, Ankh (yaşam ya da nefesin sembolü) ve sistrum ile ilişkiliydi (ki bu da Hathor'la ilişkiliydi.) Ona tapınılan ana yer, yani kült merkezi Sheshesh'deki "Sistrumun Konağı" idi.

Onun hakkında Mısır'daki piramit metinlerinde Mısır tarihinin ilk dönemine ait açıklamalar bulunmaktadır. Piramit metinlerinde "2 yüzlü yarasa, kendini tüm köyü şeylerden kurtarmış olan kişi" olarak anılır ve onun çift yüzü hem geçmişi, hem de geleceği görme gücünü temsil eder. Ancak bu iki yüzün Nil'in iki kıyısını veya Alt ve Üst Mısır'ı temsil ediyor olduğu da düşünülmektedir.

Eski Mısır sanatında nadiren betimlenen Bat, bazen yıldızlarla çevrili göksel bir inek olarak göze çarpar ancak onun yüzünün insan olarak gösterildiği durumlarda yüzünün genellikle mücevher ve tılsımlarla süslendiği göze çarpmaktadır. Yarasa olduğu düşünülen bir inek tanrıçası olan Bat, iki toprağı birleştiren güçler olduğu ima edilen ve alt-üst Mısır'ı temsil eden Horus ve Set'in kuşattığı 12.hanedanlığın bir kesiminde ortaya çıkmıştır. Narlı Palet ve Gerzeh Paleti (aynı zamanda "inek paleti" veya "Hathor Paleti" olarak da bilinir) olarak tasvir edilen Hathor'dan ziyade tanrıça Bat'tır.

Yazan: A.Kara

TANRI & ALLAH

TANRI NE DEMEK?
Bazı insanların içinden çıkamadığı bir soru var: Tanrı ne demek?

Tanrı, temel olarak her şeyi yarattığı, koruduğu ve kolladığı düşünülen yüce varlıktır. Din ve inanışlara göre farklı isim, güç ve cinsiyete sahip olabilir.

İlah, diğer adıyla Tanrı, özellikle tek tanrılı dinlere inananların evrenin tek yaratıcısı ve yöneteni olduğuna inanılan doğaüstü varlıktır. Aynı şekilde çok tanrılı inanışlarda da tanrı inancı vardır fakat bu inanışlarda ilahlar cinsiyet sahibidir. Erkek olanlarına tanrı, dişi olanlarına ise tanrıça dendiği gibi ilah-ilahe şeklinde de kullanılır. Fakat henoteistik ve monoteistik inançlarda tanrı kavramını tanımlamak için sadece tanrı sözcüğü kullanılırdı.

Antik metinlerden ve arkeolojik keşiflerden de görüldüğü üzere geçmişten bu güne sayısız tanrı ve tanrıça gelip geçmiştir. Bu yüzden tarih boyunca birçok teolog ve filozof metafizik ve din felsefesi alanlarında tanrı kavramı üzerine kafa yormuş, bu kavramı anlamaya çalışmıştır.

Dinbilimi önceleri tanrı kavramı 2 farklı şekilde kullanılmıştır. Bunlar monoteist (tek tanrılı) ve politeist (çok tanrılı) inanışlarda farklılık göstermiştir. Örneğin çok tanrılı inanışlardaki tanrıyı ifade etmek için tanrısal varlık anlamına gelen "Gottheit" kullanılırken tek tanrılı dinlerdeki tanrıyı ifade etmek için "Tanrı" ifadesi kullanılmıştır.

İngilizcede duyduğumuz God kelimesinin bu güne gelişi türlü serüvenler içerir. Cermenlerin Demir çağından sonra Teiwaz adında bir ortak tanrıya taptığı belgelerle sabittir. Tanrı "Gott" sözcüğünün kökeni çok eskilere dayanır ve sadece Cermen dilinde bulunan bir sözcük olarak karşımıza çıkar. Ortaçağ ve eski Almancada kullanılan "got", "gotisch", "guth" olarak tabir edilirken İngilizcede "god" , İsveç dilinde "gud" olarak yer alır.

Cermenlerin taptığı tanrının adı olan Teiwaz daha sonra Hint-Avrupa dillerinde Deiwoz olarak yer alır. Bu tanrının karşılığı ise Yunan mitolojisinde Zeus, Roma mitolojisinde Jüpiter, Vedik dillerinde Dyaus Pita ve eski Yunan kavimlerinin dillerinde "Dei-patyros" dur.

Tanrı sözcüğü Türkçedeki Tengriden gelmektedir. Bunu Orhun yazıtlarındaki "Tengri teg tengride bolmuş Türk Bilge Kağan..." ifadesinde görebiliyoruz. Tanrı, Tengri kelimesinin ise Arapça karşılığı Allah (el-ilah) tır.

Yani aklınızda tanrı kimdir yada nedir gibi sorular varsa, temel olarak yaratıcı ve ilahlar için kullanılan genel bir kavram olduğunu görebilirsiniz. Dolayısı ile tanrı kimdir sorusunun cevabı da değişklik gösterir, İslam'a göre Allah, Museviliğe göre RAB, Bahailiğe göre Baha'dır.


ALLAH NE DEMEK?
Bu soruyu garip bulanlarınız olabilir fakat aslında çok makul bir sorudur çünkü kişi inandığı yada inanmayı düşündüğü dini, o dinin yaratıcısını, dolayısı ile de yaratıcısının adının anlamını bilmek ister. O yüzden farklı başlıklar altında Allah ne demek? sorusuna cevap vereceğim.

Öncelikle bilmenizi isterim ki Kur'an'da Allah diye bir kelime yoktur. Doğrusu Ellah'tır ve El-İlah'tan gelir. Ülkemizde Allah şeklinde söylenmesinin sebebi ise (nadiren bazı din adamlarının namaz sırasında Ellahuekber dediğini duyabilirsiniz) Lafza-i celalin Lamlarının kalın okunmasını sağlamaya yöneliktir. Yani ismin azametine uygun olması için Allah diye okunarak oradaki E, A'ya dönüştürülür denerek konunun üstü kapatılır ama bu gerçekte islam tanrısının adının El-ilah olduğunu değiştirmez.

ALLAH KİMDİR?
Allah kimdir, kökeni nedir? gibi sorular gelebiliyor çoğu zaman, şimdi bu konuya açıklık getireyim.

Dil bilimcilere göre de Allah ismi Al-ilah (El-İlah) tan türemiş ve zaman içerisinde El İlah birleşik şekilde söylenmeye başlanmış ve son olarak Allah şeklini almıştır.

Allah'a putperest Arapların çok tanrılı dinlerinin tanrılardan biri olarak tapınıldığına dair hiçbir kuşku yoktur. İslam öncesi Araplar putperest yani pagan inancına sahiplerdi ve Kabe'de bulundurdukları 360 puta tapıyorlardı. Fakat tıpkı diğer coğrafyalarda olduğu gibi Arapların tanrılarının da aralarında bir hiyerarşi, rütbe-makam farkı vardı. En güçlüleri ve baş putları, dünyayı yarattığına, havadan yağmuru indiren, yerden dane çıkardığına ve Kabe'nin efendisi olduğuna inandıkları Al-ilah (El-ilah) idi ve onu diğerlerinden daha yüksekte tutuyorlardı. Bu baş tanrılarının ise El-Lat, El-Uzza, El-Manat isminde 3 kızı bulunmaktaydı.

Muhammed doğmadan önce Mekke'de Allah'a zaten ibadet edildiğini söylemiştim. Muhammed, Mekke'nin zaten tanıdık olduğu bir tanrıyı ilan ettiği için pagan Araplar Muhammed'i ibadet ettiklerinden daha farklı bir Allah'ı vaaz etmekten asla suçlamadılar. Diğer tanrılarına dil uzatıyor olsa da baş tanrı olan Allah (Al-ilah) aynıydı.

Kureyş'teki adı Al-ilah olsa da ay tanrısı olan Al-ilah'a bazı toplumlar "Sin" ve "Hubal" isimleri ile tapıyorlardı. MÖ 800'lü yıllarda "Al-ilah'ın Evi" olarak anılmaya başlayan Kabe İslamiyetten önceleri de vardı ve putperestlerin Al-ilah'a taptıkları bir ibadethaneydi. Bu Al-ilah ismi İslam öncesi Arap şairlerinin şiirlerinde sıkça kullanılmıştır.

ARAP PAGANİZM'İNDE ALLAH KAVRAMI
Bu maddelerle eski Arap halkının gözünden şu soruyu cevaplayacağım: Allah ne demek?
1) Allah dünyanın yaratıcısıdır.
2) Yağmuru yağdıran odur.
3) Yer yüzündeki tüm canlıların yaşamasını o sağlar.
4) O, en kutsal yeminlere önderlik eden kişidir.
5) O sonsuz ve uludur.
6) Son olarak, Allah Kabe'nin sahibidir.

İslamda "Allah'tan başka tanrı yoktur" sözü sıkça geçer çünkü Muhammed'den önce de Al-ilah adlı puta zaten tapıyorlardı fakat Muhammed diğer tüm putları yıkarak baş tanrı olan Allah'ı tek ilah ilan edip bu sözü söylemişti. Muhammed'in öz babasının adının Allah'ın kölesi-Allah'ın kulu anlamına geldiğini unutmayın (Abdullah). Babası İslam öncesinde yaşayan biriydi ve doğal olarak bu isim ona putperest Araplar tarafından verilmişti. Daha İslamiyet yokken babasının Allah'ın kulu anlamına gelen bir ada sahip olması, İslam öncesi Arapların zaten Allah adında bir tanrıya (Al-ilah adlı put) taptıklarının en büyük kanıtlarındandır. Kur'an'daki birçok bölümde Muhammed'in seçtiği bu baş putu tek ilah olarak ilan etmeye çalıştığı görülür. İlaveten, Allah adı İslamiyet öncesindeki Arapça arkeolojik ve edebi eserlerinde de açıkça göze çarpmaktadır. Dolayısı ile aslında Allah kimdir? sorusunun cevabı görmek isteyenler için açıktır. Tüm diğer dinlerin tanrıları gibi Allah da insan ürünü bir tanrıdır.

İslam öncesi şiirlerde Allah adının geçmesi, daha İslamiyet yokken Muhammed'in babasının adının "Allah'ın kulu" olması, Kabe'nin yine İslam henüz yokken tıpkı şimdiki gibi onun evi olması ve içerideki en güçlü tanrının o olarak görülmesi, İslam devletlerinin tarihten bu güne kadar bayraklarında ay sembolü kullanması, cami minarelerinin tepesinde "ay" sembolü olmasının kökeni de ay tanrısı Allah'tır ("Maalesef kimse cami minarelerinin ucundaki sembol neden ay?" diye sormuyor).


TANRI MI ALLAH MI?
Tanrı, tepedeki bir yaratıcı, yönetici güçtür. Dinden dine göre ise sadece adı, bazı özellikleri ve ona olan inanç değişse de, farklı isimleri olan ilahlar da neticede tanrıdır.
Örneğin: Tengri, Baha, Vaheguru, Ahura Mazda, Allah, Zeus, YHWH, İsa vb.

Yani Tanrı mı Allah mı? demeden önce şunları bilmek gerekir. Allah bir dine ait (İslamiyet) tanrının ismidir, Tanrı ise hem Türkçedir, hemde özel bir dine ait değil, genel bir kavramdır. Dolayısı ile Allah'ta Tanrıdır, tıpkı Zeus gibi, Ahura Mazda gibi.

Eğer söylem olarak Tanrı mı Allah mı daha doğru derseniz, mantıken Türkçe olanı seçmek daha doğrudur ama maalesef tamamen arap sevici bir halk olup kendi kimliğimizi kaybettiğimiz için (Türkler ve Kürtler) Tanrı kelimesini kullanmak bile diğerleri tarafından farklı algılanabiliyor. O yüzden hiç Allah yerine Tanrı diyen müslüman göremezsiniz.

Fakat eğer bir dine inanmadığınız halde, Tanrı gibi genel bir kavramı kullanmak yerine Allah, Rab vb. kelimeler kullanırsanız biraz tuhaf olacaktır, çünkü onlar bir dine ait olan tanrıların isimleridir. Tanrı ise geneldir ve Türkçedir.

ALLAH VAR MI?
Bir yaratıcı var mı yok mu bilemem, neticede bu henüz bilimin ıspatlayabileceği bir durum değil, ister istemez bir yerden sonra "inanmak" yada "inanmamak" kişinin kendinde bitiyor. Fakat önemli olan şu, eğer inanacaksan bile Allah'ın, YHWH'nin, Ahura Mazda'nın yada hangi tanrıya inanacaksan onun kökenlerini araştırıp üzerinde düşünmen gerekir, yoksa uydurma, insan ürünü bir tanrıya inanıp inanmadığını bilemezsin.

Yani Allah var mı? demeden önce yukarıda yazdığım onca yazıda Allah'ın aslında diğer tanrılar gibi insan ürünü olduğunu, zaten İslamiyet yokken bile ay tanrısı olarak insanların taptığı bir put olduğunu, bazı yerlerde ona "Sin" adıyla tapıldığını tekrar hatırlamalısınız.

Eğer Allah gerçekten var olsaydı aynı isimde bir put Kabe'de hiç var olmuş olmamalıydı.
Eğer Allah varsa, daha önce putların evi olan ve bir put olan Al-ilah'ın evi olan Kabe, Allah'ın da evi olamazdı. Çünkü putların evi olan bir mekanı kendine uygun göremezdi.
Eğer Allah var olsaydı bir yandan putları ve onlara tapanları lanetlerken diğer yandan lanetlediği putlardan biriyle aynı ismi, aynı mekanı (Kabe) hatta aynı sembolü (ay) paylaşmazdı.
Eğer Allah gerçek olsaydı:
Spermin kaburgalar arasından değil testislerden geldiğini,
Anne karnındaki bebeğin önce iskeletinin oluşup daha sonra onu etin sardığını,
Güneşin akşamları çamura batıp gündüz yeniden çıktığını,
Dünyanın düz olduğunu ve bunlar gibi yüzlerce yanlış bilgiyi vermezdi. Çünkü İslamiyete göre Allah hatalardan uzaktır, hata yapamaz.

Son olarak eğer Allah varsa bir insanı sınava tabi tutmak için bir bebeğin dünyaya gelmesini sağlayıp, sonra da sırf o bebeğin ailesini ve ona tecavüz edip boğacak olan adamı "sınava tutacak" diye bu olayın yaşanmasına müsade etmez, "merhametliyim" derken diğer yandan birini sınamak için ufacık çocukları "test aracı" olarak kullanmazdı (burada çocuğu boğan, ona tecavüz eden sınava tabi tutuluyorda, işkenceyi gören çocuk neye tabi tutuluyor? hiçbirşeye...)

Hristiyanlıkta her insanın günahkar olarak doğması, İsa'nın insanların işleyeceği günahlar yüzünden çile çekmiş olması inancı vardır, Allah'ın bu sınav olayı, tıpkı Hristiyanların bu günah olayı kadar mantıksız ve saçma...

Uzun lafın kısası, Allah mitolojik bir tanrıdır, tıpkı Poseidon, Zeus, Agni, Magnus, Odin vb. tanrılar gibi. He ama bir yaratıcı, bir tanrı var mıdır? İşte onun cevabı sende biter, çünkü kişiden kişiye bu sorunun cevabı değişiklik gösterecektir, önemli olan bu soruya cevap ararken hiçbir zaman bilim ve mantıktan kopmamaktır.

Konuyla ilgili olarak okumanızı tavsiye ettiğim makaleler:
Al-ilah
İslamiyet Öncesi Allah'ın Kökeni
Muhammed'in Babası Abdullah
Allah Sözcüğünün Kaynağı ve Akademisyenler
İslam Dininin Babildeki Kökenleri
Modern Putperestler
Hilal ve Yıldızın Tarihi

Kaynaklar: Orhun Yazıtları  |  Who Is This Allah?, G. J. O. Moshay, 1994, p 138, A Restatement of The History of Islam & Muslims, Sayed A. A. Razwy, Muslim, The State of Religion in Pre-Islamic Arabia, p19-20 1997,First encyclopedia of İslam, 1987, Islam, p. 587-591  |  God and Man in the Quran, Toshihiko Izutsu, Chapter 4: Allah, p96-119, 1980  |  A Guide to the contents of Quran Faruq Sherif, Reading, 1995, pgs. 21-22  |  Encyclopedia of Islam, eds. Lewis, Menage, Pellat, Schacht; Leiden: E.J.Brill, 1971, III:1093  |  İslam Muhammed and his religion, Arthur Jeffery, 1958, p 85,Muhammad at Mecca, W. Montgomery Watt, 1953, p 23-29  |  http://beyt-nahreyn.com/?p=318  |  https://www.etimolojiturkce.com/kelime/Allah  |  God and Man in The Koran, Toshihiko Izutsu, Chapter 4: Allah, p96-119, 1980  |  The Call of The Minaret, Kenneth Cragg, 1956, 35-41

Yazan: A.Kara

HANGİ İSA? TYANALI APOLLONİUS | PDF KİTAP

Aytunç Altındal'ın "Hangi İsa?" adlı kitabının pdf formatı sizlerle. Bu kitapta İncilde anlatılan İsa'nın aslında İsa olmadığı, kitapta bahsedilen İsa'nın da aslında MS 1.yy'da yaşamış olan Tyanalı Apollonius olduğu anlatılır. Ermiş olduğu ve ölüleri dirilttiği söylenen Apollonius'un "ölüleri diriltmiyorum, onları bazı bitkisel ilaçlarla sağlıklarına kavuşturuyorum o kadar" dediği, sonraları bu olayın İncil'e "Ölüleri dirilten İsa" olarak geçtiğini anlatan bu kitapta oldukça fazla bilgi bulacak ve farklı ihtimalleri düşünmeye başlayacaksınız.

Umarım meraklıları için iyi bir kitap paylaşımı olmuştur. İyi okumalar.
Kitabı okumak veya indirmek için aşağıdaki resme yada buraya tıklayabilirsiniz.

Rica: Lütfen maddi zorluk çekmiyorsanız kitabı alarak yazara destek olunuz. Şuanki fiyatı siteden siteye değişse de ortalama 10-12 tl arasındadır.

Uyarı: Telif hakları eser sahibine aittir, uygun görülmemesi durumunda telif sahibi dinvemitoloji@gmail.com adresinden irtibata geçerek yayını kaldırtabilir.

İNCİL (YENİ AHİT)


Hiçbir dine inanmasam da tüm dinlerin kutsal saydıkları kitaplarını sizlerle paylaşıyorum (hatta Satanizm'in kitaplarını bile) Sıra sizlerle Türkçe İncil'i paylaşmaya geldi. İncil'in tamamını Türkçe olarak indirebileceğiniz bu makalede önce kitap hakkında kısa bilgi vermek istedim çünkü hakkında çok fazla kafa karışıklığı yaşayan insan var.

Nöldek'ye göre İncil Arapçadan Türkçeye geçen bir kelimedir. Arapçaya da Habeşçe dilindeki "wangil" sözcüğünden geçmiştir. Fakat "iyi haber, müjde" anlamına gelen kelimenin aslı "Ευαγγέλιον" (euangelion) dur.

İngilizcedeki karşılığı ise eski ingilizcedeki godspel sözcüğünden gelen Gospel'dir. Good (iyi) ile spel (mesaj) sözcüklerinden oluşmuş bir kelimedir.

İncil, İsa'nın öğretilerini, yaşamını, ölüm ve dirilişini anlatan bir kitaptır. Kaleme alan yazarların adlarıyla anılan 4 İncil bulunmaktadır:
Matta, Markos, Luka, Yuhanna.
Bu İncil'ler Yeni Ahit'in ilk 4 bölümünü teşkil eder ve bu 4 incile Kanonik İnciller denir. Kilisenin kabul etmediği inciller ise "Apokrif İnciller" olarak isimlendirilir.

Matta, Markos ve Luka ortak kaynaktan beslenen, benzer içeriğe sahip olduğundan sinoptikler olarak adlandırılırlar. Fakat Yuhanna İncili içerik olarak diğerlerinden oldukça farklıdır.

Aşağıda sizlere hem İncil'i bölümleri ile sunacağım hem de bunlardan istediklerinizi tıklayarak okuyabilecek yada pdf olarak indirebileceksiniz.

kutsal kitap pdf, hristiyanlık, İncil, Türkçe İncil, İncil pdf, Türkçe İncil pdf, İncil nedir?, İsa, Hz İsa, Yeni Ahit,

İNCİL (YENİ ANTLAŞMA)
MÜJDELER
Matta | Markos | Luka | Yuhanna

TARİHSEL
Elçilerin İşleri (Havariler)

PAVLUS'UN MEKTUPLARI
Romalılar
1. Korintliler | 2. Korintliler
Galatyalılar
Efesliler
Filipililer
Koloseliler
1. Selanikliler | 2. Selanikliler
1. Timoteos | 2. Timoteos
Titus
Filimon

GENEL MEKTUPLAR
İbraniler
Yakup
1. Petrus | 2. Petrus
1. Yuhanna | 2. Yuhanna | 3. Yuhanna
Yahuda

KEHANET
Vahiy

Kaynaklar: Kutsalkitap.com. Erişim: 30 Aralık 2014  |  Nişanyan Sözlük. Erişim: 30 Aralık 2014  |  Online Etymology Dictionary. Erişim: 30 Aralık 2014  |  Türkçe İncil Çevirisi (Thomas Cosmades), önsöz

Yazan & Derleyen: A.Kara